#dua giden eller
Explore tagged Tumblr posts
Text
Gecen aydınlık olsun diye,
Sana dua gönderdim çocuk.
71 notes
·
View notes
Text
#GAZZEMÜSLÜMANINSINAVI
Giden gitti Gazze'de
Kalan dua eder, eller havada.
Umudu kesmiş bizden mazlumlar,
Gözyaşları sel olmuş
Arşı delen yakarışlar
Feryatların izdihamında,
Eller semada …
2 milyar İslam dünyası sessiz
Olan bitene.
Bir tanesi bile ses etmez zalimin zulmüne, elimizde tek silah boykot
Oda içimizdeki siyonistlerin tekelinde
Uyan Müslüman
Silkelen özüne dön..
Bizim tek silahımız var, boykot
Onu yapmakta üstümüze yok
Müslüman ahalinin derdine
Boykot İle ortak ol aması fakatı yok
Zalim malı için canını verir
Biz müslümanlar bunu der,biliriz
Almazsak zalimin silahını
Durur işte o'zaman
Zalimim müslüman ahaliye yaşattığı
Zalimlikleri, bunu bilir bunu söyleriz..
Uyan Müslüman
Katile meze olup
Silahına mermi aldırmayasın
Boykotunla katili
Can evinden vurmayı bilirsin…
Dur alma davaya ket vurma
Bu düzeni yıkmak öyle zor mu…
Katili besleyen namussuz batı
Cebindeki akçen ile
Bu oyunu bozmalısın..
#HamzaAkgül…
7 notes
·
View notes
Text
Arda'm beni sevmemen bana nasıl hissettiriyor görüyor musun? Sen giden bir trensin,beni gör diye atlıyorum yollara ama sen bana kör,sen bana sağır,sen bana haramsın sanki. Ömrümde ilk kez bir şey yapıp direkt cesurca sana yazıyorum bunları. Belki bir gün okursun ,zaten çok isteklisin ya yazmama yazdıklarımı okumaya. Seni suçlayamam benim hatam hepsi biliyorum ama ne olur sanki bir görsen beni , çırpınıyorum sev diye ela gözlüm. Bugüne kadar saklandığım tüm kelimelerden tüm yalanlardan ve nice sahtelikten kaçtım gözlerine sığınıyorum. Beni kabul et ne olur yuvam. Beni sev ne olur. Eller seni oralarda üzerken sabahlara kadar sana dua edişim , yollarını gozleyisim ,Rabbime mutlu ol diye yalvarışım hiç mi bir şey anlatmıyor sana? Hiç mi ihtimal yok diye soruyorum her gün . Her gün yeni umut her gün yeni çaresizlik birtanem. Çok yoruldum , anla ne olur . İyi bak kendine yeşile çalan harelerini sevdiğim.
199 notes
·
View notes
Text
Kesin Araması için Dua
Kesin Araması için Dua
İlişkiler yolunda ve sıkıntısız ilerlediğinde insanlar için bir çeşit mutluluk kaynağı oluşmaktadır. İş hayatı, evlilik ve sosyal çevreyle olan ilişkiler gibi sayılabilecek birçok durum bu anlamda insan hayatında önem teşkil eder. Nitekim kişiler bu mutlulukla birlikte işlerinde ve hayatlarında daha pozitif ve daha başarılı olurlar. Fakat bazı durumlarda özellikle gönül ilişkilerinde olumsuz şeyler görülebilir. Bunun yaşanması durumunda insanlar Allah’a dua etme ihtiyacı duyarlar. Giden kişinin kesin araması için dua etmek de bunlardan birisidir. Dualar insanların hayatlarında değişiklikler sağlayabilmek için okunulan ve sığınılan sözlerdir. İnsanların Allah’a açmış oldukları eller içten ve samimi olduğu sürece dualarının kabul edileceği bilinen gerçekler arasındadır. Telefonla aranmak için dua edildiğinde de diğer dualarda olduğu gibi içten bir şekilde edilirse Allah bu duayı kabul buyurmaktadır.
Sevilen Kişinin Araması için Etkili Dua
Kesin Araması için Dua Sevilen kişiler, sevdiklerini terk edebilirler. Bu durumun birçok nedeni bulunabilir. Örneğin, çiftlerin arasında çıkan tartışmalar ve yaşadıkları olumsuz olaylar sebebiyle birbirleriyle olan ilişkileri sarsılabilir. Bu gibi durumlarda sevenler birbirleriyle tekrar kavuşabilmek için birtakım yollara başvururlar. Bu yollardan bir tanesi de dua etmektir. Sevilen kişinin araması için dua etmek, o kişinin geri dönmesinde etkili olabilmektedir. Sevilen kişinin aramasını sağlayabilmek için etkili olan dua şu şekildedir: - Dua için ilk olarak abdest almak gerekir. - Abdest aldıktan sonra sessiz bir odaya girip duaya başlanır. - Dua eden kişinin, geri arayıp dönmesi beklenilen kişiyi içinden geçirmesi ve adını söylemesi gerekir. - Duanın okunduğu sırada “Ya Vedud” ve “Ya Fettah” esmalarının söylenmesi dua gücünü olabildiğince artırır. Hemen aratan esma tam olarak 99 defa okunmalıdır. - İçten bir şekilde isteyerek okunan dua ve esmaların sevilen kişinin dönmesinde oldukça etkili olduğu söylenir.
Sevilen Kişinin Özlemesi için Etkili Dua
Kişilerin okuması gereken duaların belirli aşamaları vardır. Bu aşamalara bağlı olarak duaların tesiri daha fazladır. Bu dualar okunmadan önce kesinlikle abdest alınması gerekir. Bununla birlikte 2 veya 4 rekât nafile namazı kılınması da gerekli olan aşamalar arasındadır. Akabinde aşağıdaki duayı okuyabilirsiniz: Kişiler sevdikleri tarafından terk edilebilmektedirler. Bunun gibi durumlarda sevdikleri insanı kendilerine geri döndürebilmek için çaba sarf ederler. Bu çabaların en başında dua etmek gelir. Kesin araması için dua, kişilerin sevdiklerinin onlara geri dönmesine fayda sağlayabilir ve kişiler tekrardan eski ilişiklileriyle birlikte mutlu bir şekilde hayatlarını sürdürebilirler. Sevdiğinin seni hemen araması için dua da bu sebepten dolayı edilir. Bütün dualarda olduğu gibi bu dua da isteyerek, içten okunmalıdır. Bu şekilde duanın kabul edilmesinin ihtimali çok daha fazla artmış olur. Söz konusu kesin araması için dua; aşk duası ve telefonla aranmak için dua olarak da geçer. Kişiyi terk etmiş olan sevgilisi ya da eşi bu duayı okuduktan sonra geri dönecektir. Bu duanın kabul olması, duayı okuyan kişinin iyi niyetine ve samimi olmasına bağlıdır.
Kesin Araması için Dua Edenler ve Yorumları
İletişime geçmek istenilen kişi, çiftler arasında yaşanan sorunlar nedeniyle bunu yapmak istemiyorsa bunun sizi yıpratmasını engelleyebilirsiniz. Aynı şekilde çok özlediğiniz, sevdiğiniz kişiyle görüşmeniz için içerisinde bulunduğunuz şartlar el vermiyorsa onun sizi kesin aramasını sağlayabilir ve daha fazla yıpranmaktan kurtulabilirsiniz. Kesin araması için dua edenler ve yorumları incelendiğinde; sevdikleri kişinin en kısa sürede onları telefonla aradıkları veya yanlarına gelip konuştuklarını söylemişlerdir. Bunun sayesinde özlem duygularına son verdikleri ve psikolojilerini alt üst etmekte olan sorunların çözüldüğü görülmüştür. Read the full article
0 notes
Text
Gideni Geri Getirme Duası 2023
Gideni geri getirme duası 2023 çok etkili ve etkisini çok kısa bir sürede getirmekte olan bir duadır. Kişiyi geri getirme duası yaptırmaya karar veren kişilerin bu dua hakkında titiz bir araştırma yapması gerekmektedir. Bu getirme duası kime yapılır? Ve nasıl yapılır konuları hakkında araştırma yapmaları ve bilgi edinmeleri yapılacak olan duanın sonucunu etkileyecektir. Yaptığımız açıklamaların arkasından akla gelebilecek bir soru ise geri getirme duası nedir? Sorusudur. Konu ile ilgili olarak yaptığımız araştırma sonucunda edindiğimiz bilgileri sizlere aktarmak isteriz. İnsanlar sevdiklerinin de kendilerini sevmelerini ister ve sevdikleriyle daima birlikte olmak ihtiyacı hisseder. Bu şekilde mutlu ilerleyen ilişkiler bazı nedenlerle bozulabilmektedir. Bu neden kimi zaman fikir ayrılığı ya da geçimsizlik olurken kimi zaman da ilişkiyi yaşayan taraflardan birinin başka bir kişiye meyletmesi nedenine dayanmaktadır. Hangi nedenle olursa olsun eşlerden biri gittiği zaman geride kalan yalnız kalır. Sevdiği için de perişan bir hale düşer. İşte böyle durumlar için çözüm arayışına giren kişilere önerilecek bazı uygulama, ritüel ve dualar vardır. Bu getirme duası terk edilen insanların başvurduğu bir yöntem olarak bilinmektedir. Sevgilisi, nişanlısı ya da eşi tarafından terk edilen kişiler bu yöntemi çok kullanmaktadır. Bu dua ettikten ya da ettirdikten sonra kısa sürede etkisini gösterir.
gideni geri getirme duası
Gideni Geri Getirme Duası Nasıl Okunmalıdır?
Gideni geri getirme duası okumak ya da okutmak isteyenlerin bilmesi gereken bir takım kurallar vardır. En başta bilinmesi gereken Duaların gücüne ve faziletine inanarak, içtenlikle ve samimiyetle okumak ve faydasını kesinlikle Yüce Allah'tan beklemektir. Halis bir düşünce ve temiz duygularla güzelce abdest alındıktan sonra okunmalıdır. Bu dua yalnızca ikili ilişkilerde gideni getirmek amacıyla kullanılmaz. Aile bireyleri arasında yaşanan geçimsizlikler sona erdirmek amacıyla ve yuvayı bırakıp giden genç çocukları getirmek için de kullanılmaktadır. Bu getirme duasını yapmaya niyet eden kişi duayı hangi amaçla yapıyorsa o amaç üzerine odaklanmalı ve niyet etmelidir. Yapılacak olan geri getirme duası bir eş için oluyorsa farklı evlat için okunuyorsa farklı olması nedeniyle niyetlerle farklı olacaktır. Sevgilisi, nişanlısı ya da eşi tarafından terk edilen kişinin ruhsal durumu ve psikolojisi bozulur. Eşini geri getirmek için çare arayışı içine giren kişiler gideni geri getirme duası etkili midir? Konusunu araştırmaktadır. Bu soruya kesin ve net bir cevap vermek çok doğru olmaz. Bu konu bu getirme duası yaparken gereken kurallara uyulmasıyla ilgilidir. Şahmeran duası bu getirme duaları içinde bilinen en eski ve en etkili olanıdır.
Gideni Geri Getirme Duası Nasıl Yapılır?
Öncelikle abdest alınır. Kıbleye dönülür ve hangi konuda yapılacaksa ona uygun olarak niyet edilerek eller kaldırılarak şöyle denir; Allah’ım, kalbime huzur ve sükunet veren sen olduğun gibi bedenime sıhhat ve afiyet bağışlayan da sensin. Sen, darda kalan her kuluna sınırsız lütuflar sunar, sonsuz ihsanlar yağdırırsın. Bana da ihsanından ve lütfundan bir esinti sun ve beni de kalbimdeki aşka kavuştur. Âmin.” Duaya niyet ederken sükunet içinde olmalı ve kalben de inanarak, samimiyetle edilmelidir. Kur’an-ı Kerim’in asılı olduğu bir odada hiç kimsenin olmadığı bir ortamda niyetlenmek ve bu halde dua etmek gerekir. Daha sonra 33 kez besmele-i şerif okuyarak “Allah’ım halis niyetime ruh ve feyiz ver. Âmin dedikten sonra 3 kez Fatiha Suresi’ni, 3 kez de İhlas Suresi’ni okunmalıdır. Dinimizde dua etmek başlı başına bir ibadettir. İbadet ederken ise inançlı ve samimi olmak gereklidir. Temiz niyetle edilen duanın Yüce Allah tarafından kabul edilmesi umulur. Bu geri getirme duasının sonucunda dua edilen kişi üzerinde bazı etkilerin meydana geldiği bilinmektedir. Gittiğine pişman olmak bu etkilerin başında gelir. Gitmekle hata yaptığını düşünerek dönmek için yollar aramaya başlar. Sonunda ise dönerek eşini mutlu eder. Bu dua daha önce de bahsettiğimiz gibi yuvasını bir sinirle terk etmiş olan evlatlar için de yapılmaktadır. Bu durumda duaya edilen niyet farklı şekilde edilir. Dua için gerekli olan bütün şartlar bu dua için de aynı şekilde olmaktadır. Dua etkisini gösterdiğinde ise aile çocuğuna kavuşmaktadır. Güvenilir medyum Yasin hoca sizlere bu hususta yardımcı olmaktadır. Read the full article
0 notes
Text
Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu 🌷
بِسْـــــــــــمِ ﷲِالرَّحْمَنِ الرَّحِيم 🥀
Elhamdülillahi Rabbil alemin vesselatü vesselamü ala Rasulüne Muhammedin ve alâ Ali Seyyidine ve Nebiyyine Muhammed
ALLAH'ım..!
Aklımıza Sükunet
Kalbimize Huzur,
Ruhumuza İnşirah,
Gözümüze İbret,
Dilimize Letafet,
Hayatımıza Bereket Ve Muhabbet İhsan Eyle.
Nârından Kaçtık
Nuruna Sığınıyoruz.
Celalinden,Cemâline Sığınıyoruz.
Senden Sana Sığınıyoruz...
Bizi Bize Bırakma ALLAH'ım
Ey Affına Hayran;
Merhametine Kurban Olduğum
Yüce Mevlam
Rahmetine,Merhametine,Mağfiretine Muhtacız Bizi Ve Sevdiklerimizle İmtihan Etme.
Ya İlahi, Ya Erhamerrahımın
Hicranlı Gönüllerde Savrulan DUÂ'lar, ÂMİN ler Hürmetine bizi kulluğuna Kabul Eyle...
Nur Yağsın Demet Demet Kalplere, Gönüllere Huzuru Hakim Olsun Allah Diyen Dillere...
Yükselsin Semalara Dualar
Gönüllerden Billur Billur Nur Yağsın Avuçlara Ellere...
Kabul Olsun Bütün Dualar Bugünün Hürmetine
ALLAH'ım
Dert de Sen'den, Derman da
Hastalık da Sen'den, Şifa da
Varlık da Sen'den, Yokluk da
Sıkıntılar da Sen'den, Sabır da
Dertlilere Derman
Hastalara Şifa,
Darda Olanlara Bolluk,
Sıkıntıda Olanlara Ferahlık Ver RABB'im!
Yolumuz CENNET
Yoldaşımız ALLAH
Rehberimiz MUHAMMED (sav)
Vasıtamız İSLÂM
Sermayemiz İMÂN
Buluşma Yerimiz KEVSER
Son Sözümüz EŞHEDÜ EN-LA İLAHE İLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDÜHÜ VE RESULÜHÜ Olsun..
Zamana İmtihana
Sabaha BİSMİLLAH Olsun İlk Kelâm
Niyet ettim YARABB!
Bügünümüde Senin Rızan İçin Yaşamaya
Ey RABBİM! Bize Yardım Et!
Ey RABBİM! İşlerimizi Kolaylaştır!
Ey RABBİM! Kazancımızı Bereketli Kıl.
Hayır kapılarını açan ve sıkıntıları gideren sensin Allah’ım. Bizi hayra anahtar, şerre kilit eyle.
Allah 'ım bizi ;
Zorluktan kolaylığa
Hastalıktan sağlığa
Darlıktan genişliğe
Dertten devaya
Kötü halden iyi hale çıkar.
.Ayrıldık ! dağıldık !
bizleri KUR AN Nurunda birleştir ..
Allah 'ım..
Ey ihsanı çok olan Rabbim!
Cefa içinde geçip giden ömre merhamet et.
Ülkemizi ve tüm dünyaya yayılan bu virüs belasından bizleri koru Allah'ım.
Hastalarımıza da acil şifalar ver ALLAH'ım
Bir gün bu dünyaya doymamış olsakta vedalaşacağız,
Rabb'im İman’dan Kuran'dan ayırmasın 🤲
Allah'ım, üzerimize salgınlar getiren, nimetlerin tadını kaçıran ve ağır imtihanları üzerimize çeken günahlarımızı affet.
-Allah’ı hatırlatan zorluk,
-Allah’ı unutturan bolluktan KIYMETLİDİR,,,
Bütün Arş-ı Âlem, Seni Hangi İsminle Zikrediyorsa,
O İsmin Hürmetine, Bizleri Bağışla Allah'ım.
ALLAH'ım
Dünyamızı ve ahiretimizi Nur isminle aydınlat..
Yorgun yüreklerimize Vedud isminle sevgi bahşet..
Yâ Rabbî;
Evlerimize saadet,
Ömrümüze bereket ver. Kazancımızı helâlinden eyle. İmtihanımızı kolay eyle.Darda kalmışlara yardım eyle.
Rızanı kazanacak Salih ameller
ile dolu yaşamayı nasip eyle..
Rabb’im!
“Layık değiliz, yüzümüz yok amma,
Sen “ERHAMERRÂHİMÎN”sin. Bizi affet..”
Sana sığınan biz kullarını Selam isminle, Karşıla Ya RABB'im.
Amin..
ESSELAMU ALEYKÜM dua ile.. Allahümme Salli ala Seyyidine ve Nebiyyine Muhammed 🌹
1 note
·
View note
Text
Tante Rosa üçüncü çocuğunu emzirirken, bu bir pazar günüydü, kiliseye giden insan sürüsünü seyretti. Yaşlı kadınlar ve genç kadınlar şapkalarını giymişler ve çocuklarının burunlarını silmişlerdi. Kaba, kırmızı, şişman parmaklı erkekler birahanede biralarından son yudumu içtiler, şiş, kırmızı parmaklı elleriyle yüzlerini sildiler. Kanlarının şapkaları birahane camına vurdu, kalktılar, ayaza çıktılar, çocuklarının burunlarında alışılmış sümük ıslaklığını arandılar. Çan sesleri, dua mırıltıları, şarkılar, danteller, ikonalar, kandiller, melek resimleri - melek resimleri. Pembe erkek bebekler kanat çırptılar, org sesine kanat çırptılar. Tante Rosa’nın yedi yıllık kocası evlendikleri sabahı hatırladı. Şimdi üçüncü çocuğunu emzirdiği için pazar sabahı kiliseye gelemeyen Tante Rosa’nın kocası eski anıları org sesiyle düşünmeye alışıktı. Dua uzun sürdü; şarkılar, çan sesleri, org sesi uzun sürdü. İkonalardaki İsalar yaşlandılar. Kiliseye temiz burunlarla gelen çocukların burunları yine sümüklü - çan sesleri. Tante Rosa kiliseden dönen kalabalığı seyretti. Dışarıda kar yağıyordu. Çocuklar kartopu oynayarak önden geliyorlardı. Bir kartopu uçup Tante Rosa’nın camını kırdı. İçeriye ayaz doldu, kar doldu, kiliseden dönen kocasının varlığı doldu, çocuk emeceği kadar emmişti memeden, uyudu. Tante Rosa memesiyle camdaki deliği doldurdu, ayaz memesini ısırdı, kiliseden dönen kadınlar şapkalarını çıkarıp yüzlerine tuttular ve yan gözle Tante Rosa’nın kocasına baktılar. Tante Rosa’nın kocası hiçbir şey duymadı, evdeki kaz kızartmasını düşünüyordu, her pazar sabahı yenen kaz kızartmasını ve elma pastasını, sıcak kahveyi. Sonra birinci çocuk ağladı, ikinci çocuk ağladı, bebek ağladı. Tante Rosa göğsünü ilikledi, yerleri süpüren sabahlıkla yürüdü, tahta merdivenler gıcırdadılar. Bir sandık kapağı açıldı, soluk resimler, soluk defterler, yaprakları arasında kuru menekşeler, solmadan kurumuş menekşeler mor. Bir mektup gördü, herhangi bir mektup, sandık kapağı kapandı, dışarıda kar yağıyordu, kocası eve geldi. Kaz kızartması her pazarkinden iyiydi, elma tatlısı çok çok iyiydi, ev sıcaktı, masa örtüsü kolalıydı, kocanın saçları briyantinle ortadan ikiye ayrılıydı. Tante Rosa’nın korsesi iyi markaydı, yediği kaz kızartmaları karnını şişirmişti, korse iyiydi, sıkıyordu, çok sıkıyordu korse, odasına çekildi. Kapıyı içeriden kilitledi. Her pazar öğleden sonra kocası gelirdi, kocası gelirdi her pazar öğleden sonra, yatak odasına. kapıyı kilitledi.
Gördüğü mektubu hatırlamaya çalıştı, bir erkek yüzü düşündü olmadı, hep gemiler geçiyordu gözlerinin önünden gemiler geçiyordu, tren düdükleri, fabrika düdükleri, uğultu, kalabalık büyük kentlerin uğultuları, Sizlerle Baş-başa dergisinin basıldığı kentin uğultusu - kapı zorlanıyordu, alışılmış kapıları alışılmış günlerde açmaya alışık eller şaşkın, zorluyorlardı. Şaşkınlık ve zorbalık, beklenmedik bir zorbalık, Tante Rosa’nın kocası haykırıyordu. Adam kapıyı yumrukluyordu, düzenini bozan kapıyı yumrukluyordu. Sabah - kilise - kaz kızartması - elma pastası - karısının koynu düzeninin kopan son halkasını kesip atan kapıyı, yumrukluyordu.
Tante Rosa hatırlamaya çalıştığı erkek yüzünü hatırlayıverdi. Bir mektup bıraktı Tante Rosa arkada, üç çocuk bıraktı, biri emzikte, kaz kızartması ve elma pastası yapmasını, yemek masası örtülerini kolalamasını, dolapları yerleştirmesini öğrettiği hizmetçi kızı bıraktı. Margarita ekili bir küçük bahçe, tahta merdivenli, yüksek tavanlı, çalar saatli bir ev bıraktı, her pazar sabahı kiliseye giden, her pazar öğleden sonra koynuna giren kocayı bıraktı, şapka giyen komşu kadınları, sümüklü çocuklarını bıraktı, onların kocalarını, onların da kaz kızartmak hayatlarını bıraktı, kiliseyi bıraktı, çan seslerini, org seslerini, Noel şarkılarını bıraktı, kiliseden dönen çocukların attığı kar topuyla delinen camı tıkadığı sol memesini, yüreğini yağ tabakasıyla örten sol memesini bıraktı. Gitti. Gitti fabrika bacalarının, gemi düdüklerinin oraya, tramvaylarda herkesin birbirlerinin ayaklarına bastığı ve pardon demediği ve ne merhaba ne de günaydın demediği insanların oraya gitti, pazar günü öğleden sonraydı, akşamdı ya da, yollara düştü, arkada soluk menekşeler arasında katlanmış mektuplar bıraktı, gelin elbiseleri, duvaklar bıraktı.
Sizlerle Başbaşa dergisinde diyordu ki, bir kadın diyordu bırakmış kocasını, yavrularını, hem de Katolik bir kadın, bir köyü bırakmış, o kadar saygılı kişilerin yaşadığı ve güneyin en saygılı papazının vaaz verdiği köyü, kilise kadını, o köyün kilisesi kadını aforoz etmiş diyordu, aforoz etmiş yaaa, o kadınlar, sümüklü çocuklar, her pazar dayanılmaz şekilde erkekleşiveren kocalan hep bunu dinlemişler, pazar sabahı, papaz hep o kadını anlatmış, papaz Tante Rosa’yı anlatmış, kocası sanki köyün kahramanı, bütün şapkalı kadınlar, o pazar, Tante Rosa’nın kocasını kaz kızartmasına davet etmede yarış etmişler, elma pastalarını porselen tabağa doldurmada, daha daha doldurmada yarış etmişler. Kilise, papaz, koca, hizmetçi aforoz yarışı etmişler. Şimdi beklenen bir intihardır, bir uçurumdur, bir düşüştür. Şimdi beklenen bir kocakarının günah dolu bir hayatın sonunda sefilce can vermesidir. Yoksa şimdi beklenen günah çıkaramadan geberen bir günahkârın şen hayatı mıdır? Şimdi beklenen bir başarı, bir mutluluk mudur? Hiçbir şey midir yoksa, hiçbir şey midir? Gemi düdükleri, fabrika düdükleri, birbirinin ayağına basıp ne pardon, ne günaydın, ne merhaba demeyen insan kalabalığına karışmak hiçbir şey midir? Nedir? Bir pazar günü barışsever bir Katolik köyünde, Tante Rosa aforoz edilmişse bu nedir, beklenen son nedir?
6 notes
·
View notes
Text
Cankız, Keloğlan'a neden öyle söyledi?
Bu yazı büyük sözlerin yazısı değil arkadaşım. Sana hissimi anlatacağım. Neden 'bu kadarcık' kaldığımı. Ve 'bu kadarcık' kalmakla nasıl mutlu olduğumu. Hatta 'bu kadarcık' kalmaya razı olmayanların 'nasıl mutlu olabildiğini' anlayamadığımı. Evet. Ben mutluluğu da bir tür 'kanaat' biliyorum. Yahut da mutluluğu kanaatte arıyorum. Çünkü ellerim küçük. O ellere çok fazla "Daha yok mu?" sığmıyor. Avuçlarımı kapayabilmem için sığanla yetinmem gerekiyor. Hatta biraz cüretle şunu da iddia edebilirim: Avuçlarını kapamayı bilmeyen 'ne olduğunu' şaşırmıştır. İnsan avuçlarını kapayıcıdır. Yani ancak kapayabilirse mutlu olur. "Dua etmez!" anlamında söylemiyorum. Elbette daha güzel olmayı Allah'tan diler. Fakat avucundaki değişmezlerin de farkındadır. Onlarla da barışmış olmalıdır. Neden? Çünkü 'daha sonrakileri' Allah vereceği gibi 'daha öncekileri' de Allah vermiştir. Akıllı dilenci avucuna verilecek yeni altınlar hatrına cebindeki gümüşleri inkâr etmez. Nihayetinde altını da gümüşü de bağışlayan aynı sultandır. Evveline küsmek onu da küstürür. Arkadaşım. Bir sultandan yeni akçeler isterken geçmiş akçeleri kötüleyemezsin. Tahkir edemezsin. Küçük göremezsin. Sen de biliyorsun: Nankörlük sultanlığı gayrete getirmez. Ancak kalbini kırar. Alacaklarını azaltır. Kanaat neden gerekiyor? Öncelikle sanrılarının hakikati incitmemesi için gerekiyor. Tahayyülünün tahakkuku yıkmaması için gerekiyor. 'Daha güzel' aşkına 'güzeli' öldürmemen için gerekiyor. Seni arzularının zararlarından korumak için gerekiyor. Çünkü her tasannu bir doğallığın katilidir. İnsan, sınırlarıyla duvarlı tasavvurundan geliştirdiği kurgularla en büyük resmin kuşatılamaz kurgusuna sataşırsa, haddini aşmış olur. Kaderin en büyük resimdir. Muradınsa küçük bir resmi gösterir. Neden sevdin? Neden seni sevmedi? Neden kavuşamadın? Neden böyle oldu? Neden başka/güzel bir hikâyede varolamadın? Bu soruların yankıladığı oda teninle/tahayyülünle kapalıdır. Fazlasını göremezsin. Beğenmediğin ayrılık nakışıyla evrenin kilimi nasıl süsleniyor bilemezsin. Diline değdirilip çekilen şekerle sana ne tatlılar arattırılıyor kuşatamazsın. Bir kez tanıştırılıp sonra mahrum bırakılmakla ne zenginliklerin haberlisi kılındın sezemezsin. Öyle ya! Yüzler tebessüm ederken bazı kaslar kasılır/gerilir fakat o yüze bakanlar gevşer/rahatlar. Onların çilesi şunların rahatını netice verir. Nice zehirler vardır ehli onlarda şifa bulur. Kimbilir? Belki kavuşamamak varmaktan daha büyük berekettir. Hem bütün bu yazmalar/çizmeler de oradan başlar. Bir kez yarım bırakılan herkes o yarımlığı başka yerlerinden çoğaltılarak tamamlar. İnsanın bedeniyle yaşadığı âlemden aşkın yanları olduğunu en çok buradan anlıyoruz: Onun daha üstünde olduğunu sandığı âlemler kurguluyor. İzlediği bir filmi bile, eğer detaylarını beğenmezse, kafasında yeniden yeniden sonlandırıyor. Kavuşamamışlarla kavuşturuyor. Ayrılmışlarsa barıştırıyor. Ölmüşlerse diriltiyor. Evet. Bu onun yeteneği fakat hem de imtihanı. Neden imtihan? Çünkü kendisine aşkınlığını (belki gaybı) farkettirmek için bağışlanmış şu kabiliyeti 'gerçekliği baskı altına almak için' de kullanabiliyor. Keloğlan ile Ali Cengiz filminde sultanın kızıyla evlenmek için çabalayan Keloğlan'a Cankız'ın söylediği bir cümle vardır. Çok bilgece gelir bana. Hiç unutmam: "Nasibince sevin Keloğlan!" Hakikaten de her mutluluğun aktığı nehir burasıdır: 'Nasiple sevinmeyi öğrenmek.' Yani? Uyum. Nasip aslında uyumdur. Hayy'dan gelip Hu'ya giden varlık içinde, kendini o nehrin akışına bıraktığında bulacağın şeydir nasip, teslimiyettir. "Hiç kulaç atmazsın!" demiyorum. İlla atarsın. Çünkü bu imtihanda iradenin de payı vardır. Ama ellerini kanatanları da inatla tutmaya çalışmazsın. Senin olmayacağını anladığın anda 'olmayacaklarla' da barışırsın. Olmayacakları yaratan Allah için barışırsın. O güzeller güzelini sevdiğin için kudret elinden gelen herşeyle barışırsın. Tevekkül de aslında biraz budur. Büyük nehrin içindeki küçük akıntıların varlık coşkusunun amacının kendi iradeleriyle uyuşmadığı farkettiklerini kendi iradelerini o büyük iradeye teslim etmeleridir. Öyle ya! Küllî irade onundur. Nihayetsiz hikmet onundur. Zamanları aşkın biliş onundur. Doğrusu onun seçmeleridir. Hayır onun seçtiğindedir. Nehrin merhametli sahibi, bazen o küçük akıntıların istediklerini de verir, ama bazen de hikmeti iktiza eder vermez. Vermek de vermemek de nehrin hikmetine dahildir. Haksızlık değildir. Güzelliktir. Bir fotoğraf geliyor aklıma. Onlarca baloncuk havada uçuşuyor. Atmosferde bir renklilik var. Çocuklar şen. Büyükler şen. İnsanlar şen. Neden bu sevinç? Havayı balona hapsettikleri için. Çünkü değişik birşey yapmış oldular. Ülfete/sıradanlığa canları öyle sıkılmıştı ki, havayı bir yerlere hapsederek bundan bir nebze kurtuldular, neşelendiler. Ancak havanın tarafında durup bakınca insan farklı düşünüyor. Sen ne yaptın aslında orada? Göklerde özgürce dolaşan, çiçekten çiçeğe, ciğerden ciğere, nesneden nesneye koşan kuşçukları esir aldın. Sınırlandırdın. Eğer o hava moleküllerinin şuuru olsaydı senden şikayet edeceklerdi. Tıpkı özgür bir kuşu kafese hapsetmek gibi. İnsan hep 'kendince daha güzeller' kurgulayarak 'güzel'e zulmediyor. Hiçbir zulüm "Kötülük yapayım!" düşüncesinden çıkmıyor. Hatta kötülük yapanlar bile o kötülükle elde edileceğin bir 'daha güzel' olduğunu düşünerek kötülük ediyorlar. İntikamlarının dünyayı güzelleştireceğini sanıyorlar. Fakat her 'daha güzel' hırsı zaten seçeneklerden 'en güzel olana' karşı yapılıyor. Çünkü onu Alîm, Rahîm ve Hakîm olan Allah öyle irade ediyor. Mürşidim de bir yerde İmam Gazalî'den (r.a.) şöyle bir nakil yapmıyor mu arkadaşım: "Hasıl-ı kelâm, her muhibb-i dine ve âşık-ı hakikate lâzımdır: Herşeyin kıymetine kanaat etmek ve mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zira, mücazefe, kudrete iftiradır. Ve 'Daire-i imkânda daha ahsen yoktur!' olan sözü İmam-ı Gazalî'ye dediren, hilkatteki kemâl ve hüsne adem-i kanaattir ve istihfaf demektir."
1 note
·
View note
Text
Islamiyetin en güzel yönü, tanımadıgı halde, müslümanın müslümana ettiği DUA!
Gününüz hayırlı, cumanız mübarek, dualarınız kabul olsun!
#gurbet#yazılarım#cuma#insan#islam şaha kalkacak#son din islam#dua giden eller#duaya acılan kapı#selam dua ile
44 notes
·
View notes
Text
Ayrılık Sözleri
Kalp bir kez kırıldı mı, hiç kimseye aldırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. Belki mutluluğun sonu; ama huzurun başlangıcıdır bu.
Varlığımızla mutlu olamayanlar yokluğumuzla mutlu olsunlar ki, bi b.ka yarasın gidişimiz.
Aşk bir kelebek gibidir, peşinden koştukça hep senden kaçar. En iyisi bırak uçsun, hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna konsun.
Bir cümle olup sana dertlerimi anlatmak isterdim ama sen hep nokta olup beni susturdun.
Uzak durma bana mutlu olamıyorum sensiz asla güzel günlerin hatırına mutlulukları geri ver bana.
Mutlu iken söz verme, üzgün isen cevap verme, öfkeliysen de sakın karar verme… Yoksa üzende sen olursun üzülende.
Senin, çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara bere içinde olsun dizlerim, yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Gitmek istersin bazen gidemezsin. Her şey yolunda olsa bile. Her şeyin o olsa bile. Olmaz. Gitmen gerekse bile, gidemezsin.
Unutamam ki, beni hiç tanımamışsın, severken unutmak olmaz anlamamışsın, bunca yıl yalanmış aşkı bulamamışsın, yanı başımdaydın oysa çok uzakmışsın.
Yaralıyım senden ayrı kalalı, çok zoruma gidiyor başkasının olalı.
Giderken ardına bakma, yakışır bir veda olsun. Hayatımı mahvettin ama güzel roldü, helal olsun.
Üstada sorarlar sevgi mi nefret mi diye; Nefret diye cevap verir ve ekler: Çünkü onun sahtesi olmaz!
Kader olsam yazılsam alnına. Yar olsam kazınsam aklına. Ve “Dua” olsam, dökülsem dilinden. Sen “Amin” desen, O an kabul olsam.
Ben seni bir damla sudan kıskanırken; Meğer sen ne yağmurlarda ıslanmışsın.
Öyle seviyorum ki seni olmazsa olmazımsın yaşama sebebim her şeyimsin ama şimdi yoksun seni benden ayıran ne bu dünyada nede öbür dünyada gün yüzü görsün…
Hani bir Kelebek yakalarsın ya bakmak istersin; Elini açsan kaçacak sımsıkı tutsan ölecek, işte böyle bir şey seni sevmek.
Unutmak beni yormaz da unutulmak sana koymaz mi ?
Ne çıkar terk ettiyse, bırakıp ta gittiyse. Kolayı var arkadaş, sende ona gülersin onun yaptığı gibi başkasını seversin.
Sana o kadar kırgınım ki, seni bin parçaya bölsem yetmez. Ama kaybolacak bir parçana da gönlüm elvermez.
Varlığınla başlayan bir günün yokluğunla bitmesine alışamadım, aklımda olduğunun yarısı kadar yanımda olsaydın hiç sensiz kalmazdım.
Yalanlarla dolu hayatında tek gerçeğin bendim. Gerçeklerle dolu hayatımda da tek yalan sendin.
Ayrılıktan hemen sonra kendini; Başkasının kollarına bırakana “rezil” alkole bırakana “sefil” zamana bırakana ise “asil” denir.
Bana unut diyorsun mademki unutmak o kadar kolay sen onu unut ve bana dön.
Sustukça birikiyor içimde kelimeler, çığlık çığlığa söyleyemediklerim.
Her yürek sevebilseydi zaten adı yürek olmazdı ve her seven yürekli olsaydı aşk bu kadar basit olmazdı.
Beni sevdiğini sandığım hayalim en büyük kabusum oldu. Şimdi ben onu en tatlı rüyasından uyandıracağım.
Gözümde hasretin dinmez, yağmuru kadere el açıp seni dilendim. Bitirdin bendeki bütün gururu, yüz kızartıp senden seni dilendim.
Hayattaki en acı olay; Merhaba diyen ellerin, elveda diyerek ayrılmasıdır.
Sen benim adımı bile anamazsın artık. Bırak dost kalmayı sen benim düşmanım bile olmazsın.
Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında. Geriye hiçbir şey kalmayacak.
Bir kişiye gerektiğinden fazla değer veriyorsan; Ya onu kaybedersin ya kendini kahredersin.
Her şeyin öncesi ve sonrası yalan. Senden önce vardım belki ama senden sonra yokum inan.
Unutma! Nasıl sensizliği ben yaratmadımsa tadacağın bensizlikte benim eserim olmayacak.
Ayrılık vaktiyse duvarda çalan saatte, bir kilik vururuz yüreğimize. Ölümse soluyan ensemizde derin bir nefes çekeriz içimize. Çeker gideriz be gülüm kime ne.
Gidişinin hüznü gözlerimde, acısı yüreğimde kaldı, gel de dindir bu ızdırabı.
Gözlerin gözlerimde, ellerin ellerimde, aşkın içimde ve ruhun bedenimde olduğu sürece seni çok sevmeye devam edeceğim.
Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var. Seni anlamak da güzel, seni beklemek kadar.
Şimdi bir lades kemiği gibi ortadan ikiye böldük aşkı! Sakın bana dokunma hepsi aklımda!
Alsalar da şu yaşla dolu gözlerimi yerlerinden. Çalsalar da haberim olmadan seni kalbimden. Eğer unutacaksa bu can çıkmasın bedenimden. Ölürsem söyleyin mezarıma gelmesin o sevmeyi bilmeyen.
Bu son gidişim bir daha dönmem, bu son sevişim bir daha sevmem, bu son şanstı bir daha ölemem.
En mutlu gününde yanında yoksa, onunlayken bile onsuzluğu yaşıyorsan, bil ki terk edilmişsindir.
Hadi yüreğim ha gayret, hele sıkı dur hele sabret, başını eğme dik tut, bu bir rüyaydı farz et.
Rüyanda görüyorsan onu, özlemişsindir. Rüyanda görmek için yatıyorsan eğer, sevmişsindir.
Okuduğum her romanda bir kahraman oldum. Ama en çok kendi hikâyemde yoruldum.
Elveda dercesine bakan gözlerine; Eyvallah dercesine çeker giderim.
Hayatta seyirciler ve oyuncular vardır. Ben kuralları koydum, isteyen seyreder, isteyen oynar.
Ayrılıklar küçük sevgileri öldürür ama büyük sevgileri güçlendirir. Tıpkı rüzgarın mumu söndürüp, yangını güçlendirdiği gibi.
Bir romandın okuyup da bitiremediğim, bir hayaldin yalvarıp da hükmedemediğim, bir sendin merhaba deyip elveda diyemediğim.
Eğer inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen, gün gelir en sağlam yerinden kopar, canın yanar.
Dokunamadığın birini özlüyorsan, özlediğin kalbine dokunmuş çoktan.
Ne kadar çok seversen o kadar çok gider. Ve ne kadar çok özlersen bir o kadar daha gider.
Bana yol vermeyi düşünmeden önce, sana verdiğim yolda yürümeyi öğren.
Sen ve ben. Böyle bir yerde otursak, yanımda olsan, varlığını hissetsem yeter.
Konuşarak da anlaşamıyorduk, susarak da. Ben yazmayı tercih ettim, o hiç okumadı.
Masumiyetimi esaretimi al, varlığım koyarsa hayatımı al. Kal bir sigara içimlik daha kal, belki o zaman gitmezsin.
Nerede kaybediyoruz biliyor musun? O’na mesaj atıp cevap alamayınca, merak edip ikinci mesajı attığımızda.
Gelme çocuk! Benim denizimde yüzemezsin sen, kolların kısa kalır dalgalarıma, ölürsün çocuk! Bulaşma yalnızlığıma…
Bazen öyle konuşacaksın ki, karşındaki cevap veremeyecek. Bazen de öyle bir susacaksın ki karşındaki konuşmaya cesaret edemeyecek.
En kötüsü de başkalarıyla da seninle konuştuğu gibi konuştuğunu görmek olsa gerek. Özel olmadığını fark etmek yani.
Sevmiş miydin? Hayır. Peki yanaklarından süzülen yaşlar ne? Sevmiş olmam değil hala seviyor olmam.
Bugüne kadar gözyaşlarımı hak edecek bir insan görmedim. Ya benim gözyaşlarım değersiz ya da uğruna gözyaşı döktüğüm insanlar edersiz.
Her şeyi dağıttığım için üzgünüm. Sen toparla, yeniden bir hayat kurarsın. Ama benden bir başkasıyla, ben yokum artık.
Gönderdiğim mektubu okurken ağlama sakın. Senin bir tek gözyaşına kıyamam aşkım. Beni senelerdir ağlatıyorsun ama. Gözyaşlarım boşa değil içinde sen varsın.
Saçları benden güzelmiş ve gözleri. Uzunmuş boyu, öyle demişsin. Peki kalbi? Susmuşsun! İşte onu zor bulursun.
Ne yürek kaldı sana verecek nede inancım kaldı seninle bu yolda gidebilecek. Kızgınlıklarım içimde kor oldu, seni toprağa gömecek.
Bir ömür boyu seninleyim desende istemem artık. Çünkü ; Sen, rüzgarın coşturduğu bir toz bulutusun. Bugün bana esersin yarın ellere.
Gittin! Şimdi bir mevsim değil, bir hayat girdi aramıza. Ne sen dönebilirsin artık geriye, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Aldığım nefeste soluyordum da, verdiğim nefeste bulamıyorum seni ve iki nefes arası ne kadarlıksın işte onu bilemiyorum.
Sevmenin erdemi, aşkın görkemi, mutluluğun gözleri ve seni özlemenin hazzını yaşattın sevgili, yolun açık olsun.
Tek bir bakışla tutuşmaya hazırdım oysa. Düşlerinin mahpusunda bir ömür yatmaya. Hadi! Hazırım ‘yok olmaya’.
Yalnızlık üşümekse yalnızım, üşüyorum. Sensizlik uçurumsa tut kolumdan düşüyorum. Soru sorma cevabını bilmiyorum. Tek bildiğim şey, seni seviyorum.
Gidene bir not: Kapıyı kapatma gelenler var!
Ayrılığı yok etmez ölüm, kirpiğine rüzgar değse baktığın yere kan damlar gülüm. Baksan hazırım, tutsan uçarım, öpsen ölürüm yokluğundan gayrı. Bana ne etsen ölüm. Sana gelmediğim gün öldüğüm gündür gülüm.
Hey sana diyorum şehirli kız! Sen hiç akşam yatarken gözlerini evin tavanına dikip hiç kendi yazdığın sinemayı oynattın mı? İşte ben her gün seni düşünüp bir sinema oynatıyorum. Keşke benim sana verdiğim değerin yarısını sende bana verseydin. Belki o zaman baş rolde ben oynardım bir başkası değil.
Savaşmak yerine vazgeçtiyse, düzeltmek yerine gittiyse, bırak. Sevseydi gitmezdi. Yerini başkalarıyla doldurmuşsa, yokluğun acıtmıyorsa, bırak. Sevseydi yanardı. Sen ona doğru koşarken o duruyorsa, bırak. Yansaydı duramazdı. Sen ağlarken o gülüyorsa, sen ölürken o yaşıyorsa, bırak. Sevseydi dayanamazdı.
Gözyaşlarım kadar değerlisin; ama gözyaşlarım nasıl gözümden düştüyse şimdi sende öylesin.
#Ayrılık Sözleri Hazır#Ayrılık Sözleri Facebook#Ayrılık Sözleri 2017#Ayrılık Sözleri#Ayrılık Mesajları Kısa#Ayrılık Aşk Sözleri
7 notes
·
View notes
Video
İçeri Şehir ya da eski Kale Şehir Bakü’de geçer hikâye. Epeyce yürüdükten sonra, çınar ağaçlarıyla gölgelenen bir meydana geldiler. Meydanın karşısında eski tarihi bir konak vardı. Emrah, “İşte bu bina dayı seni tanıştıracağım insanlar buradalar şu anda, haydi gidelim bizi bekliyorlar.” dedi. Emrah’la dayısı Mürsel, konağın kapısına gelir gelmez daha kapıyı vurmadan kapı açıldı. Ev sahibi, Emrah’ı öz kardeşi gibi sarılıp öptü. Mürsel’e baktı. “Bu efendiyi bir yerlerden tanıyorum ama şimdi çıkaramadım” dedi. “Hele buyurun içeri girin konuşur tanışırız.” Konuklar içeri girip ev sahibinin çalışma odasındaki sedirlere oturdular. Mürsel, “Ben sizi tanıyorum” dedi. “Kars’ta, Sarıkamış’ta, Ardahan’da Kardeş Kömeği Derneğinden. Ben o zaman yüzbaşıydım. Yüzbaşı Mürsel Ahıska’lı Hasan Ağa’nın oğlu.” Bu vefalı adam eski dostunu karşısında böyle görünce çok üzülmüştü. “Hey gidi seneler hey” dedi. “İnsanları nasılda değiştiriyor.” İki koca adamda ayağa kalktılar birbirlerine hasret kalmış küçük çocuklar gibi sarıldılar. Emrah, sevinçle ikisini seyrediyor, başını sağa sola sallıyordu. İçi mutlulukla dolmuştu. Orada bulunanların hepsi hayatlarının bir dönemini, topraklarını, sevdiklerini çok uzaklarda bırakmış, bezgin, yürekleri sızılı ve yorgunlardı. Yinede her şeye rağmen eski dostlar birbirlerini bulmanın heyecanı içinde sohbet ettiler, yemek yediler, kahvelerini içerken; ev sahibi Üzeyir Bey, bir kitaba uzandı. Arap harfleriyle basılmış bu antolojinin sayfalarından birinin arasına kalem koymuştu. Okumaya başladı. Okuduğu şiir, Azerbaycan’ın İstiklal Şairi Ahmet Cevat’ındı. Üzeyir Bey durdu. Kıtayı bir daha okudu. Kâğıda çizdiği resme baktı. Sonra piyanonun üstündeki resme baktı. Taşbasması resim ona Türkiye’den gönderilmişti. Hamidiye’nin resmiydi. Türklerin gururu gemi, Sivastopul’u bombalayan, Yunan Harp gemilerini bombalayan gemi… Odada bulunanlar merak etmişlerdi. Üzeyir Bey, büyülenmiş gibi neye bakıyordu? Herkes ayağa kalkmış piyanonun üstündeki resme bakmaya başlamışlardı. Üzeyir Bey konuklarına “Bugün 8 Eylül” dedi. “Türk Ordusu bir aydan fazladır harp ediyor. Ordularımız İzmir’e yaklaştı diye yazıyor gazeteler. Tanrım sen kötü gün gösterme, ordumuzu muzaffer eyle, kalemizi koru” diye dua etti. Hep bir ağızdan amin dediler. Üzeyir Bey ayaktayken piyanonun tuşlarına bastı. Bir segâh nağme üstünde parmaklarını dolaştırdı. Sonra oturdu. Gözünü Hamidiye’den ayırmadan tuşlarda parmaklarını gezdirmeye başladı. Yüreğinden gelen coşkuyla Ahmet Cevat’ın mısralarını söylüyor nağmesini çalıyordu. Misafirler büyülenmiş gibi dinliyorlardı. Birden odanın kapısı tıklandı. Çalıp söylemeyi kesti. Gelen yabancı değildi. Can dostu arkadaşıydı. Yeni gelen dost misafir, oradakilerin buğulu gözlerini, titreyen dudaklarını görünce telaşlandı. Konukların ellerini sıkıp, hal hatır sorduktan sonra döndü merakla “Üstat ne oldu? İyi misin?" diye sordu. Üzeyir Bey, “Hiiç! Dostum iyim. Korkacak bir şey yok merak etme” dedi. Adam piyanonun başına geldi, notaya baktı, melodiyi içinden okudu, güfteyi görünce çok endişelendi. "Üstat böyle şeyler yazılır mı? Adamı sürerler, hapislerde çürütürler, belki de asarlar” dedi. “Evet! Dostum deliyim. Burada bulunanların hepsi de delidir. Vatanının, milletinin, namusunun delisi,” dedi. Bu cevabı alan misafir, odadakilere şöyle bir baktı. Hepsi gözlerini yere indirdiler. Cebinden çıkardığı, kırmızı boncuk üzerine ay yıldız işlemeli tespihini öptü. “Eh öyleyse ben de deliyim! Çal” Üzeyir Bey, bu şiiri bestelediğinden beri hayatının hiçbir döneminde böyle çalıp söylememişti bu eseri. Odadakiler de katılmıştı hep bir ağızdan üç dört kez çaldılar söylediler. Neredeyse sabah olmak üzereydi. Hiç birinin gözüne uyku girmiyordu. Türk Ordusu Yunan’ı önüne katmış kovalıyordu. İzmir’in kurtuluşu an meselesiydi. O sabah bir ara konağın önündeki meydanda bir hareketlenme olduğunu fark ettiler. Topluluk gittikçe kalabalıklaşıyor ve evin önüne doğru geliyordu. Halk bağırıyordu. Camı açıp dinlediler. ”Üz-ze-yir Beyyy! Gözümüz aydııınnnn!” Üzeyir Bey telaşlanmıştı. "Ne oldu? Niye bağırıyorsunuz sabahın bu saatinde?” Kalabalık, hep bir ağızdan haykırdı. “Telgraf geldi, ordumuz galabe geldi! Türk Süvarileri, İzmir’e girmiş, Yunan askeri kaçıyor! Onlar kovalıyorlar!” Odada bulunanların hepsi sevinç ve coşkuyla birbirlerini kutladılar, sarıldılar, kiminin gözleri dolmuş, elini yüreğinin üstüne koymuş, sevinç çırpıntılarını dinliyor. Kimisi de göz yaşlarını koyuvermişti. Üzeyir Bey piyanonun başına geçti, bir daha çaldı hep bir ağızdan okumaya başladılar. Dağ pınarlarının sesi gibi bir ses yayıldı odaya. Bu sadece bir türkü değildi, geceyi yaran ışık gibiydi. Yükselen notaların her biri yüreklere dokunuyordu. Mürsel, daha önce hiçbir şeyden ve hiçbir kimseden bu kadar etkilenmemişti. Bu adamın önünde diz çökmek, eline sarılıp öpmek istiyordu. Ama durdu, yanaklarından dökülen yaşları bastırmaya çalıştı. Emrah anlamıştı dayısının ne yapmak istediğini. Eğildi Üzeyir Beyin ellerine sarıldı ve öptü. Dayısına baktı. Mürsel memnun oldum der gibi gözlerini kırptı yeğenine. Onları bu derece etkileyen eser şuydu: Çırpınırdın Karadeniz bakıp Türkün Bayrağına Ah diyerdim heç ölmezdim düşebilsem ayağına Ayrı düşmüş dost elinden yıllar var ki çarpar sinem Vefalıdır geldi giden yol ver Türk’ün bayrağına İnciler dök gel yoluna sırmalar diz sağ soluna Fırtınalar dursun yana selam Türk’ün bayrağına Hamidiye ve Türk kanı hiç birinin bitmez şanı Kazbek olsun ilk kurbanı selam Türk’ün bayrağına Dost elinden esen yeller bana şiir selam söyler Olsun bizim bütün eller kurban Türk’ün bayrağına Hepsi birden eski, yeni birçok türkü ve marş hatırlayıp söylüyor yorulmak nedir bilmiyorlardı. Herkes eğleniyordu herkes sevinçliydi. Hepside çevrelerindeki bütün insanların en yakınları olduğuna yürekten inanıyordu. Başka türlü nasıl olabilirdi ki? Ahmet Cevat Bey, Azerbaycan milli marşının da yazarıdır.
17 notes
·
View notes
Text
Gitmiş olan Sevgiliyi Geriye Getirme Duası ve Büyüleri
Gitmiş olan Sevgiliyi Geriye Getirme Büyüsü ve Duası
Gitmiş olan Sevgiliyi Geriye Getirme adına yapılan büyü ve dua uygulamasında sevgi ve sevda ile alakalı tüm esmalar bir araya getirilmiştir. Bunlar atlanmadan doğru şekilde okunmalıdır.
Gitmiş olan Sevgiliyi Geriye Getirme
Gitmiş olan Sevgiliyi Geriye Getirme Giden sevgiliyi geriye getirmek adına yapılan büyü ve dua uygulamasında sevgi ve sevda ile alakalı tüm esmalar bir araya getirilmiştir. Bu esmalar bir iksir misali kişinin muradına kavuşmasına olanak sağlar. Yalnız uygulamanın doğru ve düzenli şekilde yapılması şarttır. Bu esmalar; - Ya Vedud - Ya Habib - Ya Şafi - Ya Tabib - Ya Cemil - Ya Kafi - Ya Şedidel Batşi - Ya Mukallibe’l- Kulub Giden bir erkeği ya da kadını geri döndürmek yolları arasında kullanılan bu esmaların anlamlarını bilmek gerekmektedir. Esmaların anlamlarını bilerek okumak uygulamanın tam anlamı ile yerine gelmesine olanak sağlar. Ye Vedud; Allah’ın muhabbet ve aşk ile iş yaptığını anlatan esmasıdır. Ya Habib; muhabbetin kök kısmından gelem sevgi anlamını ifade eden bir isimdir. Ya Şafi; bu esma şifa veren anlamını taşımaktadır. Yaralı bir kalbin şifaya ihtiyacı olduğundan dolayı kullanılır. Ya Tabib; bu esmada Ya Şafi esması ile aynı anlamı taşımaktadır. Geri döndürme adına ve aşk acısını dindirme adına kullanılır. Ya Cemil; dünyadaki tüm güzellikleri ifade eden bir isimdir. Ya Kafi; Allah’ın dünyadaki her şeye yettiğini anlatmakta olan bir esmadır. Ya Şedidel Batşi; sevgilinin kalbini sımsıkı şekilde kavramak anlamına gelmektedir ve Sevgiliyi geri döndürme için uygundur. Ya Mukallibe’l- Kulub; kalpleri evirip çeviren manası taşır. Sevgiliyi geri döndürme yolları içinde kalbi teşkil etmektedir.
Dualar Kaç Kez Okunur?
Sevgiliyi geri döndürme yolları kapsamında okunacak olan duaların ne kadar okunması ve nasıl kullanılması gerektiği bilinmelidir. Bu detaylar bilindiği sürece sevgiliyi geri getirme birkaç saatte bile tamamlanabilir. Bu Esmaların hepsi aynı sayıda okunur. Her bir esma 99 kez okunmalıdır. ayriyeten her bir esma okunmadan önce Ayetel Kürsi okunması ve namaz kılınması gerekir. Örnekleyecek olursak; Sessiz sakin bir ortama oturduktan sonra eller semaya doğru açılır ve ilk esma 99 defa okunur. Yapılacak olan içli bir okumanın ardından 7 defa Ayetel Kürsi okunur ve iki rekât hacet namazı kılınır. Diğer esmalar içinde aynı uygulama tekrarlanmalıdır. Okunacak olan tüm esmalar ve dualar en içten okunur. Bu sayede Allah yalvarış ve yakarışlarınıza daha yakın şekilde tanık olacaktır. Uygulamalara başlamadan önce mutlaka abdest alınması gerekir. Abdest sayesinde fiziki anlamdaki kirlerden arınmak mümkünüdür. Hatta gusül abdesti alınıp sevgiliyi geri getirme duası uygulanırsa daha makbul olacaktır. İşlemlerin tamamının uygulanmasında bu niyet olacağına canı gönülden inanılmalıdır. İnanmak dua işleminde en önemli detaydır. Bu işin olacağına inanmadan uygulamaları yapmak size vakit kaybetmekten başka bir fayda vermez. Bunun için öncelikli olarak canı gönülden istemek ve duaların okunmasında en içten okuma yapmak gerekir.
Sevgili İçin Yapılacak Duanın Sonu
Tüm Esmaların, duaların ve namazların abdestli şekilde okunup bitirilmesinden sonra sevgiliyi geri döndürme uygulamasını özel bir dua ile sonlandırmak gerekir. Bu duanın Euzü besleme ile okunması gerekir. Kişinin içinden 3 defa Euzü besmele çekmesi ve duaya bu şekilde başlaması gerekir. Okunacak olan dua; Sevgilimden ayrılmanın verdiği ızdırabının bu masum yüreğime yaşatıp benim bu ateş ile yanmaması ve daha olgun bir hale gelmemi isteyen Ey Yüce Rabbim! Bende biliyorum ki, ayrılık denen şey ölümden daha beterdir ve ben yine bilirim ki, beni imtihan etmek için ölümden daha kötü bir sıkıntı veren sensin. Yalnız bu ayrılık artık benim tahammül etme sınırlarımı aşmaya başladı. Sen öyle kadirsin ki, kullarına kendi gücünün daha üstünde bir yük yüklemezsin. Bu senin adaletine ters bir durumdur. Merhametinin ve adaletinin adına benim istediğim muradı bana ver. Tüm kalbimle ve içtenliğim ile yapmış olduğum sevdiğimi geri getirme duasını kabul eyle. Read the full article
#ayrılansevgiliyigeridöndürme#ayrılansevgiliyigeridöndürmeduası#ayrılansevgiliyigeridöndürmesözleri#ayrılansevgiliyigerigetirmesözleri#ayrıldığınsevgiliyigeridöndürmeduası#ayrıldığınsevgiliyigeridöndürmeyolları#ayrıldığınsevgiliyigerigetirmesözleri#eskisevgiliyigeridöndürmetelepati#eskisevgiliyigeridöndürmeterspsikoloji#eskisevgiliyigeridöndürmetotemi#eskisevgiliyigeridöndürmevefki#eskisevgiliyigeridöndürmeyolları
0 notes
Photo
"Allah'a mâlik olan neyden mahrumdur?Allah'a mahrum olan neye mâliktir?"hira'yı örümcek ağları ile örten rabbindir,ashab'ı kehfi uyutan da rabbindir. nefsine,benden uzağa git!diyecek olan ise,sensin beşeri.dua,dua,eller karıncalanmış;yıldızlar avuçta, gök parçalanmış." dediği necip fâzıl'ın.çünkü,allah tek sığınak,çünkü allah tek kapı.elbette dünyevî ve bâtın işlerinizde allah'a sığının.allah'a firar edin,allah'a koşun,bu dünyâ'da allah'a koşan,ahiret'de kapıda beklemez. yemin ederim allah'a giden yoldur,şiir. öyle ki kendine parası ile adam tutup "ölüm var yâ ömer" diye hatırlattıran bir ümmete,ölümü öldüren bir rabb'e inaniyoruz,elhamdülillâh. Selam ve dua ile m2017
7 notes
·
View notes
Text
Çocukken annemle sohbetlerini dinlerken, derdim ki, Anne sanki Hızır hocamız Allah ı c.c. Görmüş ve tanıyor gibi anlatıyor..
*EFENDİ HAZRETLERİMİZİN DAMADI RAHMETLİ HIZIR HOCAMIZ*
İmamlığı esnasında halkın seviyesine inerek sevecen, güleryüzlü, şakacı ve etkileyici üslubuyla kısa zamanda çevresinde bulunanların hayranlığına sebeb olur…
Sevenlerine hem dünya hem ahiret hususunda yaptığı konuşmalarıyla Çukurbostan camisinin cemaati hızla artmaya başlar.. Cemaat camiye sığmamaya başlayınca caminin genişletilmesi kararı alınır….
Kendi elleri ile çizdiği cami projesini kendi elleri ile inşa ederken, arkadaşlarından birisi ilave bölümün dikdörtgen olmasında ısrar eder. Ama Hızır Efendi camiyi girintili çıkıntılı yaptırır. Buna gerekçe olarak da:
*Tarikat ehli dervişler camide kuytu köşeler ararlar* buyurur..
Cami inşaatı tamamlanınca örülen duvarların uzunluğunu bizzat kendisi ölçer. Yevmiyesini almak için gelen ustaya kaç metre duvar ördüğünü sorunca 40 metre cevabını alır..
Hızır Efendi tekrar ölçmesi için usta gönderir. Çünkü kendisi 47 metre ölçmüştür. Duvarı tekrar ölçen usta bu hesabı doğrulayınca işçinin hakkı eksiksiz verilmiş olur….
Bursa Ulu camiinde olduğu gibi kendi görev yaptığı camide de su sesinin olmasını arzuladığı için iç kısma bir havuz yaptırır, hatta içine balık da koyar.. Bahçesini kendi elleri ile diktiği güllerle süsler ve hergün bakımını da kendi yapar…
Birgün yeğenlerinden birisi güllerden birini eliyle tutup kendine çekerek koklamak isteyince:
*Dur Gül öyle koklanmaz*
diyerek, Peygamber Efendimizin simgesi olan gülü iki avucunun içine aldılar ve eğilip koklayarak güle yakışan ince edebe işaret buyurdular..
Yakınlarından bir hafıza:
*“Hafızlık icazetini bana ver ben de sana üniversite diplomamı vereyim”*
diyerek hafızlığa olan özlemini ifade eden Hızır Efendi günde bir ayet ezberleyerek hafızlığını tamamlamaya çalışırdı…
*Eline tesbihini alıp zikretmeye başladığında görenleri özendirecek şekilde zevkle zikrederdi.*
Şeyhinin:
*Bu yolda kendini gizle*
tenbihine sadık kalarak manevi hallerini bir sır gibi saklar, kendini etrafındakilere sıradan bir hoca olarak tanıtmasını iyi becerirdi.
Bu sebeble üstadı bir gün şöyle buyurdu:
*Bu kapıda bazı hocalar manevi hallerini gizlemeyip aşikâr ettikleri için müritlerimizle bizim aramızda perde olmuş ve birçok ihvanın kaybedilmesine sebeb olmuştur. Hızır Efendi ise ihvan ile aramızda köprü olup birçoklarının kazanılmasına vesile olmuştur…..*
Bazılarının Efendi hazretlerinden sonra kendisini şeyhliğe namzet görmelerinden çok rahatsızlık duyar ve her vakit şeyhinden önce ve O'nun elleri ile kabre konulmak isterdi….
Cuma hutbelerinde ve son yaptığı hacda cemaatin huzurunda:
*Tavizsiz yaşayan zatın sohbetinden sonra ruhumu al ya Rab*
diyerek dua ederdi…
İrşat maksadı ile zaman zaman yurt dışınada giden Hızır Hoca efendi Almanyaya gittiğinde büyük bir coşku ile karşılanır.
Gür sakalı, beyaz sarığı ve temiz giyinişi ile temsil ettiği islama Almanlarda hayran olur..
Sohbet ilanı için gazeteye yazılan
*“Efendi Hazretlerinin damadı ve vekili”*
cümlesindeki *vekil* sözüne razı olmayıp silinmesini tenbih eder.
Misafir kaldığı evde yatağının hiç bozulmaması hane sahibine:
*“Ya hiç uyumuyor yahut da yatağını kendi elleri ile düzeltiyor”* dedirtirdi…
Ayrılacağı gün iki tane zarfın içine 300 markı gizlice koyarak
*“Efendi Hazretlerinin kerimesinin hediyesi”*
yazarak bir kenara bırakırdı.
Hocaları o ana kadar hep alan ve isteyen olarak tanıyan ev sahibi hiç beklemediği bu davranış karşısında oldukça şaşırır.
Şaka ve latifeyi şeriatın sevilmesi ve öğrenilmesi için ustalıkla kullanan Hızır Efendi etrafındakileri söz ve hareketleri ile sık sık güldürürdü..
Bir mecliste zengin biri kendisini çok cömert olarak anlatır. Hızır Efendi gizlice kalkıp bir çarşaf giyerek geri döner ve zenginden yardım ister. Zengin onu yanından kovup bir ekmek parası bile vermez.
Hızır Efendi üzerindeki çarşafı çıkarıp
*Sen bir dilenciye ekmek parası bile vermiyorsun. Nasıl cömert olabilirsin* der..
Cami cemaatinden berber Orhan abi diye bilinen birisi bayram yaklaşınca cemaate gelmeyi bırakmıştı.
Camide asılı gri bir cübbesi vardı. Namaz kılarken onu giyerdi. Hızır Efendi çok hisli bir insandı. Hemen şu şiiri yazıp Orhan abinin cübbesinin cebine koydu:
*EY SAHİBSİZ GARİP CÜBBE* *TERK EDİLDİN YANLIZ İPTE* *SAHİBİN ON GÜNDÜR TRAŞ EDİYOR* *SAYILI GÜNLER GELİP GEÇİYOR* *UNUTULDUN BAYRAM PARASI İÇİN* *ASILI KALDIN BU DOSTLUK NE BİÇİM*
Bu manada daha devamı da olan bu şiiri Orhan abi cüzdanında saklar ne zaman okursa ağlardı….
Cemaatten 5-6 kişi onu bir gece çiğ köfte yemeye davet etti. Onlar evde hazırlık yaparken yatsı ezanı okundu, ancak onlar hazırlıkları bitirelim diye cemaate gitmediler.
Hızır Efendi camide namazı kılıp geldiğinde ise bu arkadaşlar evde namaza durmuşlardı.
Hızır hoca sessizce çiğ köfte tepsisini alarak sokağa çıktı ve camiden çıkan cemaate dağıtmaya başladı.
*“Cemaatimden 6 kişi çiğ köfte cemaatidir, onların ikramıdır”*
diyerek herkese dağıttıktan sonra eve döndü .
Çoğu dağıtıldığı halde geri kalanlara da yetecek kadar bereketli olmuştu…..
Şehadetinden 2 ay önce hutbede üç defa üst üste şunu anlatmıştı:
*“ Bir hanımın efendisi vefat edip arkasında iki veya üç yetim kalırsa, o hanım yetimlerini yetiştirmek için saçlarını beyazlatırsa cennette benimle beraberdir”* *Buhari..*
Bunu anlatır sonra da hüngür hüngür ağlardı….
Zuhurat ve keramete hiç kıymet vermediği halde lüzumunda bunları açığa vururdu..
Hızır Efendi, Malatyanın Darende ilçesine emri bil maruf için gittiklerinde bir havuz etrafında istirahat ediyordu. Abdülmetin hoca şakayla karışık Hızır Efendiye havuzdaki balıkları göstererek:
*Hocam sen bizim kafile reisimizsin. Şu balıkların da bir reisi olmalı. Ona seslenseniz de yanımıza gelse* dedi…
Hızır Efendi ısrara dayanamayıp balıklara:
*“ Ey balıklar Ben Mahmut efendi hazretlerinin damadı Hızır. Şu anda ben bu cemaatin reisiyim. Sizinde reisiniz kimse çıksın şuracıkta önümüze gelsin* diye seslendi..
O anda arkalardan büyükçe bir balık çıkıp öne doğru gelip Hızır Efendiye bakmaya başladı..
Bu manzara karşısında cemaat hayrete düşmüş, Hızır Efendi ise mahcub duruşu ile tebessüm ediyordu….
*Dinin temizlik olduğunu kendine has bir üslubla dile getiren Hızır Efendi, sabunla elini yıkadığında sabunu da yıkar yerine öyle koyardı*
Cemaatine:
*“Lavaboda ağzınızı çalkaladığınızda ilk aldığınız suyu yutun ki yemek kırıntıları lavaboya dökülmesin* buyururdu..
Dünya onun gözünde bir bedenin sığacayı mezardan ibaretti.
Şehitlik mezarlığında bir mezarı olmadığı için çok üzüldüğünden başka bu dünyada gam çektiği hiçbir şey yoktu…
Sonunda çok istediği şehitliğide mezarı da genç yaşında elde etmiş, giderken geride bıraktığı sevdiklerine, bağlı bulunduğu asil yolun kendisine neler bahşettiğini öğreten temiz bir hayat hediye etmiştir….
Şeriatı tavizsiz yaşayan zatın pazar sohbetini dalgın dalgın dinledikten sonra kendisine vaat edilen şehadet rütbesini almak için İsmailağa camisine gelir..
İhvanın ders ve dertlerini dinledikten sonra kuşluk namazı kılmak için kıbleye döner ve bu son namazı olur.
Kulun Mevlaya en yakın olduğu o esnada hain eller vücuduna 7 el ateş eder. Kanlar içinde vücudu yere yığılır..
Sema ehli sofralarında ona da yer ayırırken ümmet bir hüzün yılını daha yaşar..
Ertesi gün Fatih camisi yüzbinlerin gözyaşlarına şahit olur.
Vefat ettiğinde şehitlik mezarlığına defnedilme arzusu sevenlerinden birinin ( Fevzi Başakın) kendi yerini bu şehide bağışlamadıyla yerine gelir…
Takvimler 17 Mayıs 1998 den itibaren sayfalarına yeni bir not düşer..
*36. Nakşi şeyhi Mahmut Efendinin damadı 55 yaşında İsmailağa cami şerifinde şehit edilmiştir….*
Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme her yönüyle benzeyen Efendi hazretlerimizin damadı da hz. Ali radıyallahu anha benzer bir şekilde şehit edilmiştir…
Şehadetinden birkaç ay sonra Şeyhi Efendi hazretleri Buharada Şahı Nakşibend hazretlerini ziyaret eder.
Manada Nakşibend hazretleri zuhur eder ve
*Hızır Efendinin ismi silsile-i şerifte okunsun*
diye tenbihte bulunur…
*Rabbim şefaatlerine nail eylesin*
1 note
·
View note
Text
Merhametle İlgili Şiirler, Merhamet Hakkında Şiir, Merhamet Konulu Şiirler
Merhamet etmek ile alakalı şiir sözleri Merhamet Allah merhamet edenlere merhamet eder Sen bütün canlılara karşı merhametli ol, Allah merhamet edenlere merhamet eder. Budur Yüce Allah’ın bize emrettiği yol, Allah merhamet edenlere merhamet eder. Merhamet olmayan kimseyi Rabbimiz dışlar, Merhametsiz kul zulüm yapar kul hakkı işler. Merhamet Yaradan’a iman etmekle başlar, Allah merhamet edenlere merhamet eder. İyiliğin değerini müslümanlar bilir, İyilik yapan kullar elbet iyilik bulur. Merhamet sahibinin gönlü yumuşak olur, Allah merhamet edenlere merhamet eder. Merhametli olan insanların yüzü aktır, Merhameti olmayanlara cehennem haktır. Merhametsiz kul Allah inancından uzaktır, Allah merhamet edenlere merhamet eder. Yusuf yanar isen Allah’ın aşkıyla yanın, Her daim Yüce Yaradan’ın adını anın. Bilhassa insanlara merhametli davranın, Allah merhamet edenlere merhamet eder. Yusuf Tuna Merhamet Neyim varsa alir eller Dali-gulu calar yeller Tasi-kumu surer seller Sen merhamet eyle Mevlam Gunler gelir, gecer gider Sevdiklerim birer birer Donmez yere gocer gider Sen merhamet eyle Mevlam Hayat bosa calistirir Acilara da alistirir Bala sirke karistirir Sen merhamet eyle Mevlam Damala sele biner gider Seller deryayi zengin eder Kul hakkini Mevla oder Sen merhamet eyle Mevlam Gocup giden kuslar gibi Yaz vermeyen kislar gibi Gozumdeki yaslar gibi Sen merhamet eyle Mevlam Suclamaya kil ararlar Dil degmemis kul ararlar Ates yoktur kul ararlar Sen merhamet eyle Mevlam insan denen alem saskin Dertlerim boyumdan askin Beni benden almis askin Sen merhamet eyle Mevlam Seven sevenlere dusman Fakir-zengin hepsi sisman Veren verdigine pisman SEN MERHAMET EYLE MEVLAM Ahmet Okur Kapında Dilenciyim ( Dua) Yoktan var edilen Aslı unuttu Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Sahte mutlulukla kalbi kuruttu Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Gökyüzünden rahmet yağar aleme Yeryüzünden şer yükselir sinsice Teraziden denge kalktı gizlice Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Veren sensin,alan sensin-ler gitti Muhabbet ve huzur düzeni bitti Aç nefisler birbirini katletti Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Gözler gördüğünü inkar ederken Sözler ar duymadan belin bükerken Özler köz misali riya ekerken Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Kurt havası inmiş hayat üstüne İs karışmış annenin ak sütüne Gölge düşmüş kralın şöhretine Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Can cana bakarken soğuk bakışlar Dünya için yalvarış,yakarışlar Açık eli kapatmış anlayışlar Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Çatlayan her katman kanlar içinde Samur kürklü kalpler darlar içinde Zevk veriyor yavaş,yavaş işkence Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Mabet bildim bir çatı arasını Hüsran ile sardım aşk yarasını Göz görmüyor sarıyı,karasını Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Vicdan düşmüş insanın sinesinden Uslanmadık feleğin sillesinden Medet umduk biz gibi birisinden Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Bin şikayet,binbir sitem,bir dilek Nerde doğru varsa onu Pir bilek Bel büküldü devrilecek bu direk Merhamet ey Şanı Yüce merhamet Cengiz Süslü Merhamet Eyle Benim senelerden beri çektiğim, Azmıdır güzelim,merhamet eyle Doğru söyle senin bana ettiğin, Nazmıdır güzelim,merhamet eyle Çözemedim gerçekmidir,alaymı Bumu senin aşkın,olacak şeymi? Vicdanına danış,sevdan üveymi? Özmüdür güzelim,merhamet eyle Doldurdun gönlüme tozu,dumanı İnsanın olmalı dini,imanı Bahara demiştin,vuslat zamanı, Yazmıdır güzelim merhamet eyle Aşkımız Mecnun’a,Leyla’ya eştir Cemalin gözüme sanki güneştir Sevdan yüreğim de yanan ateştir Sözmüdür güzelim merhamet eyle Binali gözümden yaşlar dökerim Kaderim böyleymiş boyun bükerim Otuz yıldır hasretini çekerim Tez midir güzelim merhamet eyle Binali Kılıç Merhamet Hakk’ın tecellisi, merhamet, Hislerin alisi, merhamet. İnsanlık ibresi, merhamet, Vicdanların sesi, merhamet. Çocuklara sevgi, merhamet, Yaşlılara saygı, merhamet. Sevginin bir eşi, merhamet, Şefkatin kardeşi, merhamet. Hastalara dua, merhamet, Duygulara şua, merhamet. Kimsesiz kimi, merhamet, Vicdanlar hakimi, merhamet. Yetimler babası, merhamet, Vahşetin tıpası, merhamet. Hayvanların hakkı, merhamet, İnsan hayvan farkı, merhamet. Barışta olmalı, merhamet, Savaşın kuralı, merhamet. Etmemişsen biraz, merhamet, Sana da olunmaz, merhamet… Ekrem Şama Merhamet Merhamet eyle insanlara Merhamet eyle hayvanlara Merhamet eyle bitkilere Merhamet eyle doğaya Merhamet et tüm yaratılanlara Yaşayan tüm canlılara Anana babana akrabana Allah ın tüm yarattıklarına Cafer İşler Merhamet eyle Gözümden yaşım süzülür Seline merhamet eyle Vermesem seven üzülür Gülüne merhamet eyle Figanı vermiş bülbüle Onunda çektiği çile Seherde yalvarır güle Dalına merhamet eyle Ayrılık başın belası Sevdadır aşkın karası Hasretin uzak arası Yoluna merhamet eyle Görmedim yazı baharı Bağıma eser rüzgarı Yaprağımı döktü harı Yeline merhamet eyle Sevgidir aşkın turası Elinde sevda asası Mecnunun Leyla sevdası Çölüne merhamet eyle Sevda dağ başında kardır Derde derman olan yardır Uğruna bir yanan vardır Külüne merhamet eyle Tuncay’ın tekdir niyeti Kara yerdir akıbeti Allah’ım koru milleti Kuluna merhamet eyle Tuncay Akdeniz
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN ve IZLESIN. Read the full article
0 notes
Text
Gün bugün, cuma bugün, ellerin semaya açıldığı gün bugün, duaların kabul olduğu gün bugün...
49 notes
·
View notes