#ingilizce zamanlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
İngilizce zamanlar konu anlatımı mı arıyorsun? Senin için hazırladığımız İngilizce zamanlar tablosu ile bu konuyu kolayca anlayabilirsin.
0 notes
Text
İngilizce şimdiki zaman ve geniş zaman detaylı konu anlatımı
İngilizce'de şimdiki zaman ve geniş zaman ikisi bir arada öğrenilmeli. Haricen zaman kayması konusuyla harmanlanark üçü bir arada anlamayı tazelemek esastır. Bazı detaylar anlamanıza engel olan sivri blokajları temizler. Anlamanın ötesi iyi kavramaktır
ingilizce şimdiki zaman ve geniş zaman konusuna giriş ingilizce şimdiki zaman ve ardından geniş zaman genelde bir çok öğrenciye öncelikli olarak öğretilen iki zamandır. (Present continuous ve Present simple.) Çünkü bu iki zaman tüm dünya dillerinde insanların en çok kullandığı temel zamanlardır. Bu yazıda hem ingilizce şimdiki zaman hem de ingilizce geniş zaman konularını bir arada anlatıyorum.…
View On WordPress
#ingilizce şimdiki zaman örnekler#ingilizce geniş zaman örnekleri#ingilizce zamanlar#ingilizcede şimdiki zaman#ingilizcede geniş zaman#ingilizcede zaman kayması
0 notes
Text
Kindarlık üzerine aşırı samimi & dedikodulu dertleşme
Dün gece buradan birisinin kindarlıkla alakalı bi’ yazısını okuyup beğenimi bırakmıştım, beğenim içerikten çok beni düşünmeye sürüklemesinden ileri geliyordu. Bunu hususi olarak belirtiyorum çünkü belki buralarda yazdığınız şeyler üzerine uzun uzun düşünebilen bir Selcan’ınızın olduğu size mutluluk verir, ben böyle şeylere çok mutlu oluyorum.
Hayatım boyunca herkes beni kindar bir insan olarak nitelendirdi, ben de bu sözcüğün anlamına hiç odaklanmadan kendimi öyle bir insan olarak kabullendim. Dün okuduğum yazının başlığı “… kindarlık değildir” olduğu için, “kindarlık ne ki” diye düşündüm. Bir kere kelimenin kökünde “düşmanlık ve öç alma arzusu” yatıyor. İkisi de bana aşırı uzak şeyler, aşırı uzak olduğu da aslında benim kindar olduğumu düşünen insanlar tarafından rahatça gözlemlenebilecek bir durum fakat onlar da bu kelimenin alt metnine pek odaklanmamışlar galiba.
Sene 2019 falan sanırım, akşamüzeri saatleri. Bir baktım, dayımın o zamanlar 20’li yaşlarının başında olan kızı beni her yerden silmiş. Geriye dönük düşünmeye başladım, “Allah Allah, ne yaptım acaba” diye ve farkında olarak hiçbir şey yapmadığıma kanaat getirdim. Son WhatsApp konuşmamıza baktım; bir hafta kadar önce sabahın 04:00’ünde bana bir dizi bölümü gönderip 20. dakikada çalan yabancı bi’ şarkıyı bilip bilmediğimi sormuş. Bilmiyormuşum, sözlerinden çözmeye çalışmışım ama üzerine konuşma denk geldiği için anlamakta zorlanmışım. Neyse baya uğraşmışım, en sonunda bulup göndermişim. O da bana “ya kralsın kral, iyi ki varsın” falan yazmış, hepsi bu. Üzerine sosyal ağlar üzerinden, telefonda veya yüz yüze konuşmamıştık bile - son iletişimimiz bu olmuş.
Zaman aktıkça fark ettim ki kardeşimle yaşıt olan ablası da silmiş beni, iki kuzen aynı anda yok oluvermiş anlayacağınız. Onunla da hiçbir sıkıntı yaşamamışım, en azından benim farkında olduğum herhangi bir problem yoktu yani… O dönemde ikisine de “siz hayırdır ya” demememe Ali çok şaşırmıştı. Annemle kardeşim, hatta iki üç arkadaşım “lan mesaj atsana, ne cevap gelecek çok merak ediyorum” demişlerdi ama hiç “ne oldu” diye sormadım. İşte sene şu an oldu, 2025’e az kaldı, hala bilmem nedenini mesela.
Bana göre, bir insan birisiyle ilgili bir sorunu varsa ve o birisine değer veriyorsa “ben sana kırıldım” der çünkü. Belki benim yapacağım açıklama onun içine sinmez, yine bozuşuruz ama konuşulur. Benim hayatımda “… ama ben artık seninle görüşmek istemiyorum” diyerek sonlandırdığım diyaloglar vardır, ama o diyaloglar vardır yani. Birisini hayatından çıkaracaksan bile bunu ona söylemek önemlidir, söylemediklerim da vardır ve bu, o insanı önemsemediğim anlamına gelir. Önemsemediğim insanla konuşmam ben, dolayısıyla kuzenlerimin beni konuşmaya değer görmediklerini çünkü önemsemediklerini düşündüm ve konuşma adımını atan kişinin ben olmamam gerektiğine kanaat getirdim. İşte insanlar tam olarak böyle huylarıma “kindarlık” diyorlar. Senelerdir iki kelimelik bir soruyu sormamama.
Ama bence neden ben kindar bir insan değilim biliyor musunuz? Geçen sene bu küçük kuzen bana ulaştı, yatay geçiş aşamasında olduğunu, online bir İngilizce sınavına girmesi gerektiğini, çok önemli olduğunu, onun yerine sınava girip giremeyeceğimi falan sordu. Ben de dedim ki “formaliteden bir iki yanlış yapayım mı, yoksa full mü çekeyim?” Sınava girdim, çıktım, o günden sonra bir daha muhatap olmadık yine. Ben o insana “sen hangi yüzle ya” diye sormadım. İlla çıkışma içerikli olmasın, “bu arada sen bana neden böyle bir şey yapmıştın ablacım” diye de sormadım. Bu boş vermişliği de “kindarlık” olarak nitelendirdiler, kindar insan “ooo bunun bana işi düştü, hadi bakalıııım” demez mi?
Aralarda kulağıma bazı şeyler geldi, epey komikti. Ben falanca etkinlikten sonra arkadaşlarımla eğlenmeye gitmişim ve onları çağırmamışım - düşünüyorum hayır abi, öyle bir şey yapmadım. O gün koşa koşa eve gidip çalıştım ben. Başka biri dedi ki onların da yanımda olduğu bir günde arkadaşlarımla fotoğraf paylaşmışım, onlarla paylaşmamışım. Olabilir, bunun birilerinin beni silebileceği kadar büyük bir sorun olduğunu hiç düşünmezdim. Bana söyleseler “özür dilerim” derdim ama. Muhtemelen derdim, hatta belki sevinirdim beni bu kadar önemsediklerinden ötürü. Ama dediğim gibi, bu mevzunun gerçek sebebini hala bilmiyorum ve bu gerçekten kindarlık değil.
Her insanın hayatında yazılı olmayan bazı kuralları olur, yaş ilerledikçe bunlar prensibe falan dönüşür. Benim prensibim de kayıtsızlık olmuş. Bir keresinde Ali bana demişti ki “Allah kimseyi seninle düşman etmesin”, ben de demiştim ki “iyi de ben kimseye düşmanlık beslemem ki”, o da “işte tam da bu yüzden öyle söyledim” demişti. O boş vermişliği ve kayıtsızlığı gözlemlediği bir süreçte söylemişti bana bunu. Şalterleri tamamen kapatıp o insanın varlığını unutmak kindarlık değil, kindarlık aşırı aktif bir eylem. Bilenirsin, kinlenirsin, kötülüğünü istersin, hatta belki bunun için uğraşırsın. Altmış beş senedir bana bu sıfatı yakıştırarak hakkımı yediler - yemişler yani - oysa ben daha ziyade “salak” falan gibi bir sıfatı hak ediyorum. Birisi bana yukarıda anlattığım sınava girme olayını anlatsa, “salak mısın olm sen” derdim çünkü.
51 notes
·
View notes
Text
Merhaba Hasan bey ben Leman şuan 48 yaşımdayım. Oldukça güzel bir kadınım. Boyum kısa tek benim eksim boyum başka herşey 4*4 diyebilirim. Ben 122 cm uzunluğunda kumral yeşil gözlü beyaz tenli erkeklerin dediğine göre müthiş bir kadınım. Sizlere anlatacağım olay 15 yaşında paraya ve okuldan geçmek için yapabileceğim en son şeyi denemekti orta okul bitecekti ama ingilizce ve matematik çok sevmediğim ve başarısız olduğun 2 dersti okulun son 3 haftası gelip çatmış benim 2 dersim hariç bütün derslerim 8 ile 10 du babam yeni ölmüş ve paraya da çok ihtiyacım vardı bir arkadaşım hiçbir şey bulamazsan zengin erkeklere kendini satarsın demişti bende o zamanlar yeni yeni yayılan internet kafe lerden birinde msn açıp kendimi satıyor adı altında Facebook Twitter açtım kısa sürede yüzlerce erkek ekledi hepsine bakire olduğunu 15 yaşında olduğunu söyledim kimse geri dönmedi 1 kişi hariç girneli Hüseyin rumuzlu bir adam 45 yaşında olduğunu söyledi 7500 TL hesabıma 5000 TL seks sonrası elime verecek .
Okul çıkışı kuaföre gittim saçımı yaptırdım bankaya gidip hesabı kontrol ettim 7500 gelmişti. Bana verdiği adrese gittim dediği gibi anahtar saksının altındaydı kapıyı açtım girdim 5 dakika sonra biri zile bastı gidip Açtım karşımda ingilizce öğretmenim Zeki bey vardı utandım içeri girdi kucağına aldı öperek yatak odasına götürdü yatağa yatırdı hem soyunuyor hem beni emerek tüm elbiselerimi çıkarıyordu ben tuhaf duygular içinde zevk çığlıkları atıyordum artık bende karşılık veriyordum siki kocaman olmuş ağzıma verdi zor bela emmeye başladım Zeki hoca amımı emdikçe emiyor bırakmıyordu bende o zamanlar bilmiyorum meğerse orgazm oluyormuşum bir den bire beni kucaklayıp bacaklarımı omzuna aldı birden yüklendi hepsini soktu kan gelmiş bekliyordu. Komidinin üzerinde duran ıslak mendili aldı kanları sildi tekrar soktu hızlı hızlı girip çıkmaya başladı Zeki hoca hızlandıkça bende zevk çığlıkları atıyordum ikimizde aynı anda boşalmaya başladık yanıma uzandı öpüşmeye başladık ben artık rahattım hem İngilizceden geçmiştim hemde parayı bulmuştum. Zeki hoca ile 7 yıl canımız nerede isterse orada seks yaptık. şimdilerde zeki öldümü kaldımı bilmiyorum. Evlendim 2 kız 3 erkek çocuk var. Kocam aslında çok iyi bir sikici ama Zeki kadar iyi bir sikici arıyorum
32 notes
·
View notes
Text
Türkçe dahil 8 dil biliyordu;
Almanca, Fransızca,
Farsça, Bulgarca,
Rusça, İngilizce, Arapça.
Düşün, sen şimdi "zamanım yok" diyorsun.
Adam 57 yıllık ömründe 11 savaşa katılıp, 10'dan fazla kitap yazıp, 4 bine yakın kitap okudu.
Edebiyattan anladı; şiir yazdı,
Müzikten anladı; şarkı soyledi, enstrümanlara isim verdi, sanatı destekledi.
Ata bindi,
yüzdü,
koştu..
Dans etti.
Kaç devlet adamı gördünüz dans ederken?
Vals de yaptı, Zeybek de oynadı.
Hayvanı da sevdi, ağacı da toprağı da..
Matematikten de anlıyordu, fenden de tarihten de.
24 madalya 7 nişan alırken matematiği yazdı, medeniyeti yazdı..
Sadece kendi ülkesinde degil bir zamanlar savaştıgı ülkelerde bile anıtı var.
Ve hatta düşmanını bile ölüm döşeğinden kaldırıp cenazesinde saygı duruşunda bulunduran bir adam.
O benim Ata'm.
59 notes
·
View notes
Text
Genel
Bu aralar yine bazı tedirginlikler ve kafa karışıklıkları artmaya başladı. Sanırım yan etkenler tahmin ettiğimden daha fazla etkiliyor beni. Ama bir şekilde kendimi toplamam lazım. Bir süredir bunlar yüzünden hiç bir şekilde Almanca felan çalışamıyorum. Bu yüzden kendimi kitap okumaya verdim. Bir kaç sevdiğim kitabı bitirdim. Ve dün uzun zamandır korktuğum bir yazara başladım. Korktuğum derken demek istediğim kitaplarının çok kalın olması ve seri şeklinde kitap yazması. Ama bir tane tek cilt olan bir kitabına başladım ve 700 küsür üzeri bir sayfaya sahip. Dün öğleden sonra başlamama rağmen kitaba aşırı tutuldum. Okudukça okumaya devam ediyorum ve bu beni eski zamanlarıma götürüyor. Eskiden durmadan kitap okuyan biriydim ama son yıllarda kitaplardan tamamen uzaklaşmıştım. Şimdi o zaman ki halime geri döndüm gibi hissediyorum. Ayrıca Katilbot Günlükleri kitabının 2ci kitabını da bitirdim. 3 ve 4 kitapları bende mevcut ama ara novella ve 5, 6 kitapları bende yok. Sanırım o kitapları orjinal dili olan İngilizce okumaya çalışacağım. Kitap biraz hafif bir kitap olduğundan okur ike fazla zorluk çekmem diye düşünüyorum.
Bu aralar fazla depresif duygular uğrar oldu bana. Ama artık eski ben olmadığım için mücadele etmek daha kolay oluyor. Bunu aşmak için farklı yöntemler kullanmaya çalışıyorum. Kitap okumak, sevdiğim şeyler izlemek yada sevdiğim bir uğraşla uğraşmak. Bunlar bana ve ruhuma iyi gelen şeyler. Bir süredir buraya da doğru dürüst bir şeyler yazmıyorum ve buda canımı sıkıyor ve canımı sıkmam da canımı sıkyor. Aslında çok saçma bir döngü içine girmiş oluyorum. Ama artık daha fazla zaman ayırmam gerektiğini düşünüyorum ve bunun hakikaten bana iyi geldiğini biliyorum. Kendimi zorlamasam da daha fazla zaman ayırmaya çalışacağım artık.
Ayrıca yarım bıraktığım bazı dizileri bitirdim. Daha doğrusu yeni sezonu gelmiş olup ama benim izlemediğim diziler. Ayrıca yeni başladığım dizilerde oldu ve şimdilik pişman olduğum bir dizi olmadı. Sürekli dizi ve film izleyen biri olarak son yıllarda her şey bana tek düze ve sıkıcı gelmeye başlamıştı. Ama sanırım bu olayıda aşmaya başladım ve artık bazı şeylerden zevk almaya başladım.
Son zamanlar da bolca bulut fotoları çektim ve hepsine baka baka bulutlara ve göklere yine aşık oldu. Bir gün sonra zamanlar da çektiğim fotoları da paylaşacağım buradan. Sonuçta burası benim günlüğüm ve bunlarda benim anılarımın bir parçası. Her çekilen fotoda farklı bir duygu yüzü mevcut ve bazen bunlar iyi hissettiriyor. Şimdilik bu kadar yeter diye düşünüyorum. Ama yakında okuduğum kitapları ve izlediklerimi paylaşacağım.
20.10.2024
10 notes
·
View notes
Text
önce çok değişik bir ingilizce kelime öğrendim. rusçadan geçmiş, 'razbliuto' bir zamanlar aşık olunan ama artık olunmayan birini görünce oluşan tuhaf duyguya deniyormuş.
14 notes
·
View notes
Text
Az önce çok değişik bir ingilizce kelime öğrendim.Rusçadan geçmiş.”razbliuto”bir zamanlar aşık olunan ama artık olunmayan birini görünce oluşan tuhaf duyguya deniyormuş.
4 notes
·
View notes
Text
> junghaesin sordu: > eski gönderi düzenleyiciyi bir se��enek olarak bırakma şansınız var mı? içerik üreticiler olarak yeni gönderi düzenleyicinin gif/fotoğraf ve benzeri işlerimizi cidden mahvettiğini düşünüyoruz. ayrıca o kadar zaman harcayıp mükemmel görünsün diye uğraştığımız çalışmalar, sırf bu yeni düzenleyiciyi kullanmak zorunda kaldığımız için ziyan oluyor.
Selam! Öncelikle bize yazdığın için sana ve benzer yorumlar gönderen tüm kullanıcılara teşekkür ediyoruz.
Uzun lafın kısası, ufak bir özet geçelim: Bu, aslında blog temasından kaynaklanan bir sorun. Yani kullandığın blog teması, yeni düzenleyici üzerinden gönderilen görselleri istenen biçimde göstermiyor.
Eski veya yeni düzenleyici üzerinden Tumblr'a yüklenen GIF'ler, aslına bakarsan aynı işlemden geçiyor. Bit derinliği ya da çözünürlük anlamında hiçbir fark yok. Gönderilerini Tumblr panosunda görüntülediğinde sen de bunu fark edeceksin (ör. blogismin.tumblr.com/post/gönderi-numarası yerine tumblr.com/blogismin/gönderinumarası adresine git).
Görüntü kalitesindeki fark, eski blog temalarının yeni düzenleyiciyle oluşturulan gönderileri metin gönderisi olarak algılıyor olmasından kaynaklanıyor. Temalar, genelde metin gönderilerinin etrafına boşluk biçiminde bir pay ekliyor; bu ekstra paydan gönderi gövdesindeki resimler de etkileniyor. Kullandığın tema, gönderileri 540 piksel genişlikte gösteriyorsa, oluşturduğun metin gönderilerinde bu ek pay yüzünden resimlere 540 pikselden daha küçük bir alan kalıyor. Bunun sonucu olarak da tarayıcı, bu alana sığması için resimleri küçültüyor. Bu küçültme işlemi sonucu da resim kalitesinde düşüş oluşuyor.
Yeni gönderi düzenleyiciden gönderilen resim, eski bir blog temasında yukarıdaki şekilde görüntülenebiliyor. Görüldüğü gibi, tarayıcı resmi 500 piksel genişliğe küçültmüş çünkü içerik "metin gönderisi" olarak algılanmış. Bu tema, metin gönderilerinin yanlarında 20'şer piksellik pay bırakıyor; yani içeriğe kalan alan daralmış oluyor.
Yeni düzenleyiciden gönderilen bir resim, yeni bir temada (Vision) bu şekilde görüntüleniyor. Bu tema, yalnızca metin gönderilerinin kenarlarına pay ekliyor; yani resimler gönderinin tam genişliğini kullanmış oluyor.
Çözüm: Vision ya da Stereo gibi daha modern, güncellemesi yapılmış bir temaya geçiş yap. Tema geliştiricisi @eggdesign da yeni gönderilerle düzgün çalışan bir tema şablonu oluşturdu (İngilizce); bu şablonu kullanarak kendi temanı inşa edebilirsin. Bu modern temalar, yalnızca metin bloklarının kenarına pay eklediğinden resim blokları hiç pay almayıp tıpkı panonda olduğu gibi 540 pikselin tamamını kullanmaya devam ediyor. Gördüğümüz kadarıyla bu, GIF kalitesindeki bahsi geçen düşüş sorununu ortadan kaldırmış oluyor.
Evet haklısın; kaç senelik teman sonuçta, değiştirmek zor iş. Yakın gelecekte, bu geçiş sürecini, Tema Bahçesinde yer alan temalardan hangilerinin yeni gönderilerle uyumlu olduğunu rahatça belirleyebilmene yardımcı olarak daha pürüzsüz hale getirmek istiyoruz. Tek bir gerçek var ki yeni gönderiler, bundan böyle standardımız; zira yeni gönderilerde kullanılan format, geleceğe dönük olarak çok çeşitli olanakları da beraberinde getiriyor.
Yeni düzenleyiciden gelen gönderilere gönderi türü eklemesi yapamıyor musunuz? Yeni gönderileri metin gönderisi değil de fotoğraf gönderisi olarak yayımlasanız?
Yeni gönderi düzenleyicide yepyeni bir gönderi biçimi olan NPF (tam adıyla Neue Post Format) kullanılıyor. NPF, gönderilere ne tür içerik eklenebileceği noktasında bize inanılmaz bir esneklik sağladı. Belki hatırlarsın, bir zamanlar RB'lediğin bir gönderiye resim eklemek imkansızdı. Ya da eski sohbet ve alıntı gönderilerinde, beklenmedik biçimde gönderen bilgisi değişiyordu (bu bağlantıdaki yazışmalar İngilizce). NPF, işte bu iki büyük sorunu birden çözmemizi sağladı. Sınırlanırmalar ortadan kalmış oldu; tabii ki gönderi türleri de. Artık gönderiler, birden fazla türde içerik barındırabiliyor.
Ancak eski temaların da bu gönderileri görüntüleyebilmesi gerekiyor. Zira eski gönderi türlerinde son derece sabit bir medya yapısı varken NPF gönderilerinde, gönderi gövdesinin herhangi bir yerinde medya olabiliyor. Bu yüzden biz de NPF gönderilerini, en az sınırlandırma uygulanan tür olan metin türü olarak kategorize etmeye karar verdik. Eski temalarda sorun çıkarmaması açısından, geçmişe dönük uyumluluk sağlamaya yönelik olarak bulduğumuz en uygun çözüm şimdilik bu.
Gönderi türleri yerine ise eski temaların kullanabileceği türde bir NPF tema değişkeni ekledik. HTML çıkışında tam denetim sağlamak adına bu yeni veri türünden faydalanbilmek için tema geliştiricilerinin temalarını güncellemeleri gerekiyor.
21 notes
·
View notes
Text
selam! duolingo deneyimim soruldu o yüzden here we go
duolingoyu aktif bir şekilde kullanmaya başladığım dönem üniversiteye başladığım dönemdi, hazırlık okuyordum, ve ingilizce haricinde ispanyolca'ya bir merak sarma durumum vardı o yüzden hem ingilizce hem ispanyolca için düzenli bir şekilde kullanmaya başlamıştım. benim için bu "zinciri kırma" olayı baya önemli, o yüzden günde iki dakika dahi olsa sırf serimi korumak için girdiğim bir şey oldu çoğunlukla. ha elbette benim de serimin bozulduğu zamanlar olmadı mı, oldu, ki insanın motivasyonunu baltalayan bi durum, ama yine de neyi ne için yaptığımız önemli bu noktada sanırım. günde 5 dakika 10 dakika 15 dakika hiçbir şey değil.
peki hiç canımızın o dili çalışmak istemediği günler de olmayacak mı? elbette olacak. burada benim "hadi şu dile de bi göz atalım" perilerim devreye giriyor. hiç alakanız olmayan bir dilin ilk dersini çalışabilirsiniz. ben bunu bazen çok abartıp duo'da olmayan filipinceyi öğrenmek için filipinliler için verilen ingilizce dersini falan bile denemiştim. bir de eğer çok fazla dil görünmesini istemiyorsanız baktığınız ama çok sevmediğiniz dillere ait ilerlemenizi bilgisayardan duolingo'ya girdiğinizde silebilirsiniz. benim güncel hali şöyle:
ya da bazen, hiç ama hiç yeni bir şey öğrenecek durumda olamayabiliyoruz. özellikle şu aralar çince'de yeni bir dersi öğrenmek bana çok zor geliyor çünkü yepyeni kelimeler ya da yepyeni bir cümle yapısı vs öğrenmek için mental olarak da kendimizi hazırlamak gerekiyor. e bu noktada da eski dersleri tekrar edebilme imkanımız var. yeni bir derse başlamak zorunda değiliz, açıp eski bir şeylerin tekrarını pratiğini yapabiliriz.
yine keyifli şeylerden birisi, alfabesi farklı olan diller için harfleri öğrendiğiniz bir kısım var duolingo'da. korece ve arapça'da var mesela, açıp sadece harflere çalışabiliyorsunuz.
farklı dillerde farklı özellikler olabiliyor, o yüzden farklı dillere bakmayı kesinlikle tavsiye ederim.
son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim. herhangi bir dile çalışmak için, hangi dil olduğunun önemi yok, sadece duolingo yeterli değil. duolingo tabii ki bi şeyler öğretiyor ve aslında dille olan bağımızı koparmamak için çok faydalı ama duolingo başlı başına yeterli bir dil uygulaması değil, diğer her dil uygulaması gibi artıları ve eksileri var, bunu unutmamak gerekiyor
17 notes
·
View notes
Text
HAYALET AĞRI
Burada benden çok daha uzun zaman geçirmiş bir arkadaşım var. Geçenlerde hepimize memleket hasreti basmışken öyle oturaklı bir laf etti ki neye uğradığımı şaşırdım. "Türkiye, hayalet kol gibi bir şeydir," dedi, "kendisi ortada olmasa da ağrımaya devam eder."
Hayalet (fantom) ağrı diye bir şey var, duymuşsunuzdur. Fantom ağrı, kesilen bir uzvun sanki yerinde duruyormuş gibi hissedilmesine deniyor. Bu durum, genellikle kol veya bacak kesilmesinden sonra ortaya çıkıyor. Uzvunu kaybeden hasta, onun yerinde olduğu hissiyle yaşıyor ve gerçek bir organ ne tür hisler yaşatıyorsa eli kolu varmış gibi bunları birer birer tecrübe ediyor.
Bu benzetme beni çok sarstı. Kendi kısacık tecrübemi bir tarafa bırakıp uzun süre memleketten uzak kalmış olanları düşündüm. Sürgünde olanlar, değişik sebeplerle ülkeye dönemeyenler ya da Türkiye'de olmasina rağmen yabancı muamelesi görenler.
Geçenlerde bir konferans için Los Angeles'a gittik. Orada bizi bir Ermeni arkadaşımızın babası karşıladı. Aile, bir zamanlar Maraş' ta yaşıyormuş. 1915 'te mezalim başlayınca Kudüs'e sığınmışlar. Oraya doğru giderken yolda kundaktaki bebeklerini, soğuktan donan parmaklarını ve umutlarının büyük bir kısmını bırakmışlar. Ama çileleri bununla bitmemiş, İsrail kurulduktan sonra, oradan da Beyrut'a sürülmüşler. Beyrut karıştıktan sonra da Marsilya'ya göç etmişler. Los Angeles son durakları gibi görünüyor. Yine de bilinmez tabii.
Amcamız bir rahip. Almanya'da ilahiyat okumuş. Ermenice, Arapça, Fransızca ve İngilizce biliyor. Ama bizimle anlaşmak için Türkçeyi tercih ediyor. Babasından duyarak öğrendiği kırık dökük bir Maraş şivesiyle konuşuyor. Lafları ağzında şeker gibi gibi yuvarlayarak söylüyor. Hiç Türkiye' de yaşamamış. Ama Türkiye' den "vatanım" diye bahsediyor. O böyle dedikçe, ne diyeceğimizi bilemiyor başımızı önümüze eğiyoruz.
Utanmamız boşuna değil. Bizi uzun süredir görmedikleri akrabaları gibi karşılıyorlar. Ne ikram edeceklerini, neleri göstereceklerini bilemiyorlar. Bütün gece konuşuyoruz. Durup durup Los Angeles'ın güzel bir yer olduğunu ama insan ilişkilerindeki mesafeye, donukluğa bir türlü alışamadıklarını söylüyorlar. Oysa senelerdir orada yaşıyorlar. Üç çocuklarından biri Amerika' da doğmuş, yaşamlarının büyük bir kısmını bu ülkede geçirmişler. Yemeklerden, adetlerden, şarkılardan bahsediyoruz. Hassas meselelere dokunmamaya çalışıyoruz ama olmuyor. Gecenin sonuna doğru soruyorum, İstanbul'a bizi görmeye gelecekler mi? Amcamız acı acı gülüyor. O gelmiş zaten. Sadece İstanbul' a mı? Maraş' a kadar gitmiş. Köylerini görmeye. Belki yine gidecek. Ama karısını ikna edebileceğimizi sanmıyor.
Karısı, ninesinin yanında büyümüş. "Ninem ömrü boyunca her gün ağladı," diyor bana, "gördükleri yakasını hiç bırakmadı çünkü." Konuşmakta zorlansa da, yutkuna yutkuna anlatmaya devam ediyor: "Hep eve dönmekten bahsederdi ama bir türlü olmadı. Türkiye'den getirdiği çiçekleri otları doldurduğu bir kesesi vardı, onu koklar dururdu. Öldüğünde o keseyi de yanına gömdük." Bu hikayeyi duyunca gözyaşlarımı tutamiyorum. "Benim içinse durum farklı," diyor teselli etmek ister gibi. "Evim olmadı ki özleyeyim!" · Bunun ardından bir süre sessizce oturuyoruz. Söylenecek pek bir şey yok gibi. İkimiz de biliyoruz ki, insan en çok sahip olamadıklarının ağrısını çeker. Koparılmış bir kolu parmak uçlarına kadar hissedenler en fenasıdır. Onlar acıların en beterini yaşar. Kimse olmayan bir şeyin ağrısını dindiremez çünkü. O zaman, arkadaşımın da dediği gibi, Türkiye böyle bir hayalet ağrıdır. Kayıp bir kolun ağrısı.
Yerinden yurdundan edilmiş tüm Ermeniler için.
Meltem Gürle , Kırmızı Kazak
4 notes
·
View notes
Text
Aklıma şey geldi burayı aktif kullandığım zamanlar ingilizcem gelişsin diye burada blog yazıyordum ingilizce ve o aralar psikolojik olarak da şu anki halimden 100 kat daha kötüydüm yazdıklarım çok şeydi... Neyse sonra birisi bir postuma kendimi öldürmek istiyorum sanırım bunu yapıcam gibi bir şey yazmıştı ve ben bunu 3-4 saat sonra görmüştüm... Baya her gün yaşıyor musun nasılsın fln yazmıştım 1 yıl boyunca ama cevap alamamıştım... İntihar üzerine çok fazla anım var maalesef ki. Ve ben hepsinde geç kaldım. Hiçbir şeye tam zamanında yetişemiyorum. Bu yüzden daha da nefret ediyorum kendimden.
4 notes
·
View notes
Text
bir ara hayatımı minimalizm üzerine yaşayabileceğimi düşünüyordum. üniversitede bu konuda çok özenli olduğum zamanlar da oldu ama atanınca hayatimdaki her şey değiştiği gibi bu da değişti 🥲 eve giderken o kadar cilt bakımı ürünü aldım ki yanıma ve seçebildiklerim yani bu kadarı.. gece gece gelen bu hayatı toparlamalıyım perileri ile baş başayım şu an cilt serumlarına bakarak 🤦♀️ günüm kötü baslayıp öyle devam etse de şu an içimde keyifli bi enerji var, bence köklenme meditasyonunu daha sık yapmalıyım. köklenip yerleşmeliyim ki yeşereyim. geçen bir arkadaşım şey demişti en yay burcu özelliğin ingilizce öğretmeni olman dmsjd ama bence en yay burcu özelliğim yaşama onulmaz bi istekle sarılmam... neyse hazırlandım, toparlandım, uzun süre gitmek istemiyorum dediğim ankaraya gidiyorum bu sefer mecburiyetten. bazı acılar kendini gösterecek, bunu da kaldırabilirim. çünkü ben ne yangınlar gördüm.
inşallah her şey güzel bi şekilde yolunu bulur. inşallah gönlümüz hep çiçeklerle bezenir. inşallah.
neyse minimalizm falan işte...
4 notes
·
View notes
Text
Bugün çalıştığım ingilizce zaman ile son zamanlar yaptıklarıma bakma nolursun demeyi öğreniyorum.
2 notes
·
View notes
Text
Almanca Basit Cümleler
Almanca Basit Cümleler: Yeni Başlayanlar İçin Pratik Rehber
Almanca öğrenirken ilk adım, temel cümle yapılarını öğrenmektir. Günlük hayatta sıkça kullanılan bu basit cümleler, hem dil öğreniminize hız kazandıracak hem de özgüveninizi artıracaktır. Bu yazıda, en yaygın kullanılan Almanca basit cümleleri ve bu cümlelerin yapısını öğreneceksiniz.
Almanca Cümle Yapısı
Almanca'da temel cümle yapısı Türkçe'ye benzer şekilde Özne + Fiil + Nesne şeklindedir. Ancak, fiil genellikle ikinci sırada yer alır.
Örnek:
Ich lerne Deutsch. (Ben Almanca öğreniyorum.)
Du liest ein Buch. (Sen bir kitap okuyorsun.)
Selamlaşma ve Tanışma Cümleleri
Günlük hayatta en sık kullanılan cümleler, selamlaşma ve tanışma sırasında geçer.
Hallo! / Guten Tag! (Merhaba! / İyi günler!)
Wie heißt du? (Adın ne?)
Ich heiße Ali. (Adım Ali.)
Wie geht es dir? (Nasılsın?)
Es geht mir gut, danke. (İyiyim, teşekkürler.)
Woher kommst du? (Nereden geliyorsun?)
Ich komme aus der Türkei. (Türkiye'den geliyorum.)
Freut mich, dich kennenzulernen. (Tanıştığıma memnun oldum.)
Günlük Hayatta Kullanılan Temel Cümleler
Almanca’da günlük hayatınızda kullanabileceğiniz pratik ifadeler:
Evet / Hayır:
Ja. (Evet.)
Nein. (Hayır.)
Teşekkür ve Rica:
Danke! (Teşekkürler!)
Bitte! (Lütfen / Rica ederim.)
Affedersiniz:
Entschuldigung. (Affedersiniz.)
Können Sie mir helfen? (Bana yardım edebilir misiniz?)
Yön Sorma:
Wo ist der Bahnhof? (Tren istasyonu nerede?)
Wie komme ich zum Hotel? (Otele nasıl giderim?)
Alışverişte Kullanılan Cümleler
Almanca’da alışveriş yaparken sıkça duyacağınız ve kullanacağınız cümleler şunlardır:
Wie viel kostet das? (Bu ne kadar?)
Ich möchte das kaufen. (Bunu satın almak istiyorum.)
Haben Sie das in einer anderen Größe? (Bunun başka bir bedeni var mı?)
Ich zahle mit Karte. (Kartla ödeyeceğim.)
Restoranda Kullanılan Cümleler
Bir restoranda sipariş vermek için bilmeniz gereken ifadeler:
Die Speisekarte, bitte. (Menü lütfen.)
Ich hätte gern einen Kaffee. (Bir kahve rica ediyorum.)
Was empfehlen Sie? (Ne önerirsiniz?)
Die Rechnung, bitte. (Hesap lütfen.)
Seyahat ve Ulaşım Cümleleri
Almanca konuşulan ülkelerde seyahat ederken işinize yarayacak ifadeler:
Wo ist der Busbahnhof? (Otobüs terminali nerede?)
Wann fährt der Zug? (Tren ne zaman kalkıyor?)
Kann ich ein Ticket kaufen? (Bir bilet alabilir miyim?)
Ich möchte nach Berlin fahren. (Berlin’e gitmek istiyorum.)
Soru Cümleleri
Almanca’da soru cümleleri genellikle “W-” ile başlayan soru kelimeleriyle kurulur.AlmancaTürkçeWas?Ne?Wer?Kim?Wo?Nerede?Wann?Ne zaman?Warum?Neden?
Örnek:
Was machst du? (Ne yapıyorsun?)
Wo wohnst du? (Nerede oturuyorsun?)
Wann kommst du? (Ne zaman geliyorsun?)
Olumsuz Cümleler
Bir cümleyi olumsuz hale getirmek için “nicht” veya “kein” kullanılır.
Ich spreche nicht Englisch. (Ben İngilizce konuşmuyorum.)
Ich habe kein Auto. (Benim arabam yok.)
Küçük Sohbetler İçin Ekstra İfadeler
Es ist schönes Wetter. (Hava güzel.)
Ich habe Hunger. (Açım.)
Das ist interessant. (Bu ilginç.)
Almanca Basit Cümlelerle Pratik Yapmanın Önemi
Bu temel cümleleri günlük hayatta tekrar ederek konuşma pratiği yapabilirsiniz. Unutmayın, öğrendiklerinizi sesli bir şekilde söylemek ve cümle kurmak dil öğreniminde çok önemlidir.
Tavsiye: Yeni kelimeler ve cümleler öğrendikçe kendinize mini diyaloglar hazırlayın. Örneğin:
Du: Wie geht es dir?
Freund: Es geht mir gut. Und dir?
Du: Mir auch. Danke!
Bu rehberle Almanca’da basit ve etkili bir başlangıç yapabilirsiniz. Daha fazla pratik yapmak için yazıya benzer diyaloglar oluşturabilir veya Almanca konuşulan dizileri izleyebilirsiniz!
Almanca Kişi Zamirleri
Almanca Zamanlar
Almanca
Almanca Renkler
Almanca Cümle Kurma
0 notes
Text
gunayydiin,
bugun güne biraz geç değil de enerjiksiz mi denir bilemedim öyle başladık. dün dediklerimi yapamadım çünkü hem yapmam gereken işleri unutup biraz sorumsuzca davrandığım bir gündü belki de günlerdi, bu beni rahatsız hissettirdi.
ekim özetine gelecek olursam aslına bakarsak güzeldi, yani kötü zamanlar olmadı ama ingilizce konusunda kendime biraz daha yüklenmem lazım herhalde. yeni insanlar tanıdım, vakit geçirdim ve o kadariyla bile hepsi de birbirinden farklı karaktere sahipler sanki. biraz ilginç aslında, görüşmediğim insanlar da oldu. ama genel olarak kötü dersem haksızlık etmiş olurum. kasım dün biraz sorumsuzca başladığım için beni kötü hissettirdi, kasım'ın beklediğimden daha iyi geçmesine dair umutlarım var.
bi de galiba şeyi fark ettim hoşlanmadığım durumlar belirginlesiyor. (doğru cümle mi oldu emin degilim)
AMA umarım sonbaharın son ayı güzel geçer 🤍🤍
1 note
·
View note