Tumgik
#ben alınması
bitkinback · 21 days
Text
This too shall past
Bir karar aldım.
Yıllar sonra pişman olup olmayacagimi göreceğiz. Şu an çok mantıklı ve alınması gereken bir karar gibi geldi. Ama o kadar ağır ki saatlerdir instagramda boş yapıyorum.
Instagramda takip ettiklerimden biri fasi geziyor. Geçen sene gitmistim, severim. Biri japonyayi geziyor. Bir ay sonra, nasipse gideceğim. Bir başkası Sri Lanka. Gideceğimi hiç düşünmüyorum ama güzel yerler. Her gün onların storylerini özellikle izleyip ne yapmışlar diye bakıyorum.
Ben de bugün kendimce planlar yaptım. Bir yere seyahat ederken planlama aşamasında chatgpt kullanıyor musunuz? Eğer kullanmıyorsaniz acayip çok şey kaçırıyorsunuz. Chatgpt gerçekten akıllıca kullanıldığında müthiş bir icat.
Bir de female only gym e kaydoldum ama gideceğimi hiç sanmıyorum. Bir de 3 ay commit etmek gerekiyormuş. Kaydeden kıza ben o kadar commit edemem filan derken kız ustaca lafı değiştirip beni kaydetti :D Bir noktada ne yaptığını anladım ama kız çok akıllıca bir satış stratejisi kullandığı için bir şey demedim djjd.
Öyle işte. Biraz mutsuzum ama geçecek.
15 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 11 months
Text
Vietnam Savaşı boyunca bir adam her gece Beyaz Saray önünde tek mumla protesto yaptı.
Bir gece bir muhabir yanına gelip “Bu küçük protestonuzun gerçekten bir şeyi değiştireceğine inanıyor musunuz?” diye sordu.
Adam: “Ben buraya onları değiştirmek için değil, onlar beni değiştiremesin diye geliyorum. İnsanlığımı benden alamasınlar, kendim insan kalabileyim diye.”
(Olayın tarihî sıhhati tartışılır, ancak hisse alınması gereken bir hâdisedir.)
Tumblr media
40 notes · View notes
Text
Bir hikaye anlatmak istiyorum huzurlarınızla, kendimi kendimden sevmediğim kadar beni sevecek kadar değerli birisini kaç gündür hep aklımdaydı anlatmak artık dayanamadım ve paylaşmak istedim okunur okunmaz benim için bir önemi yok burası benim blogum ve burada kendi yazılarımı paylaşıyorum paylaşmak istediğim vakitlerde olur da bir şey yaşarız yarın olmayız burası hep bir hatıra sen deac olmadığın sürece insanlar senin hayatta olduğunu bile bilemeyecek, kendinle birlikte yazdıklarında seninle kalacak içindeki döktüğün duygular çok kişiyi kendisiyle yakın da hissettirebilecek, üzebilecek te, üzülün diye anlatmıyorum. Yaşadığım duygulu şeylerden dolayı tamamen, en hassas noktalarımdan biridir benim kardeşlik duygusu hele birde senin kardeşinse, yanında olamasada her zaman seni izleyeceğini bilip yanındaymışın gibi her an onla konuşan biriyseniz. Önce son günlerdir neden duygusallığımın ağır bastığını anlatayım. Çok değerli bir annemin arkadaşının kardeşinin 15 sene sonra ikizleri dünyaya geldi tek yumurta kız çocukları. Şuan 2 side 5 yaşındalar her an birlikteler. Maaalesef ki bir tane çocuğun beyin kanseri olduğu öğrenildi 1 haftadan beri her gün kemoterapi ve ışın görüyor minik yavrucak. O bedende, güçsüz bedeninde dayanmaya çalışıyor, ilk gün etkileri başlamış hemen, 2. günde kusma kabı almış yanına, midem bulanıyor demiş.. Diğer kardeşi de onu hiç bırakmıyor hastanede her yerde beraberler, oraya iyileşecek ve sağlık okulu diye gidiyorlar. 2. gün de dişleri sararmaya başladı saçlarını kestiler, bu cuma günü de gözlerinin kaydığını farkettiklerinde hemen göz doktoruna gitmişler göz doktoru nörolojiye, nöroloji de onkolojiye yönlendirmiş, omurilik sapı dediğimiz yer beyinde en tehlikeli ve ameliyat yapılamayacak yer, ömrünün kalmadığı ve yaşayamayacağını söylemişler öyle bir yıkıldım ki koca gün bu masum bir çocuğun bunla baş edemeyecek bir tedavisi bile olmadığını öğrendiğim de, 6 ay içinde bugün yarın diğer gün birden dünyaya gözlerini yumacak, diğer kardeşinin de nasıl bunlarla baş edebileceğini düşünmeden alı koyamıyorum kendimi. Eksiklik dediğim şey de bu yüzden başlıyor, biliyorum yaşadım, yaşıyorum, yaşayacağım bu eksikliği daima.
Gelelim şimdi benim hikayeme annem 30 küsür yaşında doğurdu bizi, bu anlatacağım doğurmadan geçen olay, annesinin karnında saç yumağının olduğunu öğrendi doktora gittiklerinde, ve bu saç yumağının bir yumurtasını kocaman sardığını diğerine de bulaşmadan tek yumurtasının kesinlikle alınması gerektiğini öğrendi, düşünsenize 30 küsür yaşınıza geliyorsunuz ve hiç bir belirti yaşamadan bunları doktorunuz size söylüyor ve bunun doğuracağı sonuçları da biliyorsunuzdur, hamile kalamamak vs vs.. annem şükür uzunca süren bir riskli ameliyatını oldu atlattı ve gel geçen zaman derken gelelim neşeli habere. Hamile olduğunu öğrendiğinde tekrar doktora gittiklerinde doktor ilk babamı çağırmış parmaklarını birleştirip 2 işaretini yapıp gülümsemiş annemde olayın şokunu anlayamamış tabi, bir mucize geliyor diye söylemiş doktor, annem çok mutlu olmuş bu tek kalan yumurtasıyla bir çift değil, ayrı değil, birlikte doğacak tek yumurta ikizleri, kardeşimle bizi bir mucizeyi dünyaya getirecek olmanın mutluluğu.. Prematüre 7 aylık doğduk biz, anneme 22 yaşındayım hala sorarım hangimiz tekmeliyordu diye, ikiniz de beni hiç rahat bırakmadınız der, aslında hep sorarım böyle soruları o ana gitmek için. Kardeşim yaşam mücadelesini veremedi ben 15 gün küvezde kalıp yaşam mücadelemi verebildim benden 300-350 gram zayıftı tam gelişememişti doğduğu gün vefat etti, bu boktan dünyaya gelmesini de istemezdim işte eksiklik, tek büyümek yüzüne çarpa çarpa vuruyor her defasında insana.
Anneme çok bağlı bir insan olarak büyüdüm el üstünde el bebek gül bebek büyüdüm keşke kimsenin psikolojisi bozulmasa ki hiç kimseye bir şey olmasa ama bu durumu atlatmakta hala çok zor benim için. Üniversite okuduğum yıl ilk ve acil yardım dersime üstte hemen bahsettiğim aileme mucize diyip kardeşimle beni doğurtan doktorumun hocam olması şoku da hala aklımdadır, tesadüfler üstüne tesadüfler, sınıfta o gün sen mucize çocuksun demişti öyle de tanıtmıştı arkadaşlarıma. Doğduktan sonra kardeşimle konuşma fırsatım olmadı onu taniyabilme de, biz ezelden beri tanışmıştık. Annemin karnında 2 beden, son sözlerimi, birbirimizi çok sevdiğimizi ozaman söyledik birbirimize, 7 ay boyunca. Çocukluğumda karşımda baktığım her yerde o varmış gibi konuşur tabaklarımı çatallarımı fazladan eklerdim daha nicesi..
Bugün yatağımı kırdım 20 küsür seneden sonra bugüne denk geldi ranzalı bizim yatağımız başka yatakta da rahat yatacağımı sanmıyorum neye alıştıysam her gece ne kadar üzülerek ayık, en çok sarhoş bi şekilde sabah sonunda tek başıma iki kişilik yatağa girsemde insanın kendisine ait olduğu yerde yatmak onun kendi mirasıdır. Üst kat benim di, alt katta kardeşimin. Alt katını açtım çarşaflarımı serdim yastığımı koydum yorganımı koydum açma cesaretini kendimde bulabildim bu saatlere kadar hala ağlıyorum güzelce bir uyku çekeceğim, kabus görmeyeceğimi biliyorum senin yanındayken. Kedimde ayağıma geldi kokladı etti ilk, yattık birlikte çok huzurluydu kendisini güvende hissettiği bir yer yanın, yatağın. Çünkü yaşasaydı orası senindi, benim can kardeşimindi, yaşasaydı yatakta birlikte yatıyor birbirimize sarılır olurduk kendi yatağımda yattığımda eksikliğini fazlasıyla hissettiğim özlemin benden solmayacak kokun dolanıyor odanın her tarafına, zorunlu olmadığı müddetçe yatağına kimseyi yatırmadım özel ve özel olarak kalacak. Her gece benimle uyuyorsun can kardeşim yatağında yatıyorsun. Yataktan hiç çıkmak istemedim, misler gibi uyudum uyuyacağım, seni her geçen gün çok çok seviyor ve özlüyorum huzur içinde uyu iyiliklerini yapmaya devam et bir günah işlemeyecek kadar temiz, benim can kardeşim.🖤
78 notes · View notes
semantin · 3 months
Text
Kurbanımızı köyde kestik. Dağıtalacak paylarıda oradaki fakur fakuraya verdik. Kendimize cidden alınması gereken pay neyse ondan daha az bir pay getirdik. Çünkü ben zaten et yemiyorum. Eşime ve misafirlere yetecek kadar bir kurban etimizi getirdik. Kayınvalidemlerin büyük bir derin dondurucusu var. Getirirken etleri dondurup getirdik ki yolda çözülmesin vs. Eve gelirkende o gün aşırı yorgun ve buzluğumda boş olmadığı için kayınvalidemin depodaki derin dondurucusuna koyduk etleri. Ne bana ne eşime sormadan gitmiş içinden istediği eti çıkarmış sac kavurma yapmış yemiş misafirleriyle. Bana da misafirlerin içinde söylüyor. Abi böyle bir şey var mı. Mesele et yemek değil ben çoğunu yine ona verecektim gerçekten. Ki oraya koyduğumuzu da söylemedik ona. Tüm kurbanları karıştırmış ne getirip getirmediğimize bakmış. Birde kızıyor hep kemik getirmişsin diye. Birde kafasına göre alıp içinden yemiş. Gerçekten öyle içimde bir nefret oldu ki. Benim asla bir şey demeyeceğimi bildiği için rahatlıkla yaptı. Eminim. Eğer ben bir şeyleri konuşan laf söyleyen bir gelin olsaydım değil içinden almak, elini sürüp karıştırmazdı bile. Bugün onun payını verdim geri kalan tüm eşyamı kendi dolabıma koydum. Eşim burada kalsın o evde olursa bize bir şey düşmez dedi. Bu nasıl aile.
15 notes · View notes
soluyorzihnim · 7 months
Text
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok sözlü yarım kalsaydı, birçok meselenin çözümüne bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde bulunmaktayken yazmak, anlatmak, birbirinin yedi iki insan olarak ele alınması kaçınılmaz olandı. Sana, sırasında dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
10 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
Tumblr media
Delik Sahibinin Kahramanlığı
Allah için samimiyet, amelin gizliliği, emre itaat konusunda bizlere ders mahiyetinde bir kıssa..
Müslümanlar, gazvelerden birinde bir kaleyi kuşattılar ve bu durum Müslümanlara ağır gelmeye başladı. Hristiyanlar tarafından atılanlar nedeniyle Müslümanlar yara aldılar. Bunun üzerine Müslümanların komutanı Mesleme b. Abdülmelik şöyle dedi:
─ Duvarda var olan delikten (bu, kale içinde bulunan pisliklerin ve atıkların atıldığı bir delik ya da kale duvarlarının altında su akan dar bir geçit) kim girebilir? Kim bunu yapar ve şehit olursa o, cenneti kazanır. Şayet şehit olmaz da kurtulursa kale kapısına gitsin ve kapıyı açsın.
Bunun üzerine yüzü maskeli bir adam ortaya çıkarak “Ben o delikten girebilirim!” dedi. Ardından o delikten girdi, tekbir getirdi ve savaştı. Müslümanlar onun sesini duydular. Adam, kale kapısına varıncaya kadar savaşmaya devam etti ve kapıyı açtı. Tekbir seslerini duyan Müslümanlar kapıya doğru yöneldiler, içeri girdiler ve ardından da kaleyi fethettiler. Böylelikle savaş bu adamın eliyle Müslümanlarca kazanılmış oldu. Ancak bu adamın kim olduğu bilinemedi. Fakat Mesleme ödüllendirmek için o adamın kim olduğunu öğrenmek istedi ve bu amaçla savaş sonrasında ordu içerisinde “Delik sahibi nerededir? Kimdir delikten giren?” diye sordu.
Ancak bu soruya cevap veren kimse olmadı. Bu çağrı defalarca tekrarlanmasına rağmen hiçbir kimse çıkmadı. Sonunda Mesleme şu çağrıyı yaptı:
─ Geldiği zaman yanıma alınması için kapımdaki adama emir verdim. Zira onun üzerinde benim hakkım vardır. Yani emre itaat hakkım vardır. Gece veya gündüz istediği bir vakitte yanına gelmesi için yemin verdi.
Bunun üzerine bir gece vakti kapıya bir adam gelerek emirle görüşmek için izin isteyince kapıda bulunan adam “Delikten giren adam sen misin?” dedi.
Adam “Onun hakkında bilgi vereceğim!” dedi. Ardından da Mesleme’nin yanına varınca ona:
─ Delikten giren adamın üç şartı var. Birincisi, Halife’ye göndereceğin mektuba onun ismini yazmayacaksın. İkincisi, onun kim olduğunu sormayacaksın. Üçüncüsü, onu bir işe emir olarak görevlendirmeyeceksin.
Bunun üzerine Mesleme “Tamam, söylediklerini kabul ediyorum!” deyince adam utanarak ve çekinerek “O delikten giren adam benim. Ey Mesleme, Allah’tan kork, beni sıkıntıya soktun! Beni sıkıntıya soktun!..” dedi. Ardından da hızlı bir şekilde uzaklaştı ve kim olduğu bilinmedi. Bunun üzerine Mesleme, kılmış olduğu her namazın ardından şöyle dua etti:
─ Allah’ım! Kıyamet günü, beni, delik sahibi olan adamla birlikte kıl!..
............
The Hero of the Holekeeper
A story that serves as a lesson to us about sincerity for Allah, secrecy of deeds, and obedience to orders.
The Muslims besieged a fortress in one of the battles, and this situation began to weigh heavily on the Muslims. The Muslims were injured because of those thrown by the Christians. Thereupon, the commander of the Muslims, Maslama b. Abdulmalik said:
─ Who can enter through the hole in the wall (this is a hole in the castle where the dirt and waste is thrown, or a narrow passage with water flowing under the castle walls)? Whoever does this and becomes a martyr wins Paradise. If he is not a martyr but survives, let him go to the castle gate and open the gate.
Thereupon, a masked man appeared and said, “I can go through that hole!” said. Then he entered through that hole, uttered takbir and fought. Muslims heard his voice. The man continued to fight until he reached the castle gate and opened the gate. Hearing the sound of takbir, the Muslims headed towards the door, entered and then conquered the castle. Thus, the war was won by the Muslims at the hands of this man. However, it was not known who this man was. But Maslama wanted to know who that man was in order to reward him, and for this purpose, after the war in the army, "Where is the owner of the hole? Who is it that goes through the hole?” asked.
However, no one answered this question. Although this call was repeated many times, no one came out. Finally, Mesleme made the following call:
─ I ordered the man at my door to be taken with me when he arrived. Because I have a right over it. So I have the right to obey orders. He made an oath to come to her whenever he wanted, day or night.
Thereupon, a man came to the door at night and asked for permission to meet with the emir, and the man at the door said, "Are you the man who went through the hole?" said.
The man said, “I will tell you about him!” said. Then, when he reached Maslama, he said to him:
─ The man who goes through the hole has three conditions. First, you will not write his name in the letter you send to the Caliph. Second, you won't be asking who he is. Third, you will not assign him as an order to work.
Then Maslama said, “Okay, I accept what you say!” When he said that, the man shyly and timidly said, “I am the man who went through that hole. O Maslama, fear Allah, you have put me in trouble! You got me in trouble!..” He then quickly walked away and his identity is unknown. Thereupon, Maslama prayed as follows after each prayer he offered:
─ My God! On the Day of Resurrection, make me with the man who has a hole!..
..........
بطل مالك الحفرة
قصة تعطينا درسًا عن الإخلاص لله وسرية الأعمال وطاعة الأوامر.
حاصر المسلمون حصنًا في إحدى المعارك ، وبدأ هذا الوضع يلقي بثقله على المسلمين. أصيب المسلمون بسبب من رماهم النصارى. عندئذ أمر أمير المسلمين مسلمة ب. قال عبد الملك:
─ من يستطيع الدخول من خلال الفتحة الموجودة في الجدار (هذه حفرة في القلعة حيث يتم إلقاء الأوساخ والفضلات ، أو ممر ضيق تتدفق المياه تحت أسوار القلعة)؟ ومن فعل هذا واستشهد يربح الجنة. إذا لم يكن شهيدًا لكنه نجا ، دعه يذهب إلى بوابة القلعة ويفتح البوابة.
عندئذ ، ظهر رجل ملثم وقال ، "يمكنني المرور عبر تلك الحفرة!" قال. ثم دخل من تلك الحفرة ، وكبر وحارب. سمع المسلمون صوته. استمر الرجل في القتال حتى وصل إلى بوابة القلعة وفتح البوابة. عند سماع صوت التكبير اتجه المسلمون نحو الباب ودخلوا القلعة ثم فتحوها. وهكذا انتصر المسلمون في الحرب على يد هذا الرجل. ومع ذلك ، لم يكن معروفًا من هو هذا الرجل. لكن مسلمة أراد أن يعرف من هو ذلك الرجل لكي يكافئه ، ولهذا الغرض بعد الحرب في الجيش "أين صاحب الحفرة؟ من الذي يمر عبر الفتحة؟ " طلبت.
ومع ذلك ، لم يجب أحد على هذا السؤال. على الرغم من تكرار هذه المكالمة عدة مرات ، لم يخرج أحد. أخيرًا ، أجرى Mesleme الدعوة التالية:
أمرت بأخذ الرجل عند بابي معي عند وصوله. لأن لي الحق في ذلك. لذلك لدي الحق في إطاعة الأوامر. أقسم أن يأتي إليها متى شاء نهارا أو ليلا.
عندها جاء رجل إلى الباب ليلاً وطلب الإذن للقاء الأمير ، فقال الرجل عند الباب: "هل أنت الرجل الذي دخل الحفرة؟" قال.
قال الرجل: سأخبرك عنه! قال. ثم لما بلغ مسلمة قال له:
الرجل الذي يمر عبر الحفرة له ثلاثة شروط. أولاً ، لن تكتب اسمه في الرسالة التي ترسلها إلى الخليفة. ثانيًا ، لن تسأل من هو. ثالثًا ، لن تقوم بتعيينه كأمر للعمل.
ثم قال مسلمة ، "حسنًا ، أنا أقبل ما تقوله!" عندما قال ذلك ، قال الرجل بخجل وخجول ، "أنا الرجل الذي دخل تلك الحفرة. يا مسلمة ، اتق الله ، لقد أوقعتني في مأزق! لقد أوقعتني في مشكلة! .. " ثم غادر بسرعة وهويته مجهولة. عندها صلى مسلم على النحو التالي بعد كل صلاة:
يا إلهي! يوم القيامة اجعلني مع الرجل الذي به حفرة! ..
31 notes · View notes
lisztomaniacpianist · 3 months
Text
Yaş aldıkça uçak fobimin daha da çok arttığını fark ettim. Bugün çok uzun süre sonra Türkiye’ye ailemi görmeye geldim ve 5 saatlik bir uçak deneyimi yaşadım. Nedense uçak ne zaman türbülansa girse ben her seferinde ölüm korkusunu yaşıyordum. Çok değişik bir deneyim. Korkumun nedenini de çok iyi biliyorum. Bir şeyleri yetiştirememe, gerçekleştiremeden ölme korkusu… Kendim için söyleyebilirim ki, akla gelen hiçbir güzel fikir ertelenmeden gerçekleştirilmeli bence ve ben de bu konuda büyük çaba sarf etmeye çalışıyorum. Belki ilk denemede mükemmel bir şey çıkmayacak o fikirden ama yine de bir yerden başlamak lazım. Çünkü bundan 10-20 yıl sonrasında insan: “keşke gençken hayalini kurduğum şeylerin peşinden koşsaydım” diyebiliyor ve bu bence çok acı bir şey. Evet, söylemesi kolay ancak yapması zor bir şey ama insanların fıtratında zorlukları aşma gibi bir gücü var.
Motivational speech gibi oldu sanki… Bana: “hayata pembe gözlüklerle bakıyorsun” diyebilirsiniz hatta argüman olarak da: “bu hayatta çok büyük zorluklar ve sorumluluk alınması gereken alanlar var, para kazanmak lazım, ev tutmak lazım” gibi argümanları getirebilirsiniz ki ben sizi anlıyorum. Ancak, bence bütün zorluklar aşılabilir, burada konu bu zorluğu ne kadar aşmak istediğimizde. Ha bir de şunu söylemekten bıkmayacağım: hayat zor olduğu için biz yaşayabiliyoruz, çünkü hayat kolay olsaydı bize sıkıcı gelirdi. Hayallerimiz bizi ayakta tutuyor, zorluklar bizi güçlendiriyor, hayal kırıkları ve hatalarımız bize ders veriyor. Tabii insan pes etmediği sürece…
İyi geceler ve unutmayın ki her şey sizin elinizde, yeter ki siz buna inanın ✨
P.s.: şuraya motivational bir şarkı ekleyeyim, gaza getiren tarzda, hem müzikal açıdan, hem de şarkı sözü açısından.
3 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year
Text
ben olmak yalnızca asla tam olması gerektiği gibi olmamak demek değildi; asla huzurlu olamamak, sürekli sözümün kesilmesi, düzeltmeyi beklemek ve mahremiyetimin ayaklar altına alınması, kararsız kişiliğimin ezilmesi demekti aynı zamanda.
edward said - yersiz yurtsuz
18 notes · View notes
geceninisigi07 · 4 months
Text
Ya herkes kendini ne sanıyor bu kürt düşmanlığı nedir onları aşağılayamazsınız onlarla dalga geçemediniz türk kürt kardeştir siz hayırdır ya zamanında beraber savaşmadılar mı he siz söyleyin ben kürt değilim dibine kadar ülkücüyüm ancak benim de sınırlarım var yavaş gelin herkes haddini bilsin biri size hakaret etse siz ne düşünürsünüz herkes durması gerektiği yerde dursun üstüne alınması gerekenler alınsın sorunu olmayanlara zaten sözüm yoktur ve ayrıca lafınız varsa kürdistan kürdistan diye ortalıkta dolanan insanlara söyleyin zamanında türkiye için savaşmış bizim ülkemiz türkiye diyen kürtlerimizi kardeşlerimizi rahat bırakın artık buna bir dur diyin
5 notes · View notes
turqlands · 1 year
Text
Ben 240 sayfa siyasetname okuyamam diyenler için mutabakat metninin özeti…😉 📌Seçim barajı %3 olacak
📌HSK, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ayrılacak, Adalet Bakanı Hakimler Kurulunda olmayacak
📌Cumhurbaşkanı 1 defa 7 yıllık seçilecek
📌AİHM veya AYM kararlarına uymayan hakim ve savcılara yaptırım uygulanacak
📌Kamuya girişlerde mülakat uygulaması kalkacak
📌KPSS ücretsiz olacak
📌Belediyelere kayyum uygulaması kalkacak
📌Parti kapatma davaları TBMM iznine tabi olacak
📌Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü'ne taşınacak
📌Cumhurbaşkanlığına bağlı saray, yalı ve köşkler halka açılacak
📌Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak
📌Özel yetkili mahkemelere son verilecek
📌Ceza mahkemelerinde savcılar, avukatlarla eşit olacak
📌CMK görevlendirmelerinin kapsamı genişleyecek
📌Sosyal medya yasası uluslararası standartlara göre yeniden düzenlenecek
📌Hazine ve Maliye Bakanlığı ayrılacak, 2 bakanlık olacak
📌Bakan yardımcılıkları kaldırılacak, müsteşarlık gelecek
📌Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayeti sona erecek
📌Belediyelerin ödenekleri arttırılacak
📌Yolsuzluk suçlarında zamanaşımı olmayacak
📌Yurtdışına kaçırılan paraların geri alınması için "Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi" kurulacak
📌Pazarlık usulü ile yapılan ihaleler geçmişe dönük olarak incelenecek
📌Türkiye kara para aklamada Gri Liste'den çıkarılacak
📌Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılan konular, kanun kapsamına geri alınacak
📌Vatandaşın bilgi edinme hakkını ihlal eden memurlar yaptırıma tabi tutulacak.
📌Enflasyon 2 yıl içinde tek haneye düşecek
📌Kişi başına milli gelir 5 yılda 2 katına yükselecek
📌5 yılda 5 milyon yeni iş yaratılacak
📌İhracat hedefi 600 milyar dolar
📌TCMB Başkanı bağımsız olacak, görevden alınamayacak
📌TCMB, Ankara'ya geri taşınacak
📌128 milyar doların akıbeti araştırılacak
📌KKM uygulamasına son verilecek, eski hesaplar vadesi dolunca yenilenmeyecek.
📌İmar rantları vergilendirilecek
📌İstanbul uluslararası finans merkezi olacak
📌Kreş sayısı arttırılacak
📌İşsizlik fonu işçiler için kullanılacak
📌Çalışanların vergi ve prim yükü azaltılacak
📌Eğitim ve öğretimde KDV düşecek
📌İşyeri stopaj ödemeleri düşürülecek
📌Okullarda ücretsiz su, süt ve öğle yemeği verilecek
📌Okul kitapları, yardımcı kitaba ihtiyaç duyulmayacak hale getirilecek
📌Sansür yasaları kaldırılacak
📌Lise giriş sınavı uzun vadede kaldırılacak
📌1+5+4+3 eğitim sistemine geçilecek
📌İlkokul 5 yıl, ortaokul 4 yıl, lise 3 yıl olacak
📌Köy okulları geri açılacak, taşımalı eğitim sona erecek
📌YÖK kapatılacak
📌Üniversiteleri, akademisyenler yönetecek
📌Öğretmen atamalarında mülakat kaldırılacak
📌Harika çocuk yasası çıkarılacak
📌Festival yasakları kaldırılıp, festival teşvikleri verilecek
📌Mülki amirlerin festival ve konser yasaklama yetkisi iptal edilecek
📌25 yaşına kadar gençler kültürel faaliyetlere ücretsiz katılacak
📌Şehir içindeki sanayi tesisleri taşınacak
📌2050 yılında sıfır karbon hedefi konulacak
📌Yeşil dönüşümü destekleyen İklim Bankası kurulacak
📌Kalıcı yaz saati uygulaması kaldırılacak
📌Orman yangını olan alanda inşaat yapılması yasaklanacak
📌Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak
📌Çiftçilerin tohum maliyeti %50 desteklenecek
📌Alım fiyatları sezon öncesinde açıklanacak
📌İlk konut alımında tapu harcı alınmayacak
📌Mevcut savunma sanayi projeleri devam ettirilecek
📌Tank Palet Fabrikası geri alınacak
📌Akkuyu Nükleer Santrali'nin sözleşmesi gözden geçirilecek
📌Yüksek fiyatlı doğalgaz alım sözleşmeleri yeniden değerlendirilecek
📌Kanal İstanbul iptal edilecek
📌Atatürk Havalimanı hizmete açılacak
📌Araç muayene istasyonlarındaki tekel kaldırılacak
📌Gümrük Birliği Anlaşması güncellenecek
📌Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Koruma Kurulları özerkleştirilecek
📌24 saat açık kütüphaneler yapılacak
📌Yeni termik santral yapılmayacak
📌Cumhurbaşkanının orman vasfını kaldırma yetkisini kaldırılacak
📌Yanan ormanlara verilen imar izinlerinin tümü iptal edilecek
📌Yeni şehir hastanesi yapılmayacak
📌Şehir hastaneleri nedeniyle kapatılan devlet hastaneleri açılacak
📌Askeri hastaneler geri açılacak
📌İşe alımlarda cinsiyetçi soru sorulmayacak
📌8 Mart'ta kadınlar izinli sayılacak
📌Gençler pasaporta ücret ödemeyecek
📌Yurtdışı çıkış harcı kaldırılacak
📌Gençlere aylık 5 gb ücretsiz internet
📌Emekli maaşlarına enflasyon+büyüme zammı yapılacak
📌TOKİ yalnızca sosyal konut üretecek
📌TOKİ konutları peşinatsız, taksitle satılacak
📌İhtiyaç kadar öğrenci yurdu yapılacak, öğrenciler vakıf dernek yurtlarına mahkum edilmeyecek
📌F-35 projesine döneceğiz
📌Kapatılan askeri okullar açılacak
📌Kuvvet komutanlıkları, Genelkurmay'a bağlanacak
📌AB ile yapılan geri kabul anlaşması gözden geçirilecek
📌Düzensiz göç gelen ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapılacak
📌Geri gönderme merkezleri arttırılacak
📌Türkiye'deki düzensiz göçmenlerin üçüncü ülkelere sınırdışı işlemleri hızlanacak
📌İstisnai vatandaşlık kapsamı daraltılacak
📌Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşü sağlanacak
📌 Yabancılara konut almaları ya da döviz getirmeleri karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasına son verilecek
📌 Altay Tankı, Milli Muharip Uçak, TF2000 Firkateyni projelerinin gerçekçi şekilde ilerleyebilmesi özel bütçe sağlanacak, bu projelere özel uzman personel tahsis edilecek.
Zorunuza Gitmesin Adalet...
%75 İle, Geliyor Gelmekte Olan !
19 notes · View notes
hattabi · 8 months
Note
Es selamu aleykum abi..ben arapça ders alıyorum ama aldığım kişiler küfür ve bidat ehli..Bunda bı beis var mı?
Aleykum esselam kardeşim. İlim ehli, bidat ehli kimselerden ders alınması konusunda bazı şartlar koşmuştur.
Özellikle alacağınız dersi sünnet ehli bir imâmın/hocanın öncülüğünde alma durumunuz yoksa ve yalnız o kimselerden alınıyorsa,
Kişi itikadında yakîn ve mubtedi olan kişi de bid’atına davet eden kimse değilse.. Bu halde 'dikkat edilerek' gereken ilmi almanızda umarım bir sakınca olmaz. Ne yazık ki Arap dilini günümüzde ehli sünnet bir hocadan alma durumu hayli zor. Senelerdir hocalar ile ilişki kuruyorum ancak itikada dair bir şey konuşmuyorum. Onda olan ilmi alıp köşeme çekiliyorum. Şuan bende mısırlı bir hoca ile ders yapıyorum, kendisi selefe meyilli ancak mısırda eşari ekolünü ders olarak öğrencilerine anlatmış. Kıraat alimi, hafız, dört mezhebin ve i’tikâdi mezheplerin ihtilaflarına vakıf. Ben soru sormadan da görüşlerini zikretmiyor. Hatta dün derste 'bid'at' ile ilgili konu açıldı, bazı hadisler ve selefin görüşleri zikredildi. Ben ondan aslen dinimi değil Arap lügatını almak istediğim için konunun mahiyetinden daha çok kullandığı cümlelerin, belagatın, fesahatın yoğunluğuna odaklanıyorum. Yoksa onunla münakaşaya giremem dilim ona yetmez) Ne kadar onunla konuşursam benim için 'Arap dilinde' bir artı olarak görüyorum.
Size tavsiyem ise şayet bulabilirseniz -birkaç mesele de ihtilaf etseniz dahi- en azından esere tâbi olan, selefin menhecinde ilerleyen bid'atını insanlara kusmayan kimseleri arayın. Bunu da bulamazsanız emin olun kendiniz okuyup/çalışmanız, bid'at ve küfrünü yayan bir kimseden ders almanızdan daha hayırlıdır. Bu şekilde şekten, şüpheden selamette olursunuz. Vallahualem.
İmâm Mâlik rahimehullah şöyle diyordu:
“Dört kişiden ilim alınmaz, bunların dışındakilerden ise alınır:
İnsanların en çok rivâyet edeni olsa da sefiliğini ilan eden sefihten,
Rasûlullah ﷺ adına yalan ile itham edilmese de insanlar ile konuşmalarda yalan söyleyen yalancıdan,
Hevasına davet eden heva sahibinden,
Ne tahdis ettiğini bilmeyen fazilet sahibi âbid şeyhten.”
6 notes · View notes
revnaktarblog · 5 months
Text
Herkesin bir kafayı yeme raddesi vardır. Ben benim için önemli olan bir hususun; değersizleştirilmesi, hafife alınması, görülmemesi demek olan o sevgisizlik raddesine tahammül edemiyorum.
3 notes · View notes
hetesiya · 10 months
Text
100 YILLIK, İNKAR ÜZERİNE KURGULANMIŞ VE HALA UYGULANMAK İSTENEN SENARYO
Cumhuriyet kurulduğu yıllarda İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olanlar dahil
ülke genelinde Rum,Ermeni,Laz,Süryani ve Kürdlere yönelik çok büyük etnik temizlikler yapıldı. Kıyımlardan geriye kalan "Kılıç artıkları" sürgün ve mecburi iskan uygulamaları ile asimile edilmeye başlandı.
Kürd'ler dışında başta Çerkes'ler olmak üzere azınlıkların çoğu önce anadilleri unutturuldu ve neredeyse tamamen asimile edildiler. Tek parti döneminde "açık oy,gizli sayım" kuralına göre yapılan seçimlerde millet vekilleri CHP genel merkezinde,bir kaç kişi tarafından atama ile belirleniyordu.Seçmenin tercih hakkı yoktu. Dış baskılar sonucu CHP içinde yer alan millet vekillerinin kurduğu DP parti ile (1946) çok partili sisteme geçildi.Tekçi düzenin izin verdiği oranda seçmen göstermelikte olsa en oy kullanma hakkını elde etti.Yapılan ikinci seçimde (1950) DP iktidar oldu.
Bu partiyi kuranlar arasında Kurtuluş savaşında Galip hoca kod ismi ile önemli çalışmalar yapmış, meclisi mebusan üyesi,Cumhuriyetin ilk yıllarında iktisat bakanı olarak ekonomik yapısına yön vermiş, Atatürk'ün son başbakanı ve 50 ve 60'lı yıllar arasında asker kökenli olmayan ilk Cumhur Başkanı Celal Bayar. Digeri Atatürk'ün özellikle millet vekili olmasını ıstarla istediği ve başbakan Adnan Menderes'ti.
Tek parti döneminde söz hakkı tanınmayan,varlığı görmezden gelinen halkın çok partili sisteme geçiş ile birlikte oyu değer kazandı. Tek parti dönemine karşı yeni dönemin unutulmaz sloganı "Yeter söz milletindir" olmuştu.
Oy sahibi Kürd ileri gelenleri ve eşraf kesimi oluşan çok partili sistemde yerlerini aldılar.Parti tercihinde tek parti dönemindeki uygulamalarda sürgün edilen,cezaya
çarptırılan ya da atasının mezar yerleri bile olmayanları yeniden sistem içine çekmek için yeni kurulan Demokrat Partide yer verildi. Sistem içinde kalmaları için millet vekili ve bakan bile yapıldılar.
Celal Bayar'ın sivil kökenli ilk Cumhur Başkanı olması ve DP'nin Kürd ileri gelen ve oy sahibi ailelelere siyaset yapma olağı tanıması gibi konular oligarşik yönetimi rahatsız etti ve darbe yapıldı.
Yine aynı yıllarda uygulanan yasaklara rağmen Barzani hareketinin varlığı ve ulusal karekteri ile diğer iki parçada olduğu gibi Kuzey Kürdistan'da da halk ve gençlik üzerinde etkili oldu. Legal planda eğitimli Kürd gençliği Türk solundan ayrılarak ulusal ilkeler ile DDKO bünyesinde örgütlendiler.
27 Mayısta yapılan askeri darbe olmasına rağmen devrim denilerek yıllarca resmi bayram olarak kutlandı. Darbenin lideri Cemal Gürsel'in ilk unutulmaz söylemlerinden biri de "Kim ben Kürd'üm derse suratına tükürün" olmuştu.
Çok partili sisteme geçiş ile birlikte terk edilmek zorunda kalınan tekçi yönetim sonrası ortaya çıkan boşluklar darbe sonrası çıkarılan yeni yasalar ve oluşturulan kurumlar ile doldurulmaya çalışıldı.Bunlardan en önemlisi iktidarları ve yasama organı olan meclisi "Demokles'in kılıcı gibi" denetleyen T.C. Senatosu'nun kurulmasıydı.
Yasal düzenleme ile eski Cumhur Başkanlarına ve darbeye katılan subaylara yaşamlarının garantiye alınması için tabii senatörlük (ömür boyu) hakkı tanındı.
Yaş haddinden dolayı idam edilmeyen Celal Bayar'a da eski Cumhur Başkanı olduğu için teklif edilmesine rağmen "Demokrasilerde
tabii senatörlük yoktur"diye yapılan öneriyi reddetmiş.Senato bu görevi 1961'den 80 yılına kadar yaptı.
İçeride ve dışarıda darbeye karşı tepkilerini azatmak ve ilerici bir görüntü kazanmak için örgütlenme, basın-yayın gibi bazı alanlar da kısmen özgürlükler tanındı. Coğu kitap üzerinde yasaklar kaldırıldı.Tanınan demokratik haklara karşı gerektiğinde kullanılmak üzere ülkede ırkçı hareketlerin de belli odaklar tarafından örgütlenmesine başlandı.
Alınan bütün önlemlere rağmen tekçi yönetim anlayışı tehlikeye girip ülkeyi yönetmeye yetmeyince daha emekleme aşamasında olan sosyalist hareketler içerisinde gelişen Kürd ulusal bilincinin önünü kesmek için 70'de tekrar darbe yapıldı.Her darbe sonrası olduğu gibi bu darbe sonrası tekci anlayısı koruyacak şekilde devlet yeniden organize edildi.
Yok edilen önder kadrolara ve alınan bütün önlemlere rağmen 74'te Ecevit affı ile birlikte yeniden güçlenen sol ve Kürd ulusal hareketlerine karşı önceden örgütlenmiş olan ülkücü kesim arasındaki mücadele sokağa taşındı.Gençlik üzerinden yapılan provakatif eylemler ile çatışmalara özellikle yol verildi.
Sivil siyasetin çatışmaların önünü alamadığı gerekçesi ile 80'de yeniden darbe yapıldı.
Legal siyasete yeniden kırmızı çizgilerle ayar verildi.Tekçi düzeni korumak için yeni anayasa yazıldı.
Özellikle polis cezaevine atılan Kürd gençlerinin ulusal kimliklerini yok ederek itirafçı yapıp onurlarını kırmak için akıl almaz insanlık dışı uygulamalar başlatıldı.
Diyarbakır Cezaevinde uygulanan insanlık dışı ve özel uygulamalara karşı ortaya konulan direniş ve sonucuna katlanarak yapılan siyasi savunmalar Kürd halkında ulusal bilincin gelişmesine yol açtı. Gelişen olaylarla birlikte 90'lı yıllarda "Ver kurtul",yada "Vur kurtul" tartışılmaya başlandı.Gelişmelerin önünü almak için"Vur kurtul" tercih edildi. Kürd'ler adına yapılan provakatif eylemlerle birlikte faili belli cinayetlerin işlendiği kabus dolu yıllar başlatıldı.
Kurtarılmış Bölge anlayışı ile 4 parça Kürdistan'ı birleştirme iddiası ile yola çıkanlara içeriden yapılan müdahale ve yönlendirme ile "Kürdistan'ı çöpe attık" dedirttiler."Demokratik modernite" ile Türkiye"lileşmek savunulmaya başlandı. "Bedel ödedik" diyerek bedel ödemeyenler bedel ödeyenler üzerinden atanmış siyaset yapanlar legal siyasette yerlerini aldılar. Böylece legal siyasette tabanda giderek güçlenen ulusal bilince engel olmak için sınıf mücadelesi ulusal taleplerin önüne konuldu.
Tekçi iradenin koruyucusu CHP önderliğinde faili belli cinayetlerin işlendiği dönemin sorumluları ile dolaylıda olsa ilkesiz kuruldu.
Muhalefet partilerinde de Kürd ulusal taleplerine karşı statükocu rejimin milliyetçi çizgisini korumak iktidar olmaktan daha öncelikli hale geldi. Tekçi anlayıştan kaynaklanan sorunlara uzun vadeli çözüm üretmek yerine iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi mücadele günlük sorunlara indirgendi.Sağ ve solda siyaset yaptıgını iddia eden partiler gerek ittifak kurarak,gerekse tek başlarına meclis çoğunluğunu sağlamalarına rağmen şikayet ettikleri K.Evren'in yaptığı anayasa değiştirmediler,değiştirmek istenmedi.
12 Eylül sonrası yapılan her seçimde yazılı senaryonun devamı olacak şekilde seçmen önüne konulan iki partili,ya da oluşturulan ikili ittifaktan birini tercih etmek zorunda bırakıldı.Gövdesi Kürd olan parti atanmış yöneticileri Türk solu ile birlikte senaryoya uyum sağladı.
Önceki seçimlerde olduğu gibi son seçimde de son çara "Hatırım için oy verin" diyerek Kılıcdaroğlu'nda yana oy bile istendi. "AKP'den kurtulmak için tek çare CHP'ye oy vermek" deniyordu.İnancı Türkçülük ile harmanlayıp savunan AKP'den kurtulalım ancak Türkçülüğün ve ötekileştirmenin kuramını oluşturan ve hala savunan CHP'den kurtulmak için ne yapmak gerektiğine değinilmiyor.
Fazla uzun olmasın diye tarihi bilgilere kısaca değinmek zorunda kaldım,umarım yazım anlaşılır.
Kürd'ler oluşan bu ikili sistemde önce Andımız gibi millet vekili olmak için edilen ırkçı yeminin kaldırılmasını kabul eden partiler ile ittifak kurmalı. Başta "Türk solu" olmak üzere yeminin değişmesini kabul eden yoksa ittifak kurmamalı. Yüz yıllık inkar üzerine uygulanan senaryoda Kürd'ler figüran olarak rol almak zorunda değiller.İkinci yüzyılda da asimile edilmemek için Kürd'ler ulusal ilkeleri ile kendi senaryolarını yazmak zorundalar.
A.Güllüoğlu.
2 notes · View notes
birazzzaman · 2 years
Text
İnsanlar, tuhaf canlılar. Körelen insan, düşünen insan, duyan insan, hisseden insan, doğan insan, ölen insan, gören insan. Ama belki de önemlisi; bilen insan. Her duyguyu tadıyoruz evrende, düşe kalka büyüyoruz, kimimiz şanslı, kimimiz kaderimize mahkum doğuyoruz. Yanlış kararların alınan derslerle beraber bizi doğruya taşıması gibi doğru kararlar da bazen insanı yanıltmasıyla beraber insanı yanlış kararlara ve en kötüsü belki de bedellere taşıyabilir. Bedelin büyüklüğü alınması gereken derse göre değişir. Ama isterseniz dünyadaki, evrendeki, hatta var oluştaki en büyük bedeli ödeyin. Söz geçiremeyeceğiniz, ister mantık ister akıl isterseniz de duygu, hiçbirisinin hakim olamadığı tek bir 'şey' vardır; sevmek. Ama alelade bir 'sevgi' sözcüğünden bahsetmiyorum. İnsanların birbirine söylediği o gelişigüzel kelime değil sevmek. Göz bebeklerini, nefes alış verişini, nabzını, karakterini, mantığını, aklını, beynini ve düşüncelerini ele geçiren, onlara hükmeden 'şey' olan sevgiden bahsediyorum. Bu sefer sözcük demedim çünkü ben bunun sonsuz genişliğe sahip edebiyat dalının temeli olan kelimelerle bile tarif edilemeyecek bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu benim düşüncem evet, demokratik bir çağda, herkesin fikirlerini belirtebildiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu teoremime itiraz eden insanlar olacağını biliyorum. Ama inkar etmeyin. Yanınızdaki güzelliklerin farkına varın. Hayatı sadece böyle yaşayabilirsiniz. Daha önce de değindiğim gibi, ben sadece bir adamın bakışlarında kaybolmaktan, bir kadına tutulmaktan bahsetmiyorum. Yolda gördüğünüz bir taş parçası da olabilir bu. Ya da belki de kardeşleriniz vardır, ama siz gidip en olmadık, size en zıt, ama sizi aynı kanı taşıdığınız insanlardan daha iyi anlayan birisi ile aynı yaşamda olduğunuz için kendinizi şanslı hissediyorsunuzdur. Ya da belki bunların hiçbirisine sahip değilsinizdir. Ama önemli olan sahip olduklarımız değil. Bu saatten itibaren ne yaşıyor olduğumuz ve ne yaşayacağımız. Herkes hayatının bir bölümünde depresifliği tadar. Önemli olan sizi bu durumdan neyin çıkartabildiği. Yaşlı değilim, kahin veya medyum değilim, çok bi yaşanmışlığım da yok. Ama yaşadım. Biliyorum. Bilen insanım ve kendimi bunlar sayesinde şanslı hissediyorum. Hayatım benim ellerimde, güzelleştirmek veya berbat etmek tamamı ile bana kalmış. Bunun bana öylece gelmesini bekleyemem, fark etmem gerek. Sadece bilmek yetmez. Fark etmeniz gerekir. Gözünüzü açın, fark edin. Bir şeylerin değiştiğini ve belki de tepetaklak dünyanızın güzelleştiğini göreceksiniz. En önemlisi, günün birinde, mutlu olacaksınız. Yalnız veya değil. Mutlu olmayı herkes en az bir kere hak eder. Çünkü hepimiz günahsız doğuyoruz. Saf mutluluk elde edilmesi kolay bir şey değil. Ama bir gün herkes tadıyor. Bu evrende veya başka bir var oluşta. Bir şekilde bunu yaşıyoruz ve yaşayacağız hatta belki de yaşadık.
9 notes · View notes
Text
SUUDİ ARABİSTAN'DA OTURAN BİR YEMEN’LİNİN ANLATTIĞI İLGİNÇ BİR OLAY ;
Kefilim beni aldı, malının zekatını dağıtmak için fakir köylerin bulunduğu güney hattına götürdü.
Dağıtılacak zekat parası zarfların içine konulmuştu. Ve her bir zarfta 5000 riyal vardı. Köyün birinden çıkıp Cidde
- Cezan hattına doğru giderken yolda yaşlı ama dinç ve sağlığı yerinde, 70 - 75 yaşlarında bir adamın yürüdüğünü gördük.
Arkadaşım:
- Bu adam bu vakitte bu çölde ne yapıyor? dedi.
Şoför:
- Kesinlikle Yemenli bir kaçaktır. dedi.
Durduk ve adama selam verdik.
- Neredensin?
- Yemen'den..
- Nereye gidiyorsun?
- Kabe'yi özledim!..
- Ziyaret için iznin var mı?
- Yok vallahi, izin almadım.
- Niçin izin almadın?
- 2000 riyal ödemem gerekiyor; bende ise sadece 200 riyal var. 100 riyal araba parası versem geri 100 riyalim kalıyor.
Arkadaşım:
- Tamam amca. Ne kadardır yürüyorsun? dedi.
- 6 gündür. dedi.
- Yemek yedin mi?
- Hayır, oruçluyum.
Arkadaşım:
- Buraya kadar en az 5 polis kontrol noktası geçtin. oralardan nasıl geçtin? dedi..
- Vallahi ben onların yanından geçerken hiç kimse bana bir şey sormadı.
Ben, çalışmak için mi geldin? diye sordum.
- Hayır. Vallahi Kabe'yi özledim. Umre yapmak için Mekke'ye gidiyorum.
Arkadaşım:
- Sen bu yolda yürürken polis devriyeleri seni iyi yakalamadı!?..
- Yarım saat önce yaklaşık 50 km geride bir devriye beni tuttu ve buraya 1km uzaktaki şubeye götürdü. Bana nereye gittiğimi sordular. Onlara Kabe'ye gitmek istediğime yemin ettim ve beni bıraktılar. Dedim ki kendi kendime 'Subhanellah, Rabbim seni bu yere bir an önce ulaştırmak ve işini kolaylaştırmak için güvenlik görevlilerini gönderdi.'
Arkadaşım kalktı ve ona iki zarf verdi.
- Al; bu zekat parası..
Adam zarfları aldı ve:
- Allah razı olsun. dedi.
Tabi adam içinde ne kadar olduğunu bilmiyordu.
- Suudi parasını tanıyor musun? dedim.
- Evet
- İyi, zarfları aç ve parayı kemerine koy kaybolmasın..
Zarfları açtı ve içinde 10000 riyal olduğunu görünce:
- Bunun hepsi benim mi!? diye sordu.
- Evet senin dedik.
Adam bayılarak arabanın üzerine düştü. Arabadan indik ve adama su serptik. Kendine gelince bağırarak:
- Bunun hepsi benim mi? bunun hepsi benim mi? diyordu.
Oturdu ve çok derinden ağlamaya başladı. Arkadaşım onu biraz ileri götürelim dedi. Bizimle arabaya bindi ve biraz dinlendikten sonra; niye bu kadar ağladığını sordum:
- Benim Yemen'de bir evim var. Evimin yanında da bir parça arazim vardı. orayı Allah rızası için hibe ettim. Ben ve ailem orada taş ve çamurdan bir cami inşa ettik. inşaatı bitti ancak içini donatacak bir kaç basit eşyaların alınması kalmıştı. Düşünüp duruyordum bu caminin tefrişatını nasıl yapacağım diye...
Hepimiz ağladık..
Peygamber (S.A.V.)'in sözü aklıma geldi.
" Kimin derdi ahiret olursa dünya ayağına gelir" Ve yine bir Hadisi şerifte: " Kimin arzusu ahiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğini koyar ve işlerini derli toplu kılar, artık dünya boyun eğerek onun peşinden gelir. Kimin hedefi de dünya olursa, Allah iki gözünün arasına fakirliği koyar, işlerini darmadağınık eder. Neticede dünyadan da eline, kendisine takdir edilmiş olandan fazlası geçmez."
Bu sırada arkadaşıma ona biraz daha vermesi için işaret ettim. Arkadaşım ona iki zarf daha verdi ve miktar 20000 riyal oldu.
Adam arabadan inmeden önce kekeleyerek dua ediyor ve ağlıyordu.
Ve yine sevgili Peygamber (S.A.V)'in sözü aklıma geldi:
" Siz gerçekten hakkıyla Allah'a tevekkül edebilseydiniz. Allah, sabah aç gidip akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı." Paylaş herkes okusun
6 notes · View notes
rm1994n · 1 year
Text
Suç: işlene hayatdın benim içinse suç
Ben: hayat için ruhu alınması gereken senin için suç
4 notes · View notes