#iki ayrı insanım
Explore tagged Tumblr posts
civcivwq · 7 months ago
Text
"Ben, şu anda iki ayrı insanım.
Biri her şeye ağlıyor;
öbürü her şeye gülüyor."
32 notes · View notes
mavi--inci · 20 days ago
Text
Ben galiba iki ayrı insanım. Biri herşeye ağlıyor, öbürü her şeye gülüyor.
23 notes · View notes
mavikadarguzels-blog · 4 months ago
Text
Ben galiba iki ayrı insanım.
Biri her şeye ağlıyor,
Öbürü her şeye gülümsüyor.
28 notes · View notes
noksanbiri · 10 months ago
Text
yaaani.
biraz iç dökümü gibi mi olacak? genelde benim iç dökümlerim sayfalarca oluyor ama kendime dönük yapıyorum bunu. gün içinde ne olursa olsun kafamı yastığa koyduğum zaman iki üç dakikada uyuyan insanım. bu huyumu seviyorum. yoksa bazı zamanlar hiç uyuyamayacak olmamı düşünmek korkunç. sabah uyandım ama nasıl uyanmak. biraz gergin sinirli garip bu ruh hali. hiç affedemeyeceğim birisi var. gerçek anlamda var. düşüncemde. her anım değil ama çoğu zaman. gel gitlerle aklıma gelen. insanın savunmasız olması da ayrı bir olay zaten oraya girersem eğer hiçbir zaman çıkamam. neyse kaşlar çatık falan bir bardak çay içtim. bugün hastaneye gitmeyeyim dedim kalabalık olacağını düşünerek ee dedim epeydir gitmediğim Çiğbörek yemeye gidelim. biraz uzak aslında ama abartısız Eskişehir’de olan en iyi Çiğbörek. genelde buraya gezmeye gelenler çarşının göbeğinde olan papağan çiğböreğe gidip yağlı tatsız bir şey yiyip beğenmeyip şehirlerine geri dönüyorlar. bir ananemin çiğböreği bi de Alpu'da olan Mehmet amcanın çiğböreği enfes bir şey. gittik işte. Alpu'ya. ama içimde hala garip bir duygu var. birikmişlik. sinir. nefret demek istemiyorum çünkü ben birisinden nefret edebilecek bir insan değilim ama ona yakın bir his işte. geçmiyor daralıyor beni başka mekanlarda bile. galiba kimseye karşı bu kadar negatif duygular beslemedim. bi yandan da kendime kızıyorum. nedir bu diye. alışık değilim çünkü. sinirlerim. kızarım. yeri geldiğinde bağırırım ama bu bu kadar uzun olmaz. biliyorum kendimi. süre gelen bir şey zaten. galiba böyle de gidecek o insan için bu negatif duygularım. neyse. yedik kalktık çok şükür. markete girelim dedik. eneeee iki tane şekerden tatlı küçük köpek yavruları baktılar baktılar baktılar. girdim ekmek aldım küçük küçük parçalayıp verdim önlerine. ilk başta yerken garip garip sesler çıkarttılar sonra alıştılar herhalde bana normal yemeye başladılar. bırakıp tekrar markete girdim. alacaklarımı aldım kasaya doğru baktım köpek mamaları var küçüklerinden aldım çıktım döktüm önlerine. tabii bunu gören üç beş tane büyük köpeklerden gelenler oldu falan bu küçük miniklere rahat vermediler. bunlarda kaçmadı ama kenarıya doğru çekildi. orada olan iki üç esnafa sordum anneleri yokmuş. gelen giden besliyor dediler. arabaya binerken son bir kez bakayım dedim. ama yemin ederim böyle masum bir bakış olamaz. bak yemin ederim. bunları orada bıraksam kesin bir hafta boyunca aklımdan çıkmazdı. eminim buna. ikiside oturmuş boyunları hafif eğri bana bakıyorlar. geri dönüp attım ikisinide bagaja. kaçırdım yani binevi. getirdim eve yol boyunca ise hiç ses etmediler bi ara durdum iyiler mi diye kontrol bile ettim öyle güzellerdi. bıraktım bahçeye. iki üç kediyle şimdiden kanki oldular bile. kümese girdiler tavuklar biraz sevmedi ama zararsızlar. yaaani yazımı söyle sonlandırayım. sabah uyandığımda içimde oluşan duygular birden bire farklı duygulara evrildi. ben oraya gideceğim de bu yavruları bulup geleceğim eve he? kader biraz da böyle herhalde. şimdi bu küçük yavruları birkaç tane isim türetmenizi isteyeceğim. benim fikrim çok standart ama bir anlamı var. birisinin burun ve vücud kısmı siyah diğerinin ise daha beyaz olduğu için. karabaş - akbaş olsun diyorum. sizlerin fikirleri varsa eğer yoruma yazabilirsiniz. sevgiyle.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
124 notes · View notes
felveda · 17 days ago
Text
ben galiba iki ayrı insanım. biri her şeye ağlıyor, diğeri her şeye gülüyor.
7 notes · View notes
ehilal · 5 months ago
Text
#açlıkoyunları 2.gün
Öyle sarhoş olsam ki bir an tüm derdimi, iç sıkıntımı unutsam. Artık sarhoş da olamıyorum o da ayrı. Alkolle arama mesafe girdi.
Geçen gün yine aldığım bir kararla eski diyetistenimin yolunu tuttum. Diyetisyen diyetisyen değil travma tetikleyici mübarek. Açtı geçen yılki dosyamı. 'Ooo evlendiniz mi, oo evlenınce çok değişmişsiniz, alışkanlıklarınız da değişmiş, arada kopuk bikaç ay var he tamam arkadaşınız ölmüştü..siz vizeden red almıştınız dimi' E yeter be adam ebesinin.. Bir sus bir işine bak. Ben zaten her şeyi uzun uzun düşünen sorgulayan, derin derin yaşayan bir insanım. Bir de senin tek tek yargılayıcı, pervasız konuşmalarına hiç ihtiyacım yok. Ayrıca iki yeme düzeni hazırlamak için gerçekten özel alanıma bu denli girmen gerekir miydi? Neyse geçiştiren cevaplar ve biraz sessizlikle konuları kapadım. Aldığım kiloların üstüne radikal kararımın arkasında durup adama küfür edip mekanı terk etmedim. Paşa paşa listemi alıp yoluma nail oldum.
Diyetimin ikinci günü. İlk kez sadece fiziksel görünüm için değil tahlil sonuçlarımdaki oynamalar için açlık oyunlarını başlattım. İnsülin direnci diye bir meret, geciken regl periyodu, kolesterol yükselmesi, d vitamini eksikliği... Yaşlanmış hissettim. Bu ver al kilo döngüsünü kırmam lazım. İlk adımı attım, sıra yüzmeye geri dönmekte. Önümüzdeki hafta onu da halledeceğim.
Belalı bir diğer konumuz Hollanda vizesi için elimizden geleni yaptık. Yarım kalan uykularım, anksiyete krizlerim sonucu evrakları teslim etmek bir nebze beni rahatlattı. Şimdi en hayırlı şekilde olumlu sonucu görmeye kaldı işler. Aklımın bir yanı bu konu için geri sayımda.
Şu sıralar kendimi pek iyi görmüyorum. Aklım karışık. Öfkem yüksek. Kırgınım. Hepsini tek tek ele alıp bir yerlere varmam gerekiyor, kendimi ifade etmek istemediğim bu döngüden çıkarmak istiyorum. Neler geldi neler geçti, bunu da hallederiz.
İyi geceler sevgili okuyucu.
3 notes · View notes
deactivated12334 · 5 months ago
Text
Ben şu anda
iki ayrı insanım
biri herşeye ağlıyor öbürü her şeye gülüyor...
5 notes · View notes
sensussinyor · 2 years ago
Text
Bugün iki ayrı sayfada iki kez uzun yorum yazdım, etkileşime giren biri değilim; ancak mevzu hayvanlarsa öncelikle "konuşmazsann sana da yazıklar olsun" der her hücrem. Tek tek ortalama altı insana anlatır gibi yazdığıma inanıyorum. Duvarlara çarpıp düşecek biliyorum ama konuşmazsam-san-sak... yazıklar olur.
İşte o yorumlarımdan birini buraya bırakıyorum.
Aşağıdaki yorumlarda yine nefret söylemleri yayan hesaplar görmek korkutucu ve kahredici. Medya sunduğu haberlerle nefret suçlarının artmasına ve haklı sebep sayılmasına yol açtı. Çözüm canlıları, dünyanın tek sahibiymişcesine toplatmak, bir yerlere hapsetmek, öldürmek değil. Şu zamana kadar tarihte insana insandan daha çok hangi canlı zarar vermiştir... Bu büyük tehlikesine rağmen insanları bir yerlere toplayıp, vahşice katletmeyi savunabilir miyiz? Üstelik derdi sadece yaşamak için yemek ve barınmak olmayan düşünebilen bir varlık olan insan niçin içgüdülerince hayatta kalmaya çalışan herhangi bir canlıyı katletme hakkına sahip olsun. Malesef yine bazı malum narsist şahıslar çıkarcı, bencil tavırları ile bu canlıların yararı yok niye yaşıyor, niye kaynak akıtılıyor söylemleriyle birleşecek kadar ileriye gidebiliyorlar. Şunun da altını çizelim, aklı başında hiçbir hayvan dostu, hayvanların zarar görmesini istemediği gibi insanların zarar görmesini de istemiyor. Kimsenin canı yanmaması için insanlık olarak yeterli güce sahip olduğumuzu ve kullanmak yerine bencil, düşmanca, nefret dolu, dolayısıyla birileri için en kolay olan yolun seçildiğini düşünüyoruz. Hedef gösterilen yalnızca hayvanlar değil bizlere de yansıtılan bir kin, saldırgan davranış, hakaret söz konusu. Niçin, vahşeti kabullenmedigimiz için mi ya? Neredeyse bize de saldiracaklar aynı şekilde, şiddet şiddeti doğuruyor. Bizlerin hayvanlar gibi sebeplerimiz yok, bizim sebeplerimiz kötülük.
Not: "sen de yaşa gör" gibi argümanımsı düşmanlığa ithafen ben çocukken daha ilkokulda köpeklerin saldırısına uğramış bir insanım. Bir adamcağız kurtarmıştı sopasını yere vurarak. Çok korktum, canım da yandı he, hatta birçok kez de kedilerle ilgilenirken ellerim çizildi, kesildi, ısırıldım. Hiçbir zaman hayvanları suçlu görmedim, elbette benim gibi olmak zorunda değil kimse. Fakat söylemek istediğim açık, korkabiliriz, uzakta yaşamak isteyebiliriz, bizden uzakta olsunlar isteyebiliriz, hatta hiç sevmeyebiliriz. Ama katliam, eziyet, ölüm emri hayır. Öyleyse birçok insan da sıraya girmeli bu soykırımda.
Bu arada cidden köpekler beni görür görmez alanlarına işemişim gibi saldırdılar topyekûn ndkdnd canım burnumda bağırarak koşturmuş en nihayetinde felllfenaaa yakalanmıştım. Sabah sabah hardcore sevgi gösterisi eşliğinde yeni bir okul gününe ayıldık diyelim biz ona.
Yıkıcı kibrin hiçbir canlıya tahammülü yoktur.
9 notes · View notes
tabeahir · 1 day ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Merhaba. Zaman çok hızlı geçiyor, hayat çok hızlı değişiyor.
Elhamdülillah. Olan her şeyden son derece memnunum. Kendimden yana zorlanmalarım bitmiyor ama azalıyor çok çok. Şükrediyorum ve kendime yeni alışkanlıklar edinmeye çalışıyorum.
* Son zamanlarda kağıt kalemin başına sıkça geçmeye çalışıyorum. Hissettiğim, farkettiğim, aklımdan geçen şeyleri kağıda döküp de toparlamak işimi/içimi çok kolaylaştırıyor. Yazmaya başlamak ise hâlâ epey güç. Ama artırıyorum.
* Ertelemeyi bırakıyorum. Küçük olan ama birikip dağ olacak işleri yeni yetmeyken ortadan kaldırıyorum :) Dağ olanlara da minik minik baltalar vurarak ufaltabildiğim kadar ufaltıyorum. Bazıları kayboldu bile.
* Anne olduktan sonra, bastırdığım birçok zaafım yönetemeyeceğim şekilde açığa çıktılar. Bu süreçte oldukça zorlandım. Zamanla üstesinden gelmeyi öğrenmeye başladım. Bunlardan birincisi, insanların sözlerine (ve tabii söylemediklerine) çok takılmamayı, daha çok kendi hislerime, duygu ve düşüncelerime odaklanmayı öğrenmem oldu.
* Tabii bu kendine daha çok güvenmeyi gerektiriyordu. Olduğun kişiyi kabullenmek, sevmek, üzerinde cesaretle taşıyabilmek. Zamanla "kendimi gösterebilmeyi" öğrendim. Sakladığım taraflarım da çoğunlukta. Ama tercihen; mecburen değil.
* Zaman��mı nasıl geçirdiğim konusunda kendimi bildim bileli duyarlı bir insanım (komik ifade :d) Ama bu sorumluluk almamı, irade ortaya koymamı, güzel tercihler yapmamı sağlamadı hiç. Bu konuda hep zorlandım, kendimi yenemedim. Bu sebepten çok da yüklendim kendime. İnsan bile bile bu kadar zarar verir mi kendisine, diye. Ama bazen insan bazı şeyleri ne kadar gücü, kuvveti, imkanı olsa da, yapamıyor. Bazen bir şeyleri "sadece yapmak için irade gösterebilmek" bile zaman istiyor. Zamanı gelince yapılamazlar, kendiliğinden yapılabilir oluyor.
Elhamdülillah, zamanımın değerini boşa çıkarmamayı, kendime iyi gelen şeyleri seçebilmeyi, minik adımlarla çok yollar katetmeyi öğreniyorum.
* Bol bol okuyorum. Hayatımda hiç okuduklarımı listelememiştim, takip etmemiştim. Çok düzensiz ve rastgele ilerliyordum. Bu sene okumalarımı takip etmeyi seçtim. Az veya çok, okuduklarıma dönüp bakınca çok mutlu oluyorum.
* Sıkça plan program yapan, takvimler çıkaran biri oldum hep. Ama bunu genelde yapılacakları görmek için, zihnimi biraz toplamak için yapmıştım. Bu yıl Şubat'ın son on gününden beri, kendimi görmek, tanımak ve takip etmek için ajanda kullanıyorum. Zamanımı çok ayırmadan biraz özeniyorum da. Günlerimin nasıl geçtiğini görebilmek, kendimi fark edebilmek adına çok faydasını gördüm. Bunda da istikrar sağladığım için mutluyum.
* Ve belki de en önemlisi. Kendime çok yüklenmemeyi, kendimi tebrik edebilmeyi, sürekli vicdan azabı çekmemeyi, kendimden yana hoşnut olmayı öğreniyorum. Kendime merhamet edebilmeyi ve kendime kol kanat gerebilmeyi.
***
Yılın sonuna az kaldı. Ve üç aylara da. Heyecanlı.
Sonbahar bu sene ayrı güzel geçiyor. Kışı da heyecanla bekliyorum.
Yapılacak işler listemi düzenlemem lazım önümüzdeki iki ay için. Ufak ufak listedekileri halletmeliyim. Sıcak bir kış beni bekliyor (: Güzel bir karşılama yapmak istiyorum.
Güzellikleri arttırmak, öyle çok arttırmak ki, çirkinlerin ortadan kaybolması.
Hayatımın bu dönemini böyle özetleyeceğim (:
Yeniden görüşünceye dek hoşçakal tumblr. İyi çalışmalar ˆ-ˆ
0 notes
geceninmucizesi1 · 29 days ago
Text
Ben galiba iki ayrı insanım.
Biri her șеуе ağlıyor,
öbürü her şеуе gülüyor ;)))
1 note · View note
civcivwq · 9 months ago
Text
"Ben, şu anda, iki ayrı insanım. Biri her şeye ağlıyor; öbürü her şeye gülüyor."
19 notes · View notes
sadeceler08 · 3 months ago
Text
Ben galiba iki ayrı insanım.
Biri her şeye ağlıyor,
Öbürü her şeye gülüyor.
0 notes
mavi--inci · 3 months ago
Text
Ben galiba iki ayrı insanım. Biri her şeye ağlıyor, öbürü her şeye gülüyor.
28 notes · View notes
gundemarsivi · 7 months ago
Text
Tumblr media
Teşvik Kapitalizmi
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/tesvik-kapitalizmi/
Devlet şeker üretemez, çikolata üretmez, işine baksın diyen neoliberaller, devletin burjuvalara düşük faizli kredi vermesine ses çıkarmaz. Dikkat ettiyseniz ülkemizde kamu bankalarının özelleştirilmesi hiç gündeme gelmedi, çünkü kapitalizmin istediği ucuz ve pek çoğunun da geri dönmesiz kredileri, fakirlerin vergiler ile oluşan hazineden karşılanmalıdır.
Kapitalizm, serbest piyasa rejimi değildir. Büyük burjuvaların çıkarını koruma rejimidir. Adam Simth bile İskoçya gümrük bakanıyken, İngiltere’den gelen kumaşlara fahiş gümrük uygulamıştır. (1) Altmışlarda ortaya çıkan Neoliberalizmin sloganı, güçlü devlet ve serbest piyasa, lakabı da askeri keynesyenliktir. (2)
Rönesansı, reformu pas geçen, sömürgeciliğe katılmayan, sanayileşmemiş, sanayileşmiş gibi görünse de markalaşmamış ülkelerin, milli burjuva ve yerli dev şirketler yaratma hayali vardır. Bu ülkelere Osmanlı’da dahildi. Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin düzeni kitabının bir kısmını buna ayırmıştır. (3) Hatta padişah Abdülhamit, şehzadeliğinde ticaretle uğraşmış ve bizzat öz torununun anılarına göre padişahken bile borsa oyunları oynamıştır. İttihat ve Terakki ise bu yolda savaş zenginleri yaratmış, savaş sırasındaki vurgundan zengin olan ve Macar metreslerine binlik banknotlardan yatak hazırlayan bu zenginler, İttihatçıları da yüz üstü bırakmıştır.
Cumhuriyet döneminde de bu alışkanlık devam eder. Bu sefer balık kralı, kömür kralı gibi ticaret tekelleri oluşur. Bazı tüccarlar sermaye biriktirsin diye, belli iş kollarının onlara bırakılmasıdır bu teşvik. Yer yer müteahitlerin fazla kazanması sağlanarak da bu yapılmıştır. (Vehbi Koç, Hayat Hikayem adlı otobiyografisinde bunu ballandıra ballandıra anlatır.)
Bu teşviki kredi olarak verilmesi, daha önce bankalar aracılığıyla olurken, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasıyla beraber (İller Bankası ve diğer bir kaç kurumla beraber, Kalkınma Bakanlığı kurumuna devredilmiştir.), banka dışı yollardan, doğrudan kamu eliyle olmaya başladı. Emin Çölaşan, kitaplarında (Turgut Nereden Koşuyor, Önce İnsanım Sonra Gazeteci başta olmak üzere, bugünlerde yeni baskısı olmayan kitapları. Nadirkitap, Kitantik gibi sitelerde bulunabilir) yazdığına göre, Turgut Özal, Devlet Planlama Teşkilatını tamamen burjuvalara teşvik kredisi verme kurumuna dönüyor. (4)
Emin Çölaşan’ın, Turgut Özal ile bu günlerin gençlerinin deyimiyle toksik bir ilişki oldu, Özal ölene kadar. İkisinin tanışması, Çölaşan’ın üniversite yıllarına dayanır. Çölaşan ODTÜ’de okurken, Genelkurmay başkanlığında askerliğini yapan Turgut Özal’da matematik derslerine girmektedir. (Gene askerliğini yapan Süleyman Demirel ile sonradan hem fizik profesörü, hem de politikacı olacak Erdal İnönü’de üniversite de derslere girmektedir.) Özal, Çölaşan ve arkadaşlarını sınavda kopya çekerken yakalar ama ispatlayamaz. (Bunu, Çölaşan anlatmaktadır.) Bu ilk karşılaşmalarıdır. Daha sonra Çölaşan, Devlet Planlama Teşkilatında çalışırken, Özal, teşkilatın müsteşarı olarak amiri konumundadır. Özal, teşkilatı burjuvalar için ucuz kredi merkezine dönüştürür. Çölaşan’da memurluğu ile ele geçirdiği bilgilerle gazetecilik yapar. Sözde takma isim kullanır ama herkes bilir. Bazı yazılarını da açıkça yazar. Hatta Milliyet gazetesinin düzenlediği Ali Nail Karacan Yazı Yarışmasını iki kere üst üste kazanır. Özal’la sürtüşmesi sonucunda kurumdan kovulur ama babası olan, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün ilk genel müdürü Ümran Çölaşan’ın çabaları ile kovulduğu kurumdan tavsiye mektubu alır. Sonra sırası ile Maliye bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Petkim’de, hem memurluk, hem gazetecilik yapıp, kovulur. En sonunda 1977’de, otuz beş yaşında memuriyeti tamamen bırakıp, Milliyet gazetesinde gazeteciliğe başlar.
Biz teşvik konusuna geri dönelim. (Özal’ın Neolibralizm-Neoklasik okul peygamberliği ve Özal-Çölaşan toksik ilişkisi ayrı ayrı konular) Teşvikçilik, 12 Eylülden sonra hızla yaygınlaştı. Doksanların başında, özelikle Güney Doğu Anadolu’da komediye dönüştü. Ortalık sözde fabrikalardan geçilmez oldu. Birkaç kişiye maaş bile vermeyip, SSK (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı henüz birleşip SSK olmamıştı) pirimini ödeyen sözde fabrikalardan alınan krediler, gene bankalardan faizle işletilerek, kazanca dönüştürüldü. Aydın Doğan ve Dinç Bilgin medyası, Tansu Çiller ve DYP’ye sırt çevirdiğinde, bu holdinglere aktarılan astronomik teşvikler ifşa edilmişti. (5)
Günümüzde ise teşvik sadece kredi olarak da verilmiyor. İşverenler, ÇEDES yada stajyerlik adı altında öğrencileri yok pahasına (bazen yemek bile vermeden) çalıştırdıkları yetmiyormuş gibi, (6) İŞKUR gibi kurumlar aracılığı ile çalıştırdıkları işçilerin sigortası devlete ödetmektedirler. Şirketler, kırk yıllık çalışanlarını bile, işe yeni başlayan kursiyer gibi göstermekte, işçiler her iş değiştirdiklerinde kursiyer olmaktadırlar.
Burada bir de değil ben gibi aslında öğretmen, amatör bir blog yazarının, en acar gazetecilerin bile bilmediği ne teşvikler var. Hatta bazıları kredi bile değil, hibe. Halka yıllarca kamu iktisadi kuruluşları zarar ediyor, hazine bu zararı ödememeli diyenler, daha fazlasını özel sektöre ödüyor.
Sinan Kemal
#Kapitalizm #Neoliberalizm #oligarklar #özelleştirme #Siyaset #tarih #sömürü #teşvikkredisi #yüksekfaizler #hırsızvar
0 notes
sollucetomnibusposts · 9 months ago
Text
Bir dostum dünyadaki en güzel söz “sen bilirsin” demişti bir zamanlar. Sen bilirsin kalıbını ilk kim kullandıysa bir ömür duacıydı kendisine çünkü mesuliyet bir insanın üzerinde ancak bu kadar kolay atılabilirdi. Madem herkes kendisi bilir o zaman ben de bildiğimi söyleyeyim.
Kişisel olarak heyecanlı, özleyince arayan, sevinince gülen, arzulayınca görmek isteyen, aşık olunca ruhu çalkalanan, ne istediğini bilen, istemediğine hiç şans vermeyen, hissettiklerini saklamayan, elinde olmayarak hissettiği hiç bir şey için kendisiyle savaşmayan, yaratıldığı gibi hayvansal güdüleriyle insani zaaflarıyla yaşayan kusurlu bir insanım.
İnternet çağının kusursuz insanlarından değil, kendi kusuruyla büyüyen bir ilk çağ insanıyım. Ama bir şeyin de farkındayım. Hissetmekte bir kusur yok yaşamanın bir sınırı olmalı.
Kadını seven, ruhuyla kadın coğrafyasında kaybolmanın büyüsüne tutkun birisiyim. Şıpsevdi ve kadın budalası değilim. Hayatındaki kadının şeklini alanlardan değilim. Ayrı ayrı karakterler ve benliklerimizin farkında olarak ayrı ayrı iki kişi olarak “tekleşmenin” mümkün olduğuna inananlardanım.
Zevk sahibi gözlere ve sezgilere sahibim. Herhangi birine kolay kolay heyecan hissetmeyecek kadar doygun ruhum. Çünkü heyecanlandırmayacak, doyurmayacak, çabucak tükenecek bir şey yerine yalnızlıktan daha çok keyif alacak kadar da kendimle aram iyi.
1 note · View note
moonchild1s-world · 10 months ago
Text
Ben, şuanda iki ayrı insanım,
Biri her şeye ağlıyor...
Öbürü, her şeye gülüyor...
1 note · View note