#erkin sizes
Explore tagged Tumblr posts
Text
erkin: *gets stabbed*
erkin: ok first thing first, RUDE-
#incorrect quotes#manhwa incorrect quotes#manhwa#webtoon#erkin sizes#blinded by the setting sun#the spark in your eyes
19 notes
·
View notes
Text
Çok özlediğiniz sesini duymak için can attığınız o kişiyle tekrar konuştuğunuzu düşünün sesini duyuyorsunuz eskisi gibi gülüyor size özledim diyor gözyaşlarınızı tutabilir misiniz o ân
54 notes
·
View notes
Note
Defeated and Fucked, Erkin to Caulifla
What started off as a spar between friendly rivals (at least that was the initial impression Caulifla had on the matter) steadily grew more intense and serious. The two Saiyans soon were taking turns powering up and transforming. To where several minutes into the bout, something sparked within Caulifla that she really needed to drive it into the other that she was the superior one. So after a few powerful punches that sent her foe into the ground, and didn't allow them to get back up. She quickly pushed their head against the ground to keep them pinned. Followed by sliding down their pants, and then her own to start pushing her large cock into their ass. She wasn't going to give them the chance to adjust to her size either, and started to relentlessly thrust and pound them into submission.
5 notes
·
View notes
Text
Size diğer tarafa güvenli bir yolculuk diliyoruz Erkin.
Acıların dinsin ve göklerde süzülesin!
Erkin Koray June 24, 1941 - August 7th, 2023.
Thank you for the music Erkin. Thank you for the grace, elan, and aplomb that you brought to everything you did. It was a honor to be your friend, chaperone, and fetcher of small spoons.
There are too many stories really, but a highlight for me was being driven around Istanbul in 2012 by Erkin and visiting his teenage haunts across the Bosphorus on both continents. Wherever we went, he was greeted like a king. And he was a KING! A real one.
The Album Mechul (SF067) that SF released in 2011, is the only sanctioned physical release by Erkin Koray done in the last twenty years. We spent the last few months preparing a new edition of this album with him.
Little did we know when he said "time is of the essence" what that meant.
Condolences to his daughter Damla @erkinkorayofficial who stood by his side with unnerving strength and poise, and who now holds the legacy of this music.
And condolences to all the who worshiped at the altar of the KING of Anadolu rock!
There will never be another like Erkin Koray!
-HM
10 notes
·
View notes
Text
Kızını Dövmeyen Dizini Döver
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/kizini-dovmeyen-dizini-dover/
Kadın cinayetleri her geçen gün artarak sürmektedir.
İşte, beş yılda öldürülen kadın sayıları:
2015 yılında 303,
2016 yılında 328,
2017 yılında 409,
2018 yılında 440,
2019 yılında 374
…
Son 10 yılda Türkiye’de 4197 (dört bin yüz doksan yedi) kadın öldürülmüştür.
Dünyada en çok kadın cinayeti işlenen ülke Türkiye’dir.
Bu neden böyledir?
Kadın öldüren caniler ne tür bir iklimde yetişmektedir?
İşte başlıca etkenler:
KADINA ŞİDDET İÇEREN ATASÖZLERİ VE DEYİMLER
Türk erkek çocukları okullarda şu atasözlerini öğrenir:
Kızını dövmeyen dizini döver.
Kızın var mı, derdin var.
Kadın, erkeğin şeytanıdır.
Kadı, erkeğin çarığı gibidir. (Yani istediği zaman çıkarıp atar)
Kızın var, sızın var.
Oğlan doğuran övülsün, kız doğuran dövülsün.
Anasına bak, kızını al.
Saçı uzun aklı kısa.
Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya kaçarya zurnacıya.
Babasının öğlu.
Karı gibi konuşmak.
Çocuksu kadın meyvesiz ağaca benzer.
Kocanın vurduğu yerde gül biter.
Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin.
Kocamdır, sever de döver de.
Dua et, kadınsın!
Kır dizini otur evinde.
Elinin hamuruyla erkek işine karışmak.
KADINA ŞİDDET İÇEREN TÜRKÜLER, ŞARKILAR
Türk erkek çocukları şu tür türkü ve şarkıları dinleyerek büy��r:
Trabzon Maçka türküsü:
Yavuz geliyor Yavuz da
Denizi yara yara
Kız ben seni alacağım da
Başına vura vura
Maçkalı erkek çocuklara ana babaları, yakınları ve de öğretmenleri SEVMEYİ öğretmiyorlar!
SEVMEYİ BİLMEYEN DÖVER!
SEVİŞMEYİ BİLMEYEN ÖLDÜRÜR!
İngiltere’de üniversitede ilk yıllarımda Amerika’nın Vietnam savaşına karşı yapılan protesto yürüyüşlerine katılıyor, yakamda üzerinde küçücük dört sözcük bulunan şu rozeti taşıyordum:
MAKE LOVE NOT WAR. Türkçesi: SAVAŞMA SEVİŞ.
Sevmek, aşık olmak ve sevişmek insanlara özgüdür.
Hayvanlar sevmez, aşık olmaz, sevişmezler. Sadece belirli zamanlarda, üreme amaçlı, çiftleşirler.
PKK yandaşı, şarkıcı İbrahim Tatlıses çığırıyor:
Kız ben seni vurmaz mıyım
Saçlarından asmaz mıyım
Karadenizli azmış nara atıyor:
Gelevere deresi iki dağın arası
Yüzünden silinmesin piçağumun yarası
Ünlü pop şarkıcı Erkin Koray‘ın “Deli Kadın” şarkısı:
Deli kadın hiç sen beni anlamadın
Sopa mopa kâr etmiyor taş kafana
Rana Alagöz, “Dayak Cennetten Çıkma” şarkısıyla kadınlara öğüt veriyor:
Sakın kızdırma onu
Döver pata pata
Sonra karışmam
O çok aksi pata pata
Bak dayak cennetten çıkma
Döver pata pata
Memeleri yeni tomurcuklanmış, hiç el değmemiş huriler erkeklere veriliyor, kadınlara ise dayak! İşte size cennet!
TÜRK FİLMLERİNDE KADINA ŞİDDDET
Türk erkek çocukları ve delikanlıları şu yerli filmleri izleyerek kadını tanır:
Kızını Dövmeyen Dizini Döver, Çaresizlik, Vurun Kahpeye, Leke, Neşeli Günler, Çöpler Köpekler, Gülen Gözler, Terazi. 9 aylık. Dört Yapraklı Yonca, Kuyu, Barda, Halam Geldi, Kurtuluş Son Durak, Killing İstanbul, İffet, Kadın Düşmanı.
KADINA ŞİDDET İÇEREN TÜRK TV DİZİLERİ
Türk erkek çocukları, delikanlılar ve de yetişkinler her akşam şu dizileri izleyerek ders alırlar:
Kızıl Goncalar, Ömer, Sen Anlat Karadeniz, Alemin Kralı, Unutulmaz, Ufak Tefek Cinayetler., Kızılcık Şebeti, Yasak Elma, Sadakatsiz, Hercai, Doğduğun Ev Kaderindir, Aşk Ağlatır, Hayat Devam Ediyor, Aşk-ı Memnu.
KURAN’DA KADINA ŞİDDET
Kadın katillerinin tümü “milli ve manevi” değerlere bağlı, muhafazakâr MÜSLÜMAN’dır.
İslam’ın kutsal Kitabı Kuran’da. Nisa Suresi 34. Ayet’de Allah. Erkek kullarına şu öğütü verir:
���Sadakatsizlık ve iffetlerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin. Sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onlarıevden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin/onları DÖVÜN.”
(Kaynak: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk. “Kuran-ı Kerim Meali-Türlçe Çeviri”)
Müslüman Türkler, Kuran’ı Türkçe okumadıkları için bilmezler!
Ama Müslüman Türk çocuklarının çoğu evlerinde, yukarıdaki Ayetin uygulamasını defalarca yaşarlar, babaları annelerini sık sık acımasızca DÖVER!
OSMANLI’DA KADIN
Altı yüz yıldan uzun bir süre (1300-1920) Anadolu Türk halkı Osmanlı’nın boyunduruğu altında kaldı.
Osmanlı’da kadın, ikinci sınıf vatandaş bile değildi.
Osmanlı’da kadın vatandaş değildi!
Nüfus sayımlarında, evlerde erkekler yazılırken kadınlar sayılmazdı! Yani Osmanlı, kadını insan olarak bile görmezdi!
Osmanlı’da kadın, alınıp satılan MAL’dı.
Osmanlı’da kadın, esir pazarlarında satılırdı.
Dillere destan Osmanlı Haremi’ndeki kadınlar, Avrupalı Hıristiyan/Yahudi kadınlardı. Avrupa ülkelerini işgalde Osmanlı, genç kadınları, kızları ve de parlak oğlanları esir alır, Payitaht’ta getiri, en güzelleri seçilip Saray’ın Haremi’ne gönderilirdi.
Harem, köle kadınlar hapishanesiydi!
Padişahlar bu kölelerle çiftleşirdi.
Değerli Dostlar.
Osmanlı’da kadın, çok önemli bir konudur.
Ben bu konuyu çok sağlam kaynaklara ve belgelere dayanarak, “KADININ ADI YOK” başlıklı bir makale olarak hazırladım. Bu makalemi, yine bu Facebook sayfamda bilgilerinize sunuyorum. Okumanızı öneririm.
Türk gençlerinin büyük çoğunluğu Osmanlı tarihini sağlam kaynaklardan okuyup öğrenmediler.. Osmanlı hakkında bildikleri uyduruk TV dizileri ve sözde tarih hocası, Osmanlı sevdalısı saray dalkavukları Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun anlattığı masallardır.
KADIN CİNAYETLERİNE KARŞI ÖRGÜTLENEN KADINLAR
Özgür akıllı aydın kadınlar Türkiye’nin 81 ilinde ve birçok ilçede bir araya geldiler, kadına şiddete karşı örgütlenip dernekler kurdular.
İşte o dernekler:
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (Birçok ilde şubeleri var), Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Kadın Hakları Derneği, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Mor Dayanışma Derneği, Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği, Edirne Kadın Merkezi Danışma Derneği, Erzurum Katre Danışma ve Dayanışma Derneği, İstanbul Mor Çatı Kadın Sığınağı, İzmir Kadın Dayanışma Derneği, Mersin Bağımsız Kadın Derneği, Mersin Mimoza Kadın Derneği, Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, Van Star Kadın Derneği.
Kadına Şiddete Karşı örgütlenen tüm dernek ve kuruluşların yöneticileri ile tüm üyelerine sevgi ve saygılarımı yolluyorum…
Yılmaz Dikbaş
8 Mart 2024, Cuma
0532 233 31 52
#GündemArşivi #YılmazDikbaş #8MartDünyaEmekçiKadınlarGünü #8MartDünyaKadınlarGünü #KadınaŞiddet #Atasözü #ŞarkıSözü #NisaSuresi #KadınCinayetleri #İstanbulSözleşmesi #ToplumdaKadın #OsmanlıdaKadın #Kadınlarımız #Eğitim #Tarih
2 notes
·
View notes
Text
DIKKAT Toryum ve uçak kazası: Bir suikast mı? Prof.Dr. Engin Arık, altı meslektaşı ile birlikte Isparta’da çok önemli bir bilimsel toplantıya katılmak üzere yola çıkmıştı. Kazadan sonra suikast olasılığı ortaya atıldı, herhangi bir sonuç çıkmadı ama hâlâ gündemde... Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, 2 Eylül 2022 günü “Kayıp dört ‘sır’ dosya” başlıklı müthiş bir yazı yayımladı. Kendisini kutlarım. Yazı, tanıklı ve yaşanmış bir olaya dayanıyor. Bu ilginç ve çarpıcı yazının tamamını bulup okumayı size bırakıyorum. Ben ayrıntıya girmeden kısaca özetleyeceğim: Yıl 2008, günlerden 5 Temmuz. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, birkaç kişiyle birlikte Ergenekon soruşturması kapsamında nöbetçi mahkemeye sevk ediliyor ve tutuklanıyor ancak avukatının itirazı üzerine 14 Temmuz günü serbest bırakılıyor. Ama Aytunç Erkin, ilgilendiği “mafya ve devlet mekanizması”nı görüşmek üzere bu yakınlarda ATO Başkanı Sinan Aygün’e telefon ediyor. Sinan Aygün, ATO’nun hazırladığı raporlar hakkında konuşurken şu bilgiyi veriyor: “2008’de gözaltına alındığımda ATO’daki 125 klasöre de el konuldu... Bu klasörlerden 121’ini geri verdiler. Ancak dört tanesini geri alamadım. Başvuru yapmama, istememe rağmen alamadım.” Geri alamadığı dosyalar petrol, altın, bor ve toryum dosyaları imiş. === yukaridaki yazinin tamami 23.09.2022 tarihli Cumhuriyet gazetesinden alintidir=== Tabi harita okumanın dışında, bazı sözlerin anlamını da iyi okumamız gerek! Sakin sakin ve bir çırpıda söylenen bu sözlerin, tarihi bir değerlendirmenin çok ötesinde anlamlar taşıdığına inanıyorum. Bu sözler, fikir enjektesidir!
4 notes
·
View notes
Link
Hayatını kaybeden Erkin Koray'ın 1 ay önce sevenlerine yazdığı mektup
0 notes
Note
Genelde bir şarkıyı bir kaç kez dinlemem onun yerine sürekli yeni şarkı dinlerim. Bu yüzden sürekli dinlediğim bir şarkı yok. Spotifyda en son Erkin Koray- Seni her gördüğümde dinlemişim. Onu yazayım
Bende farklı şarkılar keşfetmek içim size sordum 🤭 çok güzel bi şarkı teşekkür ederim canım çok tatlısın bu arada🙈💞
2 notes
·
View notes
Video
youtube
Ulvi Cemal Erkin | Duyuşlar (Impressions) piyano: Fazıl Say
Ulvi Cemal Erkin’in solo piyano için 1937 yılında bestelediği “Duyuşlar” 11 parçadan oluşmaktadır. Türkiye’deki bütün piyanistlerin uğraşması gereken kimisi zor kimisi kolay parçalardır. Dünyada da tanınmasını ve çalınmasını çok istediğim bir piyano müziğidir. Her biri ayrı bir zenginliğe sahip, bir iki dakikalık zevkli parçalardan oluşmaktadır. Muhteşem bulduğum bu piyano müziğini küçüklüğümden beri çalıyorum. Ve bu eserleri Ulvi Cemal Erkin’in eşi Ferhunde hanımla birlikte çalışıyordum. O da çok değerli bir piyanisttir. Bu yüzden bu parçaları ilk elden çalıyorum diyebilirim. Şimdi, eserde yer alan parçalarla ilgili size bilgiler de vermek isterim.
[0:00] I. Oyun: Nefis bir melodinin içerisine Türk aksağı 5/8’lik ile sürekli yeni motifler ekleyen ve yeni fikirlerle ilerleyen bir virtüöz piyano parçasıdır.
[1:43] II. Küçük Çoban: Küçük bir çobanın kavalla çaldığı ezgiyi, narinlikle ve müthiş yalınlıkla anlatan muhteşem bir müziktir. Tek bir nota üzerinde ezgi çekmektedir.
[3:04] III. Dere: Bir derenin akışını bence bir besteci daha iyi veremezdi. Çok güzel bir sağ el akış melodisi var. Sol el ise güzel bir melodiyi taşıyor.
[3:35] IV. Kağnı: Benim yıllardır çok sevdiğim ve çaldığım bir parçadır. Kurtuluş Savaşı’nın o yorgun ve kahırlı günlerinin kağnılarını andırır. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirlerindeki kağnıları anımsatan bir eserdir.
[5:08] V. Oyun: Hızlı bir müziktir. Çalması son derece zor ve çetrefilli olan bir parçadır.
[6:17] VI. Marş: Bu parçada Ulvi Cemal Erkin, uzaktan gelen sesleri betimlercesine ele almıştır marşı.
[6:48] VII. Şaka: Çalması hayli zor, hızlı bir parçadır. 7:42 VIII. Uçuşlar: Eserin içindeki renk ve ahenk parçasıdır adeta.
[8:31] IX. Oyun: Aslında yavaş ve çok duyarlı bir parçadır. 13 yaşımda Ferhunde Erkin ile bu eseri çalıştıktan yıllar sonra 20’li yaşlarda eseri çalarken bazı eklemeler yaptım. Bazı 16’lıkları tremoloya dönüştürdüm. Benim versiyonumu da esas alabilirsiniz, Erkin’inkini de. Sonuçta müzik ile ilgili bir değişiklik yok, renk ile ilgili bir değişiklik bu.
[10:21] X. Ağlama Yâr Ağlama: Erkin, burada bir halk türküsü bestelemiş.
[12:24] XI. Zeybek: Herkesin dinlemesini, tanımasını istediğim Duyuşlar eserinin son bölümü ise, meşhur bir Zeybek. Hepinize iyi dinlemeler.
Ulvi Cemal Erkin (1906-1972) | Türk Besteci (Turkish Composer) Fazıl Say | piyano (piano)
6 notes
·
View notes
Note
Teşekkür ederim size de güzel geceler dilerim 🌸 bir şarkıda ben bırakayım: Erkin Koray - Züleyha :)
Teşekkürler, dinleyeceğim 🌸
1 note
·
View note
Text
İŞTE BİZİM HİKÂYEMİZ. 50'li yıllarda Demokrat Parti'yle Hayata gözlerini açanlar. Tahta beşiklerde ninnilerle uyuyup, 60 ihtilâlinin ayak sesleriyle uyananlar. Çocukluğunu bu kargaşayla geçirip, 68 'de 18 yaşın heyecanıyla 68 kuşağının çilesini çekenler. Bu hikâye sizin. Bizim o yıllarda çocukluğumuz Hep sıkıntılarla geçmedi. Biz nedense ergenliğe geç girdik. Çocukluğumuzu uzun yaşadık. Bizim oyun alanlarımız çoktu. Yemyeşil çayırlarda,bahçelerde Evimiz kadar güvenli sokağımızda Çeşit çeşit oyunlar oynardık. Biz küçük şeylerden mutlu olmasını iyi bilirdik. Uzun kış gecelerinde içilen semaver çaylarıyla, Aile toplantılarının sıcaklığını hep hissettik. O yıllarda komşuluk bağlarımızda güçlüydü. "Bir maniniz yoksa akşam ANNEMLER size gelecek". Sözü bizi çok mutlu ederdi. Karanlık günlerde önlüklerimiz karaydı ama, Karanlıkları aydınlatan beyaz yakalarımız gibi Umutlarımız,mutlu günlerimiz de vardı. Kitaplarımızı,defterlerimizi itinayla kaplardık. Tahtadan, telden, ağaçtan oyuncaklar yapardık. Yaratıcı, yetenekli , paylaşımcı ÇOCUKLARDIK. Biz, yuvarlak, köşeli kurşun kalemlerimizle Düz, eğik, süslü italik okunaklı yazılar yazardık. Biz halk kütüphanelerine , Halk Evlerine giderdik. Ne omuza asmalı deri,renkli çantalarımız Ne 0,5 uçlarımız, ne kokulu silgilerimiz vardı. Tahta sıralı,varil sobalı sınıflarımızda Kara tahta başı heyecanlar yaşardık. Nohutlu,fasulyeli matematik derslerimiz. Cin Ali serisi okuma saatlerimiz Andımız, Gençlik Marşımız, Cumhuriyet şiirlerimiz Sapanla kuş avımız, derede yüzme yarışlarımız Ömer Seyfettin ,Dede Korkut hikayeleri Kafdağı arkasına uzanan masallarımız. Battalgazi,Köroğlu Destanları Uzun kış gecelerinde uyuklayarak dinlediğimiz Babaların,Dedelerin askerlik anıları. Amerikan yardımı süt tozundan hazırlanmış Beslenme saatlerimizi unutmak mümkün mü? Ya sabahları üzerine ''tereyağı'' sürülmüş Taze yumurtalı,pekmezli sabah kahvaltılarımız. Tarhana Çorbası'nın lezzetini nasıl unuturuz? Pazar sabahları sıcak ekmek kuyruğunda Buharı kokusuna karışmış pidelerden,somunlardan Elimiz yana yana yediğimiz lokmalar... Bizim Amerika'dan ithâl herkesin okuduğu: Teksas Tommiks'imiz Zagor'umuz da vardı. Hayat, Ses Mecmuaları, Hürriyet'in ilâveleri Radyoda Enosis-Makarios, Vietnam haberleri Arkası Yarınlarımız, Liselerarası bilgi yarışmaları, Bizimkiler, Kaynanalar, Radyo Tiyatrolarımız Erkan Yolaç'la Evet-Hayır yarışmalarımız Orhan Boran'ımızla Yuki'miz. Hayatımızın bir parçasıydı. Soğuk kış günlerinde, buzlu yollarda Tahta okul çantalarımızı kızak yapar kayardık. Bizim mahalle bakkalımız Haydar Amca'mız Yolunu hasretle beklediğimiz postacımız Bekci Hasan'ımız, kasabımız, manavımız Aile fertlerinden biri sayılırdı. Lâstik ayakkabıdan naylon ayakkabıya Bez toplardan naylon toplara Batarya pilli radyodan ağır, iri, sandukalı Dântel örtülü Siyah-beyaz televizyona biz kavuştuk. Gazocağından ''Aygaz''lı ocaklara biz geçtik. ''Vita'' yağı tenekelerinden su kapları yapardık. 60'lı sıkıntılı yılların sonunda Amerika Apollo 11'i Ay'a gönderirken Bizim ilk yerli otomobilimiz Anadol'umuz Arkasından 124 Hacı Murat'ımız O yıllarda bizim ne emniyet kemerimiz Ne otomatik klimamız, Cd çalarımız Ne uzaktan kumandamız , ne oto alârmımız Ne hava yastığımız , ne otoyollarımız vardı Çatılarda daha iyi görüntü için!. ölüm tehlikesiyle Antenleri biz çevirirdik. Gurundik, Şaplorenz Philips Marka asker bavulu televizyonlarda Karlı , silik, bulanık görüntülerden oluşan Yerli diziler bizi mutlu ederdi. Arnavut kaldırımlarındaki oyunlarımız Gece muhabbetlerimiz, cambazlı panayırlar Topacımız, ( tendürük ) misketimiz, uçurtmamız, Gizlice içtiğimiz, birinci, bafra, gelincik Yaka sigaraları. Pamuk Şeker, Horoz şeker, Şeker Elma, Kâğıt helvalarımız Uzuneşek, Birdirbir, Saklanbaç, Komen, Elim sende oyunlarımız. Hayatımıza renk katan, bayramlarımız. Biriktirdiğimiz bayram harçlıklarıyla gittiğimiz Dönme dolap, atlı karınca, Langırt Beş atış yirmibeş çadır tiyatrosu. İstop, dokuztaş, mendil kapmaca Gazoz kapağı, sigara kutusu, bilye, düğmelerle ( kopça ) Yaratılmış bir oyun dünyamız vardı Yakan Top, seksek, çelik-çomak oyunları. Okulda Yerli Malı Haftalarımız Evde tasarrufa teşvik edici kumbaralarımız Ada'ya barışı götüren Kıbrıs Harekâtı'mız Sokakta şeker, yağ, benzin kuyrukları. Postahaneden yazdırmalı telefonlarımız Pötükareli, muşamba kaplı odalarımız Kestane pişirdiğimiz Kuzine sobalarımız Mutfaklarımızda Tel Dolaplarımız Duvarında günlük ''Saatli Marif'' takvimimiz Samimi,sıcak aile toplantılarımız At arabası, Hamal arabası, süslü faytonlarımız Austin, Magirüs, Ford Opel Chevrolet marka Bagajı üstünde şehirler arası otobüslerimiz. Futbol sahalarında Lefter'li, Metin Oktay'lı Şenol, Birol'lu Kadri'li Sanlı'lı Kedi kaleci Varol Ürkmez'li Can Bartu'lu Sabri Dino'lu Cemil Turan'lı Metin Kurt, Metin, Ali Feyyaz'lı Unutulmaz derbi maçları. Sinemalarda John Wayne'lı Clint Eastwood'lu Unutulmaz kovboy filmlerimiz Beyaz Perdede Ayhan Işık, Belgin Doruk, Kötü Adam Ahmet Tarık Tekçe Gösel Arsoy, Filiz Akın, Fatma Girik Ediz HUN, Yılmaz Güney. Müzeyyen Senar, Behiye Aksoy, Emel Sayın, Zeki Müren, Erkin Koray, Berkant, Erol Büyükburç, Barış Manco ile dünya turu AŞK dolu, duygu dolu, hüzünlü şarkılar. 70'li yıllarda muhtıralar, sağ-sol çatışmaları. Üniversitelerde Kominist Faşist suçlamaları. Fabrikalarda DİSK-MİSK mücâdeleleri. Grevler, emeğin patronları, sendika ağaları. İdeolojilere kurban edilen zavallı işciler. Okullarda Devrimci Ülkücü kavgaları. Bölünmüş Öğretmenler, taraflı polisler. Ülkesine sahip çıkanlar Bu arada yok olan gencecik fidanlar Denizler, Mahirler, Hüseyinler, Ulaşlar... Taylan'lar Bu öykü sizin. Birbiri ardına devam eden cenaze törenleri . Romantizm ile terör arasına sıkışmış Kayıp bir kuşağın çocuklarının savaşı . Kardeş kavgaları, siyasi cinayetler. Kurtarılmış bölgeler, okullar, mahalleler Yakılan, yıkılan, boşaltılan köyler Deniz Mahir Hüseyin'in idamları Akıl almaz işkencelere göğüs gerenler 68 kuşağının özgürlük savaşcıları. Bu hikâye sizin. Sonra Dallas Köle Izaura Yalan Rüzgarı Cosby Ailesi Uzay Yolu Tatlı Cadı Küçük Ev Amerika Avrupa Berazilya dizileri Beatles Rolling Stones Boney-m Adamo Amerika,Avrupa hayranlığı derken, Hippiler, bitli turistler,ansızın girdi hayatımıza. Benliğimizi yavaş yavaş kaybetmeye başladık. Cola adidas bulujin, Rak-Rok-Pop merakıyla Unutuverdik kendi müziğimizi, öz değerlerimizi Türküleri Bozlakları Halk Oyunlarını, Destanları, Hikâyelerimizi. Sonra 80 de 12 eylül sabahı Hasan Mutlucan'la uyananlar Tutuklananlar, göz altına alınanlar Akıl almaz işkencelere uğrayanlar Bedenlerini, ruhlarını kaybedenler Yeni idamlara, haksızlıklara şahit olanlar. Gönülden yaralanıp gençliğini sürdürenler. Bu öykü sizin. Ulusal değerlere biz sahip çıktık. İstanbul'da Amerikalıları Dolmabahçe'den Biz denize döktük. Bağımsızlık sevdâlısı vatansever gençlerdik. ÖSS 'yi bilmezdik ama, gece en son 23.00 de Radyodan puanları dinler erken davranmak için otobüslerle Geceden yola çıkardık. Eğitimin çilesini de biz çektik. Ülkesini ölesiye seven de bizdik. Erkeklerde İspanyol paça pantolonlar Geniş gösterişli kravatlar, uzun saç ve favoriler Siyasi görüşe uygun, yukarı-aşağı, kalın bıyıklar Deri çizmeler, asker postalları, Parkalar, kalın kemerler, palaskalar, kalpaklar Arka çepte ince dişli taraklar, yuvarlak aynalar Gömlek çeplerinde gelincik, bafra sigaraları Kızlarımızda lüle lüle saçlar, allıklar, küpeler Her genç kızın rüyası!.. Zetina dikiş makinası reklâmları İnce belli mantolar, yüksek topuklu rugan ayakkabılar Döpiyesler, jarseler, koyu kırmızı rujlar, kalın kemerler Doğal güzellikler, tabii kokular, masumâne bakışlar. Kınalı eller, ahh...ah o ince beller... Biz anne-baba sözü de dinlerdik. Çoğumuz görücü usulü ile evlendik. Kim ne derse desin, Hâlâ devam eden çok mutlu evlilikler kurduk. Sevmesini de sevilmesini de iyi bilirdik. Leylâ'yı bilir,Mecnun'u anlardık. Bizim ne unutulmaz AŞKLARIMIZ vardı. Mevsim mevsim yaşadık duygularımızı Şarkılarda sever şarkılarda ayrılırdık. Bizim mektuplarımız renkli kâğıtlara yazılmış Kendi el yazımızla, göz yaşı dökülmüş, Aşk mektupları, asker mektupları Gül kokulu, duygu dolu, gözyaşlarıyla ıslanmış İçinde bir tutam saç, bir küçük el izi, dudak izi taşıyan mektuplar... Ahh... Biz neydik ne değildik. Romanlara konu hayatların sahibiydik. Biz o yıllarda iyi ki vardık. Bütün olumsuzluklara rağmen Mutlu bir çocuk,sevdalı birer gençtik. Biz 2000'li yıllarda yine varız. Biz 60 'larda çocuk, biz 70'lerde gençtik Biz 80 'lerde ihtilâli, biz 90'larda ekonomik krizleri Bir kez daha yaşayanlarız. Şimdi teknolojik gelişmelerle dolu 21.Asrı yaşıyoruz. Kredi kartı, bilgisayar, internet, cep telefonu Süper market, mp 3 çalar, dizüstüler, plâzmalar Artık o kokulu,duygu dolu uzun mektuplar yok AŞKLAR yok oldu, duygular kısaldı, sembôl oldu Gençlerin iletilerinde ''nbr'', ''by'', "slm'' kısaltmaları. Cep telefonlarında kısa mesaj çılgınlıkları. Nerede meyvasını elimizle topladığımız ağaçlar? Korkusuzca oyunlar oynadığımız sokaklar... Nerede o sözünün eri yağız delikanlılar..? Vefalı dostluklar,ölesiye arkadaşlıklar Nerede utangaç al yanaklı kızlar..? Saflık, doğallık, bağlılık nerde...? Bu nedenle ÇOCUKLUĞUMU özlüyorum. El yapması oyuncaklarımı, Uçurtmamı, yaralı dizimi, ANNEMİN ninnisini Kâğıt helvayı, bakkalın sakızını Bahçedeki kiraz ağacını özlüyorum. Ya şimdiki çocuklar!.. çoğu internet başındalar Fesfutlarda süper menülerle beslenerek Bilmem hangi yabancı müziği indirip dinliyorlar Cep telefonlarına,bilgisayarlarına sarılmış Çoğu kilolu, renkleri uçuk, dişleri bozuk Teknoloji çağını yaşıyorlar. Artık 20.asır gerilerde kaldı. Çocuktuk genç olduk, baba olduk, dede olduk. Ne bâdireler atlattık, yıkılmadık ayakta kaldık. Artık yaşadığımız kadar yaşayamayacağımızı, Bir bu kadar daha ömrümüzün olmadığını biliyoruz. Olsun iyiki o yılları gördük, o hayatları yaşadık. Pişmanlık mı asla!.. Sadece o doludizgin unutulmaz yılları Özlüyoruz... Verseler aynı hayatları yeni baştan Büyük bir keyifle yaşamak isteriz. İşte!.. bu bizim hikâyemiz.....!
43 notes
·
View notes
Text
she went from contemplating killing the man at every minor inconvenience to wearing earrings that reminds her of his eyes
#🎲 . . . 〢millie ramblings#hildegar aelius#erkin × kaya#kaya#kaia#erkin sizes#the spark in your eyes#blinded by the setting sun#im so normal about them
14 notes
·
View notes
Text
Hafıza bir medeniyeti güçlü kılan şeylerden biri. Bir diğeri erkin saflığı. Bir diğeri kitlenin öne aldığı değerler. Bir diğeri anın kitlesel farkındalığı ve eşgüdüm. Birliktelik duygusu.
Bir diğeri bolusum adaleti.
En önemlisi belki de basiret. Size benzemeyen azınlıkları anlamak ve yaşam alanlarını onlara benzemeyen insanlar olarak korumak. Azınlık olarak çoğunluğu dönüştürmek üzere politikalar üretmenin ahmaklıgini söylemeye gerek bile yok.
Yoksa... Uydularıni bunların yoksunluğu üzerinden ekseninde tutan emperyal bir dünya var. Yerel memurlarıyla... Kendilerine benzeyen bir hayatın özlemini kuran yerel egemenler ile nufuzunu destekler emperyal dünya. Bu son iki yüz yılın tarihidir.
Herşey hep çok güzel olmuştur çünkü (!)
16 notes
·
View notes
Text
Her Yan Kapkaranlıkken Nedir Sahiden De Yeni (Eski) Ülke!
Doğrudan, çelimsiz değil tastamam biçimlendirilmiş bir demokrasi düşmanlığı dahilinde bir yeni ülkenin imali güncellene geliyor. Her şeyin, hemen her biçimde sıradana kar��ıtlık ile var edildiği bu düzlemde insani olanın unutturulması güncelleniyor. İnsana dair olan ol bileşenler hem yeriliyor, hem eziliyor hem de izi bile bırakılmasın denilerek her gün eksik gedik olmaksızın biraz daha tırpanlanıyor. Erk, muktedir, iktidar tahayyülü her bir mesele ilizyonların refakatinde biçimlendiriliyor. Bir yandan bir başkasına geçişleri ile bu ülkede yaşamın hükümsüzlüğü bile isteye aleni bir halde tırpanlanıyor. Yazıklanacak şeyler öyle çokken durum hala stabil diye yayınlar yapılıyor. Gördüğümüz, bildiğimiz, vakıf olup da anlamaya çabaladığımız şeyler enteresan değil tastamam çürüme mefhumunun hakikatini, gerçekliğini göstere geliyor.
Birbiri içerisine geçmiş, dönüşmüş, mutlak ve kati olanın ötesini sorgulamayan, hiç ama hiçbir zaman düşünmeyen, var etmeyen bir yurt şablonu biçimlendiriliyor artık. Sözlerin yetersiz kaldığı bir karabasan halinin ta kendisinden mülhem olan şeye “ülke” denilmesi talep ediliyor. Beton ormanlar haline dönüştürülmüş kentlerde, nüfus homojenleştirmesi, kimliklerin dönüştürülmesi süreğenken, yersiz yurtsuz koyma bir hakikatin ta kendisini bildirirken her şey yolundaymış gibi davranın diyor bay muktedir ve avenesi. Hayat ucuz bir mesel değilken onun yerle yeksan olunması sürekli hamlelerle güncellene geliyor. Bu sahadaki hayatın heder olunabilir bir mesel kılınması tavır değil eylemin ta kendisi olarak güncelleniyor.
Denetim, gözetim ve tahakküm üçlüsüne rehin olan bir yurtta olabilecek bütün / tüm feci, fecaat yeniden ve yeniden var ediliyor. Kesin, kati, kesintisiz, bariz, bütün ve biçimsiz bir tehdit döngüsünde bir ülkenin iş bu sahadaki hali dönüşüm hamleleri diye anılan meseller günbegün var ediliyor. Doğrudan yalın bir tahakküm etme hal ve istencinde bir yerdeki o yaşam ihtimali de delik deşik ediliyor. Yaşadığımız yerin içler acısı hali bugün da belirgin kılınıyor. Sivil, asimile edilmiş, kimlikleri çoktan derdest edilmiş bir yerde ‘hayat hakları’ pasifize edilerek, eylemsizlikle kuşatılarak insanlar bir yeni ülke hali güncelleniyor. Bariz bir biçimde adı konulmayacak bir cerahat yurdu hakikat kılınıyor.
Biyopolitik devinim bu sathı mahallin her gününde bir muktedir / iktidar yöntemi olarak yeknesak kılınıyor. Cerahat laf değil, çürüme mübalağa değil, karanlık tahayyül değildir artık. Bir devinim dahilinde bu yerde şu yurttaki hayat istenci yağmalanır. Mesel ne abes, ne mübalağa, yenilen, yutulan ve tüketilen ve zayi eden bir aklın eylemselliği doğrudan kesin bir yönlendirmeyi var eder. Bu ülkede sıradan olana söz hakkı tanınmamıştır. Kısıtlı olan demokrasi istencinin köküne kibrit suyu dökmek hali bir hakikat kılınmaktadır. Öyle ya da böyle bir biçimde susamam diyen kolektif ekibin seslendirdiği bahsin kıyısında açık bir yıldırı hali ile susturmak gündelik kılınır. Çoktan susmuş, sesini kendisine, etrafına bile duyuramayan bir yer, yaşam yönetimin gözetiminde kurulur. Orwell’in yazını bu yer, şu sahanın yeniden değil daimi hakikatidir.
Çürümüşlüğün ortasında insan her neye dönüşür. Bunca bağnazlığın, sürek avı haline açık bir halde dönüştürülmüş kötülüğün kutsandığı bir yerde yaşam her neyin nesidir sahiden. Cürümler birbiri ardına güncellene gelirken oluşturulan her yeni şablon bir kez daha aleni bir halde psikolojik çöküşü var eder. Sıradan olanın bu topraklardaki yaşama tahayyülünü sıfırlamak yolunda yürünendir. Yok yere değil, bir kereliğine değil sabit, bir sonuç olarak bu sahadaki eylemselliği ile devlet insanının psikolojisini tarumar etmektedir. Ne altmış, ne yetmişli yıllarda değilken halen kapı eşiğinden karanlık gelecekmiş gibi davranarak bu hali bir stres kurucu olarak güncelleyerek, temellendirilen yeni dahilinde eskiyle el sıkışıp yola devam ederek bir menzil tastamam tarumar olunur. İnsan hakkı ile vardır, buralarda o meselin üstü çizileli çok olmuştur. Bir asırda varılan karanlığın, dönüp dolaşıp yeniden var edilenin ta kendisi bu yıkımlar toplamından var edilendir.
Biyopolitik cerahat hali artık ülkenin hakikatlerindendir. Hayatımızı belirleyen olgularla, yapılar değildir artık rastlantısal değil hemen hepsi ölçülüp biçilmiş tahakküm veçheleri içerisinde biyopolitik bir cehennem var edilir. Yaşama karşıtlık, koşullu cümlelerin ardı sıra yinelene geldiği bir yerde sabit olunur. Muktedirin yeni ülkesi bu cerahat halini, tüm o pejmürde bahisleri bir nizam olarak hepimizin hanesine pay etmektedir. Hayat bu kadar rahatça erkin tahayyülü doğrultusunda hemen hiçbir sorunun çözülmediği / çözülemediği, çözümlenemeyeceği bir fasit döngüye mahkum edilir. Yaratılan iklim, var edilmiş güncel hal, şimdiden yarına ulaştırılmak istenen her hamleyle birlikte mekanizmalar dünün tüm o kırımının birörnek başka başka suretlerine dönüştürülüyor.
Erk, muktedir, iktidar tahayyülleri bir gösterinin parçasıymış gibi rahatlıkla yenileniyor iş bu sahada. Varılan yerin bet ile fecaat arasına sıkıştırılması kesintisiz bir sonuca ulaşıyor, ulaştırılıyor. İnsanın hakları olduğu çoktan unutturuldu. Yaşam bir deneyler toplamı, bütün müşterek tahayyüller bileşkesi hali çoktan örselendi. Bir kez daha ama son kez değil bu sahada, dün, ona buna ve şuna reva görülenler bugün bu yurt bizim diyenlerinn de boyunlarına yazıldı. Hicap duyulası şeyler, bir normatif ilan olundu. Benim diyen aklın eylediği, bu ülke bizim salt, sadece bizim tahayyülüne sonuna kadar arka çıkan tahakküm her günü biraz daha eksiltmektedir. Yerle yeksan olunanın adı hayattır.
Her günü bir evvelinden de ağır bir sınama ile donatan, çürüme ile mesheden bir yerde yeni ülkenin bu kısır döngünün bir manevrası olduğu gözlerden kaçırılmaktadır. Her şey hemen her şekilde yaşama edim ve istenci çürütülürken var edilenin bir heder etmekten ötesi olduğu meydana çıkar. Bugünün yenisi dünün takipçisi olagelen bir tahayyülün ta kendisidir. Bugünün yenisi demokrasi mefhumunun çürütülmesine önayak olunan bir bahsin ta kendisidir. HDP’den, CHP’ye, sıranın ortasından bir müşterek bahiste ilk kez doğrudan buluşanların hemen tüm hamlelerle ötekileştirilmeye devam olunduğu bir yerdir yeni yeni denilen yer. Doğrudan, çalımsız, çelimsiz ve eksikli bir ülkenin icrasına devam olunmasıdır mesel olması gereken. Bir yalandan bir başkasına koşturup dururken menzil oluşturulan şematik ve var edilen güncellik hepimiz için hayatın her ne haller bırakıldığını ama ve fakatsız göstere gelmektedir. Yaşamın salt deneyler toplamı bir tahayyülden ibaret kılınmasının hazin sonuçları bugünün yeni denilen bahsinde orta çıkan, çürüten ve iç kanatan toplamdan bariz kılınmaktadır. Yaşam bilabedeldir. Erk, muktedir, iktidar bir hali bir tahayyüller toplamında yaşama istencini dönüştürmektedir. Böylesine açık bir halde bunca nobran bir istençle varlığı tescillenen son kertede hayatın pejmürde bir hale rehin edilmesidir.
İçişleri Bakanı Soylu, kendi çalıp kendi oynayabildiği bir ekranda sözüm ona sorulara yanıt verir. Bildiğiniz anlamda, dirliği sağlayan değil, ötekileştirme halini sonuna kadar kullanan, kendisini o koltuğa reva gören doksanların karanlık simalarından, derin devlet denilen dünün devletinin elemanı olarak sağa sola göz dağını günceller. Kimseler sözünü eylemesin, kimse kazanılmış hakkını savunamasın, sesini kendine saklasın diyerek bariz bir tahayyülü, tahakküm etmeye dönüştürür:
“-Biz burada görevden aldığımızda içişleri bakanına bu yetkiyi verir. 45,46,47. maddelerde durum bellidir. Teröre yardım ve yataklık eden. Biz geçen sefer bu hakkımızı kullandık. Diyorlar ki 'seçilmişler' E bu devam etmesi gerektiğini mi gösteriyor.
-Seçilmiş istediği terör eylemini yapabilme anlamına gelemez ki. Kamu düzenini sağlayamayız.
-Bunlar ilk derece mahkemelerin verdiği kararlardır. Şırnak belediyesinde 19 havam çıkıyor. Bunlar da seçilmişlerdi. Burada şehitlerimiz oldu.
-Diyarbakır'ın şimdiki belediye başkanı terörist cenazesine gideceksin, caddeye teröristin ismini vereceksin, teröristleri gizli gizli tedavi edeceksin. Sonra al yıldızlı bayrağı çıkaracaksın. Ben bunu hazmedemem.
-Tunceli, Mardin, Van terörden kimse gidemiyordu. Şu an turizm bölgesi.
-Nike gelir mi Doğu Anadolu'ya? Geldi 12 bin çalışan olacak Ağrı'da. Şu an Tunceli'de tekstil atölyelerinde çalışacak adam bulamıyorlar.
-Diyarbakır'ın toplam 8 soruşturma ve kovuşturması var.
-Ahmet Türk cezaevindeydi. Yaşından dolayı çıktı. Biz tedbiren belediye başkan vekili görevlendirdik. Eş Başkanı görevlendiren Kandil'dir. Yaptıkları festivaller öyle. Çocukları dağa götürmeye, terörist olarak götürmeye...
-Dünyanın hangi ülkesinde demokrasi infaz edilir.
-İstanbul Haziran ayında bir karar verdi. Benim çöpümü topla, suyumu akıt, başıma bir iş geldiğinde çözmeye çalış... Bir belediye bunun için seçilir. Türkiye'yi idare etmek, büyük büyük laflar söylemek için seçilmez. İşini iyi yapmak için seçilir.
-Terörle mücadeleye ilişkin atılan adımlara karşı açıklama yapanları ben uyarırım. Bu benim İçişleri Bakanı olarak hakkım.
-Belediyeler önemli işlerdir. Türkiye'yi yönetmeye hevesli olabilirsiniz. Bunu isteyebilirsiniz. Ama önce işinizi yapacaksınız.
- İstanbul seçmenin meşruiyetini ortadan kaldırmak olmaz. 'Burdan size 16 milyonun selamını getirdim' diyor. Ben selam falan göndermedim. Biz de İstanbul seçmeniyiz. Ben de eşim de selam falan göndermedim. Bir İstanbul Belediye Başkanı bunu söyleyemez. Ben uyarmak durumundayım.
- İstanbul, Ankara ve diğer yerlere kayyum atanabilmesi için bir terör durumunun ortaya çıkarılması gerekir. Şu anda böyle bir durum söz konusu değil.”
Bu sözleri eylediği sırada “Susamam” diye bir 15 dakikalık manifesto genç müzisyenler tarafından paylaşılmıştır. Bir insanın bu şarkıyı Kürd ve HDP’ye oy verenler paylaşmasın cümlesinin açtığı yara hariç, eylenen söz, tam da muktedirin eski / yeni devletin oyuncusu o zatın söylediklerini tarumar edebilmek içindir. Bir kısa zamanda değil süreğen bir halle, bir tahayyül dahilinde memleket denilenin dönüşümü sağlama alınmak istenir. Bütün olan bütün var edilen bu tahayyülün bir devamlılığa kavuşturulmasıdır. Madun siyasetin var ettiği her ezber bir kez daha memleket denilen her nasıl ali kıran baş kesenlerin sahasına dönüştürdüğü aleni kılınır. Soylu Efendi gibilerin şakımalarının arasında, ne ezgi ne de nüans vardır. Bildiğiniz ezdik, ezeriz, yıktık, yıkarız diklenmesinin abecesi yeniden ve daimi bir biçimde yeniden kurulmaktadır. Böyle bir tahayyüle hayatın çitlenmesi, kuşatılan şeyin yaşama istencinin, irade beyanı olarak bildirilen tavrın hiç edildiği, demokrasi meselinin sizlere ömür kılındığı bir denklemdir. Bundan bir ülkeye varılır mı?
Soylu Efendi’nin cerahatini bildiren bir kılavuz yayınlanır. Birgün Gazetesi’nden aktaralım: “Soylu hakkında CHP bir rapor hazırladı. Raporu hazırlayan CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, Süleyman Soylu’nun, siyasette her devrin adamı olmayı nasıl başardığını anlatmak istediğini belirterek “Süleyman Soylu’nun siyasi bir ideolojisi yoktur, siyaseten tutarlı bir düşünce biçimi, yoktur. Siyaseten bir omurgası da yoktur. O gün işine gelen neyse onu söyler ve yapar. Biz de bunu halkımızın gözleri önüne sermek istedik. Geniş bir arşiv taraması yaptık, Soylu’nun aslında kendi deyimiyle ‘pejmürde’ olan siyasal hayatını, dönüşlerini ve sözlerini topluma anlatmak istedik. Çünkü siyaset; seçmene durmadan yalan söyleyen, dün söylediğinin tam tersini yapan, sadece kendi makamını düşünen, güç odakları değiştikçe kendisi de değişen ve devlet gücünü kendi gücü sanan atanmışlardan arınmalı. Türkiye’nin acilen buna ihtiyacı var” dedi.”
Şimdilik şu üç veciz yeterlidir; “27 Ağustos 2008 Süleyman Soylu: “AKP’ye zıkkımın dibini göstereceğiz. Buradan sesleniyorum. AKP’yi yolsuzluğu, başarısızlığı, beceriksizliği ve samimiyetsizliğiyle baş başa bırakın. Millet iradesini nasıl duvara toslattıklarını anlatayım. Yazıklar olsun size bir koltuk uğruna oynadığınız siyaset oyununa”
24 Şubat 2009 Süleyman Soylu: “Ben 6 ayda bu Tayyip Erdoğan’ın hakkından gelmiyor muyum, paçasını aşağı almıyor muyum, onu kırmızı kartla oyun dışı bırakmıyor muyum görün bakalım”
20 Haziran 2009 Süleyman Soylu: “Türkiye’nin cumhuriyet döneminde üç öteki vardır. Köylüler, dindarlar ve Kürtler, Alevi ve azınlıklar. Son 60 yılda ilk iki meselede öyle veya böyle önemli adımlar atıldı. Şimdi de Kürt, Alevi ve azınlıklar meselesinde. Türkiye bu sorunlarını çözmek zorunda. Ancak o zaman cumhuriyet demokrasiyle buluşmuş olur.”
Mezopotamya Ajansı'na bağlanalım: “Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 sivilin asker ve korucular tarafından öldürülmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda “Kızıltepe JİTEM Davası” olarak bilinen davanın 18’inci duruşması Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
28 Mayıs’ta görülen duruşmada iddia makamı mütalaasında “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından yargılanan sanıklar, dönemin Jandarma Komutanı emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir hakkında zaman aşımından dolayı davanın düşmesine ve beraatlarını karar verilmesini istemişti.
İlk olarak söz alan kayıp yakınları avukatlarından Erdal Kuzu, mahkeme heyetinin bir saat gecikmeli davaya başlamasını eleştirdi. Savcılık mütalaasına ilişkin tevsidi tahkikat talepleri olduğunu söyleyen Erdal Kuzu, “Savcılık makamı beraat istemesini dava dosyasında bulunan tanık ve müşteki beyanlarına dayandırmış ancak tüm tanıklar ve müştekiler sanıkların suçlu olduğunu belirtiyor. Acaba iddia makamı başka bir dosyaya bakarak mı mütalaa hazırladı” diye sordu.
Kovuşturmanın genişletilmesi talepleri olduğunu kaydeden Kuzu taleplerini şöyle sıraladı: “Özellikle Yusuf Çakar ve Yiğit ailesi cinayetlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve mahkeme heyetinin bu bağlantıya dair bir kovuşturma yapmadı. Olayda ismi geçen örgüt üyelerinin bağlantılarının ve iki cinayet arasındaki bağlantının incelenmesi gerekiyor. Bu kapsamda Bahri Yiğit ve Eyup Yiğit’in dinlenmesini, Birlik ailesinin Kızıltepe Cezaevi avlusundan o dönemde kaçırıldı ve konu kapsamında Kemal Birlik ve Hüsnü Acay’ın ifadelerinin alınmasını talep ediyoruz.
Bu cinayetlerin devlet içerisinde yapılanan JİTEM tarafından işlendiği ve JİTEM’in varlığı bir tek iddianameyi hazırlayan savcılık tarafından kabul edildi. Mahkeme heyetinin de bu yapılanmayı kabul etmesini ve bunların bu cinayeti işlediğine kanaat getirmesini talep ediyoruz. JİTEM yapılanmasına dair eski Cumhurbaşkanlığı Defterdarlığı’nda çalışan Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporun dosyaya eklenmesini istiyoruz.
Yine Kızıltepe’de kazılan 3 kuyu da 4 cenazenin kimlik tespiti gerçekleştirilmiştir. 1995 yılında Mahmut Abak’ın cenazesinin bulunduğu kuyuya yakın yerde 2013 yılında yapılan kazıda Mehmet Emin Abak, Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun cenazelerinin Aysun (Tılzerin) köyünde bulunan kuyudan çıkarılmasına rağmen dava iki farklı mahkeme de görülüyor. Adıyaman’da görülen dava dosyası ile bu dosyada maktul konumunda olan Mehmet Emin Abak ve Mehmet Abak’ın dosyalarının birleştirilmesini istiyoruz. Kovuşturma aşamasında cinayetler arasındaki bağın ortaya çıkarılması için dava dosyası birleştirilmeyecek ise de Adıyaman’da görülen davanın beklenmesini istiyoruz.
Sanık Abdurrahman Kurga ve İsmet Kandemir’in avukatları Hasan Ayrancı, iddia makamının zamanaşımından düşme talebini kabul etmediklerini direk beraat istediklerini vurguladı. Ayrancı davanın “Gülen Cemaati” savcıları tarafından hazırlanan iddianamelerden oluştuğunu ve sanıklar hakkında somut delil olmadığını ileri sürdü. Ayrancı ayrıca Kızıltepe JİTEM davasına dair aralarında ajansımız (Mezopotamya Ajansı) yer aldığı haber sitelerinde çıkan haberleri mahkeme heyetine sunarak, ithamlarda bulundu. Son olarak söz alan sanık Mehmet Salih Kılınçaslan da beraatını talep etti. İddia makamı bir önceki celsede verdiği mütalaayı tekrar etti. Mahkemeye kısa bir aradan sonra davanın zaman aşımından düştüğünü ve tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdiğini açıkladı.”
Kızıltepe davası düşürüldü. Soylu ve onun gibilerin var ettiği karanlığa daha net, daha keskin bir örnek verilebilir mi? Bir yurdu yaşanmaz, yaşatmaz kılmanın her neresini nasıl izah edebilirsiniz. Kızıltepe’de var edilmiş dehşet bu ülkede genel geçer addedilerek, nasılsa “bölge” denilerek unutturulup bir kenara atılmaya çalışılır. Geçtiğimiz gün mahkemenin aldığı kadar da bunun üstüne tuzla biberi oluşturur. Onca zayi edilenin, gözler önünde “cezasızlığın” iş bu sınırdaki tescili ile hiçbirimizin güvende olmadığı gerçekliği karşımıza çıkartılıyor. Kolluk kuvvetinin kendi gerekli gördüğü hallerde var ettiği cinayetlerin ardından çıkagelen o el, sırt sıvazlama, bayrak önünde pozlar vs. ile Soylu efendi gibilerin yıllardır uçurumun kıyısına itekledikleri menzilin kaderi de karşımıza çıkmaktadır. Bunca hazanın ortasında bir ülkeden bahis açılabilir mi? Kızıltepe’yle, Amed’le, Merdin’le, Doksanları ile 1915’ine kadar uzanan bir tarih aralığındaki kırımlarıyla yüzleşmeyen, sorgulamayan bir sahada ülke de neyin nesidir! Kuralların sıradanın aleyhine biçimlendirildiği yerde her yer cinayet mahalli kılınırken, her gün yıkımın ilan edilirken, her yan kapkaranlıkken nedir sahiden de yeni (eski) ülke!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller – Downtown – Sara R. MOURAD - Behance
#arzihal#seslimeram#tükenmiş#menzil#gerçeklik#hakikat#insan hakları#yeni ülke#demokrasi#yaşatmazlık#tahakküm#cendere#biyopolitika#ses#söz#politik#kelam#anlamak#madun siyaset#ırkçılık#faşizm#gösteren#tehdit#ırkçı#yıldırı#devlet102#bakur kürdistan#kızıltepe#merdin#anlam
1 note
·
View note
Photo
[TASK 126: UYGHUR]
There’s a masterlist below compiled of over 100+ Uyghur faceclaims categorised by gender with their occupation and ethnicity denoted if there was a reliable source. If you want an extra challenge use random.org to pick a random number! Of course everything listed below are just suggestions and you can pick whichever faceclaim or whichever project you desire.
Any questions can be sent here and all tutorials have been linked below the cut for ease of access! REMEMBER to tag your resources with #TASKSWEEKLY and we will reblog them onto the main! This task can be tagged with whatever you want but if you want us to see it please be sure that our tag is the first five tags, @ mention us or send us a messaging linking us to your post!
THE TASK - scroll down for FC’s!
STEP 1: Decide on a FC you wish to create resources for! You can always do more than one but who are you starting with? There are links to masterlists you can use in order to find them and if you want help, just send us a message and we can pick one for you at random!
STEP 2: Pick what you want to create! You can obviously do more than one thing, but what do you want to start off with? Screencaps, RP icons, GIF packs, masterlists, PNG’s, fancasts, alternative FC’s - LITERALLY anything you desire!
STEP 3: Look back on tasks that we have created previously for tutorials on the thing you are creating unless you have whatever it is you are doing mastered - then of course feel free to just get on and do it. :)
STEP 4: Upload and tag with #TASKSWEEKLY! If you didn’t use your own screencaps/images make sure to credit where you got them from as we will not reblog packs which do not credit caps or original gifs from the original maker.
THINGS YOU CAN MAKE FOR THIS TASK - examples are linked!
Stumped for ideas? Maybe make a masterlist or graphic of your favourite faceclaims. A masterlist of names. Plot ideas or screencaps from a music video preformed by an artist. Masterlist of quotes and lyrics that can be used for starters, thread titles or tags. Guides on culture and customs.
Screencaps
RP icons [of all sizes]
Gif Pack [maybe gif icons if you wish]
PNG packs
Manips
Dash Icons
Character Aesthetics
PSD’s
XCF’s
Graphic Templates - can be chara header, promo, border or background PSD’s!
FC Masterlists - underused, with resources, without resources!
FC Help - could be related, family templates, alternatives.
Written Guides.
and whatever else you can think of / make!
MASTERLIST!
F:
Durnyam Mashurova (1943) Uyghur - writer and poet.
Dilber Yunus (1958) Uyghur - singer.
Gulimina Mahamuti (1978) Uyghur - pianist.
Dilnaz Akhmadieva (1980) Uyghur - actress and singer.
Angela Chang (1982) 1/4 Uyghur, 3/4 Hakka Chinese - singer, actress, and tv host.
Elmira Saydullaeva (1983) Uyghur - dancer.
Zarina Altynbayeva (1985) Uyghur - singer.
Sharofat Arabova (1985) Uyghur, Tajik - filmmaker.
Nadi (1986) Uyghur / Belarusian - actress and model.
Madina Memet (1987) Uyghur - actress.
Mahire Emet / Mayire Ametjan (1987) Uyghur - actress, singer, and dancer.
Wei Ni (1987) Uyghur - actress, singer, and model.
Rehmtulla Bahargul (1988) Uyghur - actress, singer, and model.
Parissa / Palizhati (1989) Uyghur - model.
Nina (1990) Uyghur - tv host.
Dilinuoer (1991) Uyghur - model.
Dilireba / Dilraba Dilmurat (1992) Uyghur - actress.
Gul Nazar / Gulnazar / Nazha / Coulee Nazha / Guli Nazha / Gulinazha Baihetiyaer / Gülnezer Bextiyar (1992) Uyghur - actress and model.
Aziguli Nijiati (1992) Uyghur - actress and model.
Aida Ilimova (1992) Uyghur - dancer.
Krishna Shroff (1993) 1/4 Uyghur, 1/4 Gujarati Indian, 1/4 Bengali Indian, 1/4 Belgian - model, filmmaker, and sports coach.
Dilyara Gasitova (1993) Uyghur - singer and beauty queen.
Aliya (1993 or 1994) Uyghur - model.
Sabina Azimbayeva (2000) Uyghur - model and Miss Universe Kazakhstan 2018.
Mona Arkin (?) Uyghur - actress, model, host, and dancer.
Parwena Dulkun (?) Uyghur - model.
Dralla Aierken (?) Uyghur - actress.
Zulpya Kurash (?) Uyghur - singer.
Senever Tursun (?) Uyghur - singer.
Mireayi Memet (?) Uyghur - Miss China 2013.
Parida Mamut (?) Uyghur - singer.
G Masurova (in cyrillic: Гульсанам Машурова) (?) Uyghur - singer.
Lil Em / Nawukere (?) Uyghur - rapper.
Paziliya Gulam (?) Uyghur - singer.
Aliemi Adi (?) Uyghur - actress.
Shereen (?) Uyghur - model (Instagram: shereeeen).
Amangul Sidik / Amangul Sidiq (?) Uyghur - singer.
Nurnisa Abbas (?) Uyghur - singer.
Indira Bilimova (?) Uyghur - singer.
M Kenzhiyeva (?) Uyghur - actress (instagram: kenzhiyeva_m).
Dilnar Abdulla (?) Uyghur - dancer.
Aytulan (?) Uyghur - singer.
Rena Abdulkarim (?) Uyghur - dancer.
Hoshur Qari (?) Uyghur - singer.
Mareta (?) Uyghur - model.
Mai Ziyan (?) Uyghur - tv presenter.
F - Athletes:
Shahrizat Hallilova / Shakhriza Khalilova (?) Uyghur - boxer.
M:
Memtimin Hoshur (1944) Uyghur - writer.
Jackie Shroff / Jai Kishan Kakubhai Shroff (1957) Uyghur / Gujarati Indian - actor, model, and producer.
Tohti Tunyaz (1959) Uyghur - writer.
Abduweli Ayup (1973) Uyghur - poet.
Arkin Abdulla / Erkin Abdulla (1978) Uyghur - singer-songwriter and guitarist.
Perhat Khaliq (1982) Uyghur - singer-songwriter.
Nëghmet Raxman (1983) Uyghur - tv host.
Ablajan Awut Ayup (1984) Uyghur - singer.
Apaerjiang / Aparjan Tursun (1988) Uyghur - actor.
Hamza Kashgari (1989) Uyghur - poet and columnist.
Tiger Shroff / Jai Hemant Shroff (1990) 1/4 Uyghur, 1/4 Gujarati Indian, 1/4 Bengali Indian, 1/4 Belgian - actor.
Mi Re / Merxat / Merxat Yalkun (1991) Uyghur - actor.
Ju Lai / Kutilai Jurat (1994) Uyghur - actor and singer.
AThree-Arslan (1994 or 1995) Uyghur - rapper.
Xahriyar Abdukerimabliz (1997 or 1998) Uyghur - model.
Wumuti / Tursun Umut (1999) Uyghur - singer and dancer.
Manny / Syo Dong Chung / Xiào Dōngchéng (2001) Uyghur - kpop idol.
Äskär Memet (?) Uyghur - singer.
Mahmut Sulayman (?) Uyghur - singer.
Aire / Air (?) Uyghur - rapper.
Payzulla Polat (?) Uyghur - singer, guitarist, and drummer.
Abdulla Abdurehim (?) Uyghur - actor and singer.
Omerjan Alim (?) Uyghur - singer.
Abdulaziz Hashimov (?) Uyghur - singer.
Nurali (?) Uyghur - model.
Adil Mijit (?) Uyghur - comedian.
Jurat.TT (?) Uyghur - singer and guitarist.
Majun / Max (?) Uyghur - rapper.
Abdukarim Abliz (?) Uyghur - comedian.
Omar Akhun (?) Uyghur - musician.
Ericana Asker (?) Uyghur - orator and comedian.
M - Athletes:
Adiljan Jun (1967) Uyghur - former basketball player.
Adili Wuxor (1971) Uyghur - tightrope walker.
Parhat Azimat (1976) Uyghur - former footballer.
Ruslan Baltiev (1978) Uyghur, Russian - former footballer.
Rouzi Maimaiti (1983) Uyghur - former snooker player.
Ju Reti (1983) Uyghur - former snooker player.
Ilhamjan Iminjan (1986) Uyghur - footballer.
Abduwali Ablet (1987) Uyghur - footballer.
Maimaitituersun Qiong (1988) Uyghur - boxer.
Yehya Ablikim (1988) Uyghur - footballer.
Bari Mamatil / Bari Mohamedali (1989) Uyghur - footballer.
Dilmurat Batur (1989) Uyghur - footballer.
Maitjiang / Mirahmetjan Muzepper (1991) Uyghur - footballer.
Nizamdin Ependi (1991) Uyghur - footballer.
Exmetjan Ekber (1993) Uyghur - footballer.
Ötkür Hesen (1993) Uyghur - footballer.
Memet Ali / Shewket Yalqun (1993) Uyghur - footballer.
Abudushalamu Abudurexiti (1996) Uyghur - basketball player.
Dzhamaldin Khodzhaniyazov (1996) Uyghur - footballer.
Ilzat Akhmetov (1997) Uyghur - footballer.
Anwar Memet-Ali (1997) Uyghur - footballer.
Shirmemet Ali (1997) Uyghur - footballer.
Abduhamit Abdugheni (1998) Uyghur - footballer.
Ye Erfan / Erfan Hezim (1998 or 1999) Uyghur - footballer.
Abdurahman Ablikim (?) Uyghur - boxer.
Abdushkur Mijit (?) Uyghur - boxer.
11 notes
·
View notes
Text
“Ergenekon diye bir yapı var. Belgeler Perinçek’in masasından çıktı. Perincek İngilizlerin adamıdır. JİTEM gerçek. Hanefi Avcı pkk’lı itirafçıları kullandı, Kozinoğlu Murat Bozlak’a suikast planladı. Çevik Bir, operasyonu deşifre etti. Zekeriya Öz’e benim başıma gelenleri hatırla dedim. Devlet herşeyi yapabilir, işkence bile…”
Eski MİT’çi Mehmet Eymür kumpas iddialarının tamamını çöpe attı! Şimdi Aydınlık, Odatv, Cumhuriyet, Sözcü başta olmak üzere Ergenekon medyası yakında koro halinde Eymür’e sövmesine hazır olun. Karanlık kalemler Soner Yalçın, Aytunç Erkin, İsmail Saymaz, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu’nun köşe yazılarını bekleyin…
Mehmet Eymür, Türkiye’nin yakın ve kriminal tarihinin en büyük tanığı. Kaçakçılık ve terör konularında uzman. Türkiye’de bilen istihbaratçılar içinde, analiz yeteneği en güçlü isimlerden birisi. Mehmet Ağar, Hanefi Avcı gibi isimlere bakınca en az “kirlenen” isim. Sol örgütlere yönelik operasyonlarda yer aldığı için başta Perinçek grubu, bu gruptan ayrılan Soner Yalçın tarafından oluşturulan @odatv gibi karanlık yapıların hedefindeki bir istihbaratçı. Aslında bir “devlet aklı” varsa onu temsil eden görevli. “Benim gözümde devlet her şeyi yapabilir, meşrudur, ama menfaat varsa” sözleriyle bunu anlatıyor zaten. Daha önce www.atin.org’da yazdığı yazılar, kitaplarında anlattıkları birçok karanlık işi ve karanlık ilişkiyi ortaya çıkarıyor.
@T24’ten Gökçer Tahincioğlu’na vermiş olduğu röportajda anlattıkları, gazetecilik ifadesiyle çok sayıda manşeti içeriyor. Ancak birçok medya organı bilerek ve isteyerek bu ifadeleri görmezden gelirken, @tr724, @aktifhaber gibi muhalif bazı yayın organları da kopyala yapıştır mantığıyla habercilik yaptığı için aynı başlıkları kullandı.
Mehmet Eymür’ün açıklamalarında yer alan önemli bilgilerin satır başları:
· Babalar operasyonunu Genelkurmay istedi. Dündar Kılıç’ın bazı paşalarla ilişkisi vardı.· Hanefi Avcı’yı sevmem. Pişmanlıktan yararlanan bir sürü Kürdü çok kullandı. Onların kirli işleri vardı.· Öcalan operasyon yapmak istedik. Her yerden engel aldık. Çevik Bir istihbaratın başındaydı. 1 Ton patlayıcı aldık. Ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde yazı çıktı, “MİT patlayıcıyı ne yapacak” diye.
· Apo öldüremedik. Ancak Suriye’yi korkuttuk. Öcalan’ı Suriye’den çıkarttılar.· Ulaş Bardakçı’nın saklandığı bina Mahmut Dikler’indi. Dikler siyasi şubenin başıydı.· Kızıldere’de yargısız infaz yok. Mahir Çayan keskin nişancılar tarafından vuruldu.· Kaşif Kozinoğlu bana bağlıydı. Murat Bozlak’a suikast planlamış. Onun tahkikatını yaptım. Engelledik.· Yavuz Ataç, Amerikalılarla çalışıyordu. Odamı silahla bastı. Çakıcı’nın mesajını getiriyormuş.· Çakıcı’yı Almanya’da PKK’ya karşı bir operasyonda kullandık. Operasyon başarısız oldu. Ekibi sızma vardı.· Gladio eğitimlerini ordu yapıyordu.
· Ergenekon belgeleri Perinçek’in başında olduğu yapıdan çıktığını sanıyorum. Belgeler onun masasından çıktı.· Zekeriya Öz’le görüştüm. Bildiğimi şeyleri söyledim. Birkaç sene sonra size de aynı şeyleri soran olursa beni hatırlayın dedim.· Ben Ergenekon operasyonunda doğru hareket edilmediğini düşünüyorum. Bir yapı var. Ama bu çizilen yapı mı başka şey mi bilmiyorum. Gladio dediğim yapı hâlâ olabilir.· Başka türlü konuşma imkânı yoksa işkence olabilir, çünkü çok inatçı tipler var.
· (15 Temmuz’da) bence bundan çok başka yere bakılmalı. 15 Temmuz henüz çözülmedi tam olarak. Çok sual var.· Ben yazdıkça Ağar güçlendi.· (Mehmet Ağar’a) “Yanlış yapıyorsun, yanlış insanlarla geziyorsun” dedik. “Başbakan da geziyor” dedi. “O siyasi adam, sen polis müdürüsün” dedik.· Yeşil yürekli bir oğlandı. Bizim elemanımızdı. Askerler temas kurunca bizimkiler bırakmış. Herhalde parayı bölüşenlerden biri temizledi· Veli Küçük’ü iyi tanırım. Veli Küçük beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Perinçek grubundan. Yanlış işlere girişti.· JİTEM gerçek.· 18 kişiyi devlet görevlileri, para için öldürdü.· Kaşif Kozinoğlu ve Yavuz Ataç, Amerikalılarla gizli ilişkiler içindeydi.· Benim gözümde devlet her şeyi yapabilir, meşrudur, ama menfaat varsa..· Pirüpak olduğunu söylemek istemem, ama Çiller Özel Örgütü tamamen palavra… 700 kişilik grup varmış, bunların hepsi yanlış.· Mikdat Alpay, Perinçek’le işbirliği yaptı. Benim bu Çiller Özel Örgütü’nün başında olduğumu söylediler. Düşünün. Metin Dalman isimli gazeteci Alman medyasına bunu verdi· Çatlı ile de münakaşam oldu. Bebek’te bir restorana getirmişti biri. Dedim ki uyuşturucu işi yapıyorsunuz. O zaman yurt dışında yaşıyorlardı. “E biz mecbur kaldık, aç mı yaşayalım” dedi. “Başka iş yapamayacak mısın” dedim. Münakaşamız oldu.· ASALA’yı bitirdik hikâyeleri palavra, yalan. Fransa’da bir mezarlıktaki anıta bomba koydular. Başka yaptıkları bir şey de yok.· Bugün MİT’çinin adını yazana hapis cezası veriyorlar. O tarihte her şeyini, plakasını, telefonunu, evini, adresini hepsini verdiler. Bir nevi “öldürün” denildi. Arkasından felaket oldu. Enteresan olan ilk Amerikan casusunu yakalamamızdan sonra olmasıdır. lk Aydınlık’ta yayınlar başladı. Hiram Bey ve beni CIA ajanı yaptılar o haberlerde. Biz aksini çözmüşüz ama bizi suçluyorlar. Sonra tüm bilgileri verdiler…
· Perinçek İngiliz istihbaratıyla Amerikalıların adamıdır; ordu ve MİT’te adamları var.· Özal’ın kızı davulcuyla evlenmesin diye ‘babalar’a söyledik. İskender Çolak, Başbakan’ın emri diye mekanlarını basmış.· Erkan Gürvit kapasiteli biri değildi. Evren’in kızıyla evlenince önemli biri haline geldi.
Başlıktaki sorunun cevabını şimdi verelim. Eymür, açıklamalarıyla birlikte son yıllarda oluşturulan bir putu kırdı. Erdoğan-Ergenekon rejiminin bütün kumpas iddialarını çöpe attı. Türkiye’nin yakın tarihinin karanlık isimlerini bir bir deşifre etti…
Eymür kumpas iddialarının tamamını çöpe attı…
1 note
·
View note