#hidrojen bombası
Explore tagged Tumblr posts
yenicagkibris · 2 months ago
Text
Nihon Hidankyo kuruluş bildirgesi - Serdar M. Değirmencioğlu
Nobel Barış Ödülü, 1945’deki atom bombası katliamlarından kurtulanların (hibakusha) kurduğu Nihon Hidankyo örgütüne verildi. Japonya’nın tüm vilayetlerindeki hibakusha örgütleri tarafından bir çatı örgüt olarak oluşturulan Nihon Hidankyo, atom ve hidrojen bombalarına karşı düzenlenen 2. Dünya Konferansı sırasında 10 Ağustos 1956 tarihinde kurulmuştu. Kuruluşun ana hedefi; nükleer savaşın…
0 notes
misgibipapatyakokusu · 1 year ago
Text
Kim daha tehlikeli?
Midesinde hidrojen bombası taşıdığına inanan psikoz hastası mı, yoksa dünyaya mükemmelen uyum sağlamış olan ve emir geldiğinde gerçek hidrojen bombalarını atmak için hazır bekleyen bir B-52 pilotu mu?
-R. D. Laing
0 notes
techdergi · 3 years ago
Text
Bosch, hidrojen elektrolizi için bileşenler geliştirecek
Bosch, hidrojen elektrolizi için bileşenler geliştirecek
Stuttgart ve Renningen, Almanya – Yeşil hidrojen söz konusu olduğunda Bosch gaza basıyor: etkili iklim eylemi adına şirket sadece bu yeni yakıtı kullanmayı değil, aynı zamanda onu üreten şirketlerden biri olmayı planlıyor. Bu nedenle Bosch, suyu hidrojen ve oksijene ayırmak için elektroliz kullanan elektrolizörler için bileşenlerin geliştirilmesi alanına giriyor. Bu amaç için üretilen elektrik,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
aklingolgesi · 3 years ago
Text
Nükleer Füze Fırlatılırsa Olacaklar Bu
Nükleer Füze Fırlatılırsa Olacaklar Bu... #nükleer #rusya #ukrayna #sondakika
Nükleer Kıyamet Senaryosu Nükleer kıyamet senaryoları gerçek olur, nükleer santral patlarsa yada nükleer bomba ülkemize atılırsa neler yaşanır? Rusya Ukrayna savaşı sonrası gündem olan nükleer savaş meselesini araştırdık. Nükleer füze fırlatılırsa olacakları, gerçekleşecekleri anlamak için ve nükleer savaşta nasıl hayatta kalırsınız öğrenmek için varsayımsal bir kıyamet senaryosu…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yenicagri · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Kuzey Kore hidrojen bombası denemesi yapabilir SEUL Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurulu vesilesiyle New York'ta bulunan Kuzey Kore Dışişleri Bakanı Ri Yong Ho, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un devlet televizyonunda yaptığı konuşmanın ardından gazetecilere açıklamada bulundu.
0 notes
sporunyildizi-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Kuzey Kore lideri Kim, Trump’a bizzat seslendi: Bunak ABD’liye açıklamalarının bedelini ödeteceğim ABD'nin Kuzey Kore'ye yönelik yeni yaptırımları ilan etmesinden sadece birkaç saat sonra Kim Jong-un, alışılmışın dışında bir açıklama yayınlayarak Trump'ı birinci ağızdan kişisel olarak hedef aldı.
0 notes
leventgelegen · 7 years ago
Photo
Tumblr media
New Post has been published on http://sunsavunma.net/analiz/kuzey-kore-amerikan-yuzyilini-sonlandirabilir/
Kuzey Kore Amerikan Yüzyılını Sonlandırabilir
Kâhin Osman Başıbüyük’ten Yine Müthiş Bir Analiz
Kuzey Kore Amerikan Yüzyılını Sonlandırabilir
Kuzey Kore güç gösterisine devam ediyor
16 Eylül 2017
Kuzey Kore, 14 Eylül Cuma günü orta menzilli bir balistik füze denemesi daha yaptı. Kuzey Kore’nin batısından ateşlenen füze, Japonya’nın üzerinden uçarak 3.700 km kat ettikten sonra Pasifik Okyanusunda denize düştü. Füze denemesiyle birlikte Japonya’da alarm verilerek halk sığınaklara çağırıldı. Füzenin, Kuzey Kore’ye yaklaşık olarak 3.380 km mesafede olan ABD’nin Pasifik Okyanusundaki en önemli üssü olan Guam’a ulaşacak menzile sahip olmasının altını çizelim.[1]
Kuzey Kore krizi, dünyadaki stratejik dengeleri değiştirecek çok önemli bir potansiyele sahip ve kriz tırmanacak. Konuyu daha iyi anlayabilmek için tarihi süreci biraz bilmek gerekiyor.
İki Kore nasıl bölündü?
Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Japonya, 35 yıldır işgal ettiği Kore’den çekildi. Kore, 38. Paralel baz alınarak aynı Almanya’da olduğu gibi savaşın galipleri, ABD ve Rusya tarafından ikiye bölündü.
Bu tarihten itibaren her iki taraf da Kore’yi kendi ideolojileri ekseninde birleştirmek için çaba gösterdi. Kore yarımadası, ABD’nin Asya’yı kontrol etmek için kullanacağı çok önemli bir atlama tahtasıydı. Washington, 1950 yılında bölünmüş Kore’yi kapitalist sistemde kendi kontrolünde birleştirmek maksadıyla General MacArthur komutasında saldırıya geçti. Bu savaşa Menderes Hükümeti de TBMM’nin onayını almaksızın 1 tugay göndererek katkıda bulundu. (O günkü Türkiye’nin tutumunun günümüzde Suriye’yi parçalamak için yapılan operasyona Türkiye’nin başlangıcında verdiği destekle çok benzer olduğunu belirtelim.)
1950-1953 yılları arasında devam eden savaşta ABD, Kuzey Kore’nin 78 şehrini ve binlerce köy ve kasabasını haritadan sildi, nüfusun yaklaşık 1/3’ünü (8-9 milyon) öldürdü.[2] Yıkımın boyutunu anlamak için Sinuiju şehrinde 12 bin binadan sadece binin, Konggye şehrindeki 8 bin binadan sadece 500’ünün ayakta kalmış olduğunu hatırlamak gerekir.[3] Bu acı tablo, Kuzey Korelilerin hiçbir zaman aklından çıkmadı. Savaşın ilerleyen döneminde Kuzey Kore’nin kaybedileceğini anlayan Çin, 250 bin kişilik ordusuyla savaşa müdahil olunca bu günkü şekliyle Kore ikiye bölünmüş oldu. Ateşkes anlaşması imzalandı ama hâlen barış anlaşması imzalanmadığı için kâğıt üzerinde savaş hâli devam ediyor.
ABD, Güney ve Kuzey Kore’nin birleşmesini ister mi?
1971 yılına gelindiğinde iki Kore birleşmek için bir çaba içine girdi. 2012 yılına kadar taraflar 600’ün üzerinde toplantı yaptı. Her iki tarafta da birleşmeden sorumlu Bakanlık var. Kuzey Kore’nin birleşmek için öne sürdüğü en önemli argüman kendisine geçmişte çok acılar çektiren Amerikan askerinin Güney’den çekilmesi.
Diğer yandan 2 Kore’nin barışçıl bir şekilde birleşmesi nükleer silaha ve Samsung ve Hyundai gibi dünya markası üretebilen bir sanayine sahip bir devin doğması ihtimalini doğurur. Bunu ABD ister mi? Bu da ayrı bir sorudur.
Amerikan askerinin Güney Kore’den çekilmesi özellikle son yıllarda daha da önem kazanan Washington’un Çin ve Rusya’yı kuşatma stratejisinin çökmesi anlamına geliyor. Bu sebepten ABD, Kore’den çekilmek istemiyor. Kuzey Kore’deki komünist rejimin varlığı, Pentagon’un bölgeye tutunmaya devam etmesinin en büyük gerekçesidir.
11 Eylül saldırılarından sonra Başkan George W. Bush, otoriter rejime sahip olmaları, insan haklarına saygı duymamaları, terörü desteklemeleri ve kitle imha silahları elde etmek için çalışmalarını bahane göstererek Kuzey Kore, İran ve Irak’ı haydut devlet (Rogue State) olarak nitelendirdi. Bu kapsamda üç ülkeyi şeytan ekseni (Axis of Evil) olarak tanımladı.[4] Arkasından 2001 yılında Afganistan ve 2003 yılında Irak müdahalesi gelince, Kuzey Kore ve İran kendilerine de müdahale yapılacağı düşüncesiyle panikledi. Her iki ülke de kendilerini koruma adına kitle imha silahları elde etme programlarına hız verdi. Çünkü Saddam, ABD’nin kitle imha silahları üretme iddiasını çürütmek için bütün kapılarını açmasına rağmen kendine çizilen kaderden kurtulamamıştı. Bu çerçevede Kuzey Kore, ilk nükleer denemesini 2006 yılında gerçekleştirerek nükleer silaha sahip olduğunu dünyaya ilan etti ve nükleer silahı Amerika’ya taşıyacak balistik füze yapma çalışmalarına hız verdi.
Bu noktadan sonra ABD’nin Kuzey Kore tehdidini bahane göstererek Kore yarımadasında askeri varlık bulundurması ve Asya Pasifikte en önemli üç müttefiki Güney Kore, Japonya ve Avusturalya’yı kendine bağlı tutma stratejisi geri dönülmez bir şekilde değişmeye başladı.
ABD’nin füze kalkanı projesi neyi amaçlıyor?
ABD günümüzde konvansiyonel gücünü kullanmanın sınırına geldi. Çünkü kendisini toparlayan Rusya, nükleer silahlara sahip olmanın verdiği avantajla dünya siyaset sahnesine geri döndü. Moskova, güvenliği tehlikeye girdiğinde nükleer silah kullanabileceğini açıkça Askeri Doktrinine yazdı. ABD’nin dünya üzerindeki konvansiyonel operasyonlarına pervasızca devam edebilmesi için olası bir nükleer savaşta kendi topraklarını Rusya ve Çin’den gelebilecek nükleer başlıklı balistik füzelere karşı koruması gerekiyordu. Bu maksatla Washington, Füze Kalkanı projesi kapsamında karada konuşlu Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması sistemi – THAAD (Terminal High Altitude Area Defense) ve kısa ve orta menzilli balistik füzelere karşı gemilere yerleştirilen Aegis balistik füze savunma sistemlerini geliştirdi.
Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunma (THAAD) sistemleri, önce Hawaii sonra Guam’a yerleştirildi. Aegis füze savunma sistemleriyle donatılmış 40 kadar gemi okyanuslarda dolaşmaya başladı. Bu füze savunma sistemlerine bilgi sağlayacak radarlar dünyanın dört bir yanına yerleştirildi. Bunlardan birisi de hali hazırda Malatya – Kürecik’te faaliyetine devam ediyor. Takiben Washington, bu füze savunma sistemlerini Güney Kore’ye yerleştirebilmek için Kuzey Kore’ye yönelik tehditlerini artırdı. Bir anlamda Kuzey Kore’yi nükleer ve balistik füze yapma konusunda teşvik etti. Kuzey Kore’nin arka arkaya gelen nükleer ve balistik füze denemelerinden sonra Güney Kore, Amerikan füze savunma sistemlerinin ülkesine konuşlandırılmasına izin vermek zorunda kaldı. Çin’in ve Rusya’nın doğudan kuşatılması ve nükleer başlık taşıyan balistik füzelerini Amerika’ya karşı etkili kullanmayacak olmaları anlamına gelen bu hamle, Moskova ve Pekin tarafından büyük tepkiyle karşılandı.
Kriz tırmanıyor
Bu süreçte kendisine yönelik tehdidin arttığını düşünen Kuzey Kore, büyük ihtimalle Çin’in de destek vermesiyle hidrojen bombasını yapmayı ve balistik füze menzilini Guam’a kadar uzatmayı başardı. Büyük ihtimalle Kuzey Kore’nin füzeleri şu anda Amerika kıtasına ulaşabilecek menzile sahip veya bunu başarmaya çok yakınlar.
Kuzey Kore’nin 3 Eylül’de hidrojen bombası denemesinden sonra ABD Başkanı Trump, Japonya Başbakanını arayarak, Amerika’nın kendi ve müttefiklerinin topraklarını elindeki diplomatik, konvansiyonel ve nükleer kabiliyetlerin tamamını kullanarak koruyacağı açıklamasını yaptı.[5] Eş zamanlı olarak ABD Savunma Bakanı James Mattis düzenlediği basın toplantısında, “Kuzey Kore’nin ABD’ye yönelttiği tehdit çok büyük bir askeri karşılık bulacaktır” dedi ve Kuzey Kore’yi toptan imha etmek istemediklerini ama çok sayıda seçenekleri olduğunu sözlerine ilave etti.[6]
Bu sözlerden sonra ABD, bir uçak gemisi görev grubunu Kore açıklarına gönderdi ve sürekli olarak Güney Kore ve Japonya’nın katılımıyla on binlerce asker ile müşterek tatbikatlar yapmaya başladı. Arkasından Trump, Kongre’den Pentagon’un bütçesine 54 milyon dolar ilave yapmasını istedi.
Şimdi ABD’nin, Kuzey Kore’ye yönelik bu kadar büyük bir tehditte bulunmasından sonra ne gibi seçenekler uygulayabileceğini akıl yürüterek tahmin etmeye çalışalım.
Önce bir bilgi vererek konuya girelim. Kuzey Kore Büyükelçisi, ülkesinin ilk nükleer denemesinden sonra 2006 yılında Birleşmiş Milletler (BM)’de yaptığı bir konuşmada, “Kuzey Kore’nin, ABD’nin kendisine yönelik tehditleri olmasa tek bir nükleer silaha bile sahip olmak istemeyeceğini çok açık bir dille söylemiştir.[7] Bu niyet beyanından şunu anlamak gerekir: Washington, Kuzey Kore’ye yönelik bir müdahalede bulunmadıkça Pyongyang, ABD ve müttefiklerine karşı silah kullanmayacaktır. Zaten bu çapta bir ülkenin, askeri bir dev olan ABD’ye karşı ilk silahı kullanan olması düşünülmemelidir. Peki, ABD, Kuzey Kore’ye bir askeri müdahalede bulunur mu?
Kuzey Kore müdahalesi küreselleşmeyi sonlandırarak yeni bir bloklaşma yaratır
Kuzey Kore’nin nükleer silahları ve bunları taşıyabilecek balistik füzeleri olduğu için olası bir müdahalenin bu silahları yok edecek şekilde olması gerekir. Yer altında saklı olan bu silahlar ancak ve ancak nükleer silah kullanılarak yok edilebilir. ABD, bu görevi yapabilecek bir B61-12 bombasını 8 Ağustos tarihinde Nevada çölünde test etti.[8] Bu silahlardan 50 kadarı da İncirlik üssünde bulunuyor. ABD, Kore açıklarında nükleer taarruz tatbikatlarına devam ediyor ve 1961 Küba Krizinden bu yana ilk defa ABD’nin bütün harekât merkezleri ve yedek komuta merkezleri operasyonel hale geldi.[9] Kuzey Kore’de bu gelişmeler karşısında kararlılığını göstermek için sürekli balistik füze denemelerinde bulunuyor.
Olası ABD müdahalesinin başarılı olması için B61-12 bombalarından onlarcasının kullanılması gerekir. Bu silahların dünyaya vereceği ekolojik zararları bir kenara bırakalım. Bu kadar nükleer silah kullanılmasına rağmen Kuzey Kore’nin nükleer kapasitesi tamamen yok edilemeyebilir. Kuzey Kore’nin, karşılık verme imkânı bulması durumunda, vuracağı hedefler ABD’nin Guam, Japonya ve Güney Kore’deki üsleri olacaktır.
Japonya ve Güney Kore’de nükleer silahların patlaması demek, her iki ülkenin Toyota ve Samsung gibi dünya markalarının büyük darbe alması anlamına gelir. Böylesine bir darbe, küresel ekonomik mücadelede geri kalan ABD’nin işine gelecektir. Ayrıca bu ihtimalde söz konusu iki ülke, çok uzun süre daha ABD’ye göbeğinden bağımlı kalmaya devam edecektir. Bu çerçevede ABD’nin, Kuzey Kore’ye sınırlı bir müdahale gerçekleştirerek, nükleer karşılık vermesine müsaade edebileceği dahi düşünülebilir.
Çin ve Rusya’nın dâhil olabileceği bir nükleer savaşı başlatma riskine sahip böylesi bir müdahale, küreselleşmeyi sonlandırarak yeni bir bloklaşma yaratacaktır. Çünkü özellikle Çin doğrudan askeri karşılık vermese bile ABD’ye karşı ekonomik tedbirler uygulamak zorunda kalacaktır. Bu durumda küresel sermaye büyük darbe alır. Çin’den yaptığı ithalata göbekten bağlı olan ABD de büyük ekonomik kayba uğrayacaktır. Ancak Amerikan sermayesini ülkeye geri getirmeye çalışarak, toplumsal çözülme yaşayan Amerikan halkına iş bulmayı amaçlayan Trump, böylesine bir hamleyi düşünebilir. Fakat bu senaryoda, daha önce Amerikan Başkanlarına yapıldığı gibi küresel sermayenin Trump’a da bir suikast yapma ihtimali gündeme gelecektir. Zaten Amerika’da Trump’ı öldürelim diyen sesler niyetlerini korkusuzca dile getirmeye başlamıştır.
Kontrol edilemeyecek, sonu belli olmayan bir savaşın başlaması anlamına gelen bu senaryonun hayata geçmesi çok muhtemel gözükmemektedir. Fakat ABD, bu kadar tehdit savurduktan sonra Kuzey Kore’ye karşı hiçbir şey yapamazsa, bu sefer de kredibilitesi yerle bir olacaktır. Ancak daha da önemlisi, bu durum birçok ülkede, “nükleer silahlara sahip olmak bir anlamda dokunulmazlık sağlıyor” düşüncesini doğuracaktır.
Nükleer silahlanma yarışı başlayacak
Nükleer Barış teorisi, birçok ülkenin nükleer silahlara sahip olması durumunda, ülkelerin savaş halinde birbirlerine çok büyük zarar verme potansiyelini bildiklerinden savaşmayı tercih etmeyecekleri, bu sayede nükleer silahların yayılmasının dünyaya barış getireceğini iddia etmektedir. Kuzey Kore’nin dokunulmaz olması, bir anlamda bu teoriye güç katarak, diğer ülkeleri nükleer silahlanmaya yönlendirecektir.
Bu teori çerçevesinde nükleer çalışmalarına tekrar başlayacak ilk ülke İran olacaktır. İran’ın da dokunulmazlık kazanması, bu istikametteki gelişmeleri hızlandırarak, ABD’nin konvansiyonel askeri gücünü kullanamaz hale getirir. Bu durum aynı zamanda Amerikan Yüzyılı’nın sonu ve ABD’nin hızlı bir çöküş sürecine girmesi anlamına gelmektedir.
Kuzey Kore krizi, İran’a müdahale ile sonuçlanacak
Bu çerçevede eğer ABD, Kuzey Kore’ye müdahale edemezse, yukarıda bahsi geçen süreci durdurmak veya yavaşlatmak adına mutlaka İran’a dönecektir. Kuzey Kore’nin meydan okuyuşuna karşı hiçbir şey yapamayan Washington’un kredibilitesini korumak için bir güç gösterisi yapma mecburiyeti doğmuştur. Muhtemelen Pentagon, İran nükleer güce sahip olmadan, güç gösterisini bu ülke üzerinde denemek isteyecektir.
Kazakistan’ın başkenti Astana’da altıncısı düzenlenen Suriye zirvesinde, Türkiye, Rusya ve İran, İdlib şehri çevresinde çatışmasızlık bölgeleri oluşturmak için uzlaşmaya varmıştır. Bu uzlaşma üç ülke arasındaki stratejik işbirliğinin bir göstergesidir.
Ayrıca stratejik işbirliğinin diğer bir göstergesi de Katar krizinde Türkiye ve İran’ın, Katar’ı destekleyerek rejimin ayakta kalmasını sağlamalarıdır. Türkiye, Rusya ve İran’ın müttefik haline gelmesi, Washington’u Ortadoğu’da istediği gibi at oynatamaz hale getirir. ABD’nin en büyük isteği, bu stratejik ittifakın bozulmasıdır.
Bütün bu gelişmeler değerlendirildiğinde ABD’nin, en fazla bir sene içerisinde İran’ı hedef tahtasına koyması beklenmelidir. Washington, Asya-Pasifik bölgesinde kaybettiği dengeyi Körfez’i yakarak tekrar kurmayı deneyecektir.
20 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ı ziyaret ederek kılıç dansı yaptıktan sonra Katar-Suudi Arabistan krizini tetikleyen Trump bu krizden bir şey çıkmayacağın görünce, bu sefer de 31 Ağustos’ta Kral Salman’ı arayarak Katar krizine diplomatik çözüm bulunması çağrısında bulunmuştur. ABD’nin, Katar ve Suudi Arabistan’a, krizi çözme yolundaki baskılarının devam etmesi, yaklaşan İran operasyonunun bir işareti olarak değerlendirilmelidir. Çünkü yaklaşan savaşta çok önemli doğal gaz rezervlerine sahip olan Katar’ın da İran’ı karşısına alarak yanması gerekmektedir.
Galiba Amerikan Yüzyılı’nın sonuna geldik
Ekonomik ve diplomatik açıdan zayıflayan ABD, sadece askeri gücüyle ayakta kalabilmektedir. Her krizde askeri gücünü kullanmak istemesi, ekonomisini sadece askeri gücünü kullanmaya dayandırması, Washington’u dünya barışını tehdit eden büyük bir tehlike haline getirmiştir. Müttefikleri dâhil birçok ülke, yavaş yavaş ABD güdümünden çıkmaya çalışacaktır. Örneğin Japonya ve Güney Kore, ABD’nin Pasifikteki saldırgan tutumu nedeniyle hedef haline gelmiştir. Bu ülkeler güvenliklerini sadece ABD’nin nükleer caydırıcılığına bağlamak istemeyecek, kendi caydırıcılık yeteneklerini geliştirmek isteyecektir. Bu yöndeki emareler çok açıktır.  Trump, Twitter hesabından yaptığı açıklama ile “Japonya ve Güney Kore’nin, ABD’den önemli miktarda ileri teknoloji ürünü askeri ekipman almalarına izin veriyorum” diyerek, her iki ülkeye uyguladığı, füzelerin faydalı yük taşıma kapasiteleri üzerindeki kısıtlamaları kaldırmıştır. Bu hamle, Japonya ve Güney Kore’nin kendi nükleer kabiliyetlerini geliştirmesini önlemek adına atılmış bir adımdır. Ancak yeterli olmayacaktır.
ABD, Güney Kore ve Japonya’nın sırtına yük olmaya başlamış, sanayilerini ve dünya markalarını (Toyota, Sony, Hyundai, Samsung…) tehdit eder hale gelmiştir. Japonya, kısa süre sonra Washington’un boyunduruğundan kurtulma çabalarına girecektir. Ancak aynı şeyi Güney Kore için söylemek mümkün değildir. Güney Kore’nin Gladyosu Moon tarikatı veya bir başka deyişle FETÖ’sü ülke siyasetinde operasyon yapmaya devam ettikçe iki Kore’nin birleşmesi mümkün olmayacaktır.
Son söz olarak; eğer ABD, Kuzey Kore ve/veya İran’a müdahale edemezse, Amerikan yüzyılının sonuna gelinmiş demektir.
Herkesin deli gözüyle baktığı Kim Jong-un, ABD’yi bitirecek gibi gözüküyor.
  Osman Başıbüyük
[1] http://edition.cnn.com/2017/09/14/asia/north-korea-missile-launch/index.html
[2] https://www.globalresearch.ca/north-korea-and-the-axis-of-evil/5329800
[3] https://www.globalresearch.ca/facts-of-the-korean-war-united-nations-security-council-blatantly-biased-against-north-korea/5606825
[4] https://en.wikipedia.org/wiki/Rogue_state
[5] https://www.davidicke.com/article/425699/us-ready-use-nuclear-capabilities-defend-allies-north-korea-trump
[6] http://www.globalresearch.ca/north-korea-annihilation-massive-military-response-or-economic-warfare/5607281
[7] Facts of the Korean War: UN Security Council, Instrument of US led Wars, Blatantly Biased Against North Korea
[8] https://sputniknews.com/us/201708301056912247-us-nuclear-bomb-test-b61/
[9] https://www.infowars.com/buchanan-should-japan-and-south-korea-go-nuclear/
0 notes
technologictr · 7 years ago
Text
Google’da geçen hafta en çok aranan konular
Geçtiğimiz hafta Google’da en çok aranan konular ve başlıklar açıklandı. Interpress’in Google Türkiye’den elde ettiği verilere göre 28 Ağustos-4 Eylül tarihleri arasında Türkiye’de en çok “Kurban Bayramı mesajları” arandı. İkinci sırada “30 Ağustos Zafer Bayramı” yer alırken üçüncü sırayı ise “Bayram namazı saatleri” aldı.
Güneydoğu Asya ülkelerinden Myanmar’da Müslüman cemaatin çoğunlukta olduğu…
View On WordPress
0 notes
haberznet-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Sitemize "Birleşmiş Milletler'de Kuzey Kore toplantısı" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://www.haberz.net/birlesmis-milletlerde-kuzey-kore-toplantisi/
0 notes
vizyonliste-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Sitemize "Birleşik Milletler'de Kuzey Kore toplantısı" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. https://vizyonliste.com/birlesik-milletlerde-kuzey-kore-toplantisi/
0 notes
nturkiye-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
BM Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore için acil toplanacak Birlemiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore’nin füze denemesinin ardından acil olarak toplanma kararı aldı. BM Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore’nin denediği nükleer füze denemesinin ardından acil olarak toplanma kararı aldı.
0 notes
fizikbilimi · 8 years ago
Text
Yeni yazımız Fizikbilimi.Gen.TR/Fizik,Fizik Nedir de yayınlanmıştır.
Yeni yazımıza https://www.fizikbilimi.gen.tr/nukleer-bombalar-nasil-calisir/ linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Nükleer Bombalar Nasıl Çalışır?
Tumblr media
Bu biraz hassas bir soru. Başından beri, nükleer bombaların gerçek yıkım ve öldürme gücünün onu üretenler için belirgin olmasından da önce, kesin olan bir şey vardı: Nükleer silaha sahip olanlar bunu askeri yardım olarak verebiliyorsa, nükleer silahları hiç kimse elde etmemeliydi. Bu durum, günümüzdeki nükleer güçlerin takındığı ikiyüzlü bir duruş olabilir, fakat bu güçler zaten “canlı” ikiyüzlülerdir.
Nükleer teknolojiye dair haklı korku; en tuhaf kanunlardan birinin doğmasına yol açtı: “doğuştan gizli” bilgi. Yani bunun ifade ettiği gerçeğe göre, belirli bir kanun yorumlaması altında, nükleer silahların tasarımı ve işlevi üzerindeki bilgi, kendiniz üretmiş olsanız bile çalınmış gizli bilgi olarak görülür.
Bunun ve daha mantıklı gizlilik tasarılarının bir sonucu olarak, en eskiler dışındaki tüm nükleer silahların ince ayrıntıları halk tarafından hâlâ bilinmez. Dürüst olmak gerekirse bu ayrıntılar nükleer madde, zenginleştirme tesisleri, tonlarca para ve en az birkaç birinci sınıf mühendise erişim imkanı olan bir devlet yetkilisi dışında kimseye yaramaz. Bu yüzden aslında nükleer silahların nasıl yapılacağını öğrenmek yerine, iki temel nükleer silah türünün kavramsal bir temelini anlamaya razı olmak zorunda olacağız.
Tumblr media
Nagasaki üzerinde patlatılan bomba Fat Man (Şişman Adam).
Bütün dünya çapında hâlâ kullanımda olan eski tür nükleer silahlara fizyon (bölünme) bombaları veya basitçe atom bombaları adı verilir. İkinci terim bir şemsiye olarak veya İkinci Dünya Savaşı sırasında üretilmiş ilk bomba sınıfını özel olarak kastetmek için kullanılabilir. Bilim insanları, bombayı, genellikle uranyum ile, zenginleştirilmiş bölünebilir malzemenin “süper-hassas yığını” ile yüklerler. Uranyum, bölünme olaylarının kendi kendini sürdüren zincirleme tepkimesini üretebilir. Farklı şekilde oluşturulmasına rağmen, bir nükleer reaktörde meydana gelen zincir tepkime temelde aynıdır, fakat kullanılan örneğin miktarı ve zenginleştirilmesi (izotop saflaştırması) sebebiyle daha az kontrol edilebilirdir.
Bu tipteki klasik atom bombasının iyi ve kötü tarafları iyi bilinmektedir. Patlamalar büyük olur ve nükleer serpinti dehşet vericidir. Dünya şehirlerinin tüm kısımlarını yok etme fikrine şaşırmamış olan acımasız ordu mensupları bile, radyoaktivitenin devam eden etkisi karşısında hayrete düşmüştür. Bu radyoaktivitenin birçok kaynağı vardır;, fakat daha çok Çernobil nükleer felâketi gibi, uzun dönemli hasarın çoğu, patlayıcının fiziksel olarak radyoaktif maddeyi geniş bir etki alanı üzerine nasıl yaydığından kaynaklanır. Bu madde, bombanın kendisinden gelir ve eğer yüzeyin yakınında patlarsa (havada ve yüksekte değil) tepkime yine çok büyük bir miktardaki zemini ve/veya suyu yüksek oranda radyoaktif (mantar gibi) bir bulut olarak buharlaştırıp dağıtabilir. Böylesi patlamalardan kalan nükleer döküntüler, dünyadaki bilimsel araç gereçler ile tespit edilebilir.
Hidrojen Bombası
Diğer nükleer bomba türü ise termonükleer silah veya bazen hidrojen bombası olarak adlandırılır. Hiçbir nükleer silahın insancıl olduğu söylenemese de, bu tip bombalar eski tip bombalara göre daha iyidir. “Hidrojen bombası”nın ana noktası şudur: Ana yıkıcı örnek uranyum veya plütonyum ve hatta toryum değil, evrende en çok bulunan elementin ağır izotoplarıdır. Ayrıca termonükleer silahlar bu atomları parçalamak yerine, görünen güçlerini nükleer çekirdek kaynaşması üzerinden üretirler.
Termonükleer silahlar temel olarak geleneksel bir nükleer silaha eşittir, fakat gerekli görülen tüm patlama gücünden çok daha zayıftırlar. Bu küçük bölünme tepkimesinin gücü, içinde bulunan iki hidrojen izotopuna (biri döteryum, diğeri ise trityum) yönlendirilir ve bu örnekler birbirlerine kaynaşacak kadar şiddetli şekilde sıkıştırılır. Tekrar söylemek gerekirse, burada meydana gelen kaynaşma (füzyon) ile bir kaynaşma reaktörü arasındaki temel fark (ki bunun ötesinde bir bombayı başlatmak için onu patlatmak zorundayız), bombanın on binlerce kat daha fazla kaynaşma maddesi içermesidir.
Şimdi, kaynaşmayı gerçekleştirmek ayrıca bir ton radyasyon yayar, fakat bu yayım bir bölünme (fizyon) patlamasından sonra etrafa yayılan malzemenin radyoaktif yarı ömrüyle karşılaştırıldığında kısa sürer. Bu yüzden, bombadaki bölünebilir maddenin büyük çoğunluğunu yok ederek, bu örneği etrafa bir kaynaşma patlaması ile dağıtmak, çok daha az bir zehirli etkiye sahiptir. Termonükleer silahlar, saf bölünme bombalarından çok daha yüksek bir patlama gücü sağlayabilir, fakat böyle yaparken çok önemli miktarda daha az nükleer serpinti üretirler. Ayrıca “Taktik atom bombası” olarak adlandırıldıkları için doğaya uygundurlar, tüm bölgeyi bir süreliğine yaşanılamaz hale getirmek zorunda kalmadan bir tesisin hedefli yıkımını sağlarlar.
Diğer nükleer bombaların arasında nötron bombaları da vardır ve kasıtlı olarak yüksek yoğunluklu radyasyonu, bombanın kasasından dışarı ��ıkarır. Nötron radyasyonunun yayılmasını durdurmak için çoğu bombanın kalın bir kurşundan veya diğer bazı maddelerden yapılan kasası olsa da, nötron bombalarının kasası mümkün olduğu kadar ince ve geçirgen olmak üzere tasarlanmıştır. Sovyet tanklarının kalın zırhına karşı koymaları için özel olarak icat edilmişlerdi, bu tankların saf ısı ve şoka karşı çok fazla koruma sağladığı düşünülüyordu, fakat nötron radyasyonu, savunma yapısını tahrip etmeden biyolojik maddeye karşı son derece ölümcül olduğu için, bazen saf anti-personel silahları olarak düşünülüyordu.
Ayrıca tuzlanmış bomba olarak adlandırılan bir kavram daha vardır ve nükleer cihazı metal benzeri bir altın ile örtüp, çok daha fazla radyoaktif izotopa nötron patlatarak, patlama üstüne çok büyük miktarda ilave bir radyoaktif madde oluşturur. Fikir, “Dünya’yı tuzla” deyişine göre adlandırılmıştır; neyse ki, şimdiye kadar hiçbir tuzlu bomba gerçekte test edilmemiştir.
Bunların hiçbiri, halkı hedef alan teröristler gibi düşük teknolojiye sahip grupların nükleer maddeye eriştiği zaman karşı karşıya kalacağımız gerçek tehlikeler olan kirli bombalar ile karıştırılmamalıdır. Çünkü bu gruplar gerçek bir nükleer bomba üretmek yerine, basitçe sıradan bir patlayıcı cihazı, radyoaktif bir madde örneğine bağlayıp patlatırlar. Bu da nükleer bir tepkimeye sebep olamaz, fakat radyoaktif maddenin havadan yayılan bir türünü dağıtarak geniş alanları kirletebilir. Yıkım gücü çok büyük değildir fakat, patlamadan sonraki yıllar ve on yıllarda sağlık sorunları yüzünden yine de kayıplara sebep olabilir.
Kaynak *Bilimfili “Nükleer Bombalar Nasıl Çalışır?” http://bilimfili.com/hayal-edilemezi-aciklamak-nukleer-bombalar-nasil-calisir/
Nükleer Bombalar Nasıl Çalışır?
0 notes
cinaraslan · 2 years ago
Text
📗 TARİHTE BUGÜN (14 AĞUSTOS)📌
1945 - II. Dünya Savaşı sonunda Japonya, kayıtsız şartsız teslim oldu. İmparator Hirohito, ülkesinin teslim olduğunu açıkladı
1953 - SSCB, hidrojen bombası yaptığını ilan etti.
1 note · View note
karayoluhaber · 3 years ago
Text
Bilim Tarihine Bugün : Dünya Kadın Matematikçiler Günü Kutlu Olsun
Bilim Tarihine Bugün : Dünya Kadın Matematikçiler Günü Kutlu Olsun
12 Mayıs, Miladi takvime göre yılın 132. (artık yıllarda 133.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan gün sayısı 233. Bilim Tarihine Bugün 12 Mayıs 1951 – Yıkıcı gücü, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombaların 100 katı büyüklüğünde olan ilk hidrojen bombası denemesi, Büyük Okyanus’taki Eniwetok Atolü’nde yapıldı. 12 Mayıs 2017 Fransız fizikçi, bürokrat ve siyasetçi Louis Boyer…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
epifizz · 7 years ago
Note
Simya nın amacının ölümsüzlük iksirini bulmak ve diğer madenleri altına çevirmek olduğunu öğreniyordum derslerden , şimdi okuduğum kitapta bunu başarmış olan insanlar olduğu yazıyor.Gerçekten bunlar bulunmuş mu ?
Hayır bulunmadı. Bir kere biyolojik yaşlanma sonucu ölümü durdursa, yani hücre bölünmesi ve yenilenmesi daimi kılınsa bile şu an biliyoruz ki ölümü kaçınılmaz kılan biyolojik sebepler yanında fiziksel sebepler de vardır. Özellikle sürekli tekrarlayan bir şekilde mekanik bir iş yapan organlarımız (mesela sürekli kasılan ve gevşeyen / atan kalbimiz) zaman içinde fiziksel deformasyona uğrar, bu sürekli tekrarlayan mekanik kuvvete maruz kalma sonucu kaslarımız, derimiz ve organlarımız mekanik olarak yorulur, yapısında bozulmalar olmaya başlar ve dayanıklılıklarını kaybederler yani işleyiş sürelerinin hücre yenilenmesi devam etse de bir sınırı vardır. Bu tıpkı sabit bir hız ve kuvvetle bir tuğlaya metal kaşıkla sert olmayacak şekilde tekrarlayan hareketlerle vurmaya benzer, yeterli tekrardan sonra hafif vuruşlarından biri tuğlayı kıracaktır.
Bir elementi başka elemente çevirmek ise sanıldığı kadar basit değil. Zamanın simyacıları nükleer füzyon tepkimesi gerçekleştirecek enerjiyi sağlayacak teknolojiden yoksundurlar ve açığa çıkan yıkıcı enerjinin sonuçlarından dolayı, böyle bir buluş tarihe damgasını mutlaka vururdu. Hidrojen gibi hafif atomların birleşerek helyum atom yapısına dönüştüğü termonükleer tepkimeden açığa çıkan enerjiden yararlanılarak kullanılan hidrojen bombası bile Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının yaklaşık 1000 katı gücündedir (ilk hidrojen bombası 1954 yılında Büyük Okyanus’taki Marshall Adaları’na atılarak ABD tarafından denenmiştir). Altın gibi ağır bir elementin doğuşunda ortaya çıkan enerjinin yaratacağı yıkıcı gücü ve meydana getireceği kütlesel yok oluşu siz düşünün. Altın gibi ağır elementler, nötron yıldızlarının çarpışması sonucu meydana gelip evrene yayılırlar.
6 notes · View notes
kaanozer · 7 years ago
Text
Ruh bedenden çok daha karmaşık ve ulaşılmazdır. Şöyle diyebilirim: Birey, bilincine varabilirse dünyanın yarısının ruhtan oluştuğunu anlar. Bu nedenle, ruh bireysel bir sorun değil bir dünya sorunsalıdır ve bir psikiyatrist tüm dünyayla uğraşmak zorundadır.
Günümüzde, bizi tehdit eden tehlikenin doğadan gelmediğini, insan ve kitle ruhundan kaynaklandığını apaçık görüyoruz. Tehlike insanın ruhundan kopmuş olmasında. Her şey ruhumuzun doğru dürüst işlevini yerine getirip getirmemesine bağlı. Bu günlerde birileri kendilerini tutamazsa bir hidrojen bombası patlaması işten bile değil.
Carl Gustav Jung Anılar, Düşler, Düşünceler
6 notes · View notes