#güne güzel başlama
Explore tagged Tumblr posts
rayhaber · 2 months ago
Text
Güne Güzel Başlamanın Sırları: 8 Sağlıklı Alışkanlık
Güne Güzel Başlamanın Sırları Günümüzün hızlı temposu, birçok insanın güne stresli ve aceleci bir şekilde başlamasına yol açabiliyor. Ancak, güne sağlıklı bir sabah rutini ile başlamak, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınızı olumlu bir şekilde etkileyebilir. Sabahları uygulayacağınız birkaç basit alışkanlıkla, gününüzü daha enerjik ve verimli hale getirebilirsiniz. Peki, güne güzel başlamanın…
0 notes
nev-i · 1 month ago
Text
Tumblr media Tumblr media
İşe başlama saatim 10. Ustam varken 9 da gidiyordum 9 buçukta gidiyordum.. Çünkü o varken herşey çok keyifliydi ve güne güzel başlıyordum. Bazen hususi erken gidiyordum onunla bol bol sohbet edebilmek için. Şimdi ustam yok ve dükkan o kadar renksiz,o kadar sıkıcı ki.. Şimdi hergün 9.55'e kadar parkta oturup tam 10 da dükkandan giriyorum.. :) Bi dakika bile erken gitmek canım istemiyor.. Çünkü o çok iyiydi.. Kendimi çalışmış saymıyordum onun yanında..Ama şimdi erken gitmek sadece külfet gibi geliyor.. Geri dönmesini umuyorum..
2 notes · View notes
mistikyol · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
YUNUSLARDAN BİRİNİ SEÇ! Yunus insanların hayatlarında kötü durumları aşma ve yeniden başlama fırsatını temsil eder. SENİN HAYATINDA HANGİ FIRSATLAR SENİ BEKLİYOR?
BİRİNCİ YUNUS: İÇİNDEKİ IŞIĞI PARLAT VE KENDİNE GÜVEN Senin için en büyük fırsat içindeki eşsiz ışığı ortaya çıkarmak ve kendine güvenini yükselterek buna uygun yaşamak. İçinde ruhsal gücünle birleşen ve seni farklı kılan bir enerji var ve bunu doğru şekilde aktaracağın bir iş yapmalısın. Her ne yaparsan yap eğer kendine güvenin tam olursa çok başarılı olursun. Etrafındaki insanların negatif sözlerinden etkilenmeden ilerle. Her yeni günün senin için bir fırsat olduğunu hissederek güne başla. İÇİMDEKİ GÜCÜ AÇIĞA ÇIKARACAK FIRSATLAR AYAĞIMA GELİYOR
İKİNCİ YUNUS: BEKLEYİŞ DÖNEMİ SONA ERİYOR Hayatında önemli gelişmelerin olacağı hareketli bir dönem başlıyor. Öncelikle durağanlık ve bekleyiş döneminin sonuna geliyorsun. Sadece içindeki karamsarlıktan hızla uzaklaşmalısın. Daha önce yaşadığın olumsuz deneyimlerin etkisinde kalmaya devam edersen aynı tarz olumsuzlukları kendine çekebilirsin. Oysa güzel gelişmelerin kapısında duruyorsun. Sadece bakış açını daha olumlu tutmalısın. HAYATIMDA BAŞARACAKLARIM İÇİN ENERJİ VE GÜÇLE DOLUYUM.
ÜÇÜNCÜ YUNUS: KONFOR ALANINDAN ÇIKMAYI GÖZE ALMA ZAMANI Yeni deneyimler yaşamalı ve yeni insanlarla tanışmalısın. Vizyonunu geliştirecek farklı ortamlara girmelisin. Bunun için konfor alanından çıkmaya karar vermelisin. İhtiyacın olan biraz cesaret ve yapabileceğine dair inanç. Değişime izin verirsen ve farklı bir bakış açısıyla hayatını yaşama kararını uygularsan karşına değişik ama seni ruhsal olarak geliştirecek fırsatlar çıkacak. YENİ DENEYİMLERİ VE FIRSATLARI CESARETLE KUCAKLIYORUM.
DÖRDÜNCÜ YUNUS: AKIŞTA KALMAYA DEVAM EDERSEN HER ŞEY DÜZELECEK Mükemmelliyetçi bir yaklaşımla herşeyin nasıl olması gerektiği konusundaki katı beklentilerinden uzaklaşmalısın. Her ne oluyorsa onu olduğu şekliyle kabul edersen akışta olmaya başlarsın. O zaman içinde bir ferahlama hissedersin ve enerjin düzelir. Anın içinde huzurlu olursun ve sağlığına kavuşursun. Yargılardan uzak dur ve keyif almak için tüm fırsatları değerlendir. HER NE OLUYORSA KABUL EDİYORUM VE AKIŞIN İÇİNDE HUZURLUYUM.
BEŞİNCİ YUNUS: RUHSAL UYANIŞIN BELİRTİLERİNİ YAŞIYORSUN İçinde bir şeyler değişiyor ve tuhaf bir şekilde hem biraz şaşırtıcı geliyor hem de iyi hissettiriyor. Bir çok çelişkili duygu aynı anda var olabiliyor. Yine de kendindeki farklılaşmanın ruhuna iyi geldiğinin farkındasın. Her yerden işaretler ve bilgiler yoluna çıkıyor ve şimdiden sonra bu süreç daha da hızlanacak. Müthiş bir yolculuktasın; tadını çıkarmayı ihmal etme. RUHSAL UYANIŞIMI KEYİFLE VE SAKİNLİKLE YAŞIYORUM.
ALTINCI YUNUS: KENDİ DEĞERİNİN TAKDİR EDİLECEĞİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR İlk önce sen ve sonra sevdiklerin sendeki muhteşem özellikleri takdir etmeye başlıyor. Kendine değer verdikçe ilişkilerinin dönüşmeye başlayacağını göreceksin. Alma verme dengesinin yerine oturacağı ve evrenin seni hediyelere boğacağı harika bir döneme başlıyorsun. Neye niyet ediyorsan onu mutlaka yazıya dök veya görsel olarak zihninde canlandır. Sonra elini uzat ve yakala! SEVGİYLE SARMALANMAYA VE MUHTEŞEM GELİŞMELERE KENDİMİ AÇIYORUM.
mistikyolyoutube #mistikyol #yunus #yunuslardanbiriniseç #ruhsalmesaj #mistikyolruhsalmesaj #ruhsalgelişim #kişiselgelişim #çekimyasası #olumlama #olumlamalar #mistikyololumlama #didemçiloğlu #cemçiloğlu
2 notes · View notes
notdefterinden · 3 months ago
Text
Bu hastalıklardan kurtulmak için bir Müslümanın 24 saati nasıl geçmeli.
Bu devirde nasıl Allaha yakın bir kul olup huzuru mutluluğu bulabiliriz.?
Müslüman bir bireyin huzur ve mutluluğa ulaşmak, Allah’a yakın bir kul olmak için gününü bilinçli, ibadet ve ahlak temelli bir şekilde düzenlemesi gerekir. Modern dünyada karşılaşılan zorluklar, hızlı yaşam ve stres gibi etkenler, kişinin ruhsal dengesini bozabilir. Ancak İslam, bireylere hem dünya hem de ahiret huzurunu bulmaları için yol gösterir. İşte bir Müslümanın 24 saatini nasıl geçirebileceği ve bu devirde Allah’a yakın bir kul olup huzura ulaşmanın yolları:
### 1. **Sabah (İmsak ile Güne Başlama)**
- **Sabah Namazı (Fajr)**: Güne erken başlamak ve sabah namazıyla Allah'a yönelmek, bir Müslümanın huzurlu bir gün geçirmesi için ilk adımdır. Sabah namazı, Allah’a olan bağlılığı güçlendirir ve gün boyunca manevi koruma sağlar. Bu zamanda yapılan dualar çok kıymetlidir.
- **Zikir ve Dua**: Sabah namazından sonra Allah’ı anarak (tesbih çekmek, zikir yapmak) güne başlamak, ruhu arındırır. Peygamber Efendimiz’in sabah duaları ve istiğfar okumak da manevi güç sağlar.
- **Kur’an Okuma**: Güne birkaç ayet ya da kısa bir sure okuyarak başlamak, ruhsal dengeyi korumaya yardımcı olur. Kur’an okumak, kişinin ruhunu besler ve günün geri kalanında Allah’ın rahmeti altında olduğunuzu hissettirir.
### 2. **Gün Ortası (Öğle Vakti ve İş Hayatı)**
- **Öğle Namazı (Dhuhr)**: Öğle vakti işlerin yoğun olduğu bir zaman olsa da öğle namazına zaman ayırmak hem dünyevi işlere bir mola vermek hem de ruhu dinlendirmek için fırsattır. Namaz, Allah’a olan bağlılığı sürekli hatırlatır ve manevi enerji verir.
- **İş ve Çalışma Etiği**: İslam, helal rızık kazanmayı büyük bir ibadet olarak kabul eder. İş hayatında adil olmak, dürüst davranmak, başkalarına zarar vermemek, kul hakkına riayet etmek, Müslümanın Allah’a yakınlaşmasında önemli rol oynar. Helal kazanç, manevi huzurun anahtarıdır.
- **Kısa Dualar ve Zikirler**: Gün içinde Allah'ı hatırlatacak kısa dualar ve zikirler yapmak, zihni sürekli Allah’a odaklı tutar. Özellikle iş stresinde Allah’a sığınmak ve ona tevekkül etmek önemlidir.
### 3. **İkindi Vakti (Sosyal Hayat ve Dinlenme)**
- **İkindi Namazı (Asr)**: Günün yorgunluğunu atmak ve manevi enerji toplamak için ikindi namazı bir fırsattır. Bu vakit, ibadetlerin ve duaların kabul gördüğü önemli zamanlardan biridir. Kısa bir süre kendinize ve Allah’a ayırarak günün ikinci yarısına ruhen hazırlıklı olabilirsiniz.
- **Aile ve Sosyal İlişkiler**: İslam, aileye ve komşulara iyi davranmayı, insanlarla güzel ilişkiler kurmayı tavsiye eder. Aile bağlarını güçlendirmek, anne-babaya hürmet etmek ve sosyal çevreye karşı sorumlu olmak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya vesile olur.
### 4. **Akşam ve Gece (Maghrib ve Isha Vakitleri)**
- **Akşam Namazı (Maghrib) ve Yatsı Namazı (Isha)**: Gün batımında yapılan akşam namazı ve uyumadan önce kılınan yatsı namazı, Allah’a yakınlığı pekiştirir. Bu vakitlerde dualar edilip zikirler yapılabilir.
- **Kur’an ve Dua**: Akşam vakti ve yatsıdan sonra Allah’a bol bol dua etmek, hayatın getirdiği sıkıntılardan arınmak için fırsattır. Peygamber Efendimiz’in akşam dualarını okumak, geceyi Allah’a teslim ederek huzurla uyumanıza yardımcı olur.
### 5. **Gece (Teheccüd Namazı ve İbadet)**
- **Teheccüd Namazı**: Gece uyandıktan sonra kılınan teheccüd namazı, Allah’a yakınlaşmak için en etkili ibadetlerden biridir. Peygamber Efendimiz, gece kalkıp Allah’a dua etmenin müminin kalbini arındırdığını ve ona huzur verdiğini sıkça belirtmiştir.
- **İstiğfar ve Tevbe**: Gecenin bu sessiz vakitlerinde Allah’a günahlar için tövbe etmek, affedilmek için istiğfar dilemek, kalbin arınmasına ve huzur bulmasına vesile olur.
### 6. **Dünya İşleri ile Maneviyatı Dengeleme**
- **Tevekkül ve Sabır**: Gün boyunca Allah’a tevekkül etmek, yani işleri ve sonuçları Allah’a bırakmak, stresi azaltır ve kişiye huzur verir. Sabırlı olmak, zorluklar karşısında Allah’a güvenmek ve çözümü O’ndan beklemek, manevi huzuru sağlar.
- **Helal Kazanç ve Sadaka**: Kazancın helal olması çok önemlidir. Helal kazanç ve mal paylaşımı, sadaka vermek, ihtiyacı olanlara yardım etmek kişinin kalbine huzur getirir. Sadaka, günahları siler ve bereket getirir.
- **Zulümden ve Günahlardan Kaçınma**: İslam, zulüm ve haksızlıktan uzak durmayı, insanlara zarar vermemeyi öğütler. Kötülük yapmamak, kalbi temiz tutmak ve Allah’ın emirlerine uygun yaşamak huzurun temelidir.
### 7. **İyi Ahlak ve Güzel Davranışlar**
- **Ahlak ve Edep**: Bir Müslüman, ahlak ve edep sahibi olmalı, insanlara güzel davranmalıdır. Güler yüzlü olmak, kötü sözlerden kaçınmak, haksızlık yapmamak ve başkalarını küçümsememek, Allah’ın sevgisini kazanmada önemlidir.
- **Tefekkür ve Şükür**: Günün sonunda tefekkür etmek (derin düşünmek), Allah’ın nimetlerini hatırlayıp şükretmek ruhsal bir arınma sağlar. Şükretmek, nimetlerin artmasına vesile olur ve kişinin Allah’a olan sevgisini artırır.
### Modern Dünyada Allah’a Yakın Olmak İçin İpuçları:
- **Teknolojiyi Verimli Kullanma**: Sosyal medya ve teknolojiyi faydalı ve bilinçli kullanmak, zihni boş şeylerle meşgul etmemek önemli. Manevi gelişim için dersler dinlemek, Kur'an okumak ve İslami içerikleri takip etmek faydalı olabilir.
- **Zaman Yönetimi**: Zamanı iyi yönetmek, ibadetlere vakit ayırmak ve dünya işleri ile manevi görevler arasında denge kurmak gerekir.
- **İyi Bir Çevre**: İyi arkadaşlar edinmek, maneviyatı güçlü insanlarla birlikte olmak, Allah’a yakınlaşmada büyük etkendir. Kötü alışkanlıklardan ve zararlı çevrelerden uzak durmak, kişiyi manevi olarak korur.
### Sonuç:
Bir Müslüman, günlük yaşamında **ibadet**, **ahlak** ve **Allah’a güven** ilkeleriyle hareket ederek huzur ve mutluluğa ulaşabilir. Düzenli namaz, Kur’an okumak, zikir, dua ve güzel ahlak, Allah’a yakın olmanın en temel yollarıdır. Tevekkül, sabır ve şükür, modern dünyanın getirdiği stres ve kaygılardan uzaklaşmayı sağlar. Allah’a yönelerek ve O’nun rızasını gözeterek yaşamak, bu dünyada da ahirette de huzura vesile olur.
1 note · View note
tripuck · 8 months ago
Link
0 notes
ayperisimelek · 3 years ago
Text
" Ben kelimelerin "
Küçük melekler olduklarına inanıyorum.
Bir söz söylersin.
Hayat verirsin.
Huzur verirsin.
Umut verirsin.
Bir gülümseme hediye edersin.
Küçücük bir tebessüm..
En güzel ..
Güne başlama sebebidir..😊
70 notes · View notes
kafkasizkalanmilena · 3 years ago
Text
Güne güzel başlama rehberi 2
Gece uyku saati geçirilse de sabah erken kalkıldı. Dünkü ağrıları tekrar yaşamamak için sabah yogası yapıldı. Ardından mis gibi duş alınıp kahvaltı yapıldı. 4 günde kadın doğum bitirme hedefinde 2. güne başlandı. Yolumuz açık olsun <3
Gün-aydın !
6 notes · View notes
dolunay-surat · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
hello people!
Eylül yazımda "Eylül, bize güzellikler getir" demiştim. iş konusunda bir gelişme oldu. çok yakın olmayan bir arkadaşım cv'mi çok istediğim bir yere vermek için beni aradı. sonucu ne olur bilmiyorum, aramalarını bekliyorum. umarım güzel gelişmeler yakındadır.
NeoSkola'da keyfi eğitimler alıyorum. İlki Nezaket Eğitimi idi, dün de Duygusal Dayanıklılık eğitimine başladım. Her gün kahvemi içerken, bir iş arasında açıp bir ders dinliyorum. Hem kendime ayırdığım küçük bir mola oluyor hem de güzel bilgiler ediniyorum. Nezaket eğitimiyle incelikten ölürken, duygusal dayanıklılıkta zirvelere çıkıyorum (hehe). İlk derste şunu öğrendim ki insanın bir günde zihninden 70.000 düşünce geçermiş ve bunlar negatif düşünceler olmakla birlikte %90'ı bir önceki günle aynı düşünceler olurmuş. yani düşün, düşün, düşün... aynı şeyler...
biraz yorucu-sıkıcı bir hafta geçirdim. detayları es geçiyorum. sevgilimle de biraz sıkıntı yaşadık bu konularda, az biraz dengeler sarsıldı derken toparladık gibi.
eve yeni bitkiler aldım: tespih çiçeği, pilea, sukulentler... sadece gerdanyamız yaprak döküyor günden güne, ne yapmak lazım bir ilgilenicem bugün çiçeklerimle.
tabiki Squid Game'i izledik ^.^ çok beğendim. Modern Love'dan daha izlemediğim bölümler var, ona devam edeceğim. Bir de Maid diye bi diziye başladım. Eşinden şiddet gören bir kadının çocuğuyla yeni bir hayata başlama, temizlik işine girmesinin hikayesi. Bu akşam ya da yarın güzel bir film izlemek istiyorum. Büyülü Nisan'a devam ederken, bir yandan mülakata hazırlandığım için çeşitli okumalar yapıyorum. yeniden iştahlanmam çok güzel bu konuda. beni heyecanlandırıyor! umarım beklentim boşa çıkmaz, çok alıştım iş konusunda beklentilerin boşa çıkmasına ama belki bu sefer şeytanın bacağını kırarız ha ne dersiniz?
dün yorgun olmama rağmen kuaföre gittim ve manikür yaptırdım. pembiş ojelerim tıkır tıkır yazıyor şu an. adeta terapi! akşamüstü spor vardı. eve gelince de misler gibi körili tavuk yaptım, yanına da pilav ve mor lahana salatası. çok lezizdi!
spordan kaynaklı sanırım boyun ve sırtım ağrıyor bugün. sabah rutinleri, meditasyon, küçük bir mesele halletmece, tost, kitap, kahve derken bakalım saatimiz 13:46. akşamüstüne kadar biraz kitap okuma, biraz ev işi, biraz ders çalışmaca, sonra ablamla buluşma. günümüz bu şekildedir dostlar.
güzel bir gün olsun!
Ekim başları, 2020
4 notes · View notes
epifizz · 4 years ago
Text
Ölü Damlalar
-Biraz eğ başını.
-Eğemem.
-Tamam ben eğiyorum senin yerine. Su da amma soğukmuş.
-Öyle mi? Farkında değilim.
-Tabi ki değilsin… Neyse bu çok salakça.
-Neden? Gayet iyi gidiyordun.
-Hayır, bu iyi bir konuşmaya başlama şekli değil.
-Nasıl başlamak istersin?
-Bilmiyorum, aslında bakarsan daha önce hiç gerçek bir konuşmaya başlamadım.
-Nasıl yani hep sustun mu?
-Hayır o anlamda demedim, kafan çok kalın.
-Ve ağır, evet kafam ağır hissediyor musun bunu?
-Evet.
-Ee bana nasıl tanıştığımızı anlat.
-Tanışıyor muyuz?
-Elbette, hani sen o kafeye girdiğin anda büyülenmiştim.
-Ne, gerçekten mi?
-Evet nefesim kesilir gibi olmuştu, soğuk suyun altına girdiğinde o buz gibi bedenin sıkışır da tüm havayı çaresizce yutmak ister ya.
-Sadece soğuk suyu hissediyorsun değil mi?
-Hissetmiyorum.
-Gerçekten konuşmaya başlayınca batırıyor muyum?
-Sanırım, kafandaki salınımları bir doğaçlamadan çıkarıp konuşmak adına bir zorunluluğa hapsedince çok şey kaybediyorlar. Bu eksiklik yalnızca sendeki kelimelerin güzelliği gibi olamadığı için öyle geliyor sana.
-Güzel kelimelerim mi var?
-Duymuyor musun?
-Hayır bir süredir kelimeler konuşmuyor, sadece ölüler…
-Doğru.
-Bana biraz kendinden bahset.
-Tanışmıyor muyuz?
-Sanmam, tanışsak nefesim kesilirdi.
-Ben… Ben… Bilmiyorum kendimde anlatacak bir şeylerim yok sanırım. Kendimi koca bir boşluğun nefes alışı gibi hissediyorum yalnızca. Bir şeylerin akıp geçtiğini görebiliyorum ama onlara dokunmak için yaşamak gerek.
-Kelimeler! Akan kelimeler.
-Öyleler mi? Hiç kayarken ses çıkarmıyorlar, hayret doğrusu.
-Onlar senin sesini kullanırlar, yoksa tamamen ölüdürler. Anlatacağın bir tek bu mu? Bir nefes alış mı?
-Nasıl tanıştığımızı anlatabilirim?
-Kafede olan mı?
-Hayır o geçen haftakiydi, şimdi toprağına orkide ekmişler.
-Kökleri?
-Çürümüş kökleri, ben bir iş yapmıyormuşum gibi herkes pişmanlıklarını yıkamak peşinde. O kadar suyla kök falan kalmaz.
-Nasıldı pişmanlığı?
-Birkaç güne tüm çiçekleri dökülmüştü, kenarından başlayan sarı hatlar bir alev gibi yayılmıştı pembe yaprakların üzerine. Onun toprağa karışmış olması üzücü.
-Benekler?
-Ah evet alevlerin o merkeze doğru kayışını yine aynı ton benekler süslüyordu. Sıçrama gibi. Kaldır şu kolunu!
-Doğru ya… Tamam kaldırıyorum.
-Su da soğukmuş.
-Sözlerimi tekrar ediyorsun, sudan anladığın yok senin.
-Neden anlarım?
-Bu noktaya kadar geldiysen, yaşamaktan anlamışsındır bir şeyler. Anlat bakalım.
-Ne anlatmamı istersin?
-Hayalini anlat.
-Senin yaptığın gibi mi?
-Hayalinde değil, hayalini.
-Benim, benim çokça hayalim vardı. Ama çok geçmeden bunların gerçekleşemeyeceğini anladım, hayat kafamdaki gibi işlemiyordu ve her adımımda arkada kalan ayak izlerim beni eksiltiyordu. Zaman geçtikçe kırışıyor, kamburlaşıyor ve kimsesiz kalıyordum.
-Kimsen yok mu?
-Raporu hatırla; hani kayıtlarda hiçbir yakını, haber verilecek tek bir kişi yok diyordu görevli.
-Kimsen yok yani?
-Hayır… Onları nasıl kaybettim hiç bilmiyorum, hiç bulmuş muydum bunu merak ediyorsun. Tuhaf, insanın noksanlığı hep geçmişe gömülü bir sahipliği anlatır ancak insanlar öyle değildir, hiç sahip olmadığın insanlar seni kimsesiz yapar.
-Gözlerin ne renk acaba?
-Görmüyor musun?
-Yeşil, yeşil olmalı gözlerim. Bu burunla yeşil gider.
-Mavi de olur gibi.
-Saçlarımın beyazından öyle diyorsun, onlar kestane rengindeydi.
-Ya, güzel kokarlar mıydı?
-Hayır pek güzel bakmazdım onlara, güzel hissetmeye çalışmak korkutucu.
-Neden?
-Çünkü o zaman güzel olamayacağımı keşfederim.
-Burnun güzel.
-Gözlerim de kesin yeşildir o zaman.
-Bir önemi yok artık.
-Acaba sesin neye benziyor?
-Duymuyor musun?
-Kelimeler benim sesimi kullanırlar.
-Benimkiler de mi?
-Evet hepsi öyle kayar, kimse kelimelerin bendeki sesi dışında konuşamaz bunu denese bile ben duyamam.
-Kelimeler bir hapis gibi o zaman, kimseyi konuşturmuyor sadece kendini dinletiyor.
-Evet… Kelimeler sessizce kayıyor.
-Hayat hakkında bir şey daha biliyorum.
-Ya neymiş o?
-Zaman, bak her yerde izleri var bende. Bu kesiği bence 93 yılında yaptım, kendi satranç takımımı oymak istiyordum.
-Yaptın mı?
-Bilmiyorum.
-Oynamayı biliyor musun?
-Unuttum, bende artık bir hatıra yok.
-Kötü hatıralar da mı?
-Onların bazıları duruyor, şu gözümün altındaki mor şişliklere bak. Bu uyku kaçıran anılar bedende hiç unutulmuyor.
-Yeterince sularsak çürür belki kökleri.
-Sen onu mu yapıyorsun? Bedende kalan son anıları da suyla çürütüyor musun?
-Hayır o toprağın işi, her filizlenme gibi bu güzelliği de o kapmış.
-Kıskanıyor musun toprağı?
-Evet, burada herkes toprakları ziyarete geliyor.
-Toprağı değil, ona karışan hatıraları.
-Fark etmiyor; önce onun zamana nasıl gömülü olduğunu unutuyorlar, hep aynı anılara ve zamanlara kısılıyor. Sonra da…
-Sonra da ne?
-Daha konuşuyorum lafımı bölme! Bölmüyorum, düşünmek için kelimelerimle zaman kazanıyorsun.
-Sonra da sesini unutuyorlar çünkü seslerin yankısı hep ilk sönen oluyor. Sonra onun hislerini unutuyorlar geriye sadece kendi hisleri kalıyor, ne isterlerse o an onu hissediyor o da.
-Evet soğuğu hissetmiyorlar.
-Aslında hep orada bir yerde duruyor tüm varlığı, ancak ulaşılmaz oluyor toprak doluyor her yanında. İnsanlar toprağa bakarken onu o kadar çok düşünüyor ki, toprak onun etine karıştığı oranda anılara da karışıyor. Minik bir toprak parçasına sevgi duyuyorlar, artık ondan ayrı onu düşünemez oluyorlar.
-Beni de bu mu bekliyor.
-Çoğumuzu bu bekliyor, bazılarımızı da yakarlar.
-Beni yakacaklar mı?
-Sormadım ama sanmam.
-Toprağa karışmayı daha çok seviyorum.
-Biliyorum çünkü ben seviyorum.
-Kimsesiz olman güzel.
-Neden?
-Şu noktadan sonra zaten kimsen olmuyor, kendinle bile değilsin. Burası kalabalık olsa gürültüden konuşamazdık. Haydi döndürelim bir de seni.
-Amma da ağırsın.
-Tüm bu yük bir anda kalkmıyor.
-Neyin yükü?
-Bilmiyorum söylerken bunu düşünmemiştim, yaşamın sanırım.
-Yaşamak korkutucu bir yük.
-Sen ne bilirsin ki yaşama dair.
-Pek bir şey değil; dudaklar daha renkli olur, gözlerse sanki yerinde duramaz, göğsü inip kalkar yaşamın ve oradan saçılan kızıl tüm solgunluğun üzerini örter. Ama o hep altta bir yerdedir, solgun olan ancak tüm o ölümü çağrıştıran yaşam kızılıyla dolunca işte hayat dediğimiz şey olur.
-Yine cesetlerden bahsediyorsun.
-Yaşamın cesetlerden başka ardında bıraktığı ne var ki? Tüm o zaman cesedi anlar, anılar sanki şimdinin hatıraları mı? Yaşamın rengi beyaza vuran pembeliktir.
-Ancak yağmur yağınca toprak da kokar.
-Kül de olabilir, bazı anılar söner.
-Biraz ucubesin değil mi?
-Öyle mi düşünüyorsun?
-Sen öyle düşünüyorsun.
-Ever çünkü salakça bir konuşma bu, boşver kim duyacak bunu ben mi?
-Ne? Sabun annem gibi kokuyor.
-Kafan karıştı.
-Dur. Tamam. Ne? Ucube. Orkide nasıl kokar?
-Tamam şimdi düzeldi, kelimeler dağıldı. Bir an çok gerçek oldu her şey.
-Tek gerçeğimiz anlar zaten.
-Evet bir konuşmaya odaklanırken, iş yapmak zor. Her şey dağılınca çok çekilmez oluyor bu sohbetler.
-Hayır, sen sadece dinliyorsun.
-Güzel bir sohbetti ama.
-Eh, gerçekleşmemiş olması pek bir şey kaybettirmedi bana.
-Gerçekleşmesini dilerdim.
-Eminim dilerdin (!)
Mırıltılar kesildi ve geriye suyun kendine saplanma sesleri kaldı. Nemden kabarmış ahşap kapıyı aralayıp bağırdı.
-YIKAMAYI HALLETTİM GELİP ÖLÜYÜ ALABİLİRSİNİZ.
49 notes · View notes
uykusuz-balinalar · 5 years ago
Text
Takım-yıldızı
Tumblr media
Bazı günler sanki içinde yalnızca mutlu insanların yolculuk ettiği gemiyi bir dakika ile kaçırmışım da rıhtımda arkasından bakakalmışım gibi uyanıyorum. Evet, bu bir güne başlama hissi. Bu bir ‘günaydın’, ‘iyi günler’ ve ‘iyi geceler’ notu aynı zamanda. Bir uyanmışlık hali. En kötüsünden değil belki de ama uyurken kaçırdığın onlarca geminin sefer listesi gibi. Birkaç gündür, yazdıklarımın depresifliğiyle ilgili notlar alıyorum. Ne yalan söyleyeyim, buranın hayatıma bu kadar dahil olabileceğini düşünmemiştim. İyi mi ettim kötü mü, tam olarak bilemiyorum. Yine de yalnızlığımı gidermedi değil bir nevi hani. Neyse, yazdıklarımın depresif olduğunu söyleyenler olmuş. Öyle düşünmüyorum. İllaki hiç bitmeyen kışların getirdiği karanlıklardan dolayı bir takım artçı depresyonlara sürüklenmişimdir. Hangimiz sürüklenmedi ki? İçerisinde bulunduğum durumdan şikayetçi değilim. Yaşayışım bana dokunmuyor hani. Bir şekilde toparlıyorum; bazen iyi bazen kötü. Bazen sadece yıldızları izliyorum, edebiyat yapmaksızın. Bazen az şarap, bazen cin-tonik, her zaman bir müzik ama arka planda. İçerisinde bulunduğum durumdan şikayetçi değilim. İnsanlar bence ders kitaplarına o kadar asılı kalmışlar ki, tuttuğumuz yaslarla depresyonu karıştırır olmuşlar. Ben yaslarımı giymeden önce bir güzel ütülerim. Uyurken ben, bir takım mutluluklar gemileriyle yıldızlara açılmışlar. Ben bunu bilerek uyandım bu sabah ama sorun değildi. Binemediğim gemilerden dolayı şikayetçi değilim ve kimsenin de bundan dolayı endişe duymasını istemem.
Tüm dünya bir gemide değildi. Dünya benimle birlikte rıhtımdan Kapadokya’daki balonlar gibi tüm o gemilerin gökyüzüne yükselmesini izledi.
25 notes · View notes
mefta · 5 years ago
Text
Bir günde iki müko şarkı yayınlanması güne güzel başlama sebebi
12 notes · View notes
mistikyol · 1 year ago
Text
GÜNE BAŞLAMA OLUMLAMASI #kişiselgelişim #mistikyol #olumlama Balkonumdan sabahın erken saatlerinde çektiğim bu videoda her zaman söyleyebileceğiniz gününüzün güzel geçmesini sağlayacak bir olumlama paylaştım. Bütüne katkım adına; sevgi ve ışıkla... Didem Çiloğlu
1 note · View note
veni-vidi-yedi · 5 years ago
Text
Rica etsem yukarı kaydırır mısınız?
Hepimiz birer bağımlıyız. Biz bağımlıyız. Hepimiz bir şeyleri kanıtlama bağımlısı, beyan etme bağımlısı, önce ben gördüm bağımlısı, ben de oradaydım gördünüz mü bağımlısıyız.
Aslında her şey tanıdığımız ve tanımadığımız insanlar tarafından takip edilmemizle başladı ve bu sayede hepimiz birer yayın istasyonuna dönüştük. Hepimizin her konuda bir fikri var. Herkes uzman, herkes içerikçi, herkes kişisel gelişimci, herkes... bir şey. Dünyada herkesin bu kadar vasıfla dolu olduğu başka bir zaman dilimi yok.
Tumblr media
Teknoloji bizi anlık mutluluklarla tatmin ediyor. Bir şey olacaksa hemen şimdi olsun, hemen şimdi mutlu olalım, ne kazanacaksak hemen şimdi kazanalım istiyoruz. Kimseye karşı sabrımız veya tahammülümüz yok. Sadece bizim söylediklerimiz ve yaptıklarımız doğru.
İnsanları dinlemiyoruz. Karşımızda oturup konuşan kişiyi dinlermiş gibi yapmamızın nedeni, konuşma sırasının bir an önce kendimize gelmesini beklemek. Tabi o sırada gözümüz masadaki telefonumuzda, çünkü aklımız son koyduğumuz fotoğrafa gelen beğeni sayısında. Biriyle konuşurken bile bunu düşünüyoruz.
Tumblr media
Birkaç saatliğine bile telefonsuz kalsak panik atak geçiriyoruz. Gece story’lere bakmadan uyumuyor, ben uyurken neler dönmüş diyip telefonu kurcalamadan sabah yataktan kalkmıyoruz. Uyandığımızda telefonumuzda göreceğimiz “1 bildirim” bile bizi heyecanlandırıyor. Hiçbir bildirim gelmemesi güne mutsuz başlama sebebi...
WhatsApp’ı ve Instagram’ı silsek dünyada tanıdığımız herkes bizi unutacak zannediyoruz. Hatta bazen bu iki uygulama çöktüğünde sevinenlerimiz bile oluyor; umarım bu sefer kalıcıdır diye :) Sosyal medyada hiçbir paylaşım yapmıyorsak aslında yaşamaya değer bir hayatımız yok olarak algılanıyor. Çünkü yaşanabilir bir hayatın olduğunu ve yaptıklarını mutlaka duyurman gerek.
Tumblr media
“Hayatta olan biten ne varsa haberim olmuyor, her şeyi kaçırıyorum” hissiyle yaşıyoruz her saniye. Çoğunluk hangi film veya diziyi izliyorsa onu izliyor, ne yiyip içiyorsa onu yiyip içiyor, nereleri geziyorsa oraya gidiyor, ne yapmak istiyorsa onu yapmak istiyoruz. Ama bir yandan da herkesten “farklı” olmak, görünmek istiyoruz. Ne kadar ironik değil mi?
Başkalarıyla sürekli bir “rekabet” halindeyiz. O bunu yaptıysa ben de yapmalıyım, hatta daha iyisini yapmalıyım, onlar buraya gittiyse ben de gitmeliyim, hatta daha iyi bir yere gitmeliyim. Yeter ki eksik kalmayayım... Bir şeyi gerçekten istediğimiz için mi yapıyoruz, yoksa birilerine göstermek için mi yapıyoruz? Biz bile ne yaptığımızdan emin değiliz.
Tumblr media
Aslında kötü bir gün geçirirken, o “anlık” gülümseyip selfie çekiyor ve Instagram’a koyuyoruz ki, ileride baktığımızda o günkü mutsuzluğumuzu değil, mutlu olduğumuz o an’ı hatırlayalım. Kendimize büyük bir illüzyon yarattık. Günlük hayatta konuşmadığımız, sevmediğimiz ve hatta nefret ettiğimiz insanları takip etmekten, beğenmekten, stalk’lamaktan vazgeçmiyoruz. 
İşte toplumdaki psikolojik rahatsızlıkların, anksiyetenin ve huzursuzluğun artmasının en büyük nedenlerinden biri de bu, ne yaptığını bilmeme, yetersizlik ve olmamışlık duygusu.
Artık kendi kişisel beğenilerimiz ve tercihlerimiz yok. O an popüler olan şey her ne ise anında onu tüketiyor, sistem bize ne veriyorsa onunla yetiniyoruz. Son dönemde bunun en güzel örneği ise Netflix... Birisine film veya dizi tavsiyesi verdiğimizde ilk sorusu “Netflix’te var mı?” oluyor. Çünkü kaliteli yapım sayısı sınırlı olan bu platform bizlere öyle bir rahatlık sundu ki, dışarıda kalan ve belki de hayatımıza yön verecek milyonlarca filmi, diziyi, belgeseli araştırıp bulmak gözümüzde büyüyor. 
Popüler kültürün dışına çıkmak işimize gelmiyor. Belki de etrafımızdaki çoğu kişiyle konuşacak bir sohbet konusu bulamıyoruz ve onlarla aynı dili konuşabilmek için hala takip ediyoruzdur bu platformu.
Tumblr media
Küçük Prens’in de söylediği gibi “sayılar”a karşı takıntımız var. (Bu arada bu kitabı çocuk kitabı diye hala okumayanlar varsa fena halde yanılıyorlar onu söyleyim :)  
“Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar.”
Birileri tarafından her daim yönlendirilmeye ihtiyaç duyduğumuz için gerçek hayatta olduğu kadar dijital hayatta da “sayılar” bizim için çok önemli. Beğeni sayısı, izlenme sayısı, takipçi sayısı, imdb puanı... İnsanları, sahip oldukları bu sayılara göre zihnimizde sınıflandırıyoruz.
Kalitesiz ve vasat şeylerin günümüzde “trend” olmasının nedeni de işte bu sayılar. İhtiyacımız olmayan ürünlere bile sırf sosyal medyada yüz binlerce takipçisi olan kişiler reklamını yapıyor diye bizler de sahip olmak istiyoruz. Sadece “yukarı kaydır”mak yeterli :) Çünkü bize sürekli bir şeyler pazarlanmalı ve satılmalı. İnsanlık var olduğundan beri buna programlandık.
Tanımadığımız insanların bize hiçbir faydası olmayan “sıradan” hayatlarını sırf çok fazla izlendiği için biz de izlemeye bayılıyoruz. Imdb puanı 7’nin altında olan filmleri izlemek vakit kaybı gibi geliyor. Halbuki o filmler arasında hayatımıza dokunacak filmler olabileceğini düşünemiyoruz mesela.
Dijital dünya sayesinde artık hepimiz her şey hakkında sınırsız sayıda bilgiye ulaşabiliyoruz. Ancak bir yandan da gerçek hayatla ilgili deneyimlerimiz azalıyor. Eskisi kadar anı biriktiremiyoruz. Sevdiklerimizle olan yaşanmışlıklarımızın yerini yukarıda bahsettiğim “bağımlılık” ve bu durumun getirdiği “yalnızlık” aldı.
Sahiden biz ne yapıyoruz? Amacımız tam olarak ne? Yaptığımız şeylerin farkında mıyız? Kendimiz olmayı, hayatta her şeye yetişemeyeceğimizi ve bu durumu kabullenmeyi ne zaman öğreneceğiz? 
Bundan sonra bir şeyler değişecek mi? Elbette hayır. 
Teknoloji ve dijitalleşmeyle beraber dünya artık eskisinden çok farklı. Haliyle biz de değiştik, değişiyoruz.
Tumblr media
Dünya üzerinde bugüne kadar 110 milyar insan yaşamış ve ölmüş. Yüz on milyar... Hayata kalıcı bir eser bırakmadıysak %99'umuz hiç yaşamamış gibi sadece istatistik olarak kalacak. Hayat biz olmadan da aynen devam edecek. İnsanlar doğacak, büyüyecek, kendi anılarını yaşayacak, gülecek, ağlayacak, aşık olacak, sevişecek, gezip tozacak...
Bir şeylere fazla anlam yüklemeden yaşarsak, kendimizi daha “özgür” hissetmemiz kaçınılmaz. Evet, bunu yapabiliriz! :)
3 notes · View notes
eylemulker · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Güne güzel başlama sebebimsin 💋 @mehmetulker_ Teşekkür ederim seni seviyorum 💋💙 https://www.instagram.com/p/B7nKx8RgEfESe99dbSY78p3-JfsEpR2YK9Oa_w0/?igshid=fiyjhzx94ukw
5 notes · View notes
smaumutelcisi · 5 years ago
Text
Sen güne güzel başlama sebebimsin.
Tumblr media
1 note · View note
kafkasizkalanmilena · 4 years ago
Text
Eskisi kadar anlatmıyorum hiçbir şeyi. İnsan bazen sadece susuyor, mecburiyetler/istekler dahilinde olmadan. Sözcüklerim bir yere varmıyor. Yine de şunu not etmek istiyorum:
Güne güzel başlama rehberi: Sahip oldukların ve dahi ol(a)madıkların için şükret!
Annem şöyle anlatıyor: 3-4 gün önce markete gittiğimde çilek gördüm. Çok güzeldi. Ben de aldım. Senin için reçel yaptım. Hem götür hem de geldiğinde yersin. <3
6 notes · View notes