Tumgik
#dev saran
pixlerelish · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
💔 Dev Saran moodboard for @justshahrukhkhan ❤️
48 notes · View notes
misha-69innit · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Dev Saran screencaps (feel free to use as icons!!!)
28 notes · View notes
justshahrukhkhan · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Dev and his heavy bag of regrets
10 notes · View notes
sarcastic-sue · 10 months
Text
Me while watching Kabhi Alvida Naa Kehna
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
4 notes · View notes
vennilavee · 6 months
Text
there needs to be a study correlating whoever grew up watching arrested development and how into step-cest and/or incest they are when reading fic
0 notes
amezhu · 5 days
Text
Heaven Official's Blessing▪︎
227. BÖLÜM - Karma ateşleri ile yanmak - şeytani tanrı kraliyet başkenti üzerine alçalıyor - 2
“Lord Yağmur Ustası!”Xie Lian haykırdı.
Yağmur Ustası kara öküzüne biniyordu, başı yüksekteydi, selamlamak için başını ona doğru eğdi. Pei Ming öküzünün arkasında kızgın alevlerle yanmış sağanak yağmurda sırılsıklam bir fare gibiydi, saçı başı birbirine girmiş tam bir sefalet demetiydi. Gözlerini kanlı bir şekilde kırpıp açtığında sahiden de onu yakalayanın Yağmur Ustası olduğunu fark etti. Onun tamamen öküzü sürmeye odaklanmasına ve ona bakmamasına rağmen onun şimdiki hiç-yakışıklı durmayan halini herkes görmüştü ve biraz utanmış hissetmişti, hemen düzgünce oturdu, “Lor…”
Ancak beklenmedik bir şekilde ağzını açtığı anda ağzından siyah bir duman çıktı, Rong Guang öfkeliydi, “bir kadın tarafından kurtarılmaya ihtiyaç duyduğuna inanamıyorum, Hem de o Yu Shi Huang, Pei Ming tam bir yüz karasısın.”
Pei Ming sinirlenmişti ve ağzını açtığında başka bir siyah duman dizisi dışarı çıktı, “Çeneni kapatabilir misin?”
Diğer taraftan Pei ‌Su‌ ve ‌Ban‌ ‌Yue‌ sorunsuz bir şekilde inen Yağmur ‌Ustasını karşıladı ve Pei Ming’i motive etmeye çalıştılar; aynı zamanda o ateşli şeytani devin bedenin üzerinde milyonlarca moloz yuvarlanıyordu. Düşen kayalar alev alev yanan ateşlerle hâlâ yanıyor ve her biri gök taşı yağmuru gibi hızla yere çarpıyordu.
Gökyüzünü saran yağmur daha sert yağıyordu ama yangınlar sönmeyi reddediyordu. Görünüşe göre Jun Wu alevlerin içindeki ruhsal güçleri güçlendirmişti. Eğer yağmur damlaları alevleri söndüremezse bile dev kayalar yine de yere düşecek ve kraliyet başkenti hiç şüphesiz binlerce dev kraterden ızdırap çekecekti, sayısız insanı öldürecekti ve her şey boşa gitmiş olacaktı. Bununla beraber devasa ilahi heykel gayretlice devi çekiyordu ve Xie Lian bundan kaçıp kurtulamazdı, ayrıca kaç savaş tanrısının orada olduğunu ve orada olsalar bile hatasız bir şekilde kayaları yakalayıp yakalayamayacaklarını bilmiyordu. Xie Lian korkunç derecede gerilmişti, Hua Cheng’e döndü, “San Lang, ne…??”
Hua Cheng onun tam arkasında duruyordu ve elini Xie Lian'ın elinin üzerine koydu, “Gege’nin endişelenmesine gerek yok, sadece oraya odaklan, aşağıda olan şeyleri umursama.”
Sesi tam Xie Lian’ın kulağının yanında, nefesi sıcak ve nazikti, hafifçe Xie Lian’ın çenesini kaldırdı ve bakması için işaret etti. Xie Lian Hua Cheng’in işaret ettiği yere gözünü dikti, dışarıdan elleri arkasında kırmızı bir figürün yavaş yavaş insan rününün yanına geldiğini gördü. Xie Lian gözlerini kıstı ve şaşkına döndüğünü hissetti.
O… Hua Cheng?
Başka bir Hua Cheng??
Neler oluyor? Xie Lian hızla arkasını döndü. Onun hemen arkasında duran ‌Hua‌ ‌Cheng değil miydi?
Hua‌‌Cheng‌ hafifçe kıkırdadı, “Panik yapma, Gege. Buradaki asıl San Lang, yalan yok diğeri sahte.”
O zaman aşağıdaki klon, Hua Cheng’in ayrılırken geride bıraktığıydı. Şimdi neden Jun Wu’nun Hua Cheng’in cennet başkentine sızmış olacağından şüphelenmediği anlaşıldı. Xie Lian aslında Jun Wu'un orayı izleyen gözleri olup olmadığı konusunda şaşkındı. Belki de izlemiyordu ama onun gözetimi altındaki ‘Hua Cheng’ hala kraliyet başkentini koruyordu ve tabii ki şüphelenmezdi.
Shi Qing Xuan’ın yukarıya bakma fırsatı yoktu ve Hua Cheng ve Xie Lian’in orada olduğunu o da görmedi. ‘Hua Cheng’in geldiğini görünce hemen seslendi, “ÇİÇEĞE UZANAN KIZIL YAĞMUR!!! Sonunda geri döndünüz. O kadar uzun süre giderek ne yapıyorsunuz? Ekselanslarıyla iletişim kurmak için bir yol buldunuz mu? Hayır hayır hayır ilk önce en iyisi bu durumla nasıl başa çıkacağımızı düşünün. Gökyüzünden gelen o şeytani ateşli kayaları görüyor musunuz? Düşünün, çabuk! Bir nefes üfleyin ya da binlerce gümüş kelebek yukarı çıkıp onları uzağa götürsün falan, yoksa hepimiz öleceğiz…”
“Hua Cheng” tek kelime etmedi, Shi Qing Xuan’in tek nefeste bir kelime yığını sarfetmesine soğuk bir şekilde izin verdi ki dinlerken artık sabrı tükenince doğrudan sözünü kesti, “Kendin hallet!”
Shi Qing Xuan haykırdı, “Kendim mi halledeyim? Böyle zamanlarda şaka yapmayın, ben ekselansları değilim sizin şakalarınızı anlamam. O kayalarla ben nasıl kendim başa çıkacağım…” cümlesini bitirmeden “Hua Cheng” onun arka yakasından tuttu ve doğrudan insan rününün içinden çekip çıkarttı.
Shi Qing Xuan fena derece hızlı hareket etti ve rünü terk ettiği anda sağındaki ve solundaki insanları birleştirerek rünün bozulmasını engelledi. Ancak beklenmedik şekilde “Hua Cheng” onu dışarı çektikten sonra henüz yapacağı bitmemişti, bir el sallanarak gelerek ona tokat attı ve dışarı fırlattı.
Tüm dilenciler şok oldu, “OL’ FENG!?”
Bazıları “Hua Cheng”e bağırarak şikayetlerde bulundu, “İNSANLARA VURARAK NE YAPIYORSUNUZ?”
Her ne kadar Shi Qing Xuan uçurulmuş, birkaç kez yuvarlanmış ve yere serilmiş olsa da hemen sürünerek kalktı, “Sorun yok sorun yok, ölmedim! Gerçekten bana vurmadı, bana ruhsal güç ödünç veriyordu!”
“Cidden mi…”
Shi Qing Xuan ellerini inceledi, sonra tepeden tırnağa ruhani bir ışık yayan kendi bedenine baktı, “Hua ChengZhu, ekselanslarını göremiyor olsanız da bu şekilde yapmanıza gerek yoktu? Eğer ruhani güç ödünç veriyorsanız o zaman nazikçe yapın, o iğrenç şekerlerden birkaç tane daha yemek umrumda değil ama insanlara vurmanıza gerek yok, tamam mı? Neden onun yerine biraz daha gökyüzüne odaklanmıyorsunuz, hala orada çok sayıda meteor var…”
Tam o sırada “Hua Cheng” sağ elini kaldırdı ve ona bir şey fırlattı. Shi Qing Xuan düşünmeden hemen yakalamak için elini kaldırdı ama yakaladığı şeyi gördüğünde tüm yüzünün rengi gitti.
O şey Rüzgar Ustasının yelpazesiydi.
Bunu gören, dev ilahi heykelin tepesinde bulunan Xie Lian da geri duramadı ve sordu, “San Lang, Rüzgar Ustasının yelpazesi şeyde değil miydi… aşağıdaki…?!”
"Aldırma." dedi Hua Cheng, "Son dakika onu yardım etmesi için çağırdım."‌ (Kara Su geldi)
Shi Qing Xuan o çok tanıdık yelpazeyi tutuyordu, boynu tutulmuştu ve yavaşça ona döndü.
"Hua Cheng".
"Hua Cheng" daha sonra soğuk bir şekilde tekrarladı, "Kendin hallet."
Alevli meteor yağmuru yere düşmek üzereydi ve insan rünü içindeki insanlar yüzlerinde yükselen sıcak hava dalgalarını hissedebiliyor hem soğuk hem de sıcak terler döküyorlardı: "Ol' Feng, söylediklerin doğru, değil mi? Her şey gerçekten yoluna girecek mi?"
Cennet mensupları da haykırdı, "Ekselansları, lütfen hemen bir yol bulabilir misiniz!"
Shi Qing Xuan yelpazeyi kavradı, elinin arkasındaki damarlar patladı ve gözlerinden yavaşça kan damlaları akmaya başladı.
Bir an sonra, arkasını döndü ve kolunu savurdu!‌ ‌
Bir kasırga düz yerden esti ve gökyüzüne doğru atıldı. Alevli meteor yağmuru anında bir U dönüşü yaptı ve göklere doğru uçtu!
Aslında dilenciler neredeyse ölümüne korkmuştu ve kaşla göz arasında her an kaçmaya çoktan hazırlardı ancak hepsi bu vahşi rüzgar yüzünden tamamen uçup gittiler, gözleri şiş, ağızları açık, tamamen şok olmuşlardı. Onlar şunu söylemeden bir an önceydi, “…Bi, bir tanrı?”
Birisi bağırdı, “Tanrım, Ol’ Feng, sen gerçekten gerçek bir tanrı olabilir misin?!”
Yelpazeyi salladığında hala Shi Qing Xuan’ın elleri titriyor, derin nefesler alıyordu, bir zaman sonra kendi geldi ve cevaplamaya gayret etti, “…Ha, hadi canım! Uzun zaman önce size demedin mi? Nasılmış, saçmalamadığımı söylememiş miydim?”
“Hayır hayır, saçma değil! Artık sana inanıyorum! Woav, Ol’ Feng bir tanrı, diyelim ki bir tanrı tanıyoruz, o zaman zengin olduk ahahhaahha…”
“Ol’ Feng, konuşalım, Bazen vaktin olduğunda bizi uçmaya götür, hey!”
Bütün bunları gören “Hua Cheng” hafifçe hıhladı ve ayrılmak için arkasını döndü. Diğer tarafta Shi Qing Xuan hala Rüzgar Ustasının Yelpazesini tutuyor diğerlerinin sorularına ilgisizce cevap veriyordu, yüzündeki renkler kırmızı ve beyaza dönüyor ve alnından soğuk terler damlıyordu. Yukarıya baktı, sanki soru sormak istiyormuş gibi görünüyordu ama o kişi çoktan gitmişti.
O sırada karanlığın içinden, insan rününün çok uzağından yeni tuhaf sesler geldi.
Gıcır gıcır gıcır gıcır gıcır gıcır. Keskin gözlü olanlar ağladı, “O ne?”
“Şu siyah, tüylü... fareler mi?”
“Ne arkasındaki ne? İnsanlar mı? Neden külden beyaz insanlar var…”
“Canlı gibi görünmüyorlar…”
“Ne?” Xie Lian ağzı açık kaldı.
Onlar ceset yiyen fareler ve boş kabuklu insanlardı. O canavarlar da TongLu dağından buraya getirilmişlerdi.
Bu boş kabuklu insanlar yalpalıyor, sertleşmiş uzuvlarla yürüyorlardı, insan etinin etrafına üşüşen ceset yiyen fareler aynı zamanda kara bir gelgit gibi akın etmişti. Görünüşe göre Jun Wu insan rününü bozmak dışında her şeyi umursamayı bırakmıştı ve ölümlü alemine ne olursa olsun kesin bir kaos getirmeye istekliydi.
Diğer taraftan Yağmur Ustası Ban Yue ve diğerlerine emir verdi, “General Pei’ye göz kulak olun. Ben insan rününü koruyacağım.”
Pei Ming bir süreliğine siyah duman üfleyerek orada yatıyordu ki bunu duyunca ayağa kalktı, “Ben iyiyim, rünü koruyabilirim.” Sürünerek ayağa kalkmaya çalışsa da yine geri düştü. Pei Su bile daha fazla izlemeye dayanamadı, “Aldırmayın, general. Sadece… yaralarınıza dikkat edin ve Lord Yağmur Ustasının halletmesine izin verin.”
Bu muhtemelen Pei Ming'in bir kadının önünde bu kadar aşağılandığı ve ayrıca bir kadın tarafından kurtarıldığı ilk seferdi. Kızgın mı yoksa bunun gurur kırıcı bir durum mu olduğunu söyleyemezdi ama yüzü düşüktü. Yağmur Ustası onun düşüncesini görmezden geldi ve gülümsedi, “Generalin kendini zorlamasına gerek yok.” Ardından siyah öküzünü sürerek ayrıldı.
“LORD YAĞMUR USTASI!” Pei Ming seslendi.
Tam o sırada başka bir el yukarı doğru sürünerek geldi ve boynunu yakaladı. Unutulmaz bir ses geldi, “Sevgilim Pei…”
Pei Ming hâlâ yoğun bir şekilde mücadele ediyordu ve bu sesi duyduğunda gına gelmişti, “Neden hala buralardasın?”
Aslında Xuan Ji, Ban Yue, Rong Guang’ın yaraladığı Ke Mo ve onu yanına aldığından baştan beri oralardaydı. Pei Ming’in kaba ses tonunu duyunca aniden şeytanileşti, “Neden mi buradayım? BEN BAŞTAN BERİ BURADAYIM! Ne Yağmur Ustasına bakıyorsun öyle? Tercihlerin mi değişti? Artık onun peşinden koşmak istiyorsun, ha? ONUN NESİ İYİ Kİ? BUNA İZİN VERMEM!”
“…”
Pei Ming nihayet daha fazla dayanamadı ve öfkeyle bağırarak onu itip uzaklaştırdı, “Xuan Ji, beynin böyle zamanlarda bile sadece bu konulara mı çalışıyor? Tercihlerimin değiştiği yok, Yağmur Ustasıyla zar zor kelime alışverişinde bulundum.”
Bu Xuan Ji’ye ilk karşı çıkışıydı, Xuan Ji sert bir şekilde yere itildi ve tamamen şaşkına döndü.
İnanamayarak konuşmadan bir süre önceydi, “Pei sevgilim, seni düşünüyorum çünkü seni seviyorum, bu yanlış mı? Daha önce bana karşı hiç bu kadar sert olmamıştın, benden cidden nefret mi ediyorsun?”
Pei Ming, ayağa kalkmasına yardım etmek için kılıcı kullandı, “Sana bir şey anlatamıyorum.”
Xuan Ji yine de vazgeçmedi, “SÖYLE! Cidden beni bırakacak mısın? Bıktım senden, benim böyle olduğumu görünce hiç hüzünlenmedin mi? Hiç suçlu hissetmiyor musun?”
“ZATEN SANA YÜZYILLAR ÖNCE SÖYLEMEDİM Mİ?” Pei Ming bağırdı.
Xuan Ji şaşkına dönmüş ve sersemlemişti.
Ne yapacağını bilmiyordu ama elleri cüppesinin eteklerini ölümüne kavradı ve kırık bacaklarıyla sendeleyerek zıpladı, "Pei sevgilim... Pei sevgilim... bekle, neden biraz daha konuşmuyoruz..."
Ban Yue onu izledi, Xuan Ji'yi ilk terk edenin Pei Ming olduğunu bilmesine ve bu kadın hayaletin daha sonra da sayısız kişiyi öldürüp onları da defalarca öldürmeye çalışmasına rağmen yine de böyle göründüğünde biraz acınacak haldeydi.
Pei Ming ona dönüp baktı ve sonunda sadece, "Xuan Ji, uyanma vaktin geldi," dedi.
"Neyi uyandırayım?" Xuan Ji'nin kafası karışmıştı.
"Bu hale gelmende benim de payım var ama bunun büyük bir kısmı senin kendi kararların. Çok şey yaptın ama sadece sen kendi kalbini oynatabilirsin, ben taş yürekli bir adamım. Beni sevmek yerine neden gidip kendini sevmiyorsun?"
Cübbesini Xuan Ji'nin elinden çekip aldı ve arkasına bakmadan oradan ayrıldı.‌
İnsan dizisinde Shi Qing Xuan yelpazesini savurduktan sonra geride pek ruhsal gücü kalmamıştı. Bir panik karmaşasının ardından önden gidecek ve savunma yapabilecek ancak Yağmur Ustası ve birkaç savaş tanrısına sahiplerdi. Ancak beklenmedik şekilde o sırada her taraftan gürültülü bir kargaşa geliyordu:
“Vak vak, burası kraliyet şehri mi vak, ne büyük evler vak!”
“Evet ve Chengzhu'nun evleri kadar güzel de değiller!”
Sokakların uçlarından, ara sokaklardan, saçaklardan, her türden tuhaf şekilli kafalar ortaya çıktı, aşırı derecede canlıydı. Hayalet Şehirdeki tüm canavarlar ve hayaletler birdenbire akın etti!
Cennetin Gözü ve insan rününün içindeki topluluk bunu görünce sabırsızca bağırdılar, “BU HAYALETLER NE BÖYLE! GİT BURADAN! GERİ DÖN! İMPARATORUN EMRİNDEYİZ, NASIL KRALİYET BAŞKENTİNE GELİP KARGAŞAYA CÜRET EDERSİNİZ?”
“Seni domuz ruhu, Yüzünü bana göstermeye cesaretin ediyorsun!”
“Halüsinasyon görmüyorum, değil mi… o ördek… ördek fareyi mi dövüyor?”
Anında mezarlığın her tarafına elmalar asıldı, “KAPA ÇENENİ, SENİ PİS RAHİP! SİZE YÜZ VERİYORUZ BURADA, ÇOK UTANMAZSIN!”
“HUA CHENGZHU’NUN EMİRLERİ OLMASA KİM GELMEK İSTERDİ?”
“NEDEN DİZ ÇÖKÜP TEŞEKKÜR ETMİYORSUN?”
Kara gelgit gibi akın eden Ceset Yiyen Farelerinin gözleri kıpkırmızı parlıyordu ancak durum onların beklediğinden çok farklı bir şekilde ilerliyordu. Öldürücü bir şekilde saldırmaya geldiklerinde kendilerinden çok daha büyük bir grup canavar ve iblis onları selamlamaya gelmiş hatta sanki açlıktan ölüyormuşlar gibi dirgenler ve tırmıklarla rastgele parçalayıp bıçaklıyorlardı ve artık gözlerinden daha fazla korkunç kırmızı ışık yanıp sönüyordu, “ÇOK FAZLA FARE!!”
“Gel gel gel hehehe, uzun zamandır seni bekliyordum! Hiç iki bin yıllık bir aperatif yememiştim, süper lezzetli olmalısın!”
“Bunları yiyebilir miyiz?”
“Chengzhu yiyemesek de satabileceğimizi söyledi!”
Ceset Yiyen Fareler yokuş aşağı giden durumu gördüler ve dehşet içinde geri çekildiler. Boş Kabuklu İnsanlar, kafalarını kaybeden fareler tarafından tuzağa düşürüldü. Korkunç durum anında ortadan kalktı ve Xie Lian bir kez daha rahat nefes aldı, Hua Cheng’e döndü, “Tanrıya şükürler olsun ki San Lang buradasın.”
Hua Cheng gülümsedi, “Kendileri gelmek istediler, benimle alakası yok. Bundan ziyade, Gege, dikkatli ol.”
Son iki kelimesinde ses tonu aniden ciddileşti. Xie Lian bakışını geriye yöneltti ve ateşli şeytani devin yeni hareketler yaptığını, sanki bir şey çıkaracakmış gibi elini beline yerleştirdiğini gördü.
Xie‌ Lian'ın kalbi yalpaladı.
Bir kılıçtı.
20 notes · View notes
shahrukhlove · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
41 notes · View notes
kuzalsn · 2 months
Text
esasen dev bir yarayım ben. ana rahmine düştüğüm an duyumsadım acıyı. kaburgalarımı saran sezgilerim gitmem gereken yeri tarif edip durdular yıllarca. ruhumun ortasına çöken gitme arzusuna bir süre sonra mukavemet gösteremedim ve oraya gitme isteğiyle ayağa kalkmaya çalıştım, fakat ne zaman yürümeye yeltensem dönüp dolaşıp bu dev yarayı; kendimi, tavaf etmekten öteye geçemedim.
4 notes · View notes
Text
Tumblr media
if we try really hard we can make "Dev Saran was hit by a car day" into a holiday
(also GOD look at Rani's eyes... she needs to play a vampire someday for real)
2 notes · View notes
minikblogger · 9 months
Text
1 note · View note
alaettin-53 · 1 year
Text
Zaloğlu Rüstem'im babasını kurtlar mı büyütmüş?
Zaloğlu Rüstem, savaştaki yiğitliği ve kurnazlığıyla tanınan, Türk folklorunun efsanevi bir figürüdür. Ancak pek çok insanın bilmediği şey, babasının onun hayatını ve karakterini şekillendirmede çok önemli bir rol oynadığıdır. Zaloğlu Rüstem'in babası kurt yetiştiricisiydi ve oğluna bu muhteşem canlılara nasıl bakılacağını ve yetiştirileceğini öğretti. Bu yazıda, Zaloğlu Rüstem'in hayatındaki önemini, Türkiye'nin kırsal kesimlerinde kurtların avlanmak ve korunmak için nasıl kullanıldığını ve etrafını saran halk masallarında oynadıkları rolü keşfedeceğiz.
Zaloğlu Rüstem'in babası bir geçiminin bir parçası olarak bu görkemli yaratıkları yetiştiren yetenekli kurt yetiştiricisi. Oğluna kurtlara nasıl bakılacağını ve onları nasıl eğiteceğini öğretti, bu hayvanlara karşı derin bir saygı ve sevgi aşıladı. Zaloğlu Rüstem ile birlikte büyüdüğü kurtlar arasındaki ilişki karşılıklı güven ve anlayışa dayalıydı.(not: AI yazarı yazdı)
Çok güçlü idi Beyaz Dev ile güreşmiştir. Firdevsi'nin Şehname adlı adlı eserinde büyük bir kahraman olarak gösterilir. Salt Fars kültüründe değil Ortadoğu kültüründe simge isimdir. Doğunun Herküles'idir.
Tumblr media
0 notes
namdharisikhs · 1 year
Text
Guru Nanak Naam Leva Conference | Thakur Dalip Singh
Tumblr media
“Eikaa Baanee Eik Gur Eiko Sabadh Veechaar” According to this Gurbani verse, the entire Sikh Panth is one. Despite being a Sikh of the same Guru, the Sikh panth is divided into several sects. We must bind the entire Sikh panth in the thread of love while preserving the existence of all those elements. Because the single garland of pearls that believe in Satguru Nanak Dev Ji should shine throughout the world.
However, it is recorded in Gurubani: “Maaeiaa Mohi Sabho Jag Soeiaa Eihu Bharam Kehahu Kio Jaaee, Eaekaa Sangath Eikath Grihi Basathae Mil Baath N Karathae Bhaaee” We Sikhs who believe in the same Satguru Nanak Dev Ji and the same Gurbani are being battled for no cause, as a consequence of which the Sikh panth is shrinking and Sikh devotion is decreasing. Sikhism has expanded from Turkey to Assam and from Tibet to Sri Lanka during the reign of Satguru Nanak. However, today, our children not believing that we are Sikhs, and the Sikh panth has declined significantly also in our Punjab.
On the guidance of Thakur Dalip Singh Ji (Present Namdhari Head), Namdhari Sangat held the "Guru Nanak Nam Lewa Conference" on April 21, 2014, at Chinmay Mission Lodhi Road in New Delhi. While addressing attendant Thakur Ji stated that, we Sikhs are called after Satguru Nanak Dev Ji. We seek to unify all Sikh sects and establish the Sikh Panth as the dominant force. Because it is written in Gurbani: “Eikaa Baanee Eik Gur Eiko Sabadh Veechaar” According to this passage of Gurbani, recognising Satguru Nanak Dev Ji as Guru unites the whole Sikh panth, and any living person who accepts him as Guru is a Sikh. As a result, no gentleman may disregard a Sikhism adherent. Nobody may declare to anyone, "You are not a Sikh."
We, the Namdhari Sangat, desire to propagate Satguru Nanak Dev Ji all over the world by uniting every Sikh Panth. We aim to spread Sikhism and have people all around the world adore Satguru Nanak Dev Ji.
Because, Sri Satguru Ram Singh Ji (Guru of Namdharis), have taught the Namdhari Sikhs to conduct their lives in accordance with Gurbani and to chant Naam, and reciting Naam in Gurbani is extremely essential. By reciting the name, we are known as Namdhari Sikhs. “Naam Dhhaaree Saran Thaeree” As a result, the Namdhari Sangat is an essential component of the Sikh panth.
Thakur ji also mentioned the primary reason for his grandpa Satguru Pratap Singh Ji's 1934 meeting of Guru Nanak Naam Lewa Panth: You cannot be oblivious that we have lost our nation and become slaves solely through the mercy of Division. Is there more cancer in our situation? This is a terribly sad state of affairs in my country. I make this request in the name of Satguru Nanak Dev Ji! This division plant, which is still in its early stages, must be removed with enthusiasm. As a result, the panth could avoid its toxic fruits. You are all smart Gursikhs. My religion leads me to repeatedly implore that you live with such love and harmony that people of all religions and races appreciate and revere you. If all of you gentlemen can accept my offer to erase all illusions and become friends, I will be overjoyed. I beseech Satguru, the actual saint, to instil a love of Sikhism in your hearts.
It is inscribed in the verses of Sri Satguru Nanak Dev Ji “Jae Eik Hoe Th Ougavai” As a result, 80 years ago in 1934, the Sikhs named after Satguru Nanak Dev Ji, led by Satguru Partap Singh Ji, convened the "Satguru Nanak Naam Lewa Conference" at their native site Bhaini Sahib to promote the Sikh panth.
In which all Sikh sects named after Guru Nanak were united and Gurbani was recited “Hoe Eikathr Milahu Maerae Bhaaee Dhubidhhaa Dhoor Karahu Liv Laae” was a triumph, and the verse was written down in Gurbani “Milabae Kee Mehimaa Baran N Saako Naanak Parai Pareelaa” All Sikh sects came, and the Sikhs' top leaders, including Master Tara Singh, S. Sundar Singh Majithia, Bhai Arjan Singh Bagaria, and others, participated and played the role. Following Satguru Ji's instructions, we are also making significant efforts to unite the Sikh panth today.
As a result, Thakur ji requested on behalf of the Namdhari Sangat that all Sikhs: Please help us in this noble task so that the Sikh panth might flourish. Our aim is for the entire globe to honour Satguru Nanak Dev Ji. Allow the Sikh panth to expand throughout the world. To do this task, we must all spread the Panth. We can only develop together; we can only shrink by fighting. Increasing the cult is not a tough undertaking for Khalsa; all that is required is the creation of the notion of increasing the cult.
Our Namdhari Sangat shares the same goal of organizing an all-community convention in Guru Nanak's honour, since our Sikh panth is disintegrating owing to mutual discord. Let's strive to raise it, but panth will rise if we stop fighting and sit together. As a result, let us all endeavour to unify as Guru Nanak Dev Ji's disciples. It makes no mention of Namdhari, Nirmale, Akali, or any other characters. Here, it is about everyone who regards Satguru Nanak Dev Ji as their spiritual guru, regardless of how he may or may not accept it, let us all work together to help the Sikh panth flourish and to convey Satguru Nanak Dev ji's message over the world with this the whole globe embraces Satguru ji with devotion. The prominent Sikh Panth personality, Jathedar Giani Iqbal Singh of Akal Takht Patna Sahib, Head Granthi of Takht Damdama Sahib, participated in this conference. Balwant Singh ji, Bhai Ishar Singh ji, Dr. Swami Ji, Kaleran Wale Sant Ji, Secretary of Shiromani Committee Harmandir Sahib, and members of Gurdwara Management Committee Delhi, among others, were also present.
Watch Video : https://youtu.be/O55cobkkzck
Twitter : @thakurdalipsing
0 notes
justshahrukhkhan · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Happy Wet Shahrukh Wednesday
10 notes · View notes
filmes-online-facil · 2 years
Text
Assistir Filme Nunca diga adeus Online fácil
Assistir Filme Nunca diga adeus Online Fácil é só aqui: https://filmesonlinefacil.com/filme/nunca-diga-adeus/
Nunca diga adeus - Filmes Online Fácil
Tumblr media
Dev Saran e Maya estão presos em relacionamentos sem amor. E tudo o que eles querem é seguir seus corações e ficar juntos.
0 notes
anusuyas-blog · 2 years
Text
#Essence_Of_BhagavadGita
OM IS THE MANTRA OF KAAL/SARAN THERE lS EVIDENCE lN SHRI DEV MAHAPURUSHON SEVENTH
Tumblr media
0 notes
lachchi · 4 years
Text
Tumblr media
Kabhi Alvida Naa Kehna (2006)
78 notes · View notes