#dünyadaki trenler
Explore tagged Tumblr posts
Text
THY Şili'ye ilk kez sefere hazırlanıyor
https://pazaryerigundem.com/haber/188101/thy-siliye-ilk-kez-sefere-hazirlaniyor/
THY Şili'ye ilk kez sefere hazırlanıyor
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Avrasya’daki tek sivil havacılık platformu olan İstanbul Airshow’ da yaptığı konuşmada, Şili’nin başkenti Santiago’ya THY ile İstanbul-Sao Paolo-Santiago hattında haftalık 4 frekans olarak seferlere başlamayı planladıklarını söyledi.
İSTANBUL (İGFA) – Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Avrasya’nın tek sivil havacılık platformu olan İstanbul AirShow 2024 Uluslararası Sivil Havacılık Fuarı Açılış Töreni’nde konuştu.
Burada yaptığı açıklamada, “Zaman; geri döndürülmesi, depolanması ve durdurulması mümkün olmayan bir kaynak. Bu nedenle internet ile bir video ya da sayfa açmak istediğinde bunun saniyeler içinde açılmasını istiyor. E-ticaret ile alışveriş yaptığında kargosunun ertesi gün eline ulaşmasını bekliyor. Hastanede, bankada ya da herhangi bir devlet dairesinde sıra beklemek istemiyor. Bu durum ulaşım sektöründe de aynı şekilde. İnsanlar artık A noktasından B noktasına en hızlı güvenli ve konforlu bir şekilde nasıl varırım sorusuna cevap arıyor? İlk önce gideceği yerde havalimanı varsa uçak bileti bakıyor. Yüksek hızlı tren var mı diye bakıyor. Yollarda en üst düzey kalite arıyor, otoyol istiyor, bölünmüş yol istiyor. Özetle yaşadığımız çağda artık ulaşılabilirlik ve hız faktörlerinin, hayatımızın her alanına radikal bir şekilde etki ettiğini görüyoruz.” dedi.
“YÜKSEK HIZLI TRENLER İLE BUGÜNE KADAR YAKLAŞIK 91 MİLYON YOLCU TAŞIDIK”
Bugün vatandaşların taleplerine cevap veren bir Türkiye olduğunu ifade eden Bakan Uraloğlu, “Son 22 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı ulaştırma hamleleriyle ülkemize çağ atlattık. 2002 yılında toplam araç sayımız yaklaşık 8,5 milyon ve bölünmüş yol uzunluğumuz 6 bin 101 kilometre iken ortalama seyahat hızımız saatte 40 kilometreydi. Bugün araç sayımız 30 milyonu geçmesine rağmen ortalama seyahat hızımız yaklaşık 90 kilometreye çıkmış durumda. Bunu bölünmüş yol uzunluğumuzu yaklaşık 30 bin kilometreye çıkararak sağladık. Yüksek hızlı trenler ile bugüne kadar yaklaşık 91 milyon yolcu taşıdık. Havacılıkta ise dünyada en hızlı gelişim gösteren ülkelerden biri olarak çağ atladık. Çünkü uluslararası düzeyde Ülkelerimiz için vazgeçilmez olan ekonomik işbirliklerinin tesisi ve dış ticaret faaliyetlerimizin gelişmesi için gerekli olan en hızlı, güvenli ve konforlu ulaşım yolunun havayolu olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu noktada bugün burada sadece havacılık ve uzay sektörünün geleceği için değil ülkelerimizin ekonomik ve sosyo-kültürel geleceği içinde bir araya gelmiş bulunuyoruz.” diye konuştu.
Bakan Uraloğlu, modern ekonomilerin başlıca özelliğinin çokuluslu üretim, ülkelerarası finansal akımlar ve uluslararası ticaret hacminin çok büyük boyutlara ulaşması olduğunu ifade ederek, “Kapılarını örtersen, gözlerini, kulaklarını kapatarak dünyadaki gelişmelere uzaktan bakarsan, dost edinmezsen bugünün dünyasında yerin yok. Devir artık kazan-kazan devri. Havayolu ulaşımı ise kazan-kazan devrinin en önemli dinamosu. Bu nedenle tüm dünyada hava ulaşımına verilen önem, diğer ulaşım modlarına göre daha hızlı bir şekilde artmaktadır.” şeklinde konuştu.
THY, ŞİLİ��YE İLK KEZ SEFER GERÇEKLEŞTİRECEK
Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasındaki doğu-batı koridorunda doğal bir köprü olduğu gibi Kafkas ülkeleri ve Orta Asya’dan Afrika’ya uzanan koridorun da tam ortasında bulunan ve 4 saatlik uçuş süresiyle 1,4 milyar insanın yaşadığı 67 ülkenin de merkezinde bir lokasyona sahip olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Gökyüzünde kurduğumuz köprülerle havacılık alanında Avrasya bölgesinde lider bir küresel havacılık merkezi olmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ‘dünyada ulaşamadığımız hiçbir nokta kalmayacak’ hedefiyle hareket ederek ülkemizi; dünyanın en geniş uçuş ağına sahip ülkelerden birine dönüştürdük. Hava Ulaştırma Anlaşmamız bulunan ülke sayısını 81’den, 173’e yükselttik. Böylece dış hatlarda 50 ülkede 60 noktaya uçuş gerçekleştiriliyorken uçuş ağımıza 286 yeni nokta ekleyerek 131 ülkede 347 noktaya ulaştırdık. Bu sayıyı arttırmak için yeni çalışmalara da devam ediyoruz. Uzun süredir yaptığımız görüşmeler sonucunda Şili’nin başkenti Santiago’ya 18 Aralık 2024 tarihi itibarıyla THY ile İstanbul-Sao Paolo(Brezilya)-Santiago hattında haftalık 4 frekans olarak seferlere başlamayı planlıyoruz. böylelikle, THY Şili’ye ilk kez sefer gerçekleştirmiş olacak. Öte yandan, THY’nin 4 Aralık 2024 tarihi itibarıyla İstanbul-Kuala Lumpur-Sydney hattında seferlere başlamasını da öngörüyoruz. Bu yıl başlanan Melbourne seferlerinin ardından Sydney de Avustralya kıtasında açacağımız ikinci yeni nokta olacak. Böylece bu senenin sonunda dış hatlardaki uçuş nokta sayımızı 349’a çıkarmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.
Bakan Uraloğlu, iç hatlardaki aktif havalimanı sayısının da 26’dan son olarak 10 Ağustos’ta hizmete açılan Çukurova Uluslararası Havalimanıyla 58’e çıkardıklarını anımsatarak, “Dile kolay her 1,5 yılda bir havalimanı yapmışız. Çukurova Uluslararası Havalimanı da hem bölgemizin hem de ülkemizin havacılık alanında uluslararası bir aktarma merkezi olması adına önemli bir yatırım oldu. Havalimanımız ile birlikte ülkemizin geleceğe açılan kanatları daha da büyüdü. 2018 yılında hizmete açtığımız İstanbul Havalimanı ile de bugün ülkemiz ve İstanbul, dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Avrupa’nın en yoğun havalimanı olarak yıllardır sahip olduğu birinciliği sürdürmeye devam ediyor.” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Karayolu Taşımacılığı ve Uluslararası Taşımacılık: Yolun Geleceğine Bakış
Karayolu taşımacılığı, tarih boyunca insanların ve ticaretin hareketliliğini sağlamak için kullanılan en temel yöntemlerden biridir. Gelişen teknoloji ve küreselleşme ile birlikte uluslararası taşımacılık ise önemli bir ivme kazanmıştır.
Karayolu taşımacılığı, genellikle kara araçlarıyla yapılan taşımacılığı ifade eder. Otomobiller, kamyonlar, otobüsler ve trenler gibi araçlar, insanları, malzemeleri ve ürünleri bir noktadan diğerine taşımak için kullanılır. Karayolu taşımacılığının en büyük avantajlarından biri, esneklik ve erişilebilirlikdir. Küçük miktarlardaki malzemelerin veya kişilerin hızlı bir şekilde taşınabilmesi, bu taşımacılık türünü cazip kılar. Ancak, karayolu taşımacılığının çevresel etkileri ve trafik sıkışıklığı gibi dezavantajları da vardır.
Öte yandan, uluslararası taşımacılık, sınırların ötesinde malzemelerin ve insanların taşınmasını içerir. Küreselleşme ile birlikte, uluslararası ticaretin artması uluslararası taşımacılığın da önemini artırmıştır. Denizyolu taşımacılığı ve hava taşımacılığı gibi diğer taşıma yöntemleriyle birlikte, karayolu taşımacılığı uluslararası lojistikte kritik bir rol oynamaktadır. Gümrük işlemleri, farklı ülkelerin yasal düzenlemeleri ve uluslararası standartlara uyum gibi konular uluslararası taşımacılığın karmaşıklığını artırır.
Gelecekte, teknolojik ilerlemelerin karayolu taşımacılığı ve uluslararası taşımacılığı nasıl etkileyeceği büyük bir merak konusudur. Otomasyon, yapay zeka ve elektrikli araç teknolojileri gibi yenilikler, taşımacılık endüstrisinde devrim niteliğinde değişikliklere yol açabilir. Daha verimli ve çevre dostu araçlarla birlikte, lojistik süreçlerinde dijitalleşme ve izleme sistemlerinin kullanımı artabilir. Bununla birlikte, uluslararası taşımacılıkta sınırlar arası iş birliğinin ve standartların güçlendirilmesi, küresel ticaretin daha etkili ve sürdürülebilir olmasını sağlayabilir.
Karayolu taşımacılığı ve uluslararası taşımacılık, modern dünyadaki hareketlilik ve ticaretin temel unsurlarını oluşturur. Her ikisi de kendi avantajları ve zorluklarıyla birlikte, gelecekte teknolojik yenilikler ve küresel iş birliği ile daha da gelişebilir. Bu nedenle, taşımacılık endüstrisindeki değişiklikler dikkatle izlenmeli ve uygun stratejilerle karşılanmalıdır.
0 notes
Text
BÖLÜM - 3
Türkiye'nin kurtuluşu Çin modeli Amerikan modeli değil Atatürk'ün 1923'den itibaren uygulamaya koyduğu Karma Ekonomi Modelidir. Kapitalizm ve Sosyalizm'den yararlanmakla birlikte, kendine özgü nitelikleriyle bu modelleri aşan yerli modeldir.Model öncelikle ‘’batırılan bir ülke nasıl kurtarılır’’ sorusuna uygulanabilir ve gerçekçi yanıtlar veren bir modeldir. Savaşta ve barışta krizden çıkış reçeteleri sunması bakımından dikkate değerdir. Bu reçeteler, modelin kuramcısı Atatürk tarafından denenerek hazırlanmıştır.Atatürk, bu ekonomik modeli sayesinde önce çok kötü ekonomik koşullarda bir kurtuluş savaşı kazanmış, sonra Osmanlı’dan kalan borçları da ödeyerek, 1929'daki 'Dünya Ekonomik Krizi’nden Devletçilik İlkesi uygulamalarıyla güçlenerek çıkmasını sağlamıştır.Atatürk, "Dünya'nın en büyük ekonomik krizine rağmen" başta madenler limanlar olmak üzere pek çok işletmeyi İngilizlerin, Fransızların vs...elinden alıp millileştirmiştir. Bu nedenle Atatürk Modeli dünyadaki ezilen, sömürülen mazlum milletlerin hala tek kurtuluş reçetesidir.Atatürk'ün Modeli,dış borçlanmaya temkinli yaklaşan, kendi ekonomik kurallarını kendisi belirleyen, yerli üretimi ve ihracatı artırmayı amaçlayan, özel teşebbüsü-sermayedarı dışlamayan, ama buna karşılık temel ekonomik yatırımlarda devletçi kalkınmayı öngören, bağımsız ve Milli bir ekonomiyi amaçlayan demokratik ve halkçı bir modeldir. Genç Cumhuriyet’in ekonomide yarattığı mucizeyi görmezden gelerek, başta Atatürk olmak üzere bu modeli geliştirip uygulayan kadroları,‘’Bunların memlekette dikili bir ağacı bile yok!’’diye eleştirenlerin gediği nokta bellidir. -Şimdi gelin 'Atatürk Modeli’nin uygulamalarını, başka bir ifadeyle Cumhuriyet’in dikili ağaçlarını görelim:(BABALAR GİBİ SATILAN) BURADAN İTİBAREN - YORUMLAR DAHİL DİKİLİ AĞACI YOK DENEN ATATÜRK DÖNEMİ(1923-1938) VE ATARÜRK'ÜN VEFATINDAN SONRA 1938 DEN 1950 YILİNA KADAR AÇILAN FABRİKALAR SOSYAL TESİSLERİ İÇERİR ( Demokrat Parti zamanında yapılan çok sayıda yatırımlar da bulunmaktadır burada o döneme yer verilmemiştir.) • İş Bankası kurulmuştur. *T.C.M.B. KURULMUŞTUR • Türkiye Sanayi ve Madenler Bankası kurulmuştur. • Devlet Sanayi Ofisi kurulmuştur. • Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası kurulmuştur. • Yabancıların elindeki Reji İdaresi alınmıştır. • Barut ve Patlayıcı Maddeler Tekeli kurulmuştur. • İspirto ve Alkollü İçkiler Tekeli kurulmuştur. • Yabancıların elindeki demiryolları satın alınarak millileştirilmiştir. • Ziraat Bankası geliştirilmiştir. • Emlak ve Eytam Bankası kurulmuştur.( ipotek karşılığı konut kredisi verilmek için) • Ticaret ve Sanayi odalarına yasal nitelik kazandırılmıştır. • Çok kaliteli Demir-Çelik fabrikaları kurulmuş, trenler, uçaklar yapılmıştır. • ‘’Gümrük Tarife Kanunu’’ yürürlüğe girmiştir. • Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları yasası çıkarılmıştır. • Türkiye Merkez Bankası kurulmuştur. • I. Beş Yıllık Sanayi Planı uygulamaya konulmuştur. • Aşar Vergisi kaldırılmıştır. • Yüksek İktisat Meclisi kurulmuştur.
• Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 16 büyük fabrika kurulmuştur.
• Sümerbank kurulmuştur. • Etibank kurulmuştur. • Denizbank kurulmuştur. • Halk Bankası kurulmuştur. • Devlet Ziraat İşletmeleri kurumu kurulmuştur. Dünya çok büyük krizdeyken oluyor bunlar hem de...Atatürk hiç bir konuyu ihmal etmez daha o yıllarda Zirai Kredi Birlikleri kurulmuştur. • Ziraat Okulları kurulmuştur. • Zirai Kredi Kooperatifleri kurulmuştur. • Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuştur. • İpekböcekçiliği Enstitüsü ve İpekböcekçiliği Okulları kurulmuştur. • Tohum Islah İstasyonları kurulmuştur. Örnek Çiftlikler kurulmuştur.( Ata tohumuna önem verilmiş yetiştirciliği ve çiftçiye hibe) • ‘’Hayvanları İyileştirme Kanunu’’ çıkarılmıştır. • Yonca Tohumu Temizleme Kurumu kurulmuştur. ... -• ‘’Kabotaj Kanunu’’ kabul edilmiştir. • ‘’Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’’ çıkarılmıştır. • Elektrik İşleri Etüd İdaresi kurulmuştur. • Devlet İstatistik Umum Müdürlüğü kurulmuştur. • Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü kurulmuştur. • Ankara Türk Sigorta kurulmuştur
Ayrıca Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi kurulmuştur. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın hemen ardından 17 Şubat 1923’teki İzmir İktisat Kongresi’yle Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını başlatmıştır. 1925’te Aşar Vergisi’nin kaldırılması, 1927’de ‘’Teşvik-i Sanayi Kanunu’’nun kabulü ve 1929’da gümrük tarifelerinin kontrolüyle canlanan ekonomi, 1933’teki I. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın ardından başlayan ağır sanayi hamlesiyle parmak ısırtacak bir başarı elde etmiştir.
- Türk Kadınlar Birliği kuruldu. 1924 - Ankara ilk planlı şehir olarak tanzim edildi. 1924 - Cumhurbaşkanlığı Orkestrası kuruldu. 1924 - Türkiye Tütüncüler Bankası kuruldu. 1924 - İlk milli sigorta Anadolu Sigorta faaliyete geçti. 1924 - Bursa'da Karacabey Harası kuruldu. 1924 - Milli Sahne Ankara'da ilk tiyatro olarak kuruldu. 1924 - Topkapı Sarayı müze olarak ziyarete açıldı. 1924 - Türkiye Cumhuriyeti yazılı ilk madeni para tedavüle çıktı. 1924 - Atatürk'ün önerisiyle ismini de verdiği Cumhuriyet Gazetesi yayına başladı. 1925 - Danıştay kuruldu. 1925 - Türk Hava Kurumu (Türk Tayyare Cemiyeti) kuruldu. 1925 - İstanbul'da Liman İşleri inhisarı kuruldu. 1925 - Osmanlı'da köylülerden alınan Aşar Vergisi kaldırıldı. 1925 - Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kuruldu. 1925 - Sanayi ve Madenler Bankası kuruluş kanunu kabul edildi. 1925 - 1920'de Atatürk tarafından kurulan Anadolu Ajansı bir anonim şirkete dönüştürüldü. 1925 - Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu kabul edildi. 1925 - Gazi Orman Çiftliği kurulmaya başlandı. 1925 - Eskişehir Cer Atölyelerinde demiryolu malzemesi üretecek birimler hizmete girdi. 1925 - Adana Mensucat Fabrikası üretime başladı.
BURADA KESELİM ZİRA YUKARIDA YAZILANLARIN 5 KATI DAHA YAZMAK GEREKECEK....
2 notes
·
View notes
Text
Transport Tycoon Empire Şehir Yeni Apk 2022
New Post has been published on https://radaroyun.com/transport-tycoon-empire-sehir-yeni-apk-2022/
Transport Tycoon Empire Şehir Yeni Apk 2022
Transport Tycoon Empire Şehir Yeni Apk 2022
Taşımacılık kralı olmak için taşıt toplayın, kargo teslim edin, sözleşmeleri tamamlayın ve kent inşasında ustalaşın! En iyi stratejiyi bulabilirseniz kargolarınız dünyadaki bütün tren istasyonlarını, havaalanlarını ve limanları dolduracak. Taşımacılık imparatorluğunuz karada, denizde ve havada sınır tanımayacak. İlginç insanoğlu ve yerlerle dolu, sürekli değişen haritadaki ulaşım sözleşmelerini tamamlamak için trenler, kamyonlar, gemiler ve uçaklar toplayın. Kargo gemilerinizle bütün limanları fethedin ve şehrinizi geliştirin. Köprüleri onarın, çevreyi koruyun, görkemli eğlence parkınızı geliştirin ya da harika bir uzay merkezi inşa edin: Hepsi sizi başarıya taşıyacak!
Taşımacılık kralı olun Ücretsiz Transport Tycoon Empire simülasyon oyununda trenlerle sınırlı değilsiniz. Taşımacılık kralı olmak için tüm nakliye yöntemlerinde ustalaşabilirsiniz. İşçilerinizi tren kondüktörü ve vapur kaptanı olarak kullanacaksınız ve şirketiniz genişlemeye hazır olunca yeni işçiler kiralayacaksınız. Zirvede yer almak için lojistik başarı da muhteşem tren ve kamyonlara haiz olmak kadar mühim; şu demek oluyor ki usta bir lojistik kralı olmalısınız.
Başarılı işlerin peşinden tren ve kamyonlar toplayabilecek, yeni uçak ve gemiler satın alabilecek, şehrinizdeki ve hayattaki yeni ve daha büyük zorluklara hazır hale geleceksiniz!
Şehrinizi inşa edin Mal taşıma, müteahhitlere yardım etme… Iş adamı deneyiminizde eksik bir şeyler yok mu? İş hayatınızın bir mirası olmalı.
Transport Tycoon Empire: Şehir Apk download
Şehrinizi güzelleştirecek, şirket merkezinizi geliştirecek ve demiryolu ulaşım simülatörünüze derinlik kazandıracaksınız. Tren istasyonunuzu genişletecek, kargo filonuzla elde ettiğiniz malları işlemek için fabrikalar kuracak ve tüm dünyaya tren, uçak, kamyon ve gemiler göndereceksiniz.
Özellikler: • Mal taşımacılığında benzeri olmayan bir karışım: Malları teslim etmek için limanlardan, havaalanlarından veya tren istasyonlarından taşıt gönderin • Dünyada kalıcı bir iz bırakmak için şehrinizi inşa edin, dekore edin, kişiselleştirin • Çok sayıda mükemmel trenle küresel demiryolu imparatorluğunuzu yaratın, tren kralı olun • Kamyonları toplayın ve kamyon kralı da olun! • Uçak filonuzla gökyüzünü ve tüm havalimanı şehirlerini fethedin: Sonuçta havalimanları dünyasında yaşıyoruz • Destansı bir imparatorluk inşa etmek için değişik bölgelere seyahat edin: çöl, ada şehri ve şimal buzulları! • Nadir taşıtlar toplayın ve daha çok kargo teslim etmek için buharlı trenlerden geleceğin uçaklarına yükselin • İşçilerinizi yönetin: Trafiği test etmek ve gerçek bir taşımacılık kralı haline gelmek için güvenli ulaşım yöneticisini kullanın
Strateji ve simülasyon cenneti Her iki dünyanın da en iyi yanlarına haiz olabilirsiniz! Bu oyunda hem son aşama detaylı taşıt modelleriyle vapur, demiryolu ve uçak krallığı kurabilir bununla birlikte şehrinizi inşa edip muhteşem mekanlarla dolu haritayı keşfedebilirsiniz. Oyun isimsiz bir ülkede geçmiş olduğu için Amerikan ve Avrupa kamyon simülatörü oyunlarında sevdiğiniz ne var ise bu oyunda da bulabilirsiniz. Hem harika bir Avrupa tren simülatörü aynı zamanda elinizin altında bulunan çeşitli uçaklarla havalimanı ve şehir yönetimi oyunu. Liman şehriniz, uçsuz bucaksız denizler ve nehirler arasında mal taşıyan kocaman kargo gemileriyle dolacak ve dünyanın en iyi liman kralı olmak için elinizden gelenin en iyisini yapmanız gerekecek. Oyun tüm taşıtlar için destansı tanıtım sahneleri yer alıyor; böylece Avrupalı kamyoncular, Amerikalı tren kondüktörleri veya tayyare pilotlarının çalışırken neler hissettiklerini öğreneceksiniz.
Transport Tycoon Empire ücretsiz bir oyundur. Tamamen ücretsiz şekilde oynanabilir sadece ilerlemenizi hızlandırmak için satın alma seçeneği de sunar.
Facebook sayfamızda demiryolu kralları topluluğumuza katılın: https://www.Facebook.Com/TransportTycoonAndCityBuilder/
#Transport Tycoon Empire Şehir apk#Transport Tycoon Empire Şehir apk indir#Transport Tycoon Empire Şehir mod apk#Transport Tycoon Empire Şehir modlu apk#Transport Tycoon Empire Şehir son sürüm modlu apk indir
0 notes
Text
“Öğrenmek istiyorsan seyahat etmelisin.” – Mark Twain
Görünüşe göre "seyahat" kelimesi oldukça iyi biliniyor ve yaygın olarak kullanılıyor, bu da herkesin ne anlama geldiğini anladığı anlamına geliyor. Peki ya farklı insanlar benzer de olsa ama yine de farklı şeyler seyahati düşünürse? Bir yolculuğun temel özellikleri nelerdir? Onu benzersiz bir şekilde tanımlamasına izin veren, onu diğer benzer faaliyetler yığınından ayıran hangi işaretlere sahip? Seyahat ile şehir dışında bir yürüyüş veya iş amaçlı bir seyahat arasındaki farkı ayırt etmemize ne yardımcı olur?
Seyahat belirtilerini bulmaya ve tanımlamaya çalışacağım:
1. Yenilik
Benim için seyahat, yeni bir şeyin edinilmesiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır: yeni bilgi ve deneyim, izlenimler, duygular ve hisler. Seyahat, öncelikle keşif ve keşifle ilgilidir. Büyük coğrafi keşifler çağının bizde, insanlara çevrelerindeki dünya ve gezegen hakkında yeni bilgiler getirmek için bilinmeyen topraklara en maceralı ve çaresiz yolculuklar yapan gezginler ve öncülerle olan ilişkileri hemen çağrıştırması boşuna değildir. onlar yaşıyor. Artık dünyanın tüm köşeleri haritalandırıldığına göre, kendimiz ve diğer insanlar için yeni bir şeyler keşfedebilir, onlarla bilgi veya fotoğraf paylaşabiliriz. Yeni topraklar olmasa da yeni fırsatlar bulabilir, yeni izlenimler ve deneyimler edinebiliriz. Daha önce hiç bulunmadığı bir yere giden her modern gezgin, hem bir ortaçağ kaşifine hem de ilk kozmonota benziyor, önündeki bilinmeyenden gelen aynı neşeli heyecanı hissediyor.
“Dünyadaki yüzbin şehrin her birinde güneş benzersiz şekilde batıyor. Sadece bir defa buna şahit olmak için seyahat etmeye değer.” – Ryu Murakami
2. Hareket
Hareket olmadan seyahat etmek imkansızdır. Hareket, hem bir amaç hem de hedefler için bir araçtır: planlanmış bir rotadaki noktalar ve seyahatin tam amacı. Çoğunlukla, varış noktanıza taşınma sürecinde harcanan zaman, gitmek istediğiniz yerde geçirdiğiniz zamandan daha anlamlı ve ödüllendirici hale gelir. Haritadaki bir noktaya ulaşma süreci, heyecan verici ve zorlu bir görev haline gelebilir, seyahatinizi planlama aşamasında bile çözmeye başladığınız ilginç bir bulmaca olabilir ve bununla ancak geçtiğinizde başarılı bir şekilde başa çıktığınızı fark edersiniz. Çeşitli araçlar kullanabilirsiniz: uçaklar, trenler, arabalar ve tekneler veya yürüyüş. Ormanları ve bozkırları geçebilir, dağlara tırmanabilir, yeraltına inebilir veya su sütununa girebilirsiniz. Hedefinize doğru ilerlemek nispeten güvenli veya riskli olabilir. Ama ne olursa olsun, gezgin her zaman hareket için endişeli, akışının tadını çıkarıyor ve canlılığını hissediyor.
3. Tutku
Duygu ve hislerden yoksun bir insan bir yolculuğa çıkmak ister mi? Güçlü iç motivasyonu olmayan biri buzulları ve çölleri geçip dağlarda veya denizde hayatını riske atabilir, hatta tüm birikimini gezegenin diğer tarafındaki küçük bir köyü ziyaret etmek için harcayabilir mi? Herhangi bir yolculuk, sürecinde aşılması gereken zorluklarla ilişkilidir. Seyahatin zorluğu, seyahat türüne bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. Yolunuzdaki engeller görece küçük olabilir (örneğin, başka bir ülkedeki dili bilmemek), ancak önemli olabilirler ve hayati tehlikeye neden olabilirler (örneğin, çatlaklarla noktalı dik bir buz yamacına tırmanarak bir tepeye tırmanmak) yüksek dağ). Ancak bu zorluklar ne olursa olsun, kişi bunları aşmak için çaba sarf etmelidir ve yalnızca güçlü bir duygu, arzu ve tutku ona bunu yaptırabilir. Belki de bu duygu, bir rüya ya da kendi kendini sınama arzusu, mevcut yaşamın rutininden esinlenerek çok fazla ya da belki kibir ve şöhrete susuzluk ya da dayanılmaz can sıkıntısı yapabileceğinizi kendinize kanıtlama arzusu olacaktır . Her ne olursa olsun, gezgin her zaman amaçlanan hedefe ilerlemeye tutkuyla hareket eder.
Bu üç bileşeni birleştirerek: yenilik, hareket ve tutku, birçok çeşit ve tezahürü içeren oldukça geniş bir kavram olan bir yolculuğun sonucunu elde ederiz. Seyahatin aynı zamanda öznel bir kavram olduğu da anlaşılıyor. Ne de olsa, şehrin bir ucundan diğer ucuna küçük bir yolculuk, 12 yaşındaysanız ve buraya banliyöden ilk önce anne babanızdan gizlice geldiyseniz büyük bir yolculuk olabilir. Ve çoğu kişi için, okyanusta bir uçuş bile bir yolculuk olmayacak.
Düşünün, yolculuk olarak neyi düşünüyorsunuz?
1 note
·
View note
Photo
Hayvan çiftçiliği, dünyadaki tüm arabalar, trenler, gemiler ve uçakların toplam olarak ürettiği kadar sera gazı salar; iklim krizini hızlandırır; orman yangınları, sel ve aşırı kuraklığa yol açar. Doğayı korumanın en etkili yolu vegan olmaktır. #çevreciysenveganol #vegan #çevre #iklimkrizi #seragazı #küreselısınma #iklimdeğişikliği https://www.instagram.com/p/CHLhyAggyYi/?igshid=1uewnwntmx7to
0 notes
Text
DÜNYANIN AKTİF OLABİLECEK YANARDAĞLARI
Eyjafjallajokull'un patlaması 2010'da uçakları gökyüzünün dışında tuttu, ancak şimdi ziyaretçileri sakin araziye bitişik yanardağın ham gücünü görmeye çekiyor. Getty / sumos Eyjafjallajokull, İzlanda Aynı adı taşıyan bir buzulun altında yatan bu yanardağ, 2010 yılında patladığında İzlanda'yı seyahat haritasına koydu. O zamandan beri yanardağ ve İzlanda genel olarak popüler bir yer haline geldi. Ya bir araba kiralayın ya da biraz daha açık havada olanlar için, Reykjavík'ten başlayarak iki günlük Fimmvörouháls yolunu izleyin . Bilim adamları komşusundan daha az ünlü olsalar da, Katla Yanardağı'nın her gün patlayacağına inanıyorlar. Volkan genellikle her 40 ila 80 yılda bir patlar, ancak 1918'den beri büyük bir patlama yaşamaDI. Eyjafjallajokull Yüksekliği: 5.417 ft Katla Yüksekliği: 4.888 ft
Merapi en aktif olmasına rağmen, Endonezya'nın adalarda 127 aktif yanardağı var. Getty / Deddy Cahyo Utomo Merapi Dağı, Endonezya Merapi (Javanese'de ateş yakan) sadece her beş ila 10 yılda bir patlar, ama öyle olduğunda, bu bir manzaradır. Volkan yoğun nüfuslu Yogyakarta şehrine yakındır ve günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Lav ve kül araziyi bereketlendirdi ve yanardağ da sultanların ve kralların tarihi için önemliydi. Bu tarihi öğrenmek için turistler Merapi Müzesi'ni ziyaret edebilir veya Kaliurang Gözlem Kulesi'nden yanardağı görüntüleyebilir. Rakım: 9.547 ft
Erta Ale, 122 derece Fahrenheit yüksek sıcaklık kaydeden Danakil Depresyonu'nda yer almaktadır. Getty / Mara Duchetti
Erta Ale, Etiyopya
Çok uzun ve heybetli olmasa da, Erta Ale dünyada neredeyse tutarlı bir lav gölü bulunan tek volkan . Danakil Depresyonu'nda bulunan otel, aynı zamanda dünyanın en sıcak yerlerinden biri olarak kabul edilir. Eritre sınırının yakınında, yanardağı görmenin en iyi yolu, yanardağ nispeten tenha bir alanda olduğu için rehberli bir turdan geçmektir. Birçok tur, uçmanın en kolay yeri olan Addis Ababa'dan başlar. Ayrıca, gitmeden önce kontrol edin çünkü son zamanlarda duman nedeniyle düşük görüş alanı olmuştur. Rakım: 2.011 ft
Gün batımında Aeolian adalarındaki pitoresk Stromboli yanardağı aldatıcı bir şekilde sakin. Getty / fyletto Stromboli Dağı, İtalya Dünyanın en ünlü ve aktif yanardağlarından biri olan Stromboli Dağı, İtalya kıyılarındaki Aeolian adalarından birini oluşturur. Ziyaret etmenin tek yolu tekne ile - genellikle bir tekne turu rezervasyonu yaparak - ve sonra adanın yürüyüşüyle. Stromboli Dağı, geçen Temmuz'da yanardağ patladığında bir yürüyüşçü öldürdü. Buna rağmen, 1932'den beri neredeyse sürekli patlamaları nedeniyle ünlü bir yanardağdı. Rakım: 3.031 ft
Kilauea dağa tırmanmak ve lav tarlalarını keşfetmek için güzel Hawai adasına kalabalık çekiyor. Getty / blagov58
Kilauea, Hawaii
Dünyadaki en aktif yanardağ, yanardağların yerel kültürel irfan sahibi olduğu Hawaii'dedir. Kilauea, Mauna Loa yanardağı, Kau Çölü, Ainahou Çiftliği ve eğreltiotu ormanıyla sınırlanmıştır. Yakınlarda, ziyaret edilebilen Thurston Lava Tüpünün yanı sıra çevredeki yemyeşil orman da bulunmaktadır. Volkan Büyük Ada'da bulunur, bu nedenle Honolulu gibi diğer turistik yerleri ziyaret etmek bir seçenektir. Rakım: 4.009 ft
Pacaya, küçük Guatemala ülkesindeki üç aktif yanardağdan biridir. Getty / ByronOrtizA
Pacaya, Guatemala
Helikopter uçuşlarından ve uzun araba sürüşlerinden kaçınmak isteyenler, Guatemala City'deki otel odalarından Pacaya manzarasının keyfini çıkarabilirler. Ya da ziyaretçiler bir saatten biraz daha fazla araba yolculuğu yapabilir ve Pacaya'ya çıkabilirler. Volkan, ziyaretçilerin marshmallow'u kavurmak için mükemmel olduğunu keşfettiği ısıyı serbest bırakır, bu yüzden daha fazla malzemenizi getirmeyi unutmayın. Pacaya bölgedeki tek aktif yanardağ değil. Volkan Fuego (geçen yıl patlayan) ve Santiaguito'nun hepsi aktif ve Guatemala'nın uykuda veya soyu tükenmiş 34 volkan daha var. Rakım: 8.428 ft
Etna, Sicilya'daki Taormina'daki eski bir amfitiyatrodan görülebilir. Getty / Stefan_Alfonso
Etna Dağı, İtalya
Etna Dağı sadece en pitoresk yerlerden birinde (Sicilya adasında bulunur) değil, aynı zamanda Avrupa'nın en aktif yanardağı ve son 2000 yıldır en uzun patlayan yanardağlardan biridir. Volkan manzarasının keyfini çıkarmanın tek yolu yürüyüş değildir. Kışın, yamaçlardan aşağı kayabilir ve kül, mükemmel tüyler veren verimli bir toprak oluşturur ve bu da duman tüylerini izlerken yudumlamak için mükemmeldir. Rakım: 10.810 ft
Sakurajima yanardağı, Japonya'daki Kyushu adasında 600.000'den az insanı barındıran Kagoshima'dan uzakta görülebilir. Getty / jiroskop
Sakurajima, Japonya
Kagoshima şehrine 8 km'den daha yakın mesafedeki Sakurajima neredeyse her gün patlar. Bölgeyi ziyaret etmek çok kolay, feribotlar şehri her 15 dakikada bir terk ediyor. Ziyaretçiler bir kez orada bir yürüyüş yapabilir veya emisyonları güvenli bir şekilde görüntülemek için en yakın yer olan gözlemevini ziyaret edebilir. Lav, dünyanın en büyük turp ve en küçük soyulabilir portakal da dahil olmak üzere ilginç ürünler yarattı. Rakım: 3.665 ft
Tanna Adası'ndaki Yasur, Kükürt Körfezi'ndeki daha büyük, hareketsiz Tukosmera Dağı'nın yanında. Getty / Stanislav Beloglazov
Yasur Dağı, Vanuatu
Vanuatu çok az kişinin bildiği bir adadır, ancak oradaki insanlar dünyanın en mutlularından bazıları olarak kabul edilir. Güney Pasifik'teki Fiji yakınlarında, Yasur Dağı 1774 yılında Captain Cook tarafından gözlemlendiğinde ünlü oldu. Yürüyüş, rehberler veya dört tekerlekten çekiş yanardağı ziyaret etmek için tüm seçenekler, ancak en azıyla patlayabileceği için uyarı işaretlerine dikkat edin uyarı. Rakım: 1.184 ft
Volcan de Colima, bu listedeki volkanların en yüksek seviyesine sahiptir ve Jalisco'da bulunur. Getty / DJ Colby
Volcan de Colima, Meksika
Volcan de Colima, ziyaret edilecek en tehlikeli volkanlardan biri olarak kabul edilir. 1990'larda bir miktar faaliyete sahipti, ancak 1913'te kraterin bir kısmını patlayan büyük bir patlama yaşadı. Ciudad Guzmán yanardağa en yakın şehirdir, ancak şirin bir Colima şehri, özellikle bir rehber veya araba kiralamayı planlıyorsanız, yolda oldukça durmaktadır. Rakım: 12.631 ft
Teknik olarak uykuda olmasına rağmen, Vesuvius, yaklaşık 2 milyon insanın patlamasından etkilenecek yüksek nüfus nedeniyle dünyanın en tehlikeli yanardağlarından biri olarak kabul edilir. Getty / bluejayphoto
Vesuvius, İtalya
Muhtemelen dünyanın en ünlü yanardağı Vesuvius şu anda hareketsiz olarak kabul edilir, ancak bu bir noktada patlamayacağı anlamına gelmez. Vesuvius'u ziyaret etmek, aktif emisyonları görmekle ve Vezüv Yanardağı'nın geçmişiyle, özellikle de AD 79'daki Pompeii'nin yok edilmesiyle ilgili. Daha bağımsız bir yolculuk için turlar veya trenler mevcuttur. Rakım: 4.203 ft
Beyaz Ada (yerliler tarafından Whakaari olarak adlandırılır) son zamanlarda patlayan, birkaç turisti öldüren ve bir dizi başkalarını yaralayan haberlerde. Getty / Echinophoria
White Island, Yeni Zelanda
Son zamanlarda en az beş kişiyi öldüren bir patlama için manşet yapmak, ıssız olan Beyaz Ada genellikle popüler bir turistik cazibe merkezidir. Maori folklorunda önemli bir rol oynayan Yeni Zelanda kültürünün de merkezidir. Adaya erişmek için bir tekne turuna çıkmalı ve sonra yürüyüşe çıkılabilir. Vanuatu'ya nispeten yakın olan White Island, Captain Cook tarafından da adlandırıldı. Rakım: 1.053 ft BU YAZIMIZ DİKKATINİZİ ÇEKEBİLİR https://saglamsayfa.com/blog/cinsiyetini-degistirebilen-11-hayvan/ Read the full article
0 notes
Text
zengin köleler.
neyse şimdi yazsam da olur.
bizleri kandırdıklarını daha önce söylemiş miydim sizlere? bu yaşadığımız hayat aslında tezgahlanmış bir sistemden başka bir şey değil. çevremiz tarafından ne kadar özgün ve başıbuyruk olarak bilinsek veya bilinmek istesek de aslında bizler sistemin kölesiyiz.
ismini hatırlamadığım ünlü birisi şöyle demişti: “özgür olduğuna inandırılmış bir köleden daha iyi kimse kölelik yapamaz.” bu öyle bir zincir ki dostlarım, bizleri kısır bir döngü içerisinde yiyip bitiriyor.
ne yapıyoruz? güzel kadınlara ya da adamlara aşık oluyoruz, binlerce para masraf yapıp evleniyoruz. sonra çocuklarımız oluyor ve ölüyoruz. dünyadaki tek görevimiz üremekmiş aslında baksana. yani mesela hayvanlar daha iyi. evlilik yok, binlerce para (aslında yüzlerce saat zaman) harcamıyorlar. onlar da avlanıyor, ürüyor sonra ölüyorlar. biz bir tek avlanmıyoruz işte, hazır besinler alıyoruz.
mesela bizler sistemin kölesiyiz. çalışmazsak geçimimizi sağlayamayız. iphone ya da benzeri telefonları almamız için üzerimizde oluşturulmuş olan bir algı var ve bizi daimi olarak buraya doğru itiyor. şu anda hangi delikanlı çıkıp “ben bırakıyorum ulan modern hayatı. sikerler” diyebiliyor? herkes der. kim yapabiliyor? kimse. bir tane herif var youtube’da yapıyor.
bütün gün kapalı ofislerde günümüzü geçiriyoruz. yeteneklerimiz ve verdiğimiz zaman karşısında belirli bir miktar adil olmayan bir para alıyoruz. az ya da çok demiyorum, adil olmayan diyorum. çünkü kimisi eforuna göre az para alırken kimisi eforuna göre çok para alıyor.
bu ofise kapatılma olayı 2 şekilde işliyor. bi bizim gibi, patronların sikinin daşşağının yalandığı ülkeler, bir de çalışanların. önce bizden başlayayım:
şimdi türkiye’de patronlar, çalışanlar tarafından önlü arkalı yalanır dostlar. çünkü bizim ülkemizde para önemlidir. para para para para. her sik paradır. ilişkiler paradır. arkadaşlıklar paradır. aslında hayat da paradır. patronlar çalışanlara istediği gibi davranır, çalışan da ses etmez. 3 kuruş tekliflere “evet” diyen okumuş orospu çocukları vardır bu ülkede. piyasayı düşürürler. “senin yaptığın işi yarı fiyatına yapan adam var” sözcüğü türemiştir bu ülkede. ofis ihtiyaçların bile doğru dürüst karşılanamaz çoğu zaman fakat sen karşılandığına inandırılırsın.
bir de yurt dışına gelelim. amerika mesela orada nasıl bu işler. bu arada amerika örneğini veriyorum, türkiye kadar tecrübem var orada.
amerikada patronlar çalışanların götünü yalar. çünkü zamana değil yeteneğe dayalı işler yapılır o diyarlarda. fakat sistem gene aynıdır. sadece uygulanma biçimi farklıdır. yani birisi dişlerini sökerken öbürü sikinden elektrik verir. daha moderndir bunu diyorum.
adamlar ofislerini o kadar güzel dizayn ederler ki, herkes orada “çalışmak” ister. o kadar güzel yaparlar ki bunu sen kendini sömürtmek için can atarsın. hatta öyle bir algı vardır ki, sen bazen sömürülmeye bile değmezsin. elemelerden bile geçemezsin sömürülme yolunda giderken. amerika nasıl petrol olan yere saldırmıyor? firmalar da yetenek olmayan yere saldırmaz işte anladın?
bilmemkaç yüz bin dolar para ödersin üniversiteyi bitirirsin. sonra iyi bir firmaya girmek için senelerce kasarsın. yani şöyle, seni sömürmesi karşılığında daha çok para veren firma. hepsi de birbiriyle yarışıyor bu konuda. kim seni ne kadar sömürürse, senin üzerinden de o kadar normal sömürme yaparlar. sömürgecilik ağı baya bi yaygın anlayacağınız.
sonra da sana derler ki “sana böyle imkanlar veriyoruz”. aslında o imkanlara doğuştan sahip olman gerekir.
ya düşünsene essay ödevin var. bu essay ödevini sen yazıyorsun elinle. birisi bilgisayara geçiriyor ve bunun için para istiyor ve seni buna zorunlu kılıyor. ne kadar saçma değil mi? çok.
şimdi bu da aynı bok. peyniri, sütü, ekmeği falan hep böyle parayla satıyorlar ama bizim kendimizin yapma imkanı da var bunları.
böyle böyle sikiyorlar adamı.
sonra senin algın oluşuyor. mesela dizi repliğinde de belirtildiği gibi. bir yandan mc donalds ile burger king ile seni şişiriyor, bir yandan ofise tıkarak masa başı işlerde zayıflamanı engelliyor, öbür yandan spor salonlarını paralı yapıyor ve en sonunda da televizyonda orada burada kaslı adamları büyük sikli elemanları gösterip karıların canını çektiriyor.
bir yandan şişirip, öbür yandan özgüvenSİZlik pompalıyor sana. sonra sen kendine bakıp “sik gibi biriyim ben amk” diyorsun. psikolojik olarak sana işliyorlar işte bu sikleri. sen baş kaldırma, fark etme diye yapıyorlar bunların hepsini.
200 senede çok şey değişti mesela. arabaların tasarımları değişti, trenler değişti, yaşayış tarzımız, bakış açımız, tipimiz, dilimiz her bok değişti lan evet. ama eğitim sistemi hala aynı. hala aynı öğrencileri sınıflara tıkarak, birinin gütmesine dayalı bir sistem. bir şey 200 senedir iyiliğini koruyabiliyorsa, o şey ya tamamen yanlıştır ya da muhteşemlik abidesidir. eğer muhteşemlik abidesi olsaydı bugün dünya bu halde olmazdı bence. o zaman tamamen yanlış bence.
bütün hayatlarımız başkalarına hava atmak üzerine kurulu. kandırıldığımız bir dünyada yaşamımızı sürdürüyoruz.
sosyal olmaya şartlanıyoruz mesela. gidip dışarı çık diyorlar. git karı sik. git erkeğin altına gir. git sigara iç, bira iç, kahve iç, starbucks’a git, instagrama gir, maillere bak, facebooka bak, tumblr’a bak. bizlere bunu söylüyorlar.
peki bunları yaptıran adamlar master ve bizler slave miyiz? aslında onlar da slave.
yarattıkları bu siktiriboktan sistemin içerisinde kendileri de kendi hırslarının esiri olmuş bir şekilde ilerliyorlar. en başta asıl gerçek köle onlardı aslında. bize de bulaştırdılar yediremediler. zeki kölelerdi. zengin köleler...
çok zengin hemde...
asıl özgür olanlar onların egoları...
1 note
·
View note
Text
Ekonomi tartışmalarından Suriyeliler gerçeğine – Özkan Yıkıcı
https://wp.me/pXsHy-KzE Konuya dalmadan peşinen belirteyim: Sözkonusu olan ve açıklanan ekonomik protokolun uzun yıllardır sadece K. Kıbrısta değil dünyadaki uygulanmışlıklarına rağmen, ezilenler için hiçbir başarısı görülmedi. Yetmişler sonundan başlayarak, Neoliebralizmin reçetesi olarak şekilenen ve Kıbrıs Türkiye yaşamında uygulanan bu ekonomik paketler, sadece sermayeye önemli karlar kazandırdı. Yine de ilgili uygulamaların klasik sonucu, hep daha fazla derinleşen eşitsizlik oldu.Üstelik belirli zamanlarda da uayrdığım gibi Neoliebral yapının da 98 Aya Kriziyle tamamlanmasına karşın,, hala ayni reçeteler uygulatılma dayatısındadır. Bundandır ki defalarca K. Kıbrısta da uygulanan ayni özlü prokramlar sadece daha derin uçurum ve Türkiyeleşme yabancı sermaye boyunduruğu getirdi. Başka önemli bir nokta: Seksenlerden beri Özal ile başlayan bazen direk talimat bazen de paketlerle protokol uygulamaları da K. kıbrısta gündeme geldi. Genel piyasa ekonomik kuralsızlıklarla buraya öz içerikler hep karşımıza geldi. Nitekim, son protokole de bakarsanız, Neoliebral bildik kurallar ve Türkiyeleşme dönüşümlü sosyolojik politika damıtmaları sırıtmaktadır. Siyasal gericilik gerçeği, sadece Eğitim ile dine ayrılan miktarların kıyasıyla yakalanır. Ancak, K. Kıbrıs gerçeği sonucu çıkar ve teslimiyet paydaşlığı bu tip yanlışların çıkarla veya korkuyla bütünleşip savunan işbirlikci paydaş da olmaktadır.**** Yukarda özetlediğim iki ilke bize ekonomik bakışta önemli etken olması gerekir. Oysa, ister “şaheser ekonomislerimiz” ister ise işbirlikci politikacılarımızın koltuk aşkı sonucu, bu gerçekliğe ulaşamıyor. Kimisi, bazı yerleri seçip eleştiri veya beyeni sunuyor. Kimisi, klasik ezberlerle ve sisteme dokunmadan konuyu ele alıyor. Karşılıklı olan ve belirleyici özne göz ardı hep edilmektedir. Türkiye K. Kıbrıs ilişki yapılanışını hiç gözetilmiyor. Hat ta, Türkiyenin talepleriyle istenilen yapısal dönüşüm de birlikte tartışılmıyor. Klasik Neoliberal reçete temelinde, Türkiyenin K. Kıbrıs dönüşüm politikasıyla damıtılıp köpürtülerek adına da protokol denilmektedir. Son Protokoldeki tek tek kalem görüntüsü veya istenilen “yasal değişimler” gelecek hedefinin aynasıdır. Seçkilerdeki öncelikle hem dış sermaye el koyma hamlesi ile sosyolojik geliricileşmenin saydamlaşan siyasi belgesidir. Kimisi tek kalemle eleştiri yapıyor. Eğtimdeki kesinti veya sağlıktaki durumu veya özeleştirme alanlarıyla sınırlatıp iç işbirlikcilerine yükleniyor. Bunun ortak genel anlamı konuşulmuyor. Türkiyeleşme ile Neoliebraleşme teslimiyet noktasına gelinemiyor. Tabi dar çıkarlı olunca da sosyal medyada yaşanan hibe alkışçılığı gibi saçma duruşlar da teslimiyet kitlesel destek kesimini işaret etmektedir. Aslında, böylesi önemli konuda konuşacak kesim veya bilimin yeri de gözetilmiyor. Bir medya patronunun oğlu eğer konulan kurallara uymadan üst birokrat yapılıyorsa,en baştaki imzacıya “londraya gidebilirmisin” sorusu soruluyorsa, köpürtülüp saray aşkına saçmalamanın da ötesine gelip bu ahalide kabul buluyorsa, böylesi önemli konuda karşı çıkma politik yönetim çizgisi elbet olamaz. Daha tehlikelisini de geçen yazımda yazdım: “Başta Türkiye ile imzalanan anlaşmaların Kıbrıs görüşmelrinde kabbulenme” dayatmasını anımsatırdım. Çünkü, eleştirilen birçok yanlış, iş Kıbrıs görüşmelerine gelince, Rumların kabulenmesi içi önemli şart olarak dayatılırken, karşı olanlar bunların gelecek Kıbrıs için yasalaşmasını savunuyorlar. Böylesi çelişki de yaşanıyor. Bir başka travmaya gelince: Türkiye muhalif kesim, Ayni prokramı eleştiriyor. AKP ve İMF dayatması olarak suçluyorlar. Ezilenler için imtihar olacağını söylüyorlar. Fakat; ayni prokram K. Kıbrısa Türkiye tarafından dayatılınca, tıpkı öteki konularda olduğu gibi, K. Kıbrıstan yükselen eleştirileri Hemen Türkiye muhalefeti de yönetmle birlikte buradaki kesimlere göndermeler yapıyorlar. Buda, klasik Türkiye Kıbrıs gerçeğinin paradoksu. Son paket veya protokol, gerçeği, K. Kıbrısın yasadışılık kurallarla Neoliberal piyasa anlayışının ekonomideki yapılanışının son hamleleridir. Son kalan Liman ve bazı kamusal kuruluşlarla, sosyal hakların tüketilmesidir. İç dinamikler silikleştirilip, yerine dış bağımlı dinamikelrle buranın ilhaklaşma şansı zorlanıp, sömürgesel özünün de üretilmesine yönelişin son halkası gibidir. Siyasal ve sosyal bakımından Türkiyedeki gericileşme ile Yeni Osmanlı sürecin buraya da yerleştirilme girişiminin yoğunlaştığı da anlaşılıyor. Dinin epey rol alıp siyasal önceliğe konulmasından tutun içsel kurumların kordinasyonlukla teslim alınma idari şekli, bu uyardığım hamlenin en net örneğidir. Fakat, önceki yazımda da belirtiğim gibi: hala K. Kıbrıs elit üst kesimine verilen kaymaklı rüşvetlere dokunmuyoarlar! Emeklilik Tahsisatının kaldırılması veya azaltılması lafı konuşmalarda dahi geçmiyor. Böylelikle ta baştan rüşvetin kulanılarak üst eliti tutsaklaştırma esrumanı halen çalınma olasılığı da devam etmektedir. Kısaca, K. Kıbrıs Türkiye ekseninde yeni protokol ile direk gelecek yol netleşirken, denizimizde birçok gemiler dolaşırken, bolca yalanı tatlı zehirle politik nutka dönüştürürken, bunlar yokmuşcasına da Kıbrıs Görüşmeleri deniliyor.Ekonomik yapılanış ile hedef belirlenirken, avantacılar bu olumsuzluklardan pay alırken, şimdi de saray hesapları yapılırken, parlementer teslimiyet partileri direk sistemsel sorgu yapamazken, “Akademisyenler” istenen ezberle konuşurken, elbet bu tip prokramların anlaşılması da mümkün olmuyor. Ama, girişte de senelerin birikimiyle yazdığım gibi: Bu paketler ta 77 yılından beri dünyada uygulanıyor. Baskıalrla ve epey bedel ödetilerek hayata sokuldu. Fakat, dönüp de bir başarı öyküsü yazılamadı! Hep devamında başka krizlerle karşılaşıp ayni ezbere dönüldü. Kaybedilenler ise sayılması dahi mümkün değildir. İşte, son ekonomik protokolun tartışılması gereken boyutu bu. **** Son günlerde Suriyeliler sorunu epey gürültü çıkarılarak tartışılıyor. Tabi, medyaları izleyenler için bu geçerli. Çünkü, K. Kıbrıs dahi mülteci Suriyelilerden rant kazanıp onları Güneye gönderme mafya yolu olmasına rağmen, birilerine dokunmama adına pek de konuşulma eylimi yoktur. Suriye, aslında salt Türkiye değil, dünyayı ilgilendiren kriz olarak gündemde. Öyle ki şu Suriye Türkiye denklemine bakın; Türkiye ABD ve Rusyayı zorlayarak yeni Suriye topraklarına girme talebinde! Ayni zamanda özellikle istanbulda Mülteci olup o dahi kabulenilmeyen Suriyelileri de sürmekten söz ediliyor. Kısacası, Hem Suriyeye yeni toprak için girme, hem de savaştan kaçan Süriyelileri kovma ikili politik duruş sözkonusu. Daha acayip gelecek olanı, Türkiye Suriye politikasında özellikle iş Kürtler olunca veya toprak alacak gibi öngörüler uçuşunca devletci buluşma hemen oluyor. Anımsayın, Suriyeye girme önerisi parlementosa CHP ve AKP partielrini sarmaşdolaş haline getirdi.Fakat, iş Suriyeden kaçan veya davet edilen ahali bazen en çirkin yöntemlerle kulanılırken ses çıkmazken, bunların yoluyla Suriyede kazanımlar hesaplanırken çıkmayan tutumlar, şimdielrde hem Suriye giriş fırsatıyla Türkiyedeki Suriyelilerin kovulması ikili politika rövançta. Dahası, Batı Avrupayı da bu mültecileri oraya yığma tehtitleriyle tedirgin edilmektedir. Savaşın çirkinliği, faşizmin düşünsel dışa vurması, bu gelişmelerde sırıtmaktadır. Önceki yazımda sorduğumu tekrar söyleyecem: Başka ülkelerde olan Türkiyelilere benzer tavır yapılsa ne denirdi? En basitini Kıbrıs yaşanmışlıkla örnekleyelim: Türkiyenin bazı yerlerinde “donla denize girdi” diye Suriyeliler hem de CHP belediyesi tarafından kovuldular. Peki, Girnede ayni tutum yapılsa ne denirdi!Tekleşme ve kimliksel etnik dar kafanın sonuçları bunlar. Önceki yazımda özetlediğim gibi: Türkiye direk Suriye olayına daldı. Şama gidip namaz kılma politik tahmini dahi yüksek sesle seslendirildi. Suriyeden insanlar çağrılıp hem de oradaki yönetimi devirmek için örgütlenmeler yapıldı. Suriye develti yıkılmak istendi. Suriyeliler de her alanda kulanıldı. Kadın Kuma yapmadan, fuhuş alanında veya ucuz işçilikle bunlar yaşatıldı. Bolca cihatcı milis çıkarılıp Suriyede hegemonyacılık hamleleri yapıldı. Sonra, Rus olanağı ile Suriye toprakları işkal edildi. Zorlamalarla Suriyeye içlerine gidilme talepleri tehtikar şekilde istendi. Kürtlerdir diye yeni Suriye fetihcilikleri ortak buluşma devletcilikle seslendiriliyor. Peki, sonuç mu: Suriyede savaş ve Türkiyedeki Suriyeliler gerçeği, Suriyelilerden şikayetci olanlar, nedense, Suriye topraklarında ne işimiz var demiyorlar. Daha fazlasını istiyorlar. İdlip veya Doğu Fırat son önemli bataklık çağrıları olarak yaşanıyor. Suriyeliler,hem ülkelerinden oluyor, hem de gidikleri ülkelerde kulanılıp sonra savrulmaya çalışılınıyorlar. Ülkeleri işkal ediliyor, cihatcılarla doldurulurken, gidilen ülkelerde de kovulmak veya mafya tipi gerici ilişkilerle de kulanılmaktadırlar. Demek ki önce bu konuyu neden Suriye bu hale geldi sorusuyla başlayıp, herkes yaptığı ile yüzleşip, gelecek demokratik Suriyeyi düşünerek başlanması gerekir. Hala, Suriyeli öfkesi, Suriyeli Kürt istemezup denme askeriyesi ile Yeni Osmanlı toprak işdahı Türkiyenin Suriyeli anlayışının tortuları olarak devam etmektedir. İçteki faşizimle de tepkiler olunca, ilerde utanç duyulacak tarihin yazılımı da neyazık gerçekleşiyor. Kıbrıslılar da Suriyeden nasiplerini aldı. Hele de Suriyelilerden! Kuzeyde mafyacılar bu insanları kaçak yoldan ama çoğu defa kar ve politik nedenlerle kulanp rantlalaştırırken, Güneye de mülteci olarak gönderip zorlamalar yapıyorlar. Nedemişti Erdoğan; “Bizi kızdırmayın! Trenlere ve uçaklara yükleyip size Suriyelileri göndeririz” tehtitlerini savurduğu üzerinden fazla zaman geçmedi.
0 notes
Text
En Önemli Problem: Tramvay Problemi - 1. Psikolojik Deney
Ssosyofikir'den yeni içerik: https://www.sosyofikir.com/ilginc/en-onemli-problem-tramvay-problemi-1-psikolojik-deney/
En Önemli Problem: Tramvay Problemi - 1. Psikolojik Deney
Dünyanın en saygın araştırmacılar Thomson ile Philippa Foot tarafından yapılan araştırmada çok önemli bir deney yapıldı. Tramvay Problemi – Psikolojik Bir Deney
Sizin En Değerliniz Ne ? Tramvay Problemi
Dünyada en değerli şey nedir ? Para mı ? Güç mü ? Onu elde etmek için neleri feda ederdiniz ? Hayatta onun için yapmayacağınız şey var mı ? Para için mi ? Yoksa güç için mi ? Yoksa size sizden daha yakın olan çocuğunuz için mi ? Evet, kendi evladınız her şeyden önemli değil mi ? İşte öyle bir durumda olduğunuzu hayal edin.
Rutin İş Ve Karar
Şuan bir tren hattındaki geçişleri kontrol eden bir kontrol işçisi olduğunuzu hayal edin. İşiniz her zaman gelen trenler için açılıp kapanan bir köprüyü kontrol etmek. İşte bu rutin işi her gün bıkmadan yılmadan yaptığınızı düşünün. Eşiniz vefat etmiş. Oğlunuzla beraber küçük bir evde yaşayıp gidiyorsunuz. Yani tek varlığınız o. İşte bu noktada işinizi yaparken oğlunuzda sizinle birlikte işe gelmek istiyor.
O dönem yaşadığınız şehirde hava çok soğuktur. Ama oğlunuz size,
“Baba, o zaman ben de sıcak çikolata içerim. Isınırım.” diyor. İşte bu durumda kalan bir baba da oğlunun evde sıkılmasından dem vuracak ki onun kendisi ile birlikte işe gelmesini kabul ediyor.
İşe başlıyor. Oğlu da balık tutmak istiyor. Balık tutarken babası da o sıralarda daha bir saat sonra gelecek olan tren için, önceden köprünün iki yakasını birbirinden ayırıyor. Çünkü tren gelmeden önce aynı bölgeden, bir sürü gemi ve tekne geçiyor.
Tramvay Problemi – 2
Sorumsuz Makinist, Kaybolan Hayatlar
Ancak gelecek olan tren, kuralları hiçe sayıp içerisinde bulunan 150 yi aşkın yolcusu ile (kadınlar, çocuklar, bebekler, yaşlılar…) hızla köprüye doğru ilerlemektedir. Bu noktada trenin kırmızı ışığı hiçe sayıp gelmesi, ve zamanından önce yola çıkması her şey bir yana , içerisindeki tüm yolcuları riske atması da bir cinayettir aslında. Ama olacak olanlar sizi daha çok üzecek belkide.
İçinize Hüzün Düştüğünde Bir Daha Düşünün!
Hani bir anda içinize bir hüzün düşer ya. Hiç bitmeyeceğini sandığınız, ama nereden geldiğini de anlayamadığınız bir hüzün. Belki o hüznün anlamsızlığına takılır 1-2 dakika hüzünlenirsiniz sizde. Ya da dünyadaki insanların yüzde yetmişi gibi umursamazsınız bile. İşte o noktada o hüznün aslında başka bir insanın hüznü olduğu aklınıza gelmez mi ? Ya öyleyse ? Ya yaşadığınız hüzün tam anlamıyla başka bir insanın acısı için evden tarafından enerji olarak size nüksettiyse..
Her şey Bir Enerjidir.
Unutmayın eğer yaşadığımız evrende her şey bir enerji ise. Hani bu secret kitabında anlatılanlar var ya.. Bunlar sadece iyi düşüncelerin dünyaya yayılması anlamına gelmiyor. Bunun yanı sıra kötü düşüncelerin ve acının da dünyay, tüm canlılara, evrendeki tüm varlıklara yansıması da gerçekleşebiliyor.
Bu hayatta yalnız yaşamıyoruz. Ancak bir çoğumuz bundan habersiz , kendi düşüncelerimizin, isteklerimizin ve çıkarlarımızın doğrultusunda dünyadaki her şeyi fütursuzca kullanıyoruz. Her konuda adalet isteyen insanlar ne yazık ki bireysel olarak , en önemli ve en küçük nokta adalet anlayışını bazen yanındaki , karşısındaki insana, en önemlisi de bırakın insanı canlıya gösteremiyor. Buna o kadar çok şahit oldum ki… O tip insanlar yeri geldiğinde en büyük hak savunucusu olurken, başkasının hakkını çok kolay bir şekilde yiyebiliyor. Burada örneklerle zaman kaybetmeyelim. Hikayemizin sonlarına doğru geldikçe, gözlerinizden yaş akacak. Ya da içinizden o hüznü kesinlikle hissedeceksiniz..
Ölüm Makinesi Raylarda
karatren 2
Ve tam o sıralar. Tren zamanından önce raylardan hızla geliyor. Adeta bir deli dana gibi hızlı, sinirli ve huysuz bir şekilde dumanını tüttürerek bir canavar gibi yaklaşıyor köprüye. Ancak siz onu o sırada fark edememişsiniz. Çünkü ilgilenmeniz gereken başka işlerinizde vardır. O sırada….
Oğlunuz size bağırıyor…
“Baba ! Geliyor, tren geliyor. Köprü, onu kapatmalısın.. BABA ! Ancak siz onu o sırada yaklaşık bir 5-6 saniye duyamıyorsunuz. Ancak vahşi tren son hızıyla köprüye yaklaşıyor. Ve köprü kapanmazsa içerisinde bulunan 100den fazla insan feci şekilde can verecek. Ve sizin oğlunuz siz duyamıyorsunuz diye kendi elinden geldiğince trenin rayları düzenleyen anahtarlarının yanına gidiyor. Ve o sırada onu görüyorsunuz.
Oğlum dikkat et ne yapıyorsun orada !
Ancak iş işten geçmiştir. Oğlunuzun ayağı bir anda kayar ve köprünün kapanma çarklarına düşer. Orada asılı kalmıştır. Şimdi sadece 30 saniyeniz var.
İki Seçim Hakkı – Kime Göre, Neye Göre
İki seçim hakkınız da…
1.Seçim ya rayları kapatan yolları birleştirmeyecek ve 100 den fazla insanın ölmesine seyirci kalacaksınız.
2.seçim ise bir baba için en ağır olanı herhalde.. Rayları kapatacaksınız. Yol kapandığında tren üzerinden düzgün bir şekilde geçecek ve yüzlerce insanın hayatını kurtaracaksınız. Ancak kendi oğlunuz köprünün çarkları altında feci bir şekilde can verecek. İşte bu noktada.. Hikayemizdeki baba figürü bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Ve o anda çok kısa bir şekilde anlık karar veriyor. Ve köprüyü kapatıyor. O anda tren raylardan düzgün bir şekilde geçiyor tabii. Trende bir madde bağımlısı da adama bakıyor. O an da adamın suratını düşünebiliyorsunuz. Tam o sıralarda bağımlı kızın suratında da acı bir hüzün beliriyor.
Felaket belli belirsiz göründükçe, yere bakıyorsunuz ve raylara bağlı bir kaldıraç olduğunu görüyorsunuz. Eğer kaldıracı çekerseniz, tramvayın beş masum işçinin bulunduğu raylardan ikinci bir ray takımına yönleneceğini farkediyorsunuz. Ancak, yan taraftaki bu rayın aşağısında, iş arkadaşları kadar habersiz, yalnız bir işçi bulunuyor. O halde kaldıracı kaldırıp, bir insanın ölümüne yol açar fakat beş kişiyi kurtarır mıydınız?
Bu olay gerçek anlamda bir düğüm noktası. Ve buna ilk bu ismi veren Philippa Foot adlı bir kişi. 1967 yılında yaşayan bu düşünürün ortaya attığı kavram daha sonraları 1985 yıllarında Jarvis Thomson tarafından daha farklı bir bakış açısı ile tekrar uyarlanıyor. Bu kavramda, bir eylemi yaparken, eylem sonucunda oluşabilecek durumları baştan sonra düşünmememiz gerektiğini, ancak verilecek olan kararın sonuçlarını tam olarak bilemeyeceğimizi belirtir. Yani eylemin ahlaki değerinin, yalnızca sonuçları tarafından belirlenip belirlenmediğini dikkate almamızı sağlar.
Tramvay ikilemi denilen kavramda, ahlaki sezgilerin gerçek anlamda ne anlama geldiği araştırılırken, aslında ne kadar da değişken ve esnek olduğu belirtilmiştir. Örneğin savaş ve işkence gibi durumlarda esneklik gösterilebiliyormuş.
Şimdiki fotoğraf sizi şoka uğratacak. Bir tramvay, tren ne olursa karşıdan geliyor. Bir üst geçittesiniz. Ancak tren raylarının üzerinde 5 habersiz işçi var. Bu sefer elinizde bir kontrol mekanizması da mevcut değil. Yani eğer bir şey yapmazsanız beş işçi ölecek. Ancak şimdi asıl noktaya geliyoruz. Üst geçitte sizin yanınızda duran büyük bir adam olduğunu hayal edin. Bu cüssede bir adamın tramvayın önüne geçtiğinde tramvayı durduracağını biliyorsunuz. Yani o adam hayatını kaybedecek ancak beş işçi kurtulacak. Siz bunu bile bile beş kişiyi kurtarmak için adamı raylara iter misiniz ? Yani bire beş.. Çok garip bir durum değil mi ? İşte uzun zamandır uzmanlar bu konu üzerinde çalışıyorlar ve araştırma yapıyorlar.
üst geçitli tramvay problemi
Ancak, üst geçitte sizin yanınızda duran büyük bir adam var. Bu cüssenin tramvayı durduracağından kuşkunuz yok. O halde, tramvayı durdurmak ve bu sayede diğer beş kişiyi kurtarmak için adamı raylara itip kurban eder misiniz?
ust gecit problemi sosyofikir com
Bu senaryoda da bir kişi ölüyor; beş kişi de yaşıyor. Bir çok insanın da o cüsseli şişman adamı üst geçitten atmayı uygun görmesi gariptir. Yani aslında hiçbir şey yapmasa beş kişi ölecek. Bir müdahalede bulunsa bir kişinin ölümüne sebep olacak ancak beş kişi de kurtulacak.
tramvay problemi sosyofikir com
Thompson ve diğer düşünürler, tramvay ikileminde ayrıca korkutucu şekilde eğlenceli olan başka değişkenler de vermişlerdir. Bir doktor olduğunuzu ve yaşamak için hepsi de nakle ihtiyaç duyan beş hastanız olduğunu hayal edin. İki tanesinin birer akciğere, diğer iki tanesinin de bir böbreğe ve beşincisinin bir kalbe ihtiyacı var. Sonraki koğuşta başka bir kişinin bacağı kırılmış. Fakat kaynaşan kemikleri haricinde, mükemmel derecede sağlıklı. Peki, sağlıklı hastayı öldürüp, diğer beş kişiyi kurtarmak için organlarını alır mısınız?
Eylemler, niyetler ve sonuçlar
tramvay problemi 07 min
Ahlaki sezgilerimiz her anlamda güvenilir mi ? Bu sezgilerin her zaman mantıklı ve tutarlı olduğunu çıkarabilir miyiz ? Bazı insanlar bir tarafı seçerken diğer tarafın ölmesine göz yumabiliyor….. Belkide, ahlaki anlamda sezgilerimizin ve değerlerimizin etkilendiği başka etmenler ve oluşabilecek sonuçlar vardır.
Yapay Zekalar Gelişmeye Devam Ediyor. Peki Onlara Bu Durumu Nasıl Öğreteceğiz ?
yapay zeka
Düşünsenize günümüzde yapay zekalar artık hemen hemen her konuda kullanılabiliyor. Eski siyah beyaz bir fotoğrafın renklendirilmesinde, üst düzey matematik ve fizik problemlerinin aşılmasında, uçakların rotalarını doğru bir şekilde bulup güvenli bir şekilde iniş yapmalarına kadar her şeyde artık onların etkilerini görüyoruz. Peki bu ahlaki eylemler Mısır’da farklı, Türkiye’de farklı Kanada’da veya Hindistan’da farklıysa kime göre bir seçim yapacaklar. Eğer bu verilecek kararlara robotlar karar veriyor olsaydı. Onların tercihi hangi yönde olacaktı ? Yani bunun ayrımı neye göre yapılabilir ? Bu düşünce deneylerinde, öldürmek veya ölmesine izin vermek kavramları arasındaki fark nedir ? Bu konuda da daha önceleri Eye In The Sky filmi gibi farklı filmler yapılmıştır.
Watch this video on YouTube
Watch this video on YouTube
İlginç kategorimizdeki diğer yazılarımızda ilginizi çekebilir.
Yararlandığım Kaynaklar
http://barisozcan.com/tramvay-problemi/
https://eksisozluk.com/tramvay-problemi–5928476
https://doi.org/10.1177/0956797617752640
http://www.olaganustukanitlar.com/tramvay-problemi-bir-kisiyi-oldurerek-bircok-kisiyi-kurtarmaniz-mumkun-olsa-ne-yaparsiniz/
#ahlak felsefesi tramvay problemi#tramvay problemi barış özcan#tramvay problemi ekşi#tramvay problemi filmi#tramvay problemi filmi izle#tramvay problemi nedir#tramvay problemi siz olsanız ne yapardınız#tramvay problemi testi#tramvay problemi youtube#tramvay problemleri
0 notes
Text
Şanghay'da Kültür ve Ulaşım
Şanghay'da Kültür ve Ulaşım
Şanghay kültürü uluslararası bir lezzete sahiptir. 19. Yüzyıldan itibaren, batı tarzında restoranlar ve barlar yaygın hale gelmiştir. Bund bölgesi, 20. Yüzyılın başlarındaki en önemli batı mimarisinin örneklerindendir. Son yıllarda Şanghay Belediyesi, Şanghay Uluslararası Film ve Sanat Festivallerine, Şanghay TV Festivaline, Şanghay Turizm festivali, Formula 1 yarışları ve yüzlerce uluslararası sergi de dahil olmak üzere birçok uluslararası organizasyona ev sahipliği yapmıştır.
Şanghaylılar kültürel faaliyetlere diğer şehirlere nazaran daha çok zaman harcarlar. Yakın bir zamanda yapılan ankette, özellikle genç insanların kültürel harcamalarının sürekli olarak arttığını göstermektedir.
Yerlilerin Formula 1 yarışlarına ve NBA Ligi maçlarına oldukça ilgisi vardır. Bunların yanı sıra Şanghay Müzesi, Londra’daki British Museum, New York’taki Metropolitan Museum ve Paris’teki Palais du Louvre’den sonra dünyanın en büyük 4. müzesidir.
Şehrin yerlileri aynı zamanda tiyatro, konser ve sinema müdavimleridir. Şanghay Grand Theatre dünyadaki en iyi performans sanatçıları için kurulmuş bir mekandır. Japonya, Güney Kore ve Hong Kong’dan gelen tiyatro izleyicileri, iyi bir konser ya da oyunun yapıldığını görmek için Şanghay’a uçarlar. Bunlara ek olarak, Şanghay’da şubeleri olan uluslararası şirketlerin genellikle Yıllık Genel Kurul toplantıları için burayı seçerler.
Çin’in diğer şehirlerini incelemek için eniyiyerler.com sayfamızı inceleyin.
Şanghay ekonomisi
Yakın zamanda Financial Times dergisinin yaptığı bir araştırmada, eğer üçüncü bir dünya finans merkezi olsaydı, bunun Şanghay olduğu gösterilmiştir. Çin’in dinamik ekonomik gücü ve 10 milyonluk megapolisi bilinçli olarak bunu hedeflemektedir.
Şu anda Şanghay’da 27 farklı ülkeden finans kurumları vardır. Metropoldeki mevcut yabancı bankacılık hizmetlerinden elde edilen toplam varlıklar tüm Çin’de 20 milyar dolardır. Şanghay, Çin’deki muadillerinden daha fazla yabancı finans kuruluşlarına sahiptir. Ayrıca dünyanın en büyük 500 işletmesinin 256’sının şehirde şubeleri vardır.
yüzyılın başlarında Şanghay, Doğu Asya’nın en büyük ve önemli finans merkezi haline gelmiştir. Şanghay Menkul Kıymetler Borsası eskiden Asya’nın en büyük aktif ve uluslararası hisse senedi piyasasıydı. Şehir ayrıca, AIG ve HSBC gibi dünyanın en iyi finans şirketlerinin kurulduğu bir yer olmuştur.
Şanghay Ulaşım ve İletişim
Kentte Şanghay diyalekti konuşulur. Bunun yanı sıra Çin’ deki diğer şehirlere kıyaslarsak şehirde İngilizce bilen sayısı yüksektir. Turistlerin sık ziyaret ettiği yerlerde İngilizce bilen personel bulmak mümkündür.
Genel olarak, şehir içinde ulaşımın hem uygun hem de memnun edici bir seviyede olduğu kabul edilir. Çin‘deki en büyük nüfusa sahip uluslararası bir metropol olarak, bu şehir nüfusunun kalabalıklığından dolayı trafik sıkışıklığı sorunuyla karşı karşıya gelmek kaçınılmazdır. Fakat Pekin ile kıyaslarsak daha iyi durumdadır. Ulaşım baskısını hafifletmek için, hükümet çok sayıda yol, metro inşa etmekte ve yeni otobüs güzergahları açmak da dahil olmak üzere pek çok iş yapmaktadır. Artık şehir, en büyük günlük yolcu hacmine sahip dünyanın en büyük toplu taşıma sistemine sahiptir.
Hızlı ve rahat bir yolculuk yapmak isterseniz, Şanghay’da seçmeniz gereken ulaşım seçeneklerinden en uygunu metro kullanmaktır. Şanghay, dört bir yanından bağlantıları olan 16 metro hattına sahiptir.
Hızlı tren sistemlerinin en son teknolojisi olan Manyetik Levitasyonlu Trenler (Maglev) özel raylar üzerinde oluşturulan elektromanyetik alan yardımı ile havada hareket eden trenlerdir. Bu elektromanyetik alan yardımı ile hareket eden ‘Maglev’ tren teknolojisi büyük ölçüde geliştirilme aşamasında olduğu için henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır. Maglev trenleri ilk olarak Çin’in Şanghay kentinde kullanılmıştır. Pudong Havalimanı ve Luyang Caddesi durakları arasında çalışan maglev, yolcuları bu durağa bırakmadan önce saatte 400 km hızına ulaşmaktadır.
Umarız Şanghay’da Kültür ve Ulaşım yazımız sizin için faydalı olmuştur, tatil planını yapmadan önce aşağıdaki paylaşımlarınızı da incelemenizi tavsiye ederiz:
Avrupa en iyi yerler
Amerika en iyi yerler
Türkiye en iyi yerler
0 notes
Text
Rüyada Tren Görmek
Rüyada tren görmek neye işaret eder?
Gerçek hayatta tren nostalji ve emniyetin simgesidir. Eskiye olan bağlarından kurtulamayan kişiler ya da önce emniyet, can güvenliği diye insanlar öncelikle tren yolcuğu tercihi yaparlar. Rüyada tren görmek uyum, ahenk, düzen ifade eder. Hemen hemen tüm rüya yorumları için geçerli olan görülen şeyi durumu, geçen olaylar burada da söz konusudur ve trende ne olduğu, ne yaptığınız gibi faktörleri de göz önünde bulundurmak gerekir. Tren görmüş olmanın temel mesajı hayır, iyilik, mutluluk ve huzur olarak yorumlanır. Tüm toplumda trenin rüyada görülmesi yolculuğa veya uzaktan gelecek birine işaret ettiği kabul edilmektedir. Öte yandan görülen trenin durumu rüya yorumu için önemli bir kriterdir. Rüyada bir temiz tren görmeniz yaşamınızda uyumlu, ahenkli, düzenli gidişatı temsil ederken, pis bir tren ise bu konularda bir olumsuz yaratacak olayın habercisi olabilir. Yeni tren yaşamınıza ahenk getirecek güzel olayları işaret ederken, eski tren görmüş olmanız, mevcut durumunu sürdürme arzunuzu ve sürdüreceğinizi gösterir. Normal hızında giden trenler kişinin bu dünyadaki yaşamını mutlu ve sağlıklı bir şekilde emniyet içinde sürdüreceğini gösterirken normalinden hızlı gideni ise aceleci yapıya sahip olduğunuzu ve klasik değerlerinizden sıyrılmak isteğinize tabir edilir. Read the full article
0 notes