#dini masallar
Explore tagged Tumblr posts
insanzee · 2 months ago
Text
Zavallısınız...
Tıpkı olmayan öte alem diye bir yerde yanma korkusuyla tapındığınız ilahınız gibi küfür, tehdit, hakaret edip korku salmaya çalışır, ama tanrınız gibi başaramaz, sadece huzur bozmaya çalışırsınız.
Hee, sizin ilahınızdan üstün bi özelliğiniz var ki, o da kahrolsun dediğiniz elin gavurunun porno sitesi olarak kurduğu tumblr de dincilik taslayıp benim gibi insanlara dinlerini savunamayıp engellemek.
İlahınız gibi başarısızsınız, zavallısınız.
Ne masal kahramanı mitolojik tanrılar'dan, ne saçma sapan mitolojik melek ve cinler'den ne de sizler gibi inandığı din'e bile uygun yaşamayan saçma sapan insanlar'dan hiç korkmuyorum.
Ölüm mü? Ondan hiç korkmuyorum çünkü yaşamaktan daha kolay olduğuna eminim..!
En üzüldüğüm iki şey, bu çağ da bu milletin bu kadar cahil olması ve sizler gibi aynı din ve tanrıya inanan sevdiklerimin üzülüyor olması.
Ama olsun, tanrınız Allah tevbe 23 gibi ayetlerle yuvamı yıkıp eşimden çocuklarımdan ayırdığı gibi burada da sevdiğimden, dostlarımdan ayırır, ben buna hazırım, alışkınım.
O ve siz karşıma çıkmaya hazırmısınız?!!
23 notes · View notes
fdthrd1 · 2 months ago
Text
TÜRK HİKAYE GELENEĞİ VE DESTANLARI:
HALK HİKAYESİ: Hikâye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikâyeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir. Türk edebiyatı verimleri içinde 16.asırdan itibaren görülmeye başlanan, genellikle aşıklar tarafından nazım-nesir (şiir-düz yazı) karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere karşı anlatılarak nesilden nesile intikal eden, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikâyelerdir.
Tumblr media
HALK HİKAYELERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
Türk edebiyatında bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikayeleridir.
Genellikle aşk konusunun işlendiği halk hikayelerinde zaman zaman kahramanlık konularıyla dini konuların işlendiği de görülmüştür.
Nazım – nesir karışık olarak anlatılan bu hikayelerin gelişip yayılmasında saz şairlerinin önemli bir fonksiyonu vardır.
Konuları Bakımından Halk Hikayeleri
Aşk Hikayeleri
Kahramanlık Hikayeleri
Aşk ve Kahramanlık Hikayeleri
Halk hikayeleri sınıflama:
Destanlar ve Destanımsılar
Tarihler ve Menkıbeler
Aşk Hikayeleri
Masallar, Fıkralar ve Efsaneler
Halk Hikayelerinin İçerik Özellikleri
Aşk Konulu Halk Hikâyeleri
Tahir ile Zühre
Ercişli Emrah
Aşık Garip
Tumblr media
Kahramanlık Konulu Aşk Hikâyeleri
Köroğlu
Kaçak Nebi
Aşk ve Kahramanlık Konulu Halk Hikâyeleri
Kirmanşah
Şah İsmail
TÜRK DESTANLARI:
1. Destan: Toplumu geniş ölçüde ilgilendiren olayları konu edinen 8-11 heceli dizelerden oluşan ve kıta sayısı yediden yedi yüze kadar varan anonim veya bireysel halk şiirlerine destan denir.
2. Destan: Milletlerin yaşadıkları tarihî olayların efsanevî ve mitolojik unsurlarla yoğrularak oluşturduğu millî karakter taşıyan uzun manzum eserlerdir.
Destan Türüne İlişkin Bazı Önemli Hususlar
Destanlardan tarihî kaynak olarak faydalanılabilir.
Destanlar, mitlerden sonra en eski ikinci tür olarak kabul edilir.
Destanlar, kutsal anlatılar değildir.
Epik destan geleneğine göre anlatı hemen başlayıp hemen bitmez.
Anlatı durağanlıktan coşkunluğa doğru bir seyir izler.
Anlatı yeniden durgunluğa ulaşarak son bulur.
Yeryüzündeki en eski epik destan geleneği, Türklere aittir.
Tumblr media
İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ TÜRK DESTANLARI
1.Yaratılış Destanı
2.Saka Destanları a. Alp Er Tunga Destanı ( İ.Ö. 7. yy) b. Şu Destanı ( İ.Ö. 4. yy)
3. Hun-Oğuz Destanları a. Oğuz Kağan Destanı ( İ.Ö. 4. yy) b. Attila Destanı
4. Göktürk Destanları a. Bozkurt Destanı ( İ.Ö. 2. yy) b. Ergenekon Destanı (7-8. yy)
5. Siyenpi Destanı
6. Uygur Destanları a. Türeyiş Destanı (8-9. yy) b. Göç Destanı (8-9. yy)
İSLAMİYET SONRASI TÜRK DESTANLARI
Manas Destanı (8-9.yy)
Cengiz Han Destanı (13.yy)
Satuk Buğra Han Destanı (13.yy)
Danişmend Gazi Destanı (11.yy)
Köroğlu Destanı (16.yy)
TÜRK EFSANELERİ:
Sözlü kültür ortamında yaratılan ve sözlü edebiyat geleneğinin bir türü olan efsanenin en yaygın olarak kabul gören tanımı “gerçek veya hayalî muayyen şahıs, hâdise veya yer hakkında gerçek olduğuna inanılarak anlatılan hikâye” şeklindedir.
Efsanelerin Özellikleri (özet bilgi)
Efsaneler çoğunlukla olağanüstü olayları, insanüstü güçleri ele alır; olayları gerçekten uzaklaştırarak anlatır.
Efsanelerde kısmen kutsiyet vardır.
Anonim halk edebiyatı ürünleridir.
Günlük konuşma diliyle yazılır.
Dinî motiflere ve tarihten izlere çokça rastlanır.
Halk edebiyatına ait başlıca efsaneler şunlardır:
Karacaoğlan Efsanesi
Şah-ı Meran (Şahmeran)
Yabangülü (Ege’de Bir Çingene Efsanesi)
Karacadağ
Pamukkale Travertenleri
Anavarza Efsanesi
Sarıkız Efsanesi …
Tumblr media
Türk Menkıbeleri:
Din ulularının ya da tarihe geçmiş yiğit kimselerin olağanüstü, yüce yanlarını anlatan, dilden dile yayılıp gelen öykü.
Türk Masalları :
Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir.
Tumblr media
Cevap:C
1 note · View note
meriheyolculuk · 2 months ago
Text
Hep uzaklara gitmek istemişimdir, farklı kültürlere, farklı coğrafyalara, yaşam oburu olduğum için sevgili Sevgi Soysal gibi yeni kapıları açmak gerektiğine inanırım, sanırım bu merak, bu görme öğrenme isteği yaşama sıkı sıkıya sarılmamı sağlıyor. En son Katmandu kapıları girdi yaşamıma, meğer hala açılacak kapılar varmış, ardında heyecanla açılmasını beklediğim kapılar çıktı karşıma. Tümüyle farklı bir kültür, her kapıda taze bayat mutlaka çiçek var ahşap işçiliği müthiş, inanılmaz heykel gibi kapılar var, en sık ahşap, arada bir altından yapılmış kapılar var. Sadece kapı değil, tüm mimari detaylarda aşırı süsleme var. Meğer bu mimarinin bir adı varmış, geleneksel Nepal mimarisine Newar mimarisi deniyormuş, bu bölgede yaşayan halkın ismiyle anılan mimaride taş, ahşap ve tuğla malzemelerle oluşturulan yapılar malzemenin kullanım şekli ve süsleme işçiliği öne çıkmakta.
Bu yapılar, bir dini ibadet sistemi, bir kült ile bağlantılı olup eserlerin kökenleri Hint kültürüne dayanmakta, Budizm ve Hinduizm’den beslenmektedir. 2015 yılında yaşanan büyük depremde ayakta kalan eserler mimarlık ve kültür tarihi açısından önem taşımakta. Unesco tarafından Katmandu Vadisi Dünya Kültür Mirası listesine alınmış. Süslemelerde Brahma, Şiva, Durga, Vishnu gibi tanrı ve tanrıçalar, ölüme ilişkin figürler, yılan, Brahma’nın gözü, Buda’nın gözü, güneş, aslan, çiçek ve bitki motifleri gibi Hinduizm ve Budizm kültürlerinin mitolojik figürleri yer almakta. “Kath” ahşap ve “mandi veya mandon”, bir yapı, ev veya tapınak anlamına gelmekte. Yani Katmandu’nun anlamı ‘ahşap şehir”.
Katmandu, Cat Stevens’ın şarkısında dediği gibi “Katmandu I’ll soon be seeing you and your strange bewildering time will hold me down” , zamandan bağımsız bir şehir.
1960 larda mistik bir yolculukmuş Katmandu, çiçek çocukları akın akın gitmiş, amaç Nirvana ya ulaşmakmış. Ama ben gördüm ki Nirvana’ya ulaşmak için taa oralara gitmeye gerek yokmuş, ben zaten Nirvana’ya ulaşmışım.
Yine de ben Katmandu’yu çok sevdim. Yolunuz düşerse gidin derim, orada kapıların ardında müthiş masallar var, inanılmaz bir kültür, mimari zenginlik, renk var, mutlaka gitmeye değer.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
edebiyatiturk · 5 months ago
Text
4 yaş dini masallar
4 Yaş Dini Masallar: Çocuklar İçin Eğitici Hikayeler Çocuklar, hayatlarının erken dönemlerinde birçok kavramı keşfederken, bu süreçte onların zihinsel ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunmak oldukça önemlidir. Dini masallar, bu dönemde çocuklara hem eğlenceli hem de öğretici hikayeler sunarak, onlara ahlaki değerler aşılamak için etkili bir araçtır. Bu yazıda, 4 yaşındaki çocuklar için uygun…
0 notes
onderkaracay · 3 years ago
Photo
Tumblr media
#önderkaraçay #siyasi #dini #masallar #uyutulmuş #toplumlar #şiir #kitap #sanat #üretim #akıl #bilim #direnişin #sembolü #olmuş #olanlar #tarafından #kurtulabilir https://www.instagram.com/p/CXAF2blIY3P/?utm_medium=tumblr
6 notes · View notes
emoshdesignart-etsy · 6 years ago
Text
Gerçek arkadaşlık bu olabilir mi?
Tumblr media
4 notes · View notes
mantikutayr · 3 years ago
Photo
Tumblr media
hinduizm'de kutsal metinler ana olarak iki kategoriye ayrılmaktadır . şruti (veya sruti veya shruti) , "işitilen" ve smriti ise "hatırlanan" anlamına gelmektedir:
şruti
1- vedalar  1.a- samhita: rigveda, yajurveda, samaveda, atharvaveda 1.b- brahmanalar: ritüeller hakkında vedalara yazılmış açıklayıcı yorumlardır. 1.c- aranyakalar:  felsefi ve mistik bir yapıda sembollerin anlamlarının açıklandığı metinler. 1.d- upanişadlar: hindu dini ile ilgili felsefi açıklamaların olduğu metinler.  veda'ların son bölümünü oluşturur.
smriti
1- sutralar : atasözleri ve özdeyişlerden oluşan metinler. 2- mahakavyalar : destanlar 2/1- mahabarata 2/a- bhagavad Gita : mahabarata destanının en önemli ve değerli bölümü kabul edilir. 2/2- ramayana 3- puranalar : efsaneler ve masallar 4- agamalar-tantralar : çok farklı konularda pratik bilgiler (tapınma rehberi, yoga metotları, tapınak inşası, evrenin ilkeleri ve yaratılması vb.) veren metinler. 4/1- agamalar  4/a- vaishnava agamaları 4/b- saiva agamaları 4/2- tantralar 4/2.a- sakta tantraları
‘’upanishad sözcüğü, upa (yakın) ve sad (oturmak) sözcüklerinin bileşiminden oluşur ve bundan da upanisadların (gerçeğe, ustaya) 'yakın oturanlar', yani yalnız eriştirilmişler için gizli bir öğreti olduğu anlaşılır. upanisadlar'a vedanta da denir.’’
‘‘upanishadlar, eski hintlilerin yaşamı ve ölümü, ölümden sonrası, tanrıyı ve evreni açıklamaya çalıştıkları, bu bağlamda birçok soruya el attıkları felsefe ve teoloji metinleridir.’‘ 
‘‘bu, dünyadaki en iç rahatlatıcı ve insanı yücelten eser olsa gerek. yaşamımın tesellisi o oldu, ölümümün de o olacak.’‘  schopenhauer
7 notes · View notes
ateist · 5 years ago
Text
Dini Masallar
Mesela Cinler yoktur. Ama koşulsuz şartsız varlıklarına inanırsınız :) Özellikle de define kazıları yalanları en ilgimi çekendir. Böyle gizemli, cinli define yerleri varsa gelin bitlikte kazalım :P Size %1000.000 yalan attığınızı ispat edelim :D
2 notes · View notes
erol25030 · 3 years ago
Video
youtube
İslam Menkıbeler ve Masallar Dini Değildir, Delil ve İstişareyi Emreder
0 notes
olumsuzsozler · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Samuel Langhorne Clemens (1835-1910) Daha çok takma adı Mark Twain olarak bilinir, Amerikalı mizahçı, satirist, roman yazarı, yazar ve öğretmen. Tom Sawyer'ın Maceraları adlı ünlü çocuk romanının yazarıdır. Vikipedi
Mark Twain Sözleri 2: (1835-1910)
Para Tanrı'dır. Mark Twain
Gerçek sarı tehlike: Altın. Mark Twain
İnsan ırkı bir korkak ırkıdır. Mark Twain
Zor zamanlar güveni öğretir. Mark Twain
Genç ölen iyiler değil, şanslılar. Mark Twain
Gerçek mizah bilgelikle doludur. Mark Twain
Karşılaştırma, neşenin ölümüdür. Mark Twain
Vicdan, insanın ahlaki ilaç sandığı. Mark Twain
Hiçbir kanıt bir aptalı ikna edemez. Mark Twain
İlerleme kaydetmenin sırrı başlamaktır. Mark Twain
Gençliğin gençlere harcanması çok kötü. Mark Twain
Meşgul olmak insanın tek mutluluğudur. Mark Twain
Sahip olduklarıyla yetinmek; zenginlik budur. Mark Twain
Cennette puro içmek yasaksa, gitmeyeceğim. Mark Twain
Hak etmeyen insanlara asla doğruyu söyleme. Mark Twain
Eğer bir Tanrı varsa, o kötü niyetli bir hayduttur. Mark Twain
Hataya düşmemek için gerçeğe sıkı sıkıya sarılın. Mark Twain
Düşünebildiğimiz ve inandığımız şeyi başarabiliriz. Mark Twain
İnanç, doğru olmadığını bildiğin şeylere inanmaktır. Mark Twain
Sıradan bir insan beladan ve tehlikeden hoşlanmaz. Mark Twain
İki tür konuşmacı vardır: gergin olanlar ve yalancılar. Mark Twain
İnsan, insanı yaratmış olsaydı, yaptığı işten utanırdı. Mark Twain
Bir erkeğin cennette en çok özlediği şey arkadaşlıktır. Mark Twain
Çoğunluk Vatanseverliği, geleneksel Vatanseverliktir. Mark Twain
Cesaret, korkunun yokluğu değil, ona hakim olmaktır. Mark Twain
Ölüler dışında hiç kimsenin konuşma özgürlüğü yoktur. Mark Twain
Elbette ilk dini icat eden eşek, lanet olası ilk eşek olmalı. Mark Twain
İncil bir masallar ve gelenekler yığınıdır, sadece mitolojidir. Mark Twain
Bütün hayvanlar arasında yalan söyleyen tek kişi insandır. Mark Twain
Çoğu erkek 27 yaşında ölür, biz onları 72 yaşında gömeriz. Mark Twain
Hiçbir Tanrı ve hiçbir din alay konusu olmaktan kurtulamaz. Mark Twain
Muhafazakarlık, ölü radikallerin kör ve korku dolu ibadetidir. Mark Twain
İnsan, din tarafından heyecanlanmadığında yeterince naziktir. Mark Twain
İnanç, bilmediğini bildiğine inanmaktır' diyen okul çocuğuydu. Mark Twain
Bir bankanın borç vereceği tek kişi, ona ihtiyacı olmayan kişilerdir. Mark Twain
Hayatımın çoğunu hiç olmamış şeyler için endişelenerek geçirdim. Mark Twain
Yağmur için dua etmeden önce hava tahminini okumak en iyisidir. Mark Twain
İncil harika bir kitaptır; onunla istediğiniz her şeyi kanıtlayabilirsiniz. Mark Twain
Kitaplarım su gibidir; büyük dahiler şaraptır. Neyse ki herkes su içer. Mark Twain
Tanrılar akıl için ödül vermez. Şimdiye kadar hiç ilgi gösteren olmadı. Mark Twain
Bir insan inandığı için kiliseye kabul edilir ve bildiği için dışarı çıkartılır. Mark Twain
Her şeye gücü yeten bir Tanrı olsaydı, her şeyi iyi yapardı, kötüyü değil. Mark Twain
Önyargının olduğu yerde her zaman düşüncelerimizin rengini değiştirir. Mark Twain
Beni rahatsız eden İncil'in anlayamadığım kısımları değil, anladığım kısımlarıdır. Mark Twain
Tanrı cömert bir el ile herkese sevgiyi döker ama intikamını kendi başına saklar. Mark Twain
Soran kişi beş dakikalığına aptaldır, ama sormayan sonsuza kadar aptal olarak kalır. Mark Twain
Tanrı Anayasa'nın dışında bırakıldı, ancak ülkenin madeni paralarında ön koltuk verildi. Mark Twain
Pek çok insan akıl yürütme yeteneğine sahiptir, ancak hiç kimse onu dini konularda kullanmaz. Mark Twain
Vatanseverlikten bahsetmişken, bu nasıl bir ahmaklıktır; her zaman bir soygunu anan bir kelimedir. Mark Twain
İnsan doğası her yerde aynıdır; başarıyı tanrılaştırır, yenilgiyi küçümsemekten başka bir şeyi yoktur. Mark Twain
Ölüm korkusu, yaşam korkusundan kaynaklanır. Dolu dolu yaşayan bir adam her an ölmeye hazırdır. Mark Twain
İyilik yapmak asildir. Başkalarına iyilik yapmalarını söylemek daha da soylu ve çok daha az zahmetlidir. Mark Twain
Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmeyebilir ama çok yakından incelenen hayat hiç yaşanmayabilir. Mark Twain
Hiçbir kilise mülkü vergilendirilmez ve bu nedenle kâfir, ateist ve dinsiz adam, açığı kapatmak için vergilendirilir. Mark Twain
Mukaddes Kitabın Tanrısına güvenmek, öfkeli, intikamcı, azılı ve her zaman kararsız ve değişken bir efendiye güvenmek demektir. Mark Twain
Hiçbir şey benimle aynı fikirde değil. Kahve içersem hazımsızlık yapar; eğer şarap içersem, bana gut verir; kiliseye gitsem dizanteri yapar. Mark Twain
Bir keresinde Hartford'daki bir akıl hastanesinin mahkumlarıyla konuşmuştum. Aptallarla binlerce kez konuştum ama delilerle sadece bir kez. Mark Twain
Bu insanların Tanrısı, onlara İncil'deki heykellerin hiçbirine saygı duymadığını milyonlarca davranışla göstermiştir. Her birini kendisi, zina ve hepsini bozar. Mark Twain
Paçavralar, sefalet, yoksulluk ve pislik, [Müslüman'ın] varlığını gösteren işaret ve semboller, hilal bayrağının kendisinden daha kesin olarak hüküm sürmektedir. Mark Twain
Kuran Müslümanların içki içmesine izin vermez. Doğal içgüdüleri onların ahlaklı olmalarına izin vermez. Padişahın sekiz yüz karısı olduğunu söylüyorlar. Bu neredeyse iki eşliliğe tekabül ediyor. Mark Twain
İçinde konuşan hayvanlar, büyücüler, cadılar, iblisler, yılana dönüşen sopalar, yanan çalılar, gökten düşen yiyecekler, su üzerinde yürüyen insanlar ve türlü türlü büyülü, absürt ve ilkel hikayelerin olduğu bir kitaba inanıyor ve bunu söylüyorsunuz. yardıma ihtiyacı olan biz miyiz? Mark Twain
Tanrı yok, evren yok, insan ırkı yok, dünya hayatı yok, cennet yok, cehennem yok. Hepsi bir rüya, grotesk ve aptalca bir rüya. Senden başka hiçbir şey yok. Ve sen sadece bir düşüncesin - serseri bir düşünce, işe yaramaz bir düşünce, boş sonsuzluklar arasında kimsesiz dolaşan evsiz bir düşünce! Mark Twain
https://i.resmim.net/OCXck.gif
youtube
1 note · View note
ucanhali · 7 years ago
Text
Masal Türünün Özellikleri
Masallar tamamiyle hayal gücü ürünüdür. Gerçekle organik bir bağ söz konusu değildir.
Mensur bir yapıya sahiptir. Nazım-nesir karışık olan masal örnekleri de vardır.
Sunduğu evreni inandırıcı kılma gibi bir kaygı söz konusu değildir.
Masallar, meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken, yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur. Masal, anonim bir türdür.
Masallarda genellikle iyilik - kötülük, doğruluk - haksızlık, adalet - zulüm, alçakgönüllülük - kibir... gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.
Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir. Mekan adı olarak genellikle "Hint, Yemen, Kaf Dağı, Çin, Maçin" kullanılır.
Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi (-mişli geçmiş) kullanılır.
Anlatım kısa ve yoğundur.
Masal kişileri her tabakadan seçilebilir. Masallarda cinler, periler, devler de rol alır.
Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir.
Masalların çoğu " bir varmış, bir yokmuş" ya da " evvel zaman içinde, kalbur saman içinde" gibi ifadelerle başlar. Bunlara tekerleme ya da döşeme denir. Tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir. Türk masallarında dilek bölümü "Onlar ermiş muradına .. " ya da " gökten üç elma düştü." biçiminde başlar.
Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez.
1 note · View note
felsefi-aforizmalar · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Nasıl bir dünya tasavvur ediyorlar? Nasıl bakıyorsan öyle yorumlarsın. Ya iyi güzel Yada Kötü? Üçüncü bir yol var mı? Para kalkıyor. Sınırlar Kalkıyor. Herkes Dünya vatandaşı oluyor. Yeryüzünü Cennete dönüştürüyoruz. Ahiret inançı dinler çöktü. Hepsinin bir kurgu seneryo olduğu ortaya çıktı. Tanrılar öldü. Artık Yöneticileri siyaseti Poltikayı Mafyayı çalışmadan para kazanmayı kaldırıyoruz . Hiç bir kurum güç kişi sorgulanmaz değildir.   Herşey açık olacak. Artık güclülerin tarihi masalı çöpe gidiyor. Gerçekler ortaya dökülüyor görsellik ile arşivleniyor. Bilgi bilinç Çağı yalanların masalların devri kapandı. Tiranlar zorbalar diktaların sonunun geldiği tarih.... Şu an sen zaten kölesin. Özgür olmayı cefadan, Acıları mutluluktan sayıyorsun. Birde benim gibi düşün... Hayal dahi edemiyorsun, çünkü; Paranın, gücün kulusun. Mantığın yanık, aklın çökük. Akıllı sistemi kullanıyorsun ama dışlıyorsun. Gelişmeler sizin gibilere rağmen "bilim" ilerler  ve çareler arar çözümler üretir Sizin gibi tenbel olup dışladığından bir salgının gitmesi için aşı aramaz İnsanlık geri doğru değil, ileri doğru güzele, erdeme doğru yaşar. Yanlış ne doğru ne? Henüz aklını, mantığını bulamayan, insanların yaşadığı animal, histerik, duygusal, düşünceden yoksun, yok oluşları mı? Sinik, sönük, pısırık, bir masallar manzumesine boyun egmiş, zavallı kurbanlıklar mı? Secim sizin; "Celladına aşık olmakda var, sizler hayali tanrıları olan insanlar hayali düşman üretmekte pek de mahirsiniz.. Korkularınız sizi yönetiyor. kaygılısınız, paranın kulu kölesisiniz, ama bunun farkında değilsiniz. Kişilere, putlara, taşlara, tapıyorsunuz. Ama asla sorgulamıyor, düşünmüyorsunuz. İftira atıyorsunuz. "YALANA"  iman ediyorsunuz "masalları" gerçek sanıyorsunuz. Çünkü; sanrılarınız yıkılsın istemezsiniz, alıştınız ama uzak değil, bu ezberleriniz bozuluyor, tanrı ve o putlarınız yerle bir oldu bunu bu günlerde herkes hatta, tüm dünya gördü tanık oldu. Kabe güvenli yer diyen kur'an pratikde güvensiz olduğunu yaşadık gördük. Orada neden kalmadı bu kadar inançlı insan? evlerine kaçıp ölümden EVLERE sıgındılar. Hani güvenli yerdi kabe ne oldu çöp.. ! Düşün sorgula aklını önce kaybet ki; sonra bulasın kendi özüne düşman, tarihine, atasına, diline düşman, arap yalanlarını eziklikten korkudan kabul etmiş arap seviciliğinden başka bir şey değiller. Bari şunu okuyup anlamış olsaydılar nerede? O  da yok Çok inan, ama hiç bilme çok koru kork, ama hiç öğrenme.. Bu nasıl inançsa? ömrünü korku içinde geçiriyorlar.! Bu dönemde bitti kapandı Mecbursunuz Ya Bilinç çağına ayak uydurursunuz.. Yada yok olursunuz böyle böyle.. Bazıları Korkudan ölecek , Ölüyorda gerçekleri görmek istemiyorlar . Cehalet insanın aklını nasılda körletiyor dünya bu testi veriyor . Ya insanlık yazanacak yada yok oluşunu kendisi izliyecek tanık olacak yalanın bir işe yaramadığını masalın kocaman bir yalan olduğunu dinlerin fayda değil sadece tanrılık rolü kapan sahtekarların işine geçiçi olarak menfaat sağladığını gördüğü halde her türlü güzel gelişmeden nefret eden korkan kaçan düşünmekten aciz zavallılar topluluğu sürüleştirilmiş evcilleştirilmiş bir zihniyet. Kafasını kuma sokmuş, Kitaba, bilgiye, düşman, teknolojiye, sanata, Eylenceye, düşman sinamaya düşman, tiyatroya düşman, resime düşman, bir yaratık ürettiler. Bu nesil şehvetperettir. putperesttir. tenbeldir korkak ve kaygılıdır, aklı dışlar, duygusaldır,  hisleriyle hala anımal boyutta kalmıştır. Karşıkı dağı kim, kim, kim yarattıda kaldı.  Bilimin geldiği nokta nere bu asalak takım nere yok olmayı cidden hak ediyorlar artık acımıyorum ölün. Yüksünüz çünkü ölün. yok olun.. Dünyada kalmanız hata kusur yüktür. "Doğumundan 5 dakika sonra adına, milliyetine ve dinine karar verdiler. Hayatını seçmediğin şeyleri savunarak geçiresin diye. " Kurt Vonnegut "Dünya, aklı olup dini olmayan adamlarla, dini olup aklı olmayan insanlar olarak ayrılmıştır. -İbni Sina Bu Sözün aslını dünya yaşıyor ve testten geçiyordu. Ya akıl bilim kazanacaktı ya kurgusal masallar yalanlar hayali şeyler din masalı çözüm çare aramaz yine dua ya sanrılara gider korkudan sığınır kıyameti bekler her zaman her dönem bunu yapmıştır insanlığa yük insanlığa hiç bir katkısı olmayan dinden geçinen asalak takımı. Bilgi bilinç dünyayı yönetir ilerlemenın sürekli öncüsü olurdu bilim ve akıl çağı din vahşet korku demektir yalan demektir sorun üretmek sıkıntı demek ti cehenneme dünyayı dönüştürmek demekti.. Her şey yasaktır Osmanlının kitap basımına karşı çıkışları gibidir bunlar gelişmeyi tehlikeli görmeye alışıktır kendi özgüvenleri yoktur yalancıdırlar doğru söyleyenlere inanmazlar korkarlar hırsızlar üçkağıtcıdırlar o açıdan ezberlerinin bozulmasını asla istemezler.! Filozofların söyledikleri sözlerin gerçek değerinin anlaşılacağı dönemler vardır.
0 notes
edebiyatiturk · 5 months ago
Text
3 yaş dini masallar
3 Yaş Dini Masallar: Küçük Kalplere Büyük Öğretiler Çocukların hayal gücünü beslemek ve dini değerleri öğretmek, erken yaşlardan itibaren büyük bir önem taşır. 3 yaş, çocukların dünyayı keşfettiği, duygusal ve sosyal beceriler geliştirdiği bir dönemdir. Bu nedenle, dini masallar aracılığıyla, onlara hem eğlenceli hem de öğretici bir deneyim sunmak mümkündür. Bu yazıda, 3 yaşındaki çocuklar için…
0 notes
kitapsaelfsa · 5 years ago
Text
Afrika’da Batan Güneş:Hypatia
Kadının öyküsü , dünyanın yaratılışı kadar eskiye dayanır. Allah Adem’i yarattığı zaman Adem’in yalnız başına kalmaması için onun nefesinden bir nefes daha yaratır. İşte yarattığı bu yeni nefese de” kadın ” ismini verir. Görüldüğü gibi yaratılışımızda bile erkek tek değil çift yaratılır. Peki,günlerce onca acısına, ağrısına ve zahmetine katlandığımız insanlar bizi neden yok sayarlar? Dünya bilim tarihine bakıldığı zaman kendini bilime adayan erkekler olduğu kadar kadınlarında olduğu görülür. Ancak dini,siyasi ya da kültürel nedenlere bağlı olarak kadınlar,toplumun bir parçası olarak görülmek yerine hep en alt tabakada yer alırlar. Politik,dini ya da ideolojik çıkarlar peşinde koşan erkekler yüzünden birçok kadın toplumsal şiddete maruz kaldığı gibi bazıları da bu uğurda canlarından olur. Görülüyor ki tarihsel süreç içerisinde kadınlar hiçbir zaman hak ettikleri noktada yer alamazlar. Bugün isimlerini bile bilmediğimiz birçok kadın bilim insanı tarihin tozlu sayfalarına gömülü halde onları çıkarmamızı bekliyor. Felsefe Tarihinde Kadının Yeri Hepinizin bildiği gibi okullarda gösterilen felsefe derslerinde sadece erkek filozoflara yer verilir. Ancak bilinenin aksine bu bilimle ilgilenen erkek filozoflar olduğu kadar kadın filozoflarında olduğu. Peki,kadın filozoflara felsefe de neden yer yok?İnsanlık tarihi dini, siyasi veya kültürel sebeplere bağlı olarak kadınların yaptıkları icatları,ürettikleri fikirleri toplumda daha çok değer gören erkeklerin gölgesinde bırakmayı yeğler. Amaçları sadece yaşadıkları topluma bir eser veya düşünce bırakmak olan bu kadınlar,yaşadıkları dönemin koşulları nedeniyle ya şiddete maruz kalırlar ya da cadılıkla suçlanıp vahşice öldürülürler.Bilim ışığını zorla da olsa yakmayı başaran bu kadınlara ölümü layık görenler bunlarla da yetinmeyerek onları ve yaptıklarını toplumun hafızasından silmeye çalışırlar.Lakin her ne sebeple olursa olsun zaman karanlık çağın fenerleri olan ” kadın bilim insanlarının” uğradıkları zulme göz yummaz . Üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen etraflarındaki karanlıkları aydınlatmayı başarmış olan bu insanların isimlerini bir bir tarihin tozlu sayfaları arasından çıkarır. Yukarı da sorduğum sorunun cevabına gelecek olursak hepimizin bildiği gibi cevap “dini ve siyasi iktidar.” Bu yazımda size bilim uğruna canından olan bir kadının “din” öne sürülerek nasıl vahşice katledildiğini anlatacağım. Böylece bugün bile devam eden insanların dini duygularının suistimal edilerek, masum bir kadının siyasi otorite uğruna nasıl öldürüldüğüne hep beraber tanıklık edeceğiz.Konuya giriş yapmadan önce Hypatia’nın doğup büyüdüğü coğrafya ve dönemin koşulları hakkında biraz bilgi vermekte fayda var. Büyük İskenderin Ölümsüz Şehri: İskenderiye İskenderiye şehrinin adını ilk duyduğunuzda size masalların içinde geçen bir şehirmiş gibi hissettiriyorsa bunu bir daha düşünün. Düşünülenin aksine İskenderiye şehri , Mısır kıyılarında yer alan somut bir şehir. Makedonya kralı Büyük İskender , Yunanistandan sonra Akdeniz seferine çıkma kararı verir. Bu sefer , Mısır ülkesinin İskenderiye şehrine kadar uzanır. Büyük İskender,İskenderiye’ ye ayak bastığında şehir kıyı şeridinde yer alan küçük bir liman kasabası olarak varlığını sürdürür. Bugünkü adını isim babası olan ve kendisini dünyanın en gözde liman şehirlerinden biri haline getiren Büyük İskender’den alır. Büyük İskender, Afrika’ da bir Yunan kültür merkezi kurmak ister. Bunun içinde tam da kıyıda yer alan ve adını verdiği bu şehri seçer. MÖ 332 yılında Rodoslu bir mimara şehri inşaa ettirir. Ancak ömrü vefa etmez ve hayata gözlerini yumar. Ölüsü de kendi adını taşıyan bu şehre defnedilir. Masallar şehri diye anlatmaya başladığım bu şehir yüzyıllar önce insanlığın gördüğü en acımasız ve vahşi bir cinayete tanıklık eder. İskenderiye Kütüphanesi Büyük İskender’in vefatından sonra başa geçen Sotrat , zamanının en büyük ve en görkemli kütüphanesi olan İskenderiye kütüphanesini yaptırır. İskenderiye şehri insanlığın en karanlık dönemini yaşadığı bu çağda aydınlanmanın merkezi haline gelerek bilime eklenen yeni icat,düşünce ve eserlerin şehri olur. Şehir, içinde yetiştirip yeşerttiği birçok bilim insanı ve filozofla bilim tarihinde önemli bir yere sahip. Peki,antik çağda böyle bir şehir bu kadar bilim insanını ve düşünürü yetiştirmeyi nasıl başardı? Aklınızda beliren bu sorunun cevabını yine antik çağın kendisinin içinde bir yerlerde arayacağız. Bu yer zamanının çok ötesinde bir mekan olan , bugün bile ününü koruyan “İskenderiye kütüphanesi ” olarak bilinir. Aynı zamanda bu kütüphane içinde bulunduğu şehrin ilgi ve bilgi merkezi . Hypatia’nın ve o dönemde yaşayan öteki bilim insanlarının vazgeçilmez göz bebeği. Onlar için Antik çağda böyle bir kütüphaneye sahip olmaları büyük bir şanstı.İskender ‘in ölümünden sonra başa geçen Sotrat , Aristo Akademisi’ni örnek aldırarak İskenderiye kütüphanesini yaptırır. Bu kütüphanede 900 binin üzerinde el yazması olduğu ve devrinin en büyükleri olan Hypatia, Öklit ve Arşimet gibi birçok bilim insanının burada yetiştiği bilinenler arasında. Neoplotonculuk Bir filozof ve bilim insanı olan Hypatia’yı anlamak için onu yaşadığı dönem ve inandığı düşünceler içerisinde değerlendirmemiz gerekir. Hypatia’nın başında bulunduğu okul ve inandığı görüş olan neoplotonculuk hakkında bilmemiz gereken önemli noktalar ise şöyle sıralanıyor: Neoplotonculuk , Helenistik dönemde ortaya çıkan sonuncu felsefe akımı olarak kabul edilir.Bu akımın felsefeye yaptığı etkinin yanında din üzerindeki etkisi de su götürmez bir gerçek.Dini inançlarını felsefeye dayandırmak isteyen bazı felsefeciler Aristoya kadar geçen süreçte Platinos ‘un geliştirdiği bu akımı kullanırlar. Neoplotonculukta nihai amaç Tanrıya yükseliş ya da Tanrıyla birleşme olarak bilinir. Plotinos, Tanrıyı hem her şeyin kaynağı olarak görür hem de bütün insanların tekrardan ona döneceğini dile getirir. Neoplotoncular, tek tanrı inancını savunan kesimin kendilerine somut bir kanıt sunamamalarını eleştirirler. Hypatia , Hristiyanlar tarafından bu düşünceyi savunduğu gerekçesiyle dinsizlikle suçlanır ve bütün bu suçlamalar onun sonunu getirir. İşin asıl ironik tarafıysa Hypatia’nın uğruna katledildiği bu düşünceyi Hristiyanlar kendi düşüncelerini açıkmak için kullanırlar. Ancak kilise bütün çabalarına rağmen Hypatia’ya karşı bir başarı elde edemez. Bunun üzerine bütün okulları ve İskenderiye kütüphanesini yağma ettirerek yakıp yıktırır. Onca yok oluşa , katliama rağmen içlerindeki ateş bir türlü sönmek bilmeyen kirli eller sonunda Hypatia’ya kadar uzanır ve bir kadın daha tarihe dinin ve siyasi iktidar hırsının kurbanı olarak geçer. Helenistik Çağda Kadın Filozoflar Helenistik çağda felsefeyi meslek haline getirip düşüncelerini felsefik boyutta açıklayan kadın filozoflar da mevcut.ilk kadın filozoflar ana malzeme olarak doğayı kullanırlar. Bu çağda filozof olan kadınların aile yapıları incelendiğinde ya iyi eğitim almış babaları ya da eşleri olduğu görülür. Kadın filozoflar her ne kadar felsefe kitaplarında yer almıyor olsalarda dönemlerinde yaşamış olan birçok erkek filozofu etkileri altına almayı başarırlar. Bunun en büyük kanıtı da Antik Çağdan rönesansa kadar geçen sürede felsefe biliminin bir “kadın ” olarak betimleniyor olması. Bu da kadınların felsefe tarihi açısından hiç de küçümsenmeyecek işler başardıklarının kanıtı. Ancak tek tanrılı dinlerin ortaya açıkmasıyla beraber kadına verilen önem azalmaya başlar.Toplum tarafından bıraktıkları eserler önemsenmez ve yok edilmeye başlanır. Kadın filozofların hiçbirinin eserleri maalesef günümüze ulaşmayı başaramaz. Ulaşanlarınsa uzun zaman sonra yeniden yazıldığı ya da değiştirildiği görülür. Antik Çağda kadın filozoflara da eğitim hakkı tanındığından erkek filozoflar kadar iyi eğitim aldıkları bilinen bir gerçek. Hypatia Kimdir? Hypatia kimdir? Hypatia MS 370 yılında İskenderiye şehrinde dünyaya gözlerini açan dünyanın ilk kadın matematikçisi. Aynı zamanda kendi devrinin önemli bir felsefecisi ve astronomu. Peki , bir kadın insanlığın bu en eski devrinde böyle bir eğitimi kimden aldı? Bu sorunun cevabı için çok da uzaklara gitmeye gerek yok. İlk eğitimini kendisi gibi felsefeci ve matematikçi olan babası Theon’dan alır. Theon, onun ilk öğretmeni olarak bildiği her şeyi öğretmeye gayret eder ve kızını bugünün en unutulmaz kadınları arasına sokmayı başarır. Theon, Hypatia’ ya bilim insanında bulunması gereken üç temel özelliği daha çocukken öğretmeyi başarır. Bu üç özellikse: soru sorma,araştırma ve kuşku duyma. Babası Hypatia’ ya bütün dinleri öğrettikten sonra şunları söyler: “Bütün ilahi dinlerde bazı çelişkiler bulunur. Hiçbir şeyi düşünmeden ve araştırmadan kabul etme. Yanlış da olsa her şeyin üzerinde düşün. Bu hiçbir şey düşünmemekten iyidir” diyerek kızının devrin en büyük düşünürleri arasında yer almasını sağlar. Theon kızını mümkün olduğunca dogma düşüncelerden uzak tutmaya çalışır. Yıllar sonra öldürüldüğünde ise babasının verdiği eğitimin ne kadar doğru olduğu bir kez daha kanıtlanmış olur. Hypatia her zaman zekasıyla bir adım öne çıkmayı başarır. Bu da babasının yazmış olduğu eserlerinin ön sözünde kızıyla ne kadar gurur duyduğunu ifade etmesini sağlar. Hypatia, babasından aldığı eğitimin ardından Atina’ya gider. Burada eğitimini tamamladıktan sonra yine doğduğu toprak olan İskenderiye şehrine döner. Şehre geri döndüğünde ise hem aldığı eğitim sayesinde hem de güzelliği ve zekasından dolayı İskenderiye halkından çok büyük saygı ve sevgi görür. Bütün bunların yanında hitabetteki ustalığı da halkın ona ilgisini arttırır. Şehre dönmesine dönmüştü ama bir sorun vardı. Yaşadığı dönemde İskenderiye şehrinde felsefe önemli bir bilim dalı olarak görülmüyordu. Ancak olağanüstü zekası sayesinde Hypatia felsefe bilimini yeniden canlandırmayı başarır. Bütün bu sergilediği üstün yetenekleri ve zekası sayesinde dikkatleri üzerine çekmeyi başarır ve şehirde bulunan Neoplotoncu okulun başına geçmeye hak kazanır. Hypatia neoplotoncu olduğu için öğrencilerini de bu düşünce doğrultusunda yetiştirmeye çalışır. Hypatia, babasının ona hiçbir dini sorgulamadan kabul etmemesi gerektiğini söylemesi nedeniyle çoktanrıcılık inancını seçer. Eklektik bakış açısına sahip olduğundan doğayı mantık ve matematik çevresinde açıklamaya çalışır. Bu düşüncesini de şu sözlerle dile getirir: “Hayatımızın en önemli konusunun insanın kendisini yükseklere , gerçeğin ve ölümlü şeylerin özünü düşünmeye adamasının olduğunu” savunur. Hiçbir zaman dogma düşüncelere saplanıp kalmaz. Bunu söylediği bazı sözlerden de anlayabiliriz.”Masallar masal diye efsaneler efsane diye anlatılmalı. Boş inançları gerçek diye öğretmekten daha korkunç bir şey olamaz. Çocuk aklı bunları kabul eder ve çocuğun yanlış şeylere inanmasına yol açar. Öğrenilen bu yanlış şeylerden kurtulmak çok zor olur ve uzun yıllar alır. İnsanlar boş inançlara bir gerçekmiş gibi inanıp uğruna dövüşürler. Hatta boş inançlar uğruna daha fazla dövüşürler. Çünkü boş inançlar öylesine elle tutulmaz ki çürütülmesi neredeyse imkansız. O boş inançlara inanmak yerine irademiz sayesinde Tanrıya ulaşabileceğimize inanır. Ancak farklı inançlara sahip olan öğrencilerine karşı her zaman saygı gösterir ve içimizdeki en iyi şey olan zihinlerimiz aracılığıyla bir araya gelen bizler birbirimize saygı göstermeliyiz der. Kendi yaşıtı olan insanlara göre zeki ve bilgili olması daha 25 ‘ inde İskenderiye okulunun başına geçmesini sağlar. Çevresinde genç ve ona aşık bir sürü insan olmasına rağmen o “ben bilimle evliyim” diyerek kimseyle evlenmeyeceğini kibar bir dille dile getirir. Öğrencilerinden biri olan Orestes ona aşık olur. Duygularına hakim olamayarak Hypatiaya açılmaya karar verir. Ancak Hypatia öğrencisinin kendisine karşı olan duygularından hoşnut olmaz ve onu cezalandırmaya karar verir. Kadınlığının simgesi olan adet bezini göstererek ; Senin asıl sevdiğin bu genç adam güzelliği güzellik olduğu için sevmiyorsun der. Bu şekilde Hypatia , Orestes’e güzelliğin somut bir nesneyle ilişkilendirilemeyeceğini göstermek ister. Hypatia göreceli güzelliğe ilgi duymak yerine öğrencilerinde aklın hazzını ortaya çıkararak onların nihai güzelliği görmelerini sağlamaya çalışır. Öğrencilerine dünyanın yanılsamalarından ve ikirciliğinden kendilerini sıyırmaları gerektiğini göstermek ister. Varsaymak yerine gerçekten tanımaları gerektiğini güzel erkek ya da kadın gibi nesneleri görmezden gelmelerini öğretmeye çalışır.Hypatia güzelliği ve hitabeti sebebiyle şehir halkı tarafından çok sevilen biridir . Bu özellikleri sayesinde çevresinde edindiği nüfuz sürekli artar. Hypatia’nın hayatı hakkında bilgi veren Damascius şehrin ona olan ilgisini eserinde şöyle dile getirir:”Bütün şehir onun üstüne titrer ve ona tapardı. Onun bir sürü vatandaşlık ödülü vardı.” a6e75e0a91b649c284cf581e39af9ee5-1İskenderiye okulunda birçok bilimsel adım atılır. Bu okul İÖ 300 yılında kurulur. Helenistik çağın en önemli ve en önde gelen eğitim kurumlarının başında gelir. Dünyanın en özel kütüphanesi olan İskenderiye kütüphanesi de bu okulun içinde yer alır. İskenderiye okulunun kendi devrinde rakibi olan Atina okulundan farkını ise Yunan Felsefe Tarihi yazarı Eduard Zeller şöyle dile getirir : İskenderiye okulunun neoplotonizmi , akla yatkın araştırmaları ve soyut metafizik varsayımları yerine matematik, gökbilimi ve mekaniğe dayanan çalışmaları tercih etmesiyle yoğun bir şekilde mistisizmin hüküm sürdüğü Atina okuluna göre farklılık gösterir. Hypatia her ne kadar çoktanrılı bir inanca sahip olsa da yaşadığı çağda onu ve çevresini derinden etkileyecek olan bir olayın ayak sesleri duyulmaya başlar:”Hristiyanlık” Tek tanrı inancı olan Hristiyanlık o dönem Roma imparatorluğunda yeni yeni yayılmaya başlar. Hristiyanlığın kabulünden sonra yaşanan zulüm ve şiddet ortamı bir türlü son bulmak bilmez. Hristiyanlığın Roma’da resmi din olarak kabul edilmesiyle birlikte İskenderiye halkının içine çok büyük korku düşer. Hristiyanlık İskenderiye’de daha resmi din olarak kabul edilmeden önce baskın hale gelen kilise devletin desteğini aldıktan sonra daha da azıtmaya başlar. İlk önce hedef tahtasına Yahudiler oturtulur. Evleri ve eşyaları yağma edilir. Çoğu gördükleri çeşitli işkencelerden sonra dayanamayarak ölür, sağ kalanlarsa sürgüne gönderilir. Kilise Yahudilere karşı öfkesini dindirdikten sonra gözlerini bilim ve eğitim yuvası olan okullara çevirir. Cyrill o dönem kilisenin başında başrahahip olarak görev yapar. Bu başrahip, çöllerde oruç tutup dua eden sofi bir Hristiyan olarak bilinir. Hitabet yeteneği çok güçlü olduğundan insanları etkilemesi çok kolay olur. Parabolar denilen bir çapulcu ordusunu yöneten bu rahip paraboları önce paganlara daha sonra Yahudilere saldırtır. Ancak bunların hiçbiri onun nefsini tatmin etmeye yetmez.O dini gücün yanında siyasi güç de ister. Bu güç için en iyi seçenekse şehrin valisi olan Orestes’tir.Orestes yukarıda da bahsettiğim gibi Hypatia nın öğrencisi. Hypatia ve Orestes ‘ in arası iyi olduğundan Cyrill bu durumu kıskanır. Orestes ile arasının bozuk olmasından Hypatia’yı sorumlu tutar. Sokrates Scholasticus bu durumu şöyle açıklar: İskenderiye ‘de filozof Theon’ un kızı olan Hypatia adlı bir kadın yaşar. O yüce bir bilgiye sahip olduğundan zamanında yaşayan hiçbir filozof onu çekemez. O herkese her alanda dersler verir. Yüksek bilgisinin kendisine sağladığı benlik bilinci sayesinde yöneticilere karşı korkusuz davranır ve erkeklerin toplantılarına katılmaktan hiç çekinmez. Ona olağanüstü zekası ve sağlam karakteri nedeniyle herkes saygı duyar. Bu yüzden korkunç bir entrika kurbanı olur. Vali Orestes ile sık sık zaman geçirmesinden dolayı Cyrill’ in korkunç iftiralarına maruz kalır. Cyrill Vali Orestes ile arasının bozuk olmasının nedenini Hypatia olarak görür. Hypatia’ nın hem valiyle olan ilişkisi hem de her şeyi mantık çerçevesinde açıklamaya çalışması Cyrill ‘ i öfkelendirir. Hypatia’nın kilisenin halka söylediği şeyleri mantık ve matematik çerçevesinde açıklamaya çalışması kilisenin ve dolaylı yollardan Cyrill’in öfkesini üzerine çekmesine neden olur . Hypatia kilise rahiplerinden “Yobazlar , çölün yabani hayvanları bağnaz entrikacılar ; efendimiz dedikleri kişinin adına yeri ve göğü komplolarla doldurarak onu kendilerinden iki kat daha fazla cehennem evladı haline getirenler ” diye söz eder. Cyrill birgün Hypatia’ nın evinin önünden geçerken çok büyük bir kalabalığa denk gelir. -İnsanlar Hypatia ‘nın evine girmek için sıra beklerler- Hypatia son yaşananlardan sonra okulda ders vermesi zorlaşınca derslerini evde vermeye başlar. Cyrill gördüğü bu manzara karşısında öfkeden çılgına döner. Halkın ona ve kilisesine karşı aynı saygıyı göstermemesi içinde bastırılamayacak bir nefrete dönüşür. Hem siyasi iktidar için sürekli çatıştığı Orestes’ in gücünü azaltmak hem de Hypatia’ ya olan kıskançlığının şiddeti yüzünden kilise de yaptığı konuşmada halkı ikisine karşı kışkırtır. Kilisedeki halka İncilden bir bölümle şöyle seslenir.”Kadın sessizliği ve uysallığı öğrenmek zorunda. Kadının ne ders vermesine ne de erkeğin üzerinde etki sahibi olmasına izin vermeyeceğim. Kadın suskun olacak ve sessiz kalacak. Çünkü önce Adem sonra Havva yaratılır. Ve ben seni susturacağım ! Çünkü sen bir kafirsin, cadısın! Bu sözler üzerine halk Hypatia’ya karşı inanılmaz kin ve öfke duyar. Kilisenin Hypatia’yı cadılıkla suçlar. Bu da orada bulunan halka ölüm emrinin yerine getirilmesi için bir fırsat sunar. Cyrill’ in sözleri üzerine galeyana gelen insanlar Petro önderliğinde sokaklara dökülür. Okuldan çıkıp evine gitmek için arabasına binen Hypatia ‘nın arabasının önünü keserler.Arabasından zorla indirilip saçlarından sürütülerek kiliseye götürülür. Orada önce elbiselerini çıkarıp çırılçıplak bırakırlar. Daha sonra vücudunu midye kabuklarıyla ve kiremit kırıklarıyla parçalara ayırırlar. Kalan parçalarıysa yakarlar. Bu olayı Sokrates Scholios şöyle anlatır: “Hypatia , iki tekerlekli at arabasından zor kullanılarak indirilir.Caesarium adını verdikleri kiliseye götürülür ve şiddet kullanılarak soyundurulur. Sonra yüzü tahrip edilir ve son nefesini verene kadar ellerindeki keskin deniz kabuklarıyla vücudu parça parça edilir. En sonda bedenini dört parçaya ayırarak Cineron adını verdikleri yere götürüp yakıp kül ederler. Damascius ise Hypatia’nın gözlerinin çıkarılarak kör edildiğini söyler. Hypatia’nın ölümüyle Helenistik çağ son bulur. Asıl ironiyse ölümüne sebep olan neoplotoncu görüşün yıllar sonra engizizasyon mahkemelerine de temel oluşturuyor olması. Tariheyse siyasi iktidar uğruna hem filozof hem de bilim aşığı katledilen bir kadın olarak geçer. Voltaire , Hypatia’ nın ölümüne şöyle açıklık getirir: “Bağnazlığın masum bir kurbanı öldürülmesi ise Yunan tanrılarıyla beraber sorgulama özgürlüğününde ortadan kalkışının bir simgesi” Voltairenin belirttiği gibi Hypatia’nın ölümünden sonra İskenderiye şehri dogma düşüncelere teslim olur. Bilimi ve tekniği öğreten okullara saldırıya geçilir. Kilise putperestliğin bu okullardan yayıldığına inandığı için impratoru da bu düşünceye inandırmayı başarır. İskenderiye kütüphanesi tarihinde bir kez daha yakılır ve içindeki birçok eser yok edilir.Ortaçağ sanatçısı olan Raphael , Atina okulu eserinde Hypatia’ ya da yer verir.Bu resim Vatikan’ da bir duvarda yer alır. Eseri yaptığında kendisine Hypatia’yla ilgili sorular sorulur . O da resimdeki kadının Atina okulunun en ünlü öğrencisi olduğunu söyler. Ancak yanında bulunanlar hemen bu kaydı değiştirmesi gerektiğini yoksa eserinin yok edileceğini söyler. Bunun üzerine Raphael kaydı değiştirip papanın yeğeni yazar. Bu sözler o dönem kadının kadın olarak değer görmediğinin en önemli kanıtı. Böylece her türlü ayrımcılığa maruz kalan kadın düşüncesinin sonu gelir. Yaşanan bu korkunç olay sonucunda birçok bilim insanı ve düşünür İskenderiye’yi terk eder. Hypatia’nın ölümüyle hız kazanan linçlerin ve katliamların bir türlü sonu gelmek bilmez. Thedious bütün okulları yıktırır. Böylece İskenderiye’ de Hypatia’yla beraber bilimde ruhunu teslim etmiş olur . Herdy’ in dediği gibi Grek okulu Hypatia’nın ölümüyle beraber sona erer. Bundan sonra 1500 yıl sürecek olan karanlık çağ yani skolastik düşünce devri başlar. Hypatia’nın bu şekilde öldürülmesiyle ilgili Cloudio Pascal şu sözleriyle trajedinin boyutunu gözler önüne serer: Kadınların saçlarının altındaki beynin hala takdir edildiği zamanların son buluşunu simgeler. Bunca yaşanan şeyden sonra kilise katilleri korur. Suçlular hiçbir zaman cezalarını bulmaz. Socrates bu olay sadece Cyrill’e değil bütün İskenderiye kilisesine mal olmuş utanç kaynağı vurgusunu yapar. Hypatia babasıyla beraber birçok eser hazırlar ancak bunların hiçbiri günümüze ulaşamaz . Eserlerinin isimleriyse; Diophantusa Arithmetica Pergeli Apollinios Konikler Ptolemaios Astronomi Sistemi Astronomik Kanun Kitabı Öğrencisi Synesios’ un yazdığı mektuplar sayesinde astronomiyle ilgilendiği de bilinir. Usturlabın gelişmiş şeklini yapar ve gökcisimlerini sınıflandırır. Hidrometreyi bulur ve sıvıların yoğunluğunu belirler . O hiçbir zaman pes etmez aksine insanlığın en korkunç olduğu zamanlarda bile fikirlerine dört elle sarılır. Sonu ölümle bitse bile güneşi ne saklamaya ne de ışığını söndürmeye gücümüz yeter. Yüzyıllar öncesinden var ola gelen mücadele duygusu bizi biz yapan en önemli duygu değil midir zaten? Kaynakça: Maria Dzielska-İskenderiyeli Hypatia. Prof.Dr.Ali Dönmez-Matematiğin Öyküsü ve Serüveni. The Raven Report https://hypatianinbilimdunyasi.wordpress.com/2019/10/20/__trashed/
0 notes
m-munibaysal · 8 years ago
Text
Hayat Dediğin...
Hayat dedi, her nefeste bin bir meşakkatin yoğurduğu uzun bir yolculukmuş, sonu ne zaman gelir bilinmez bir roman misali. Ben bu yolun her kaldırımında sıradışı hayallere tutulmuşum. Gerçeklerim bilinmezlere karışmış, bilenmezlerim yanlışları doğurmuş. Sonra gök yüzene baktı umutsuzca ve devam etti mırıldanmaya, yanlışlarımın yükü omuzlarımdayken bugün, onarılması imkânsız hataların acısıydı vicdanımı böyle acıtan. Sevgi dolu bir çocukluk geçirmişti aslında, iyi bir eğitim almış, hep iyi insanların, saygın kişilerin arasında bulunmuştu. Annesinin elinden tutup kemeraltının dar sokaklarında gezdiği günler geldi aklına. Cebinde rengârenk misketleri, denizden esen imbatın kokusu ciğerlerinde, şile bezinden işlemeli askılı pantolonuyla gökyüzünde ki martılar kadar özgürdü o zamanlar. Ahh! Çocukluk. En büyük tasanın gün batmadan eve yetişmek olduğu, evde mis gibi taze ekmeğin sıcacık tarhanayla kaşıklandığı, anne annenin gül kokul tülbentinin masallar diyarından bir gezinti demek olmalığını anlatan o güzelim çocukluk yılları. Birde İlayda vardı. Karşı pencerenin güzel kızı. Yemyeşil gözleri körfezle yarışırdı, sarı saçları rüzgârla dans ederdi. Konuştuğu zaman kelimeler inci misali dökülürdü kırmızı dudaklarından. Yürüdüğü yolların kokusuna takılıp hızlı adımlarla onu takip edebilmek aşkların en güzeliydi. Ailecek ev oturmasına gidildiğinde bir de annesi ‘İlayda ablası oğluşuma bak ne güzelde yakışmış giysileri’ demese. ‘Off anne offffff. Yine madara ettin beni aşkımın yanında’ diye bağırası gelirdi ya serde erkeklik vardı, diyemezdi. Ne aşklar yaşamıştı o zamandan bu yana. Ne kadınlar girmişti hayatına. Ne sevdalar tutulmuştu iliklerine kadar, doludizgin. Ama İlayda başkaydı. İlkti, ulaşılmazdı, hayaldi. Şimdi hatırlandığında yalnız gecelerin sabahında, dudakta oluşan ufak bir tebessümden öte içinde bir yerleri acıtan bir şeydi. Unutulmazdı... Sigarasından derin bir nefes çekti, kahvesini yudumladı, daktilosunun her tuşuna bastığında dönen şaryonun gıcırtısını oldum olası severdi. Babadan kalma eski bir daktiloydu kullandığı. Ne yazılar yazılmıştı yıllarca, babasının aşk mektuplarına şahitlik etmişti tuşlar, dededen kalma malların paylaşımında dilekçelere lisan olmuştu. Şimdiyse yeni yazmaya başladığı romana yarenlik edecekti. Yazdıklarını gözden geçirdi dikkatlice. İyi başladım diye övündü kendi kendine. Yazacak o kadar çok şey vardı ki. Kafasındakileri bir toparlayabilse, kelimeleri cümlelere dökülecekti. Saatine baktı. Kollarını iki yana açıp, vücudunda ki uyuşukluğu atmak istercesine gerindi. Ayağa kalkmak istedi, kalkmaya çalışmasıyla yerine oturması bir oldu. Son günlerde olağanlaşan baş dönmelerinden biriydi. Uykusuzluk diye mırıldandı. Tekrar kalkmak için masadan destek aldı, yavaşça doğruldu. Kül tablasını da eline alıp ağır adımlarla mutfağa doğru geçti. 2 katlı, bahçeli 1890’lardan kalma bir evde yaşıyordu. Büyük babası evlenirken kendi elleriyle yapmıştı bu evi. Babası, amcaları, halası bu evde doğmuş. 2 kuşağa ev sahipliği yapmıştı dede yadigârı. İçinde incir, zeytin, mandalina ağaçları olan, duvarından hanım elleri sarkmış yemyeşil bir bahçenin içinde kuruluydu çam ağacından yapılma ev. Her karesinde ayrı bir hatıranın dolaştığı, eskimeyen yılların hala soluk alıp verdiği duvarlarına asla unutulamayacak olanların yansıdığı, yaşayan tarihin tanığı koca bir çınar gibi duruyordu geçen zamana inat. Dedesi geldi aklına, bahçedeki kamelyada oturur, elinde has tömbekiden nargilesi torununu yanına alır ne güzel şeyler anlatırdı. İnanmak ve kaderle ilgili anlattıkları geldi aklına “yavrucuğum demişti dedesi ve devam etmişti 'inanmak' dille söyleyip hissetmiş gibi yapmakta öte bir şeydir. Sıddıklık gerektirir. 1400 sene önce rabbim peygamberime bunu böyle söylemiş ve oda öyle yaşamışsa bu benim için mutlak doğrudur diyebilmektir. İnanmak teslim olmaktır, teslim olmaksa kime teslim olduğunun manasına idrak etmekle değer bulur. Vesvese imanın zayıflığından ileri gelir. Bu dünyadaki her imtihanın son nefeste yenilmemek için olduğunu kavramadan imanı korumak zorlaşır. Tabu dediğin şeyler eğer gerçekten dini temellere dayanıyorsa onları değiştirmeyi düşünmekten bile Allah'a sığın. Yok din kisvesi altında toplumun kendi zorlamalarından ibaretse o zaman o tabuları elinde geldiğince yık ve yıktığın zaman bireylerin tepkilerini umursama, çünkü hepimizi yargılayacak olan yalnızca Allah’tır. Yaptığın şey kuran ve sünnete uygunsa insanların sana tavırları kendi şeytani nefislerinden başka bir şey değildir. Mutluluğu elinden kaçırmaktan korkma, eğer korkarsan o zaman gerçekten kaçırırısın. Mutlu olmak için bekleme, eğer İslam dairesinde olduğunun farkındaysa bu daire içinde sana helal olan ve sana mutluluk verebilecek olan şeyleri kaçırmamaya çalış. Tevekkül eşekle kazık arasındadır. Kader vardır, kimin cennetlik kimin cehennemlik olacağı aslında ilk yaratılış gününden bellidir. Ashab bunu peygamberimize sorduğunda onlara cevabı Aleyhissalâtu vesselâm: "Çalışın! Herkes yaratıldığı şeye erecektir! Herkes, (yazıldığı) ameliyle amil olacaktır!" buyurmuştur. İslam bu yüzden Ümitle Korku arasındadır. Bize düşen Allahın rahmetini ümit edip, gazabına uğramaktan korkup Allahın rızasını kazanmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Tevekkül eşekle kazık arasındadır demiştim, eşeği kazığa bağlasan da, bağladığın ipin kopup eşeğin kaçma ihtimali vardır. Bu ihtimal kaderdir, senin cüzi iraden ise o kopması ihtimal olan ipten başka bir şey değildir. Düşünsene bu dünya hayatı olmadan direk ahiret günü olsaydı ve Allah (cc) kullarına sizler cennetliksiniz sizlerde cehennemliksiniz hadi layık olduğunuz yere gidin deseydi, insanlar demez miydi ki rabbim biz bunların hiç birini aslında yapmış değiliz, biz bunları gerçekte yaşamadık, bizleri gerçekten dünyaya gönderseydin biz sana kulluk edip senden korkan kulların olacaktık. İşte bu yüzden bu dünya hayatı cennetlik ve cehennemliklere şahitlikten başka bir şey değildir. Bu şahitlikten Allah’a sığın yavrucuğum İnsanlar her zaman bir şeyleri sorgular, bu insan fıtratında vardır. Önemli olan bu sorgulamaların sonucunda TESLİM olabiliyor musun, olamıyor musun?” Gözlerinin önünde canlanan dedesinin hayalinin özlenmişliği bir damla gözyaşına dönüştü yanaktan usulca süzülen. Odanın içinde birkaç adım attı. Mutfaktan almış olduğu meyve tabağını dedesinin resminin bulunduğu duvarın altında duran sehpanın üzerine bıraktı. Ondan kalan hatıralar göz gezdirdi, nemli gözlerle, zeytin çekirdeğinden yapılma tahta bir tespih, el işinden örme yamalı bir seccade, köstekli bir saat ve bir oda dolusu kitap. Tahta tespihi aldı eline, tanelerini her çekişinde teslim olabilmeyi isterdi Muhittin Efendi gibi ama olmazdı, bir türlü beceremezdi. Buda hayatının eksik kalan yönlerinden bir değil miydi? Tamamlanamayan bir bütünün asla bir araya gelemeyecek parçalarından biri. Muhittin Efendi İzmir eşrafından demirci Hamdi Bey’in oğluydu. Babasının ticaret işlerini oldum olası sevmemişti. Kendini ilme, akaide vermiş, tahsilini geliştirmek için kemeraltının ünlü sahaflarında küçük bir servet harcamıştı. Harcadığını da deymişti hani. Öğrendiklerine bir şeyler daha ekleyebilmek için her cuma Çorakkapı Camii’ne gider İzmirli Osman Nuri Efendinin güzel sesi ve kıraat üzerindeki engin bilgisi ile sünnet-i şerif üzere okuduğu Kur'ân-ı kerîmi can kulağıyla dinlerdi. Babası Hamdi Bey’in de ortağı olan Manisalı Ali İhsan beyin kızı Ayşe Hatunla Allahın emri, peygamberin kavliyle dünya evine girdiğinde 27 yaşındaydı. Her ne kadar babasının ortaklığını pekiştirmek için biraz zorlamayla da olsa yaptığı evlilikte ummadığı kadar mutlu olmuştu. Ayşe Hatun 21 yaşındaydı evlendiğinde, mavi gözleri, kömür karası saçları, al yanakları, uzunca boyuyla güzelce bir kızcağızdı. Mahalle mektebinde okumayı söküp, ilk tahsilini tamamlamıştı. Babasının tuttuğu özel hocalardan da devrin fenni ilimlerini, annesinin ve hoca nenesinin ellerinde ise dini ilimleri öğrenmişti.
1 note · View note
spiralnine · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Merhaba dostlar, bu seferki ‘Film Önerisi’ döngümüzde sizleri Robert Eggers ile tanıştıracağım. Robert Eggers, Amerikalı bir film yönetmeni ve senaristtir. 7 Temmuz 1983 New Hampshire/ABD doğumlu olan yönetmen, 2007 yılından beri kariyerine devam etmekte ve başarılı adımlarla ilerlemektedir. Daha önce kısa film ve tiyatrolar gibi farklı projelerde çalışan Robert Eggers, The VVitch: A New-England Folktale-2015 ve The Lighthouse-2019 yapımı filmleriyle efsane yönetmenler listesine gireceğini en azından benim ve belli bir kitlenin gözünde kanıtlamıştır. Birkaç döngü önce Ari Aster’ı işlemiş ve tanımanızı sağlamıştım. Ari Aster için nasıl dini ritüel ve ayinler onun imzası haline gelmişse, Robert Eggers için de folklorik mitler ve antik efsaneler aynı şeydir. İsmini görünce kaliteli bir film çıkacağına emin olduğunuz tıpkı, Quentin Tarantino ve Christopher Nolan gibi efsane yönetmenler nasılsa Robert Eggers da kendi anlatım tarzıyla emin olun ki hafızalarınızda daima yerini koruyacaktır. The VVitch: A New-England Folktale-2015 Yönetmen, Robert Eggers Senarist, Robert Eggers Filmin kadrosunda: Anya Taylor-Joy/Thomasin, Ralph Ineson/William, Kate Dickie/Katherine, Harvey Scrimshaw/Caleb, Ellie Grainger/Mercy, Lucas Dawson/Jonas, Julian Richings/Governor, Bathsheba Garnett/The Witch, Sarah Stephens/The Witch-Young ve Daniel Malik/Black Phillip rolünde yer almaktalar. Korku film sektöründeki kısırlık çoğumuzun bildiği bir gerçek ve o dönemde korku filmi sektöründeki kısırlığa birebir gelen The VVitch: A New-England Folktale, Robbert Eggers’ın gözünden anlatımıyla müthiş bir atmosfere sahip. Filmin çıkış noktası, 17. Yüzyılda anlatılan masallar, cadılık efsaneleri ve yaşanmış bazı olaylar. Yönetmen, bu hikâyelerden ordet tarzı bir sanat-korku filmi çıkarmıştır. Dini referans Hristiyanlıkla çok bağlantılı olmakla beraber, insanlık ve insan doğası üzerinden evrenselleştiriliyor. Eggers, korkuyu iliklerimize kadar hissettiriyor. Bir sürü sembolik anlatı ve metafor içeren film, mükemmel bir görüntü yönetmenliği ve farklı açılardaki eşsiz anlatımlarıyla oldukça ürkütücü bir atmosferde seyircisine hiç aydınlığı ve huzuru yaşatmıyor. Devamı yorumdadır lütfen okuyun. https://www.instagram.com/p/CQHWSowLSPL/?utm_medium=tumblr
0 notes