#arşivimden
Explore tagged Tumblr posts
Text
Arşivimden seçtiğim resimleri ve kendi yazdıklarımı paylaşmak için açtım bu hesabı.
I set up this account to share selected pictures from my archive and my own writings.
Edit: Bursa'da Zaman 6. bölümüyle bitti. Rahat okunsun diye sıraya dizdim, ardından yeni anlatılarla devam ederiz. (Aşağıya inip diğer postlara bakmak isteyenler için bilgi: Blogda 6 bölüm Bursa'da Zaman dışında arşivimden seçtiğim fotolar var sadece, fyi)
15 notes
·
View notes
Text
Arşivimden şuraya bi adam resmi bırakıyorum zannedilmesin safımız değişti iyi günde kötü günde safımız belli ..
32 notes
·
View notes
Text
Nerden aklıma geldiğini bilmediğim zaten yarım yamalak hatırladığım bir söz dolaşıyordu aklımda, bilgisayarı açınca aklıma geldi, arama motoruna "göğsüne bastırırken" yazmam yetti. Bir şiirmiş. Şöyle başlıyor tam olarak;
"Aslında hiçbir şey kâr değil insana/ Ne gücü ne zayıf yanları ne de yüreği/ Gölgesi bir haç gölgesidir kollarını açsa/ Ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi/ Tuhaf bir ayrılıktır hayatı kapkara"
Hıhım.
Merakımızı giderdik. Bir pazar sabahı namazdan sonra uyku tutmayınca aslında zaten sabah insanı olduğumu hatırladım. Kalktım, kendi tarifimle sonradan sevebildiğim yulafı hazırladım - ki yalnız kahvaltıların en kolayı budur, yeteri kadar süslerseniz tipi de insanı mutlu eder- buzdolabında dinleniyor. Bir kahve koydum, biraz elma ve şeftali. Bu benim bir zamanlar rutinimdi. Erken kalk, kahveni koy, biraz toparlan, okuyacağını oku sonra işe koyul. O kızdan "Yine mi sabah oldu" kızına dönüşüm hayret verici. Negatif konuşmayacağımm, çünkü artık öyle hissetmiyorum.
Seni ne neşelendirir? Cevabını düşünmediğim bir soruydu. "Ben zaten neşeli biriyim, modumu düşürecek bir şey olmadıkça" diyordum. Gerçekten öyle. Sadece bu aralar modumu düşürecek çok fazla şey oldu. Biraz spesifikleştirelim. Çiçek almak, beni mutlu ediyor. Zaten ediyordu da, öyle direkt sorulunca aklıma gelmemişti, sorunun net bir cevabı olarak dursun. Bizim kızlar bu ihtiyacı karşılıyor sağ olsun.
Eylül'ün 7si. 30 yokum ama 29 varım mı? Yoksa 28 mi oldum ve bana neler oluyor. Soran olursa TAM BİR BAŞAK İNSANI olarak hayatıma devam ediyorum. Bundan da oldukça memnunum. En barizi ise canımı yaksa da duygusallığı mantığa tercih etmiyorum artık. Biraz mantık, herkese lazım sevgili dostlarım. Benimki birazı bir tık geçiyor ama o da olur. Mükemmeliyetçiliği azaltmaya çalışıyorum, o maili on kere okumadan atıyorum, o dilekçeyi yazdığımdan eminsem daha fazla kaynak taramadan yolluyorum, yemeğe soğanları eşit boyutta doğramayı çok umursamıyorum falan. Yanlış ve eksik bir şeyler yapabileceğimi kabullendim yani. Ama ayrıntılara odaklanmaya çare yok, zaten lazım da oluyor bana :)
Geriye dönüp baktığımda bu sene aslında Klavyemi keşfettiğim bir sene oldu. Orta okul- lise yıllarımdaki benle, üniversite bittikten sonraki ben aynı değildik. İnsan değişir, aynı kalmayı beklemiyorum ama içeride bir öz vardır. O değişmez. Arada bana ne olduysa eksikliğini hissediyor ama o hissi yakalayamıyordum. Sanırım o sene bu seneydi. Bazı şeyleri tecrübe etmek gerekiyormuş. Tecrübe, çok ilginç bir şey. Yaşarken çok ağır ama insana kazandırdıkları yanında ağırlığını göz ardı edebiliyoruz.
Hâsılı, bu hayat bizimdir. İnişlidir, çıkışlıdır. Ama hayatı kendimizi eylerek yaşamak çok sıkıcı. Bir çocuk oyalar gibi kendimizi kandırmak falan. Ahiret için olan hedef bellidir. Dünyada yaşayışın ahiret hedefini doğrudan etkilediği aşikar. Dünyada ise yorulmak yoktur. Eskiden böyle düşünmezdim. İnsan bu derdim, yorulur. "Bir işi bitirdiğinde diğerine yönel" i içselleştirelim. Otuza yaklaştıkça klavyem 2.0 açılacak gibi. Rabbimden hepimiz için hayırlı mutlu ömürler ve ölümler dilerim.
Şöyle oldu, uzunca bir zamandır normal fotoğraf çekmediğim için instagram arşivimden birkaç hikayeyi birleştirdim. Fotoğrafların kalitesiz ve yazılı olma sebebi bu. Buraya bir şeyler yazarken fotoğraflı olmasını daha çok seviyorum. Geriye dönüp okuması daha keyifli oluyor.
36 notes
·
View notes
Text
Seviyorum kelimelerden, kaleler kurmayı,
Çiçeklerden, kedilerden kuşlardan bahsetmeyi,
Seviyorum can canan demeyi
Can da cananı bulmayı
Kelimelerle hayat cümbüşünü birleştirmeyi.
Kalp kıranlara ince sitemler etmeyi.
Yazmayı, çok seviyorum ben ya.. :)
Hele birde arşivimden bir çiçek bir kedi bir manzara resmini de yapıştırdımmı, işte o zaman mutlu bir son..
Sonların en tatlısı.
Kendi çektiğim fotoların, kelimelerine arkadaşlık etmesi muhtesem bir mutluluk diyirum.
Sevgiyle kalın.
Benim menekselerim.. 🥰🌿🌺
La💙yuu :)
Bir kahve alirmiydiniz.🥰
Gün size gülsün. Gününüz aydın olsun.🤗
12 notes
·
View notes
Text
Seni bilen tek dostum soruyor?
Nerede?
Aradı mı?
Engeli kaldırdı mı?
iyi mi?
Görüşüyor musunuz?
Bi şey diyor mu?
Her cevap veriş ayrı bir zulüm benim için...
Konuyu değiştirmeye çalışmak...
Duymuyormuş gibi yapmak...
Telefon karıştırmaya devam etmek…
Sana beni sormuyorlar ne garip.
Bilen yok ki varlığımı.
Zaten bilirim sorsalar da için yanmaz cevap verirken...
Kaç hafta oldu ki gideli?
Yada kaç hafta benimleydin?
Kaç gün?
Saydım, tam tamına 2 iğrenç cumartesi ve pazarım oldu...
En çok o zaman anladım yokluğunu...
2 haftadır bir türlü sevemediğim salatayı , tavukla lezzetlendirdiğim o nefis gıdayı yemediğimi fark ettim...
Ki salt salataya düşmanlığım hala devam ediyor...
Saçıma jöle sürdükten sonra ''dur şöyle daha iyi'' bilmişliğine tarağı da ortak etmeyeli...
O rahatsız koltukta sarılıp bakışmayalı …
***
Ne çok gülerdim...
''Sen gittin kokun kaldı'' ve buna benzer cümleler içeren şiirlere, yazılara...
Doğruymuş...
Bir koku varmış...
Yolda giderken...
Araba kullanırken...
Televizyon izlerken...
Kitap okurken ve gece uyumazken...
Hatta bu yazıyı yazarken bile hissettiğim bi koku varmış...
İlla ki o koku...
Sana dair...
Biraz tuzlu... Biraz ağır...
Yok olmuyor...
Anlatamıyorum...
Keşke ifade edebilsem...
Keşke...
Bir gün unutacağım o kokuyu, tam da buraya yazabilsem...
Arşivimden çıkartıp yazdığımı okurken belki o kokuyu anımsarım diye bu çaba...
Gözyaşı gibi...
O ilk damlasının sıcaklığını hissedilebildiği, gerisinin biönemi kalmayan gözyaşı gibi...
Dudakların arasına kadar inen, sonra nereye gittiği belli olmayan gözyaşı gibi...
Bütün gözyaşları aynı mı kokar?
Biraz tuzlu... Biraz ağır...
Ya da ben ağlayınca sen mi kokuyorum?
***
Bu 2 haftada maça da gidiyorum.
Beşiktaş maçına…
Kitlesel galeyana gelip sevimsiz cümleler kuruyoyorum.
Yalnız olsam yapmam bunları.
Bir kart, hatalı pas neden sinirlendirsin ki beni?
Ve en çok şu bağırışı seviyorum.
“Beşiktaş Sen Bizim her şeyimizsin”.
Öyle ya…
Sen hiç aklıma gelmiyorsan maçta, unutuyorsam olanı biteni.
Kırılanı döküleni yarım kalanı…
O zaman “Beşiktaş benim her şeyim”
***
En çok İstanbul’u düşlemiştim sende..
Bi gün olması için yalvaracak kadar düşlemiştim.
Tam da benim mevsimimde.
İşte o mevsim: kış..
Beyoğlu’na kar yağacaktı.
İstiklal'den Tünel'e doğru yaklaştıkça sessizleşen Beyoğlu’na.
İstiklal'de Vitrinler ışıl ışıldı, insanların yine acelesi vardı.
Ya dolmuş kalkmak üzereydi.
Ya hava soğukluğunu bar sıcaklığıyla örtbas etme zamanı geçiyordu.
Ya sinemada film başlayalı beş dakika olmuş, biraz koşulsa yetişilebilirdi
Ya da sevdicek İstanbul’da buluşacağın mekana gelmeni bekliyordu, onun mahcubiyetinden mütevellitti bu telaşlı adımlar.
Beyoğlu’na kar yağacaktı.
Benim tek bir sokağını bile bilmediğim, kanıma karıştırdığın Beyoğlu’na...
İki kadeh şarap kırmızısı cama yansıyan…
Karşımda sen…
Duvarda asılı tahta kuklanın bi ayağı kırık.
Yine de gülümsüyor ama…
Tam arkanda eski bi film makinası…
Adı bile konulmadık o uzak yerlere gitme umudumuzun köhne masamızı şenlendirmesi…
Olmayacağını bile bile “gidelim buralardan” diyişimin seni korkutması…
Buz tutmuş camlar…
Görünmeyen dışarısı…
***
İstanbul’a kar yağacaktı.
Arka sokaklarının ihmal edildiği ve sensizken bana bu ıssızlığını da gösterdiğin Beyoğlu’na.
Hem de öyle az buz değil haaa..
İri tanelerle yağacaktı kar.
Ayak izlerinin hemencecik kapanacağı süratte.
Ama yağmadı.
Sen artık gelmeyeceksin diye mi?
Bilmem…
***
Seninle gelmek istediğim yerdeyim…
Celtic pub da.
Bir şarap kırmızısı cama yansıyan…
Karşımda boş, yıpranmış bir sandalye
Duvarda asılı tahta kuklanın bi ayağı kırık.
Yine de gülümsüyor ama…
Sandalyenin arkasında o eski film makinesi.
Ve yine o koku
Sana dair…
Biraz tuzlu… Biraz ağır; gözyaşı gibi.
O ilk damlasının sıcaklığının hissedilebildiği gerisinin öneminin kalmadığı gözyaşı gibi.
Dudakların arasına kadar inen, sonra nereye gittiği, nerde, nasıl kuruduğu belli olmayan gözyaşı gibi.
Bütün gözyaşları aynı mı kokar?
Biraz tuzlu..biraz ağır
Ya da ben ağlayınca sen mi kokuyorum?
İstanbul’a kar yağacaktı.
Yağmadı..yağmayacak! olsun.
0 notes
Note
Listeye arada bir şarkı eklerim ben de,
keyifle.
tarzını bilmiyorum bu yüzden arşivimden seçip gönderdiyorum.
Tekrar teşekkür ederim 🫶 her zaman gönderebilirsin benim için büyük bir zevk 🌸
0 notes
Text
2021 2022 2023
Spotify ısrarla karşılaştırmalı yapmadığı için bu özetleri, ben kendi ekran görüntüsü arşivimden bulduğum geçmiş yıllara ait özetlerimi sunuyorum. Çok garip yaa her sene o kadar çok değiştim kiii. Ayrıca tüm özetleri sanki geçen ay görmüşüm gibi. Ne ara geçti 12 ay ula hayat
#ayrıca bu kız bu serivenin başında yabancı şarkı dinlemezdi hiç#buyrunuz 2022 de geliştim ve ilk beşe iki yabancı şarkı girdi#sonracıma hiç kadın şarkıcı dinlemezdim#farkında olmadan#kadınların ses tınısından sa daha tok pürüzlü sesleri tercih ediyorum#ama bu sene bu konuda hiç çaba sarf etmememe rağmen ilk beşte 3 kadın solistli şarkıcı var#aslında hayatımda müziğin böyle yer kaplamasından#bu konunun üzerine böyle çok gidiyor olmaktan dindar kişiliğimden ötüri çok üzgünüm#3 sene şarkı dinlemedim ben:(#pandemi de bu güzel kararım son buldu#allah tekrar nasip etsin#ama benim de bir şeyler yapmam lazım#:(((#2024 spotify listem hiç olmaz inşallah
0 notes
Text
“İnsan evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar..”
136 notes
·
View notes
Text
FALANJİZM 1933 yılında jose antonio primo de rivera tarafından ispanyayı ele geçiren bolşeviklere karşı ögütlenen otoriter-kralcı ideolojidir.
kökenleri ve gelişimi
1933 yılında de rivera ve onesimo redondo tarafından kurulduğunda falanj küçük bir partiydi. diğer birçok küçük grupla birleşerek "falange española de las jons (juntas de ofensiva nacional-sindicalista)" -ulusal sendikacı hücum örgütlerinin ispanyol falanjı- adını aldı.
partinin savaşçıları bolşevik cumhuriyeti sırasında sokaklarda mücadele verdiler. 1936 yılında de rivera'nın bolşeviklerce hapsedilmesi üzerine parti cumhuriyetten kurtulmak için yapılan kliğe katıldı.
milliyetçi güçlerin cumhuriyete başkaldırısıyla başlayan kurtuluş savaşında falanj da ulusal cephedeki yerini aldı. bu sırada de rivera bolşeviklerce şehit edildi. kurtuluş savaşının başarıyla sonuçlanmasından sonra general franco, carlist "comunion tradicionalista" ile falanjı birleştirdi. yeni örgüt "falange española tradicionalista de las jons" adını aldı. ancak bu birleşme sancısız olmadı, francisco hedilla gibi falanjın modernizme daha yakın üyeleri karşı geldiler ancak franco tarafından etkisizleştirildiler. yeni örgüt aynı zamanda "movimento nacional" (milliyetçi hareket) olarak da biliniyordu. falanj resmi tek parti oldu.
falanj bir gençlik örgütüne (pelayos) ve bir kadın bölümüne de sahipti (sección femenina). de rivera'nın kız kardeşinin önderlik ettiği bu kadın bölümü genç kızlara "iyi bir vatansever, iyi bir hristiyan ve iyi bir eş" olmayı öğretiyordu. bolşevik partilerinin ve sendikalarının malvarlığı da falanja devredildi.
general franco'nun yönetiminin ilk yıllarında falanjist kökenli bakanlar önemli görevlerdeydi. ancak ispanya'nın natoya girmesinden sonra franco opus dei örgütüne ve teknokratlarla bel bağlamaya başladı.
1975'de franco vefat etti. vefatının ardından krallık yeniden kuruldu ve serbest seçimler yapıldı. ne yazık ki falanjın zamanla heterojenleşen yapısı nedeniyle parti üçe bölündü. francocular, hedillacılar ve carlistler yollarını ayırdılar. o günden beridir ispanyol ulusal direnişinin beli doğrulamamış, ispanyol siyaseti küresel çete'ye karşı direnebilecek esaslı bir birleşik milliyetçi örgütten mahrum kalmıştır.
falanjist ideoloji:
kısaca özetlenecek olursa
* işçiyi ve işvereni biraraya getirip sınıf çatışmasını önleyen korporatist devlet, dikey sendikacılık (bkz: korporatizm)
* ruhban karşıtı bir katolik hristiyanlık
* kastilya köylülüğüne özel vurgu
* ispanyol imparatorluğunun tarihine yapılan vurgu ve sahiplenme
* anti-komünizm ve anti-anarşizm
falanjizm'in sembolleri ise:
* katolik kralların sembolü olan "el yugo y las flechas" (boyunduruk ve oklar)
* sanayi işçilerinin sembolü mavi gömlek
* carlizm'in kırmızı beresi
* kırmızı-siyah-kırmızı renkli bayrak
* cara el sol marşı. Falanjizmi neden yazdım falan filan olsun diye değil aşağıdaki linke bakınız
bunlarla birlikte İsaril Karabağ sorununda Azeri kardeşlerimizi destekliyor İrana karşı
şimdi dış siyaset küçük kafalara göre değildir eksik parçalı yapboz isimli bir yazı yazmıştım arşivimden bakılabilir eksik parçayı sen koyup yapbozu tamalayamadığın sürece masaya zor oturursun
4 notes
·
View notes
Text
Haketmediğimde bile Allah benimleydi ..
270 notes
·
View notes
Photo
. . 2 Şubat 2013 yılı Trabzon sümelamanastırı'nda #arşivimden . . #trabzon #maçka #sümela #summer #sümelamanastırı #gezgininkadrajı #gezgin #turkey #türkiye #turkiyefk #canon #canonturk #meryemanakilisesi (Sümela Manastırı)
#turkey#canon#gezgin#türkiye#turkiyefk#sümela#trabzon#meryemanakilisesi#canonturk#sümelamanastırı#summer#arşivimden#maçka#gezgininkadrajı
0 notes