#arap coğrafyası
Explore tagged Tumblr posts
Text
ABDESTSİZ gezenin bastığı yerde OT BİTMEZ" diyenlerin yaşadığı
Arap coğrafyası sanırsınki AMAZON ORMANLARI:
DüşüNUP AnlayanlaRA selam olsun dileğimle
GÜNAKŞAMDA
17 notes
·
View notes
Text
🗣️ Dinler, İktidar Hırsı ve Laiklik Devrimi
İncil sev dedi Hristiyanlar kendilerinden başka kimseyi sevmediler.
Tevrat yaşat dedi Yahudiler kendilerinden başka kimseye yaşama şansı bırakmayacak kadar azdılar.
Kur'an oku dedi Müslümanlar okumadıkları gibi kendi canına okuyan herkese koşulsuz inandılar.
O zaman dinleri ve günümüze kadar taşınan süreçlerin üzerinden geçerek Atatürk'ü ve laiklik devriminin değerini anlama zamanıdır.
Bunun için tabiat bilimlerini okumayı savunuyoruz.
İnsanı bu hale dinleri kendine alet ederek insan sömürenler getirdi.
"İnsanın dini duyuncundadır."
Doğuran da tabiat doyuranda tabiat olduğu için.
Tabiat aynı zamanda yaratan güçtür.
Son peygamberin dini tebliğ etmek ile birlikte aynı zamanda devlet başkanı olması dinin siyasete alet edilmesinin başlangıç noktasıdır.
Peygamber öldüğü gün öldü o din. Bu kadar kısa ömürlü olmasının tek sebebi güç adına iktidar olmak ve bunu din ile ilişkilendirmektir.
Çünkü dört halife iktidar kavgasına peygamberin cenazesi kalkmadan tutuştu. O gün bugündür bu coğrafyada kan durmuyor.
O gün bugündür insanlığa iktidar elde etmek adına dini siyasete alet etme virüsü bulaştı.
Atatürk dünya da bir ilki gerçekleştirerek laiklik devrimi ile temizledi bu rezil dini siyasete alet ederek iktidar olma ilişkisini.
O büyük dahi hayata gözünü yumduğunda yine hortladı o iktidar ve sömürü adına din kavgası.
Bugün yaşadığımız zulmün kısa hikayesi budur.
Peygamberler de insandır. Hata yaparlar. Tebliğ ettikleri o din yok şimdi. Böyle olacağını bilmesi gerekmez miydi?
Tanrı peygambere aynı zamanda siyaset yapması ve devlet başkanı olması yetkisi izni vermiş olabilir sorusunun bir yanıtı yok ki!
İktidar hırsı olmadığını iktidar olarak gösteremezsiniz. İktidar olmak bir güç elde etme hırsıdır. Ganimet elde etmenin yolunu güç açar.
Yaşarken bir başkasını hatta kendine çok yakın olmayan birisini demokrasi ile başa geçirmiş ya da geçirememiş olmanın faturası çok ağır oldu o kadar düşmana rağmen.
Din sadece tebliğ ile kalsa veya din bir insanla tebliğ edilmese böyle olmazdı.
Arap coğrafyası dinleri ganimet, iktidar ve güç peşinde koşan dinlerdir.
İnsana şah damarından daha yakın olan yaratanın bir insana ihtiyaç duyacak kadar çaresiz olması yaratana hakaret değil mi? Yaratanın insanlığı kurtarmak adına örnek bir insanı geçici kullanması anlaşılabilir. Yalnız dinin o insandan ibaret olduğu konusunda inancı yok etmek sonradan mümkün olmaz.
Dini yaratan duyunç aracılığıyla tebliğ ettiğinde insanlık daha huzurlu olur.
Biri çıkıp din adına Tanrının görevlendirdiği kişi benim dese bile kimse inanmazdı. Başlangıcı sorunlu bir konudur bu konu.
Atatürk bir dogma bırakmadığı için yenilmiyor.
Onun fikrini kimse yenemez. Çünkü insanlığın çıkabileceği son noktayı o çıktı.
Yaratanım insanlığa tebliğini her insan kendi diliyle öğrensin diye dinde ilk devrimi Türkçe Kur'an ile Atatürk yaptı.
Dünyaya insanlar arasından birisi din ve Tanrı adına huzur getiremez ve bu güne kadar getirememiştir.
Bugüne kadar böyle bir yazı ve eleştiri yapılmış mıdır? Doğrusu bilmiyorum.
Din, Tanrı, Peygamber ve devlet ile iktidar konusunda laiklik harici bir çare olmadığını düşünen ve inanan biriyim. Atatürk dışında bu konuda devrim yapmış ve o devrimi aşacak bir çözüm bulabilmiş biri yoktur.
İnançlar insanların kendi temiz duyunçları içinde yaratan ile bir aracıya ihtiyaç duyulmadan yaşanmalıdır.
Kimse kimsenin dini ve inancı ile ilgilenme ve inancına karışarak müdahale etme hakkına sahip değildir.
Yaratan peygambere bile tebliğ et yalnız kimseyi zorlama demiştir.
Din her insanın yaratan ile kendi arasında üçüncü bir aracıya ihtiyaç duymadan kurduğu iletişimdir.
Din, insana hükmetmenin aracı olmaktan hiçbir zaman kurtulamamıştır.
Dünya da yaşam menfaat üzerine bir düzen ile kurulu olduğu için ve insan menfaatine satılmak konusunda zaafı olan bir canlı olduğu için bu tuzağa din ile kolay düşürülmektedir.
Laiklik gibi bir devrim yapmış Türk ulusunun ve Atatürk gibi bir insanlık devrimcisinin kurduğu devlet ve yaptığı devrimleri dini siyasete alet eden i��birlikçi bir zihniyet dini kullanarak elde ettiği güç ile bugün tehdit etmektedir.
] Önder Karaçay [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#dinler#din tacirleri#laiklik#iktidar#güç arzusu#hükmetmek
8 notes
·
View notes
Text
✍️
Umarım okursunuz...
Ülkemiz Ortadoğulu bir zihniyet tarafından, Ortadoğulu bir üslupla yönetiliyor ve görünen o ki yakında tamamen Ortadoğu’ya dönüşeceğiz.
Ortadoğululuk nedir bilir misiniz...?!
-Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur.
-Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-İmanı yüceltip aklı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur.
-Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur.
-“Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur.
-İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur.
-Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur.
-Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur.
-Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur.
-Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur.
-Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuk.
-Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye zaman bulamamak Ortadoğululuktur.
-Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuktur.
-Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak Ortadoğululuktur.
Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden...?!
Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır.
Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır.
Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar.
Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur!
Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey.
İronik bir şekilde, Ortadoğulular ülkelerinin sıkıcılığından kaçıp, nefes almak için turist olarak Türkiyeye geliyor.Türkiyenin yöneticileri ise gittikçe ülkemizi Ortadoğululaştırıyor.
Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum.
Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum.
Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar.
Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder.
Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki...?!
Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım.
Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim.
Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla.
Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası.
Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu.
Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum.
Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar!
Azgelişmişlerin kaderi iki kelimede saklıdır:
İdrak gecikmesi!
Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor.
Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor!
"Coğrafya kaderdir" der, Ibni Haldun, bizim kaderimiz de idrak gecikmesi!
• Mümin Sekman Sosyolog (Alıntıdır)
(Okuduğunuz için teşekkür ederim )
12 notes
·
View notes
Text
OSMANLI DEVLETİ NEDEN YIKILDI?
En son söyleyeceğimizi ilk cümleden yazıp daha sonra kısa bir analizle açıklamaya çalışayım...
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşundaki İslamî itikadi yolu MATURİDİLİK iken, yıkılış dönemindeki islamî itikadi yolu EŞARİLİK olarak benimsenmiş olmasıdır...
Türk Milletinin tarihine, kültürüne ve en önemlisi töresine en uygun islâmî felsefe MATURİDİLİK tir.
Zira bu itikadi felsefi yolun, kurucu imamı MATURİDİ Türkistanlı, Horasanlı bir Türktür...
Maturidiliği kisaca açıklayacak olursak; "Bu felsefe Akla, pozitif bilime ve ilme öncelik veren Türk töresine en uygun itikadi islamî bir yoldur."
İmam Maturidi, İslam dünyasında inançla ilgili fikrî savrulmaların yaşandığı bir dönemde akıl-vahiy dengesini kurarak dinî problemlere kalıcı çözümler üretmiş, aynı zamanda toplumun değerleriyle bütünleşen bir inanç sistemi kurarak Türk-İslam medeniyetinin oluşmasına öncülük etmiştir.
Yaratılışın merkezine hikmeti yerleştiren ve onu “her şeyi yerli yerine koymak” şeklinde tanımlayan İmam Maturidi’nin iyi anlaşılmasının, yaşadığı döneme olduğu gibi günümüz dünyasının sorunlarına da hayati katkılar sunacağı muhakkaktır.
Osmanlının Yıkılış Döneminde izlediği İtikadi yol EŞARİ felsefesi ise;
Yemenli bir aileye mensup olan İmam EŞARİ 900 lü yıllarda yaşamıştır.
Daha çok Arap Milliyetçiliğine dayanan görüşleri ile tanınmaktadır.
İmam MATURİDİ' nin aksine Akılcılıktan ilim ve bilimden önce NAKİLCİ bir anlayışla hareket etmiştir.
İslâmi problemleri daha çok Peygamber efendimizin sünnetlerini ön plana çıkararak ve hadislerle çözmeye çalışmıştır.
Peygamber efendimizin içinden çıktığı toplumun yaşayışı, coğrafyası ve kültürü zamanla bize sünnet diye dayatılmış. Birçok hadisin uydurma olduğuda daha sonra hadis ilmi yapan ulema tarafından temizlenmiştir. Günümüzde de hala bircok hadis tartışmalıdır. Din uleması kendi arasında dahi anlaşamamakta, akılla ilmle ve vahiyle örtüşmediği görülmüştür. Ve ortada bir vaka olarak durmaktadır.
Bu iki felsefeyi kısaca açıkladıktan sonra Osmanlı Devletini de bu iki akımın etkisi altında kalan İki farklı Osmanlı olarak analiz etmek doğru olacaktır...
OSMANLI’NIN İKİ FARKLI DÖNEMİ...
Birinci Kuruluş dönemi:
Osmanlı Devleti kurulurken, bütün Türk devletleri gibi Türk Töresi üzerine kurulmuştur...
Bir milletin kültürü ve Töresi yok sayılarak yaşaması mümkün değildir.
Kuruluş Döneminde Osmanlı Devletinin Manevi Kurucusu Şeyh Edabalı, Horasan erlerenlerinden, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin talebesidir...
O dönemlerde Türk kültür ve töresine en uygun İslami akım, Horasan, Türkistan coğrafyasında hakim olan MATURİDİ (Akıl, bilim, ilmi önceleyen felsefi yol) felsefi itikadi yoludur...
Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin talebeleri de MATURİDİ felsefesi ile yetişmiş bu itikadi yolu izleyerek, Anadolu'ya TÜRK-İSLÂM anlayışını yaymak için akın akın gelmişlerdir...
Osmanlı Devleti kurulurken, Kayı Boyu Türk töresince yaşamakta ve Türk kültürü ile yaşamaktaydı.
Adetlerinden, yaşam şeklinden, kıyafetlerine hatta çocuklarına konan isme kadar herşey TÜRKTÜ...
İsimleri; Ertuğrul, Ataman, Afşin, Savcı, Gündüz, Konuralp, Korkut, Orhan’dı, Türk’tük yani...
İlk 250 yıl Osmanlı Devleti bir Türk Devleti idi...
Hakim din Müslümanlık, Sarayın izlediği itikadi yol MATURİDİLİK yani Aklı bilmi ilmî önceleyen bir dini yoldu.
İşte bu yüzden girdiğimiz bütün savaşları kazandık. İlimde fende teknolojide Avrupadan öndeydik.
Tuna boyları, Karpatlar, Macar Ovaları Türk atlılarının nal sesleri ve kılıç şakırtıları ile inledi...
Bizans ortadan kaldırıldı Istanbul Fethedildi...
"Melekler erkek mi, dişi mi?" Tartışması yapan hurafelerle uğraşan Hıristiyan alemi diz çoktürüldü.
Peki bu yükseliş ve Dünya Liderliği ne zamana kadar sürdü?
Ta ki halifelik Osmanlı Devletine geçene kadar başarılarımız devam etti...
Her şey o kadar güzel giderken Yavuz Sultan Selim Han' ın aklına biri halifelik sevdasına düşürdü...
Halifelik dinî bir makam değil, siyasi bir kurumdu. Dünyaya hükmeden bir imparatorluğun o donemde siyaseten bu kuruma ihtiyacı yoktu.
O dönemde Sadece Asya değil, Avrupa da, Arap dünyası da Hıristiyanlık alemi de Türk’ün gücü önünde baş eğiyordu...
Yavuz Sultan Selim Han, hocası Kürt Şeyhi İdris Bitlisi’nin Halifelik Makamını ele geçirmesi konusundaki yönlendirmesi ile Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını kazanarak, Mısırı fethetti.
Abbasi halifeliğini İstanbul’a getirdi...
Ancak ortada bir sorun vardı.
Arap dünyası halifeliğin Araplar dan başka bir millete geçmesinin İslama uygun olmadığını savunuyordu.
Hele hele Türklere hilafetin geçmesine tamamı karşı çıkıp Yavuz’a biat etmediler...
Bu sorunu çözlülmeliydi...
Yavuz bu sorunu çözmek için orta bir yol bulundu.
Mısır ve Arap dünyasından ikibin kadar Arap asıllı EŞARİ anlayışına mensup din bilgini, ulema İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmelerini sağlandı.
Bir nevi Arap ulemadan para, mevki, makam verilerek Hilafetin başka bir millete geçmesinde dinî bir sakınca olmadığına dair rüşvetle fetva isteniyordu.
Bu gelen ulema EŞARİ anlayışlı Arap milliyetçisi din bilginleriydi.
Devletin kuruluşunda etkili olan MATURİDİ anlayışı din bilginleri ile, bu yeni gelen EŞARİ anlayış arasında fikir ayrılığı, dolayısı ile dinî yorumlamada farklılıklar ortaya çıktı.
DevletinTürk-İslamı felsefesi bırakılarak, Arap İslamına doğru evrilme başladı. “Türk Milleti” kavramının yerini, bugün olduğu gibi “tek millet” almaya başladı.
Bu aşamadan sonra;
İkinci Osmanlı Dönemi başladı:
Yeniçeri ocağına alınan devşirme sistemi bozuldu.
Devlet yönetiminde bir taraftan Yeniçeri ocağından sistemin bozuk işlemesi sonucu hızla yükselen devşirme ağalar, paşalar hakim olurken, diğer taraftan Arap Yarım Adasından getirilen 2000 din alim devlet yonetiminde etkili olmaya basladı.
Bu bilgin kılıklı Arap Milliyetçisi alimlerin verdiği fetvalarla devlet politikaları belirlendi.
“Türküm, Türkmenim” diyen Aleviler, Kızılbaşlar aşağılandı, dışlandı, kafaları kesildi.
Anadoluda uretim durdu. Fetihler son buldu. Bu din adamı kılıklı bilginler devleti soydu ekonomi bozuldu.
İsyanlar başladı. İsyanları bastırmak için uygulanan yöntemler halkı saraya ve devlete karşı düşman etti.
Sadece Kuyucu Murat Paşa’nın kellesini kestirip kuyulara doldurduğu Türk sayısı yüz binin üzerindedir...
Sadece Benim ilçem Gümüşhacıköy de Sırp Devşirme si, Yörgüç Paşa nın katlettiği Türkmen on binlerin üzerindedir.
Osmanlı Devletinin Kuruluşundan itibaren yaklaşik ilk 250 yılı ile hilafet makamını alışından itibaren son 350 yılı birbirinden farklı islâmî felsefe ile yönetilmiştir.
Osmanlı ilk 250 yılında MATURİDİ' lik etkili olmuşken.
Son 350 yılında EŞARİ' lik etkilidir.
Osmanlı’nın son 350 yılı ilk 250 yılın tersine, Türklere zulüm yıldır.
Artık Arap kültürü Anadolu’ya çöreklenmiş, zehirli bir yılan gibi Türk kültürünü boğmaya başlamıştır.
Bu zulümden en çok payını alan da ses bayrağımız dilimiz Türkçe olmuştur...
Türkçe saraydan, devletten, edebiyattan kovulmuş ancak dağlarda, ıssız ovalarda devlet babasina isyankar evlat olarak barınmaya yasamaya başlamıştır...
Yavuz Sultan Selim Han’ ın getirdiği Arap bilginleri yobaz mı yobazdılar.
Talihsizlik o dur ki, Yavuz' un ömrü ve saltanatı kısa sürmüştür.
Tahminim o dur ki; Yavuz' un saltanatı biraz uzun sürse idi, Halifelik Makamını eline iyice sağlama aldıktan sonra, bu yobaz Arap Milliyetçisi din adamlarını geldikleri yere geri gönderirdi...
Bu yobaz anlayışlı bilim adamları akla ziyan fetvalar çıkarmışlardır.
Bunlardan sadece biri; bu Arap Milliyetçisi EŞARİ anlayışlı bilginlerin fetvaları ile matbaa “Gavur icadı” denilip İstanbul’a sokulmamıştır...
Yine onların fetvaları ile, “Meleklerin bacakları seyrediliyor” denilip İstanbul Uzay Gözlemevi top atışları ile yıkılmıştır...
Ve ilk 250 yılında bir Türk İmparatorluğu olarak kurulan Osmanlı Araplaştıkça batmaya, son 350 yılında girdiği bütün savaşları kaybetmeye başlamıstır...
Kurulurken Türk adı taşıyan padişahlar, devlet yıkılırken Arap isimleri almaya başlamışlar, Sarayda Türkçe konuşulmaz olmuş halkla sarayın bağı Aynen Selçuklu nun son dönemi gibi kopmuştur.
Padişah isimleri, Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamit gibi Arap isimleri konmuştur.
En sonunda Balkan Savaşları yenilgisi ile yeniden Anadolu’ya yani doğduğumuz topraklara geri dönmek zorunda kalınmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nı Arap milliyetçisi bilginlerin, ulemanın verdiği Araplık ruhuyla değil, Türk ruhuyla kazanılmıştır.
Hatta Bu EŞARİ anlayışlı din adamları Kurtuluş Savaşına karşı çıkmış verdikleri fetvalar ile Yabancı Ingiliz Yunan Fransız işgalcileri desteklemişlerdir...
Buna rağmen Anadoluda, TÜRK TÖRESİ ÜZERİNE YENİ BİR TÜRK DEVLETİ KURULMUŞTUR...
Türk soyunu tüketmeyen Arap EŞARİ lerinin torunları bu günde bu Türk devletini Araplaştırma çalışmalarından vazgeçmemişlerdir. İhanetlerine devam etmektedirler...
350 yıl baş köşede oturttuğumuz Arap ümmetinin ihanetine rağmen; TÜRKÜN SOYU, TÖRESİ, OCAĞININ KOR ATEŞİ SÖNMEMİŞTİR.
BİZ DE ELİMİZDEN GELDİĞİNCE DİLİMİZİN DÖNDÜĞÜNCE TÜRKÜN YANAN OCAĞININ ATEŞİNİ HARLAYACAĞIZ...
Ne diyordu Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi:
“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”
Bizde kaderimizi yaşayacağız.
Mevlüt KALELİ
4 notes
·
View notes
Text
ORTADOĞULULUK NEDİR BİLİR MİSİNİZ?
1- Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
2- Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur.
3- Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
4- İmanı yüceltip aklı aşağılamak Ortadoğululuktur.
5- Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur.
6- Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur.
7- Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur.
7- "Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur.
8- İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur.
9- Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur.
10- Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur.
11- Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur.
12- Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur.
13- Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur.
14- Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur.
15- Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuk.
--------------------------
Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden?
Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır.
Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar. Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur!
İronik bir şekilde, Ortadoğulular ülkelerinin sıkıcılığından kaçıp, nefes almak için turist olarak Türkiyeye geliyor. Türkiyenin yöneticileri ise gittikçe ülkemizi Ortadoğululaştırıyor.
Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum. Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum. Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar.
Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder. Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki?
Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım. Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla. Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası.
Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu.
Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum. Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar!
Az gelişmişlerin kaderi iki kelimede saklıdır: İdrak gecikmesi!
Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor. Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor!
"Coğrafya kaderdir" der, Ibni Haldun, bizim kaderimiz de idrak gecikmesi.!
Mümin Sekman
3 notes
·
View notes
Text
Ortadoğululuk nedir bilir misiniz.!?
-Ölümü yüceltip, güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Dini yüceltip, bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur.
-Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-İmanı yüceltip, aklı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Duyguları yüceltip, mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur.
-Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur.
-“Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur.
-İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur.
-Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur.
-Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur.
-Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur.
-Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur.
-Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuk.
-Şeytan taşlamaya zaman bulup da ibadet etmek zaman bulamadım deyip de kitap okumamak Ortadoğululuktur.
-Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuktur.
-Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak Ortadoğululuktur.
Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden.!?
Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır.
Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her eleştiriyi, dinine saldırı sayar.
Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur!
Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey.
İronik bir şekilde, Ortadoğulular ülkelerinin sıkıcılığından kaçıp, nefes almak için turist olarak Türkiyeye geliyor.
Türkiyenin yöneticileri ise gittikçe ülkemizi Ortadoğululaştırıyor.
Yurt dışında, gittiğimizde en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görürsünüz..
Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din diye pazarlıyorlar.
Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder.
Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki?
Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım.
Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim.
Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla.
Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası.
Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu.
Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum.
Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar!
Azgelişmişlerin kaderi iki kelimede saklıdır:
İdrak gecikmesi!...
Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor. Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor!...
"Coğrafya kaderdir" der, Ibni Haldun, bizim kaderimiz de idrak gecikmesi!...
Alıntı
0 notes
Text
ANLAYANA (1/6)
AHTAPOTUN:
BÜYÜK SAVAŞLARI..
.. OCAK 2022 DEN itibaren..
2023<>2024<>2025...
Bölgesel Devletler Arasındaki,
Siyasî/Askerî/Stratejik.
SÜREÇlere DİKKAT.!!?
■'3. DÜNYA SAVAŞI' / 'KIYAMET SAVAŞI'
- RUSYA'nın;
Başta Ukrayna olmak üzere,
Eski S S C B. Ülkelerini..
Yeniden,
DESPOTİZMİ Güç Altına Almak.
•AHTAPOTUN; PLATFORM.
"YENİ DÜNYA DÜZENİ"
•AHTAPOTUN; PUTİNİZM.
HEGEMONYASIN DA İŞGAL!
•AHTAPOTUN; AMERİKANO.
KONTRALARIN DA..
(Orta Akdeniz, Ortadoğu, Orta Asya)
- Coğrafi düzen.
- Rejim değişikliği.
- Yeni ülkeler.
- Genişletilmek istenen ülkeler.
BOP<>GOP<>GBP<>SOP <>GAP..
NEDENİYLE,
3. DÜNYA SAVAŞI;
ORTADOĞU VE ORTA ASYA DA..
ÇI-KA-ÇAK-TIR.
2022 YILI İTİBARİYLE;
Hamlelerinde Son Kontralarıyla?
Bugünün Dünyasına Baktığımızda;
- Ahtapotizm Üst Akıl!,
Bilderberg/Vatikan/Platformu.
- Emperyalist, Siyonist Sopası!
CIA/GRU/M 6/MOSSAD
- Emperyalizmin Finansörü,
Platform/Suudi/BAE/Katar
- Emperyalizmin Destekçisi!
Vatikan/Ingiltere/AB/Nato
- Siyonizmin Uygulayıcısı!
Britanya/İsrail/Fransa/Ürdün
- Tüm Küreselci..
(Taraflılar!)
▪DİZAYN Edenler;
(ABD, AVRUPA, VATİKAN)
ÜST AKIL+ PLAN PROJELERİNİN;
BOP<>GOP<>GBP<>GHP<>GAP..
▪DİZAYNIN Güçleri;
(Süper Hegemonyası)
- Askeri Güç.
- Siyasi Güç.
- Silah Gücü.
- Kapital Güç.
- Gıda/İlaç Gücü.
▪DİZAYNCILARIN Hedefi;
(Enerjilerin Kontrolü)
- Petrol.
- Doğal Gaz.
- Bor Madeni.
- Su Kaynakları.
▪Demokrasi Kılıflarında;
(Arap Baharı, Dinsel Mezhep)
- 'Rejim Değişikliği'
- 'Ilımlı İslâm'
- 'Medeniyetler İttifakı'
- 'Dinler Arası Diyalog'
▪Asıl Hedef Noktaları;
(4 K)
(Melhame-i Kübra dan Önce..)
- Karabağ (Nahçıvan)
- Kırım (Acaristan)
- Kerkük (Musul)
- Kıbrıs (Doğu Akdeniz)
▪ASIL BÜYÜK Düşünceleri;
Aynı bölgelerde..
- Büyük İsrail Hegemonyasında..
Filistin (Hamas/Hizbullah)
Üzerinden..
Gazze; Lübnan işgali,
Devamında..
ÖNCESİ;
> İran Coğrafyasının,
> Türkiye Coğrafyasının,
Bütünlüğünü yok etmek planıdır.
(İsrail’in son mevcut haliyle elinde.!)
TÜM;
Ortadoğu ülkelerinin başkentlerini,
Ülkelerin önemli stratejik hedeflerini,
Anında yerle bir edecek kapaside DE..
Atom bombasının yanısıra DA..
AYNI ŞEKİLDE!
Milyonlarca Müslüman İnsanı öldürecek.!
Kimyasal, biyolojik ve bakteriyel,
İmha bombası var.
Projelerinin Uygulamasında;
- Arz-ı Mev'ut istikametinde..
- Büyük Ermenistan Sınırları.
- Uydu Kürdistan'ı Kurdurmak.
- Megali İdea/Pontus Yeniden.
▪ASIL Stratejik Coğrafyası DA;
- Ukrayna, Gürcistan, Belarus, Moldavya.
- Irak, Libya, Suriye, Yemen, Sudan, Somali,
Üzerinden..
- Bölünmüşlüğünde Planlı;
Devletsel (CIA/MOSSAD/M16)
Terörsel Suikastler, Komplo ve Saldırılar.
İran’ı/Gürcistan'ı/Ukrayna yı.
Karıştırıp, sıkıştırıp, kışkırtıp.!
‘Siyasi Yanlış bir iş’
Yapmalarını sağlamak.
SONRA DA BU;
‘Zorunlu Yanlışlığı’
Bahane ederek!
Böylece Proje savaş çıkartarak.
Öncelikle DE..
TÜRKİYE DEVLETİ Coğrafyasında,
Olmak Planın DA;
- İran'ı çökertip, parçalamak.
- Bölgesel Coğrafik Değişiklik.
- Bölgesel Rejim Değişikliği.
- Bölgesel Mezhepçilik.
ANADOLU ÇOĞRASINI;
1) Marmara ve Karadeniz DE..
> Pontus
2) Ege Bölgesinde DE..
> Yedi Kilise Noktasında,
(Efes/İzmir/Bergama/Akhisar/
Salihli/Alaşehir/Denizli)
HEDEF; Sözde Megali İdea.!
3) Güneydoğu Bölgesinde DE..
> Yedi Şehir Noktasında,
HEDEF; Sözde Arz-ı Mevud!
4) Doğu Anadolu Bölgesinde DE..
> Yedi Şehir Noktasında,
HEDEF; Sözde Kürdistan!
▪ASIL HEDEF Noktaları;
(4 K)
(Melhame-i Kübra dan Sonrası..)
- Kudüs (Filistin)
- Kariye /Ayasofya (İstanbul)
- Kırklar/Kız Kulesi (İstanbul)
- Kâbe (Mekke/Medine)
▪ASIL STRATEJİK Coğrafyası;
(HAT/AY)
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ
- Doğu Akdeniz Sahasında.
- Kuzey Suriye de belirlenen özerklik.
- Doğu ve Güneydoğunun Ayrımı.
"Referandum"
Statüsünde Bölünmesi.
- Sınırları Daraltılmış;
Bir Türkiye Devlet'ini..
Mahkûm etme Projesi'dir.
2022 YILININ SÜREÇ YOLUNDA..
2023 YILININ SÜREÇ ARASINDA..
2024/2025 E KADAR,
ÖNGÖRÜLERİN OLABİLMESİNDE..
ASRIN PROJELERİNİN,
TEMEL FİKRİ BAŞLANGIÇI;
● 1941 "Kilise Hizmetleri"
(Winston Churchill-Franklin Roosevelt)
● 1945 "Yalta Konferansı"
(İngiltere. Amerika. SSCB Devletleri)
'Asrın Projelerinin' Hazırlanışıdır.
“ANADOLU,
TARİHLER BOYUNCA..
HER MİLLÎ DEVLETE..
MUHABBETLİ,
SARIP SARMALAYAN..
KADİM BİR BEŞİK OLMUŞTUR.
ANCAK,
O GÜÇLÜ DEVLETLER,
KENDİ BEŞİĞİNİ SALLAYIP..
DURDUKÇA..!
NE ZAMAN Kİ,
AYNI DEVLETLETLER,
KENDİ HAS BEŞİĞİNİ,
BAŞKALARININ SALLAMASINA..
MÜSAHAMA GÖSTERDİĞİNDE,
O 'GÜÇLÜ' DENİLEN DEVLETLER,
YA GÜÇSÜZLÜĞE!
YA DA YOK EDİLMEYE!
TERK EDİLMİŞLERDİR.”
SON SÖZÜMÜZ.!
BİR GÜNDEN ÖNCESİ MUTLAKA!
YA>PIL>MA>LI>DIR.!!
GEÇMİŞTEN.. BUGÜNE..
SANCAK-I ŞERİF HÜRMETİNE,
ŞAHLANIŞ VE ATILIM DA..
İSTİKBALİ HEDEF;
"MİSAK-I MİLLÎ" - "AHD-İ MİLLÎ"
TECELLİSİDİR.
"TÜRKİYE MİLLÎ GÜÇ ORDUSUNUN"
Nefesi-Azameti-İradesi,
Bir değil, Bir kaç Hedefi..
Kırbaçlıyacak Güçtedir."
ÇÜNKÜ,
ANADOLU TOPRAKLARI;
KUTLU VE MÜBAREK TİR.
SELÂM VE DUA İLE KALINIZ
STRATEJİTÜRK
0 notes
Text
10 DAKİKANIZI AYRIP OKUYUN!
Ben 12 yaşında bir imamdım. 13 yaşında Kur'an okumada bölge birincisiydim. 16 yaşında diyanetin Diyarbakır’da düzenlediği, Doğu ve Güneydoğunun 12 ilinin katıldığı üç aşamalı, sözlü, yazılı ve Kur'an okuma sınavında birinci oldum. Türkiye geneli bir yarışma olsa rahatlıkla Türkiye birincisi de olurdum. Yıllardır dediğim bir şey var. İslam’ı Türkler ve Kürtler bilmez. İslam Arap dinidir, Arap kültürüdür, bunlara uymaz. Bunu söylemekten asla çekinmedim ve vazgeçmedim. Çünkü, ''Artık tüm inançlara eşit mesafedeyim'' iddiasında olan Cumhuriyet Rejiminin gerek günlük hayatta gerekse eğitimdeki özel politikaları çerçevesinde yetiştirdiği buradaki insanlar, Hinduizm'i ne kadar biliyorlarsa, Yahudiliği, Hristiyanlığı ne kadar biliyorlarsa, İslami bilgileri de ne yazık ki ortalama o düzeydedir. Türkiye’de yaşayan normal bir vatandaşın tüm inancı, doğuştan beri akraba ve yakın çevresinin ''sen müslümansın'' demelerinden ibarettir. Oysa İslam sırf inandım demek olsaydı, dünyanın en huzurlu bölgesi asırlardır İslam coğrafyası olurdu. Ama ne yazık ki değil. Bu, ''inanıyorum, kalbim temiz, kul hakkı yemiyorum'' türünden basitlikler olarak anlaşılmış olan İslam, sadece dinsiz bir Cumhuriyet öğretisidir, ama ne yazık ki gerçek değil. Bir kere peygamber öldükten sonra Arapları yönetemeyen idareciler, Kur'an, hadis ve ondan çıkaracakları yorumlarla İslami bir yönetim biçimi olarak ele alıp kılıç zoruyla dinden dönenleri öldürmeselerdi İslam zaten o yıllarda bitmişti. Kısaca, bu olayı her devrim ya da ihtilal yapılan ülkede muhaliflerin tasfiye edilmeleri gibi düşünün. Muhammed, ihtiyaca göre günü birlik vahiy indiriyordu. Kur'anı kitaplaştırmadı bile. Okuması yazması olmadığından, ayetlerin çoğunu bazen unuturdu, çoğu zaman bir ayet hatırlatacağı zaman, yazılı olarak da okuyamadığı için vahiy katiplerini çağırırdı. İslam’ı bugüne getiren şeyler, Türk ve Kürtlerin düşündüğü gibi öyle hoşgörü dini falan değil, dinden dönenlerin öldürülmesi ve maddi manevi sıkıntılı yığınlara cennet vaat edilerek savaştırılmaları, biat ettirilmeleri ve sömürülmeleridir. İslam modern insana göre değil, İslam kendi çağının bile bilimselliğinden, hukuksallığından ve hoşgörülüğünden bir hayli uzaktır. Muhammed'in etrafında toplananlar da öyle felsefeciler, bilim adamları falan değildi. Kervan basıp adam öldüren, ellerinde kılıçla yol kesen, ganimet alan, etrafa korku salan kaba saba kişilerdi. Bir Ömer'i düşünsenize, Ali'yi, Hamza'yı… Mesela: Amr Bin Hişam'ın Mekke'de eğitim veren dört öğretim evi vardı, kendisi dört dil biliyor, mitoloji okumuş çevresinde sevilen ve sayılan biriydi ''bu çobana inanmayın'' dediği için, Muhammed ona ''Ebu Cehil'' lakabı taktı. Cehaletin kaynağı demektir. Sırf bunu bile düşündükçe, kendimi gülmekten alıkoyamıyorum. Düşünsenize, tek kelime okumamış adam, kendi çağındaki bir profesöre cehaletin kaynağı lakabını takmış. Lütfen bu yazıyı okumayı, tek bir dakikalığına bırakıp, gözlerinizi kapatıp, kendinizi Ebu Cehil'in yerine koyarak, şunu düşünür müsünüz? Evrenin sahibi olan tanrı, tek bir dakikada, tek bir hareketle, kendisini tüm insanlara kanıtlama gücüne sahipken, neden kendi varlığının kanıtlarını tek kelime okumamış bir çobana mağarada gizlice anlatarak, insanların inanmalarını cahil çobanın ikna kabiliyetine bıraksın? Neden? Dört okulu, dört dili olan bilge bir adam, buna nasıl inansın? Arkadaş! İslam, mucizevi, bilgi dolu falan değil, olsaydı, önce bilgeler tercih ederdi. Cehaletin hazine olduğu bir çağda, beş, on karılı, ellerinde kılıç, peynir gibi insan doğrayanlarca tasarlandı. İslam’ın her şeyi, çağdışı ve bedevilere göredir. Modern insanlığa uymaz. Örneğin: Allahın Kur'anı gönderdiğinde anlattığı cennete bir bakın! Serin ırmaklar, Bakire kadınlar, İpek elbiseler, Bol yeşillikler, Çayırlar, Ağaçlar, Şarap, Durmadan sex. ((Alıntı))
0 notes
Text
Ortadoğululaşmak
Ortadoğululuk nedir bilir misiniz? Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur. Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur. Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur. İmanı yüceltip aklı aşağılamak Ortadoğululuktur. Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur. Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur. Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur. “Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur. İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur. Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur. Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur. Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur. Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur. Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur. Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur. Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuk. Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye zaman bulamamak Ortadoğululuktur. Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuktur. Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak Ortadoğululuktur. Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden? Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75’i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır. Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar. Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur! Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey. İronik bir şekilde, Ortadoğulular ülkelerinin sıkıcılığından kaçıp, nefes almak için turist olarak Türkiye’ye geliyor. Türkiye’nin yöneticileri ise gittikçe ülkemizi Ortadoğululaştırıyor. Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum. Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum. Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar. Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder. Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki? Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım. Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla. Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası. Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu. Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum. Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar! Azgelişmişlerin kaderi iki kelimede saklıdır: İdrak gecikmesi! Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor. Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor! “Coğrafya kaderdir” der, Ibni Haldun, bizim kaderimiz de idrak gecikmesi! Mümin Sekman Sosyolog
0 notes
Link
Yok efendim. Kudüs'e Türk askeri gitsin diyenler önden kendileri gitsinler. Öyle oturduğunuz yerden ''Allah bize de şehitlik nasip etsin''demekle olmuyor.
Allah kimseye oturduğu yerden şehitlik nasip etmez. Şehitlikten nasiplenmek için savaşmak gerekir.Savaşmak istiyorsanız buyurun savaş orada. Hemen gidin de Allah size şehitlik nasip etsin.
Ancak hiçbiriniz gidemezsiniz. Çoğunuz askerlikten kaçmak için bedelli askerlik yapan insanlarsınız. Askerliği geç herhangi bir sokak kavgasında yumruk atmayı bile bilmeyen korkaklarsınız. Savaş çığırtkanlığı yapmak sizin neyinize?
Barış Atagün _____ Makalenin tümünü okumak için lütfen bağlantıyı tıklayın.
2 notes
·
View notes
Text
Ortadoğu’daki ulus-devletleri bu sistemin birer valiliği olarak değerlendirmek bizi toplumsal hakikatlere daha çok yaklaştıracaktır. Valiliklerin bağımsız birer cumhuriyet veya krallık olmaları özlerini değiştirmeyecektir. Az bağımlılık, çok bağımsızlık birer palavradır. Bu gerçeği kavramayanlar yetmiş yıl sonra Sovyet Rusya’da yaşanan çözülmeyi, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Beyaz Türk faşist yönetimini, Arap ulus-devletlerindeki kara faşizmi, İran, Pakistan ve Afganistan’daki yeşil faşizmi anlayamaz. Aynı şekilde dünyanın her tarafındaki sözde tam bağımsız devletlerin ani çöküşlerini, renk değişikliğini, Çin gibi muazzam bir gücün nasıl kapitalizmi yaşatan temel bir güç haline geldiğini de çözemez.
Türkiye Cumhuriyeti’nde 12 Eylül askeri darbesiyle resmi ideoloji haline getirilen Türk-İslâm sentezi aslında ABD ve İngiltere patentli bir çıkıştı. O dönemdeki İran Devrimi ve Afganistan’daki Sovyetler Birliği İşgali (1979-1980), ABD ve İngiltere ağırlıklı hegemonik sistemi bu gelişmeler karşısında TC üzerinden tedbir geliştirmeye zorladı. Sonuç Türkiye devrimci mücadelesinin acımasızca bastırılması ve Kürdistan’da soykırım uygulamalarının derinleştirilmesiyle birlikte Ortadoğu’nun güvenilir jandarması olmaktı. Türk devlet rejimi bu amaç kapsamında bütünüyle Gladiolaşmıştı. Olan aslında gizli NATO ordusu Gladio’nun kapsamlı biçimde kullanılmasıydı. Bugün Irak ve Afganistan’da yaşanan savaşı da aslında ilk defa Türkiye’de harekete geçirilen bu Gladio aygıtları yürütmektedir. Son NATO Zirvesi bu savaş konseptini NATO’nun yeni resmi stratejisi olarak ilan etmeye (2010 sonlarındaki Lizbon Zirvesi) hazırlanmaktadır.
Clinton o dönemde Ortadoğu’daki hegemonik hamleye büyük önem veriyor ve Türkiye’nin rolünün bundaki önemini hep vurguluyordu. Özel Danışmanı General Galtieri bana yönelik operasyonu Clinton’ın emriyle yönettiklerini bizzat açıklamıştı. ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ meselesine gelince, Irak, Afganistan, Lübnan, Pakistan, Türkiye, Yemen, Somali ve Mısır başta olmak üzere belli başlı ülkelerde olup bitenlerin bilançosunun çoktan Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki bilançoları birçok yönden aşmış olması bu savaşın gerçekliğinin anlaşılması için yeterlidir. Zaten nükleer silahlar nedeniyle ‘Üçüncü Dünya Savaşı’nın parçalı olacağı, uzun bir sürece yayılacağı ve değişik teknolojilerle yürütüleceği anlaşılır bir husustur. NATO’nun son Lizbon Zirvesi, ABD’nin İran etrafındaki ablukayı derinleştirmesi, ‘Üçüncü Dünya Savaşı’nın seyri hakkında gereken bilgiyi vermektedir.
‘Üçüncü Dünya Savaşı’ bir gerçektir ve ağırlık merkezi Ortadoğu coğrafyası ve kültürel ortamıdır. Sadece ‘Üçüncü Dünya Savaşı’nın yoğunluk merkezi olan Irak’ta yaşananlar bile buradaki savaşın bir ülke ile ilgili olmadığını, dünya hegemonik güçlerinin çıkarları ve varlığı ile ilgili olduğunu gayet iyi açıklamaktadır. Bu savaş ancak İran’ın tamamen etkisizleştirilmesi, Afganistan ve Irak’ın istikrara kavuşturulması, Çin’in ve Latin Amerika’nın tehdit olmaktan çıkarılmasıyla sonlandırılabilir. Dolayısıyla savaşın daha ortalarındayız. Kesin bir şey söylemek sosyal bilimler açısından doğru olmasa da, savaş en az on yıllık (NATO’nun son stratejik planları da on yıllık bir süreyi öngörmektedir) bir süre daha devam edebilir. Bazen diplomasi, bazen şiddet yoğunlaşacaktır. Gündeme şiddetli ve kontrollü ekonomik krizlerle müdahale edilecektir. Alanların önceliği değişecek, ama şöyle veya böyle savaş komple olarak birçok alanda cereyan edecektir. Ancak savaşın bu temel doğası göz önüne getirildiğinde, bana yönelik 1998 operasyonunun neden uluslararası çapta yürütüldüğü ve NATO’nun en büyük Gladio operasyonu olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Şüphesiz büyük savaşlarda hep hegemonik güçler kazanmazlar, halklar da çok şey kazanabilirler. Hatta hegemonik güçler sistemsel kaybedebilir, halklar sistemsel kazanabilirler.
8 notes
·
View notes
Text
Hep sorardım islam coğrafyası neden böyle?!?
ISLAMIN 5 ŞARTI
Islam’ın Beş Şartı Ya da Hz. Hüseyin Neden Şehit Oldu?
Miladi 680 yılının 10 Ekim günü Kerbela’da büyük bir katliam gerçekleşti. Katliam, İslam toplumunu derinden sarstı. Zira İslam peygamberi Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin ve yanındaki 72 yakını, Emevi Arap İslam Devleti’nin halifesi Yezit’in ordusu tarafından Kerbela’da hunharca katledildiğinde İslam’ın doğuşunun henüz 70. yılı idi.
Bir din düşünün ki, doğuşunun üzerinden henüz 70 yıl gibi kısa bir süre geçmişken o dinin peygamberinin çok sevdiği torunu, yine o pegambere iman ettiğini söyleyenler tarafından acımasızca katledilsin. İşte İslam, böyle bir facianın dinidir. İslam, Kerbela çölüne Hz. Hüseyin’le birlikte gömülen mazlum ve mahzun bir dindir.
Gerçek şu ki Kerbela’da katledilen Hz. Hüseyin’in bedeni değildi. Onda simgeleşen İslam’ın ta kendisiydi. İslam, o gün orada aslında 73 kez katledildi. 73 şehidin biri Hüseyin’di, diğerleri ise onun en yakını olan kardeşleri, çocukları, kuzenleri ve yol arkadaşlarıydı. Her birinin şahsında İslam bir defa daha katledilmiş oldu.
Peki neydi İslam? Neden katledildi?
Emeviler Kerbela şehitlerinin şahsında İslam’ı katletmeyi neden çok istediler?
Oysa onlar da İslam’a iman ettiklerini iddia ediyorlardı.
Ne var ki onlar tarihe İslam peygamberi Hz. Muhammed’in en yakınlarını katledenler olarak geçse de bizce onlar doğrudan doğruya dinin kendisini öldürdüler.
Bunu anlayabilmek için İslam’ın, üzerine kurulu olduğu beş ilkeyi iyi bilmek gerek.
Evet; İslam beş ilke üzerine kurulmuştur. Biz buna İslam’ın beş şartı diyoruz.
Apaçık Kur’an ayetleriyle sabittir ki; ilk şart adalettir.
İkincisi emanettir.
Üçüncüsü ehliyet, dördüncüsü maslahat, beşincisi ise meşverettir.
Ne oldu?
Şaşırdınız mı?
Yoksa siz namaz, oruç, hac gibi ritüellerden mi bahsedeceğimi sanmıştınız?
Hayır, hayır!
Onlar İslam’ın şartı değildir.
Şart öyle birşeydir ki o olmazsa onun temsil ettiği sistem de olmaz.
Adalet olmadan İslam olur mu?
Emanete sadakat olmadan İslam olur mu?
İşi ehline vermeden yani ehliyet olmadan İslam olur mu?
Bir şahsın yahut bir grubun değil halkın yararını esas almadan yani maslahat olmadan İslam olur mu?
Danışma, fikir alışverişi, düşünce özgürlüğü ve şurayı ikame etmeden yani meşveret olmadan İslam olur mu?
Dediler ki bunlar olmadan da İslam olur.
Yeter ki namaz kıl ama Muaviye’nin, Yezid’in adaletsizliğine itiraz etme!
Yeter ki oruç tut ama açın, yoksulun halini sorma! Devlet erkanının lüks ve şatafat içinde yaşamasını dert etme!
Yeter ki hacca git ve Kabe’yi tavaf et ama farklı düşünüyor, farklı inanıyor diye zalim iktidarlar tarafından hapse atılıp şehit edilen İmamı Azam Ebu Hanife’leri, çöle sürgün edilip ölüme terkedilen Ebu Zer Gıfari’leri, kılıçla boynu kesilen Hucr bin Adiyy’leri sakın gündeme getirip de fitne çıkarma!
Evet; böyle dediler.
Allah’tan başkasına kul olmamayı ve gerekirse zalim sultana karşı kıyam etmeyi öğreten mukaddes namaz ibadetini yozlaştırıp onu neredeyse iktidar sahiplerine itaat etme ritüeline dönüştürdüler.
Aynı tahribatı oruçta, hacda da gerçekleştirdiler.
Allah, ihtiyaçtan fazla olanı yoksullara verin dediği halde zekatı kırkta bire indirdiler.
İnfakı unutturdular.
Saraylar yaptılar. Servetlerine servet kattılar. Ezdiler, sömürdüler, yoksulun ve geniş halk yığınlarının iliğini emdiler. Kendileri sözde dünya nimetlerinden alabildiğince yararlandılar da yoksul müminler içinse sadece öbür dünyada cennet hayalini bıraktılar.
Hesap vermediler. Hesabı ahirete havale ettiler.
Sonuçta Muhammedî İslam’ı yerle yeksan edip yeni bir din ürettiler. Ürettikleri din, aslında İslam öncesi şirk dininin İslam maskesi giydirilmiş halinden ibaretti.
...................
....................
CEMİL KILIÇ
İLAHİYATÇI YAZAR
12 notes
·
View notes
Text
Ortadoğululuk Nedir Bilir misiniz?
-Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur.
-Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-İmanı yüceltip aklı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur.
-Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur.
-“Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur.
-İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur.
-Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur.
-Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur.
-Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur.
-Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur.
-Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuktur.
-Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuktur.
-Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak Ortadoğululuktur.
Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden? Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır. Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar. Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur! Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey.
Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum. Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocuklarının, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum. Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar.
Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder. Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki?
Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım. Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla. Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası.
Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu.
Mümin Sekman
17 notes
·
View notes
Photo
Sosyolog Mümin Sekman yazısı
"Ülkemiz Ortadoğulu bir zihniyet tarafından, Ortadoğulu bir üslupla yönetiliyor ve görünen o ki yakında tamamen Ortadoğu’ya dönüşeceğiz.
Ortadoğululuk nedir bilir misiniz?
-Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur. -Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur. -Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur. -İmanı yüceltip aklı aşağılamak Ortadoğululuktur. -Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur. -Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur. -Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur. -“Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur. -İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur. -Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur. -Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur. -Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur. -Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur. -Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur. -Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur. -Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuk. -Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye zaman bulamamak Ortadoğululuktur. -Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuktur. -Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak Ortadoğululuktur.
Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden?
Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır. Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar. Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur! Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey. İronik bir şekilde, Ortadoğulular ülkelerinin sıkıcılığından kaçıp, nefes almak için turist olarak Türkiyeye geliyor. Türkiyenin yöneticileri ise gittikçe ülkemizi Ortadoğululaştırıyor. Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum. Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum. Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar. Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder.
Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki?
Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım. Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla. Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası. Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu. Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum. Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar! Azgelişmişlerin kaderi iki kelimede saklıdır: İdrak gecikmesi! Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor. Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor! "Coğrafya kaderdir" der, Ibni Haldun, bizim kaderimiz de idrak gecikmesi!"
Mümin Sekman
Sosyolog
5 notes
·
View notes
Text
Ortadoğululuk Nedir Bilir misiniz?
-Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur.
-Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-İmanı yüceltip aklı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur.
-Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur.
-“Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur.
-İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur.
-Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur.
-Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuktur.
-Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek Ortadoğululuktur.
-Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak Ortadoğululuktur.
-Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak Ortadoğululuktur.
-Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye zaman bulamamak Ortadoğululuktur.
-Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuktur.
-Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak Ortadoğululuktur.
Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, neden? Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır. Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar. Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur! Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey.
Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum. Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum. Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar.
Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder. Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki?
Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım. Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla. Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası.
Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu.
Mümin SEKMAN
13 notes
·
View notes
Text
Yıl 2020. Dünya ve ülkemizin zor zamanlar geçirdiği bir vakit dilimi. Sanırım dünya coğrafyası üzerinde yaşayan her bireyin ortak kanaatidir bu durum. 2020 yılı zor ve tehlikeli olarak başladı. Bir çok olay cerayan etti ve son olarak başımıza covid-19 diye isimlendirilen bir hastalık peyda oldu. Dünyayı kırıp geçiren bu hastalık, henüz bitmiş değildir. Bu duruma "beni ilgilendirmez, ben ülkeme bakarım" anlayışıyla yaklaşmak bence yetersiz ve bitkin bir düşüncedir. Dünyanın her tarafında olan kötü bir oluşum, olgu ve olay kesinlikle her bireyi etkilemeli. Vicdanımızı ve duygularımızı elbette ki dinlemeliyiz. Nasıl ki Türkistan'da bir Türk'e yapılan zulüm kalbimizi acıtıyorsa, Afrika'nın bilmem hangi ülkesinde ki açlıktan ölen bir çocukta aynı derecede kalbimize soğuk bir duş aldırmalı. Belki insanların çoğusu benim gibi düşünmeyebilir. Belki sözlerim yersiz ve saçma olarak kabul edilebilir. Ama insanların şahsi düşünce özgürlüğü olduğu gibi bu düşünceleri dile getirme özgürlüğüne de hakkı vardır.
Toplumlar dünyanın kuruluşundan bu güne dek hep iktidar mücadelelerine girmiş ve hep birbirlerinden ayrışmıştır. Türk, İngiliz, Fransız, Çeçen, Arap.. vs olarak bir çok ırk meydana gelmiştir. Özünde bir çiftten yaratılan bu insanları bu kadar çok ayrışıma uğraması kader midir, proje midir?
Günümüz de, anın içerisinde yaşayan insanlar, çağımızın kırıp geçirdiği bu covid-19 isimli hastalığa acaba aynı reaksiyonu mu verdiler? Bu araştırışması gereken bir konudur. Ölümler, vakalar ardı ardına gelirken, her ülke ve millet kendi içine kapanırken, acaba komşu yahut çok uzaklarda ki bir ülkenin durumunun vehametinden doğru bir şekilde kaygı duymuş mudurlar?
Bizler, komşusu açken uyumayan bu millet, şimdi komşusunun durumunu, halini, vaziyetini ne kadar kontrol ediyordur sizce? Dünya'nın ulaşamayacağımız bir noktasında can veren her insan için az da bir kalp burukluğu yaşamamız gerekmez mi?
Bu bölümü Mustafa Kemal ATATÜRK'ün çok manalı bir açıklamasıyla bitirmek istiyorum, "
İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli... Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında huzur, açıklık ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur. (...) En uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir. Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz."
1 note
·
View note