#bana güvenin
Explore tagged Tumblr posts
aykoza · 8 months ago
Text
dünyanın en güzel amenerrasulü’sü
28 notes · View notes
attex · 5 months ago
Text
sırf başkaları kolayca görmesin diye ing söylemiyom ama nası bi kafayla seven red suns'ı "çok iki boyutlu bi karakter" diye düşünürsünüz amk . ben mi deliyim anlamıyorum.
lan hiç mi iyi şeyler yapmaya çalıştıkları halde başkalarının sorunlarını algılamakta zorluk yaşayan veya fark etmeyen biriyle tanışmadınız ??? gerçekten böyle olan kişilerle arkadaşlık yapmış birisi olarak SRS'ın karakterini boş bulmak imkansız geliyor bana. çünkü onun gibi olan/davranan insanları yakınca tanıdım . konuşmalarını okurken içim yanıyordu o kadar hissettim
8 notes · View notes
kitapkontu · 6 months ago
Text
Tumblr media
"Geldin işte!" Kollarını uzatıp, neredeyse iki yana açarak kadına doğru yürüdü. "Geldin işte," diye bir kez daha tekrarladı; sevdiği insanı şefkat dolu bakışlarla sarıp sarmalarken, ses tonu sürpriz ve mutluluk arasında dalgalanarak gitgide tizleşiyordu. "Gelmeyeceksin diye korkmuştum !"
"Bana güvenin gerçekten o kadar mı az ?" Bu hafif serzenişe kadının yalnızca dudakları oyun oynarcasına gülümseyerek katılıyor, yıldız gibi ışıyan pırıl pırıl gözlerinden masmavi bir güven yayılıyordu.
"Hayır, ondan değil, kuşku duymadım hem bu dünyada senin sözünden daha güvenilir ne var ki? Ama ne kadar budalaca, diye düşünebilirsin öğleden sonra ansı­zın, hiç ummadığım bir anda, nedenini bilmiyorum, başı­na bir şey gelmiş olabilir diye anlamsız bir korku nöbetine tutuldum. Sana telgraf çekmek istedim, yanına gelmek istedim ve saatler ilerleyip seni hala göremeyince birbirimizi bir kez daha kaçırırız diye çılgına döndüm. Ama Tanrı'ya şükürler olsun, sonunda geldin işte ... "
Tavsiye kitap 2 🩷
52 notes · View notes
yasamsallik · 4 months ago
Text
Tumblr media
“Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım…
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi.
Ağladım…
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı
an olduğunu;
aradaki bölümün,
ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim…
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla.
Zamanla yarışılmyacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu.
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim…
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi.
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu.
Sevginin;
güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim…
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu.
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim…
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için;
önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim…
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için;
ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,
bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim…
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra.
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi.
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta.
Sonra;
kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği
fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün; kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım…
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim…
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin;
namussuzluk olduğunu.
Gerçek namusun, günah elinin altındayken,
günaha el sürmemek olduğunu öğrendim…
Gerçeği öğrendim bir gün
Ve gerçeğin acı olduğunu.
Sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim…
Her canlının ölümü tadacağını,
Ama sadece bazılarının
hayatı tadacağını öğrendim…
Ben dostlarımı
ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya;
Kalp durur,
Akıl unutur.
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur…”
Mevlana
29 notes · View notes
dolunay66 · 7 months ago
Text
Mevlana’nın güzel bir şiiri
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı ögrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladim sevdiklerimi. ..
Ağladım.
Yaşamayı ögrendim.
Dogumun, hayatın bitmeye başladığı an oldugunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar oldugunu
ögrendim.
Zamanı ögrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacagını,
zamanla barışılacağını, zamanla ögrendim...
Insanı ögrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler oldugunu...
Sonra da her insanın içinde
iyilik ve kötülük bulundugunu ögrendim.
Sevmeyi ögrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı oldugunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kuruldugunu ögrendim.
İnsan tenini ögrendim.
Sonra tenin altnda bir ruh bulundugunu. ..
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde oldugunu ögrendim..
Evreni ögrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını ögrendim.
Sonunda evreni aydinlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektigin ögrendim.
Ekmeği ögrendim.
Sonra barış için ekmegin bolca üretilmesi gerektigini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli oldugunu ögrendim.
Okumayı ögrendim.
Kendime yazıyı ögrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi ögretti bana...
Gitmeyi ögrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime ragmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı ögrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektigi fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektigine aydım.
Düşünmeyi ögrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi ögrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yikarak düşünmek oldugunu ögrendim.
Namusun önemini ögrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk oldugunu;
gerçek namusun, günah elinin altindayken, günaha el
sürmemek oldugunu ögrendim.
Gerçegi ögrendim bir gün...
Ve gerçegin acı oldugunu...
Sonra kararında acının, yemege oldugu kadar hayata da
lezzet kattığını ögrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının
hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
MEVLANA
Tumblr media
41 notes · View notes
halimecan · 1 month ago
Text
Tumblr media
Güvenmek
Güven, bir insanın kalbinde diğerine sunduğu en değerli armağandır. O kadar naif, o kadar kırılgandır ki, üzerine düşünmeden, dikkat etmeden yapılacak her küçük hata, bir yaraya yol açar. Bir aynada olduğu gibi, güven bir kez kırıldığında, onu düzeltmek hiç de kolay değildir. O çatlak, her zaman iz bırakır ve her seferinde hatırlatır: Bir şey kayboldu. Bir şey kayboldu, ve geri gelmesi çok zor.
Ben, hayatımda "sana güveniyorum" cümlesini duyduğumda, bir sorumlulukla yüklendiğimi hissediyorum. O söz, bana sadece bir güveni değil, bir beklentiyi, bir bağlılığı, bir kalbi emanet etmeyi anlatıyor. Güvenini bana veren birine, en iyi versiyonumu sunmaya çalışıyorum. Çünkü bu güvenin sarsılmasına, bir damla bile olsa kaybolmasına gönlüm razı olmuyor. Güven, insanın kendini en savunmasız, en açık haliyle sunduğu bir duygudur. Ve ben de o güveni, her yönüyle koruyup kollamak istiyorum.
Ama hayat her zaman böyle değil. Çevremde bazen güvenen insanlar, onların bu saf duygusunu, umutlarını, birikimlerini kötüye kullananlarla karşılaşıyor. "Ne yaparsam yapayım kabul eder" diyen insanlar, güvenin aslında bir yükümlülük olduğunu unutur. Güveni bir oyuncak gibi ellerinde çevirip, kırılmadan kullanılacağını sananlar, çoğu zaman o güvenin nasıl kıymetli ve kırılgan olduğunu anlamazlar. Ama unutmasınlar ki, güvenin kaybolduğu yerde, bir şey eksik kalır. O eksik, bazen hiçbir şeyle doldurulamayacak kadar büyür.
Birinin sana güvenmesi, sadece bir cümleyle ifade edilebilecek bir şey değildir. "Sana güveniyorum" demek, birinin sana tüm içini, duygularını, korkularını ve umutlarını açması demektir. Bu, o kişinin sana inandığının en derin göstergesidir. Ve bu güveni kırmak, sadece o kişiyi değil, en derinlerde kendini de kaybetmek demektir. İnsanlar güvendiğinde, sadece bir ilişki kurmazlar; o ilişkide kendilerini de bulurlar. Güveni kaybetmek, sadece bir kayıp değildir, bir kopuş, bir boşluk yaratır. O boşluk her zaman bir yerlerde hissedilir, bir eksiklik gibi.
Bazen insan, "gitmez" dediği birinin bir gün giderken bulur kendini. "Bitmez" dediği bir şey, aniden biter. Ve "vazgeçilmez" sandığı şeylerden, bir anda vazgeçilir. Çünkü güven, verilmiş bir hediye gibi değildir; o, sürekli beslenmesi gereken bir çiçek gibidir. Bir an bile göz ardı edilse, solmaya başlar. Her bir ihmalkarlık, her bir yanlış adım, o çiçeği biraz daha kurutur. Ve bir gün, bakarsınız ki, o güveni artık hiçbir şey canlandıramaz.
Bunu yaşamak, gerçekten çok acı. Çünkü insan, birine güvendiğinde, o kişiye sadece bir söz değil, aynı zamanda en kıymetli kısmını da teslim eder. Ve o güveni kaybetmek, kendi içindeki en güzel şeyin de kaybolması demektir. Ne kadar severseniz sevin, bir şeyin kaybolduğunda, o boşluğu doldurmak gerçekten çok zor olur. Güven, bir kez kırıldığında, sadece iki kişi arasındaki ilişkiyi değil, bir insanın içindeki tüm dengeleri de etkiler.
Güveni suistimal etmeyin. Güvenin değeri, bir insanın size teslim ettiği en değerli şeydir. Onu kaybetmek, sadece o kişinin değil, sizin de kaybınız olur. Kimse, güven duyan insanı hayal kırıklığına uğratmayı hak etmez. Güven, bir kez kırıldığında, her zaman kalır. Ve o iz, ne kadar silmeye çalışırsanız çalışın, her zaman bir hatıra olarak kalır. Bunu unutmayın: Güven bir hediye, ama aynı zamanda büyük bir sorumluluktur.
8 notes · View notes
bayan-ruh · 1 month ago
Text
O kadar inancım kırılmış ki, biri beni gerçekten sevse bile artık inanamam, güvenemem. Bu his, içimde derin bir boşluk yaratıyor. Sanki ne yaşarsam yaşayayım, sevgiye dair bir ışık göreceğim yerde hep bir karanlıkla karşılaşıyorum. Her şeyin güzel olabileceğine dair inancımı yitirmiş gibiyim. Sevilmek, güvende hissetmek, birinin yanında tüm korkularımı bırakabilmek... Belki de en çok istediğim şey bunlar ama bir o kadar da uzak geliyor. Her adımda kendi içime çekiliyorum, bir parçam kırgınlıklarını unutmadan sevilmeyi bekliyor, bir parçam ise her şeyin sonunda yine yalnız kalacağımı düşünüyor. Bu kadar çok kırılmak, güvenin ne kadar zor kazanıldığını ve bir o kadar kolay kaybedildiğini gösterdi bana. Artık sadece kendimle baş başa kalmış gibi hissediyorum.
7 notes · View notes
benimyazisayfam · 3 months ago
Text
Güvenin Limanı
İnan birine güvenmeye halim yoktu,
Çok istedim ama yapamadım başta.
Savunamadım seni kendime ve insanlara.
İnan sevgimden ve sevginden şüphem yoktu,
Sadece dermanım eksikti çabalamaya.
Tutmaya elini ve elimi uzatmaya.
İnan ben zoru becerdim sonra,
Kırık kalbimizi onarmaya uğraşmakla.
Teşekkür ediyorum hayata da bana bağışlandığına.
11 notes · View notes
umut-ozturk · 7 months ago
Text
Hava çok sıcak akşam türkiye kazanır evi arabayı satın basın bana güvenin
7 notes · View notes
yyunaluvv · 2 months ago
Text
"Yapraklar Yeniden Renk Değiştirdiğinde."
8. Bölüm "Ayrıca, bu dörtlü ile birlikte"
Tumblr media
«Trende»
Tumblr media
Tsukasa: A-ha... a-ha...
Saki: M-m... kardeşim... üzüm mü yiyorsun?...
Tsukasa: Evet... şimdi başlayacağım... m-m...
Shiho: Uyurken bile konuşuyorlar...
Shizuku: Hem de çok samimi bir şekilde. Tatlı görünüyor.
Saki: Munya-munya... Daha fazla yiyemiyorum, kardeşim...
Shiho: — Eğer sen de yorulduysan, uyuyabilirsin. İstasyona geldiğimizde seni uyandırırım.
Shizuku: Hayır, istemiyorum. Shi-chan, istersen biraz kestirebilirsin, başını omzuma koy.
Shiho: Tamam.
Shizuku: İyi...
Shizuku: ... Shi-chan, bugünkü gezimiz çok eğlenceliydi.
Shiho: ... Evet, gerçekten de.
Shiho: Başta sıradan bir gezi olacak sanmıştım... ama şaşırtıcı şekilde çok eğlendik.
Shizuku: Shi-chan...
Shiho: Saki ve ben profesyonel olduktan sonra hep bir şeylerle meşguldük. Bugün gerçekten iyi bir dinlenme oldu.
Shiho: Yani...
Shiho: Bu geziye beni davet ettiğin için teşekkür ederim.
Shizuku: ...! Evet!
Shizuku: ... Çok sevindim, Shi-chan, beğendiğine!
Shizuku: Bu arada, bir dahaki sefere sadece ikimiz mi gitsek?
Shiho: Eh?
Shizuku: Seninle gitmek istediğim hâlâ çok yer var.
Shizuku: Belki sıcak su kaynaklarında kiraz çiçeklerini izleriz? Ya da denize gideriz...
Shizuku: Daha fazla yerel yemek yeriz ve sonbahar yapraklarına daha çok bakarız...
Shiho: Hayır... O kadar çok şey bir arada olmaz.
Shizuku: Oh, gerçekten mi?
Saki: M-m-m, m-m-m...
Tsukasa: Fua...
Tsukasa: ...Sizde eğlenceli bir sohbet olduğunu duydum... Ne hakkında konuşuyordunuz?
Shizuku: Ah... Üzgünüm, sizi uyandırdık.
Shizuku: Bir sonraki geziyi düşündük.
Saki: Bir sonraki gezi mi?!... Evet, evet, ben de gitmek istiyorum!
Shiho: Çok hızlı bir şekilde heyecanlandın.
Shizuku: Tabii ki, hep birlikte tekrar gidelim.
Saki: Yaşasın! Peki, ne olacak? Kiraz çiçekleri ve deniz çok hoşuma gider!
Shizuku: Şu an tam olarak bundan bahsediyorduk.
Tsukasa: O zaman iyi! Bugün gidemediğimiz yerleri de listeye ekleyelim!
Saki: Harika, harika♪ O zaman sonra planı tekrar yapalım!
Shiho: Görünüşe göre yine her şey birileri olmadan ilerliyor...
Shiho: Neyse, olur böyle şeyler.
Tsukasa: Shiho, sen de var mısın? Gerçekten yeni bir gezi yapmak istiyorum!
Saki: Ehehe, bir başka eğlenceli yolculuk yapalım!
Shizuku: Evet. Bir sürü güzel anı bırakacağız!
Shiho: ... Tamam.
Shiho: Ama bu sefer planı siz yapın.
Tsukasa: Bana güvenin! Planı öyle bir yapacağım ki, bu geziden bile daha iyi olacak! Herkes kabul ediyor mu?
Saki & Shizuku: Evet!
Shizuku: Evet... Şimdi biraz heyecanlandım.
Shiho: (Bir dahaki sefere...)
Shiho: (Muhtemelen yine plan yapmaya dahil olacağım...)
Shiho: (Ama, bu bizim ortak yolculuğumuz... Her şey yolunda.)
3 notes · View notes
dizimdedinlen · 1 year ago
Text
"Üzülmeyin bayım," dedi neşeli bir sesle, ruhum titredi. "Kurdelemi keserler biliyorum ama asla izin vermem kirletmelerine, bana güvenin siz. Ve biliyorum ki sizin de bir gün, bileklerinizden uzun uzun öpecek biri çıkacak karşınıza, elleriniz güzel çünkü, çok güzel kalp tutarsınız siz."
30 notes · View notes
hattabi · 3 months ago
Text
"Kur'an ve Sünneti Nasıl Anlamalıyız?"
Ne yazık ki son zamanlarda bazı ferdlerin (tevhidi camia da dahil) sahabelerin sahih ve sarih bir şekilde ulaşan rivâyetlerine itibar etmediklerini, bir konuda kendi çıkarımlarına, reylerine ve hocalarının görüşlerine yer verdiğine şahit olduk. Kurân ve Sünneti anlama yolunda selefe ittibâ etmeyip bundan başka menhec edinen kimseler hakikate ulaşmada zıkzaklar çizmekte ve yoldan sapabilmektedir.
Allah Teâlâ Kur'ân'da selefin eserlerinin hüccet olduğunu bizlere söylemiştir. Allah'ın izniyle bununla alakalı Kur'ân, sünnet ve muteber imamlardan deliller aktaracağız.
Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur:
〰وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَىٰ وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصِيرًا
"Kimde hidayet kendisine apaçık belli olduktan sonra, Resul'e muhalefet eder ve müminlerin yolundan başka bir yol kendine seçerse, onu yöneldiği o yola havale eder ve sokarız. Ne kötü dönüş yeridir orası." (Nisa, 4/115)
İmam eş-Şâfii bu ayetin tefsirinde şöyle der:
لا يصليه جهنم على خلاف سبيل المؤمن إلا وهو فرض
"Her kim müminlerin yoluna muhalefet ederse cehenneme girmesi ona farz olur."
Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur:
لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ ءَايَتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا مِن قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
"Andolsun ki: Allah müminlerin içinde, kendilerinden olan bir Resul göndermekle onlara iyilikte bulunmuştur." (Al-i İmrân, 3/164)
Yine Allah şöyle buyurmuştur:
حَرِيصٌ عَنتُمْ مَا عَلَيْهِ عَزِيزٌ أَنْفُسِكُمْ مِنْ رَسُولٌ جَاءَكُمْ لَقَدْ رَحِيمِ رَؤُفٌ بِالْمُؤْمِنِينَ عَلَيْكُمْ
"Andolsun ki size, içinizden olan, sizi zora sokan şeylerin kendisine ağır geldiği, size pek düşkün, müminlere karşı şefkatli ve merhametli olan bir Resul gelmiştir." (Tevbe, 9/128)
Yine Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
"(Şefkat) kanatlarını, sana uyan müminlere ger." (Şuarâ, 26/215)
Bu ayetlerde de yine aynı şekilde müminlerden bahsederken orada doğrudan bu müminlerin sahabe olduğu anlatılmaktadır. Buradan da anlaşılıyor ki kim sahabelerin yolunu değil de başka bir yol tutarsa ve tâbi olunulması farz olan esere tâbi olmazsa ve ona muhalefet ederse muhakkak sapıklığa ve delâlet yollarına girecektir.
İmam eş-Şâfii, (Nisa, 4/115) ayeti icmanın delili olduğunu söylemekle birlikte bu icmanında sahabenin icması olduğunu belirtmiştir. O yüzden onların eserlerine ittiba etmek farzdır.
Ebu'l-Hasan Ubeydullah İbn-i Hârûn el- firyabi diyor ki:
Ben Mekke'de iken Şafiî'den şöyle işittim, dedi ki: "Bana ne istiyorsanız sorun. Ben ise size Allah'ın kitabından ve Resûlullah'ın ﷺ sünnetinden cevap vereceğim. Ben içimden bu adam ne kadar cüretkârdır dedim. Sonra ona sordum dedim ki: Ey Ebu Abdullah! ihrâmda olan bir kişi bir arıyı öldürebilir mi? Bu konuda İmam eş-Şafiî "Evet" dedi. Delili nedir diye sordum. Dedi ki: Allah Teâlâ şöyle buyurdu: "Resul size ne vermişse onu alın ve sizi neyden nehyetmişse ondan uzak durun." (Haşr, 59/7) Sonra bir silsile rivayet ederek şöyle devam etti: Resulullah, Ebu Bekir ve Ömer için şöyle buyurdu: "Benden sonra bu iki kişiye güvenin, bu iki kişiye tâbi olun." Daha sonra İmam şöyle dedi: "Ömer ihrâmda olan kişiye, arı öldürmesini emretti."
İmam eş-Şâfii bir müçtehit olmasına rağmen bu ayeti nasıl istidlal etti ve anladı? Kendi reyi ile mi? Yoksa eser ile mi? İmam Ömer bu meseleyi bir nassa dayanarak mı söylemiştir? Yoksa kendi nefsinden mi hüküm vererek helal kılmıştır? Elbette ki kendi nefsinden hüküm vermemiştir. İşte tamda bundan bahsetmek istiyoruz.
İmam eş-Şafiî'nin delil olarak Ömer'den getirdiğine de eser denilmektedir. Sahabeden gelen eserin hükmü ise merfu babındandır. Yani sahabenin eseri merfu'dur onların sözleri mutlaka Resulullah'a ﷺ nispet edilmiştir bilhassa helal haram ve gaybi meselelerde. Çünkü Ömer kendinden/reyinden bunu söylemez! Demek ki bunu Resûlullah tan ﷺ duymuş ve böyle demiştir. İmam eş-Şafiî'de kendi nefsinden cevap vermemiştir, nitekim kendisine sorulan soruya evet diye cevap verdiği zaman ayet ile delil getirmektedir. Ayeti de bir sahabenin görüşüne, tefsirine göre daha açık bir ifadeyle sahabe nasıl anlamışsa ona göre almıştır. Allah Teâlâ aynen İmam eş-Şafıî'nin yaptığı gibi bizimde aynısını yapmamızı emretmektedir. Allah, İmam'a rahmet etsin!
İmam el-Firyâbî tahdîs etti, dedi ki: Abbâs b.Velîd Mezyed tahdîs etti, dedi ki: babam haber verdi, işittim dedi ki: el-Evzaî dedi ki:
الرجال وآراء وإياك ، الناس رفضك وإن ، سلف من بآثار عليك بالقول لك زخرفوا وإن ،
"Sana düşen selefin eserlerine uymaktır velev ki insanlar seni reddetseler bile! İnsanların görüşlerinden sakın velev ki kelimelerini senin için süsleseler bile. "
Yine İmam el-Evzaî dedi ki:
اصْبِرْ نَفْسَكَ عَلَى السُّنَّةِ، وَقِفْ حَيْثُ وَقَفَ الْقَوْمُ، وَقُلْ بِمَا قَالُوا، وَكُفَّ عَمَّا كَفُّوا عَنْهُ، وَاسْلُكْ سَبِيل�� سَلَفِكَ الصَّالِحِ، فَإِنَّهُ يَسَعُكَ مَا وَسِعَ��ُم
"Sünnet üzere sabret. Onların (selefin) durdukları yerde dur. Onların söylediklerini söyle. Onların ilgilenmediklerinden yüz çevir. Kendinden önce salih (Selef) kimselerin yoluna uy. Onlara yeten sana da yetecektir. "
Bu kısma kadar anlatılan şeyler, bu problemlerin yaşanmasının asıl sebebinin, selefin anlayışının bir kenara bırakılıp hocalarının anlayışlarına ve kendi hevalarına ittiba edilmesinden dolayı olduğu ortaya çıkmaktadır.  Eğer gruplar ve fertler aralarındaki ihtilaflar ve meseleler hakkında selefın anlayışına müracaat ederse Allah'ın izniyle bütün problemler çözülecektir. Başarıya ulaştıracak olan yalnızca Allah'tır.
6 notes · View notes
ebuhureyre · 10 months ago
Text
Tumblr media
Bir arkadaşım en etkilendiğin Hadis nedir diye sormuştu ama cevaplamak bir türlü nasip olmamıştı. Oysa benim en çok etkilendiğim hiç aklımdan çıkmayan ve en büyüğü sadece Bu Ayet.
Senin Rabbin Unutkan Değildir , Meryem 64.
Bunu tarif edemem,anlatsam bitmek tükenmek bilmez kelimelere ihtiyacım var .. Bir Alim’den okumuştum Bu Ayet öyle bişeyki hem güven hem korku verenmiş .
Bana ise daha çok güven ve mutluluk verdiğini sizlere söylemek istiyorum .Biliyorum Ya Rabb. Önüme her çıkardığında Dualarımı Unutmadığını,beni Unutmadığını görüyorum. Seni seviyorum Ya Rabb. Seni herkesten herşeyden daha çook Seviyorum.
Ey Kardeşlerim Alemlerin Rabbi Olan Allah’a çokca Güvenin.
Çünkü Alemlerin Rabbi Subhan Olan Allah Unutkan Değildir.
12 notes · View notes
yasamsallik · 5 months ago
Text
Ben dostlarımı ruhumla severim.
“Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım…
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi.
Ağladım…
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı
an olduğunu;
aradaki bölümün,
ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim…
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla.
Zamanla yarışılmyacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu.
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim…
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi.
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu.
Sevginin;
güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim…
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu.
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim…
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için;
önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim…
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için;
ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,
bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim…
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra.
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi.
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta.
Sonra;
kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği
fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün; kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım…
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim…
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin;
namussuzluk olduğunu.
Gerçek namusun, günah elinin altındayken,
günaha el sürmemek olduğunu öğrendim…
Gerçeği öğrendim bir gün
Ve gerçeğin acı olduğunu.
Sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim…
Her canlının ölümü tadacağını,
Ama sadece bazılarının
hayatı tadacağını öğrendim…
Ben dostlarımı
ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya;
Kalp durur,
Akıl unutur.
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur…”
Mevlana
18 notes · View notes
alasestrellas · 2 months ago
Text
Geç oldu ama seninde öğretmenler günün kutlu olsun bir tanem. Bana güvenin, sevginin ve aşkın bambaşka bir boyutta olduğunu ve süphesiz yaşanılabilir olacağını öğrettiğin için’
2 notes · View notes
halimecan · 1 month ago
Text
Tumblr media
İnsan Olmanın Gücü
Hayat, bazen insanı en derin yaralarla bırakır. Zarar verirken, “beni incitenlerin” bir bakıma içimizdeki karanlıkla yüzleşmemizi sağlarlar. Ancak en büyük yeteneğimiz, bu karanlıkla yüzleşirken ona benzememektir. Bizim gücümüz, başkalarının yaralarına kurban gitmek değil, onları iyileştirebilmektir. Yani, hayatta bize zarar verenleri, onlardan aldığımız derslerle aşmak ve onların izinden gitmeden büyümek, bizlerin gerçek zaferidir.
Bana zarar verenlerin yaptıkları, bir zamanlar beni sarsmıştı. Onların kötü sözleri, ihanetleri, yalanları içimde bir çığ gibi büyümüş, beni boğmuştu. Fakat zamanla fark ettim ki, bu zararların içinde aslında bana sunulan büyük bir fırsat vardı: Kendimi yeniden inşa etmek. Onlardan birine dönüşmeden iyileşmek, en büyük yeteneğim oldu. Sadece hayatta kalmak değil, iyi kalabilmekti bu.
Birçok insanın yaptığı gibi, ben de zamanında inandım onlara. İnsanları iyi niyetle, umutla kabul ettim. Belki de en büyük hatam buydu; onlara çok fazla değer verdim, güvenerek onlara dair inançlarım kurdum. Ama yıllar sonra öğrendim ki, güvenmek bir erdemse de, buna layık olmayanlar vardır. Güvendiğim insanlar bana sırtını dönse de, bunun benim değerimi değiştirmediğini fark ettim. Ben, onlardan farklıydım. Onlar gibi kötü olmak, düşman gibi davranmak, intikam almak benim yolum değildi.
Hala insanlara inanmaya devam ediyorum. Belki geçmişte yaşadığım acılar bana güvenin, bazen tehlikeli olabileceğini gösterse de, umudumu yitirmiyorum. Çünkü hayat, yalnızca onlardan aldığım derslerle değil, onların bana zarar vermesine izin vermemekle anlamlı hale geliyor. Onlar gibi olmak, aynı karanlıkta kaybolmak kolay olurdu; ama ben, kendi ışığımı yaratmayı seçiyorum.
İnsan olmak, bir yandan acı çekmek, bir yandan da iyileşme gücüne sahip olmak demektir. Acıdan güç almak, zarar görmekten ders çıkarmak... Zarar verdiğini düşündüğümüz insanlar, bazen bizim için en değerli öğretmenlerdir. Ama öğrettikleri tek şey, onların yolunun bizim yolumuz olamayacağıdır. Ve bu, bir insanın en büyük zaferidir: Kötülüğün içinde kötülük üretmeden, kendi değerini bulmak.
İyileşmek, yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir süreçtir. Yaralar kapanır, ama insanın içindeki sevgi ve merhamet, hiçbir dış gücün silemeyeceği kadar güçlüdür. Beni bir zamanlar incitenlerin yaptığı gibi, ben de başkalarına zarar verebilirdim. Ama onlar gibi olmadım, olmayacağım. Çünkü ben, hayatın bana sunduğu en değerli dersi aldım: Ne kadar acı çekersen çek, iyileşmenin gücü, karanlıkta kaybolmaktan daha büyüktür.
Ve bir gün, ben de bir şekilde geçmişin yüklerini geride bırakacağım. Her şey gibi, güvenmek, inançla var olmak da zamanla olgunlaşır. Ben insanları, onların bana yaptığına bakarak değil, kendi içimde bulduğum iyilikle göreceğim. Çünkü ben, hayatımı başkalarının kötülükleriyle tanımlamaktan çok, onların beni tanımladığı şekilde değil, benim kim olduğumla anlam kazanmasını istiyorum.
Zarardan iyileşmek, insan olmanın en güçlü yoludur.
5 notes · View notes