#cam şişe
Explore tagged Tumblr posts
Text
Pet Şişe
Pet şişeler, günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Hem hafif hem de dayanıklı olmaları, onları içeceklerden temizlik ürünlerine kadar geniş bir yelpazede kullanışlı kılar. Ancak, çevresel etkileri göz ardı edilemez. Her yıl milyonlarca pet şişe, doğaya karışarak büyük bir kirlilik yaratır. Bu nedenle, geri dönüşüm ve doğru atık yönetimi, bu sorunun çözümünde kritik öneme sahiptir.
Şişecim olarak, toptan pet şişe satışı yapıyoruz. Ürünlerimiz, yüksek kaliteli malzemelerden üretilmekte olup, çeşitli boyut ve şekillerde mevcuttur. Amacımız, hem işlevsel hem de çevre dostu çözümler sunmaktır. Pet şişelerin üretim süreci ve çevresel etkileri hakkında daha fazla bilgi edinmek için okumaya devam edin.
Pet Şişelerin Üretim Süreci
Pet şişeler, modern hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Ancak, bu şişelerin üretim süreci ve çevresel etkileri hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz?
Pet şişelerin üretim süreci, birkaç önemli aşamadan oluşur. İlk olarak, ham madde olarak kullanılan polietilen tereftalat (PET) granülleri yüksek sıcaklıklarda eritilir. Bu erimiş malzeme, enjeksiyon kalıplama yöntemiyle preform adı verilen küçük tüplere dönüştürülür.
Preformlar, şişirme kalıplama adı verilen bir işlemle son halini alır. Bu aşamada, preformlar ısıtılarak yumuşatılır ve yüksek basınçlı hava ile nihai şişe şekline getirilir. Bu süreç, pet şişelerin hem hafif hem de dayanıklı olmasını sağlar.
Üretim sürecinin bir diğer önemli aşaması ise kalite kontroldür. Her bir şişe, belirli standartlara uygun olup olmadığını kontrol etmek için çeşitli testlerden geçirilir. Bu testler arasında sızdırmazlık, dayanıklılık ve hacim ölçümleri bulunur.
Şişecim olarak, toptan pet şişe satışı yapıyoruz ve müşterilerimize en yüksek kalitede ürünler sunmayı hedefliyoruz. Üretim sürecimizde çevre dostu yöntemler kullanarak, doğaya olan etkilerimizi minimuma indirmeye çalışıyoruz.
Pet şişelerin üretimi, hem teknik bilgi hem de dikkat gerektiren bir süreçtir. Bu şişeler, günlük hayatımızda su, meyve suyu ve diğer içeceklerin taşınmasında büyük kolaylık sağlar. Ancak, çevresel etkilerini göz önünde bulundurarak, geri dönüşüm ve yeniden kullanım konularına da dikkat etmemiz gerekiyor.
Pet şişe üretim süreci oldukça karmaşık ve çok aşamalıdır. Bu süreçte kullanılan teknolojiler ve malzemeler, şişelerin kalitesini ve dayanıklılığını belirler. Şişecim olarak, sizlere en iyi hizmeti sunmak için her aşamada titizlikle çalışıyoruz.
1 note
·
View note
Text
Cilt Serumu Hangi şişede Sağlıklı olur ?
Cilt Serumlarının Uygun Şişe Seçimi ve Saklanması
Cilt serumları, cilt bakım rutinlerinin önemli bir parçası haline gelmiştir ve genellikle antioksidanlar, nemlendiriciler, vitaminler ve diğer etkili bileşenler içerir. Ancak, bu serumların etkinliğini ve stabilitesini korumak için doğru saklama koşullarına ihtiyaç vardır. Bu koşulların başında uygun şişe seçimi gelir.
1. Opak ve Hava Geçirmez Şişeler:
Cilt serumlarının sağlıklı kalması için en önemli faktörlerden biri ışık ve hava ile temasın minimize edilmesidir. Bu nedenle, opak ve hava geçirmez şişeler tercih edilmelidir. Opak şişeler, ışığın serumdaki aktif bileşenleri parçalamasını engellerken, hava geçirmez kapaklar ise oksidasyonu önler. Kapakları sıkıca kapalı olmalıdır.
2. Cam Şişeler:
Cam, cilt serumlarının saklanması için en uygun malzemelerden biridir. Cam, ışığı ve sıcaklığı geçirmez, böylece serumun içeriğini korur. Ayrıca, cam şişeler plastik şişelere kıyasla kimyasalların transferini önler ve daha uzun süre dayanıklıdır. kırılan çatlak ürünlerden uzak durmanız kırık parçalanmış camlar ürün içerisinde bileşenlerle size zarar vere bilirir.
3. Pompa veya Pipetli Şişeler:
Cilt serumlarının hijyenik bir şekilde kullanılabilmesi için pompa veya pipetli şişeler tercih edilmelidir. Bu tür şişeler, her kullanımda serumun hava ile temasını minimize eder ve içeriklerin dış etkenlerden korunmasını sağlar. Ayrıca, doğru dozajı kontrol etmeyi kolaylaştırır.
4. Doğru Boyut ve Şekil:
Cilt serumlarının saklanması için şişenin doğru boyutta ve şekilde olması önemlidir. Büyük bir şişe, serumun hava ile temasını artırabilir ve içeriklerin hızla bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle, kullanım sıklığına göre uygun boyutta bir şişe seçilmelidir.
5. Etiketleme ve Bilgilendirme:
Son olarak, cilt serumlarının saklanması için uygun olan şişenin üzerinde etiketleme ve bilgilendirme yapılmalıdır. Bu, ürünün içeriklerinin ve son kullanma tarihlerinin belirtilmesini sağlar, böylece kullanıcılar ürünleri doğru şekilde kullanabilir ve gerektiğinde yenileyebilir.
Cilt serumlarının sağlıklı saklanması için uygun şişe seçimi önemlidir. Opak, hava geçirmez, cam ve pompa veya pipetli şişeler tercih edilmelidir. Doğru saklama koşulları, serumların etkinliğini ve stabilitesini korumaya yardımcı olur ve kullanıcıların cilt bakım rutinlerinden maksimum fayda sağlamasını sağlar.
0 notes
Text
Öylesine bim’e girdim… bilen bilir bu boşşu boşuna bi şey almak istiyo canım demektir 😔
#çiçek desenli cam şişe aldım 🥰🥰🥰 senenin başından beri sürünüyodum ama susuzluktan valla ihtiyacımdı aslında yani#tek sıkıntı 1lt değil :( habire onu mu doldurcam ben şimdi#evet?#sanki çok su içtiğin var enayi
0 notes
Text
Rüyada Kırık Cam Görmek
Rüyada Kırık Cam Görmek Rüyada kırık cam görmek, rüya sahibinin iş ya da aile yaşamında oluşacak ama çok da önemli olmayan ve bu kişiyi çok uğraştırmayacak kadar kısa bir süre içinde çözülecek bazı sorunların olduğuna ve bu sorunların iş içerisinde kendiliğinden ortadan kalkabilecek durumda olduğuna yorumlanır. Rüyada Kırık Cam Üstünde Yürümek Bu rüya, iş hayatında kısa bir süre içerisinde büyük…
#Rüya tabirleri#Rüyada Kırık Cam Bardak Görmek#Rüyada Kırık Cam Görmek#Rüyada Kırık Cam Şişe Görmek#Rüyada Kırık Cam Tabak Görmek#Rüyada Kırık Cam Üstünde Yürümek
0 notes
Text
KOCAK AMBALAJ - PLATİN
Gelişen sanayi ve ihtiyaçlar doğrultusunda, ambalaj sektörü de hızlı bir evrim geçirmekte. İhtiyaç duyduğunuz kaliteli ve uygun fiyatlı ambalaj çözümleri için doğru adres www.kocakambalaj.com. Toptan cam ve pet şişe seçenekleriyle, ürünlerinizi güvenle depolamanıza ve taşımanıza yardımcı olur. Ayrıca 100 ml sprey şişe çeşitleri ile sıvılarınızı pratik bir şekilde kullanıma sunarken, yaygın olarak tercih edilen sprey şişe seçenekleri ile de her tür ihtiyaca cevap verir. İşletmenizi büyütmek ve ürünlerinizi en iyi şekilde sunmak için Kocak Ambalaj, sektördeki en güvenilir partneriniz olacak.
Toptan Cam Şişe
Toptan cam şişe arzı, birçok endüstride önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle gıda, içecek, parfüm ve kozmetik sektörlerinde kullanılan bu şişeler, hem güvenli bir saklama alanı sağlamakta hem de ürünlerin estetik görünümünü artırmaktadır. Toptan alım yapmak, hem maliyet açısından avantaj sağlar hem de işletmelerin ihtiyaç duyduğu miktarda ürünü temin etmesini kolaylaştırır.
Toptan cam şişe satın alırken dikkate almanız gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır:
Kalite: Cam şişelerin kalitesi, ürünlerin güvenli bir şekilde korunması açısından kritik öneme sahiptir. Kaliteli cam şişeler, darbelere dayanıklı ve uzun ömürlü olmalıdır.
Çeşitlilik: İhtiyacınıza göre farklı boyut ve şekillerde cam şişe seçenekleri bulunmalıdır. 100 ml, 250 ml, 500 ml gibi farklı kapasitelerde çeşitler arayışında olmalısınız.
Tedarikçi Seçimi: Güvenilir bir tedarikçi ile çalışmak, ürünlerin zamanında ve beklenen kalite düzeyinde temin edilmesini sağlar. Toptan cam şişe alımında yerel ve uluslararası tedarikçileri değerlendirmeniz faydalı olacaktır.
Ayrıca, toptan pet şişe ve 100 ml sprey şişe gibi alternatif ürünlerle birlikte değerlendirme yapmak da yararlı olabilir. Farklı kullanım alanlarına göre uygun ürünleri seçmek, işinizi daha verimli hale getirebilir. Unutmayın ki, estetik ve fonksiyonellik, her iki türde de göz önünde bulundurulması gereken unsurlardır.
Sonuç olarak, toptan cam şişe temin etmek, işletmenizin ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, ürünlerinizi pazarlamak açısından da etkili bir yöntemdir. Kaliteye ve çeşitliliğe önem vererek doğru tedarikçiyi seçmek, başarıya giden yolda önemli bir adımdır.
Toptan Pet Şişe
Toptan pet şişe, çeşitli endüstrilerde ve günlük yaşamda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Hem hafifliği hem de dayanıklılığı ile dikkat çeken bu şişeler, özellikle içecek, gıda ve temizlik ürünleri sektöründe önemli bir yere sahiptir. Toptan cam şişe gibi daha ağır alternatiflere göre, pet şişeler taşınması ve depolanması daha kolay bir seçenek sunmaktadır.
Pet şişelerin avantajları arasında, düşük maliyet, yüksek dayanıklılık ve çeşitli boyutlarda üretilebilme özellikleri vardır. Örneğin, 100 ml sprey şişe gibi spesifik boyutları ile farklı ihtiyaçları karşılamak üzere tasarlanmıştır. Bu tür şişeler, kullanıcılara ürünlerini güvenli ve pratik bir şekilde depolama imkanı tanır.
İşletmeler, toptan pet şişe alımında dikkat etmeleri gereken birkaç önemli faktör vardır. Öncelikle, kaliteli malzeme kullanımı, şişelerin içeriğini koruma ve ürün güvenliğini sağlama açısından kritik öneme sahiptir. Ayrıca, üretici seçerken, çevre dostu ve geri dönüşüm açısından verimli üretim süreçlerine sahip firmalarla çalışmak, hem marka imajını güçlendirir hem de sürdürülebilirlik hedeflerine katkıda bulunur.
Sonuç olarak, toptan pet şişe tercihleri, kullanıcılara geniş bir ürün yelpazesi sunarak hem pratiklik sağlar hem de maliyet avantajı sağlar. İster içecek, ister gıda isterse de temizlik ürünleri için kullanılıyor olsun, bu şişeler modern endüstrinin vazgeçilmez bir parçasıdır.
100 ML Sprey Şişe
100 ml sprey şişe, çeşitli ürünlerinizi şık ve pratik bir şekilde sunmanın en etkili yollarından biridir. Bu tür şişeler, hem sıvı hem de katı formdaki ürünler için ideal bir ambalajlama çözümü sunar. Genellikle kozmetik, temizlik ve gıda sektörlerinde benzeri ürünlerin paketlenmesinde tercih edilir. Kullanıcı dostu tasarımı sayesinde, kolay kullanım ve etkileşim avantajı sağlar.
100 ml sprey şişe konusunda, toptan cam şişe ve toptan pet şişe seçenekleri ile geniş bir çeşitlilik sunulmaktadır. Cam şişeler, ürünlerinizi daha premium bir şekilde sunarken, pet şişeler hafiflik ve dayanıklılık avantajı ile öne çıkar. Her iki malzeme de, ürünlerinizi güvenilir bir şekilde ambalajlamak için ideal seçeneklerdir.
Avantajları
Kullanım kolaylığı: Sprey mekanizması sayesinde, ürünlerinizi homojen bir şekilde uygulamanıza olanak tanır.
Şıklık: Cam ya da plastik malzemeden üretilmiş olması, ürünlerinizi daha çekici hale getirir.
Çeşitlilik: Farklı renk ve tasarımlarda mevcut olması, markaların farklı ihtiyaçlarını karşılar.
Kullanım Alanları
100 ml sprey şişe, başta parfüm, deodorant, temizlik ürünleri ve bitki özleri olmak üzere pek çok sektörde kullanılmaktadır. Özellikle evde veya iş yerlerinde pratik bir çözüm arayanlar için mükemmel bir seçenektir.
Sonuç olarak, 100 ml sprey şişe, toptan cam şişe veya toptan pet şişe arayışında olanlar için etkili bir çözüm sunmaktadır. Şişe tercih ederken, ürününüzün özelliklerini ve hedef kitlenizi göz önünde bulundurmayı unutmayın.
Sprey Şişe
Sprey şişeler, çeşitli sıvıların kolayca ve kontrollü bir şekilde uygulanabilmesi için tasarlanmış pratik ambalaj çözümleridir. Bu şişeler, kullanıcıların ürünleri homojen biçimde serpmelerine olanak tanır ve ihtiyaç duyulan her durumda mükemmel bir çözüm sunar.
Özellikle parfüm, temizlik ürünleri, cilt bakım ürünleri ve diğer sıvı ürünlerde yaygın olarak kullanılan sprey şişeler, birçok farklı boyutta ve türde mevcuttur. 100 ml’lik sprey şişeler, özellikle seyahatlerde ve günlük kullanımda ideal boyutları ile dikkat çeker. Bu boyut, hem el çantalarında taşıma kolaylığı sağlar hem de ürünün bitmesini önlemek için yeterli miktarda sıvı içermektedir.
Toptan cam şişe veya toptan pet şişe talepleri için de sprey şişeler uygun alternatifler sunar. Cam şişeler, şıklığı ve estetiği ile tercih edilirken, pet şişeler hafiflik ve dayanıklılık açısından avantaj sağlar. Kullanıcılar, ihtiyaçlarına göre bu seçenekler arasından tercih yapabilirler.
Ayrıca, sprey şişe farklı kapak mekanizmaları ile de üretilmektedir. Bu, kullanım amacına ve uygulama alanına göre değişiklik göstermekte olup, kullanıcıların işlerini kolaylaştırmaktadır. 100 ml sprey şişe almak isteyenler için geniş bir ürün yelpazesi sunulmaktadır ve bu da çeşitli ihtiyaçlara cevap vermektedir.
Sprey şişeler, paketleme süreçlerinde de önemli bir yere sahiptir. Doğru malzeme ve tasarım ile ürünlerinizin daha uzun süre taze kalmasını sağlayabilir ve kullanıcı deneyimini artırabilirsiniz. Toptan cam şişe ve toptan pet şişe alırken, sprey şişe seçeneklerini de değerlendirmek, işletmenizin sunduğu ürün çeşitliliğini artırabilir.
817 notes
·
View notes
Text
KOCAKAMBALAJ - MEGA+ (2)
Boş şişe konusu, birçok kişi için sıradan bir nesne gibi görünebilir, ancak aslında sahip olduğu çok sayıda kullanım ve potansiyelle doludur. Bu yazıda, boş şişelerin yalnızca atık değil, yaratıcı projelerin başlangıç noktası olabileceğini keşfedeceğiz. Fısfıs şişeleri ile bahçe bakımından, cam damlalıklı şişeleri kullanarak bitkilerinize can vermeye kadar pek çok yararlı uygulama mevcut.
Boş Şişe
Boş şişe, birçok farklı amaç için kullanılan önemli bir malzemedir. Şişe, içeriği taşımak ve depolamak için ideal bir seçenektir. Boş olduğu zaman, çeşitli kullanım alanlarına uygun hale gelir. Örneğin, boş şişeleri kendin yap projeleri için kullanmanız mümkündür.
Boş şişelerin geri dönüşümü, çevre dostu bir yaklaşım ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı için oldukça önemlidir. Her boş şişe, yeniden kullanılabilir ya da geri dönüştürülebilir özellikte olabilir. Bu nedenle, boş şişelerinizi atmak yerine, onlara yeni bir yaşam vermeyi düşünebilirsiniz.
Bunun yanı sıra, boş şişelere farklı sanat projeleri ile hayat verebilirsiniz. Örneğin, dekoratif objeler yapabilir veya bitkiler için saksı olarak kullanabilirsiniz. Boş şişeler, yaratıcılığınızı serbest bırakmak i
Fısfıs Şişe
Fısfıs şişe, çeşitli sıvıları pratik bir şekilde dağıtmak için kullanılan önemli bir araçtır. Genelde plastik veya camdan üretilen bu şişeler, kullanıcının ihtiyacına göre farklı boyut ve şekillerde bulunmaktadır. Özellikle temizlik ürünleri, parfüm ve bitki özleri gibi sıvıların depo edilmesinde yaygın olarak kullanılır.
Bu şişelerin en büyük avantajı, kontrollü püskürtme
Cam Damlalıklı Şişe
Cam damlalıklı şişe, özellikle hassas sıvıların ölçülmesi ve uygulanmasında büyük bir öneme sahiptir. Bu şişeler, kullanıcılara belirli bir miktarda sıvıyı kontrollü bir şekilde damlatma imkanı sunar. Bu özellikleri sayesinde, birçok alanda tercih edilmektedir.
Cam damlalıklı şişelerin en önemli avantajlarından biri, sağladıkları hijyenik ortamdır. Cam malzeme, diğer plastik alternatiflere göre daha az kimyasal etkileşim gösterir ve böylece içindeki maddelerin kalitesini korur. Bu nedenle, sağlık sektöründe ve laboratuvarlarda sıkça kullanılmaktadır.
Bu tür şişelerin kullanımı oldukça rahattır. Üzerindeki damlalık mekanizması sayesinde, sıvının akış hızını ayarlamak mümkündür. Böylece, kullanıcılar istedikleri miktarda sıvıyı kolaylıkla elde edebilirler. Cam damlalıklı şişeler, parfümeriden, ilaç sektörüne dek geniş bir kullanım alanına sahiptir.
Şişe Toptancısı
Şişe toptancısı, özellikle gıda, kozmetik ve ilaç sektörlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu firmalar, üreticilere çeşitli şişe alternatifleri sunarak, ürünlerini daha etkili bir şekilde pazarlamalarına yardımcı olur. Toptancılar, belirli bir süre içinde yüksek miktarda alım yaparak fiyat avantajı sağlarlar.
Bunun yanı sıra, şişe toptancıları ürün yelpazesi açısından da oldukça geniştir. Farklı boyutlarda, stillerde ve malzemelerde şişe seçenekleri sunarak, müşterilerin ihtiyaçlarına uygun çözümler geliştirirler. Bu çeşitlilik, üreticilerin ürünlerini daha iyi bir şekilde ambalajlamalarına olanak tanır.
Gelişen teknoloji ile birlikte, şişe toptancılığı sektörü de sürekli olarak yenilikler göstermektedir. Online platformlar üzerinden toptan alışveriş imkanı sunarak, müşterilerin zaman ve maliyet açısından tasarruf etmelerini sağlar. Bu nedenle, doğru şişe toptancısı ile çalışmak, işletmeler için büyük bir avantaj sağlayabilir.
894 notes
·
View notes
Text
Tatlı Komşum! (6) (Furkan 31 Y., Manisa)
Teklifim üzerine 23:15 gibi odadan çıkıp Bar'a gittik. Biraz ortada görünüp, çocukları toparlayıp, sonra yine buluşacaktık. Çocukları alıp zorla odalara götürdük. Oğlumu yatırdım, karıma baktım yatakta uzanıyordu. "Uyuyabildin mi?" dedim. "Uyumuşum biraz." dedi. "Kalk bir ılık duş al, iyi gelir!" dedim. "Siz ne yaptınız?" dedi. "Ebru Rus bir kadınla tanışmış, onlar animasyon izlemeye gitti, biz de adamla Bar'da oturup hem konuştuk hem içtik, oğlanı yatırıp sana bakmaya geldim. Bu gece disko gecesi varmış, Boris'le Bar'da içip milletin dans edişiyle dalga geçeceğiz!" dedim. "Nasıl anlaştınız?" dedi. "4 yıldır Türkiye'de çalışıyormuş, Türk gibi zaten!" dedim. "İyi bari!" dedi. Duşa girdi.
Duştan çıkınca, "İyi geldi sıcak su, kasıklarıma tuttum!" dedi. Yatağa uzandı, "Hadi git, başımı bekleme!" dedi. "Tamam, iyi geceler!" dedim. Ebru'ya baktım odası karanlık. Aradım, nefes nefese açtı telefonu, "Boris'le plajdayız, Olga seni odada bekliyormuş, biz de geleceğiz birazdan, ama cam kapıdan gidecekmişsin!" dedi. Sabredememiş orospu dedim içimden.
Olgaların villaya arkadaki sürgülü kapıdan gittim. Loş ışıkta, çok güzel kırmızı kısa bir gecelik giymiş. "Nerde kaldın Furkancığım!" diye karşıladı. "Boris'le Ebru dayanamamış?" dedim. "Evet, bir şişe şarap alıp gittiler, çıplak denize girip sikişeceklermiş! Sen ne içersin?" dedi. "Amının suyunu!" dedim. Gülerek, "Ne kadar istersen!" dedi. Yatağa uzandım, gelip yatak başına tutundu, bilekten bağlamalı yüksek topuklu ayakkabıları ile, ağzıma çömeldi. Biraz aşağı kayıp amını dudaklarımın arasına aldım. Ben yaladıkça amını daha çok bastırıyor, dizleri titriyor, yatak başını sökecekmiş gibi oynatıyordu...
En son bacakalarında derman kalmayıp dizlerinin üzerine çöktü. Bense halen amını yalıyor, parmağımı göt deliğine sokuyordum. Burnumdan zor nefes alıyordum, bu da başımın dönmesine neden oluyordu. Ben amını öyle emerken uzanıp bir sigara yaktı, diğer eline de bira bardağını aldı. "Ohhhhhhh!" diye inliyor, sonra bir sigaradan bir biradan çekiyordu. Bu bana inanılmaz tahrik edici geldi, belinden tutup kaldırıp yarağıma oturttum. Sigarayı ağzıma tuttu, sonra da biradan biraz ağzıma dökmeye çalıştı, ama kucağımda hopladığı için bira ağzımdan çok yatağa döküldü. Kucağımda hopluyor, "Ohhh, Furkan tatilimi şenlendirdin, teşekkür ederim!" diye inliyor, arkasına attığı eliyle taşaklarımla oynuyordu. Ebru'nun hap çok sağlamdı, dakikalarca hoplattım kucağımda. En sonunda, Olga, "Yeteerrrrr, aşkım biraz mola verelim!" dedi.
Dolaptan 2 bira çıkarıp açtı, 2 shot votka doldurdu. "Sabah Boris sizi işaret edip, Ebru'ya akşamdan beri asıldığını söylediğinde sana baktım, ilk anda ateşler bindi!" dedi. Güldüm, "Ateşler bastı!" dedim. "Evet ateşler bastı! Kalkıp havuza girdim ve senin beni seyretmeye başladığın anda orgazmlar başlamıştı! Tatil bitince aklımdan çıkmayacaksın, bir uçak bileti ne olacak ki? Daha önce de yaşadık biz bunu Ankara'da, ama adam çok rahatsız etti, her gün aradı, tek görüşmek istedi hep, ben de engelledim, Boris de uzaklaştırdı zaten!" dedi...
Boşalmadığım için yarağım kazık gibiydi. Elini atıp okşayarak, "Hiç inmez mi bu?" dedi. "Kaldıran bu kadar güzel olunca inmez!" dedim. Eğilip ağzına aldı emmeye başladı. Biraz yaladıktan sonra gidip yatağın kenarına indi, boy aynasının karşısına geçip yatağa ellerini koyup, "Gel!" dedi. Götünden sikmemi istiyordu. İkiletmeden kalkıp sikmeye başladım götünü. Kendi kendime, Bu ilacın adını almam lazım dedim, en az 15 dakikadır götünden sikmeme rağmen boşalamıyordum. Yorulmuştum. Olga'nın da sırtı ter içindeydi klimaya rağmen...
Tam o sırada cam kapı açıldı, Ebru ile Boris içeri girdi. Ebru biraz yalpalıyor ve yarı korkmuş, yarı baygın gözlerle bakıyor, Boris onu koltuk altından desteklemese düşecek gibiydi. Olga ile sikişi bırakıp, ne olduğunu sorduk. Boris tüm soğukkanlılığıyla, "Üç tane serseri geldi az ilerde kayalıkların arasında çıplak yüzüp sevişirken, dikkatim öyle dağılmış ki, kıyıya çıkınca orda beklediklerini farkedemedim..." deyince, Olga, "Neden durdurmadın onları, sen Spetsnaz'sın?" dedi. "O ne demek?" dedim. "Bir çeşit özel asker!" dedi. Benim anladığım bizim bordo bereliler gibi birşeydi herhalde.
Boris, "Onlara zarar vermeden durdurma şansım yoktu, birinde tabanca, birinde bıçak vardı. Canlarını yakardım, ama sonra etraftan duyulup polis gelecekti. Hadi ben durumu Moskova'ya açıklarım da, Ebru olanları nasıl açıklayacak?" dedi. Haklıydı. Boris Ebru'dan özür diledi. Ebru'yu aldım. Villasına götürdüm. Her tarafı döl olmuştu. Ağzı, yüzü, saçları, göğüsleri, amı ve götü, parmaklarının arasında bile kurumuş döller vardı. Banyoya sokup güzelce duş aldırdım. Sonra da bornoza sarıp yatağa uzattım.
Saçlarını okşarken gözlerime bakıyordu. "Kızmadın değil mi?" dedi. "Kızmadım, senin suçun değil!" dedim. "Biraz benim suçum! Ben de azdırıcı bitkisel bir ilaç aldım bu akşam, ondan seni beklemeden gidip Boris'i aldım odalarından. Hep denizde sevişme fantazim vardı, onu yapmak istedim. Ama biz giderken adamlar bira içiyordu sahilde. Boris kalçalarımı sıkıyordu, onların önünden geçerken elini omzuma koydu, ama eteğim köşeden tangamın içindeydi, yani götüm görünüyordu ve bu beni tahrik etti, sikecek gibi baktıklarına emindim. Sonra da geldiler işte..." dedi.
"İyi oldu mu bari?" dedim gülerek. "Hepsi ikişer kez boşaldı, en sonda da tost yaptılar. Ama gecenin finalini seninle yapabilmek için Boris'e perişan olmuş numarası yaptım. Şimdi onların siktiği her delikten bir kez de sen sikeceksin aşkım!" dedi. Ebru'nun amını, ağzını, götünü siktim, en son yüzüne boşaldım. Sonra da beraber duş aldık sessizce. Gece 03:30'da ancak odamıza geçtim. Uyudum...
Sabah 10:30'da uyandım. Karımı havuz Bar'da Olga ile kahve içerken buldum. "Tanıştınız mı?" dedim. "Evet!" dediler. Olga, "Ebru hanım nasıl, gece biraz fenaydı?" dedi. Olga'ya, "İyi sanırım, gece odasına bıraktım, alkol çarptı sanırım, gelir birazdan, bakmadım. Ben kahvaltıya geç kaldım, açım, müsadenizle!" dedim. Karım, "Ben de bir Ebru'ya bakayım!" dedi. Olga, "Tamam!" dedi, ama telefonunu eline aldı. Karım, "Ne oldu ki Ebru'ya?" dedi. Ben de, "Akşam yemekten sonra sarhoş olmuş Olga ile içerlerken, ben de odasının önüne kadar götürdüm!" dedim. Ben kahvaltı salonuna giderken, karım da Ebru'ya doğru gitti...
20 dakika sonra ben havuz Bar'da kahvemi yudumlarken, Olga ve Boris'le beraber karım da geldi. "Nasıl Ebru?" dedim. Karım, "Kadın battaniyeye sarılı, kıpkırmızı suratla açtı kapıyı, biraz daha uyuyayım öğlene toparlarım dedi, saç baş darma duman, çok çarpmış alkol!" dedi. Karıma, (Bence alkol değil, az önce sen geliyorsun diye mesaj alıp arka kapıdan sıvışan Boris çarpmıştır!) diyemedim. Olga ile Boris, "Vah vah!" derken bıyık altından gülüyorlardı...
Öğlen yemekten sonra karım, "Benim ağrım başladı, gidip uzanayım biraz!" deyip odaya gitti. Ben Olga'yı alıp onlara geçtim. Boris Ebru'ya bakmaya gitti...
Saat 15:30 gibi havuz başına döndüğümüzde, Boris ile Ebru Bar'da bira içiyordu. Bende akşamki hapın etkisi geçmemişti daha, Ebru'nun kulağına, "Bu ilaç neymiş böyle, bana bundan bir kutu ayarla!" dedim. O da kulağıma eğilip, "Bir kutuyla tüm Manisa'yı elden geçirirsin! Cevat bununla bile bir kez zor yapıyor!" dedi...
Akşam yemeğinden önce yarım saat kaçtık, Ebru'yu odalarında siktim, bu kez duşun altında. Akşam yemeğine karım da geldi. Yemekten sonra 1 bira içti. Zaten iki gündür hastalığın yıprattığı bedeni biraya dayanamadı, 22:00 gibi odaya geçmek için izin istedi. "Geleyim!" dedim, "Yok, sen keyfine bak!" dedi. Ulan benim hatun bu kadar rahat bırakmazdı beni, demek ki çok canı yanıyor diye düşündüm. Yarım saat sonra Boris masadaki birasını kafaya dikip, "Kızlar ben yarım saat kaybolacağım, gelirim!" dedi. Olga, "Sen de git Furkan!" dedi. Takıldım Boris'in peşine, "Nereye?" dedim. "Sessizce gel, karışma!" dedi.
Sahile gittik. Biraz ilerde 4 kişi ateş yakmış, alkol alıyordu. Boris onlara doğru yürüdü. Adamlardan biri, "Ne o lan pezevenk, bu akşam da ibne mi siktireceksin bize?" deyip beni işaret etti. Biri ayağa kalkıp elini beline attı. Diğeri de oturdukları yerden bir bıçak aldı. Diğer ikisi de nerden çıktığını anlamadığım birer sopa aldılar. Boris hızlanıp adamların arasına daldı. Sadece kırılan kemik sesleri ve adamların teker teker boş çuval gibi yere düşüşünü gördüm. Tüm olay 1 dakika bile sürmedi. Bir de nasıl yaptı bilmiyorum, hiçbirinden çıt çıkmadı ve hepsi yalvaran gözlerle bakmalarına rağmen kıpırdayamıyor, konuşamıyor, felç olmuş gibi yatıyordu. Hele o elini beline atıp silah çekmeye çalışanın eli, bilekten komple ters dönmüş, havaya bakıyordu. Boris bana, "Hadi gidelim!" dedi.
Yarım saat kadar sonra sahilde ambulans ve polis siren ve ışıkları birbirine karışıyordu. Olga Boris'e, "Yaptın mı yapacağını?" dedi. Boris gülümsedi. Ebru soran gözlerle bana baktı. "Sonra!" dedim. O gece erken dağıldık. Karım huylanmasın dedim ben, ama içeri gidince onu uyurken buldum. Ben girince uyandı. "Erken geldin?" dedi. "Senle hiç ilgilenemedim, onun için erken geldim bu gece!" dedim. "Git sen, git eğlen!" dedi. Oğlan gelip yatmıştı zaten odasında.
"Peki!" dedim. Çıkıp Ebru'ya yazdım, "Hadi Olga'lara gidelim!" diye. Onların odaya gidip camı tıklattık. Olga açtı. Boris'i memleketinden tatile gelen arkadaşı aramış tesadüfen, merkeze gitmiş onunla buluşmaya. Olga, "Gelsenize!" dedi. Girdik. Votkalar su gibi akmaya başladı. Biz Ebru ile votkaya alışkın olmadığımız için, kafamız iyi olmaya başlamıştı. Üçlü koltukta yanyana oturuyorduk, otomatikman ben ortadaydım. Ellerim vücutlarını dolaşıyordu. İkisinde de ince penye kısa elbiseler vardı. İkisinin de amcıklarını parmaklamaya başladım. Onlar da yarağımı çıkardı şortumdan, Olga eğilip ağzına alırken, ben de elimi sırtında atıp, arkadan amcığına işaret parmağımı götüne de başparmağımı soktum. Aynı şeyi Ebru da yapınca, ona da diğer elimin parmaklarını taktım. Şimdi yanlardan yarağımı yalıyorlar, kafasına gelince de öpüşmeye başlıyorlardı.
Ayağa kalkıp birbirlerinin kıyafetlerini çıkarıp elele yatağa geçtiler. Yatakta dizlerinin üzerinde dudaklardan boyna geçiyor, sonra birbirlerinin göğüslerini okşayıp emiyorlar, tam karşımda lezbiyen show yapıyorlardı. Az sonra 69 olmuş birbirlerini yalarken, benim de elim yarağımda 31 çekiyordum. Birer shot daha votka doldurup yatağa servis yaptım. İkisi de tuhaf tuhaf bakarken amcıklarına doğru döktüm kadehin bir tanesini. Buz gibi votka amcıklarına değdiğinde ikisi de irkildi. Sonra ikisi de yalamaya devam etti. Aynı hareketleri yapıyor, hem birbirlerini yalarken hem de orta parmaklarını birbirlerinin götüne sokmuş piston gibi sikiyorlardı götlerini. İnliyorlar, kasılıyorlar, Ohlar Ahlar havada uçuyordu. Neredeyse aynı anda orgazm olup yığıldılar yatağa...
Biraz kendilerine gelince, ikisini yanyana domaltıp, birinin amcığına parmaklarımı, diğerine yarağımı gömdüm. Dakikada bir değişerek siktim ve ikisinin de kalçalarına eşit paylaştırdım döllerimi.
02:45'de çıktık. Ebru, "Sahi, bu akşam sahilde ne oldu?" dedi. Güldüm, "Hani yumurta kırarsın ya sabah kahvaltısı için, diyelim 4 tane yumurta, kaç dakika sürer kırmak?" dedim. "Belki 1-2 dakika!" dedi. Boris dört kişinin kafasını senin 4 yumurta kırdığın zamandan daha kısa zamanda kırdı!" dedim. "Vayyyy!" dedi.
Odaya gittiğimde karım uyuyordu. Telefonuma baktım, gerçi kimse aramasa da şarja takayım dedim. Ama dikkatimi çeken şey, karımın telefonu 3 gündür hep şarjdaydı. Kafa zaten bir milyon, bir süredir değiştirmek istiyordu telefonunu, herhalde şarj tutmuyordu. Yattım leş gibi, uyumuşum.
[Furkan]
55 notes
·
View notes
Text
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
İstanbul dediğiniz; sur içinden ibaretti.
Eyüp'te Rami'de, Zeytinburnu'nda oturan insanlar sokakta karşılaştıklarında, "Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorusuna "İstanbul'dan geliyorum, İstanbul'a gidiyorum cevabını verirdi."
Yani: Rami'de, Eyüp'te oturan İstanbulluyum demezdi, diyemezdi..
Zira İstanbullu olmak; Türkçesi, görgüsü, nezaketi ile ayrıcalıklı olmaktı ve başka bir şeydi.O zaman Eminönü gündüz milyon nüfuslu, gece mültecilerin, Arapların fink attığı bir semt değildi.
Azak yokuşunda tiyatro vardı.
Kocamustafapaşa'da merhum Nejat Uygur'un çevre tiyatrosu, tiyatro bitişiğinde zamanın assolisti Alâaddin Şensoy'un kafeteryası vardı ve daha da önemlisi o tiyatroyu her akşam dolduracak, o tiyatroyu ayakta tutacak kadar da seyirci vardı.
O yıllarda sanatçı dediklerimiz magazin haberleri ve burnundan kıl aldırmaz kibirli halleri ile değil, sanatları ve mütevazi kişilikleriyle anılırdı.
Alâaddin Şensoy; kafeteryası önünde bir çocuğa 25 kuruşluk dondurma doldururken, Nejat Uygur çocuklarla şakalaşırdı.
Günün 24 saati açık olan Koska kahvesi, Çakıl ve Gar gazinosu sanatçılarının program çıkışında gelmesiyle dolar, sanat sokağa taşardı.
Masmavi gözlü, bembeyaz saçlı, her gün düzenli tıraş olan Muratlılı muhacir Arif baba; nargile, ateş, çay servisini aksatmadan sürdürür, bir defa gelmiş ve iki saat oturmuş müşteriyi aylar sonra gördüğünde çayı kaç şekerli, kahveyi nasıl içtiğini hatırlardı.
Udi Hırant'ı da, Arif Sami Toker'i de orada tanımış ve dinlemiştim.
Marmara ve Küllük kahvehaneleri devrin aydınlarının ufuk açan sohbetlerine sahne olurdu.
Şehzadebaşı'nda, Çemberlitaş'ta sinema vardı.
Gedikpaşa'da cadde üzerinde bir bakkalın önünde bütün dekoru bir sandık üzerinde mavi muşamba ve camekan olan kimsenin ismini bilmediği "pala" namıyla maruf biri, torik lakerda satar, kunduracı kalfası öğle yemeğinde torik lâkerda-mor soğan yerdi.
O zamanlar Marmara'da torik olurdu, lâkerda da bir ayakkabıcı kalfasının yiyebileceği fiyattı.
Çarşıkapı'da Kubbealtı sebilinde börekçi İzmirli Cemal'de kuşüzümü ve fıstıklı kıymalı börek, Bulgar sütçü Nedelko'da
bal-kaymakla kahvaltı edilirdi.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı..
Su deyince aklımıza, "Hamidiye ya da Taşdelen" suyu gelirdi, su da henüz pet şişeye girmemişti, "Cam sağlığı can sağlığıydı."
Naylon poşet, pet şişe, ve gürültü kirliliği yoktu.
Devir: Kese kâğıdı, file zembil sepet devriydi..
Cami avlularında güvercin, her yerde ağaç, ağaçta serçe, denizde yelkovan kuşları ile martı sesleri olurdu.
Nişanca Kumkapı sokaklarında eşek üzerinde tel dolapta güveç kaplarda yoğurt satan Bulgar sütçü Boris'in zilinin sesi, Nişanca-Soğanağa arasında günün en sessiz zamanı kaldırımda duyulan tak-tak sesleri ardından Davudî bir sesin, değme şarkıcıya taş çıkartacak biçimde icra ettiği bildiğim hiç bir şarkıya benzemeyen şarkı mı, gazel mi, mani mi? anlayamadığım bir musiki icrası..
İsfahan da bir kuyu var
İçinde nane suyu var
Her güzelin bir huyu var
Ne yaman Acem güzeli
Nane suyu nane şeker
Benim canım her gün çeker
Mahmut Paşa meydanımız
Var tütüncü dükkanımız
Her güzele söz çakarız
Ne yaman acem güzeli
Nane suyu nane şeker
Benim canım her gün çeker
***
Diz altında iptidai bir tahta bacağıyla gezen nane şekeri satıcısının muhteşem sesidir bu ve o tak-tak sesleri de tahta bacağın kaldırımla buluşması ile musiki öncesi girizgâhı..
Boynunda çapraz biçimde asılı, deri kayışlardan oluşan bir kafes içinde billur kavanozda nane şekeri mi satmaktadır, ya da sanat icra edip şeker mi ikram etmektedir?.
Güneş yanığı bronz bir tenle inanılmaz tezat bembeyaz saç ve sakal, bir martının açık kanadını andıran gür, gümrah ve yine bembeyaz kaşlar..
Tepeden tırnağa sakız beyazı, kar beyazı bir gömlekle pantolon ve inadına dimdik, eyvallahı olmayan bir baş..
O sessizliğin hüküm sürdüğü tenhalıkta, açılan pencereler, hafif bir meltemde dalgalanan perdelerin ardında hayal-meyal genç, olgun, yaşlı kadın yüzleri ve caddenin iki yakasındaki açık pencerelerden kaldırıma düşen madeni paraların, yağmur taneleri gibi sessizliği delen sesleri...
Sokağa dökülen paraları toplayıp kanadı açık martı kaşlı, davudî sesli beyazlar içinde heykel duruşlu adama veren, onun verdiği şekerleri saygıyla alan çocuklar.
Sonra da aralık pencere, dalgalanan perdeler ardındaki meçhul ve müphem hanımefendilere bıçak sırtı gibi belli belirsiz bir tebessümle verilen baş selâmı.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Tepebaşı'nda çamlar vardı çamlar arasında da çay bahçesi, Şişhane'de Haliç manzaralı Kanun-i esasî kıraathanesi, Eyüp'te göç edemeyip insan merhametine sığınan leylekler...
Sirkeci'de Ali Muhittin Hacı Bekir'de demirhindi şerbeti, Kapalıçarşı'da çukur muhallebicide sakızlı muhallebi, Çemberlitaş'ta köfteci Saim babada başka hiç bir yerde bulamayacağınız Hıdrellez salatası ve şıra vardı.
İstanbul pet şişe, naylon poşet, çiğ köfte, arabesk ve mülteci istilası altında değildi.
Kebapçı deyince akla yumurtalı piyaz, Arnavut ciğeri, köfte ve külbastı yenilip, şıra içilen menüsü fakir ama lezzeti gani mütevazi Arnavut köfteciler gelirdi.
Çiçek pasajında madam Anahit sağdı ve akordeonuyla her masa müşterisine hitap edecek kadar zengin bir repertuarı vardı.
Sütçüler Bulgar, boza, dondurma, revani tulumba tatlısı satanlar Balkanlı, kasaplar Eğinli, en iyi aşçılar Bolulu, meyhanecilerin ünlüsü Rum olurdu.
Üsküdar'da Kanaat, Beyoğlu'nda Hacı Salih, Hacı Abdullah, Hacı baba, Mısır çarşısında Pandeli, Kapalıçarşı'da Havuzlu, Sirkeci'de Konyalı lokantaları İstanbullunun damağını şenlendirirdi.
Çatladıkapı'dan Yedikule'ye kadar olan sahilde "Lodosçu" denilen rızkını denizde, ve denizin karaya attıklarında arayan bir zanaat erbabı vardı.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
Sokaklarında ayı oynatanlar, çubuğa dolanan rengârenk macun ve lahmacun satanlar vardı ve Gülhane parkı ayni zamanda hayvanat bahçesiydi.
Lâhmacun dedim de, lâhmacun: İstanbul'un yeni yeni tanıştığı üzeri beyaz muşamba kaplı oval tahta sandıklarda seyyar esnafça satılan sokak lezzeti, fukara taamıydı.
Beyoğlu İstiklal caddesinde, lâvanta ve kokina satan Roman kızları ile Beyoğlu çikolatası satan küçücük dükkânlar vardı.
Caddelerde troleybüsler, troleybüs içinde önden arkaya yürüyüp, mesafeye göre bilet kesen biletçiler..
Mecidiyeköy'ün dut bahçelerini hatırlamam ama zaman, Yedikule'de marul, Çengelköy'de salatalık, Arnavutköy'de çilek, Langa'da bostan, Kanlıca'da yoğurt, Beykoz'da paça, Emirgân'da çay, Sarıyer'de de börek, Vefa'da boza zamanlarıydı.
Kapalıçarşı'da ayakları dizden kesik Hamparsum, Eminönü'nde Nimet abla, kendisini tanımasak da; Galata köprüsü altında merhum uzun Ömer'in altı çok pençeli devasa pabuçlarının sergilendiği piyango satıcıları henüz talih ve umut satıyordu.
Galata köprüsü dedim de aklıma geldi; bir tane dolandırıcımız vardı Kız kulesi, Galata köprüsü ve Haydarpaşa garını satardı Sülün Osman'ı herkes tanırdı. Bunca yıl sonra bile tebessümle hatırlanır. Nice dolandırıcılar geldi geçti, ne adları kaldı ne sanları..
O yıllarda "Gangster" denirdi, bir tane banka soyguncusu vardı Necdet Elmas! adeta "Arkası yarın" izler gibi bir sonraki hamlesi "Arsen Lüpen" macerası gibi beklenirdi.
Radyoda radyo tiyatrosu, Orhan Boran'la Yuki, Müzeyyen Senar'ın ardında Yorgo-Aleko Bacanos'ların ismi anons edilirdi.
Merhum Selahattin Pınar'ın tamburu elindeyken kalbinin durduğu Kalamış'ta Todori, Beyoğlu Balık pazarında "Krepen'deki İmroz" Kumkapı'da kör Agop, Tarlabaşı'nda bir çok Yeşilçam filmine sahne olmuş İmrozlu Nikoli'nin işlettiği Hasır, Yedikule'deki Sefa, Kurtuluş'ta adına şiirler yazılan İlk kadın meyhaneci, madam Despina'nın meyhaneleri birer dünya markasıydı.
Samatya'da İstanbul'un belki de son koltuk meyhanesi Küçük Paris; şarabın bardakla satıldığı, birkaç leblebi iki dilim elmayla ayaküstü içen müdavimlerinin hizmetindeydi.
Henüz ezan da merkezi sistemle okunmuyordu.
O meyhanelerden çıkıp çorbacıya, çorbacıdan çıkıp sabahçı kahvesinde kahve içmeye gidenler; hangi cami müezzininin sabah ezanının daha iyi kıraat ettiğini bilir ve sabahın o sessizliğinde gözlerinde yaş, dudaklarında pişmanlık ve tatlı bir ürpermeyle huşû içinde ezan dinlerdi.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
Ve henüz İstanbul'un siluetinde gök kubbeyi delen gökdelenler de gürültü kirliliği de, tabelalardaki dil ve görüntü kirliliği de yoktu.
Cami avlularında güvercin, caddede ağaç, ağaçta serçe, denizde yelkovan kuşları ile martı sesleri olurdu.
Ve o zamanlar gerçekten güzel zamanlardı..
Selâm ve muhabbetle..
TC Yahya Kaptan
4 notes
·
View notes
Text
La traduction et les termes du texte 3
Yeni Başlayanlar İçin Mavi Baskı Kiti
Kendin yap ürünleri de dahil olmak üzere kendi mavi baskılarınızı yapmak için ihtiyacınız olan her şeyi içeren bu kitle mavi baskıyı keşfedin:
– 1 şişe kırmızı potasyum ferrisiyanür tozu (50 ml başına 3,5 g) – 1 şişe demir amonyum sitrat tozu (50 ml başına 9 g) – 2 adet dereceli pipet – 1 sünger fırça – 6 adet A5 boyutunda beyaz suluboya kâğıdı (yaklaşık 15×21 cm)
– 8 adet A6 boyutunda beyaz suluboya kâğıdı (yaklaşık 10×15 cm) – Bir adet ahşap pano, bir plastik cam (18x24 cm) ve dört kelepçeden oluşan 1 güneşlenme çerçevesi – tavsiye içeren resimli bir broşür
Bu kit, kendi kimyasal karışımınızı hazırlayarak mavi baskının eski fotoğraf tekniğini kolayca keşfetmenizi sağlar.
Kimyasallar (A = potasyum ferrisiyanür ve B = demir amonyum sitrat) şişede, toz halde verilir. Toksik değildirler. Evde, iki mavi baskı çözeltisini oluşturmak için sadece su eklemeniz gerekecektir. Dozaj ayarı çok basittir: bire bir ölçüyle, bir B dozu için bir A dozu! İçinde bulunan dereceli pipetlere ek olarak, taşıması da kolaydır.
Ayrı olarak, ürünler şişelerinde uzun süre saklanır.
Karıştırdıktan sonra, mavi baskı ürünü verilen kağıtlara uygulamak için sünger fırçayı kullanın. Kitin içerdiği mavi baskı ürün miktarı yaklaşık 400 kartpostal büyüklüğünde mavi baskı oluşturmak için yeterli!
Kitte bulunan güneşlenme çerçevesi, güneşe maruz kaldığı sırada kompozisyonunuzu yerinde tutmak için çok yararlı olacaktır. Rüzgârda uçmasını engeller.
Mavi baskınızı oluşturma sürecinin tamamı, kitte yer alan resimli talimatlarda açıklanmaktadır. Dünyadaki ilk fotoğrafçılık yöntemlerinden biri olan mavi baskının kökenini de öğrenebilirsiniz!
Aynı ürünlerle, mavi baskıyı ahşap, tekstil veya diğer birçok malzeme (birlikte verilmez) üzerinde test edebilirsiniz.
Bu kit, yetişkinler ve bir yetişkin eşliğindeki çocuklar tarafından kullanılabilir.
Mavi baskıyı beğendiyseniz, yaratımlarınıza devam etmek için, yedek mavi baskı ürünlerimizi (50ml’den 1 L’ye) keşfedin!
Çevreye Duyarlılık
– Bu mavi baskı kiti tasarımdan paketlemeye ve nakliyeye kadar tamamen Fransa-Jura'da üretilmektedir.
– Beyaz mavi baskı kağıdı %100 geri dönüştürülmüştür ve İtalya'dan gelmektedir.
– Bilgi kitapçığı, Imprim'Vert etiketli bir yazıcı tarafından Jura'da geri dönüştürülmüş kağıda basılır.
– Mavi baskı ürünler yeniden doldurulabilir.
– Ambalaj kasıtlı olarak minimumda tutulur.
– Bu DIY mavi baskı kitindeki tüm malzemeler kullanımdan sonra geri dönüştürülebilir.
– Mavi baskı ürünleri toksik değildir.
İlave bilgiler
Ağırlık: 450g
Ambalaj: 23×16×5 cm
Eko - ambalaj: ürün kutusu = nakliye kutusu, Hediye için: afişli ürün kutusu + nakliye kutusu
Marka: L'Atelier des Epatants
Kendi mavi baskınızın karışımını oluşturmak için gerekli tüm ekipmana sahip bir kit
Bu kit eko - tasarımlıdır, yeniden doldurulabilir ve sürdürülebilir malzemeler kullanır.
Bu mavi baskı kiti Fransa'da el yapımı olarak üretilmiştir.
Kaynak:
2 notes
·
View notes
Note
En sevdiğin alkol
Sen evlatlarını ayırabilir misin ya?? En sevdiğim gibi bir tabirim yok. Yerine göre diyebilirim. Rakıya bayılırım, sek tercihim ama tövbeye yakın kıvama geldim. Ama rakıdan çok ortamına aşığım. Şişe azaldıkça derinleşen sohbetler, şarkılar... Tabii kişisiyle böyle. Yoksa tırt. Şarap, sevgilimle oturup nahif bir ortam istiyorsam içerim. Tadını seviyorum. Kafası muazzam bir sakinlik katıyor bana. İlk şarap deneyimim arkadan Ahmet Kaya çalarken olmuştu ama olsun. Neyse. Votka... Ahhh ulan oluyorum. Enerjiyle tabi. Clupta müthiş akıyor. Votka oranı arttıkça daha da güzelleşiyor her şey ama gün sonunda masa deviriyorum o ayrı mesele. Bir de çabuk sarhoş olmak istiyorsam birebir benim için. Viski sevmem. Sadece 1 kere keyifle içtim. Adnan Ziyagil deniz manzaralı yalısında cam önünde keyifle içmeli, tek yeri o. Tekila, çok gaza geldiysem atıyorum biraz daha iyi olmak için. Yoksa ortamda oturup içmem yani. Cin aşığıydım geçen sene. Severim ama aramam. Gerek yok. Bira hiç sevmem. 1 şişe bile bitiremem. Kafa yapana kadar içemiyorum onu da. Başka denediğim olmadı sanırım. Alkol dili ve edebiyatı sayfama da hoş geldiniz.
3 notes
·
View notes
Text
Şu cam şişe kumarbaralarına şişeleri kimse atmıyordu babam bütün mahalleyi şişeleri kumbaraya atmaya alıştırdı camdan bakarken atanları görünce şu şekil rolleniyor aqflwkfk
2 notes
·
View notes
Text
Bar Ekipmanları
Bar Ekipmanları: İçki Servisi ve Kokteylleri İyileştiren Araçlar
Bir bar, içeceklerin hazırlandığı ve sunulduğu özel bir alan olarak düşünüldüğünde, arka planda yer alan kilit rol oynayan şeylerden biri bar ekipmanlarıdır. Bu ekipmanlar, içki hazırlığı ve sunumu için kullanılan araçları ve gereçleri içerir. İster profesyonel bir barmen olun, ister evde keyifli kokteyller hazırlamayı seven biri, bar ekipmanları, içki deneyiminizi büyük ölçüde iyileştirebilir. İşte bu ekipmanların bazıları:
1. Kokteyl Shaker:
Kokteyl shaker, içkileri karıştırmak, soğutmak ve karıştırmak için kullanılan temel bir araçtır. Genellikle bir metal kapak ve bir cam veya metal gövdeden oluşur. Shaker, kokteyllerin hızlı ve etkili bir şekilde hazırlanmasını sağlar.
2. Jigger:
Jigger, içki ölçümü için kullanılır. İçki miktarını doğru bir şekilde ayarlayarak her zaman tutarlı ve dengeli kokteyller elde etmenizi sağlar.
3. Bardaklar ve Bardak Setleri:
Kokteyllerin servis edildiği bardaklar ve bardak setleri, görünüm ve sunum açısından önemlidir. Her türlü içeceğe uygun farklı tipte bardaklar bulunur.
4. Çubuk Karıştırıcılar:
Kokteylleri karıştırmak ve içindeki malzemeleri bir araya getirmek için kullanılır. Genellikle ince uzun sapları olan bu karıştırıcılar, özellikle bazı kokteylleri hazırlarken önemlidir.
5. Strainer:
Strainer, içeceğin içindeki buz ve katı maddeleri süzerek, bardağa sadece içeceği geçirmenizi sağlar. Bu, temiz ve ferahlatıcı bir içki sunumu için önemlidir.
6. Citrus Sıkacağı:
Taze meyve suyu içeren kokteyller hazırlarken meyve sularını sıkmanızı sağlar. Limon, portakal ve diğer sitrus meyvelerini sıkmak için kullanılır.
7. Buz Makinesi:
Buz, birçok kokteyl için vazgeçilmezdir. Buz makinesi, içkiyi soğutmak ve servis etmek için her zaman taze buz bulmanızı sağlar.
8. Swizzle Stick:
Swizzle stick, kokteylleri karıştırmak için kullanılan dekoratif çubuklardır. Hem fonksiyonel hem de estetik açıdan önemlidir.
9. Şişe Açacağı:
Şişe açacağı, içkilerin kapaklarını açmak için kullanılır. Her barın vazgeçilmez araçlarından biridir.
10. Tezgah Üstü Şişe Depolama:
Tezgah üstü şişe depolama rafı, içeceklerinizi düzenli bir şekilde saklamak ve hızlı bir şekilde erişebilmeniz için kullanışlıdır.
Bar ekipmanları, içki hazırlığı ve servisinde hayati bir rol oynar. Hem profesyonel barlarda hem de evde, kaliteli bar ekipmanları kullanmak, içki deneyiminizi geliştirmenin önemli bir yoludur. Hangi içkileri hazırladığınıza bağlı olarak, ihtiyacınız olan ekipmanları seçmek için zaman ayırın ve kokteyl keyfinizi bir üst seviyeye taşıyın.
#bar #barekipmanlari #barblender #blender #buzkırmamakinesi
2 notes
·
View notes
Text
Ludwig Wittgenstein'ın yaşamının tek amacı sineğe şişeden çıkış yolunu göstermekti; ama, gerçek şuydu: İnsanoğlu şişeden çıkış yolunu öğrenmek istemiyordu; bizler tutsaktık, şişenin içi bizi büyülüyordu; cam yüzeylerin dokunuşu yetiyordu bize; bu cam yüzeyler deneyimlerimizin ve heveslerimizin sınırlarıydı; şişe derimizdi, ruhumuzdu; camın görüşümüzü bulandırmasına alışmıştık; çevremizdekileri arada cam olmadan açıkça görmek istemiyorduk; daha taze bir hava solumak istemiyorduk; şişenin dışında yaşayamazdık. Ya da, şişenin camdan yansımalı dilinde, kendimize bunun böyle olduğunu söylüyorduk.
"Sineğe şişeden çıkış yolunu göstermek mi istiyorsun? Şişeyi kır."
-Joyce Carol
19 notes
·
View notes
Text
3.45-4:13, 24 ocak
Beni dingin tutmaya yarayan birkaç yalancı kan karışıklığı. Dilimde bitmiş tüy ve kesmekten yorulmaya başladığım yaşlılığın belirtisi sakallar.
20li yaşlarımda çıksın diye yalvardığım sakallar.
Ruhuma dokunamayanlar ve dokunması için dua edip ağladıklarım. İbaret bu halimde çocukluğumdan eser kalmamış. Göz altlarımdaki yorgunlukları bir ben görüyorum.
Bazen içimde bir fırtına kopuyor. Bilseydim bu günlerin geleceğini, nasıl davranırdım 19 yaşımda? Hataların üstüme bindirdiği ders atıflı yükler…Şimdilerde kimsem kalmamış halde yalnızlığımın sükunetinde boğuluyorum. Yaşamaya dair yüklediğim anlamlardaki soluk izler. Kafamda dönüp duran bunca telaşın karşısında neler aldı götürdü beni? Ben nerede bıraktım kendimi? Bir öfke ve hiddetle bağırış, bir çağırış ve sancı. Duysunlar içimden geçeni! Bütün bu dünyada tutunacak birileri.
Güçsüzlük diye atfedip de insan yanımdan koparıp attığım ve acıyla yoğurduğum benliğimin eseri; bitlerden kurtulmak için yakılmış yorgan.
Şimdilerde ise kabulleniyorum. Geçmişimde birikmiş hangi travmam var ise sonucu beni kapamış bir fanusa. Canım yanmasın diye insanlardan kaçar adım uzaklaşmışım. Gerizekalı herif. Sen elinde olanın değerini ne zaman anladın ki şimdi bilesin? Psikopatın tekisin sen. Yarası olanı sarmaya çalışırken kendini kanatacak kadar temkinsiz bir herifsin. Düşündün kayboldun. Yaşamdan ayrı ve buruk kaldın. Zaman akıp geçti ve sen yok oldun. Ruhun ölmüş senin. Ruhundaki garipliği dişlerinle çiğnedin sen.
Canım yanıyor. Kelimeleri bir araya getirdikçe kalemi tenime batırıyorum. O deşilmez, beni geçilmez kılan benliğimde oyuklar açıyorum. Canım yanıyor. Boğazıma düğümleniyor her şey.
Ve kaçıp gitmek istiyorum bir köşeye. Kafamı dindirecek kadar kayda değer, aynı manzaraya baktığımda aynı şeyi görebildiğim birine değer.
Kabullenmem gereken gerçekteyim. Bir gün batımına tutulmuş halde yürürken duraksayıp, tenim yanmış halde dudaklarımda dünyayı hissettim. Çantama tıkıştırdığım 50lik votka ve martıların çaldığı salamlar. Çadırıma asılmış pilli bir ışık ve burgazdan birkaç manzara.
Kimileri için silinmiş ve atılmış olanların içimde bıraktıkları. Sonrası? Sonra her şeyi bir akşam üstü cam kenarında yakışım ve deniz kabuklarını çalışım.
İşte ben tam da o gün, içimdeki çocuğu gömdüm. Tam da o gün, 3 dakika önce ağlarken, bir iş görüşmesi için telefonda sopa yutmuş kadar dik konuştum. O gün belki de saatlerce sevdiğim için ellerimi karartan sokak köpeğini de, iki şişe şarabı da unutmadım boğaz yakan.
Büyümek. Hiç bu kadar acı verici olmamıştı.
Büyüdüm. Gözlerimden akıp giden boşluğu avuçlarının arasında tutup da hissedebilecek kim var şimdi?
Büyüdüm. Yolları yalnız arşınladım. Ellerim kanadı. Bedenim ve ruhum.
24 yaşımı devirdim. Ben ne yaşadım?
Söylesene? Hayat bundan mı ibaretti? Hayat benim içine anlam yükleyebildiğim birkaç anının ruhumdaki izlerini anımsamak mıydı?
Uzak mı durmalıyım her şeyden şimdi?
Neyi unutamadım? İnsanı mı? Yoksa yaşamış hissettiren anıları mı?
Her ne ise içimdeki izlerin bir geçeri yok.
Ve bugün, böyle bir gerçekliğe sahip olmak için her şeyimi veririm gibi geliyor. Çünkü gerçekten yaşamın tadı, cebimde beş kuruş bile yokken çıkıyordu.
Bugün ise cebimde sadece birkaç anı var. Sırtımda yük, ruhumda iz.
Bir şeyleri yaşayan yanımın kalıntılarının silinmesi.
Yılların asır hisettirdiği bir dünyada ben bu varlığıma bir anlam yükleyemiyorum.
Ah bu sancılarım. Sen iyisin. Beni görüp geçirmiş olan herkes iyi sanırım. Bir ben iyi değilim. Hiç olamadım.
Nasıl olacağım? Ben naif bir adamım.
1 note
·
View note