#devlet sırları
Explore tagged Tumblr posts
Text
Türk Tabipler Birliği'nden Etki Ajanlığı Düzenlemesine Sert Tepki
Türk Tabipler Birliği’nden Etki Ajanlığı Düzenlemesine Tepki Türk Tabipler Birliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülen Etki Ajanlığı düzenlemesi ile ilgili önemli bir açıklama yaparak, bu düzenlemenin bir an önce gündemden çıkarılması gerektiğini vurguladı. 18 Ekim 2024 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekilleri tarafından TBMM’ye sunulan ve 23 Ekim 2024 tarihinde…
#Adalet Komisyonu#casusluk#devlet sırları#etki ajanlığı#hapis cezası#ifade özgürlüğü#Sağlık Hakkı#Sivil Toplum#Türk Tabipler Birliği#TBMM
0 notes
Text
Hatırlamak da fayda var
MHP'Lİ YÖNETİCİNİN İTİRAFLARI
MHP Ankara eski il yönetim kurulu üyesi Mehmet Sakarya'nın kaleminden:
BİZ UYUDUK...
ABD 2002 yılında ülkemizi işgal ettirdi.
Kime mi?
TC kimliği taşıyan, fakat aslında fanatik Türk düşmanı olan mollalara!
Hafızanızla zaman tüneline girin, yaşadıklarımızı bir film gibi seyredin!
* Hafızın şiir okuması ve göstermelik kodese aldırılması... Mağdura bu millet bayılır...
* ABD yani CIA bizi bizden iyi tanır...
* Ben o sırada MHP Ankara İl yönetimindeydim, Bahçeli ani kararla istifa ettirildi, Hükümet yıktırıldı.
* İstifa haberi geldiğinde, İl yönetimi toplantıdayız, Dedim ki,
- Herkes intihar edebilir, Genel başkanımız da siyaseten intihar etmiştir, yalnız partiyi de peşinden sürüklemiş. Onu da öldürmüştür"
Başkan Yaşar Yıldırım kireç gibi oldu.
- Abi ipimizi çekiyorsun, dedi...
- Başkan, benim ipim yok, 1966 yılından beri bu hareketin içindeyim.Her düşündüğümü söylerim... Rahmetli Başbuğumun döneminde de böyleydim, dedim.
Dediğim çıktı,
Bahçeli'nin İsifasıyla hükümet yıkıldı, seçime gidildi... MHP barajın altında kaldı...
Arapçı, daha doğrusu ABD'nin adamları kazandı...
ABD, FETÖ, CIA, Yerli işbirlikçileri elele verdi.
Önce askeriyeyi çökerttiler. En korktukları kesim oydu...Ergenekon, Balyoz filan derken, bütün paşalar kodese tıkıldı.
Kozmik Odaya girildi. NDevlet sırları işportaya düştü...
Laik rejim yanlılarını safdışı bırakmaları
6 -7 senelerini aldı...
Adliyeyi, Mülkiyeyi ve Askeriyeyi ele geçirdiler...
Ondan sonra yavaş yavaş,
ABD uzmanlarının planlarına göre, İşgal kimseyi ürkütmeden devam ettirildi.
TC kaldırıldı - İki üç bağırdık bitti...
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE " tabelaları söküldü Vatanın dört yanından...
Kem küm ettik, kapandı gitti konu...
ANDIMIZ kaldırıldı okullardan...
İki üç bağırdık, Üç beş dava açtık...
Ele geçirilmiş yargı mollaya destek oldu...
Bir Yunan mahkemesi olsaydı, o da böyle karar verirdi...
Bu arada vatan toprakları satılmaya başlandı... İmar ve ihale dümenleriyle,
Mollalar sıfırlanamayacak servetler edindiler...
Vatandaşlık dağıttı Arapçı mollalar...
Her gelene pasaport dağıttılar...
ABD emriyle Suriye'ye girdik... Çünkü Linda'lar, Jane'ler Irak'ta çocukları Coniler ölünce isyan etti...ABD Başkanları Linda'dan, Jane'den çok korkar...
Bu nedenle baştan bağladığı mollaya
"Suriye'ye gir" emri verdi...Yüzlerce Mehmetçik şehit oldu... Bizde de Helga olsaydı, "Emevi Camisi başınıza yıkılsın, ülkede cami mi kalmadı, hepsi boş duruyor" derdi.
"Fantaziniz için benim yavrum toprağa düştü" Diyerek yeri göğü inletirdi..
Fakat bizim Ayşe, Fatma :
"Ben şehit anası oldum" diye, için için gurur duydu...Çünkü cahildi. Onu kandırmak
bir bebeği kandırmaktan kolaydı...
Eline Kuranı alan bayrak asılmış
gecekondu evine gitti. İki ayet okudular,
Bu zavallılar hüngür hüngür ağladılar!
Bu arada Yunan adalarımıza el koydu...
Ses eden oldu mu? İki emekli subay feryat etti...Kimse ortalığı ayağa kaldırmadı..
Devlete, devlet ve Türk düşmanlarını doldurdular,
Diplomatları kovup yerlerine imam atadılar...
Bu arada Suriye'den ülkemize
Çapulcu akını başladı...Gelenlere sordu gazeteci:
- Nasıl geldiniz, diye, Suriyeli dedi ki:
- Bize 'kalkın Türkiye'ye gidiyorsunuz
herşeyiniz hazır orada,
çok rahat yaşayacaksınız' dediler, getirip bıraktılar buraya!.
Kimse ağzını açmadı...Mollalar ortalığa velveleye verdi, "Bunlar Ensardır bağrımıza basalım" diye..Cahil kesim anında yuttu bu dümeni... Şu anda 8-10 milyon yabancı, Ülkeye dolmuş durumda. Her an bir olay patlayabilir...
BOP haritasını gördünüz Güneydoğu BOP içinde... Şimdi oralara Arap dolduruldu ki,
düğmeye basınca isyan çıkacak, O topraklar elimizden uçup gidecek!
ABD emriyle orduya operasyon çektiler..Ordu mevcudunu yarıya indirdiler ki,
yarın ülkede bir kalkışma olursa, halimizi düşünün!
Hatay Belediye Başkanı feryat ediyor
"Şehir elden gitti" diye...
Kimsenin umurunda değil... ABD emriyle Suriyelileri yurda sokan molla ne diyor,
- Suriyelileri göndermeyeceğiz...
Senin öyle bir iraden olamaz ki! Sen ABD ne derse onu yapmaya mecbursun.
4 notes
·
View notes
Note
Arkadaşlar bu çocuk tehlikeli devlet sırları hakkında çok gisli projeleri var kzmdmfm
DFGSKDFLGSDFJGSDFKGD epey güldüm
16 notes
·
View notes
Text
hiç gelmeyecek bir geminin miçosuyum, süngerle dövdü beni kaptan, o kaptanın da ağzındaki piposuyum. bir dumanım sadece, hafiften esse yok olurum. hafiften esmez ama hep bir tornado. beynimin göbeğinde bir depresyon, beynimin göbeğinde bir pansiyon, göbeğimde bir son var.
ey yanlardan basık dünya, tavandan basık dünyam. benim beyaza haset siyahlığıma, gün batımınla bulaşma. ben ağlarım, içimdeki ölü çocukla selamlaşma.
çantasını çaldırmış bir bürokrat, devlet sırları açığa çıkmış.
ben seninle savaşamayacak kadar, sana acıkmıştım.
1 note
·
View note
Link
#B2Bİletişim#B2BMüşteriEdinme#B2BPazarlama#B2BSatışStratejileri#B2BVeriAnalizi#ButikDijitalPazarlama#DijitalPazarlama#DijitalPazarlamaBaşarıHikayeleri#DijitalPazarlamaİpuçları#GoogleSEOStratejileri#pazarlama#YurtdışıPazarlamaAraştırması#YurtdışıPazarlamaStratejileri
0 notes
Text
🗣️ Depremin Derin Mesajları
Halkın seçtiği hak yolundan ayrılmaz ise hakkın seçtiği olur.
Halk, hak yolundan çıkanı seçmeye devam ederse kendisi yok olur.
Hakkı korumamak hakka isyan etmektir.
Hakka isyan etmenin sonu hüsrandır.
İnsan yeryüzüne bir ömrü doğayı ve yaşamı sahiplenerek doyumsuzluk içinde davranarak mahvetmet için gelmedi.
Hiçbir insan ömrünü maddi değerlere sahip olmak için harcamamalıdır.
Mal ve mülk insana yüktür.
Mal ve mülk kendisine ağırlık vermeyen insan yaşamını onun altında kalarak onu yönetenlere hizmet ederek bitirmek zorunda kalır.
Mal ve mülkü kendine yük eden onun altında kalır.
Maddi değerleri paylaşmakta adaletsiz olan toplumlarda huzur olmaz.
Biri yer biri bakar kıyamet orada kopar boşuna dememiş atalarımız.
Gösterişli görgüsüzlük içinde boğulanlar diğerlerini kendilerine özendirerek bu bataklığın içine çekerler.
Kendini bu densizliğe kaptıran biter.
Yeryüzünde helak edilmiş ne kadar toplum varsa sebebi başkalarının hakkına el uzatarak menfaat sağlayan düzeni ayakta tutma çabası sonucu gerçekleşmiştir.
Bir felaket karşısında neye uğradığını şaşıranlar gaflet ve dalalet içinde kalanlardır.
Mağdur üreten mağrurluğun sonu yoktur.
Güç maddiyat ile ölçülmez.
Gücü maddiyat ile ölçmek şeytanın işidir.
Toprak verdiğini kimseden geri istemez. Nasıl olsa eninde sonunda kendisine geri döneceğini bilir.
Toprak aldığını geri verir. Geri alınan toprağın geri verdiğini bilmez.
Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Ölümlüyüz. Kimse kalıcı değil. Geri verme olanağın olmayacağını bile bile başkasının hakkına konmak dünya düzenini, insan ve toplum yaşamını bozar.
Azmış insan kudurmuş köpekten daha tehlikelidir.
Fitne ve fesada uyarak güç devşirmek şeytanın işidir.
Ey insanoğlu eğer hala insan isen iyi dinle; sana sahiplenme ve güç fırsatı veren öldü, sen ölmeyecek misin?
Öldüğünde nasıl anılmak istersin?
İyi bir insan olarak anılmak istiyorsan başkalarının hakkını yemeyecek ve kimsenin hakkını kimseye yedirmeyeceksin.
Eğer bir toplumun tüm hakkı senin üzerinde bir yük ise böyle bir sorumluluğu almadan önce kendini bu konuda dürüst olup olmadığını kontrol etmelisin.
Beşeri yeminine sadık kalmayanlar, mayasına sadık kalabilir mi?
Maya nedir?
Felaket felaketin tetikleyicisidir. Biri bitmeden biri başlıyor ve hepsinde seni buluyor ise sorun sensin.
Gereğini yapmadığın içindir.
Devlet bir toprak parçasının üzerinde yaşayanların hakkını koruyan adalete denir.
Her devlette tek bir yasa vardır.
Hakkı korunmak.
Başka planların oyununa gelmiş devletler varlığını sürdüremez.
Her toplum devletin adaletinden sorumludur.
Adaletsizlik karşısında kendini sorumlu tutmayan her insan sorunludur.
Dilsiz şeytan olmak kadar dilli şeytan olmakta suçtur.
Eğer bir dönemde bazı sözler ilk kez söyleniyor ise bu bir ibretin habercisidir.
Nefsinden soyunmak, canlı ölülere karşı beklentisiz uyarıcı olmak susuz tufanın ibretlik ifadeleridir.
Dünya ve insanlık yeni bir tufanda yıkanıyor.
Tüm zalimler yaşattıkları acıyı gözleri ile yaşamak ve hissetmeleri için canlı ölülere dönüştü.
Bu yaşattığınız acıyı yaşamadan nereye kaçabilirsiniz?
Sizi tutan mı var?
Metafizik ilim ile size gelen beklentisiz uyarıcılardan neden ders almıyorsunuz?
Bu sırları şeytani bir plana dönüştürüp insanlığı kandırmaktan neden utanmıyorsunuz?
Acının ve kendinize zulmün süresini daha fazla uzatmayın.
Aldıklarınızı geri verin verdiklerinizi geri alın.
Aksi takdirde bu durum anlamayacağınız bir şekilde kendi kendine gerçekleşecek.
Yoksa kimden ne aldığınızı kime ne vermeniz gerektiğini bilmiyor musunuz?
Sadece zalim değil aynı zamanda çok zavallısınız.
Eğer bu bilgiler size gelmiş olsaydı ya da bu emanet sır bilgilerin sahibi kendini size satmış olsaydı siz bundan da menfaat sağlamaya kalkardınız.
Ders aldığınız ölçüde şiddeti artacak bir yanıtla karşı karşıya kalacaksınız.
Devamını sizin tutumunuz belirleyecek.
Düşünün bakalım ne demek istiyor bu uyarılar.
] Önder KARAÇAY [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#susuz tufan#depremin derin mesajları#canlı ölüler#helak olmak#beklentisiz uyarıcı
1 note
·
View note
Note
bazı devlet sırları dediğin şeyler nedir
Kisisel bilgiler :p
1 note
·
View note
Note
Nej ben dc'yi ilk kurduğunuzda da girmedim, şimdi de girmek istemiyorum ama merak ettiğim bir şey var. Sunucuya aldıklarınızın neye benzediğini bilmen, senin ve oradakilerin güvenliğini sağlıyor mu sence? Bence kimliğini belli etmeden sorun çıkartacak bir tip pekala düzgün biri gibi görünebilir, pekala normal arkadaşları ve normal bir instagram'ı, saran bir muhabbeti olabilir. Gelmek isteyenlerin dış görünüşlerini bilmeniz niye bu kadar mühim çözemedim.
devlet sırları payşamıyoruz ama biz burda paylaşım yaparken anonim takılan kimliğini gizleyen birini istemiyoruz doğal olarak? aktif olmayan gidiyor zaten bu aktif olduğu dönemde de bu insanın üslubunu mizahını estetiğini tavırlarından kisiliğini insan iliskilerini saptayabiliyorsun, o kullanıcıyla bir sıkıntımız olursa, muhatap bulmak isteriz. görüntü yüz yoksa çok önemli değil, derdimiz kimlikleriyle. bu insanlar kim, biz kimle konuşuyoruz?
4 notes
·
View notes
Photo
Eğer kîsende pâren var ise sarf eyle hayrâta
[Kesende, kasanda paran varsa da akıllı ol, hayra sarf et. Yoksa ya yersin, kanalizasyona gider; ya da bırakırsın, başında mirasçıların kavga eder; ikisi de akıl kârı değil.]
Şu nushi dinlemezsen dûş olursun çok beliyyâta
[Dediğimi ve diyeceğimi dinlemezsen çok belâlara düşersin; pişman olursun. (Dediği hemen yukarıda, diyeceği birinci kıt’anın sonunda. Yani ‘Sakın bir dîdeyi ağlatma… diye başlayan mütekerrir beyt’)]
Ekâbir meclisinden çıkma FENNÎ mahrem-i râz ol
[Büyüklerle oturup kalkmaya gayret et; sırları da saklamasını bil.]
Kanâat göster aza devlet-i fakr ile mümtâz ol
[Azla yetin. Kanaat hazinedir.]
18 notes
·
View notes
Photo
Sağlık Çalışanlarını Alkışlamak…
Korona virüsü çıkalı sağlık çalışanlarını alkışlıyorlar. Dün dövüyorlar, HATTA ÖLDÜRÜYORLARDI. Cehaletin azgınlığı; doktor, sağlık çalışanları ve öğretmenlerin üzerine şiddet olarak çökmüştü.
Bu durum psikolojik bir sorundur. Yıllarca elini-eteğini öptüğü insanlara karşı duyulan ezikliğin dışa vurumudur. Elini-eteğini öptükleri insanlar onlardan böyle bir şey istemedi ama ezik insanın karakteristik yapısı budur. Güce eğilir. Gücü kendinde gördüğü an dünyanın en zalim insanı olur. AKP ile iktidara geldiğini düşündüğü için, ‘güç bende artık, her istediğimi yaparım’ düşüncesiyle, her yol bize hak demeye başladılar. ÖRGÜTLÜ CEHALET..
Doktorları itibarsızlaştırma süreci AKP ile başladı. Öğretmenleri itibarsızlaştırma süreci AKP ile başladı. En üst düzeyden hakaret gördüler.
Bilime, bilim adamına düşmanca bir tavır takındılar. Tıpkı Ortaçağ papazları gibi… Eğitimi resmen cahilleştirdiler. Ruh hastası, ahlaki değerleri sıfırlanmış şeyh-şıh kim varsa devlete ortak yaptılar. Diyanet denilen, milletin sırtına abanmış, Ortaçağ papazları ile yarışan kurumu, adını henüz koyamadıkları devlet için hazır güç haline getiriyorlar. Diyanet ayrı bir yazı konusu ama şu kadarını söylemek lazım: Diyanet, Türk Müslümanlığı ve Türk ahlakını bitirme görevi yürütüyor.
Dönelim doktorlara; Doktorları önce insanların bilgilerini alarak hükümete istihbarat sağlama işinde kullanmaya kalktılar. TTB itiraz etti. Türk Halkı’nın bütün kişisel sağlık bilgileri bir havuzda toplanacaktı. Şimdi ne durumda bilmiyoruz. O bilgilerin satılmayacağını kim garanti edebilir? Bu ülkede Ordunun savaş sırları gasp edildi ve düşmana servis edildi. Özel görevli istihbarat elemanlarının isimleri servis edildi. Öldürülmeleri sağlandı. Sorumlu olanların ortaklarına terörden dava açıldı ama ajanlık faaliyetinden dava açıldı mı?
Doktorlar parça başı para alan tekstil çalışanlarına çevrildi. Aile hekimleri kaç hasta muayene etti, o kadar para verildi. Muayene ettiği hasta sayısına göre performans değerlendirmesi yapıldı. Bir doktorun kaç hastaya kadar gerçekçi muayene yapabildiği bilimsel gerçeği yok sayıldı. Bilimsel gerçeklerden; ‘Ne kadar ekmek, o kadar köfte’ uygulamasına geçildi. *** *** Korona virüsü gerçeği suratlarına bir şamar gibi indi. Doktorlar kıymete geçti diyeceğim de…. Diyemiyorum. Bir hafta öncesine kadar doktorlara günde sadece BİR ADET maske veriliyordu. Akşama kadar tek bir maske ile çalışmak zorunda kaldılar. Kendileri almak istese zaten maske bulunmuyordu. Bir haftadır DÖRT ADET maske veriliyor iyi mi? İşte doktorlara verilen değer… Bu arada İtalya, İspanya’ya Korono Virüs yardımı yapıyoruz diye övünüyorlar. Tanrı akıl- fikir versin demekten başka bir şey diyemiyorum. *** **** Bu arada Kızılay’ı, devletten vergi kaçırmaya aracılık eden Kızılay Başkanı’nı gören var mı? Göremezsiniz! Belli ki her kurum gibi Kızılay’da yağmalanmış. Yalnız her nasılsa Kızılay’ı Barzani’nin Leşmergelerine maske ve yardım kolisi dağıtırken gördük. Leşmergelere 30 bin maske, 475 koli gıda yardımı yapıyordu. Türkmenler mi? Türkiye’de Türk’e düşman olan bir hükümetin, dış Türklere yardım etmesi zaten beklenemez. *** **** Doktorlarımızı ve sağlık çalışanlarımızı biz alkışlarız. Gösteriyi bırakın. Doktor ve sağlık çalışanlarının ihtiyaçlarını karşılayın. Sarayın bir günlük masrafı kaç bin sağlık çalışanının ihtiyacını karşılar? İYİ HESAPLAYIN!! Zahide UÇAR
1 note
·
View note
Text
Mehmet Sakarya bey arkadaşımızın kaleminden
BİZ UYUDUK...
ABD 2002 yılında ülkemizi işgal ettirdi.
Kime mi?
TC kimliği taşıyan,
Fakat aslında fanatik Türk düşmanı olan mollalara!
Hafızanızla zaman tüneline girin,
Yaşadıklarımızı bir film gibi seyredin!
Hafızın şiir okuması ve
Göstermelik kodese aldırılması...
Mağdura bu millet bayılır...
ABD yani CIA bizi bizden iyi tanır...
Ben o sırada MHP Ankara İl yönetimindeydim,
Bahçeli ani kararla istifa ettirilip,
Hükümet yıktırıldı.
İstifa haberi geldiğinde,
İl yönetimi toplantıdaydık...
Dedim ki,
Herkes intihar edebilir,
Genel başkanımız da siyaseten intihar etmiştir,
Yalnız partiyi de peşinden sürüklemiş
Onu da öldürmüştür...
Başkan Yaşar Yıldırım kireç gibi oldu.
Abi ipimizi çekiyorsun dedi...
Başkan dedim benim ipim yok,
1966 yılından beri bu hareketin içindeyim...
Her düşündüğümü söylerim...
Rahmetli Başbuğumun döneminde de böyleydim...
Dediğim çıktı,
İsifayla hükümet yıkıldı,
Seçime gidildi...
MHP barajın altında kaldı...
Arapçı daha doğrusu ABD'nin adamları kazandı...
ABD, FETÖ, CIA, elele verdi,
Önce askeriyeyi çökerttiler...
En korktukları kesim oydu...
Ergenekon, Balyoz filan derken,
Bütün paşalar kodese tıkıldı...
Kozmik Odaya girildi,
Devlet sırları işportaya düştü...
Laik rejim yanlılarını safdışı bırakmaları
6 -7 senelerini aldı...
Adliyeyi, Mülkiyeyi ve Askeriyeyi ele geçirdiler...
Ondan sonra yavaş yavaş,
ABD uzmanlarının planlarına göre,
İşgal kimseyi ürkütmeden devam ettirildi.
TC kaldırıldı - İki üç bağırdık bitti...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE tabelaları söküldü
Vatanın dört yanından...
Kem küm ettik kapandı gitti...
ANDIMIZ kaldırıldı okullardan...
İki üç bağırdık,
Üç beş dava açtık...
Ele geçirilmiş yargı mollaya destek oldu...
Bir Yunan mahkemesi olsaydı,
O da böyle karar verirdi...
Bu arada vatan toprakları satılmaya başlandı...
İmar ve ihale dümenleriyle,
Mollalar sıfırlanamayacak servetler edindiler...
Vatandaşlık dağıttı Arapçı mollalar...
Her gelene pasaport dağıttılar...
ABD emriyle Suriye'ye girdik...
Çünkü Helga Irak'ta Coniler ölünce isyan etti...
ABD Başkanları Helga'dan, Jane'den çok korkar...
Bu sebeple baştan bağladığı mollaya
Suriye'ye gir emri verdi...
Yüzlerce Mehmetçik şehit oldu...
Bizde de Helga olsaydı,
Emevi Camisi başınıza yıkılsın,
ülkede cami mi kalmadı,
Hepsi boş duruyor derdi...
Fantaziniz için benim yavrum toprağa düştü
Diyerek yeri göğü inletirdi...
Fakat bizim Ayşe, Fatma
Ben şehit anası oldum diye,
Bir göbek atmadığı kaldı...
Çünkü cahildi,
Onu kandırmak
Bir bebeyi kandırmaktan kolaydı...
Eline Kuranı alan bayrak asılmış
Gecekondu evine gitti,
İki ayet okudular,
Bu zavallılar hüngür hüngür ağladılar!
Bu arada Yunan adalarımıza el koydu...
Ses eden oldu mu?
İki emekli subay feryat etti...
Kimse ortalığı ayağa kaldırmadı..
Devlete devlet ve Türk düşmanlarını doldurdular,
Diplomatları kovup yerlerine imam atadılar...
Bu arada Suriye'den ülkemize
Çapulcu akını başladı...
Gelenlere sordu gazeteci,
Nasıl geldiniz diye,
Suriyeli dedi ki,
Bize kalkın Türkiye'ye gidiyorsunuz
Herşeyiniz hazır orada,
Çok rahat yaşayacaksınız dediler
Getirip bıraktılar buraya!
Kimse ağzını açmadı...
Mollalar ortalığa velveleye verdi,
Bunlar Ensardır bağrımıza basalım diye...
Cahil kesim anında yuttu bu dümeni...
Şu anda 8 - 10 milyon yabancı,
Ülkeye dolmuş durumda...
Her an bir olay patlayabilir...
BOP haritasını gördünüz
Güneydoğu BOP içinde...
Şimdi oralar Arap dolduruldu ki,
Düğmeye basınca isyan çıkacak,
O topraklar elimizden uçup gidecek!
ABD emriyle orduya operasyon çektiler...
Ordu mevcudunu yarıya indirdiler ki,
Yarın ülkede bir kalkışma olursa,
Halimizi düşünün!
Hatay Belediye Başkanı feryat ediyor
Şehir elden gitti diye...
Kimsenin umurunda değil...
ABD emriyle Suriyelileri yurda sokan molla ne diyor,
Suriyelileri göndermeyeceğiz...
Senin öyle bir iraden olamaz ki!
Sen ABD ne derse onu yapmaya mecbursun...
Diyanet daha da çoğalsınlar diye,
Suriyelilere çeyiz yardımı yapıyor,
bizim vergilerle...
Vatana ihanetin zirvesine çıktılar...
Şimdi bir yandan sığınmacılar,
Diğer yandan açlık ve yoksulluk halkı
Canından bezdiriyor...
Molla Afrikalarda fink atıyor!
Lüksünden israfından asla vazgeçmiyor...
Koyunlarsa ağılda uyuyor...
Tanrı sonumuzu hayreylesin...
Mehmet Sakarya
Alıntıdır
2 notes
·
View notes
Text
Refika
Rıfk kelimesi hakkında, kayıp hazinelerin keşfi-05 başlıklı yazımda açıklamalar yapmış, önemini anlatmıştım. Lütfen okuyunuz. Neden üstünde duruyorum bu kavramın biliyor musunuz? Refika kelimesinin kökü olan rıfk kavramını bilmek, refikayı anlamak demektir. Bir refikaya sahip olmak, çok büyük nimettir. Dünya cennetidir. Refik için de aynı… Allah insanları çiftler halinde yarattı. Bu başlı başına hem bir nimet ve hem de sınav konusu oldu. İnsanlar toplumlar halinde yaşamaya mecburdu. Yaradılışı gereği tek başına yaşayamazdı. Kadın ve erkek de öyle. Sadece hem cinsleriyle yaşamak imkansızdı. İlla çift olmak gerekliydi. Bu gerçekler aileyi gündeme getirdi. Aileler toplumları oluşturdu. Ayrıca o toplumların geleceğini de, ailelerin meyveleri olan çocuklar kuracaklardı. Aile içinde görevler, hak ve sorumluluklar tespit edildi paylaşıldı. İnsanlık kolektif şuuru ile biriktirdiği rolleri ve gereklerini talep etti aileden. Dinimiz, gelenek ve göreneklerimiz yol gösterdi. Kültürler şeklini belirledi. Fiziki ve ruhsal özelliklerimiz mecbur kıldı. Hukuk da kuralları oluşturdu. Nihayetinde aile kuruldu, yaşadı, dağıldı ve mütemadiyen sürüyor bu düzen. Global bir gerçeklik arz ettim size. Çok büyük düşünmeyin ama. Her aile bir çiftten oluşuyor. Bir kadın ve bir erkek. Siz de bunlardan birisiniz. Ya kadın ya da erkek... Bir kişisiniz ve saadet sizinle başlar eğer niyet ederseniz. Sizinle devam eder eğer sebat ederseniz. Ve de sizde biter eğer rıfk sahibi bir refik yada refika olamazsanız.
Bir Şeyler Eksik, Refika
Yukarıda yazdıklarım muğlak geliyor olabilir size. Çünkü dünya düzeni ve yaşam tarzlarımız, bizi olmamız gereken insan modelinden uzak tutuyor. Kişiliklerimiz yara bere içinde ve kutsal aile kavramını algılayamaz olmuşuz. Aşk ile aile isimli yazımda, o ruhu ve derinliği nasıl oluştura bileceğimizi yazdım detaylarıyla. Burada aynı konuyu işlemeyeceğim. Hanımın refika olmayı, beyin de refik olmayı öğrendiği muazzam bir yuvadan bahsedeceğiz. Yahut kendini bilmekten, veya olgunlaşmak konusundan dem vuracağız. Refika ve Refik Nasıl Olunur? Bir kaç hayati konu var aklımda paylaşayım. Değerli okurum. Size mistik bir halet-i ruhiye den bahsetmiyorum. Gizli sırları falan da yok bu işin. Refik veya refika olmak ise niyetin, basit bir başlangıç noktası var. Kurduğun aile bir özgürlük alanı değildir. Bir kuralsızlık bölgesi, kaos alanı yada prestij savaşlarının yaşandığı bir arena da değildir. Temel insani değerler, aile içinde de gerekli ve geçerlidir. Problemleri kolayca tespit etmek ve en uygun çözümü rahatça sağlayabilmek buna bağlıdır. Normal olun sadece, kendiniz olun. Yani dışarıda üçüncü kişilere karşı sergilemek istemediğiniz, davranış, düşünüş, tutum ve sözleri; evinizde, eşinize karşı da filtre edin ve kontrol edin. Bu..! Hepsi bu... Yani demek istiyorum ki; iş yerinizde ki bir arkadaşınıza "lan" demiyorsanız eşinize de demeyin. Memleketten arayan kuzeninize kötü bir ses tonuyla cevap vermiyorsanız eşinize de vermeyin. Bir işinizi gören devlet memuruna kibarca teşekkür ediyorsanız eşinize de edin. Eşinizde insan. Eşiniz oldu diye değerinden bir şey kaybetmedi ki! Yuva bellediği mekanı sizinle paylaştığı için, sığınmacı olmadı ki! Aile dışı hayatınızı ve evinizde ki hallerinizi bir gözden geçirin lütfen. Objektif bakmayı başarırsanız inanın görecek ve üzüleceksiniz. -- "ama oda bana şöyle dedi, böyle yaptı..." He yaptı ama aynı tavırda ki bir arkadaşınızı veya çalışanınızı yönetmek ve düzeltmek için gösterdiğiniz o anlayışlı ve olumlu tavrı, eşinizden esirgediniz hep! Hayatın her alanını ve evinizi güzel davranışlar ve sözler ile bezemek; adalet ile desteklemek; ilim irfan ile değerini yüceltmek elinizde... Tahammül ve hoşgörü sınırlarının en geniş halini, eviniz ve eşiniz hak etmektedir. Tabi eskilerin dediği gibi: Geçinmeye gönlünüz var ise..! Aklınız da refik ve refika var ise... Değerleriniz, Evinde de Geçerli olmalı. Genel ahlak kuralları mesela; sadece anne, baba, arkadaş yada tanımadığın insanlar için mi konmuş sanıyorsun? Eşine de uygulayacaksın. Büyük bir itina ile eşinin karşısında ahlaklı duracaksın. Adab-ı muaşeret mesela; kabalık edemiyorsan dışarıda ki insanlara, eşine de etmeyeceksin. Yardım sever mi tanırlar seni, eşine de yardımcı olacaksın. Güzel mi konuşursun, beğenir mi herkes konuşmanı, eşinle de güzel konuşacaksın. Oturmana kalkmana, sözüne sükutuna dikkat edeceksin evinde; tıpkı dışarıda ettiğin gibi... İyi bir arkadaş, sağlam bir dost olabiliyor musun başkalarına? Eşine de olacaksın. Hatta eşine hayat arkadaşı, can yoldaşı olacaksın... Diğer insanlara hatta hayvan ve bitkilere karşı çok merhametlisin değil mi? Eşine de merhamet ve şefkat duyacaksın. Çok mu nezih ve kaliteli bir insansın? Herkes öyle mi der hakkında? Eşine karşı da kaliteli ve nezih davranacaksın... Bakın efendim. Şu ana kadar hiç karı koca olmanın özel bir halinden bahsetmedim. Karı demedim, koca demedim. İnsan dedim sadece. Üçüncü kişiler de insan, eşin de insan... Unutma bunu. Diğer insanlara karşı nasılsan, eşine karşı da aynı ol dedim. Aile hayatını refik ve refika olarak geçirmek istiyorsan; evin beton ve demirdendir. Huzurlu bir yuva olsun istiyorsan, bu gerçekler ihmal edilmemelidir. Nikahın Kerameti Nedir bu keramet biliyor musun? Onun gönlüne girebilmek ve gönül kapılarını ona açabilmek. Allah birbirini seven, Kendi emriyle bir araya gelmiş çiftlerin aşkını perçinler, nice hayırlara vesile eder. Ama korkunuz ki; nikah akdiniz, üstüne titremeniz gereken kırılgan bir müessesedir. Gücünü ise, birbirinizi anlamak için sarf ettiğiniz çaba belirleyecektir. Birbirinizi kırmamak için sebat ettikçe güçlenir nikahınız ve kerametleri. Aksi hallerde; siz nikahınızın gereklerine saygı ve itina göstermezseniz, o da avuçlarınız dan sessizce kayıp gidecektir. Hem de uzaklara, çok uzaklara... Siz siz olun, her şeyin aslına talip olun... Refik ve refikanın da, nikahın da... Çözüm Çözüm dışarılarda değil, yüreğinizde ve onu safi ve samimi hislerle birleştirdiğiniz eşinizin gönlündedir. Dışarılarda aramayın. Sizsiniz çözüm. Sorunları çözecek olan da; sorun çıkaracak olan da sizsiniz. Aşktan, sevdadan önce, eşinizin de sizin gibi bir insan olduğunu ve aranızda ki problemlere, en az sizin kadar üzülüp, içerlediğini bilin. Hayat sonsuz değil. Günler, saatler sayılı. Mutlu olmayı tercih edin. Bunu başarmak için öncelikle aşk değil, hürmet ve samimiyet gerekir. Kendinize nikahınıza ve nikahlınıza karşı; sabır, güven ve teslimiyet gerekir. Refik de refika da bir niyet meselesidir. Hele gönlünüz düşmüşse eşinize... Allah'ın bu mukaddes nimetini zayi etmeyin. Saadetinizi vesvese ve kibre kurban etmeyin. Kaybedenlerden olursunuz... Bakın şu cümleye: ...... kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir LETAFET ve NEZAKET içindeki hüsn-i siretidir.Bediüzzaman Said Nursi Daha da bir şey demiyorum..! Read the full article
1 note
·
View note
Text
ABD, Suriye ve Irak'ın altınlarını çaldı mı?
5-6 Mart 2019
Bir süredir internet medyasında ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (= SDG) Doğu Suriye'de İslâm Devleti (= İD)/ IŞİD'ne karşı yaptığı operasyonlar sonucu ele geçirilen 50 ton dolayındaki altının Amerikan helikopterleriyle önce Kobani/ Ayn el Arab'a, oradan da ABD'ne götürüldüğü savları yer alıyor. Görebildiğim kadarıyla, pek çok kaynakta yinelenen bu savlara, ne ABD ve ne de YPG/ SDG tarafından herhangi bir yalanlama getirilmedi.
Bu savlar; sadece Suriye, İran ve Irak medyası gibi “tarafsız” olmadığı ileri sürülebilecek kaynaklarda yer almadı; Suriye'ye karşı “muhalif”grupları desteklediği bilinen Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ve ona dayanan Washington merkezli VOA/ Voice of America (=Amerika'nın Sesi) ve başkaları da bu savları paylaştı. Bu savların özeti şu: “ABD ile YPG/ SDG, ellerindeki altınları ve yüzmilyonlarca dolar değerindeki dövizi kendilerine teslim etmeleri karşılığında Doğu Suriye'de sıkışmış bulunan IŞİD liderlerini ve yakınlarını serbest bıraktılar.” Şimdi bu kaynakların yazdıklarına bir göz atalım:
VOA şöyle demişti: “Birleşik Krallık (=Britanya- G. A.) merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nden Rami Abdülrahman VOA'ya verdiği demeçte Suriye'de, İslâm Devleti'nin elinde 40 ton altın külçe bulunduğunu yerel kaynaklara dayanarak doğrulattığını söyledi... “Bu altınlar Musul Merkez Bankası'ndan, Suriye'nin, İslâm Devleti'nin denetimi altındaki bölgelerinden ve Suriye ve Irak'ın antik yapıtlarının satışlarından elde edilmişti.” (Rikar Hussein-Nisan Ahmado, “Rights group: IS could be hiding gold in East Syria”/ “İnsan hakları grubu: İslâm devleti Doğu Suriye'de altın saklıyor olabilir”, 13 Şubat 2019) ABD'nde yayınlanan Veterans Today ise bu konuda şunları yazdı: “Kürtçe yayınlanan Bas News bir Kürt kaynağına dayanarak, Amerikalıların Güneybatı Deyr el Zor'daki Baguz bölgesinde IŞİD teröristlerinden ele geçirdikleri tonlarca külçe altını kendi ülkelerine taşıdıkları ve bu hazinenin küçük bir bölümünü de Kürt savaşçılarına bıraktığını belirtti. Adını saklı tutan kaynak 50 ton IŞİD altınının, Kuzeybatı Halep'te bulunan Kobani'deki Amerikan askerî üssünden ABD'ne gönderildiğini kaydetti.” (“Kurdish source: US army transferring 50 tons of ISIL's gold to US”/ “Kürt kaynak: ABD ordusu 50 ton IŞİD altınını ABD'ne götürüyor”, Veterans Today, 25 Şubat 2019) Bu haberler şaşırtıcı değildi. Değildi, çünkü ABD böylesi kirli operasyonlara daha önce de imza atmış, örneğin Rakka'nın ABD destekli YPG/ SDG tarafından Ekim 2017'de ele geçirilmesinden hemen önce çok sayıda IŞİD yöneticisinin serbest bırakılmasını düzenlemişti. O zaman bu konuyu araştıran iki BBC muhabiri (Quentin Sommerville ve Riam Dalati) şunları yazmışlardı: “Rakka'dan tahliye edilen militanların bir kısmı Suriye geneline dağılırken, aralarından bazılarının da Türkiye'ye gittiği ortaya çıktı. “Tahliye edilen 250 IŞİD militanı, Rakka'nın ABD destekli milisler tarafından ele geçirilmesinden önce yüzlerce araçlı konvoyla şehirden ayrılan ve çoğu IŞİD militanlarının ailelerinden oluşan 4 bin kişi arasında yer alıyordu. “Onlarca yabancı IŞİD savaşçısı da silâh ve cephane yüklü 10 kamyonla Rakka'dan ayrıldı.” (“Rakka'nın kirli sırları: BBC, IŞİD militanlarının tahliyesi için yapılan gizli anlaşmayı ortaya çıkardı”, BBC Türkçe, 14 Kasım 2017) Aslında İD/ IŞİD'nin Suriye ve Irak'ın bir bölümünü denetimleri altında bulundurduğu 2013-16 yıllarında büyük bir altın ve döviz stoku yaptığı biliniyordu. Bu örgüt, denetimi altına aldığı kentlerdeki bankaları boşaltıyor, yeni “yurttaşlar”ından vergi topluyor ve haraç/ fidye alıyor, petrol ve değerli arkeolojik yapıt kaçakçılığı yapıyor ve adeta bir devlet gibi madenler, fabrikalar, petrol rafinerileri ve çiftlikler işletiyordu. Örneğin İD/ IŞİD, Haziran 2014'de Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'u ele geçirdiğinde bu kentteki çeşitli bankaları boşaltmış ve 500 milyon dolar değerinde döviz ve altına el koymuştu.
Joby Warrick, 21 Aralık 2018 tarih ve “Retreating ISIS army smuggled a fortune in cash and gold out of Iraq and Syria” (“Geri çekilen IŞİD Irak ve Suriye'den para ve altından oluşan bir servet kaçırdı”) başlıklı yazısında IŞİD liderlerinin, ilan ettikleri Hilafet devletinin yıkılması olasılığını da göz önüne alarak bazı malî önlemler aldıklarını belirtiyordu. Bu önlemler arasında; Irak ve Suriye'nin değişik yerlerinde döviz ve altın saklamak, ellerindeki bu maddi zenginliğin bir bölümünü bazı banka ağları aracılığıyla -Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Kürdistan Bölgesel Yönetimi gibi- çeşitli Ortadoğu ülkelerindeki aklamak ve görünüşte meşru işletmelere yatırmak da vardı.
Fakat ABD ve ortaklarının, Suriye'yi ve Irak'ı istikrarsızlaştırma, güçten düşürme ve çökertme ve ardından savaşı İran başta gelmek üzere başka ülkelere yaygınlaştırma hesabı tutmadı. İD/ IŞİD'nin Suriye ve Irak'ta kurduğu Hilafet, bir yandan Suriye ordusu ve bağlaşıklarının ve bir yandan da -ABD'nin hava desteğine sahip- SDG'nin operasyonları sonucunda büyük ölçüde geriletildi. Ekim 2017'de bu sözde İslâm devletinin başkenti Rakka, kenti yerle bir eden ve çok sayıda sivilin ölümüne yol açan yoğun ABD bombardımanın ardından SDG tarafından ele geçirildi. Kasım 2017'de ise Suriye ordusu Deyr el Zor'u kurtarırken Irak kuvvetleri de Suriye-Irak sınırındaki el Kaim kentini kurtaracaktı.
Ancak bu asla, Suriye'nin güneyindeki yasadışı el Tanaf askerî üssünde çeşitli İslâmî terör örgütlerinin militanlarını eğitmeye devam eden ABD'nin İD/ IŞİD'ni kollamadığı anlamına gelmiyordu. Fehim Taştekin'in de belirttiği gibi, “Irak ve Suriye’de IŞİD’i yenme kararlılığından söz eden ABD bölgede rakip güçlerin bu örgüte karşı operasyonlarını baltalamaktan da kaçınmadı. Birkaç kez Suriye sınır hatlarında IŞİD’i kovalayan Irak’ın Haşd el Şaabi güçlerini bombaladı. Deyr el Zor taraflarında IŞİD’in üzerine giden Suriye ordusunu defalarca vurdu.” (“IŞİD bitmiş, teşekkürler Trump!”, Gazete Duvar, 19 Şubat 2019) Bu ABD ve SDG'nin, ellerine geçen İD/ IŞİD militanları ya da liderlerini neden Suriyeli ve/ ya da Iraklı yetkililere teslim etmediklerini de açıklar. Şöyle diyebiliriz: Birincisi ABD, böylesi örgütlerin varlığına gerek duyuyor. Çünkü “IŞİD'ne karşı savaşım” uydurmacası Washington'daki savaş suçlularına, bu ülkelerde asker bulundurma ve pis ve kanlı ellerini bu ülkelerin içişlerine sokma bahanesi sağlıyor. İkincisi, bu teröristlerin lider kadrolarının Suriye ve Irak'a teslim edilmeleri, İD/ IŞİD gibi örgütlerle işgalci ve baş haydut ABD arasındaki kirli işbirliği ve pazarlıkların tüm dünya önünde sergilenmesini ve ABD'nin Ortadoğu'ya “demokrasi, uygarlık, insan ve kadın hakları getirme” yaygarasının ne denli sahte olduğunun anlaşılmasını daha da kolaylaştırırdı. Dolayısıyla, IŞİD ve benzer İslâmî terör örgütlerinin Suriye ve Irak'ı istikrarsızlaştırma ve güçten düşürmeyi amaçlayan kanlı eylemlerinden ve ilkel vahşetinden asla yakınmayan, ancak bu örgütleri denetimi altında bulundurmaya da özen gösteren ABD'nin onları bir koruma şemsiyesi altında tutması hiç de şaşırtıcı değil. “Devleti”ni yitirmiş olması İD/ IŞİD'nin tümüyle ortadan kalktığı ve artık İslâmî terör örgütlerinden gelen tehdit ve tehlikelerin sona erdiği ve Suriye ve Irak'ta çeşitli saldırılara girişmeyeceği anlamına gelmiyor. Nitekim bir bölümü İdlib'e kaçan/ kaçırılan, bir bölümü Türkiye'ye ve bir bölümü ise Irak'ın Sünni bölgelerine sığınan ve “uyuyan hücreler” kurmuş olan İD/ IŞİD ve diğer terör örgütlerinin saldırılarının, özellikle Irak'ta son aylarda yeniden tırmanışa geçtiği görülüyor.
Bu bağlamda şunu da belirtmek gerek: İslâmî terör örgütlerine karşı savaşım, sadece onlara karşı askerî ve polisiye önlemlerle çözülebilecek bir sorun değildir. Gerek Suriye ve gerekse Irak yönetimleri İslâmî terör tehdidini gerçekten de ortadan kaldırmak ya da hiç olmazsa minimal bir düzeye indirmek istiyorlarsa, hangi milliyet, mezhep ve siyasal inanıştan olursa olsunlar tüm yurttaşlarına eşit davranma, halktan gelen meşru eleştiri ve talepleri karşılama ve geçmişin despotik ve anti-demokratik uygulamalarına son verme, özetle daha demokratik bir rejim inşa etme göreviyle karşı karşıyadırlar. Bu doğrultuda ciddi ve kararlı adımlar atılmadığı takdirde yakın geçmişte Sünni halk arasında belli bir taban bulmuş olan İD/ IŞİD gibi örgütlerin yenilgiye uğratılması sadece geçici bir zafer olacak ve gelecekte şu ya da bu emperyalist devletin kullanabileceği ve manipüle edebileceği benzer nitelikli yeni terör örgütleri ortaya çıkabilecektir.
Kirli ve kanlı sicili belli olan ve Nazi Almanyası'nın İkinci Dünya Savaşı döneminde oynadığı rolü üstlenmiş olan ABD'nin tıpkı adi bir soyguncu gibi, Suriye ve Irak'ın altınlarını çalması gerçek devrimciler açısından hiç de şaşırtıcı değildir. Değildir, çünkü emperyalizm her plânda gericilik anlamına gelen malî sermayenin demokrasiyle bağdaşmayan ve çelişen egemenliğidir. Tarih, ABD başta gelmek üzere tüm emperyalist devletlerin sömürge ve bağımlı ülkelerin kaynaklarını çalmalarının ve gasp etmelerinin sayısız örneğiyle dolup taşmaktadır. Burada üzücü ve şaşırtıcı olan YPG/ SDG'nin bu baş haydutla işbirliği hâlinde davranması ve Kürt halkı da içinde olmak üzere Suriye ve Irak halklarına ait olan maddi zenginliklerin göz göre göre çalınmasında ABD'ne yardımcı olmasıdır. Kürt ulusal hareketinin böylesi davranışları kabul edilebilir kılan bir siyasal çizgi izlemesi Kürt halkının meşru ulusal direnişini gölgeleyecek, Kürt halkıyla Ortadoğu halkları arasındaki güvensizliği arttıracak/ mesafeyi büyütecek, Türk, Fars, Arap vb. şovenizmini güçlendirecek ve Kürt halkının dünya halkları/ demokratik kamuoyu katında sahip olduğu saygınlığı zedeleyecektir.
Benzer bir saptamayı, YPG/ SDG ile birlikte hareket eden Türkiyeli devrimci gruplar için de yapabiliriz. Ciddiye alınabilecek bir güçleri olmayan ve Kürt ulusal hareketinin peşinden sürüklenerek var olmaya çalışan bu örgütlerin lider ve kadroları da kendilerine şu soruları sormakla yükümlüdürlar. Acaba onlar, devrimci ve enternasyonalist olma iddiaları ile YPG/ SDG üzerinden dünya halklarının baş düşmanı olan ABD emperyalizmiyle aynı safta buluşmalarını nasıl ve hangi gerekçeler ve argümanlarla açıklayacaklar? Acaba onlar tuttukları bu yolun militan ve devrimci görünümüne rağmen aslında kendilerini ideolojik ve örgütsel olarak tasfiye etme yolu olduğunu ne zaman görecekler? Ve acaba onlar biricik doğru politikanın ilkelere dayalı politika olduğunu anlamayı başarabilecekler mi?
Garbis Altınoğlu
5 notes
·
View notes
Text
Parapsikoloji Hakkında Tüm Bilgiler
Parapsikoloji
Parapsikoloji nedir? Hangi kavramları içinde barındırır? Hangi türleri vardır? Parapsikoloji eğitimi ve nasıl yapılır? Bu konu hakkında yazılmış bazı kitaplar.
Parapsikoloji Nedir?
Parapsikoloji Olağanüstü şeyler, doğaüstü olaylar insanların uzun yıllardan bu yana ilgisini çekmektedir. Bir takım ruhsal olaylar, ruhsal güçler, gizemler her zaman ilgi odağı olur. Hem sıradan, sadece böyle olaylara ilgi duyan kişiler, hem de uzmanlar gizemli şeyler üzerine uzun yıllardan bu yana araştırmalar yapmakta, hatta olağan üstü olaylar üzerine kitaplar bile yazılmaktadır. Üstüne çok konuşulan konulardan biri de Parapsikolojidir. Paranormal olayların, yani ölümden sonra yaşam, doğaüstü varlıklar, dış algılama, psikokinezi gibi bir çok konuyu inceleyen, hatta bu konuda bilimsel deneyler yapan akıma Parapsikoloji denilmektedir. Bu işi profesyonel olarak yapan kişiler ise parapsikologlardır. Bir araştırma alanı olarak görülen parapsikolojide uzmanlar, psikokinezi fenomeni, duru görü, telepati gibi yetenekleri olan kişilerin yanı sıra, psişik fenomenleri de konu alır. Bu tür belirtiler gösteren kişiler parapsikologar tarafından bilimsel deneylerle incelenir. Aslında bazı parapsikologlar tarafından yapılan deneylerin psişik yeteneklerin varlığı iddia edilse de bilim insanları böyle bir durumun söz konusu olamayacağı konusunda hemfikirdir. Bilim insanlarına göre parapsikologların iddia ettiği davranışlar, yöntemsel kusurlar sonucunda ortaya çıkmıştır. Bazı kesimler tarafından Parapsikoloji bir bilim dalı olarak kabul edilse de bilim insanları bu duruma sert bir şekilde karşı çıkmaktadır. Hatta bu konuda kesin kanıt olmaması nedeni ile bir çok bilim insanı parapsikolojiden sözde bilim olarak bahsetmektedir. Aslında parapsikoloji konusunda yüzyıldan fazla süredir bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Çeşitli üniversitelerde günümüzde bu konu için laboratuvarlar da açılmıştır. Özellikle ABD’de parapsikoloji üzerine yapılan bilimsel deneylere devlet desteği de verilmektedir.
Parapsikoloji Kitapları
Parapsikoloji üzerine yazılmış eski çağlarda ve bu günlerde binlerce kitap bulunmaktadır. Biz ise bunlardan en çok bilinen ve okunanlarından birkaç tanesini sizlerle de paylaşmak istiyoruz. Parapsikoloji Hakkında Yazılmış Kitaplar: Bu konu hakkında yazılmış doğru yanlış birçok kitap karşımıza çıkmaktadır. Parapsikoloji hakkındaki araştırmaların sınırlı olması yazılacak kitapların da sınırlı olması anlamına gelmemektedir. Gerçekten bu konu hakkında yazılmış birçok kaynak bulunmaktadır. Tanrıların Arabaları Yazar: Erich von Daniken Türü: Parapsikoloji, Ezoterizm Özeti: On bin yıl öncesinde bile uzaya yolculuğun varlığından bahsedilen kitapta, dini inancı çok fazla olmayanlar için büyük bir tehlike var. Çünkü kitap Tanrıları reddediyor. Bu nedenle de ataistliğe yönlendirebiliyor. Dört Anlaşma Toltek Bilgelik Yazar: Don Miguel Ruiz Türü: Parapsikoloji Özeti: bu kitap ünlü sinema oyuncuları tarafından da önerilen bir kitaptır. Aydınlanma ve özgürlüğe giden bir yol haritası olarak değerlendirilen kitapta, büyük dersler okuyucuları bekliyor. Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53 Yazar: Stella Molinas Trevez Türü: Parapsikoloji Özeti: okurken elinizden bırakmak istemeyeceğiniz türde harika bir kitap. Kitapta, gerçek ama doğaüstü bir hayat hikayesi anlatılıyor. Kendini, hiç akla hayale gelmeyen bir gücün tehdidi ile karşı karşıya bulan bir insan. En başta evde birden garip olaylar yaşanmaya başlıyor. Daha sonra bütün ailenin başını bir kabus sarıyor. Var Olmanın Gücü Hayatının Amacını Uyandır! Yazar: Eckhart Tolle Türü: Parapsikoloji Özeti: Uluslararası fenomen haline dönüşen bu kitapta, ruhsallık yazarın yorumu ile yeni bir kuşağa taşınıyor. Antik Mısır Sırları Yazar: Ergun Candan Türü: Parapsikoloji Özeti: Antik Mısır bir dönemler Ezoterik kültürün önde gelenlerindendi. Bu kitapta da o dönemler güzel bir dille anlatılıyor.
Parapsikoloji Nasıl Yapılır?
Aklın ve hayalin alamayacağı bir çok fenomen insan ruhunda bulunmaktadır. Bildiğiniz üzere telepati yöntemi ile başka bir kişinin aklından geçenleri bile okumak mümkündür. Bunlar hep parapsikolojinin uygulama alanlarına girmektedir.
Şimdi sizlerre parapsikolojinin uygulama alanlarından örnekler vereceğiz. Parapsikolojinin diğer bir uygulama alanı ise duru görüdür. Duru görü, dünyanın herhangi bir yerinde sizin dışınızda meydana gelen bir olayı görebilmeniz anlamına gelmektedir. zamana bağlı olmayan insan ruhu, bir takım işlemlerle olduğu yerden başka bir yere gidebilir. Parapsikolojinin başka bir uygulama yöntemi ise, telekinezidir. Ancak bu işlemi kişinin kendi kendisine uygulaması mümkün değildir. Bunu medyumlar gibi uzmanlar yapmaktadır. Telekinezi için düşünce ya da beyin gücü ile bir cisme etki etmek de denilebilir. Bazı programlarda gördüğünüz bakışları ile çatal, bıçak, kaşık gibi cisimleri hareket ettirenler, tamamen telekinezi yöntemini kullanmaktadır. Başka bir parapsikoloji uygulaması ise telepatidir. Aslında bir çok kişinin başına bu gelmiştir. Mesela bir konuşmada birinden bahsederseniz ve o bir anda olduğunuz ortama gelir. Bu telepati, yani düşünce gücü ile o kişiyi oraya çağırma işidir. Mesela bir şey dilinizin ucuna gelir, söylemek istersiniz ama karşınızdaki kişi bunu bir anda sizden önce söyler. Bu da tamamen telepati ile ilgilidir.
Parapsikoloji eğitimi
İlk olarak 1880 yılında ortaya çıkan parapsikoloji terimi, o zamandan bugüne kadar gelmiştir. Parapsikoloji konusunda herkes uzman olamaz. Parapsikoloji eğitimi almak isteyen herkese de bu eğitim verilmez. Tamamen doğaüstü olaylarla ilgili olan parapsikoloji, öncelikle yetenek ve dikkat gereken bir iştir. Bu nedenle de eğitimi ehli olan kişilere verilir. Çünkü parapsikoloji eğitimi almak isteyen kişinin öncelikle kendisi dışında gelişen olaylara algısının açık olması gerekir. Eski yıllarda daha ciddi şartlarda verilen Parapsikoloji eğitimleri günümüzde parapsikologlar ve metafizik uzmanları tarafından verilmektedir. Hatta günümüzde parapsikoloji eğitimi verip, eğitimi tamamlayanlara sertifika veren kuruluşlar bile vardır. İnternet üzerinde yapılacak kısa bir araştırma ile bu eğitimi veren kuruluşlara ulaşmak da mümkündür. Parapsikoloji eğitimi veren kurumlarda parapsikolojinin tarihsel gelişimi ve parapsikoloji uygulamaları konusunda dersler verilmektedir. Kısacası günümüzde bu bilimi öğrenmek, eskisi kadar zor değildir. Benzer konu olan Para Enerjisi konusuna göz atabilirsiniz. Read the full article
#parapsikolojidalları#parapsikolojieğitimi#parapsikolojiekşi#parapsikolojifilmleri#parapsikolojiforum#parapsikolojikitapları#parapsikolojinedir#parapsikolojisiteleri#parapsikolojitesti#parapsikolojiuzmanları
0 notes
Note
Mısır piramitlerinin yapımı sırları hakkında naçizane düşüncelerinizi merak ediyorum
Yapımında bir sır yok, daha önce de söylemiştim aynı cevabımı size de aktarıyorum.
“Mısır piramitleri, firavunların tam anlamıyla tanrılaştığı yerler olarak görüldüğü için fazlasıyla kutsaldır bu yüzden de özel bir mimari ile inşa edilmiştir. Tıpkı kilise ve camilerin normal yapılardan çok daha özel tasarlanmış olması gibi.
Bu piramitler, dikdörtgen şeklindeki Mastaba adlı mezarların geliştirilmesinden doğmuştur. Piramitten piramite farklılık gösteren taşlar farklı taş ocaklarından çıkarılmış ve kızaklar yardımıyla inşa bölgesine getirilmiş, rampa yardımıyla da üst katmanlara taşınmıştır.
Zamanına göre fazlasıyla üst düzey olan bu mimari eserler, 2010 yılında Kızıldeniz’deki Wadi al-Jarf bölgesinde firavun Keops dönemine ait bir papirüsün keşfiyle şüpheye yer bırakmayacak şekilde tamamen insan üretimi olduğunu kanıtlayan, ortaya atılan çeşitli palavraları yalanlayan niteliktedir. Bu papirüs sayesinde biliyoruz ki piramitler, yüksek rütbeli devlet adamlarınca dizayn edilmiştir.“
8 notes
·
View notes
Text
DEVLET SIRRI DOSYASI : Devlet sırları, Şansölye'nin çöp kutusundan çıktı
DEVLET SIRRI DOSYASI : Devlet sırları, Şansölye’nin çöp kutusundan çıktı
Devlet sırları, Şansölye’nin çöp kutusundan çıktı 23 Temmuz 2022 Alman Şansölyesi Olaf Scholz ve eşi Brandenburg Eyaleti Eğitim Bakanı Britta Ernst, devlet sırrı niteliğindeki belgeleri evlerinin çöpüne atmakla ve bu şekilde güvenlik zafiyeti oluşturmakla itham edildi. Alman basınının hedefinde, Şansölye Olaf Scholz ve eşi Britta Ernst var. Brandenburg Eyaleti Eğitim Bakanı Britta Ernst, birçok…
View On WordPress
0 notes