Madem ki..!Bir parça bez uğruna milyonlarca insan yerinden edilecek. Madem ki..! Öteki diye milyonlarca çocuk ölecek. Madem birileri sefa çekerken, bazıları ölene kadar güzel bir gün görmeyecek. Bütün bayraklar yansın, Bütün Tanrılar yok sayılsın. Yaşasın kardeşlik, yaşasın barış ve yaşasın eşitlik..💙
merhaba. strorm bringer romanı hakkında bir sorum var romanda varleine bayrakların yerini söyleyen ve onların sahte bir mesaj almasına aracı olan kişi dazai miydi varlein ve dazai arasında geçen konuşma oldukça karışık ve anlaşılması zordu
Yanlış hatırlamıyorsam mesaja aracı olan kişi Dazai değildi. Mafya içindeki bilgileri ancak Bayraklar öldükten sonra Verlaine'e vermisti. N ile dedektifin ölümünde parmağı kesinlikle var, Chuuya'nın işkence göreceğini de biliyordu. Normalde öldürülmesi gereken ilk kişi Mori'ydi. Sırayı değiştirmek için belgelerdeki bilgileri değiştirdi ve Mori'yi son sıraya koydurdu ama Bayraklar hakkında bir şey söylenildiğini hatırlamıyorum.
Yine de Dazai'nin Verlaine'in Bayrakları öldüreceğini bilip bilmemesi okuyucular arasında tartışmalı bir konu.
Özellikle masonların hiç sevmediği merhum Üstad Kadir Mısıroğlu şöyle anlatmıştı o sapkın zihniyeti;
“Yahudi inancını tanımalı.
Bu inancın kendi hayatları ile başkalarının hayatları arasındaki farkı bilmeli.
Özet şu; kendilerini bütün insanlıkla kardeş kabul etmiyorlar. Onlara göre, Hazreti Âdem efendimiz ile Havva annemizin münasebetinden ‘goyim’ler (yahudi olmayanlar) dünyaya geldi.
Onlar (hâşâ) Havva annemiz ile şeytanın münasebetinden Yahudilerin dünyaya geldiğine inanıyor.
İnançlarına göre; ilk Yahudi Habil’i öldüren Kabil’dir. İnsanlık tarihinin ilk cinayetini işleyen, kardeşini öldüren Kabil’le iftihar ederler.
Şeytan’a ise “nur-i ziya” derler.
Mason derneğinin Beyoğlu’nda bulunduğu sokağın adı Nur-i Ziya Sokağı’dır.
Çoğu kimse bunun şeytan olduğunu bilmez.
Hâlbuki bu Yahudilerce şeytan demektir.
Şeytan’ı ataları görürler.
Ataları gördükleri şeytan cin soyundandır.
Ateşten yaratılan şeytanı topraktan yaratılan Âdem’den (aleyhisselam) üstün görürler.
Bütün insanlığın kendilerine hizmet için yaratıldığına inanırlar.
Dünyadaki bütün mallar Yahudi için yaratılmıştır, dolayısıyla onun gasp edilmiş malıdır, nasıl alırsa alsın, çalınmış malını kurtarmış olarak görürler.
Çalma, öldürme onların kendi arasında günahtır, diğer insanlar için hak bilirler.
Ellerindeki bozuk Tevrat (İki nehri ‘Fırat ile Nil arası’ alacaksın, orada yaşayan yedi kavmi yok edeceksin ‘Arz-ı Mevud’. Nefes alan veren hiçbir varlık bırakmayacaksın) diyor. Onların inancı bu emri veriyor.
Bahsettikleri hudut Kayseri’ye kadar dayanıyor.
***
Yahudi görünmez bir dünya devletidir. Gördüğünüz bayraklar milletlerin, ancak güç yahudilerindir.
Cihan hâkimiyeti kurmak için nüfusları yeterli değil. Bunun için Masonluğu kurmuşlar.
Milletlerin zayıf karakterli insanlarını mason yapıp menfaatlendirerek, kendilerine hizmetkâr yaparlar. İhanet edeni öldürürler. Avrupa’da, Amerika’da gazetelere, borsalara, sendikalara, bankalara nasıl hâkimdirler, bilseniz aklınız durur.
Bu anlatılanları okuyan kişi ümitsizliğe düşer.
Oysa Yahudi’nin geleceği nedir? Hadis’te bildiriliyor; o gün gelecek ve her taş, arkasına saklanan Yahudi’yi haber verecek, sadece Gargat Ağacı müstesna.
O yüzden hem inanmazlar, hem de her Yahudi evinin bahçesine bu ağacı diker.
şimdi bu satırları çok uzaklardan yazıyorum. bir gün okuyacağını, okurken satırlarda sesimi duyacağını, bu tınının burnunu yakacağını, gözlerini dolduracağını bilerek yazıyorum.
sen bir poyrazsın. herkese kuzeyden sert serin esen ama bana hep egeden yürek dolusu şefkatle gelen poyrazsın. benim poyrazımsın. benim rüzgarımsın. bazen geceleri, sen bazen dediğime bakma; her geceleri, hep geceleri düşlüyorum seni. bir rüzgar olduğunu, kopup bana geldiğini ötelerden berilerden. kirpiklerimden tırnaklarıma bana bulaştığını. şefkatinle sardığını düşlüyorum. keşke diyorum, bir rüzgar olsan. keşke bir poyraz olsan. herkesi üşüttüğün havayla beni ısıtsan. tam da o an gelsen, tam da şu an gelsen.
o gün değil, o an değil; bugün, bu an, şu an da değil ama geleceksin biliyorum. bana düşecek yolun. dağların yamaçlarından, yüksek alçak binaların arasından, denizlerin hoyrat dalgalarının üstünden süzülüp geleceksin. bir gün egenin bağrından kopup gelen serin kuzey rüzgarım beni bulup saracak, gelip bana sarılacak. kucağında taşıdığı soluk bana nefes olacak. o rüzgar, benim rüzgarım, bana nefes olacak.
sonra yıllar geçecek. ellerimize ve şakaklarımıza yılların izleri değecek. belki çok göz yaşı dökeceğiz yıllar kıvrımlı yollar aşıp geçerken. yarışacağız, yıllar yolları bizim üstümüzden aşmasın da biz yıllara tutunup o yolları el ele geçelim diye yarışacağız. yorulacağız, belki kanayıp sızlayacağız. hayatla, insanlarla, mesafelerle, yollarla ve yıllarla savaşacağız. kaybedeni olmayan ama kazananının hep aşk olduğu bir savaştan, dudaklarımıza beyaz bayraklar misali asılıp kalmış kocaman, dupduru gülümsemelerle çıkacağız.
sen geleceksin sevgilim. gelip beni de alıp kıyılara denizini sevgiyle çarpan egeye götüreceksin.
sonra sevgilim, bir oğlumuz olacak. sana benzeyecek. gözlerini ve sesini senden, ilgilerini ve sevgilerini benden alacak.
sonra sevgilim, bir oğlumuz olacak. adını Poyraz koyacağız.
KURŞUNKALEMLE ÇİZİLMİŞ BİR KAPIYDI BİZİM OLAN TEK ŞEY
(Kimseye söyleme sarıldığımızı,
sarılmak ölmüş bir ressamın en ünlü resmidir,
görürlerse satılığa çıkartırlar.)
yağmur henüz icat edilmemişti
yukarıda gökkuşağı bulutu
aşağıda papatya ölüleri
birbirlerini ağlatıp yıkıyorlardı yeryüzünü
yine de temizlenmiyordu irin akan kanallar
bir ara utanmıştı bundan insan
çiçek isimleri verildi sokaklara
sesi çıkmayan esrarengiz duygular
ve alacakaranlığa yollanan dilsiz yürekler
dönüp cesaretle akın etmişti sokaklara
mutluluğa benzer şeyler yaşanmıştı bir ara
sonra ayağa kalktı içindeki karşı konulmaz kötülük
ikinci kez yenildi insan
uzun sürmedi utancı
gözyaşıyla yönetilen ülkeler kurdu
başta birkaç kişiyken
demir ve baruttan ve
hırs denen o en katı elementten
imparatorluklara dönüştüler
ellerinde geveze kılıçlar
koşturdu tarih boyunca anlamın cellatları
yükseldi yukarıya tanrıyı öper gibi
içinde duygu olmayan bayraklar
düşünceye sıkılan yasal mermiler
o bayraklar için ölenler
sonra ölülerin isimleri verildi sokaklara
mezarlık kokusuyla doldu sokaklar
din kadar tapınıldı yüce kan
çok sonra fark edildi
üstünlüğün kan değil merhamet olduğu
göğü kaplayan şeyin krallık değil geçicilik olduğu
mürekkebi hiç bitmez tarihin
sesi kısılmaz
ne isterse onu yazdı tarih
ne isterse onu yazar tarih
yaşlılık kanatlarını çırpıp kırışmış yüzüne kondu insanın
kafasında mevsim sonu şapkası
tükenmek üzereydi organları
ağlıyordu boşluğa bakarak ayrılacağı için dünyadan
yaşamın gizine biraz daha tutunmak için değil
biraz daha hırs için ağlıyordu
yine de durmadı insan
çiçek hikâyeleri anlatıcılarının katliamcısı oldu
uçtu kötülüğün gümüş kanatlarıyla ovadan ovaya
ihbar etti hep düş kurmaya adanmış birkaç iyiyi
durmadı insan
sayısız bina kurdu şehirlerin içinde
tınnnn! diye
metalik bir ses yükseldi yukarıya tanrıyı öper gibi
öpücük: perdenin arkasındaki sevimli banknot!
sayısız kerhane kurdu insanların içinde
sayısız makam odası
sayısız kan, sayısız çölden oda
sayısız yenilgi
kurşunkalemle çizilmiş bir kapıydı bizim olan tek şey
o kapıdan giriyorum içeri her gün
sen ortalığa saçılmış başıboş harflerle
sarılmayı onaran mektuplar yazıyorsun
saatlerce sarılıyoruz o mektuplara
saatlerce o büyük aldatmacanın dışında kalıyoruz
Çok büyüdüm diyordun. Kavmini, dağını, anneni, babanın öfkesini anladığını sanıyordun, müthiş virajlar almıştın, tüm virajları alırım sanıyordun, affetmiştin, affettiğini sanıyordun, beyaz kağıtları beyaz bayraklar sanıyordun, saçlarını daha güzel uzasınlar diye kestiğini sanıyordun, sandığın kadar iyi biri olmadığını artık biliyordun, birkaç çiçek sularsam birkaç yaprak görürsem, sigarayı azaltırsam diyordun, gelecek kış biraz daha mutlu olursam, her şey düzelecekmiş gibi bakıyordun takvime, kendini sıkmaktan omzunu hiç titretmemiş gibi bakıyordun. Biri geldi sonra senin çatını yıktı. Avcunun içiyle yıktı nefesiyle yıktı ayak sesiyle yıktı olmadık ne varsa yani, bir çatı bir ev birkaç duvar her nasıl yıkılmazsa öyle yıktı. Sen oradan nasıl çıktın?
Gazzeyi ağzına alamaktan korkan akp Irak'ta 2.000.000 milyon insanın ölümüne sebep olan ABD destek veren akp ve ona destek verenler Suriye'de özgür Suriye oedusunu kuranlar sınırda mayınları temizleyip o kadar insanı multeci adı altında ülkemize sokan lar sözde müslüman siniz öylemi bir müslümanın ölümü değil milyonların ölümü ey yandaş oku ve safını seç
Bir kelimenin ucu (bir kelimenin yarısı/yarım bir kelime) ile dahi olsa, bir Müslümanın öldürülmesine yardım edenin alnına ahirette 'Allah'ın rahmetinden ümitsizdir.' diye yazılacak...” (bk. İbn Mace, Diyat, 1)
Bu benim eski bir yazım ama bugün aynı durumu alanen yaşıyoruz
Bayrak inmez ezan dinmez diye slogan atmak sadece oy devşirmek için. Mübarek ezan 1 400 yıldır hiç dinmedi bayrak niye indirsin emperyalistlerin derdi bayrak değil ki Irak'ta on yıl çalıştım her yer bayrak ezan hiç susmamis ama petrol gidiyor adamlar oradaki petrolün derdinde Iraklı aç Iraklı sefil kukla yonetim ler var
bizdede koca koca bayraklar asiliyor her şehrin en yuksegine
ama milyonlarca mülteci dolmuş ülkemize kim kimin kardeşi belli değil bizim adetlerimiz yörelerimiz törelerimiz kayboluyor uyuma TÜRKİYEM 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷