#banu çiçek
Explore tagged Tumblr posts
loudballoonphantom · 27 days ago
Text
Tumblr media
#卍TÜRK #卍İNSANININ #卍FENOTİPİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)
#卍DiğeSoruTürklerinTipiHakkındaTürkler çekik gözlü değil, sarışın, kumral, genelde mavi ve yeşil gözlüdür. (Boylara göre elâ ve kahverengi) Beyazdır, Alpen Brakisefal'dir. Uzun Saçlıdır.
Saçların siyaha dönüşmesi evrim nedeniyledir. Yörüklerde, Muhacir dediğimiz (Konya ve Tokat civarından Balkanlara giden Yörüklerde saçlar sarıdır.
#卍Türkler
“rüzgar gibi atlar üstünde, uzun saçları, mızrak ve yayları At üzerinde dönerek ok atmaları ile”
düşmanlar üzerinde müthiş tesirliydi.
Tarih Boyunca Türk Ordusuna Ait Tasvirler, (#卍Türk Kültürü, sayı 22, s. 81) #卍Türk kumandanlarının uzun saçlı olduğu görülüyor.
Doğu Türkistan, Turfan, Hoço, Bezeklik minyatür ve heykellerindeki kadın saçları ise, örgüden ziyade omuzlar üzerine bırakılmıştır.
Göz şekline gelince; Türk tipinin gözü ne çok çekik, ne de pek iri olan, orta bir biçimdedir. Nisbeten küçük ve dar olan göz yarığı vardır.
Realist Türk fresk ve resimleri, heykeller (mesela Kültiğin heykeli) bu tasvirin doğruluğunu ortaya koymaktadırlar.
Bu göz şekli, Dede Korkut hikayelerinde (M. Ergin, Dede Korkut Kitabı, s. 17) “kıyma göz” olarak geçer.
Dede Korkut Kitabı - Prof.Dr. Muharrem Ergin
"Burunla dudak arasındaki çizik derindir. Çene ufak ve kuvvetli, kulak küçük ve yapışıktır." Minyatürlerde sakal unsuruna pek rastlanmıyor.
Dede Korkut’un kahramanlarından Kara Göne ise “bıyığını ensesinde yedi yerde” düğümlemektedir. Eski heykellerde sakal ve bıyığa rastlanmıyor.
Destanlar ne kadar muhayyile mahsulü olurlarsa olsunlar, onlarda dile gelen, eski Türk tipidir. Dede Korkut bu tipler resmi geçidi gibidir.
24 Oğuz Boyu ve Tamgaları Hakkında Detaylı Bilgi
Oğuz Kağan destanında, Oğuz’un vücud yapısı hakkında:
“Ayakları öküz ayağı, beli kurt beli, omuzları samur omuzu, göğsü ayı göğsü gibi idi”
Hayvan benzetmelerinin yer aldığı bu tasvirde bize eski Oğuz tipinin vücud yapısı hakkında sağlam bir fikir verilmiştir. Bu tariften eski Türk tipinin geniş göğüslü (D. Korkut’ta “gin göğüs” tabiri), çevik bacaklı, ince belli olduğunu anlıyoruz.
Yine Dede Korkut’ta Oğuz kadınlarından bahsedilirken “kaza benzer kadın, kız” tabiri geçiyor. Bu gün yadırgadığımız bu benzetmenin beyaz tenli, uzun boyunlu, iki tarafa salınarak yürüyen bir kadını pek güzel bir şekilde canlandırdığı görülmektedir.
Bamsı Beyrek hikayesinde (s. 40), kızkardeşi Beyrek’i
“apul apul yörüyüşünden, aslan gibi turuşından, kanrıluban bakışından” tanır.
Bu bakışla ilgili Gözler kısılınca aldığı şekil Oğuz Türkleri genel olarak geniş gözlü geniş alınlı elmacık kemikleri çıkıktır.
Bu fevkalade tasvir sayesinde eski Türk “alp” ının davranışlarını çok müşahhas bir şekilde tahayyül etmemek mümkün değildir.
Netice olarak, antropolji, tarih ve sanat eserlerinin ışığı altında, eski Türk tipinin; uzuna kaçan orta boylu, beyaz tenli, hafif çekik boylara göre mavi, ela veya kahverengi gözlü, mutedil burunlu, uzun saçlı ve sağlam vücutlu olduğunu söylemek mümkündür.
Fakat bir türlü harekete geçemez. Çünkü eline kargısını, ok ve yayını vermeyi unutmuştuk.
Birdenbire ikinci bir atlı gelip yanında durur; bu eski Türk kadınının sembolüdür.
Korkut’ta Selcen Hatun ve Banu Çiçek tipleri ile temsil edilen bu genç kadın, erkeğe silahlarını uzatır.
“Güz elmasına benzeyen al yanakları, savaşa gidişin heyecanı ile bir kat daha kızarmıştır.”
Atıyla birlikte sabırsızlanan yiğitin gözlerinde kıvılcımlar yanıp sönmektedir. Bir işaretle ok gibi ileri fırlarlar.
Kaşgarlı Mahmud'un misal olarak Divan”ına dercettiği eski şiir parçaları içinde İslamiyet’ten ve belki de Milattan evvelki Türk tipinin hususiyetine ait şöyle bir beyit vardır (C, I, s. 346)
"Ardı seni kız bodhu anın tal,"
"Yaylır anın artucu burnu takı kıval”
Yani:
“O fidan boylu kız seni harap etti: onun ardıç gibi boyu narinliğinden eğilir, burnunun biçimi de düz ve çekmedir”
Gene Çin vesikalarına göre Türk Tipi ;
Göz rengi – Yeşil,Mavi
Yüz rengi – Beyaz;
Saç rengi – Sarı,kumral
Kaş rengi – Kumral,
Boy – Uzun
M.Ö ve ilk yıllarında Asya’da (Vusun) (Ting-Ling) ve (kian-kuen)isimleri verilen tamimiyle sarışın ve kumral bir takım boy ve budunlar vardı.
Çin kaynaklarına göre bunların menşeleri Çin’in kuzeyindeydi bu Beyaz tenli Sarışın ve kumral budunların konuştukları dil de Türkçe idi:
Türklerin Beyaz olarak nitelendirdiğimiz (Beyaz ve Buğday tenli tipi) Moğol ve Çinlilerin Sarı ırk özellikleri ile ayrılıklarını gösterir.
(Türkler ve Kökeni -Kazım Mirşan Araştırmaları 12 Bölüm)
1937-39'da yabancı uzmanların eşliğinde onbinlerce denek üzerinde antropolojik araştırma yapıldı %95 Alpen Brakisefal Türk çıktı.
Türkiyede 1937-39 yıllarında binlerce denek üzerinde yapılan incelemede çıkan sonuç Halkın %95'inin Alpen Brakisefal Beyaz olduğu %5 kısmında aykırı özellik yerine çok az farklılık arz ettiği otaya çıkmıştır. Bu tespitlerin yapılması Avrupayı susturmak içindir.
1937-1939 yılları arasında yapılan araştırma sonuçları Belleten'de yayınlanmıştır. Batılı uzmanların yaptığı bu araştırma ile ilgili kaynak
Dr. Afet Uzmay İnan -Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri Büyük Anket ve Umumi Neticeleri- Belleten 1940 Cilt:IV Sayı: 13 Sayfa:51
Prof. Dr. İsmail Hami Danişmend, Antropoloji ve Lengoistik Vesikalarına Göre, Türkler C1, 1935, S. 282
Ayla Doğan, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Mart 1965, Eski Türk Tipi Hakkında, Cilt: III Sayı: 29 Sayfa: 301
Büyük bir milletten bahsediyoruz bu kadar büyük bir coğrafyada hakimiyet tesis etmiş olmamıza rağmen tipimizi muhafaza etmişiz.
İklim ve bir çok tesir esmerleşmeye yol açmaktadır Türkler buna rağmen aşırı koyulaşmamıştır.
Mesela Ruslar çok az miktarda değişik unsurların bulunduğu Türklerin üzerine bina edilmiş bir millettir Tipleri soğuk mevsim nedeniyledir.
1870'lerden itibaren Türklerin Mongoloid veya çinli karışımı sarı ırka mensup olduğu bu coğrafyadan çıkarılmaları gerektiği iddiası vardı.
İddialar
Değerli Arkadaşlarım bu arada Avrupalıların Türk tarihini yok saymak için uydurduğu İndo germen Hint Avrupalı konusunu cevaplıyoruz.
Avrupalıların Türk tarihinin milattan önceki yıllarınıyok saymak için kullandıkları araç, Hint Avrupa İndo Germen Aryani Ari nazariyesidir.
Avrupalı tarihçiler M.Ö. 2000'lerle, 1700'lerde Türkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavmin varlığının iddiasındadır.
Batılı tarihçiler 19YY sonları ve 20yüzyıl başlarında ortaya attıkları iddiaya göre bu kavimlar 1000 yılın sonlarına doğru geriye dönmüşler.
Erken dönem tarihimizde Türk'e ait ne varsa bunların Hint Avrupalı kavimlere ait olduğunu ispat için yıllardır uğraş vermektedirler.
Ari'lerin mevcudiyetinden bahsedilmediği devirlerde Türkistan ve Asya'nın muhtelif yerleri Türk kültür ve medeniyetinin izleriyle doludur.
Türkistan'dan tarihin muhtelif dönemlerinde Hindistan, Ön Asya ve Anadolu'ya doğru bir göç olduğu tarihin bilinen gerçekleridir.
Avrupa'dan Yüksek kültür ve medeniyete sahip Ari (!) bir ırk gelmiş de Asya'yı medenileştirmiş gibi faraziyelerin bilimsel bir tarafı yoktur.
Bu medeniyet hangi medeniyettir?
Hangi eserlere ve izlere sahiptir?
Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Tarihte hiçbir medeni vasfı bulunmayan bir millet nasıl bir anda ortaya çıkıyor da Asya'ya medeniyet getiriyor?
İndoAvrupa diye özel bir dil olduğunu ilmi bir izaha bağlamakta mümkün görülmemektedir.
Bir takım batılı dillerin temeli olduğu iddia edilen kelimelerin ise Türkçe ile ilgili olduğu bilinen hususların başında gelmektedir.
Batılı kaynaklarla kitap yazılan ülkemizde bizim tarihçilerimiz Türk tarihi ve Medeniyetini Hint Avrupalı diyerek reddi miras etmektedir.
Değerli Arkadaşlarım Avrupalı tarihçiler M.Ö.2000'lerle 1700'lerdeTürkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavimden bahsediyor.
Bu kavim Türkler'in bulunduğu coğrafyaya yayılıyor ve bize ait çoğu kavmin ön atası oluveriyor. Ben bunu çok inceledim.
İndo Germen Hint Avrupalı iddiası bir sömürge iddiasıdır. bu iddia Türk tarihinin ilk defa 16 cilt halinde yazıldığı 1750 yılında yoktur.
Josep Digunes isimli Sinegog Çinde bir ömür geçiriyor ve Çin Tarihini inceliyor sonunda bakıyor ki Çin tarihi diye bir şey yok TÜRK TARİHİ var.
Fransaya dönüyor ve Çin kaynaklarından oldukça ciddi resmi Saray günlüklerine ve resmi gezgin kayıtlarına dayalı Türk tarihi yazıyor.
Bu tarih tüm dünya da bir olay oluyor ve Türklerin gerçekten böyle bir tarihleri olmuş mu? Olmamış mı? düşüncesiyle Asya'ya akın başlıyor.
Çin Hükümetleri tarafından her yıl gönderilen gezginlerin işaret ettikleri yerler kazılıyor ve muazzam bir Türk tarihi ortaya çıkıyor.
1904 yılında Türkistan'ın Aşkabat mıntıkasında Yapılan kazılarda M.Ö.9000 yılına ait önemli şehir buluntuları ortaya çıkıyor.
Anau harabeleri denilen bu yerde üst katmanlarda M.Ö.6000, M.Ö.400 ve M.Ö.3000 yılına ait şehirler bulunmaktadır.
Türklerin bu muhteşem tarihi 1850'lerde Şark meselesi kapsamında ele alınıyor ve Hint Avrupa nazariyesi üretiliyor ancak kimse itibar etmiyor.
Hint Avrupa nazariyesine itibar edilmiyor çünkü 19. YY 'da bilim Kültür San'at gibi konular daha politize edilmemiş bulunmaktadır.
Hint Avrupa nazariyesine Osmanlıyı bir hamlede yok etmek için karar verildiği yıllarda 1910'larda bir anda itibar edilmeye başlanıyor.
Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra Türkiye'de yazılan tarihler hint Avrupa nazariyesi göz önüne alınarak yazılıyor.
Halbuki 1. ve 2. Türk tarih Kongelerinde Yabancı tarihçiler Türk tarihinin derinliklerine iniyor ve Hint Avrupa dikkate alınmıyor.
Atatürk döneminde onun saykanlığında Türk tarih tezi hazırlanıyor ve 80 civarında kıymetli bilim adamı Türk tarihini göz önüne seriyor.
Çok bilmiş ve sömürge ideolojisinin savunuculuğunu yapan sentezci tarihçiler Hint Avrupa iddiasıyla Türk tarihine zarar veriyorlar.
Asyaya gelen medeniyet hangi medeniyettir? Hangi izlere sahiptir. Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Avrupa buzul çağından yeni çıktığında insanlar mağaralardan çıkıp mağara benzeri evler yapmaya başladığında Türkler Modern şehirlerde yaşıyordu.
Mağara insanları Asya'ya bir yolunu bulup gelse bile köle olmanın dışında hangi işe yarayacaklar.
Bir toplumun kavimler göçü yapabilmesi için göç ettiği yerlere nazaran çok daha yüksek bir medeniyet kormuş olması gerekir.
Türkler Modern hukuk yüksek kültür ve medeniyete sahip dev ordular ile fetihler yaparken Mağara adamları ellerinde sopalarla mı fetih yapacak.
Türkler her türlü kültür ve zanaat ürünlerini kervansaraylar ve İpek yollarıyla sevk ederken İlkel Avrupa kavimleri hangi medeniyeti getirmiş?
Sümer ve Elam Medeniyetini kuranların, Gutilerin Kassitlerin ve Hindistan’daki muhtelif medeniyetleri kuranların Türkler olduğu zaten bellidir.
Anau, Andnonov, Afresanov, Karasuk ve birçok öne mli medeniyetin kurucularının Türkler olduğu zaten bellidir Bu Hint Avrupalılar nerededir?
Kaynaklar
Prof. Ş. Günaltay, Türk Tarih tezi hakkındaki intikatların mahiyeti ve tezin kat'i zaferi, Belleten, Temmuz 1938, cilt: 2, sayı: 7/8,
Kamuran Gürün, Türk ve Türk Devletleri Tarihi, S. 87 Doğan Aksan, En Eski Türkçe'nin İzlerinde, s. 16.;
Prof Dr Vicihe Hatipoğlu bkz. 1937 yılı Tarih Kongresi Zabıtları, TTK yayını, s. 105.-106;
Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu, Türkoloji Dergisi, Türk Tarihinin Başlangıcı, Cilt: VIII, Sayfa: 29- 33;
Ahmet Cevat, En Eski Türk Yazısı, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Kasım-Aralık 1985, Sayı: 9-10, Sayfa: 6
Hüseyin Namık Orkun "Türk Tarihi" Cilt I s. 19; Prof. Dr. Abdulhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, S. 50.;
Prof. Dr. Flövset Zakir Oğlu Abdullayev, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Temmuz 1993, TürkDilinin Yaşı, Cilt: XXXI, Sayı: 363, s. 423.
Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan Türkili Türkistan Tarihi, s.92; Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihi'ne Giriş, s32-33
Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, Kadim Çin ve Hind, İstanbul 1937, s. 179-182; Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihi,
İsmet Parmaksızoğlu Yaşar Çağlayan Genel Tarih I Eski Çağlar Ve Türk Tarihinin İlk Dönemleri Sayfa: 303,
Cevat Hey'et, Türklerin Tarih ve Kültürüne Bir Bakış, S. 2; Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan Türk Tarihinde Medhal, S. 10-11-24;
Prof. Abdülkadir İnan, Hayat Tarih Mecmuası, Mart 1967, Orta Asya'da Türk Kültürü, Sayı: 2, Sayfa: 16
Prof.Dr. Wilhelm Koppers Giriş Tarihi Etnoloji, İndo-Germanistik İlmi ve Türkoloji Belleten I inci Teşrin 1941 Cilt: V Sayı 20 Sayfa:441
Ahmet Cevat Emre, III Türk Tarih Kongresi, 1943, Dil Davamızın Morfolojik ispatı Üzerine:, Sayfa: 178;
Prof.Dr. Hamid Zübeyr Koşay, Belleten cilt 36 sayfa 71; Prof.Dr. Hamid Zübeyr Koşay, Elam-Türk dil akrabalığı;
H.Z. Koşay bilahare Yurt içi ve dışında sunduğu tebliğlerle Elam Medeniyetinin Türklere ait olduğunu delilleri ile otaya koymuştur.
Ord Prof. Şemseddin Günaltay, Yakın Şark, Elâm ve Mezopotamya, s. 150-168
Prof. Dr. Arif Müfid Mansel, Eski Doğu ve Ege Tarihinin Ana Hatları, s. 132.
Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu, Türkoloji Dergisi, Türk Tarihinin Başlangıcı, Cilt: VIII, Sayfa: 29-31
Sargon Erdem X.Türk TK. M. Ö. II. Binyıla ait Çiviyazılı Belgelerin ışığında Gutium/Ye'cuc-Me'cuc/Moğollar Turukkum/ Türkler; Sayfa: 898
Dr. Emel Esin Türk Kültür El Kitabı Cilt: II Kısım: Ia 1972 Türk San'atı "Doğu Türkistan ve Kansu'da" Sanat Merkezleri Sayfa: 371
Madeleıne Hallade Türk K. El Kit.Cilt:II Kısım:Ia 1972,Batı Türklerinden Önce Amu - Derya ile Sind Nehirleri Arasında San'at Gelişmesi s:135
Ord. Prof. Hikmet Bayur III. Türk Tarih Kongresi 1948 Kongreye Sunulan Tebliğler Orta Çağ'da Türkler ve Hindistan
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, İslamiyet'ten Önce Türk Kültür Tarihi, Orta Asya Kaynak ve Buluntularına Göre, S. 16-120
Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, Kadim Çin ve Hind, İstanbul 1937, Hun Sanatı Prof.Dr Nejat Diyarbekirli s 4
Prof.Dr. M. Taner Tarhan, VIII. Türk Tarih Kongresi 1976, Eskiçağ'da "Kimmerler Problemi"
Erdem Yücel, İslam Öncesi Türk Sanatı, s. 17;İ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, Sayı: 24, Mart 197
Prof.Dr. Taner Tarhan, Bozkır Medeniyetlerinin Kısa Kronolojisi, Cevat Hey'et, Türklerin Tarih ve Kültürüne Bir Bakış,
Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Türk Tarihinin Sosyolojisi, ; Abdülkadir İnan T.K.A.E. Tuva Türkleri Ağustos 1976 Sayı 166 Cilt XIV
Prof. G. Jacopı, II. Türk Tarih Kongresi 1937, Etrüsk Meselesi ve Bunun Şarktaki Vaziyeti S. 1053;
Dr. Phil. Hâmit Zübeyir Koşay Etnoğrafya Folklor Dil Tarih. vd. Konularda Makaleler ve İncelemeler
Prof. Abdülkadir İnan, II. Türk Tarih Kongresi 1937, Altayda Pazırık Hafriyatında Çıkarılan Atların Defin Merasimi Bakımından İzahı
GÖKTÜRK GRUBUTÜRK İNSANININ FENOTİPİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)
Diğer soru Türklerin tipi hakkında Türkler çekik gözlü değil, sarışın, kumral, genelde mavi ve yeşil gözlüdür. (Boylara göre elâ ve kahverengi) Beyazdır, Alpen Brakisefal'dir. Uzun Saçlıdır.
Saçların siyaha dönüşmesi evrim nedeniyledir. Yörüklerde, Muhacir dediğimiz (Konya ve Tokat civarından Balkanlara giden Yörüklerde saçlar sarıdır.
Türkler
“rüzgar gibi atlar üstünde, uzun saçları, mızrak ve yayları At üzerinde dönerek ok atmaları ile”
düşmanlar üzerinde müthiş tesirliydi.
Tarih Boyunca Türk Ordusuna Ait Tasvirler, (Türk Kültürü, sayı 22, s. 81) Türk kumandanlarının uzun saçlı olduğu görülüyor.
Doğu Türkistan, Turfan, Hoço, Bezeklik minyatür ve heykellerindeki kadın saçları ise, örgüden ziyade omuzlar üzerine bırakılmıştır.
Göz şekline gelince; Türk tipinin gözü ne çok çekik, ne de pek iri olan, orta bir biçimdedir. Nisbeten küçük ve dar olan göz yarığı vardır.
Realist Türk fresk ve resimleri, heykeller (mesela Kültiğin heykeli) bu tasvirin doğruluğunu ortaya koymaktadırlar.
Bu göz şekli, Dede Korkut hikayelerinde (M. Ergin, Dede Korkut Kitabı, s. 17) “kıyma göz” olarak geçer.
Dede Korkut Kitabı - Prof.Dr. Muharrem Ergin
"Burunla dudak arasındaki çizik derindir. Çene ufak ve kuvvetli, kulak küçük ve yapışıktır." Minyatürlerde sakal unsuruna pek rastlanmıyor.
Dede Korkut’un kahramanlarından Kara Göne ise “bıyığını ensesinde yedi yerde” düğümlemektedir. Eski heykellerde sakal ve bıyığa rastlanmıyor.
Destanlar ne kadar muhayyile mahsulü olurlarsa olsunlar, onlarda dile gelen, eski Türk tipidir. Dede Korkut bu tipler resmi geçidi gibidir.
24 Oğuz Boyu ve Tamgaları Hakkında Detaylı Bilgi
Oğuz Kağan destanında, Oğuz’un vücud yapısı hakkında:
“Ayakları öküz ayağı, beli kurt beli, omuzları samur omuzu, göğsü ayı göğsü gibi idi”
Hayvan benzetmelerinin yer aldığı bu tasvirde bize eski Oğuz tipinin vücud yapısı hakkında sağlam bir fikir verilmiştir. Bu tariften eski Türk tipinin geniş göğüslü (D. Korkut’ta “gin göğüs” tabiri), çevik bacaklı, ince belli olduğunu anlıyoruz.
Yine Dede Korkut’ta Oğuz kadınlarından bahsedilirken “kaza benzer kadın, kız” tabiri geçiyor. Bu gün yadırgadığımız bu benzetmenin beyaz tenli, uzun boyunlu, iki tarafa salınarak yürüyen bir kadını pek güzel bir şekilde canlandırdığı görülmektedir.
Bamsı Beyrek hikayesinde (s. 40), kızkardeşi Beyrek’i
“apul apul yörüyüşünden, aslan gibi turuşından, kanrıluban bakışından” tanır.
Bu bakışla ilgili Gözler kısılınca aldığı şekil Oğuz Türkleri genel olarak geniş gözlü geniş alınlı elmacık kemikleri çıkıktır.
Bu fevkalade tasvir sayesinde eski Türk “alp” ının davranışlarını çok müşahhas bir şekilde tahayyül etmemek mümkün değildir.
Netice olarak, antropolji, tarih ve sanat eserlerinin ışığı altında, eski Türk tipinin; uzuna kaçan orta boylu, beyaz tenli, hafif çekik boylara göre mavi, ela veya kahverengi gözlü, mutedil burunlu, uzun saçlı ve sağlam vücutlu olduğunu söylemek mümkündür.
Fakat bir türlü harekete geçemez. Çünkü eline kargısını, ok ve yayını vermeyi unutmuştuk.
Birdenbire ikinci bir atlı gelip yanında durur; bu eski Türk kadınının sembolüdür.
Korkut’ta Selcen Hatun ve Banu Çiçek tipleri ile temsil edilen bu genç kadın, erkeğe silahlarını uzatır.
“Güz elmasına benzeyen al yanakları, savaşa gidişin heyecanı ile bir kat daha kızarmıştır.”
Atıyla birlikte sabırsızlanan yiğitin gözlerinde kıvılcımlar yanıp sönmektedir. Bir işaretle ok gibi ileri fırlarlar.
Kaşgarlı Mahmud'un misal olarak Divan”ına dercettiği eski şiir parçaları içinde İslamiyet’ten ve belki de Milattan evvelki Türk tipinin hususiyetine ait şöyle bir beyit vardır (C, I, s. 346)
"Ardı seni kız bodhu anın tal,"
"Yaylır anın artucu burnu takı kıval”
Yani:
“O fidan boylu kız seni harap etti: onun ardıç gibi boyu narinliğinden eğilir, burnunun biçimi de düz ve çekmedir”
Gene Çin vesikalarına göre Türk Tipi ;
Göz rengi – Yeşil,Mavi
Yüz rengi – Beyaz;
Saç rengi – Sarı,kumral
Kaş rengi – Kumral,
Boy – Uzun
M.Ö ve ilk yıllarında Asya’da (Vusun) (Ting-Ling) ve (kian-kuen)isimleri verilen tamimiyle sarışın ve kumral bir takım boy ve budunlar vardı.
Çin kaynaklarına göre bunların menşeleri Çin’in kuzeyindeydi bu Beyaz tenli Sarışın ve kumral budunların konuştukları dil de Türkçe idi:
Türklerin Beyaz olarak nitelendirdiğimiz (Beyaz ve Buğday tenli tipi) Moğol ve Çinlilerin Sarı ırk özellikleri ile ayrılıklarını gösterir.
(Türkler ve Kökeni -Kazım Mirşan Araştırmaları 12 Bölüm)
1937-39'da yabancı uzmanların eşliğinde onbinlerce denek üzerinde antropolojik araştırma yapıldı %95 Alpen Brakisefal Türk çıktı.
Türkiyede 1937-39 yıllarında binlerce denek üzerinde yapılan incelemede çıkan sonuç Halkın %95'inin Alpen Brakisefal Beyaz olduğu %5 kısmında aykırı özellik yerine çok az farklılık arz ettiği otaya çıkmıştır. Bu tespitlerin yapılması Avrupayı susturmak içindir.
1937-1939 yılları arasında yapılan araştırma sonuçları Belleten'de yayınlanmıştır. Batılı uzmanların yaptığı bu araştırma ile ilgili kaynak
Dr. Afet Uzmay İnan -Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri Büyük Anket ve Umumi Neticeleri- Belleten 1940 Cilt:IV Sayı: 13 Sayfa:51
Prof. Dr. İsmail Hami Danişmend, Antropoloji ve Lengoistik Vesikalarına Göre, Türkler C1, 1935, S. 282
Ayla Doğan, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Mart 1965, Eski Türk Tipi Hakkında, Cilt: III Sayı: 29 Sayfa: 301
Büyük bir milletten bahsediyoruz bu kadar büyük bir coğrafyada hakimiyet tesis etmiş olmamıza rağmen tipimizi muhafaza etmişiz.
İklim ve bir çok tesir esmerleşmeye yol açmaktadır Türkler buna rağmen aşırı koyulaşmamıştır.
Mesela Ruslar çok az miktarda değişik unsurların bulunduğu Türklerin üzerine bina edilmiş bir millettir Tipleri soğuk mevsim nedeniyledir.
1870'lerden itibaren Türklerin Mongoloid veya çinli karışımı sarı ırka mensup olduğu bu coğrafyadan çıkarılmaları gerektiği iddiası vardı.
İddialar
Değerli Arkadaşlarım bu arada Avrupalıların Türk tarihini yok saymak için uydurduğu İndo germen Hint Avrupalı konusunu cevaplıyoruz.
Avrupalıların Türk tarihinin milattan önceki yıllarınıyok saymak için kullandıkları araç, Hint Avrupa İndo Germen Aryani Ari nazariyesidir.
Avrupalı tarihçiler M.Ö. 2000'lerle, 1700'lerde Türkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavmin varlığının iddiasındadır.
Batılı tarihçiler 19YY sonları ve 20yüzyıl başlarında ortaya attıkları iddiaya göre bu kavimlar 1000 yılın sonlarına doğru geriye dönmüşler.
Erken dönem tarihimizde Türk'e ait ne varsa bunların Hint Avrupalı kavimlere ait olduğunu ispat için yıllardır uğraş vermektedirler.
Ari'lerin mevcudiyetinden bahsedilmediği devirlerde Türkistan ve Asya'nın muhtelif yerleri Türk kültür ve medeniyetinin izleriyle doludur.
Türkistan'dan tarihin muhtelif dönemlerinde Hindistan, Ön Asya ve Anadolu'ya doğru bir göç olduğu tarihin bilinen gerçekleridir.
Avrupa'dan Yüksek kültür ve medeniyete sahip Ari (!) bir ırk gelmiş de Asya'yı medenileştirmiş gibi faraziyelerin bilimsel bir tarafı yoktur.
Bu medeniyet hangi medeniyettir?
Hangi eserlere ve izlere sahiptir?
Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Tarihte hiçbir medeni vasfı bulunmayan bir millet nasıl bir anda ortaya çıkıyor da Asya'ya medeniyet getiriyor?
İndoAvrupa diye özel bir dil olduğunu ilmi bir izaha bağlamakta mümkün görülmemektedir.
Bir takım batılı dillerin temeli olduğu iddia edilen kelimelerin ise Türkçe ile ilgili olduğu bilinen hususların başında gelmektedir.
Batılı kaynaklarla kitap yazılan ülkemizde bizim tarihçilerimiz Türk tarihi ve Medeniyetini Hint Avrupalı diyerek reddi miras etmektedir.
Değerli Arkadaşlarım Avrupalı tarihçiler M.Ö.2000'lerle 1700'lerdeTürkistan ve Asya'nın Muhtelif yörelerine göç eden bir kavimden bahsediyor.
Bu kavim Türkler'in bulunduğu coğrafyaya yayılıyor ve bize ait çoğu kavmin ön atası oluveriyor. Ben bunu çok inceledim.
İndo Germen Hint Avrupalı iddiası bir sömürge iddiasıdır. bu iddia Türk tarihinin ilk defa 16 cilt halinde yazıldığı 1750 yılında yoktur.
Josep Digunes isimli Sinegog Çinde bir ömür geçiriyor ve Çin Tarihini inceliyor sonunda bakıyor ki Çin tarihi diye bir şey yok TÜRK TARİHİ var.
Fransaya dönüyor ve Çin kaynaklarından oldukça ciddi resmi Saray günlüklerine ve resmi gezgin kayıtlarına dayalı Türk tarihi yazıyor.
Bu tarih tüm dünya da bir olay oluyor ve Türklerin gerçekten böyle bir tarihleri olmuş mu? Olmamış mı? düşüncesiyle Asya'ya akın başlıyor.
Çin Hükümetleri tarafından her yıl gönderilen gezginlerin işaret ettikleri yerler kazılıyor ve muazzam bir Türk tarihi ortaya çıkıyor.
1904 yılında Türkistan'ın Aşkabat mıntıkasında Yapılan kazılarda M.Ö.9000 yılına ait önemli şehir buluntuları ortaya çıkıyor.
Anau harabeleri denilen bu yerde üst katmanlarda M.Ö.6000, M.Ö.400 ve M.Ö.3000 yılına ait şehirler bulunmaktadır.
Türklerin bu muhteşem tarihi 1850'lerde Şark meselesi kapsamında ele alınıyor ve Hint Avrupa nazariyesi üretiliyor ancak kimse itibar etmiyor.
Hint Avrupa nazariyesine itibar edilmiyor çünkü 19. YY 'da bilim Kültür San'at gibi konular daha politize edilmemiş bulunmaktadır.
Hint Avrupa nazariyesine Osmanlıyı bir hamlede yok etmek için karar verildiği yıllarda 1910'larda bir anda itibar edilmeye başlanıyor.
Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra Türkiye'de yazılan tarihler hint Avrupa nazariyesi göz önüne alınarak yazılıyor.
Halbuki 1. ve 2. Türk tarih Kongelerinde Yabancı tarihçiler Türk tarihinin derinliklerine iniyor ve Hint Avrupa dikkate alınmıyor.
Atatürk döneminde onun saykanlığında Türk tarih tezi hazırlanıyor ve 80 civarında kıymetli bilim adamı Türk tarihini göz önüne seriyor.
Çok bilmiş ve sömürge ideolojisinin savunuculuğunu yapan sentezci tarihçiler Hint Avrupa iddiasıyla Türk tarihine zarar veriyorlar.
Asyaya gelen medeniyet hangi medeniyettir? Hangi izlere sahiptir. Avrupa'da nasıl gelişmiş ve hangi izleri bırakarak Asya'ya gelmiştir?
Avrupa tarihinin karanlık çağları Türk tarihinin ve Türk izleri taşıyan Ön Asya tarihinin altın çağlarıdır.
Avrupa buzul çağından yeni çıktığında insanlar mağaralardan çıkıp mağara benzeri evler yapmaya başladığında Türkler Modern şehirlerde yaşıyordu.
Mağara insanları Asya'ya bir yolunu bulup gelse bile köle olmanın dışında hangi işe yarayacaklar.
Bir toplumun kavimler göçü yapabilmesi için göç ettiği yerlere nazaran çok daha yüksek bir medeniyet kormuş olması gerekir.
Türkler Modern hukuk yüksek kültür ve medeniyete sahip dev ordular ile fetihler yaparken Mağara adamları ellerinde sopalarla mı fetih yapacak.
Türkler her türlü kültür ve zanaat ürünlerini kervansaraylar ve İpek yollarıyla sevk ederken İlkel Avrupa kavimleri hangi medeniyeti getirmiş?
Sümer ve Elam Medeniyetini kuranların, Gutilerin Kassitlerin ve Hindistan’daki muhtelif medeniyetleri kuranların Türkler olduğu zaten bellidir.
Anau, Andnonov, Afresanov, Karasuk ve birçok öne mli medeniyetin kurucularının Türkler olduğu zaten bellidir Bu Hint Avrupalılar nerededir?
Kaynaklar
Prof. Ş. Günaltay, Türk Tarih tezi hakkındaki intikatların mahiyeti ve tezin kat'i zaferi, Belleten, Temmuz 1938, cilt: 2, sayı: 7/8,
Kamuran Gürün, Türk ve Türk Devletleri Tarihi, S. 87 Doğan Aksan, En Eski Türkçe'nin İzlerinde, s. 16.;
0 notes
patlicangil · 9 months ago
Text
Gökçe Saatçi kimdir? Diriliş Ertuğrul dizisinde hayat verdiği Banu Çiçek karakteri ile tanınan Gökçe Saatçi, başarılı oyunculuğu ile merak konusu oldu. Gökçe Saatçi, güzelliğinin yanı sıra oyunculuk yetenekleri ile de ekran başındakileri kendisine hayran bıraktırdı.  Başarılı oyunculuğu ile oldukça sevilen Gökçe Saatçi, sosyal medyada da trend haline geldi. Başarılı oyuncunun hayranları güzel hakkında sıkı bir araştı... https://www.begonya.com/gokce-saatci-kimdir/?feed_id=186328&_unique_id=65ddaa65e288b
0 notes
mansetmalatya · 2 years ago
Text
Üsküdar’ı Kitap Coşkusu, Kitap Kokusu Sardı
Tumblr media
Hayata geçirdiği etkinliklerle Üsküdar’ı İstanbul’un kültür sanat merkezi haline getiren Üsküdar Belediyesi tarafından her sene geleneksel olarak düzenlenen Kitap Fuarı’nın 8.’si başladı.  Türk tarihçi, yazar, akademisyen Prof. Dr. İlber Ortaylı tarafından açılışı yapılan fuar, 9 gün süresince kültür- sanat, tarih, bilim ve kitap dünyasının en çok takip edilen isimlerini İstanbullularla buluşturuyor. 120 yayınevi ile 500 yazarın katılımıyla 840 sempozyum ve etkinliğin düzenleneceği fuarın en güzel fotoğrafını çekene de sürpriz hediyeler verilecek. Türk tarihçi, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın onur yazarı olduğu 8. Kitap Fuarı, 29- Nisan- 7 Mayıs tarihleri arasında 120 yayınevi, tarih, kültür sanat, bilim dünyasının öne çıkan isimleri ile Türkiye’nin en sevilen 500 yazarını İstanbullularla buluşturuyor. Türkiye'nin önde gelen yayınevlerinden yüzlerce eserini okurların beğenisine sunan fuarda başta Cemil Meriç, Cengiz Aytmatov olmak üzere Mim Kemal Öke’den Beşir Ayvazoğlu’na, İskender Pala’dan Nabi Avcı’ya onlarca yazar ve ünlü isimlerin katıldığı 840 sempozyum ve söyleşi etkinlikleri düzenleniyor. Üsküdar 8. Kitap Fuarının açılışına eski bakanlardan Nabi Avcı, Cevdet Yılmaz, MEB Bakan Yardımcısı Osman Sezgin, yazarlar İskender Pala, Beşir Ayvazoğlu, Prof. Dr. Uğur Derman, Çiçek Derman’ın yanı sıra çok sayıda Üsküdarlı katıldı.
Tumblr media
İlber Ortaylı: ‘’Üsküdar’da yaşamak bir imtiyazdır’’ Açılışta Üsküdar’ı anlatan İlber Ortaylı Üsküdar’da yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu söyledi: ‘’Üsküdar, Yahya Kemal'in de söylediği gibi ilk Osmanlı Türk toprağıdır. İstanbul'un beşiğidir. Bu vasfını da korumuştur. Bu vasfı daima muhafaza etmiştir. Hanım sultanlar bunu daha iyi anlamışlardır. Büyük valide, Banu Sultan, Haseki Sultan, Valide Sultan, Kösem Sultan, Mihrimah Sultan.. Dolayısıyla İstanbul bir sükunet semti ve on beşinci asırdan beri bir yandan da ticaret semti.  Bütün on sekizinci asır binalarının en tipik olanları burada. Dergahların da öyle. Demek ki kendi içinde bir sanat şehri, bir izolasyon şehri bir güzelliği var, bir rengi var. Hakikaten son göçlere kadar İstanbulluların gerçek anlamdaki İstanbulluların en sevdiği noktaydı zannediyorum. Cemil Meriç üstadın da burayı seçmesi… Ve kızı, sevgili meslektaşımız. Ümit'in de burada doğmuş olması. Bu olayı izah ediyor. Yani Üsküdar başı dinç olan insanların memleketiydi. Üsküdar’da yaşamak b,ir imtiyazdır.’’ İlber Ortaylı, Üsküdar’ın tarihte aynı zamanda b,r sanat şehri olduğunu da söyledi: ‘’Üsküdar’da bir yandan da inanılmaz derecede sanat vardı. eskiden bilhassa karşıya kayıkla geçerken motorla yani kimlere rastlardın? Yarım saate yakın geçiyorsun. Herkes herkesle ahbap oluyor veya kulak misafiri oluyor. Bir sürü şehir tiyatrosu sanatçısı burada oturur. Bir sürü orkestra üyesi burada otururdu. Alaturka Musik'imizin en önemli insanları Üsküdarlıydı yakın çevredeydi ve Üsküdar Türk musikisi cemiyetinin yani tarihimizin en önemli alaturka musiki kurumunun burada yeşerip yaşaması bugün bile tesadüf değildir önemli okulların hepsi buradaydı. Sayın Başkanımız haklı olarak kütüphanelerin sayısının artışından bahsetti. Bu iyi bir mirasçılıktır Çünkü biliyorsunuz İstanbul'da kütüphane dediğimiz nesne sarayın içinde bile Topkapı'da bile hususi kütüphane yoktur. Üsküdar'da bir değil birkaç tane böyle kitaplık vardır. Çoğu da bu devre kadar gelmiştir. Bunların hepsi kullanılıyor’’  
Tumblr media
Hilmi Türkmen: ‘’Üsküdar tarih boyunca bir kitap şehri oldu’’ ‘’Nevmekan Kandilli ve Nevmekan Kuzguncuk hizmete açılacak’’ 8. Üsküdar Kitap Fuarında konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ‘’Üsküdar’ın taşı toprağı kitap’’ dedi: ‘’Üsküdar eski, büyük ve gelenekleri güçlü bir şehir. Güzel olan her fikir, her iş ona çok yakışıyor. Üsküdar asırlardır kitapların hem çok okunduğu hem de çok yazıldığı bir şehir. Bu yıl sekizincisini düzenlediğimiz Üsküdar kitap Fuarlarımız bu yüzden hem büyük bir enerjiyle sürüyor hem de toplamda milyonlarca kitapseverin kitap sayfalarında buluşmasına vesile oluyor. Bu yıl deprem nedeniyle tarihini biraz ertelemiş olsak da başta kitabın gücünü, kitap sevgisini afetlerin panzehiri olarak görerek fuarımızı buruk bir heyecanla, büyük bir coşkuyla düzenlemeye karar verdik. Yayıncılar, okurlar, yazarlar, kitap dünyasının emekçileri için bu fuar yeni dayanışma biçimleri üretmek için isabetli bir adres olacaktır. Buna yürekten inanıyorum. Üsküdar artık kütüphane şehri... Nevmekan’lara yenileri de geliyor. Nevmekan Kandilli ve Nevmekan Kuzguncuk yakında hizmete girecek’’’’ Hilmi Türkmen: ‘’Tüm İstanbul’u fuara bekliyoruz’’ ‘’Her yıl olduğu gibi bu yıl da yine yüz binden fazla kitapseveri yani sizleri fuarımıza bekliyoruz. Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nin stantlarında bu yıl da sürpriz kitaplarla, sevdiğimiz yazarlarla karşılaşacağız. Sevdiğimiz yazardan imzalı kitap almak, bir dergi standında eski bir dostumuzla denk gelmez gibi anlarımız, anılarımız olacak. Fuarımızın onur yazarı ise Türk tarihçiliğinin büyük ismi Prof. Dr. İlber Ortaylı. Kitapları, bilgeliği, dünyayı kapsayan bakış açısı, mukayeseli yaklaşımları ile Türk tarihçiliğinde önemli bir yeri olan ve büyük okur kitlesiyle tarihi birden fazla kuşağa sevdiren İlber Ortaylı Hoca açılışımızda yer alıyor. Bu yıl fuarımızda, cumhuriyetimizin 100. yılına yakışan bir zenginlik var. Türkiye’nin büyüklüğünü, farklılıklarını, yayın dünyamızın sahip olduğu dinamizmi yansıtan fuarımızda 120 yayınevi, 500 yazar ve 850 etkinlik yer alıyor.  Üsküdar’ın kalbi dokuz gün boyunca kitaplarla atacak. Baktığımız her yerde kitaplar olacak. Her fuar döneminde söylediğim gibi, okumanın gücüne, erdemine inanan yediden yetmişe herkesi kitapların etrafında buluşturmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. İyi ki kitaplar var.’’ 9 Gün Boyuna Sayısız etkinlik  Fuar, tüm İstanbulluları kültür ve edebiyat dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Fuarın ilk günü Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Tarih Boyunca Üsküdar adlı söyleşisi gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da yine 6 Mayıs Cumartesi günü özel söyleşide kitapseverlerle buluşacak. Fuarı en iyi yansıtan fotoğraf ödüllendirilecek Fuarın en dikkat çekici etkinliklerinden biri de Fotoğraf Yarışması olacak. Fuarı en güzel yansıtan fotoğrafı çeken kitapseverleri çok özel hediyeler bekliyor. Yarışmanın 1.’si 25 adet kitap ile Nevmekan Selimiye’de 2 kişilik kahvaltı, 2.’si 100 adet kitap, özel tasarım Üsküdar Kitaplığı ile Nevmekan Selimiye’de 2 kişilik akşam yemeği, 3.’sü 50 adet kitap, Nevmekan Selimiye’de 2 kişilik akşam yemeği ödülü kazanacak. Read the full article
0 notes
gundembuca · 2 years ago
Text
CHP izmir’de kimler milletvekili Aday Adayı?
Tumblr media
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), milletvekilliği aday adaylığı için belirlediği sürenin bugün dolmasıyla birlikte 210 kişinin başvurusunu kabul etti. Bu sayı, CHP tarihindeki en yüksek sayısı oldu. CHP, milletvekilliği aday adaylığı için erkeklerden 30 bin lira, kadınlar ve engellilerden ise 15 bin lira katkı ödeme istedi. CHP’li isimlerin arasında Atila Sertel, Tacettin Bayır, Murat Bakan, Ednan Arslan, Tuncay Özkan, Mahir Polat, Bedri Serter, Özcan Purçu, Kani Beko ve Kamil Okyay Sındır  bir önceki dönem Meclis’te görev almışlardı.
CHP'nin aday adayları
Rıfat Turuntay Nalbantoğlu, Gülseli Saatci, Safiye Zengin, Fecri Fikret Çelik, Tahsin Albayrak, Sema Pekdaş, Serpil Aşar, Kazım Yevimli, Tacettin Bayır, Murat Bakan, Ednan Arslan, Yusuf Serkan Çağlar, Eren Can Çelikkol, Güldem Atabay, Fulya Alçay, Sefer İpekci, Yaşar Erdoğdu, Adil Aydın, Ali Hıdır Uludağ, Menderes Çevrim, Gürsel Köse, Mürteza Çiçek, Birgül Değirmenci, Özgün Utku, Ahu Tahmilci Kalaycıoğlu, Mahir Alp, Mehmet Türkbay, Gürsel Özgür, Erkut Tamay, Saniye Nazik Işık, Zekiye Seda Sönmez, Sibel Uyar, İlker Alkız, Muhsin Kurt, Tapdık Emre Ökçün, Şahbal Aras, Serpil Öztürk, Devrim Barış Çelik, Mehmet Şakir Başak, Evren Laçin, Tuncay Özkan, Abdullah Cıstır, Ezgi Deniz Uranga, Şehmus Kayapınar, Ayşenur Demir, Kadircan Aydar, Nahide Demir, Musa Çam, Aydın Özcan, Selim Serdar Çağlı, Mehmet Sabri Fırat, Muhammet Ali Taşdemir, Birsel Yanılmaz Kaya, Kadir Çelenk, Ayşe Tuzlacı, Yüksel Yalova, Ali Yılmaz, Gökhan Yıldız, Misket Dikmen, Onur Utkan İlgi, Şevket Keser, Tahir Naci Akın, Canan Güllü, Mustafa Baydar, Zübeyde Nisa Karabacak, Ferhat Özmen, Levent Yetkin, Derya Tüjen, Haşim Koyun, Semiha Aslan Fletcher, Bekir Çakmak, Leman Deveci, Mahir Polat, Alev İldeniz, Nurgül Uçar Aktuğ, Selahattin Balta, Aytekin Yaz, Ekin Arık Özer, Hasan Sani Güneş, Emine Elgün, Murat Serdar Koç, Ebru Okay, Şener Akdemir, Umut Güngör, Armağan Tokdemir, Mustafa Ali Fırtına, Arif Fatih İlkeremek, Esin Doğan Metin, Mehmet Gönenç, Mahmut Eskiyörük, Ali Talay, Elfin Tataroğlu, Tanju Çelik, İsmail Altunkalem, Dursun Türkekul, Bedri Serter, Deniz Hozan, Engin Avunç, Çiğdem Kayacan, Özcan Durmaz, Fecri Alparslan, Ali Timis, Recep Çevik, Ilknur Ağaçdiken, Mehmet Can, Melike Özdemir Ballı, Emine Helil İnay Kınay, Filiz Taçbaş, Zeynel Tekin Hüseyin Şengül, Fisun Şenuzun Aykar , Rahmi Aşkın Türeli,  Nurşen Balçi, Ömer Mustafa Özal, Feyza Tiryaki, Melih Tiraş, Doğukan Demir, Taner Doğan, Sami Şen Kamil Okyay Sındır, Murtaza Çağlar, Hamdi Halis, Hakan Yazar, Öznur Kılıç, Alptuğ Sercan Gençtürk, Hüseyin Sabit Can, Bayram Ali Yukarı, Nehir Güler, Tanju Cenize,  Alaz Tan, Çeto Çamlıbel, Özgür Ali Karaduman, Muhammet Ibrahim Timur, Zafer Doğan, Ali Ihsan Akyol, Zekeriya Mutlu, Esma Armağan Ergün, Atilla Sertel, Mualla Akgün, Mustafa Kemal Öcal, Zeynep Altın, Nüsret Doğan Albayrak, Ismail Aysal, Turabi Değerli, Hüseyin Sezer, Cafer Konca, Alaaddin Kurt, Selma Saka, Ali Geyik, Emine Dendiz Başkurt, Hamdi Cemal Yilman, Faruk Bulut, Ayten Ekmekçi, Semra Canpolat, Şadiman Şenbalkan, Şafak Sol, Mehmet Salih Kadioğlu, Banu Özdemir Burak Kotan, Mehmet Necati Çetiner, Özcan Purçu, Hasan Arslan, Ayten Gülsever, Haci Ramazan Işıldak, Yaprak Yalçın, Osman Gölcük, Ibrahim Vural, Sevda Erdan Kılıç, Turgay Bozoğlu, Zeki Korkutata, Zait Yanar, Turgay Kaya, Ahmet Ersagun Yücel, Menekşe Ercan Pekel, Işıl Şanal Akgül, Halit Ensarioğlu, Erdoğan Çeçen, Aslı Ceren Tekışık, Dursun Yılmazkaraosmanoğlu, Ali Ercan, Ali Paşa Tan, Birsen Bayar, Aykut Teker, Mehmet Yıldız, Baran Seyhan, Serkan Demirel, Süleyman Sabri Polat, Mehmet Emin Nehrozoğlu, Kürşad Yılmaz, Onur Akın, Şevket Atalay Hakkaömeroğlu, Çağdaş Arslan, Nurettin Kizilkan, Deniz Yücel, Erdal Duman, Gülden Aslı Değirmenci Nilüfer Çınarlı Mutlu, Hüseyin Mutlu Akpınar Haydar Öztoprak, Nilay Kökkılınç, Altan İnanç, Sebahattin Özdemir, Hüseyin Saygili, Zeki Gürtürk Diyarbakir, Kani Beko,  Ibrahim Dönertaş, Yolcu Bilginç, Burak Akkol, Banu Gençkan, Orhan Selim Bayraktar. Read the full article
0 notes
zweischritte · 2 years ago
Text
We, the City
Plurality and Resistance in Berlin and Istanbul
Tumblr media
Beitrag im Buch / eBook 
Zum Jahresbeginn 2023 wurde der Band “We, the City – Plurality and Resistance in Berlin and Istanbul” im JOVIS-Verlag veröffentlicht – herausgegeben von den Wissenschaftlerinnen Tuba İnal-Çekiç und Urszula Ewa Woźniak. 
Die Publikation steht bei De Gruyter als Open Access zum Download zur Verfügung. Das Buch ist aufgrund der Fragestellung zu beiden Metropolen auf englisch verfasst. 
Für das erste Kapitel des Buchs durfte ich “The Housing Issue is a Societal Responsibility”, eine Fotoreportage zu den Kämpfen ums Wohnen und die Stadt in Berlin beitragen.
Zum Buch:
Angesichts ihrer ungehemmten neoliberalen Umstrukturierung waren Berlin und Istanbul im letzten Jahrzehnt verschiedenen Formen politischer Polarisierung und sozialer Ungerechtigkeit ausgesetzt. Infolgedessen hat sich der Kampf um bezahlbaren Wohnraum, Zugang zum öffentlichen Raum, faire Arbeitsbedingungen, ökologische Gerechtigkeit und das Recht auf unterschiedliche Lebensformen intensiviert. Verschiedene Formen des Widerstands „von unten“ haben das Verhältnis zwischen lokalen Regierungen und sozialen Bewegungen herausgefordert und hinterfragen, wo und wie die politischen Probleme der Stadt entstehen. In einer Mischung aus Dialogen, Essays und kritischen Reflexionen untersucht dieses Buch die Art und Weise, wie die Bewohner*innen von Berlin und Istanbul die physische, politische und normative Neuordnung ihrer Städte erleben, zum Ausdruck bringen und sich dagegen wehren. Es stellt sich die Frage: Wer ist das Wir in We, the City?
Mit Beiträgen von Hilal Alkan, Kristen Biehl, Ayşe Çavdar, Matthias Coers, Özge Ertem, Kathryn Hamilton, Tuba İnal- Çekiç, Aslı Odman, İlayda Ece Ova, Anna Steigemann, Banu Çiçek Tülü und Urszula Ewa Woźniak
Zum Download: www.degruyter.com/document/doi/10.1515/9783868598322/html
Zu den beteiligten Autor*innen: www.degruyter.com/document/doi/10.1515/9783868598322-010/html
Eine erste öffentliche Vorstellung des Sammelbandes findet statt beim Think&Drink Kolloquium am 16. Januar 2023 um 18 Uhr im Sozialwissenschaftlichen Institut der Humboldt-Universität, Universitätsstraße 3b.
1 note · View note
sandrateitge · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
gossip, fleeting moments, and performances 
29.11. – 26.12.2021 Vitrines at Ku’damm Berlin
Queerness, writes José Esteban Muñoz in Ephemera as Evidence, is often transmitted in secret: "Instead of being clearly available as visible evidence, queerness has instead existed as innuendo, gossip, fleeting moments, and performances (...)." Appropriating the fleeting and implicating strategies of gossip allows those who are part of this sphere to interact with each other – while it evaporates when in contact with non-queer otherness. gossip, fleeting moments, and performances, act 2 of the research platform GOSSIP GOSSIP GOSSIP, places queer strategies in a series of video works in the public space along the commercialized Ku'damm – during the (shopping mad) pre-Christmas season –, and with them the "sousentendus, alienations, exaggerations, ironies, travesties" (Fichte) that characterize queer language. The artists Jasmina Al-Qaisi, Samantha Bohatsch, Anna Ehrenstein, Laure Prouvost, and Roseline Rannoch deal with gossip in up to 14 simultaneous vitrines that are otherwise reserved for advertising – expanded by a sonic activation in public space by Banu Çiçek Tülü and an audio tour by Flaneur Magazine. They all use the hidden and subversive strategies of gossip, which can be similar to the strategies of advertising, thus providing ephemeral evidence of affect, sexuality, and gender and interrupting the otherwise conventional and normative flow of advertising presented in the vitrines along Ku'damm. gossip, fleeting moments, and performances was part of the initiative DRAUSSENSTADT, funded by the Senate Department for Culture and Europe and the Foundation for Cultural Education and Cultural Consulting. With the kind support of the Bureau des arts plastiques of the French Institute Germany and the French Culture Minister. Photo documentation: Victoria Tomaschko
0 notes
drama-tically · 9 months ago
Text
finished episode 76 andddd
guess who actually started taking notes while watching this show lmao. can't help it, i don't want to lose my thoughts in between having them and transferring them onto tumblr. so anyway
korkut bey died. yeah, of course old man just had to die before revealing the truth
selcan getting sick and tired of Gökçe is so relatable. when Gökçe stormed into her tent and accusing her and Selcan just sighed, i felt that, i felt that deep in my soul lmao
also i've been wondering since sungurtekin appeared, and i guess i already figured it out but just never got the confirmation, but i do now, and that is, Sungurtekin is actually younger than Gündoğdu. i don't think he ever called Gündoğdu abi so i couldn't really be sure but in the past couple episodes he definitely did and honestly, it's so...nahhh. brO, Sungurtekin literally looks like he could be Gündoğdu's father. he looks like only slightly younger than Suleyman Shah wth
also like Gündoğdu why da hell are you so dumb. stop letting yourself get manipulated. boyyy
i guess noyan was just a guest character on the show? lol. ALSO GUYS, the actual main character here is Artuk Bey, okay? but he's kind enough to cede the stage to the others, so there's that.
tell me why (ain't nothing but a heart ache) Goncagül eavesdropping on Selcan and Banu Çiçek's convo is so funny T-T
finally, i'm actually surprised that Gündoğdu believed it when told that Aytolun is the murderer. But i guess since tuğtekin was the one who mentioned it, it's more believable...i hope this is his actual awakening because if he falls for more dumb shit, he's officially a lost cause and i don't know what to do anymore.
on another note,
hell
ertuğrul is annoying. he was okay in season 1 but I absolutely cannot stand him in season 2. unpopular opinion? i don’t know but i don’t like how he’s being portrayed as the hero that can do no wrong. only he is right, everyone else is wrong. the way he disregards gündoğdu just because they have differing opinions. I personally feel like gündoğdu is the one the actually truly, truly cares for the welfare of the people. he thinks about how they will be affected by the decisions that are made. ertuğrul just wants to fight enemies only. okay, yes, I know he is an alp but still. I can’t stand season 2. To make is worse, bamsı is no where to be seen. as always, I can’t stand halime.
is there even a reason for me to continue watching this show other than watching for the sake of watching? i don’t think so. I would watch for gökçe or even selcan but at this point i don’t know if just these 2 alone is enough for me to be able to trudge through all the other annoying characters.
:/
18 notes · View notes
ertugrulgifs · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
50 notes · View notes
zarifee · 3 years ago
Text
Aslında bugünü de yazmak istiyordum ama yorulmuşum. Yemek yeyip uzandım hemen. Dizlerimin bağı çözülmüş sanki. Bir garibim.
Bugün bir dans videosu izledik. Çok güzel ve çok zor. Ne güzel esneksiniz siz ya. Ve ayaklara basmadan nasıl yapıyorsunuz böyle..
3 notes · View notes
belleriin · 5 years ago
Text
these two are so precious 💓
Tumblr media
3 notes · View notes
dirilis-cause-im-ded · 4 years ago
Text
Doğan: How's the food?
Bamsi: Great! Give my compliments to the chef.
Doğan: OK *goes to Banu* You have beautiful eyes!
Banu Ciçek: :D
9 notes · View notes
rowingturkey · 4 years ago
Text
Ruha ve bedene iyi geldiğini keşfedenler soluğu suyun üstünde alıyor
Ruha ve bedene iyi geldiğini keşfedenler soluğu suyun üstünde alıyor
Biraz kondisyon, biraz açık havada sosyalleşme ama en önemlisi bolca oksijen ve özgürlük hissi… Pandemi döneminde denizin üstünde nefes almak ve bedenini zinde tutmak isteyenler, kürek sporuna yöneldi. Ayvalık’ta iç denizde kürek çekenleri, yunuslarla arkadaşlık gibi sürprizler de bekliyor. Renklerle tanımlansa mavi-beyaz bir spor, kürekçilik. Denizin üstünde, gökyüzünün altındasınız… Aranızda…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
patlicangil · 2 years ago
Text
Gökçe Saatçi kimdir? Diriliş Ertuğrul dizisinde hayat verdiği Banu Çiçek karakteri ile tanınan Gökçe Saatçi, başarılı oyunculuğu ile merak konusu oldu. Gökçe Saatçi, güzelliğinin yanı sıra oyunculuk yetenekleri ile de ekran başındakileri kendisine hayran bıraktırdı.  Başarılı oyunculuğu ile oldukça sevilen Gökçe Saatçi, sosyal medyada da trend haline geldi. Başarılı oyuncunun hayranları güzel hakkında sıkı bir araştı... https://www.begonya.com/gokce-saatci-kimdir/?feed_id=108690&_unique_id=63b7843c65d30
0 notes
baknebuldum · 8 years ago
Video
youtube
Barış Manço - Vur Ha Vur
Nazlı bayrağı sen gelin mi sandın
Top, tüfek vuruşmayı cümbüş mü sandın
0 notes
aynurant · 6 years ago
Text
NAYMAN ANA GİBİ' LERE
Ben Nayman Ana ' yım bilmiyorsun...
Daha geçen gün otobüste öldürdün ya beni o şuh kahkahanla... Ya da uyurken uykunda pencereye yaslanıp... Hatırla hatırla bakalım gün uzar yüzyıl olur ya...
Beni öldürdün sen ay oğul ben gündelikte cam pencere silerken okuyorum diye gittiğin ellerde nargile cafelerde...
Beni öldürdün sen Ay Melek , Banu Çiçek, hatun kızım, darağaçlarında sallanan sarıklara eşti yoldaştı ya o örtün -Şalcı bacı misâl- , birazcık sigara dumanı ile işledin sen de bu kasten öldürme vakasını... Dönüp ardına bakmadın bile...
Hem sonra herkes öldürdü beni herkes...
Yalancı emzik fabrikalarında öldürdünüz analığımı biraz; biraz lcd tv son model araba sevdanız ile işte... Yalancı emzik , ben yokken oyalarmış can pâremi , fabrikada tütün sararken sanki kendim içer gibi... Değil mi ?
Hem 99 taksitle lcd tv , 1999 taksitle yazlık alalım, çok da ihtiyaç, öyle değil mi ?
Reklâmlarda öldürdünüz en çok; diri diri gömdünüz 90 - 60 - 90 etlere hapis vücutlara mahkum , köle pazarında dişine bakılan birer meta yaptınız da hani...
Dizilerde öldürdünüz mankurt gibi beni hep paranın peşinden giden tiplerde çizip çizip , kalbimi çöpçüler süpürsün diye yollara serip...
Beni okullarda evet okullarda... Kantinde İngilizce şakalaşırken öldürdünüz işte... Ana sütü gibiydi hani ana dil ? Öykünürken ağzınızı yaya yaya işte ben de oracıkta ölüverdim Nayman Ana gibi...
Oysa minicik kalbimde kâinat saklıydı...
Sevgi , merhamet saklıydı...
Hâbil misâl , öldürmek için kalkan ellere de uzanmadı...
Yüzyıl oldu ; gün , uzadı uzadı...
Nüket Belsan Taşören
8 notes · View notes
sandrateitge · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Wild Frictions
The Politics and Poetics of Interruption
June 26 – August 22, 2021
Wild Frictions: The Politics and Poetics of Interruption explores minor disruptions, surprising and unforeseen interventions, delays and repetitions and their potential to show alternative ways of existing and behaving. Rather than looking to heroic eloquent figures or stimulating united/ collective moments, this exhibition locates emancipation in subtle idiosyncratic forms of mischief-making, in the playful slippages or in the spaces in between sounds and syllables.
“…wildness as a provocation, a retreat from the conventional, an affront to the normal and the expected, and an environmental condition.” (Jack Halberstam, Wild Things: The Disorder of Desire , 2020, p. 28)
The subversive artistic approaches/ actions/ acts simultaneously evoke feelings of alienation and loss of control, which in turn reflect anxieties and tensions associated with the pandemic and social uprisings of the past and this year – the personal gridlock, the numerous protests and repeated quarantines, as well as economic and social pauses. Through text, video, sound, installation, and performance, the artists of Wild Frictions employ strategies of interruption and blockage/ obstruction/ resistance to critique universal narratives, systems of oppression, and unconscious structural routines that characterize our everyday lives.
„Gesucht: die Lücke im Ablauf, das Andre in der Wiederkehr des Gleichen, das Stottern im sprachlosen Text, das Loch in der Ewigkeit, der vielleicht erlösende Fehler.“ (Heiner Müller, Shakespeare‘s Factory 1 , 1985, S. 13)
These disruptive artistic gestures may create discomfort or confusion, but simultaneously/ and therefore contain an immense potential: the ability to subvert and gently corrupt, to create cracks at the level of meaning and to open up new realities. Wild Frictions invites a poetic analysis and possible transgression of the boundaries that form universal modes of being, speaking and knowing today.
“When the facts change, I change my mind.” (Nora Turato, from the series “I’m on the verge of TOTAL VICTORY”, 2021)
Participating artists: Félicia Atkinson, Trisha Baga, Cameron Downey, Anna Ehrenstein, Nikita Gale, keyon gaskin, Birgit Hein, Steffani Jemison, Kahlil Joseph, Ani Kasten, Christine Sun Kim, Janette Laverrière, Ouecha, Laure Prouvost, Lili Reynaud-Dewar, Jimmy Robert, Pilvi Takala, Banu Çiçek Tülü, Nora Turato
Curators: Sandra Teitge and Amara Antilla Research and text editing: Linnéa Meiners, Jorinde Splettstößer Project management: Sofia Pfister Technical production: Kristoffer Holmelund Assistance: Dani Hasrouni, Markus Hemann Design: Louise Borinski
Kunstraum Kreuzberg/ Bethanien is an institution of the Friedrichshain-Kreuzberg District Council. Director: Stéphane Bauer
–The project is funded by the Capital Cultural Fund and the Senate Department for Culture and Europe: the Fund for Municipal Galleries, and the Fund for Exhibition Payments for Visual Artists. –Wild Frictions is produced in collaboration with the Contemporary Arts Center Cincinnati, where an iteration of the exhibition is on view April 9-September 19, 2021.
7 notes · View notes