#hayat Bilgisi
Explore tagged Tumblr posts
Text
#hayat bilgisi#perran kutman#dizi replikleri#murathan mungan#edebiyat#alıntı#şiirheryerde#kitap sözü#kitap#duygular
26 notes
·
View notes
Text
Acı Niçin Var ve Neye Hizmet Eder?
Acı Niçin Var ve Neye Hizmet Eder? Acı yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır. Her birimiz hayatın belirli bir noktalarında farklı veya aynı bireysel yada toplumsal acı deneyimleriyle karşılaşıyoruz. Fiziksel acının tanımı kolaydır. Sistem, tehlikeli bir durum karşısında vücudunuza bir takım salgılar ve sinyallerle sizi hayatta tutmak ister. Yani bende kal der. Bu sadece buz dağının görünen…
View On WordPress
#entelektüel bilgiler#hayat Bilgisi#İnsan Psikolojisi#kuantum#neden#neden acı var#Psikoloji#toplumsal acılar#Victor Hugo#yaşam
0 notes
Text
Yemek paylaşmayı sevmiyorum ama bu an'ı seviyorum. Ahsenle ilk anne kız saatimizi yaptık. Biraz geç kalmış hissediyorum geç kaldıkta. Ama bu işin peşini bırakmayacağım..
3 notes
·
View notes
Text
afet hoca ve panzer emin dünyanın en iyi çifti gözümde.....
4 notes
·
View notes
Text
Hayat bilgisi dersleri
0 notes
Text
Bu şarkıyı birine atmıştım şu şekil, şey demişti yakışıklı çocuk söylüyor tabi hoşuna gider. Şok olmuştum tabi ilk, sonra üzülmüştüm çünkü beni ve duygularımı küçümsediğini hissetmiştim. İç dünyasının derinliği bir karışı geçmeyecek insanlarla derine dalmamam ve bazı insanlarla yüzeysel olmam gerektiği; kendime olan saygımı korumak için gerekliymiş, o zamanlar öğrenmiştim
Bu coveri seviyorum, nedensizce huzurlu hissetmemi sağlıyor
youtube
10 notes
·
View notes
Text
Ders : hayat bilgisi
Konu: neden hiç sevilmiyorum?
23 notes
·
View notes
Text
Aslında insan bir körebe oyununda gibi; gözleri bağlı ilerliyor hayatta. Akıbete dair bir bilgisi yok; bir adım sonunu dahi tahayyülden uzak. Sadece hisleri var; biraz ses ve biraz koku, tenini okşayan rüzgâr ve biraz da kadere teslim olmak. Hayat bu kadar.
25 notes
·
View notes
Text
Annelerin evinde her şey hikayelidir. Kanun bu.
Bugün balkonda oturuyorduk ve sadece gözüme ilişenler kadarı kalbimi Hayat Bilgisi kitabının içinde yüzdürdü. Zeytin ağacı, kızılçam, sarı bir taksi, ufak bir bostan, oradaki Bodrum papatyaları, balkonumuzdaki beş kumru, envai çiçek, mavi beyaz sandalye, meşe oturak, Ege otları, annem, oğlum...
25 notes
·
View notes
Text
Kahve: ideolojidir. Çay: sosyoloji.
Kahve: özel taksidir. Çay: vapur.
Kahve: evin girişidir. Çay: evin salonu.
Kahve: kısa flört. Çay: koşulsuz sevgi.
Kahve: düz yazıdır. Çay: şiir.
Kahve: aromalıdır. Çay: sade.
Kahve: mesafelidir. Çay: samimi.
Kahve: hariçtir. Çay: Afrika dahil.
Kahve: konuşmaktır. Çay: muhabbet.
Kahve: ofistir. Çay: iş çıkışı.
Kahve: politiktir. Çay: herkestir.
Kahve: bu gündür. Çay: dünden bu güne.
Kahve: dört işlemdir. Çay: hayat bilgisi.
Kahve: bakış açısıdır. Çay: bakış aşısı.
Kahve: bakmaktır. Çay: görmek.
Kahve: ağaçtır. Çay: orman.
Kahve: sınırdır Çay: aşmaktır.
Kahve: ABD'dir. Çay: Meksika sınırı.
Kahve: gidendir. Çay: bekleyen.
Kahve: kıvamdır. Çay: dem.
Kahve: statüdür. Çay: eşitleyen.
Kahve: blazer ceket. Çay: yeşil parka.
Kahve: kafedir. Çay: Meydan
Şimdi karar verin sizce hangisi...
Good morning People ..
Günaydın canlar..
youtube
51 notes
·
View notes
Note
Ben de size bir şey danisacaktim. Yakın zamanda bir evlilik görüşmesinde bulundum. Beyefendi ailesini beğendiğim biriydi. Tanışın dediler tansimaya başladık. Hafiften de bi ısınmaya başladım ki beyefendi bitkoin ve borsa ile ilgileniyormuş. Benim bi önceki görüşmem de aynı sebeple bitmişti. Sonra bi önceki görüşmek isteyen beyefendi de aynı durumdaydı. Ben görüşmek istememiştim.
Velhasıl ben 3tür aynı şeyle imtihan oluyorum. V İşin kötüsü bu sonuncu görusmeye de ısınıyordum yahu. Ama bu durumda hayatımda olmasını isteyeceğim bir şey değil. Konuşmayı devam ettirmemeyi düşünüyorum. Ama acaba der miyim diye de merak ediyorum. Bir tavsiyeniz var mı acaba ?
Selâmünaleyküm 🕊️
Bu bahsettiğiniz bitcoin ve borsa meselelerine tam olarak hakim olmamakla birlikte helalliği yahut haramlığı konusunda net keskin çizgileri olmadığını ama şüpheliye kaçan çokta sağlıklı olmayan kaygan bir zemin gibi görüyorum. Şu linkte bi açıklama buldum Sedd-i Zerai adında “sakıncalı işlere sebep olabilecek şeyleri başından kesmek”le ilgili bir kaideden bahsedilmiş. O yüzden ben de sizin gibi endişelenir ve böyle bir yolu tercih etmek istemezdim.
Zira helal olmayan tek lokmanın bile insanı yaktığını, fıtratımızı inancımızı ahlakımızı ve iki dünyamızı da ifsad ettiğini biliyoruz. Tüm ibadetlerin en başı helal lokma ve kazançtan geçiyor. Ve özellikle de kazançla yükümlü kılınmış bir erkeğin bu tarz şeyler konusunda çok çok hassas olması, şüpheliden uzak durması gerekiyor. Benim de evlilik görüşmesi yaparken çok önem verdiğim bir husustu ki çok şükür beyefendi bu konularda çok çok titiz dolayısıyla içim rahat o yüzden baştan seçim yaparken çizgilerimize dikkat etmeliyiz, duygulara kayıp dinimizden bizim için çok mühim olan hayat tarzından, şimdi göz yumup iki gün sonra probleme dönüşecek konularda taviz vermemeliyiz. Ve reddettiğimiz şey Allahın sınırlarına uymayan bir mesele hakkındaysa da asla pişman olmamalıyız. Evlilik dikkatlice seçimler yapmamız gereken çok mühim bi konu. Çünkü doğru eş seçimi yapmakla biz neslimizi imâr ederiz, yanlış bir seçimse çocuklarımızı, torunlarımızı neslimizi ifsad edebilir. Ondan ötürü deniliyor ki doğru olanı bulmadan sakın evlenmeyin. Yaşınız ve çevreniz sizi yanlış bir seçim yapmaya, sırf evlenmek için evlenmeye itmesin.
Yine çevrenizde bu mevzu hakkında daha detaylı bilgisi olan kimselerle istişare etmenizi ve evlilik konusunda detaylıca çok çok dua etmenizi öneririm 🫶🏻
7 notes
·
View notes
Text
benim hayat bilgisi 101
artık kimse için o bunu yapmaz demiyorum çünkü herkes her şeyi aslanlar gibi gerine gerine yapıyor valla kazık mı atmaz diyorsun ataaar yüzüstü mü bırakmaz diyorsun bırakııır yani bye sadece kendime güveniyorum
3 notes
·
View notes
Text
3.sınıftayken hayat bilgisi dersi bitti.
O günden sonra kimse hayatı çözemedi
38 notes
·
View notes
Text
ekin diye yıllar öncesinden tanıdığım bir arkadaşım var. eski atölyeden tanışıyorduk, sonra orası kapandı ve belirsizlikler oluştu. o dönem ekin'le iletişimsizdik. hazel-ekin-zeynep üçü birlikte bir sanat galeri açtılar. galeri sayesinde iletişimimiz yeniden başladı şükür. huzur evrenimin bir yerlerinde ekin'i bulabileceğim bir yer olduğu bilgisi, denizlerimin seviyesinin sabit kalmasına katkı sağlıyordu.
bugün de bir serginin açılışı vardı, çok kalabalık değildi ama yine her zaman orada bulunan insanların bir kısmı olarak oradaydık. ekin birileriyle konuşurken kulak misafiri olduğum şeyi sordum, 10 gün sonra yurt dışına gidecekmiş. onun için umarım iyi olur ama ya ben ekin'in ankarada olmasından çok mutluydum. birbirimizin hayatının bazı parçalarına tanık olarak sözsüz bir iletişimimiz oluştu. temeli karman çorman fotoğraf projelerimde beni hep dinledi, zaman ayırdı, üstten bakmadı, yardımcı olmaya çalıştı. bana karanlık odada film yıkamayı ve baskı yapmayı o öğretmişti, yaz sıcağında buzdolabına önceden koymadığım suyun uygun sıcaklığa gelmesini beklediğim için bile benimle bekliyordu.
sevdiğim arkadaşlarım böyle birer birer yurt dışına gidiyorlar, ülkenin durumundan dolayı. ülke bir sürü yüksek potansiyelli güzel insanı kaybediyor. babam akp'li, babama sırf arkadaşlarımı kaybetmeme sebep olduğu için bile öfke duyuyorum. ve gitmek için gereken bütçe için de yıllarca türkiyede sıkıntılı, daracık bir hayat yaşıyorlar. sonra oraya gidiyorlar ve sıkıntılı hayat yine devam ediyor.
ekin'in bu fotoğrafını 2 martta yorucu bir atölye sergisinin açıldığı günün sonunda çektim.
ekin'in gidecek olmasına çok üzüldüm. kahverengi, zayıf ve kısamsı fiziğini, hep kocaman gülümsemesini unutmamak istiyorum. bu yaz eymir'de koşalım diyorduk, kaldı galiba.
mesela murat vardı, o da gitti. yıllar önce bir kış akşamı, atölye çıkışı tunalı hilmi'de yürürken ona "kendimi hissedemiyorum, uyuşmuş ve kendime sıkışmış gibiyim. birileri suratımı şöyle güzel bir yumruklasa, birkaç dişim dökülse de kendimi hissetsem" dediğimde beni çok iyi anladığını, bol sakallı ve kıvırcık saçlı kafasının içindeki sıkışık dişlerinin arasından çıkardığı seslerden anlamıştım. ağzında küp şeker emiyormuş gibi konuşuyordu, gür sesiyle o da bazen böyle şeyler hissettiğini söylemişti. "kimsenin anlamadığı ama benim çok üzerime gelen ufak sinir bozucu durumlarım var ve bunları bir türlü çözemiyorum murat. mesela çalışma sandalyem, oturuyorum, çalışıyorum, konsantreyim, sabitim, birden düşüyor ya. sonra kaldırıyorum ve bir yüksekliğe geliyor ama önceki yüksekliği benim için harikaydı ve onu bir daha yakalayamıyorum. yani eyvallah çok siktiriboktan bir durum ama bu sürekli oluyor ya. babama söyledim, güldü ve dikkate almadı. yani yapacağı tek şey, sandalyeyi arabaya yükleyip ostimdeki firmaya tamire götürmekti. adamlarla da konuştum, getirin yaparız, dediler. ama sırf babama muhtaç kalmamak için araba hiç istemediğim halde ilk fırsatta bir araba alıcam ve sandalyemi götürücem." diye öfkemi boşaltmıştım murata.
murat almanya'da master yapıyor şimdi. kalacak ev bulmak için instadan sık sık paylaşım yapıyor. fikirlerini çok büyük bir heyecanla, sanki birini idama gitmekten kurtaran bir avukat yüksekliğiyle sunardı. çok sarma sigara içerdi, uzun boylu olduğu için hafif kamburu vardı ve bıyıkları dudağını kapatırdı. bol kesim kumaş pantolon giyerdi. onu sonbaharda tanıdığım için hep uzun palto gibi şeylerle ve kazakla görüyordum, heybetli sanıyordum ama benim kadar zayıfmış aslında. babası üzerine çalıştığı bir fotobook yapmıştı ki karman çormandı. onun da kafası benimki gibi çin keranesi gibiydi. cümlelerini tamamlamadan diğerine başlardı. aklındakileri anlattığı sıradaki konuşmasını çok hızlı konuşan bir papağana benzetirdim.
3 notes
·
View notes