#aslı özkısırlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hastanelerde yatak bulamadığını duyuran Aslı Özkısırlar hayatını kaybetti
Hastanelerde yatak bulamadığını duyuran Aslı Özkısırlar hayatını kaybetti
Yandaşa ambulans uçak var, vatandaşa hastanede bile yer yok! İzmir’de tedavisi için hastanelerde yatak bulamadığını duyuran Aslı Özkısırlar hayatını kaybetti … Hastanelerde yatak bulamayan Aslı Özkısırlar hayatını kaybetti. Akciğer rahatsızlığının tedavisi için hastanelerde yatak bulamadığını Twitter’dan duyuran ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da hesabını ekleyerek sitem eden Aslı Özkısırlar…
View On WordPress
0 notes
Text
Aslı Özkısırlar.
Romatizmal bir hastalığı olan ve 25 gün boyunca hastanede yatak bekleyen Aslı Özkısırlar, 2 gün önce yatırıldığı yatakta bu sabah hayatını kaybetti. Ailesi şunları söylemiş: “bozyaka araştırma hastanesi’nde bir doktor vardı. 25 gündür yatak bulamıyordu. durumu kötüydü. doktorlar da bunu söyledi. bu süreçte nefesi kesildi ve ciğerleri su topladı. durumu ağırlaşınca yeşilyurt devlet hastanesi’ne kaldırıldı. orada yoğun bakıma kaldırıldı. orada da yer olmadığı için ege yaşam hastanesi’nde kaldırıldı. durumu giderek kötüleşti. bu sabah da vefat etti. romatizmal bir hastalığı vardı. kısa bir süre önce de stent takıldı."
Aslı’nın attığı bir tweet: “"nerdeyse 10 günden fazladır hastaneye yatış için bekliyorum. yatak yok. ama siz yapın kongrenizi. benim çektiğim ağrının eziyetin ne önemi var sonuçta. sürünerek ölürsünüz umarım"
Süreç doğru yönetilseydi şimdi Aslı hayatta olur muydu diye düşünmeden duramıyorum. Alsancak Sevgi Yolu’ndan geçerken dükkanını gördüğümüzde ne kadar üzüleceğimizi tahmin edemiyorum. İstendiği zaman yeri yerinden oynatan, uçak kaldıran, istediğini istediği yere getiren bu insanlar bu kadına neden yardım edemedi diye sormadan duramıyorum. Üzgün ve kızgınım ama bunun kime ne faydası var, bu neyi değiştirir? Şartlar farklı olsaydı ne olurdu diye bir gün daha düşünmek istemiyorum artık, bu ihmalde kimin suçu varsa yaşattığını yaşamadan ölmemesini diliyorum.
23 notes
·
View notes
Text
Ezberler Yıkıp Yok Ederken!
Ezber edilmiş olan beylik cümlelerin arasında bambaşka bir çürümeyi istikamet belliyor o devri muktedir! Tek tip bir olgunun, aynıların toplamı bir menzilin binasında ardışık, açık ve belirgin bir istikamette kurulan her cümle başka bir yaranın da habercisi kılınıyor. Tüm o cerahatle gününü geçiren muktedir, her dem akıl / hiza bildirirken cürmü, çürüme halini normal kılan / yayan ve yaygınlaştıran bir akım bugünün ülkesini kuşatıyor. Devrin sabık akla rehin muktedir temsilinin pratiğe döktüğü, madun siyasetin; aralıksız fasıllar halinde güncelliğine çabaladığı her eylem bitimsiz bir çürüme halini güncelliyor. Bunca görünür olan / kılınan leye dair hala tek sadır var edilmiyor. Bu ezberlerle var edilmiş çürüten yer, sahaya dair sözlerin baskılanması ile hayat biyopolitik bir deney kılınıyor.
Denetim, gözetim ve tahakkümün aldığı boyut, ulaştığı seviye bu tahayyülün her ne halde ve şekilde güncel bir mesel kılındığını da açığa düşürür. On dokuzuncu yılında zorbalığı bir yönetim şekli kılan aklın var ettiğidir çürüme. Bütün benlik, ortada var edilen ide, tüm o tahayyüller ve eylemlerle ortaya çıkan toplam bu girift memleket sathını görünür kılar. Bunca açıktır çürüme hali. Yıllar yılları kovalarken istikamet, büyük ülke, ilerleme, atılım ve medeniyetler seviyesi denilirken hedeflenenin / anılanın tam tersinde bir toplam bugün hakikat kılınandır. Cürümler, sıradan birer tahayyül kılınırken, yıkımın süreğen kılındığı bir zeminde yönelim ve odakların hala hep tersi olduğu bir daha ortaya çıkar. Cürümlerle sürünceme taşımadan hayat yıkıma terk edilendir. Böyle bir toplamdan bir ülkeye varılma hali devamlılığa kavuşturulur, çürüme hep baki!
Ezberlere sıkıştırılmış beyhude laflarla, bir dolu nutukla hayat hakkının örselenmesi artık kesintisiz kılınır. Cürümler öylesine çabukça yönelim kazandırılır, muktedir o kadar çok, fazla odaktan hayatın gündelikliğine, müşterek haline saldırır ki, ilave tek bir cümleye ne hacet, ne gereksinim duyarız. İçinde kalakaldığımız toplumun her neye dönüştüğü, dahası ne kadar gerilediğine dair birkaç sokak röportajını irdelediğimizde karşımıza çıkanlarla bir ve bütün olarak görürüz. Adalet ve kalkınma partisi sempatizanı olan bir kadının tam da kendisi gibi düşünen bir insanı sınava çeker gibi, Sübhaneke’yi söyle, Fatiha’yı oku, o değil bak burada şu oluyor, böyle oluyor yollu serzenişleri, CHP’nin kapısından geçmem orada tecavüzcüler var diklenmesi, her karşıt gördüğünü terörist olduğunu iddia edecek kadar zıvanadan çıkmışlığı ile ezberin toplumu ne hale koyduğuna acı bir örnek karşımıza çıkar. Düzen kendi içinde dünü ile şimdisinden olanı birbirine karşı düşman kılarken tüm o fasaryadan değil doğrudan Kürd Özgürlük Hareketi, Kürd ile birlikte bu topraklardaki en önemli demokrasi mücadelesine çatı olmaya çalışan bir yapı olan HDP’yi de hedefe koyar. Birbirlerinden aslında farkları bulunmayan klikler arasındaki mücadele sürerken, bu sahadaki hayatın yıkımına dur diyen bir yapılanma “terörist” kılınıp, imha olunmak istenir, budur ezberlerin taşıdığı uçurum!
Veyahutta üçüncü aynın içerisinde olan Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım atanmasının ol haline itiraz eden öğrencilere reva görülenlerde bu bahsi okumak mümkündür. Ezberlerle tekrardan handiyse alfabenin tüm harflerinden ilhamla kurulan ol uyduruk terör örgütleri, başkaldıran anarşist, komünist şu ya da bu diye anılan oysa tek itirazları haklarını gasbına karşı bir makamı ele geçirip, bugün üniversite dediğimizi köksüz, muktedir için bariz bir beyaz yakalı üretim çiftliği kılmaktan ötesini tahayyül dahi etmeyen, sorgulatmayan bir zeminde protesto hakkını yerle bir edenlerin var ettiği cürümlerdir mesele. Ezber edilmiş olan kelamlarla, ezberden öte her hafta bir başka eyleme saldırırken çıkagelen polisin ol kötülüğünü dışına taşıran gırtlak sıkma, boğaza nefes almasın diye baskı uygulama, sokak sokak insanları yerlerde sürükleme vs. şiddet pratiklerinin ortasında bir menzilin yıkımlar ile olan teşviki mesaisi güncellenir. Bir ülkenin geleceğinin ulu orta yerlere çalınması, ol hırsız, uğursuz, intihalci, koltuk sevdalısı şahsiyetsiz şahsiyet için her türden zorbalığı bir biçimde sürekli güncellenmesi ezber edilmişlerin coğrafyasında hayatın da her nasıl heder edildiğini göstere gelir. Bütünüyle doğrudan akademinin bostana dönüştürüldüğü, tabela fakültelerin, plastikten kayyım yardımcılarının, rektörlük diye kayyımlık binasının var edildiği bir ucube sahne gerçekliğidir mesele. Cürümler birbirini kovalarken olmakta olan şu yıkımdır, bu kuşatmadır, işte ötelenmeye çürümedir vesselam.
Bianet’ten aktaralım: “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2020 faaliyet raporunu yayınladı. Raporda göre 2020’de 6 milyon 630 bin hane bakanlıktan sosyal yardım aldı. Bu rakam 2019’da 3 milyon 282 kişiydi. Sosyal yardım alan hane sayısındaki artık yüzde 102’yi buldu.
Bakanlık 2020’de sosyal yardımlara 69 milyar TL ayırdı. 2019'da ayrılan rakam 55 milyar TL’ydi.
Toplam sosyal yardımların Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içindeki payı da yüzde 1,24’ten 1,42’ye yükseldi.
Bu yılda 2 milyon 450 bin hane de bakanlıktan düzenli yardım, 2 milyon 733 bin hane de geçici yardım aldı. 1 milyon 436 bin hane ise hem düzenli hem de süreli yardımlardan faydalandı.
2020'de 1 milyon 154 bin hanede yaşayan 4 milyon 414 bin kişiye toplam 629 milyon 297 bin 527 TL tutarında gıda yardımı yapıldı. 2019'da 688 bin 507 haneye gıda yardımında bulunulmuş ve 343 milyon TL ödenmişti.
Eski ve bakımsız evlerde oturan ihtiyaç sahibi 23 bin 498 haneye de 2020'de, bakım ve ev eşyası alımı için 88 milyon 390 bin TL yardım yapıldı. İhtiyaç sahibi ailelerin ilk ve ortaöğretimde okuyan çocuklarına Sosyal Yardımlaşma Vakıfları tarafından verilen kırtasiye, önlük, çanta gibi yardımlar kapsamında 2020'de 41 bin 965 öğrenci için 14 milyon 505 bin TL ödendi. 2019'da bu yardım 58 bin 425 öğrenci için 11 milyon 450 bin lira olmuştu.”
Bütünüyle ezber edilmiş olan teorilerin Covid19 salgın döneminin üçüncü ya da dördüncü piki içerisinde ortaya serilen şu rakamlardan pek çok detay karşımıza çıkar. Birincisi ülke, devletli eliyle kendi başının çaresine konulur. İkincisi, asgari yaşam hakkının tanzimini bile isteye imkansız kılıp, ucu çok açık kılınmış yarım yamalak yardımları vaktinden çok ama çok sonra insanlara vermesinin utanç vesikası karşımıza çıkar. Üçüncüsü, onca yerde bir dolu makamda var edilen koltuk sevdalılarının, memlekete hizmetkar olmaya geldik diye bağırıp çağıranların, pudra şekeri (anladınız siz onu, femke!) ile gösterilerinden bin bir türlü hile hurdayla edinilen servet görüntülerinden dahası gözlerimizin içine baka baka var edilen yağma ikliminde sıradan insanların umutlarının çalınmasındaki bu süreğenlik hali mesele olunmamaktadır. Bu yukarıdaki rakamların dahi gerçekliğinin muğlak kılındığı bir zeminde hayatın berhava edilmesi, düzenin sıradan yurttaşını kuru ekmek buluyorlarsa muhtaç değildir diye avutma yollarını aramasının yanında, muktedir ve taifesinin ulu orta götürme hallerinin, çürüten menzilin yeni ülkenin utançlarıyla birlikte ilerlediğini bir kez daha gösterir. Sahiden yol nereyedir? Üç kuruş yardımın dahi hemen hiç doğru düzgün var edilemediği bir sahnede onca ezberden, bir dolu nutuktan, bunca hamasi söylemden, sadaka gibi var edilmiş olan tenezzül olunup lütfedilen yardım bahsi varken yol karanlıktır, artık kesin olan budur?
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Diyarbakır Sur ilçesi İskenderpaşa Mahallesi’nde ikamet eden 33 yaşındaki Ramazan Ünal, işsizlik nedeniyle girdiği ekonomik bunalım sonucu intihar ederek yaşamına son verdi. Olay dün akşam saatlerinde yaşandı.
Telgrafhane Sokak'ta bulunan evlerinde saat 18.30 sıralarında bakkala gitmek üzere çıkan Ünal'ın annesi geri döndüğünde kapıyı açamadı. Çağırdığı çilingir yardımıyla eve giren annesi, oğlunun cansız bedeni ile karşılaştı.
İstanbul'da bir kafede çalışan Ünal’ın, pandemi dolaysıyla işsiz kalıp yakın zaman önce annesinin yanına döndüğü öğrenildi. Ailenin komşuları, Ünal’ın işsizlik sonucu yaşadığı ekonomik sorunlar nedeniyle intihar ettiğini belirtti.”
Ezberler var edilirken, biz bize yeteriz kampanyasından, yukarıdaki gibi yüz binlerce insana destek çıktı bu devlet bahisleri zikredilirken, kıyıda köşede insanların canlarından vazgeçtiği bir menzil hakikati karşımıza çıkıyor. Dönemsel değil, topyekun bir senedir hiç aralıksız bir biçimde sınırlandırılan hayat, kuşatılan emeğin hakkının gasp edildiği bir zeminde kaçıncı can kaybıdır bu mesel edilmeyen, gündemin kıyısından köşesinden dahi var edilemeyen. Düzenin var ettiği yıkım, onca ezberle şahlanan ülke, büyük ve güçlü ve kendi kendine yeten bir sahne lafta değil hakikaten perte çıkarken, düzen kendi içindeki o yurttaşlarının yaşamını hiçe sayarken ezberlerin alışılageldik yıkımları daha da çoğalttığı ortadadır. İstanbul’dan Amed’e uzanan bir hayatın sonlandırıldığı yerde, aylardır emekler gasp edilirken, aylardır hiçbir olumlu gelişme yaşanmazken, Covid19 salgın sürecinde hep ama her dem muktedirin borusu öterken, var ettiği şeyin eli kanlı sermayedarın kasasını daha da doldurmasından gayrısı değilken kim dert edecektir sıradanın hakkını, bunca can kırığının hesabını her nasıl, yanıtsızdır.
Semra Turan'ın Evrensel'deki haberinden aktaralım: İzmir’de hastalığı nedeniyle yaklaşık bir aydır hastanelerde yatak boşalmasını bekleyen Aslı Özkısırlar, durumunun kötüleşmesi ardından çarşamba günü kaldırıldığı İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinden 1 Nisan’da Ege Yaşam Hastanesine sevk edildi. Özkısırlar, 1 gün sonra yaşamını yitirdi.
Mezopotamya Ajansı, sosyal medyada da gündem olan Özkısırlar’ın ölümüne giden süreçte yaşadıklarını kardeşi Melike Özkısırlar ve arkadaşı Emine Alagöz ile konuştu. İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfü Çam da hastanelerde aksatılan tedavilere ilişkin değerlendirmede bulundu.
Ablasını kaybeden Melike Özkısırlar, yaşananların ihmallerden kaynaklandığını söyledi.
Özkısırlar, tedavi sürecinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Doktoru 1 ay önce yatış verdi. ‘Yatman gerekiyor. Vücudun yangın yeri, değerlerin kötü durumda. Kemoterapi alabilecek durumdasın’ diyerek bir haftalığına eve gönderdi. Bir hafta geçtikten sonra tekrar 1 hafta sonra yatışını yapabileceğini söylerken 1 ayı buldu. Ablamın hastalığı ciğerlerine vuran bir hastalıktır. 1 ay süre içinde ablamla birlikte birkaç kez doktoruna gittik. Hata ölmeden 1 hafta önce de gittik. Durumun gittikçe kötüye gittiğini, kilo verdiğini, yemek yiyemediğini, sürekli kustuğunu, çarpıntısı olduğunu, nefes alamadığını söyledik. Doktor ise şu şekilde bir bilgi verdi: ‘Ben yatıracağım dedim diye mi daha da kötüleşti’ diyerek dalga geçti. Konu tamamen bundan ibarettir.”
Doktor ve hastane hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyleyen Özkısırlar, “Hastanede 1 ay boyunca Ramotoloji bölümünde bir kişi dahi taburcu olmadı mı da ablama yer bulunamadı. Defalarca araya birçok kişi girdi. Başhekime kadar iletildi ama ilgilenmediler. Ölümüne seyirci kaldılar. Şu anda çok kötüyüz. Daha sonra ölümüyle ilgili gerekli yerlere başvuracağız” dedi.
Aslı Özkısırlar'ın 20 yıllık arkadaşı Emine Alagöz de gözyaşları içerisinde arkadaşını anlattı. Çok kırgın ve öfkeli olduğunu sözlerine ekleyen Alagöz, “Önceden bu ülkede kaçıp gitmek isteyen çocuklara hep 'Gitmeyin birçok şey değişebilir' derdim. Ama artık gerçekten buna inanmıyorum. Burası bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi… Adaletsizliğin en uç noktada olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu ölümü başka hiçbir şeyle açıklayamazsın. İzmir’de bir sürü hastane var. Nasıl olur bir yatak bulunmaz? Belki sosyal medya hesapların da paylaşmasaydı. Kimse yaşadıklarından haberdar olmayacaktı” diye belirtti.
“Yatak yok demek, bulunmayacağı anlamına gelmez” diyen Alagöz, “Bizi çaresizlikle sınıyorlar. Pandemi koşullarında dolayı hiç kimse zor durumda olmazsa hastaneye gitmek istemez. Bunu düşünerek gelen insanların çaresizliğini görmeleri gerekir. Yatak yoktu açıklamasını samimi bulmuyorum. Çünkü aynı yatağı Londra’daki bir hasta için uçak ayarlayabiliyorlar. Hastalıklar bile sınıflandırılıyor. Aslı’yı hastalık değil, bu sistem öldürdü” diye konuştu.
İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfü Çamlı da Özkısırlar’ın ölümüyle ilgili birçok belirsizliğin olduğunu, öncelikle ölüm sebebinin araştırılması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu: “Pandemi sırasında yeterli organizasyon yapılamadığı için kronik, kanser hastalığı olanlar sağlığa erişimde ciddi sorunlar yaşadı. Birçok hastanın takibinde aksamalar oldu. Özelikle kanser vakalarının erken taranmalarında, diyabet, hipertansiyon sürekli takip gerektiren kronik hastalıkların takiplerinde ciddi aksaklıklar yaşandı. Sağlıkta erişimde problemler yaşandı. Pandemi sırasında yönetilememe sorunlarından bir tanesi kovid dışı hastalığı olan hastaların sağlığa erişememesidir. Aslı’nın durumu da bunla ilgilidir.”
Özkısırlar’ın ölümüyle ilgili kafalardaki soru işaretlerin giderilmesi gerektiğini yineleyen Çamlı, “Herkes bir şey söylüyor. Bu soruların teyit edilmesi için araştırma yapılaması şart. Karanlıkta kalan noktaların açığa çıkması gerekir. Bizde Tabip Odası olarak konun takipçisiyiz. Özelikle bazı belgelere ulaşmada, hastanın takibiyle ilgili bir takım şeylere bakılmasında yarar var. Bu konu mutlaka araştırılmalı, gerçekler su üstüne çıkarılmalı, sorumlular hesap vermelidir. Neden öldüğü şeffaf bir şekilde ortaya konulmalı” diye konuştu.”
Ezberler konuşulur. Ezberler var edilirken Aslı Özkısırlar canından olur. Hastanede yatak sırası beklerken, her gün eriyerek, her gün biraz daha canı yakılarak bu sahneden el etek çektirilir. Bir kez daha iş işten geçtikten sonra pandemi koşulları öne sürülüp, yatak sorun değildi diye buyurur muktedirin İzmir İl Sağlık Müdürlüğü. Hekimlerin haklarını yok edip, canlarına kast eden düzenin, salgının orta yerinde Aslı Özkısırlar gibi kendilerine özel bakım, sağlığa ulaşım hakkını talep etmesinin önü alınır, böylesinden bir ülke var edilir. İki gün konuşulup sonrasında unutturulmaya çalışılan bu kaçıncı yaradır bilen hiç kalmış mıdır? Ciğerlere sirayet edip, günbegün canın yakıldığı, ömrün çalınabildiği bir yerde, bir tek iyi gün var edilebilir mi? Aslı Özkısırlar geri getirilemeyecek olsa da yasını tutan ailesi ve sevdiklerine var edilmiş iş bu yıkımın, şu cinayetin hesabı verilecek midir, ama ve fakatsız?
Ezber edilmiş beylik cümleler aralıksız sıralanıyor. Muktedir kürsüsünden, en üstünden en alta kadar, faşist insanlık müsveddelerinin toplandığı çeteden, onlara yarenlik eden ve kendini hala sol zanneden perinçekgillere, ana muhalefet denen her ne oldukları, her neye hizmet ettikleri artık kendilerine bile inandırıcı gelmeyen yapılar toplamına bir derinlikli hal içinde, menzil yangın yerine dönüşüyor. Bütünüyle müştereklerimiz talan edilirken o hazır fırsat bahsini diri tutan bir yok sayma, ezme, sınırlandırma yeni ülkede yine eskinin bitmeyen kiniyle var ediliyor. Cürümler birbiri peşi sıra güncellenirken olan biten sıradan insanın haklarının talanına, iradesinin yok sayılmasına, canının yakılmasına, salgın içinde dahi hayatının gasp edilmesine, canının çalınmasına, canından vazgeçmesine vesile oluyor, olduruluyor. Bu kadar afaki bir karanlıklar toplamından mülhem yerde ezberlerle konuşmak artık sorunları çözmüyor. Muktedirin ve avenesinin ve ana muhalefet hamileri ve yakınlarının oluşturduğu cerahatli ülke tahayyülüne karşı sıradanların birbirinden başka kimseleri yok, olmadı da, olmayacaktır da. Bugünün kesintisiz karanlık çağının iş bu güncelliği içerisinde bize kalan hamiş budur, bütün yıkımların hesabını sorabilmek bu sahada var edilen katran karanlığından bir tek çıkış imkan ya da umudu var edilebilecekse şayet ancak birbirimizi duyarak söz konusu olacaktır. Bu raddede kesindir, hakikattir.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2021
Görsel: Bazı Yaralar Zamanla Geçmez... – Aslı ALPAR
#meram#arzihal#başka türkiye vardır#yorum#devlet101#insan nedir?#yıkım#yıldırı#insan hakları#tahakküm etme#düzen#neoliberalizm#solgun#yıkık#harap viran#çürüme#çürüten#pandemi#covid19#salgın süreci#söz hakkı#kısıtlama#yardım#insan olmak#intihar#çaresizlik#aslı özkısırlar#izmir#sözcükler#tükeniş
0 notes
Text
AK Parti İzmir İl Başkanı Sürekli’den Aslı Özkısırlar’ın ailesine taziye ziyaretiAK Parti İzmir İl Başkanı Sürekli, hastanede yatak olmadığı iddialarını yalanladı
AK Parti İzmir İl Başkanı Sürekli’den Aslı Özkısırlar’ın ailesine taziye ziyaretiAK Parti İzmir İl Başkanı Sürekli, hastanede yatak olmadığı iddialarını yalanladı
AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, hastanede boş yatak olmadığı iddialarıyla gündeme gelen ve geçtiğimiz günlerde rahatsızlığı nedeniyle yaşamını yitiren Aslı Özkısırlar’ın ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Özkısırlar’ın annesi Nebahat Özkısırlar ve ablası Melike Özkısırlar’a başsağlığı dileyen Başkan Sürekli, boş yatak olmadığı iddialarının kesinlikle doğru olmadığını, ailenin…
View On WordPress
0 notes
Text
Günlerce tedavi için yatak arayan ve dün hayatını kaybeden Özkısırlar trollerin hedefinde
Günlerce tedavi için yatak arayan ve dün hayatını kaybeden Özkısırlar trollerin hedefinde
İzmir’de takı satarak geçimini sağlayan Aslı Özkısırlar, akciğer rahatsızlığı nedeniyle tedavi görmek için 25 gün boyunca hastanelerde yatak bulamamıştı. Özkısırlar, Twitter’dan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya isyan etmişti. Günlerce tedavi için yatak arayan Özkısırlar dün sabah hayatını kaybetmişti. Özkısırlar’ın hayatını kaybetmesinin ardından hem muhalefet hem de sosyal medya mevcut sağlık…
View On WordPress
0 notes
Text
Aslı "Yataksızlıktan1 değil, "Duyarsızlıktan" öldü! | Rabia Mine
İzmir Sevgi Yolu’ndaki tezgâhında takı satarak hayatını sürdürmeye çalışan “Aslı Özkısırlar” isimli genç kadın, ağır kronik rahatsızlıkları nedeniyle tedavi olabilmek için hastane sırası beklerken yaşamını kaybetti. Sosyal medyada ise, ardından dökülen timsah gözyaşları yüzünden tsunami oldu. Evet, ne yazık ki sistem böylesine çürümüş ve vahşi!.. Hem de sadece bugün değil, ezelden beri… Her…
View On WordPress
0 notes
Text
Aslı Özkısırlar için, tezgahı başında anma töreni düzenlendi
Aslı Özkısırlar için, tezgahı başında anma töreni düzenlendi
Davut CAN / İZMİR, (DHA)İZMİR´de, takı satarak geçimini sağlayan ve sosyal medya hesabından bir tür romatizmal rahatsızlık olan relapsing polikondrit ve Cogan sendromu hastalığına yakalandığını duyurmasının ardından hayatını kaybeden Aslı Özkısırlar (41) için, arkadaşları takı tezgahının başında anma töreni düzenledi. Özkısırlar için lokma dökülürken, üzerinde `Aslı´nın takı tezgahı´ yazılı…
View On WordPress
0 notes