#gazâlî
Explore tagged Tumblr posts
Text
KALPLERİN KEŞFİ (GAZÂLÎ)
95.KADININ, KOCASI ÜZERİNDEKİ HAKLARI
Kadınların kocalari üzerinde bir çok haklari vardir. Başlıcalari, erkeklerin kadinlara karşı iyi huylu olmalari ve akilca noksan olmalarini hesaba katarak onlara merhamet olsun diye eziyetleri katlanmaktır.
Allah Teâlâ (C.C.) buyuruyor ki:
"Ey müminler!
Kadınlara zorla mirasçi olmanız ve kendilerine vermiş olduğunuz mehrin bir kismini elde etmek için onlara baskı yapmaniz helâl değildir. Meğer ki, arayi açacak bir fuhuş irtikäp etmis olsunlar. Onlar ile iyi geçininiz.
Eğer hosunuza gitmemislerse, olabilir ki, hoşunuza gitmeyen bir seyde Allah bir cok hayir takdir etmiş olur."
(Nisa Sûre-i Celilesi: 19)
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: *
"(Bir kadindan boşanıp baska bir kadin ile evlenirken) ilk eşinize verdiğinizi nasil alırsınız ki, birbirinize kaynaştınız.
Üstelik kadinlar sizden ağır söz aldılar."
(Nisa Sûre-i Celilesi: 21)
Yine Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
-Allah'a hiç bir seyi ortak koşmaksızın O'na kulluk ediniz.
Ana-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, eşinize, yolda kalmışlara ve eliniz altindakilere karşı iyi davranin.
Hiç süphesiz Allah Teâlâ, kendini beğenmiş ve böbürlenen kimseleri sevmez
(Nisa - 36)
Peygamber'imiz ölürken son olarak üç seyi vasiyyet etti. Konuşurken peltelesen
dili sonunda sustu, söyle buyuruyordu:
Namaza, namaza.
Elinizin altindakilere..
Onlara güçlerinin üzerinde yük yüklemeyin.
Kadinlar hakkinda Allah'dan korkun, Allah'dan korkun.. Onlar sizin elinize düşen birer esirdir..
Onlari Allah'in emåneti olarak aldiniz..
Avret yerleri Allah'in buyrugu uyarinca size helal oldu...
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Kadinin huysuzluklarina sabirla katlanan erkeklere Ulu Allah, karşılaştığı belälara katlanan Eyyüb (A.S)'e verdiği mükafati verir.
Kocasının huysuzluklarina katlanan kadinlara da Firavun'un karısı Asiye'ye (A.S.) verdigi sevabı verir.»
Bilesin ki, kadina iyi huylu olmak sadece ona karsi fena davranmamak değil, ondan karşılaştığı sıkıntılara katlanmak hatta Peygamber'imizi nümüne alarak taşkın ve sinirli anlarinda yaptigi gibi; onlara karşı yumusak davranmaktır. Peygamberimizin eşleri, bozan O'nun sözlerine karsilik verirlerdi.
Hattá zaman zaman içlerinden bazilari. O'nunla aksama kadar bir gün küs kalırlardi.
Bir gün Hz. Ömer'in eşi kendisine sözle karşılık verince Hz. Ömer eşine
«Bana karşı mi koyuyorsun dedi.
Eşi de «Peygamberimiz senden daha üstün olduğu
halde ona bile eşleri karşılık veriyor dedi.
Hz. Ömer «Eğer Hafsa Peygamber'imize karşı koyuyorsa aldandı ve yandı dedi.
Arkasindan kızı Hafsa'ya Peygamber'imize sözle karşılık vermemeyi telkin ederek «Sen Ebû Bekir' in kızına bakip, Peygamber'e sözle karşılık verme.
O, peygamber'imizin sevgilisidir» dedi. Anlatıldığı na göre, başka bir sefer de Peygamber'imizin eslerinden birisi O'nun göğsüne vurdu, bunun üzerine kadının annesi onu davranışından vazgeçirmeye çalışmış, fakat Peygamber'imiz Bırak onu, onlar daha ilerisine gidiyorlar
buyurmuş.
Diğer bir seferinde Peygamber'imiz Hz. Ayse ile tartışmıştı, oraya Hz. Ebû Bekr'i hakem koymuslar. Hz. Ebû Bekr Peygamberimiz Hz. Ayse'ye «Sen mi konusacaksin, yoksa ben mi konusayim diye sorunca Hz. Ayse O'na Sen konuş, fakat sadece doğruyu söyle diye cevap verdi.
Bu söze sinirlenen Hz. Ebû Bekr kızına sert bir tokat atarak ağzını kanattı ve ona Ey nefsinin dostu!
O doğrudan baska bir söz söyler mi ki dedi.
Hz. Ayse de Peygamber'imize sığınarak.
O'nun arkasina geçti Peygamber'imiz de Ebû Bekr'e Seni bunun için çağırmamışık ve böyle yapmani istememiştik» dedi.
Bir defasinda da Hz.Ayse öfke içinde Peygamber'imize «Sen kendinin peygamber olduğunu da söylüyorsun daha dedi.
Peygamber'imiz bu söze gülümsedi ve yumuşak huyluluk ile gönül genişliği ile katlandi.
Peygamber'imiz Hz. Ayse'ye
Ben senin öfkeli ve hosnut anlarını ayırd edebiliyorum dedi.
Hz. Ayse «Nasıl
anliyorsun diye sordu.
Peygamber'imiz «Hosnutken «Muhammedin (S.A.S.) Rabbi hakki için hayır dersin.
Buna karşılık öfkeli iken Ibrahimin (A.S.) Rabb'i hakki için hayır» dersin, buyurdu. Hz. Ayse de Peygamber'imize iyi bildin, kızınca adını anmiyorum.» dedi.
Söylendiğine göre.
Islam'da ilk sevgi Peygamber'imiz ile Hz. Ayse arasindaki
sevgidir.
Peygamber'imiz O'na
Ebû Zer (R.A.) Ümmü Zerr'e karşı ne ise. Ben senin için oyum.
Su farkla ki, ben seni bosamam buyurdu.
Peygamber'imiz diğer eşlerine de söyle buyururdu.
Beni Hz. Ayse (R. Anha) konusunda üzmeyin, çünki Allah'ın adina yemin ederek söylüyorum ki, onunkinin dışında , hiç bir eşimin yatağında iken bana vahiy inmiş değildir.
Enes Ibni Malik buyurur ki;
Peygamber'imiz kadinlara ve çocuklara karsi insanlarin en sefkatlisi idi.
Erkeğin karısına karşı görevlerinden biri de nese, şaka ve oynasma ile kadının karşılaştığı sıkıntıları gidermektir.
Çünki böyle davranmak onlarin gönlünü hoş edecek en geçerli yoldur.
Peygamber'imiz eşleri ile sakalasir, davranis ve tutumlarinda onlarin anlayis seviyesine inerdi.
Hatta bildirildigine göre Hz. Ayse (R. Anha) ile arasinda koşular düzenler, bazan biri, bazan da öbürü kazanirdi. Peygamber'imiz kazaninca «Bu, senin kazandığın filän koşunun karşılığıdır diye buyururdu.
Bildirildigine göre. Peygamber'imiz insanlar arasinda kadinlara karsi en müsfik olani idi.
Hz. Ayse der ki!
Bir Asure Günü gülen, oynaşan, zenci ve zenci olmayanlardan biraraya gelmiş bir oyuncu gurubun gürültülerini duydum. Peygamber'imiz bana Onlarin oyunlarini görmek ister misin» dedi. «Evet» dedim.
Bunun üzerine
Peygamberimizin çagrisiyla evin önüne geldiler. Peygamber'imiz kapiya geldi, ovucunu kapiya dayadi, elini uzatti, ben de çenemi O'nun koluna dayadım ve dışarıdan oynayanlari seyretmeye koyuldum.
Peygamber'imizin bir kaç defa «Artik yeter mi? demesine rağmen ben de iki üç kere O'na «Sus, konusma dedim.
Nihayet yine «Artik yeter mi demesi üzerine «Evet» dedim de oyunculara gitmelerini söyledi, onlar da çekip gitti.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
-Imanı en olgun mü'minler, huyu en güzel olan ile eşine karşı en tatlı davrananlardir.>>>
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
En iyiniz eşlerine karsi en iyi davrananinizdir. Ben, içinizde eslerine karsi en
iyi davrananinizim
Hz. Ömer bütün sertligine ragmen buyurur ki; «Erkegin ailesi içinde çocuk gibi olmasi ve gerektiği zaman erkekligini ortaya koymasi gerekir.»
Ulu Allah (C.C) burnu havada ve huysuz kimselerden nefret eder månäsina gelen hadisi izah ederken, burada esine karsi sert devranan kendini beğenmişlerin ikaz edildiği ileri sürülmüştür.
Ayrica Kaba, hırçın ve sonra da alçak (kimselere uyma) mealindeki ayette gecen kaba deyiminden «Eşine karşı katı kalbi olanin kaba sözlerinin kasdedildiğine ileri sürülmüştür. (Kalem 13).
Peygamber'imiz dul bir kadın ile evlenen Cabir'e
<Bir kiz ile evlenseydin der, onunla o da seninle oynaşırdı» buyurdu.
Bedevi bir kadin, kocasinin ölümü dolayisiyle söyle der; Allah adina yemin ederim ki, o evde güleryüzlü, dışarıda az konuşan, bulduğunu yiyen ve kaybolanin hesabını sormayan bir adamdi.
Kadının kocasi üzerindeki diğer bir hakki da sakalasmada, iyi huyluluk ve
uyarılıklıkla kadının huyunu bozacak, onun gözündeki İtibarini büsbütün kaybedecek bir aşırılığa düşmeden ölçüyü muhafaza etmeyi bilmesi, kötü bir davranış karşısında itidal ve vakarini elden birakmamasi, kesinlikle Kötülüğe kapi açılmasını kolaylastirmamasi, Islâm ile ve insanlikla uyuşmayan hareketler karsisinda kükremeyi ve onlara karşı koymayi bilmesidir.
Hasan-ül Basri buyurur ki;
Allah adına yemin ederek söylüyorum, karısının her arzusuna uyan erkegi Allah,
Cehennem'e atar
Hz. Ömer buyurur ki; "Kadinlarin arzularina karşı durunuz,
çünki onlarin
arzularina karsi durmada bereket vardir."
Bir halk sözü «Kadınlara danışın, fakat dediklerini yapmayin der.
Peygamber'imiz
Karısına köle olan mahvolur buyuruyor.
Erkek karısının arzularina uyunca, onun kölesi olur ve mahvolur.
Çünki, Ulu Allah
Peygamber'imizin böyle buyurmasinin hikmeti sudur:
erkeği kadına häkim kılmış ken , böyle bir koca kendini karısının teslim etmis oluyor, böylece de işi tersine çevirmis. ilahi hükmü ters yüz etmis ve seytena itaat etmis olur.
Nitekim Ulu Allah, şeytanın yoldan çıkarıcı azmini naklederek buyuruyor ki:
-Allah (CC.) onu (seytani) rahmetinden kovunca (Seytân) dedi ki, «Mutlaka kullarin üzerinde belirli bir pay edineceğim.
Onlari saptıracak, boş kuruntularin tutkusuna yakalatacak, üzerlerinde nüfuz
kuracağım da davarların kulaklarini yaracaklardir.
Yine onlar üzerinde nüfuz kuracağım da Allah'ın yaratılış hikmetini değiştireceklerdir Kim Allah'ı bırakarak şeytanı efendi edinirse, hiç süphesiz, apacik sekilde hüsrana uğramıştır
(Nisa118-119)
Erkegin, sözüne uyulan taraf olmasi gerekir. Karşı tarafa uyan kimse olmak, onun yaratilis hikmetine ters düser.
Çünki Ulu Allâh;
Erkekler, kadinlar üzerine häkimdirler.»
(Nisa 34) buyurarak erkeğin häkimiyetini belirtirken; "Kapının yaninda kadinin efendisi ile karşılaştılar . tecündeki ayette erkegin kadının efendisi olduğunu bildiriyor (Yusuf 25)
Buna göre efendi, köle haline gelince Allah'in nimetine karsi nankörlük edilmis demektir.
Kadinin nefsi de, senin nefsin gibidir. Onun dizginini biraz gevsetirsen.
Seni uzaklara surükleyip götürür.
Eğer yularını bir parça gevsetirsen, seni bir arşın öteye çeker.
Buna karşılık eğer onun dizginine hakim olur, sıkılacak yerde avucunda sımsıkı tutarsan ona hakim olursun.
Imam-i Safil buyurur ki;
«üç kimseye sen iyi davrandikça sana ihanet ederler.
Sen onlara ihanet edersen, onlar sana karsi iyi davranir: Kadın,
Hizmetçi
ve sefil insân
Imâm-i Safii, bu sözü ile sertliği yumusaklikla ve acılığı tatlılıkla atmasını yürütmeyi katıksız bir iyiliği kasdetmektedir.
#İMAM-I #GAZÂLİ
#KALPLERİN #KEŞFİ
#MÜKÂŞEFETÜ'L-#KULÜB
95.#KADININ, #KOCASI #ÜZERİNDEKİ #HAKLARI
6 notes
·
View notes
Text
Kalbin meşguliyeti oldukça fazladır. Akıl ve heva-i nefis oradadır. Orası iki rakip ordunun savaş alanıdır; bir tarafta heva ve askerleri, diğer tarafta ise akıl ve askerleri bulunuyor. Bu sebeple kalp, sürekli bir muharebe meydanı, ölüm kalım mücadelesinin mekanı ve rakiplerin çekişme alanıdır. Böylesine mühim bir noktanın dikkatlice korunup gözetilmesi, güvenliği konusunda gaflete düşülmemesi gerekir. Abidler Yolu - İmam Gazali (k.s.)
31 notes
·
View notes
Text
"...Sonra kendi durumuma baktım. Bir de ne göreyim! Dünyevi alakalar içine dalmış batmışım. Bu alakalar beni her taraftan sarmışlar."
-İmam Gazâlî
66 notes
·
View notes
Text
"Kimin kalbi dünya sevgisiyle dolar, elde ettiği dünyalıkları ahirete hazırlanmaya yardımcı yapmazsa, o kişi namazda Rabbi ile buluşmanın, O'nunla konuşmanın lezzetini beklemesin. Çünkü dünyalık şeylerle sevinen kimse Allah Teâlâ ile münâcât halinin zevkine varamaz."
İmam Gazâlî Hz. (k.s)
71 notes
·
View notes
Text
🌠"Nasîhat vermek kolay'dır. Nasîhati kabûl etmek Güç'tür.!
Çünkü; "Nefis'lerine, uyanlara, dünyâ zevklerinin peşinde koşanlara, Nasîhat Acı; Haram'lar ise tatlı gelir."🌹🤍
~İmâm-ı Gazâlî🌹Hz. (k.s.)🌹
🌠"Allah'dan (C.c) başka kimseden, BİR şey'i iki kere isteme."☝️💚☝️
🌠"Kalpler ÂN cak Allah Teâlâ ile yakın OL malı, başka Şeyler güvenmeye değmiyor."🌹
Hatem-i🌹Esam (k.s)🌹
28 notes
·
View notes
Text
mazursun +2
Senin gönlün meshur ve musahhardır.
Mâzursun...
Sen gamın ne olduğunu hiç bilmedin.
Mâzursun...
Ben bin gece sensiz kan yuttum,sen bir gece sensiz kalmadın;
Mâzursun...
-AHMED GAZÂLÎ
33 notes
·
View notes
Text
Meşguliyetin ne ise sen osun..
Allah katında değerinin ne olduğunu
Öğrenmek istiyorsan meşgul olduğun şeye bak
|İmam Gazâlî (r.a)
30 notes
·
View notes
Text
"Bazen iki kişi arasında öyle bir sevgi oluşur ki, bunun sebebi ne güzellik ne de başka bir dünyevi faydadır; tamamen ruhları arasındaki uyumdur.."
| Gazâlî, İhyâ
152 notes
·
View notes
Text
İmam Gazâlî bir çoğumuzun hâlini şöyle izah etmiş:
“..Sonra kendi durumuma baktım, bir de ne göreyim! Dünyevî alâkalar içine dalmış, batmışım. Bu alâkalar beni her taraftan sarmışlar.”
25 notes
·
View notes
Text
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki;
"İnsanların en zengini olmak isteyen kimse Allah’ın katındakine elindekinden daha çok güvensin."
(İmam Gazâlî)
24 notes
·
View notes
Text
Muhammed b. Mukatil'den nakledildiğine göre bir kimse Imam Azam'a şöyle bir soru sordu
"Şu kimse hakkında ne dersiniz ki, Allah'tan korkmaz, cehennemden korkmaz, ola eti yer, rüků ve secdesiz namaz kılar, görmediği şeye inanır, Hakk'a buğz eder, fitneye sevgi hesler"
Imam Azam'n meclisinde bulunan arkadaşları bu soruya cevap vermekten aciz kalarak, bu kimsenin durumu müşkildir, dediler,
Imam Azam
Hazretleri ise bu soruya karşılık şöyle cevap verdi.
"Bu öyle bir kimsedir ki, Allah'ın rızasını ister.
Cennet istemez.
Allahtan korkup Cehennem ateşinden korkmaz
Rüků ve secdesiz olan cenaze namazı kılar.
Allah Teâlayı görmediği halde birliğine iman ve şehadet eder.
Ölümün hak olduğuna inanır, fakat onu sevmez.
Mal ve evlad fitnedir,
fakat bunları sever.
Müslüman kardeşini dedikodu ettiği için ölü eti yemiş olur." Bu cevap karşısında soru soran kişi kalkıp Imam'ın elini öptü ve şâhidlik ederim ki, sen ilmin hazinesisin, dedi.
Yine rivayet olunduğuna göre, Bağdad'a Rum diyarından bir Dehri gelip insanlarım inançlarını sarsmak için din adamları ile münazaralara girişiyormuş
Butün Bağdat älimleri bu dehri karşısında aciz kalıp sorularına cevap veremediler. Yalnız görüşmediği âlim Imam Hammad kalmıştı. İmam Hammad ise, ben de gidip münazarada cevap veremeyip aciz kalırsam cahiller arasında Islâm inancı sarsılır korkusuyla münazara etmekten çekiniyordu.
Imam Hammad bu düşünce ile muztarib halde uykuya dalmış, gece rüyasında görmüş ki, bir hınzır gelmiş bir ağacın dallarını ve gövdesini yemiş, sadece kökleri kalmış.
Bu esnada o civarda bir arslan yavrusu çıkarak o domuzu parçalayıp öldürmüş
İmam Hammad bir korku içinde uykudan uyanmış, kederli bir durunda düşünmeye başlamış
Imam Azam Hazretleri o zaman onüç yaşında bulunuyordu.
Hocası Hammadi kederli halde görünce sebebini sordu.
İmam Hammad ona rüyasını anlatı.
Bunun üzerine Imam Azam rüyasını şöyle tevil etti
"O gördugünuz ağaç ilimdır.
Dalları diğer âlimlerdir.
Kökü zat-ı älinizdir.
Arslan yavrusu ise benim, inşallah o domuzu ben öldüreceğim" dedikten sonra
hocası Hammad ile beraber camiye gittiler.
O sırada dehri gelip minbere çıktı ve münazaraya başlayarak karşısına çıkacak birini istedi.
Bunun üzerine Ebû Hanife karşısına dikildi.
Dehri yaşının küçüklüğüne bakarak onu küçümsedı.
Imam Azam
"Ne sormak istiyorsan sor dedi
Bunun üzerine dehri Imam Azâm'a şöyle sordu "
Başlangıcı ve sonu olmayan bir varlığım bulunması mümkün müdur? dedi.
Imam Azam tereddürsüz cevabında
"Sen sayı bilir misin?" dedi.
Dehri de "Evet, bilirim, dedi." Imam Azam:
"Bir sayıların evvelidir,
ondan önce sayı yoktur, cevabını verdi.
Bu sözü karşısında İmam şöyle dedi:
"Bir sayısından evvel sayı olmaz da bir olan Allah'tan önce nasıl başka bir varlık bulunabilir?
Bunun üzerine
Dehri ikinci sorusunu sormaya devam etti:
Bir sayısından önce bir sayı var mıdır" dedi.
Dehri:
"Allah Teâlâ ne tarafa yönelmiştir?
Bu soruya karılık
İmam Azam:
"Bir mum yakınca onun işığı ne tarafa yönelir?" dedi.
Dehri
"Mecazi nur olan bir mumun ışığı her tarafi kaplar da göklerin ve yerin nuru olan Allah Teâlâ her tarafi kaplamaz mı?
Bunun doğruluğu güneşten daha açıktır" dedi.
"Her tarafa yayılır" cevabını verdi.
Buna karşılık
İmam Azam
Dehri üçüncü sorusunu söyle sordu:
"Var olan her şeyin bir mekâna ihtiyacı vardır.
Buna göre Allah nerededir?
Bunun üzerine
Imam Azam bir kåse içinde süt getirerek
"Bu sütün içinde yağ var mıdır?" diye sordu.
Dehri
Evet, vardır." cevabını verince Imam Azam:
Yağ bu sütün neresindedir?" diye sordu.
Dehri
Sut içindeki yağın belli bir yeri yoktur, sütün her tarafında yağ vardır." dedi.
Dehrinin bu cevabı karşısında
Imam Azam:
"Fåni ve zail olan bir varlığın belli bir mekim olmuyor da Allah Teälä için nasıl bir mekän tasavvur edilebilir?
Allah Teälä vardır ve Onun varlığı her yeri kaplamıştır." dedi.
Bundan sonra
dehri dördüncü sorusunu şöyle sordu:
"Rabbin şimdi ne iş ile meşguldür?"
Imam Azam:
"Sen birkaç soru sordun, ben ise cevap verdim.
Soru soranın yüksekte, cevap verenin aşağıda olması yakışmaz
Sen inde minbere ben çıkayım." dedi.
Bu söz uzerine dehri minberden aşağıya inip yerine Imam Azam minbere çıktı ve "Benim rabbim, senin gibi bir kafiri minber üzerinde layık görmeyip aşağıya indirmekte ve benim gibi bir
Tevhid ehlini minber üzerine çıkarmaktadır." cevabını verince dehri cevap veremez duruma geldi ve pes dedi.
İşte o zaman dehriyi yakalayıp öldürdüler ve İmam Hammad'ın gördüğü o rüya gerçekleşmiş oldu.
Imam Azam'ın zekâsının üstünlüğüne delalet eden olaylardan biri de şudur: Hasan b. Ziyad'ın naklettiğine göre,
bir kimse bir yerde bir miktar para defnedip sonradan bu malı nerede gömdüğünü unutmuş.
Bunu nasıl bulacağını Imam Azam Hazretlerinden sorunca,
"Gece sabaha kadar namaz kıl, inşallah bulursun" demiş. Bu tavsiye üzerine o kişi gece namaz kılmaya başlamış
ve gecenin dörttebiri olunca parasını nereye gömdüğü hatırına gelmiş
Imam Azam'dan bunun hikmetini
sormuşlar ve söyle cevap vermis:
"Şeytan aleyhilláne gece sabaha kadar namaz kılmaya rıza göstermez, onu mutlaka bu işten meneder.
Bu sebeple
hatırına getirir."
Yine cimri bir kimse malını bir yerde gömmüş, fakat bir müddet sonra gidince bu parayı yerinde bulamamış, çıkarıp almışlar.
Hasis bir kimse olduğu için buna fazla üzülmüş ye nerede ise ölecek duruma gelmiş. Bazı dostlarının tavsiyesiyle Imam Azam Hazretlerine müracaat edip bir çare bulmasını rica etmişler. Bunun üzerine
Imam Azam Hazretleri:
"Bana yerini gösterin." demiş ve göstermişler.
Imam Azam başka bir vakitte o yere gelip burada bazı kimselerin mantar devşirdiklerini görmüş. Yanlarına yaklaşıp bunlardan birine "Siz burada her zaman mantar devşirir misiniz?" diye sormuş.
Adam da
"Evet, her zaman devşiririz." cevabını vermiş.
Imam Azam
Hepiniz birlikte toplayıp sonra taksim mi edersiniz?" diye soru sorunca "
"Hayır, herbirimiz ayrı ayrı kendi hesabımıza devşiririz." demis.
Imam Azam tekrar sordu: "Hepiniz buradan beraber mi ayrılırsınız?
Adam cevap verdi
"Hepimiz beraber gideriz, fakat şu adam her zaman geri kalıp bizden sonra gider. demiş.
Bunun üzerine
Imam Azam bir kenarda oturup dağılmalarını beklemiş.
Herkes gidip sadece o kimse kalmış.
Bu sırada Imam, o zatın yanına yaklaşıp:
"Bu yerde bir adam bir miktar para gömmüş, bu parayı sen çıkarıp almışsın, hem aldığını görmüşler ve şahidlik ediyorlar.
Başkaları duymadan harcadığın sana kalsın sahibi onu bağışlar, gerisini ver." demiş.
Adamı bu söz karşısında korkup aldığı parayı getirip Imam Azam'a teslim etmiş açıklarken Imam Azam Hazretleri şöyle diyor.
O da sahibine vermiş Bu olayın sırrını
"Görmüşler" sözümden maksadım Allah Teâlâ''dır. Çünkü Allah Teälä kullarının yaptığı bütün işleri görür." Imam Azam'm zekası o derece üstün idi ki bir şeye bir defa baksa derhal onun keyfiyetine vakıf olurdu.
IX-KEREMİ, AHLAKI, ZÜHD ve TAKVASI:
Yezid b. Harun'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir Imam Azam gibi takva sahibi olmadıkça bir kimseye fetva vermek heläl olmaz.
Çünkü İmam'dan daha älim, daha zahid ve daha takva bir kimse görmedim.
Bir zamanlar Imam Azam'm, bir evin civarında güneşin sıcağı altında beklediğini gördüm.
Kendisine:
"Niçın duvarım gölgesine girmeyip güneşin sıçağı altında duruyorsun?
diye sorunca
"Bu evin sahibinde bir miktar alacağın varda, eğer evin gölgesinde gölgelenirsem bir menfaat elde etmek düşüncesi akla gelebilir korkusuyla gölgelenmiyorum,
çünkü bunun faiz olmasından korkuyorum." cevabını
verdi.
Yine rivayet edilir ki Imam Azam bir meselede zorlukla karşılaşıp çöremezse tevbe ve istiğfar edip, bir günah işlemişim ki bu müşkil bana arız oldu, der ve kalkıp iki rekât namaz kıldıktan sonra o mesele kendisine keşfolur
ve böylece o müşkil ortadan kalkardı.
Fadi b Iyaz Imam Azam'ın bu durumunu duyunca ağlayıp, bu durum onun günahının azlığındandır.
Çünku herkese böyle bir inkişaf olmaz, derdi,
Ibrahim b. Amr'dan rivayet edildiğine göre,
Imam Azam Hazretleri son derece feraset sahibi (ileri görüşlü) idi.
Talebelerinden Dâvud-i Tai
hakkında demişlerdir ki "Bu talebem çok äbid olup insanlardan uzakta yaşayacak ve gece günduz ibadette bulunacak.
" Gerçekten de öyle oldu.
Yine Ebu Yusuf hakkında:
"Buna da dünya ikhal edecek ve kendisinin de dünyaya meyli çok olacak." dedi.
Gerçekten de öyle oldu.
Yine rivayet edilir ki Imam Azam ticaretle geçinir ve ticari işlerini ortakları yürüturdu.
Ortaklarından birinin satışında şüphesi bulunduğu ve sattığı mallar arasında bir tanesi sakat bulunduğu için (30.000) akçelik karını fukaraya sadaka olarak dağıtmıştır.
Yine rivayet edilir ki, Kufe etrafindaki arapları yağma etmişler ve bunlara ait koyunları çarşı pazarda satmışlar,
dolayısıyla bu koyunlar o civarda yayılmış.
Bunun üzerine Imam Azam Hazretleri bir koyunun ömrünü sormuş, ancak yedi sene yaşar, demişler.
Bundan sonra Imam Azam bu koyunlardan birine rastlar korkusuyla yedi sene
et yememiştir
Imam Azam'm sabrı ve nezaketini belirten şu vaka da çok dikkat çekici olduğu kadar ilim adamlarına irşad konusunda güzel bir örnek de teşkil etmektedir:
Rivayet edilir ki,
Imam Azam Hazretlerinin bitişik bir komşusu vardı ki içkiye müptelä olup gece evine sarhoş olarak gelir gece yarısına kadar çalgı çalıp şarkı söylerdi.
Imam Azam bu içki müpteläsı komşusunun eziyetine sabr ve tahammül gösterir, komşuluk hakkına riayet etmek için kendisine. bir uyarıda bulunmazdı.
Bir gece bu komşusunun sesi sadası kesilmiş.
Bunun üzerine Imam Azam Hazretleri, acaba hasta mi oldu, yahut bir kazaya mı uğradı, diyerek derhal evine gitti ve hanımına, her gece komşumuzun çalgı ve şarkı seslerine alışmıştık,
bu gece ise sesi sadası kesildi.
Acaba hasta mıdır, yahut haşına bir iş mi geldi diye sormaya geldim, deyince
hanımı mahcup bir eda ile
"Ya Imam bu gece meyhaneden gelirken zabitlere rastlamış ve sarhoş olduğu için kendini yakalayıp hapsetmiş ler," dedi.
Bunun üzerine Imam Azam o şehrin valisine kadar gitti.
Vali Imam'ı görünce karşılayıp saygı ve
ikramdan sonra ziyaret sebebini sormus.
O da durumu anlatmış ve hapsedilen bu komşusunun serbest bırakılmasını istediğini belirtmiş.
Vali bu rica üzerine derhal o komşuyu hapisten çıkarıp kendisine teslim etmiş.
Beraber dışanya çıktıklarında bu komşusuna karu gayet nazik davranarak, senin çalgınan sesine alışmıştık,
bu gece sesin ve sadan çıkmadı, çoluk çocuğunun nafakasını soramadık,
bir yardımda bulunamadık, deyip çok miktarda para verdikten sonra meyhanecide ne kadar borcun varsa ben ödeyeyim, deyince
adam
Imam Azam'ın bu nazik muamelesinden son derece mahcup kalarak hemen o anda tevbe ve istiğfar edip
Imam Azam'm ders halkasına devam etti ve kısa zamanda ilim tahsilini tamamlayıp fakihlerden biri o oldu
Yine rivayet edilir ki, Imam Azam Hazretleri kırk yıl yatsı abdesti ile sabah namazını kılmış.
Ve yine rivayet edilir ki:
her ayda altmış hatim indirir, bir hatm-i şerif gece, bir hatim-i şerif de gündüz indirirdi.
Dünyadan ähiret ålemine göç ettikleri vakıt yedibin hatm-i şerifi tamamlamıştı
Imam Azam Hazretleri zengin olduğu halde kendi ifadesine göre, dortbin dirhemden fazla parayı elinde tutmamış, bu kadarımı çoluk çocuğunun nafakası için saklarmış, gerisini fukaraya, talebelerine ve Mekke ile Medine'de bulunan Fakihlerin nafakalarına yardım için harcardı.
Imam Azam Hazretleri hocasıma o derece saygılı idi ki, vefatından beri her namazın peşinde hocası Imam Hammad için, anası bahası, diğer hocaları ve kendisinden ilim öğrenen taleheleri için duada bulunurdu.
Hocasına karşı saygısından ötürü, yatağında ayaklarımı hocasının evine doğru uzattığı väki olmarıştır.
X-KADILIKTAN KAÇINMASI :
Hidaye sahibi Merginani'nin naklettiğine göre Halife Mansur, Imam Azam, Imam Sevri, Imam Candi Imam Şerik ve Imam Misar'ı kadı nasbetmek için huzuruna çağırmış.
Imam Azam Hazretleri, ben hile yapıp kurtulurum, dedi. Imam Sevri:
ben firar ederim, dedi.
Imam Misar: ben de deli numarası yaparım, dedi
Serik
ise zaten beni kadi yapmak istemez, diyerek yola çıktılar. Devlet sarayına giderken nehrin kenarında bir gemi gidiyormuş.
Imam Sevri kaptana yalvararak: beni bir kimse boğazlamak istiyor, beni gemine koyup kurtar, dedi. Kaptan da onu alıp gizledi.
Bu şekilde Bağdat'tan firar etti.
Diğerleri ile birlikte halifenin huzuruna vardılar.
Mis'ar halifeye davarlarım nasıl, çoluk çocuk nasıl diyerek uygunsuz sözler sarfedince onu meclisten dışarıya attılar
Imam Azam Hazretleri ise ben elbise tüccarıyim, beni kabul etmezler.
Küfeliler Kureyş ve Ansar- Araptandır, ben ise köle neslindenim, dedi.
Onu da dışarıya attılar.
Şerik benim görme kuvvetim zayıfır, mührün yazılarımı dahi fark edemem, diyerek mazeret belirtince halife ben senin yanma bir kimseyi yardımcı tävin ederim, o sana sana yardım eder, dedi.
Bu sefer Serik; benim hafızam zayıfır, dedi.
Buna karşılık sana hal ile hadem yediririm düzelirsin, cevabını verdi.
Bununla da mazeretini kabul ettiremeyince, benim kadınlar taifesine tazla meylim vardır, dedi.
Halife, ben sana çok maaş veririm, onunla cariyeler satın alırsın, dedi.
Bu şekilde ne dedi ise kendini kadılık makanuna nasbedilmekten kurtaramayınca,
Şeriat nazarında yakın uzak, küçük büyük ayırd etmem, herkese eşit bir şekilde Şeriatın hükumlerini tatbik ederim, deyince halife, ben de olsam, başkası
üzerine üstün tutma, deyince kaçınılmaz bir şekilde kadılık görevini kabul etti.
Fakat vazifeye başladıktan bir müddet sonra halifenin kölelerinden biri bir gün bir dava dolayısıyla kadının karşısına gelip diğerlerinden öne geçmek isteyince kadı Şerik buna rıza göstermeyip, ikiniz de şerat nazarında birsiniz, dedi.
Bunun üzerine halife Şeriki bu görevden uzaklaştırdı.
XI-HAPSEDİLMESİ ve VEFATI:
Şerik'in azledilmesinden sonra halife Mansur tekrar Imam Azam'ı huzuruna çağırdı, ve kadı olmasını teklif etti.
Fakat Imam Azam yine bu teklifi kabul etmedi.
Bunun üzerine halife Mansur kızarak Imam Azami hapsedeceğine ve dovdüreceğine yemin etti.
Ve memurlarma emir verip her gün on kamçı vurdurdu. Birkaç gün bu şekilde döğülup hapsedildikten sonra
Imam Azam Hazretleri şiddetli acı çekerek ağlamaya başladı ve aradan çok zaman geçmeden
"Allah selam evine çağırır" davetini kabul ederek Allah'ın rahmetine kavuştu.
Bazıları dövmekten, bazıları zehirlenmekten vefat ettiğini söylemektedirler.
Bu iki rivayeti birleştirmek de mümkündür.
Zindanda her gün on kamçı vurup sonra zehir içirdiler.
Bazıları da şöyle demişlerdir. Imam'ı halife'nin huzuruna götürüp kadılık teklifi yapılmca kabul etmedi ve bunun azerine şerbetine zehir koydurup kendisine içirdiler. Imam Azam Hazretleri zehrin tesirini hissettikçe Mansur'un meclisinden kalkıp gitti. Mansur, nereye gidiyorsun? diye sorunca, gönderdiğin yere gidiyorum, cevabını verip yine kendisini zindana goturduler.
Zehir bütün azalarına sirayet ettikten sonra onu hapse indirdiler ve hırakıp gittiler. Imam'ın ciğeri zehrin tesirinden parça parça olup ölümü hissettikçe secdeye kapanıp secdede iken ruhunu teslim etmiştir.
Allah kendisine gani gani rahmet eylesin ve açtığı çığırı kıyamete dek devam ettirsin. Vefatlarında yaşı 70'i bulmuştu.
Hicri 150 senesinde Allah'ın rahmetine kavuşmuştur.
5 notes
·
View notes
Text
Yaşadıkça başına gelenlere karşı sabırlı ol, çünkü her şeyin bir sonu vardır.
İmam Gazâlî
112 notes
·
View notes
Text
"İmâm Gazâlî;
Bir kimse yeryüzündeki bütün ilimleri öğrense, bütün sıfatları bellese, fakat ehlinden öğrenilmesi gerekenleri öğrenmese, bir mürşid-i kâmilin terbiyesine girmese, anlayışı sınırlı ve her zaman noksan olmaya, yüksek anlayışlardan mahrum kalmaya mahkûmdur. Çünkü rehbersiz yola çıkmıştır. Bunun için kendine ömür boyu refakat edecek arkadaş bulamayacak, onun aklına ve ilmine itimad edilmeyecektir. Böylelerinden yüz çevirmek ve onlarla meşgul olmamak lâzımdır."
Hâce Muhammed Parsa, Fasl'ul Hitâb
#imam gazali#ilim#sıfat#mürşid#terbiye#anlayış#noksan#rehber#ömür#arkadaş#akıl#hikmetli sözler#mahmud efendi hazretleri#mahmud ustaosmanoğlu#efendi hazretleri
41 notes
·
View notes
Text
Dünyalık elde etmek için sakın dininden ve edebinden bir şey verme..
İmam Gazâlî (k.s)
202 notes
·
View notes
Text
Abdullah İbn Mübârek (r.a.), sadakalarını özellikle ilim erbabına tahsis etmekteydi.
Kendisine 'Neden böyle yaparak bütün fakirlere vermiyorsun?' denildiği zaman, şu cevabı verdi:
Peygamberlik makamından sonra, âlimlerin makamından daha üstün bir mertebe olduğunu bilmiyorum.
Bu bakımdan âlimlerden birisinin kalbi, dünyevî ihtiyaç sebebiyle meşgul olduğu takdirde ilim tahsilini tam mânâsıyla yapamaz.
O halde onlara ilim tahsili imkânını vermek en faziletli bir hareket olur.
(Gazâlî, İhyâ, 1/675-676.)
#freedomgazze#israelterrorism#israelterrorist#free palestine#free gaza#kudüs#haya#i̇lim#namaz#i̇stanbul
10 notes
·
View notes
Text
Allahü teâlâ insanı üç çeşit örtü ile örtmüştür.🍁🍂
İlk örtü; insanın ayıp ve çirkin görünen yerlerini gizleyen elbiseleridir.
İkincisi; insanın fikir, düşünce ve hayallerinin kalbinde gizlenmesidir.
Üçüncüsü ise; Allah kulunun günahlarını örtmüş, gizlemiş; günahlarını sevaba çevirmiş, sanki hiç günah işlememiş gibi ahirette yalnızca sevaplarını yazan kitabını vermiştir.
Gazâlî, Esmâü'l-Hüsnâ, terc. Y. Arıkan,s.128
12 notes
·
View notes