#horasan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Şemsuddin İbnu’l-Kayyım el-Cevziyye el-Hanbeli rahimehullah şöyle der:
Zühd üç bölüme ayrılır;
Birinci Bölüm: Farz olan zühd. Haram olan şeyleri terk etmektir. Bunu ihlal eden müslüman için azap sebebi gerçekleşmiş olur. Bu azabın meydana gelmesini engelleyen bir sebep olmadıkça da azap kaçınılmaz olur.
İkinci Bölüm: Müstehab olan zühd. Bu da, terk edilen şeylere nispetle farklılık gösterir. Bu zühd, mekruh olan şeyleri, ihtiyaç fazlası mübahları ve çeşit çeşit mübah arzuları terk etmektir.
Üçüncü Bölüm: Zahidlerin zühd hâlidir ki, bunlar, Allah'a yönelip seyr-u sülükta bulunmak için paçaları sıvayan kimselerdir.
Bu zühd de iki çeşittir;
Birinci tür: Genel olarak dünya hakkında zahid olmak. Bundan maksat, dünyayı tamamen elden çıkarmak ve dünya hususunda eli boş oturmak değildir. Bilakis, dünyayı kalbinden çıkarmak, ona iltifat etmemek ve elinde bulunsa dahi kalbine girmesine fırsat vermemektir. Hiç şüphe yok ki zühd, dünyayı, kalbinde olduğu halde elinden çıkarman değil, elinde olduğu halde kalbinden çıkarmandır. İşte bu, râşit halifelerin ve bütün malların hazineleri elinin altında bulunduğu halde zühdü "darb-ı mesel" olan Ömer b. Abdülaziz'in hâlidir. Hatta bu, âdemoğullarının efendisinin hälidir ki; Allah ona birçok fetih nasip ettiği halde, bu fetihler onun sadece dünya hakkındaki zühdünü arttırmıştır.
Böyle bir zühde sahip olmak için 3 şey gerekir;
1. Kulun, dünyanın geçici bir gölge ve bir an için insana uğradıktan sonra kaybolup giden bir hayal olduğunu bilmesi.
2. Kulun, bu dünyadan sonra daha büyük, daha kıymetli bir yurdun, ebedilik yurdunun olduğunu bilmesi.
3. Kulun, dünya hakkında zahid olmasının kendisi için takdir edilen hiçbir şeyi engellemeyeceğini bilmesi.
İkinci tür. Kişinin, nefsi hakkında zahid olması. Zühd çeşitlerinin en zon ke meşakkatli olanıdır. Zahidlerin çoğu bu mertebeye ulaşmış ama İçine girememişlerdir. Zira bir zahidin haramı terk etmesi kolaydır. Çünkü onun neticesi çok kötü, meyvesi çok çirkindir. Aynı şekilde zahid, kendi dimini himaye etmek, imanını korumak, lezzet ve nimetleri azaba tercih etmek, fäsık ve fäcirlere ortak olmaktan kaçınmak ve düşmanının eline düşüp onun oyuncağı olmaktan korunmak için haramlardan kaçınabilir. Yine zahidin mekruh ve ihtiyaç fazlası mübahları terk etmesi kolaydır, zira zahid, bunlan tercih edince kaçıracağı lezzetleri, ebedi sevinçleri ve daimi nimetleri çok iyi bilir. Zahidin dünyayı da terk etmesi kolaydır, zira dünyadan sonra nasıl mükemmel ve tam bir karşılık istediğini ve ne kadar yüce bir talebi olduğunu çok iyi bilir.
Nefis hakkında zühd sahibi olmak ise nefsi bıçaksız kesmektir.
Bu zühd de iki türlüdür;
Birincisi: Vesile ve başlangıç konumu. Bu, nefsi öldürme mertebesidir. Böylece senin katında nefsin hiçbir kıymeti kalmaz. Öyle ki ne nefis hesabına kızarsın, ne razı olursun, ne ona destek olur ne de onun için intikam alırsın. Sen onun itibar ve şerefini ihtiyaç günü için harcarsın. Bu durumda nefsin, ona yardım etmene, onun için intikam almana, seni çağırdığı zaman ona icabet etmene, sana asi olduğu zaman ona ikram etmene ve kötülendiğin zaman da onun için kızmana değmeyecek kadar basit ve değersiz olur. Hatta senin katında nefis, kendisi hakkında söy lenen şeylerden çok daha değersiz ve ona zor gelse dahi kurtuluşunun bağlı olduğu şeyleri yaptıktan sonra onu biraz dinlendirmeye değmeyecek kadar basittir.
İkincisi: Zühdün gayesi, kemål seviyesi. Bu mertebede olan kul, nef sini tamarnıyla mahbubuna feda eder ve ondan hiçbir şeyi kendisi için bırakmaz. Bu kulun nefsi hakkındaki zahidliği, elinde bulunan değersiz bir malı sevdiğinin istemesi durumunda o malı hemen terk edip sevdiğine Veren bir kimsenin o mal hakkındaki zahitliği gibidir. Hiç bu kimsenin kalbi, bu değersiz malı elinde tutmayı ve mahbubuna vermemeyi ister mi? İşte samimi olan zahidin kendi nefsi hakkındaki zühdü de böyledir. O tamamıyla kendi nefsinden vazgeçmiş ve O'nu Rabbine teslim etmiştir.
O devamlı nefsini Rabbi için feda etmekte ve bunun kendisinden kabul edilmesini ummaktadır. Hiç şüphe yok ki daha önceden anlattığımız bütün zühd mertebeleri, bu mertebenin başlangıcı ve vesileleridirler.
Bu mertebenin de gerçekleşmesi, bütün o mertebelerin oluşmasına bağlıdır.
#islam#din#iman#allah#tevhid#hakikat#şeriat#tevhid ehli#hadis#kitap tavsiyeleri#tavsiye kitap#kitap alintilari#kitap alıntıları#zühd#takva#zahid#abdullah ibn mübarek#horasan#kalp#kalb#zikir
7 notes
·
View notes
Text
Bahçeli'nin bağışladığı arsa havadan görüntülendi
Bahçeli’nin bağışladığı arsa havadan görüntülendi
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde bulunan ve bilabedel Horasan Erenleri Federasyonu’na hibe ettiği üstüne kayıtlı 6 dönümlük arsa, havadan görüntülendi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Merhum hocamız Prof. Dr. Erol Güngör diyordu ki: ‘Nerede evliya kabri varsa orası Türk…
View On WordPress
0 notes
Text
Selim Temo – Horasan Kürtleri (2024)
Bu kitap, Horasan Kürtleri hakkında Türkçe yazılmış, çok iyi kaynak eserlerden biri olmaya aday. Cezayir’den Hindistan’a, Balkanlardan Ürdün’e, Dağlık Karabağ’dan Belucistan’a kadar yayılmış yüzlerce Kürt aşiretinin tarihine odaklanan bu kitap, hemen hemen her Kürt aile ve aşiretinin bir parçasının bulunduğu Horasan’ı ve orada yaşayan Kürtleri yüzlerce kaynak, harita, el yazması ve fotoğrafla…
View On WordPress
0 notes
Text
Horasan Toptan Baskılı Kupa Bardak
Horasan Toptan Baskılı Kupa Bardak Merhabalar web sitemize hoşgeldiniz kupabardakk.com web sitesi olarak (bikups) sizlere en kaliteli baskı hizmetini sunuyoruz. 100 adet 1000 adet 5000 adet gibi rakamları en kısa sürede teslim ediyoruz. Türkiyenin her bölgesine gönderimi sorunsuz şekilde gerçekleştiriyoruz. Horasan Toptan Baskılı Kupa Bardak firması olarak en yüksek çözünürlükte en kaliteli…
View On WordPress
#Horasan Toptan Baskılı Kupa Bardak#Horasan Toptan Baskılı Kupa Bardak Firmaları#Horasan Toptan Baskılı Kupa Bardak Fiyatı#Horasan Toptan Baskılı Kupa Bardak Modelleri#Horasan Toptan Baskılı Kupa Fiyatı
0 notes
Text
Karaman Baba'nın “Horasan Erenleri” ve “Alp Erenleri” arasında olduğu bilinmektedir.
Karaman Baba, Peygamber soyundan gelmesinden dolayı yörede “Seyyid Karaman Baba” olarak da anılmaktadır.
10 notes
·
View notes
Photo
D.100 - E 80 between Horasan and Ağrı, Erzurum Province, Turkey by Dénes László
13 notes
·
View notes
Text
“TÜRKÜ ÖLDÜRÜNÜZ, KANI HELALDİR”
KAYNAK: İslâm, Alimi, Tarihi TABARİ. Cilt/ 3/ sayfa 343/
Arapların Türklerle ilk karşılaşmaları, halife Hz.Ömer zamanında olduğu
645 Yılında İslam ordularının, İran'da Sasani'leri yenmelerinden sonra Kafkaslar bölgesinde Araplar, Horasan, Mavera-ün nehir ve Toharistan bölgelerinde Hazar Türk'leri ve Türgeş Türk'leri ile karşılaştılar.
652 yılında Halife Hz. Osman zamanında ise Hazar Türk'leri ile Arap'lar arasında ilk kez Türk-Arap savaşları başladı.
Halife Osman emrindeki Arap orduları, Hazar Türklerinin topraklarına girip, Derbent'i alarak Başşehir olan Belencer 'e dayandılar.
Emevi'lerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra,
Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti.
Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emevi 'ler döneminde yaşandı.
Mervan Bin Muhammed Azerbaycan'a vali tayin edildi. Arap'lar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler. Araplar, başşehir Belencer ve büyük şehir Semender'i ve öteki Hazar şehirlerini ele geçirdiler.
Türkleri dağınık ve birbirleriyle yardımlaşamaz durumda yakalayan acımasız Emevi ordusu ( Ebu Kuteybe komutasındaki) yakalayabildiği tüm Türk' leri ya kılıçtan geçirdiler ya da her bir ağaca bir Türk asarak öldürdüler.
Ancak Karaylar gibi Litvanya'ya kaçabilenler,
Gagauz 'lar (Gök Oğuzlar) gibi Rusya'ya kaçabilenler,
Bulgar Türk'leri, Macar Türk'leri, ve öteki Avrupa'lı Türk'ler gibi Avrupa'ya kaçabilenler hristiyanlar ,
ve de Anadolu'ya kaçabilen Aleviler canlarını kurtardılar…
Asla müslümalığı kabulllenmediler ,
genelde Araplara kızgınlıklarından Karay Türkleri gibi topluca Musevi oldular Ya da gittikleri toprakların dinini kabulllendiler .
Yüzlerce yıl sonrasında çoğunlukla asimile
oldular ...!!!
Bu dönemde Orta Asya'da Göktürk 'ler egemenliği hüküm sürmekteydi. Birden fazla Göktürk devleti vardı…
Emevi'lerin genel valisi, Bağdat valisi Haccac (Zalim Haccac ) idi.
Emevi'lerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad,
674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Mavera-ün nehirin önemli şehirlerinden Buhara 'yı kuşattı.
Üç günde Buhara 'da pek çok Göktürk öldürüldü. Buhara'nın Göktürk Melikesi Kabaç Hatun , ağır bir vergi ve daha ağır kabul edilemez şartlar karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı.
Bu anlaşma sonucu olarak, Güney Göktürk'ler Emevi tutsaklığını kabul ettiler.
Güney Göktürk gençleri, Kurşun arap askeri oldular ... Arap'lar evli- bekâr istedikleri Güney Göktürk kadınlarını kendilerine cariye yaptılar.
İşe yaramayan öteki Türk'leri de, boyunlarına Damga vurup kendilerine Köle yaptılar ve istedikleri Göktürk'lüyü boyunlarına ip bağlayıp köle olarak alıp sattılar ve köle ticaretini yaptılar.
Bu tutsaklık 150 yıla yakın devam etti.
Hani Türkler için, “ Türkler kılıçla Müslüman oldu ” derler ya…. !!
Keşke kılıçla müslüman olsaydık..
Tutsaklık anlaşmasıyla Kölelik yaparak , Köle olarak alınıp satılarak , hep Göktürk Kadınları Araplara cariyelik yaparak müslüman oldular. Yani Araplar Türkleri, insanlık dışı bir şekilde, zorla müslümanlaştırdılar.
Tarihte ilk defa bir ulus (Güney Göktürk 'ler), sözleşme ile tutsaklığı kabul etti .
Araplar, Horasan valisi Ebu Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavera-ün nehir'i ve Batı Türkistan'ı ele geçirdiler.
Baykent , Buhara , Semerkant , ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Araplar tarafından yağmalandı ve pek çok Türk öldürüldü. Ebu Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar zayıflamaya başladılar.
Göktürk'lerin batı kanadında yer alan Türgeş Türkleri, Arapları çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Güney Göktürk 'lerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745).
Güney Göktürk egemenliğinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çin'liler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır. Bu dönemde Mavera-ün nehir (Irmağın öte yakası) bölgesinin savunmasını, Türgeş'lerin yerini alan Karluk Türk 'leri üstlenmiştir.
Ancak bu mücadeleler 763 yılına kadar devam etmiştir.
763 yılında Emevi hanedanlığı devriliyor, yıkılıyor ama Güney Göktürk'ler öylesine kötürüm edilmişler ki, Öylesine köle yapılmışlar, ümmetleştirilmişler ki asla ayağa kalkamıyorlar. Korkudan kıpırdayamıyorlar.
Emevilerin yerine, 763 de Abbasiler kuruluyor ve Abbasi devlet kararı alıp, Türk'lere kademeli olarak “İyi davranmak” kararı alıyorlar. Devlet kararlarını Göktürklere anlaşma ile resmen bildiriyorlar.
800 yılları civarında fırsat bulan Göktürk 'ler daha batıya, Anadolu 'ya doğru kaçıp kurtuluyorlar.
“ Türkü öldürünüz , kanı helaldir ” Sözü kime aittir.. ?
Arap Komutan Ebu Kuteybe'nin şu sözü meşhurdur.”
Üç kelimelik ömrüm kalsa (Uktülühü -uktülühü -uktülühü).derim”. (Hepsini öldürün- hepsini öldürün- hepsini öldürün) ve gerçekten de hepsini öldürdüler..
Bu, 645 yılından 800 yıllarına kadar süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
* 100 binin üzerinde Türk katledilmiştir.
* 50 binin üzerinde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
* Şehirler yağmalanmış , “ganimet” diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
* Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
* Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamı”nda 40 bin kadar Türkün kafaları kesilerek 4 fersah (yak.24 km) yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.
(Tarihte böyle bit vahşetin örneği çok azdır.)
* Aynı şekilde “Curcan Katliamı”nda" da esir alınan yaklaşık 40 bin Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
*“Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman tutulmamış, “Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir. Tabari bunları hadislerinde açık açık anlatır.
*Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
*Bu tarihi gerçekler "aman İslâma leke gelmesin, Islâm etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte, hiç bahsi bile geçmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir. Bizim sahtekarlar gizlerler Türkler okuyup uyanmasin diye, islama zarar gelmesin diye..Türklere yapılan Talkan ve Curcan Katliamı!
Tarih-i Taberi / Cilt 3/
Bazı cesur yazarlarda kaynakları ile kitaplar yazmıştır..
Arif TEKİN, Türkler nasıl müslüman oldu
Erdogan AYDIN, Türkler nasıl müslüman oldu
Zekeriya KİTAPÇI , TÜRKLER ansiklobedisi
TABERİ tarihi (arap tarihçi)
İç kavgayı bırakmak şart...
Partizanlığı bırakmak şart....
Sığınmacıları hep birlikte göndermemiz şart...
Yoksa; "Bu neden hep benim başıma geliyor?” diyorsan, bir Şaman öğretisi şöyle der: “Ders; sen öğrenene kadar devam eder.”
3 notes
·
View notes
Text
Horasan tarafından çıkan siyah Sancaklıları gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara katılın. Çünkü onların içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır.
Horasandan siyah bayraklılar çıkar. ilya'ya (Kudüse) bayraklarını dikene kadar onları kimse durduramaz.
1) (Fetava-i Hadîsiyye, İbn-i Hacer-i Heytemi-37; Hakim, 8572; Ahmed b. Hanbel, Musned, 22387-5 / 277)
2) (Tirmizi, Ahmed bin Hanbel)
3 notes
·
View notes
Text
Putin blames Ukraine for the terrorist attack and condemns the journalist for “extremism.” Instead of fighting terrorism - shelling of Ukraine.
You are watching news from the weekly rally at the Russian Embassy in Lisbon. Today is March 30, 14:30.
As of March 27, the death toll as a result of the terrorist attack at Crocus City Hall reached 143 people. https://www.rbc.ru/society/27/03/2024/660455979a7947006ce1aae9
Responsibility for the terrorist attack was claimed by Vilayat Khorasan, an Afghan-Pakistani ISIS cell that is fighting the “empires of infidels,” including Russia. US intelligence considers her responsible for the terrorist attack. https://meduza.io/feature/2024/03/23/otvetstvennost-za-terakt-v-krokuse-vzyala-na-sebya-yacheyka-igil-vilayat-horasan-kak-voznikla-eta-gruppirovka-i-pochemu-ona-schitaet-rossiyu-odnim-iz-svoih-glavnyh-vragov
On March 25, at a meeting about the terrorist attack, Putin said that he sees that “the United States … are trying to convince … the countries of the world that, according to their intelligence data, there is supposedly no Kyiv trace in the Moscow terrorist attack.” http://kremlin.ru/events/president/news/73732
On March 23, a video was published showing one of those detained on suspicion of committing a terrorist attack having his ear cut off and stuffed into his mouth. https://novayagazeta.eu/articles/2024/03/23/pravye-telegram-kanaly-rasprostraniaiut-video-gde-odnomu-iz-zaderzhannykh-terroristov-otrezaiut-ukho-i-zasovyvaiut-emu-v-rot-news
Another accused of committing a terrorist attack was taken to court in a wheelchair and fully admitted his guilt. https://iz.ru/1671110/2024-03-25/chetvertyi-obviniaemyi-v-terakte-v-krokuse-pribyl-v-sud-na-kresle-katalke
Retired police captain Nikolai Korolev in an interview at Khodorkovsky Live said that the Rosguardia base is located 30 minutes from the place of the terrorist attack, but the assault began when the terrorists had already left. https://www.youtube.com/live/AWTNHky6vkA?feature=shared&t=3100
Politician Vladimir Milov, in a program on the Alexander Plyushchev channel, said that Putin and the FSB had enough information, not only from the United States, and they allowed the terrorist attack to happen. He also believes that they needed a reason to revive the anti-Ukrainian discourse. https://youtu.be/MUfjnpXvPAQ?feature=shared&t=226
The Committee 2024 association said that the terrorist attack at Crocus helped divert attention from the non-recognition of Putin as the legitimate president of Russia. They propose to join the lawsuit to cancel the results of the pseudo-elections. Link in description. https://www.facebook.com/Komitet2024/posts/pfbid02mhm1stgtePq4dyE3V8nGpYHz9823f3tJW1n2GEzQcFCkmqRVxjmZ5Qttc5bmEMRtl
Russian security forces only know how to fight unarmed citizens. SotaVision journalist Antonina Favorskaya was detained because of filming in the cemetery where politician Alexei Navalny, who was killed in prison, is buried. Antonina is on trial for contacts with the Anti-Corruption Foundation, which the Russian authorities have called extremist. https://zona.media/online/2024/03/29/antonina
Instead of fighting terrorism within its own country, the Russian army has intensified terrorist attacks on civilian infrastructure in Ukraine. On March 22, the Dnieper hydroelectric power station was seriously damaged and Kharkov was completely power cut. https://www.bbc.com/russian/articles/c4n7pjxgl83o
Putin’s troops use hypersonic missiles, which fly from Crimea to Kyiv in 7-10 minutes. https://www.unian.net/weapons/ataki-rf-po-ukraine-ekspert-obyasnil-chem-otlichayutsya-rakety-cirkon-i-kinzhal-12584301.html
Deputy Andrei Lugovoy, speaking on Vladimir Solovyov’s propaganda show, said that Kharkov needs to be de-energized to such an extent that it becomes inviable. And he proposed to do the same with other cities. In 2006, Lugovoi poisoned FSB lieutenant colonel Alexander Litvinenko, who escaped to the UK. https://www.youtube.com/live/AWTNHky6vkA?feature=shared&t=576
Ukrainian President Vladimir Zelensky expects a large-scale offensive by Russian troops in May-June. He said that Ukraine right now needs help in the form of supplies, first of all, of artillery ammunition supplies and Patriot air defense systems. https://www.moscowtimes.ru/2024/03/28/zelenskii-vsu-ne-gotovi-k-rossiiskomu-nastupleniyu-v-mae-iyune-a126102
We appeal to the international community and ask to provide Ukraine with all the necessary weapons.
3 notes
·
View notes
Text
Mekansızlık
Neyleyim ey Müminler, ben kendimi kaybettim! Ne Hıristiyan’ım, ne Musevi, ne Hindu, ne de Müslüman, Ne Doğudanım, ne Batıdan, ne karadanım, ne denizden, Ne duran yerdenim, ne dönen semadan, Ne topraktan, ne sudanım; ne havadan, ne ateşten, Ne arşı âlâdan, ne balçıktan, ne surettenim, ne varlıktan, Ne Hintliyim, ne Çinli, ne Bulgar, ne de Sakson, Ne Irak krallığındanım, ne Horasan ülkesinden, Ne bu dünyadanım, ne ötekinden, ne Cennet, ne Cehennemden, Ne Adem’den, ne Havva’dan, ne Adn’den ne Rıdvan’dan…
Benim yerim mekânsızlık, işaretim nişansızlık, Ben ne bedenim, ne de ruh, canım Sevgiliye ait. İkiliği terk ettim, iki cihanı bir gördüm, Tek’i ararım, Tek’i bilirim, Tek’i görür, Tek’i çağırırım. Evvel O’dur, Ahir O, Zahir O’dur, Batın O. Ya Hu, ya men Hu; başkasını bilmem ben, Aşkın kadehiyle sarhoşum ben, iki cihan da gitti aklımdan; İçip kendinden geçmekten başka işim yok benim, Eğer bir kez olsun sensiz bir an geçirseydim bu yaşamda, O vakit, o saatten beri yaşadığıma pişman idim. Eğer bu dünyada sensiz bir vakit bulursam, Her iki cihanın da üzerine çıkar, sonsuza dek bayram ederim. Ey Tebrizli Şems, bu dünyada öylesine sarhoşum ki, Sarhoşluğumdan ve kendimi kaybetmişliğimden başka söyleyecek sözüm yok!
Mevlâna Celâleddin-î Rûmî hz.
16 notes
·
View notes
Text
25 Ocak Aslan Burcu’nun 5 derecesinde güçlü gezegenlerin baskısı altında bir dolunay gerçekleşecek. Etkisi önceden hissedilmeye başlanan bu görünümden başta Aslan-Kova-Akrep-Boğa burcunda olanlar ve bu burçta önemli yerleşimleri olanlar etkilenecektir.
Dolunay’da gurur, egosantrik düşünce, kibir gibi duyguları körükleyen sonra da onu yok etmek için tepesine binen bir enerji var. Duygu ve aklın orta yolunda yürümeyi, ikisini doğru bir şekilde kullanmayı başarmamız gerekiyor.Bu dolunay “Kral çıplak”diye bağırıyor dolayısıyla hükmettiğimizi sandığımız alanlar, bir sûr borusu nun sesiyle değişmek üzere yıkılabilir.
Dünya genelinde para piyasalarında önemli hareketlenmeler olabilir özellikle kriptoyla ilgili yeni bir devrin başlangıcını anlatan çok önemli sinyaller alabiliriz.
Havadan yapılan ya da uzaktan yönetilen silahların kullanıldığı haberler olabilir.(Pakistan, , Hindistan, Aslan burcu. İran’ın Horasan bölgesinin simgesi de Aslan’dır)
Hollanda haritası da bu görünümden etkileniyor, halkın tepkisi yönetimde değişikliğe sebep olabilir.
Sabit dolunaylar yeryüzü hareketleri açısından risk taşır. Tedbirli olmakta fayda var
Bazı sanatçıları ya da yöneticileri sosyal medyada yayılan haberler yerinden edebilir
3 notes
·
View notes
Text
OSMANLI DEVLETİ NEDEN YIKILDI?
En son söyleyeceğimizi ilk cümleden yazıp daha sonra kısa bir analizle açıklamaya çalışayım...
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşundaki İslamî itikadi yolu MATURİDİLİK iken, yıkılış dönemindeki islamî itikadi yolu EŞARİLİK olarak benimsenmiş olmasıdır...
Türk Milletinin tarihine, kültürüne ve en önemlisi töresine en uygun islâmî felsefe MATURİDİLİK tir.
Zira bu itikadi felsefi yolun, kurucu imamı MATURİDİ Türkistanlı, Horasanlı bir Türktür...
Maturidiliği kisaca açıklayacak olursak; "Bu felsefe Akla, pozitif bilime ve ilme öncelik veren Türk töresine en uygun itikadi islamî bir yoldur."
İmam Maturidi, İslam dünyasında inançla ilgili fikrî savrulmaların yaşandığı bir dönemde akıl-vahiy dengesini kurarak dinî problemlere kalıcı çözümler üretmiş, aynı zamanda toplumun değerleriyle bütünleşen bir inanç sistemi kurarak Türk-İslam medeniyetinin oluşmasına öncülük etmiştir.
Yaratılışın merkezine hikmeti yerleştiren ve onu “her şeyi yerli yerine koymak” şeklinde tanımlayan İmam Maturidi’nin iyi anlaşılmasının, yaşadığı döneme olduğu gibi günümüz dünyasının sorunlarına da hayati katkılar sunacağı muhakkaktır.
Osmanlının Yıkılış Döneminde izlediği İtikadi yol EŞARİ felsefesi ise;
Yemenli bir aileye mensup olan İmam EŞARİ 900 lü yıllarda yaşamıştır.
Daha çok Arap Milliyetçiliğine dayanan görüşleri ile tanınmaktadır.
İmam MATURİDİ' nin aksine Akılcılıktan ilim ve bilimden önce NAKİLCİ bir anlayışla hareket etmiştir.
İslâmi problemleri daha çok Peygamber efendimizin sünnetlerini ön plana çıkararak ve hadislerle çözmeye çalışmıştır.
Peygamber efendimizin içinden çıktığı toplumun yaşayışı, coğrafyası ve kültürü zamanla bize sünnet diye dayatılmış. Birçok hadisin uydurma olduğuda daha sonra hadis ilmi yapan ulema tarafından temizlenmiştir. Günümüzde de hala bircok hadis tartışmalıdır. Din uleması kendi arasında dahi anlaşamamakta, akılla ilmle ve vahiyle örtüşmediği görülmüştür. Ve ortada bir vaka olarak durmaktadır.
Bu iki felsefeyi kısaca açıkladıktan sonra Osmanlı Devletini de bu iki akımın etkisi altında kalan İki farklı Osmanlı olarak analiz etmek doğru olacaktır...
OSMANLI’NIN İKİ FARKLI DÖNEMİ...
Birinci Kuruluş dönemi:
Osmanlı Devleti kurulurken, bütün Türk devletleri gibi Türk Töresi üzerine kurulmuştur...
Bir milletin kültürü ve Töresi yok sayılarak yaşaması mümkün değildir.
Kuruluş Döneminde Osmanlı Devletinin Manevi Kurucusu Şeyh Edabalı, Horasan erlerenlerinden, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin talebesidir...
O dönemlerde Türk kültür ve töresine en uygun İslami akım, Horasan, Türkistan coğrafyasında hakim olan MATURİDİ (Akıl, bilim, ilmi önceleyen felsefi yol) felsefi itikadi yoludur...
Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin talebeleri de MATURİDİ felsefesi ile yetişmiş bu itikadi yolu izleyerek, Anadolu'ya TÜRK-İSLÂM anlayışını yaymak için akın akın gelmişlerdir...
Osmanlı Devleti kurulurken, Kayı Boyu Türk töresince yaşamakta ve Türk kültürü ile yaşamaktaydı.
Adetlerinden, yaşam şeklinden, kıyafetlerine hatta çocuklarına konan isme kadar herşey TÜRKTÜ...
İsimleri; Ertuğrul, Ataman, Afşin, Savcı, Gündüz, Konuralp, Korkut, Orhan’dı, Türk’tük yani...
İlk 250 yıl Osmanlı Devleti bir Türk Devleti idi...
Hakim din Müslümanlık, Sarayın izlediği itikadi yol MATURİDİLİK yani Aklı bilmi ilmî önceleyen bir dini yoldu.
İşte bu yüzden girdiğimiz bütün savaşları kazandık. İlimde fende teknolojide Avrupadan öndeydik.
Tuna boyları, Karpatlar, Macar Ovaları Türk atlılarının nal sesleri ve kılıç şakırtıları ile inledi...
Bizans ortadan kaldırıldı Istanbul Fethedildi...
"Melekler erkek mi, dişi mi?" Tartışması yapan hurafelerle uğraşan Hıristiyan alemi diz çoktürüldü.
Peki bu yükseliş ve Dünya Liderliği ne zamana kadar sürdü?
Ta ki halifelik Osmanlı Devletine geçene kadar başarılarımız devam etti...
Her şey o kadar güzel giderken Yavuz Sultan Selim Han' ın aklına biri halifelik sevdasına düşürdü...
Halifelik dinî bir makam değil, siyasi bir kurumdu. Dünyaya hükmeden bir imparatorluğun o donemde siyaseten bu kuruma ihtiyacı yoktu.
O dönemde Sadece Asya değil, Avrupa da, Arap dünyası da Hıristiyanlık alemi de Türk’ün gücü önünde baş eğiyordu...
Yavuz Sultan Selim Han, hocası Kürt Şeyhi İdris Bitlisi’nin Halifelik Makamını ele geçirmesi konusundaki yönlendirmesi ile Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını kazanarak, Mısırı fethetti.
Abbasi halifeliğini İstanbul’a getirdi...
Ancak ortada bir sorun vardı.
Arap dünyası halifeliğin Araplar dan başka bir millete geçmesinin İslama uygun olmadığını savunuyordu.
Hele hele Türklere hilafetin geçmesine tamamı karşı çıkıp Yavuz’a biat etmediler...
Bu sorunu çözlülmeliydi...
Yavuz bu sorunu çözmek için orta bir yol bulundu.
Mısır ve Arap dünyasından ikibin kadar Arap asıllı EŞARİ anlayışına mensup din bilgini, ulema İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmelerini sağlandı.
Bir nevi Arap ulemadan para, mevki, makam verilerek Hilafetin başka bir millete geçmesinde dinî bir sakınca olmadığına dair rüşvetle fetva isteniyordu.
Bu gelen ulema EŞARİ anlayışlı Arap milliyetçisi din bilginleriydi.
Devletin kuruluşunda etkili olan MATURİDİ anlayışı din bilginleri ile, bu yeni gelen EŞARİ anlayış arasında fikir ayrılığı, dolayısı ile dinî yorumlamada farklılıklar ortaya çıktı.
DevletinTürk-İslamı felsefesi bırakılarak, Arap İslamına doğru evrilme başladı. “Türk Milleti” kavramının yerini, bugün olduğu gibi “tek millet” almaya başladı.
Bu aşamadan sonra;
İkinci Osmanlı Dönemi başladı:
Yeniçeri ocağına alınan devşirme sistemi bozuldu.
Devlet yönetiminde bir taraftan Yeniçeri ocağından sistemin bozuk işlemesi sonucu hızla yükselen devşirme ağalar, paşalar hakim olurken, diğer taraftan Arap Yarım Adasından getirilen 2000 din alim devlet yonetiminde etkili olmaya basladı.
Bu bilgin kılıklı Arap Milliyetçisi alimlerin verdiği fetvalarla devlet politikaları belirlendi.
“Türküm, Türkmenim” diyen Aleviler, Kızılbaşlar aşağılandı, dışlandı, kafaları kesildi.
Anadoluda uretim durdu. Fetihler son buldu. Bu din adamı kılıklı bilginler devleti soydu ekonomi bozuldu.
İsyanlar başladı. İsyanları bastırmak için uygulanan yöntemler halkı saraya ve devlete karşı düşman etti.
Sadece Kuyucu Murat Paşa’nın kellesini kestirip kuyulara doldurduğu Türk sayısı yüz binin üzerindedir...
Sadece Benim ilçem Gümüşhacıköy de Sırp Devşirme si, Yörgüç Paşa nın katlettiği Türkmen on binlerin üzerindedir.
Osmanlı Devletinin Kuruluşundan itibaren yaklaşik ilk 250 yılı ile hilafet makamını alışından itibaren son 350 yılı birbirinden farklı islâmî felsefe ile yönetilmiştir.
Osmanlı ilk 250 yılında MATURİDİ' lik etkili olmuşken.
Son 350 yılında EŞARİ' lik etkilidir.
Osmanlı’nın son 350 yılı ilk 250 yılın tersine, Türklere zulüm yıldır.
Artık Arap kültürü Anadolu’ya çöreklenmiş, zehirli bir yılan gibi Türk kültürünü boğmaya başlamıştır.
Bu zulümden en çok payını alan da ses bayrağımız dilimiz Türkçe olmuştur...
Türkçe saraydan, devletten, edebiyattan kovulmuş ancak dağlarda, ıssız ovalarda devlet babasina isyankar evlat olarak barınmaya yasamaya başlamıştır...
Yavuz Sultan Selim Han’ ın getirdiği Arap bilginleri yobaz mı yobazdılar.
Talihsizlik o dur ki, Yavuz' un ömrü ve saltanatı kısa sürmüştür.
Tahminim o dur ki; Yavuz' un saltanatı biraz uzun sürse idi, Halifelik Makamını eline iyice sağlama aldıktan sonra, bu yobaz Arap Milliyetçisi din adamlarını geldikleri yere geri gönderirdi...
Bu yobaz anlayışlı bilim adamları akla ziyan fetvalar çıkarmışlardır.
Bunlardan sadece biri; bu Arap Milliyetçisi EŞARİ anlayışlı bilginlerin fetvaları ile matbaa “Gavur icadı” denilip İstanbul’a sokulmamıştır...
Yine onların fetvaları ile, “Meleklerin bacakları seyrediliyor” denilip İstanbul Uzay Gözlemevi top atışları ile yıkılmıştır...
Ve ilk 250 yılında bir Türk İmparatorluğu olarak kurulan Osmanlı Araplaştıkça batmaya, son 350 yılında girdiği bütün savaşları kaybetmeye başlamıstır...
Kurulurken Türk adı taşıyan padişahlar, devlet yıkılırken Arap isimleri almaya başlamışlar, Sarayda Türkçe konuşulmaz olmuş halkla sarayın bağı Aynen Selçuklu nun son dönemi gibi kopmuştur.
Padişah isimleri, Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamit gibi Arap isimleri konmuştur.
En sonunda Balkan Savaşları yenilgisi ile yeniden Anadolu’ya yani doğduğumuz topraklara geri dönmek zorunda kalınmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nı Arap milliyetçisi bilginlerin, ulemanın verdiği Araplık ruhuyla değil, Türk ruhuyla kazanılmıştır.
Hatta Bu EŞARİ anlayışlı din adamları Kurtuluş Savaşına karşı çıkmış verdikleri fetvalar ile Yabancı Ingiliz Yunan Fransız işgalcileri desteklemişlerdir...
Buna rağmen Anadoluda, TÜRK TÖRESİ ÜZERİNE YENİ BİR TÜRK DEVLETİ KURULMUŞTUR...
Türk soyunu tüketmeyen Arap EŞARİ lerinin torunları bu günde bu Türk devletini Araplaştırma çalışmalarından vazgeçmemişlerdir. İhanetlerine devam etmektedirler...
350 yıl baş köşede oturttuğumuz Arap ümmetinin ihanetine rağmen; TÜRKÜN SOYU, TÖRESİ, OCAĞININ KOR ATEŞİ SÖNMEMİŞTİR.
BİZ DE ELİMİZDEN GELDİĞİNCE DİLİMİZİN DÖNDÜĞÜNCE TÜRKÜN YANAN OCAĞININ ATEŞİNİ HARLAYACAĞIZ...
Ne diyordu Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi:
“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”
Bizde kaderimizi yaşayacağız.
Mevlüt KALELİ
2 notes
·
View notes
Text
Bir Kış
Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
Asya kentleri yürür dururlar,
Höyükler burnumda hızma.
Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap!
Tabanlarından kayıp duran sütunlar
Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.
Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya
15 notes
·
View notes
Text
CHP Erzurum İl Başkanı Serhat Can Eş'ten Horasan Belediye Başkanı'na tepki
0 notes
Text
Orta Asya❌
Türkistan✅
MEB, müfredatta köklü bir değişiklik yaptı. Tarih dersinde de 'Türkistan' kavramı kullanılmaya başlandı.
Türklerin yurdu: Türkistan
Prof Dr. Ahmet Taşağıl, Orta Asya kavramının Türkistan yerine kullanılmaya başlanmasının Rus istilası sonucunda olduğunu anlattı:
"Türklerin yurdu anlamına gelen Türkistan sözü tarihin en erken devirlerinden itibaren kullanılmaya başlandı. 19. yüzyılın 2. yarısında tamamlanan Rus istilası sonucu Orta Asya (Sredney Azii, Central Asia, L’asie Central) kavramı Türkistan adı yerine konuldu ve yaygınlaştı."
Türkistan, İran’ın Horasan bölgesinden başlayarak Kuzey Afganistan dahil Pamir ve Hindukuş-Kunlun dağlarının kuzey eteklerinden Çin’in Tun-huang bölgesine kadar uzanan, oradan Mançurya’nın batısına ulaşan, Moğolistan’la birlikte Güney Sibirya’nın tamamını içine alan, batıda Ural dağları ile Volga Irmağı'nın Hazar Denizi'ne ulaştığı noktaya kadar devam eden geniş bir alanı kaplar. Bu alanın tarihi kaynaklardaki adı 19. yüzyıl ortalarına kadar Türkistan’dır.
Türkistan adını ilk defa eski İranlıların, daha sonra Arapların Orta Asya’da Türklerin yaşadığı bölgeleri tanımlamak için kullandıkları biliniyor.
16 Eylül 1924’te Türkistan adı tamamen ortadan kaldırıldı
Sovyet yönetimi Türk kökenli topluluklar arasında bölücü faaliyetler yürüterek Türkleri ayırmayı başardığını belirten Prof. Dr. Taşağıl, "Türkmenleri, Kırgızları, Kazakları ve Özbekleri ayrı ayrı cumhuriyetler haline getirip Türkistan birliğini dağıttı. 16 Eylül 1924’te alınan kararla Türkistan adı tamamen ortadan kaldırıldı." dedi ve şöyle devam etti:
"Bolşevikler, Türkistan’ın idarî yapılanmasını değiştirdi; Valiliğin merkezi yine Taşkent’ti, ancak adı Orta Asya bölgesi (Sredniy Azii Kray) oldu. Türkistan Valiliğinin Yedisu, Carkend, Lepse ve Zakaspi bölgesinin Kazaklarla meskûn yerleri, ayrıca Karakalpakların yaşadığı saha Kazakistan’a katıldı."
"MEB Türkistan'a sahip çıktı"
Doç. Dr.Ramin Sadık, Türkistan kavramına sahip çıkılmasının önemini anlattı:
Bizim Türkistan kavramına sahip çıkmamız ve Milli Eğitim Bakanlığınn kitaplarında buna yer vermesi çok doğru bir karar. Türkiye demek, Türkistan demek Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölge demek. Orta Asya'da hangi topluluk yoğun olarak yaşıyor Türk. Başkalarının o bölgeyi nasıl adlandırdığı bizi ilgilendirmez. Bizim kendi tarihimize, kültürümüze, geçmişimize sahip çıkmamız gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı da bunu başlatmış ve Türkistan'a önem vermiştir.
0 notes