Tumgik
#anlamıyorum aslında ama güzel oluyor
gunncem · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
dırıpdıdıpdıpdıp tıssss🥁🥁 umarım sizin de gününüz güzel geçmiştir diyerek bi başlayalım efendiiim, evveeet hemen miniş gün özeti:
bugün sabahtan beri sıcaktan bayılacaktım valla. sabah cheesecake malzemeleri almaya gittim fakat sosları yoktu. geçen 3 tane markete gittim 3ünfe de yoktu ne hikmetse neyse sonradan alıp yapıp buraya da atmıştım 😌 VEYARIN CHEESECAKE YAPIYORUM 🥳🥳 kaptım bu işi bence💪🏽
dün akşam baya geç yattığım için bugün ufak bi uyuklamışım sıcak lanet bi sey bu arada, bahar güzel ya valla tam kıvamında. her neyse gülsem aşkım çiçeğim bir tanemin kitabına başladım bugün, çok eğlenceli bu arada. -hemen bi story time: gülse’nin kitabını (sanki askerlik arkadaşım) ilk çıkacağı zamandan beri bekliyordum kendisini çok çoook severim çünkü, dizilerine de bayılırımmmm. aldığım gün anneannemin doğum günüydü eve gidince onun da gülse birsel’i çok sevdiğini öğrendim ve ona doğum günü hediyesi olarak vermiş bulundum. çok mutlu oldu ya canım benim.- 4 ay sonrasında okumak kısmet oldu inşallah bir iki güne biter.
normalde bugün akşam planında teyzemle 90lar discosu vardı, ki 90lara şarkılarına giyimlerine her şeylerine bayılırım, ben de mersin'de gitmiştim jollyjoker de güzeldi baya burda da öyle bi sey sandım. gideceğimiz yerle de sürekli iletişim sıkıntısı vardı, başarısızdı bu konuda yani. neyse zaten saat 1de başlıyor diye de gitmedik. onun yerine başka bir yere geldik ki çok daha güzeldi zaten çalan şarkılar da 90lardandı o yüzden gitmiş kadar oldum hatta daha çok eğlendim bile diyebilirim. saçlarımı düzleştirdiler (bu sıcakta bi de onlar düzleştirelim falan dediler yani anlamadım) neyse gittik dart oynadık dartlara uçmayı öğrettim (şaka yapmıyorum) elimin alışması lazımdı falan öyle sonra bıraktım zaten (daha önce de oynamama rağmen) ve VE SONRA BEN İLK DEFA BİLARDO OYNADIM. keyifliydi valla şimdi arkadaşlarımı falan darlama zamanı🙂‍↕️🙂‍↕️YENİ HOBİ KİLİDİ AA ÇILLL DIII 💃🏻💃🏻💃🏻💃🏻
eve geldik saçlarım düz bi de kendime bi güzel görünmüşüm fotoğraf çekindim. şimdi de oturdum bunları yazıyorum. bu arada gittiğimiz yerde de meyveli kokteyl içtim, kokteylleri severim ama buradaki başarısızdı, üstüne redbull ekledim biraz daha iyi oldu, deneyin✨
tavsiyelerimiz, 24 temmuz günlüğümğz bu kadardı efendiim. daha nicelerine görüşmek üzere, iyi gecelerrr🦭🦭🦭🤍
3 notes · View notes
yinedemeliha · 1 year
Text
tesettür hakkında son zamanlarda Instagram fenomenlerinin açıldığına şahit oluyoruz aslında güzel şeyler oluyor hakkıyla taşıyamayan üstelik yanlış yaşayan ve influenza eden insanların açılması beni çok rahatsız etmiyor ki zaten takip etmiyordum ama malum her yerdeler her tesettür markasındalar… birkaçının yorumlarında çok kötü şeyler okudum hakaretler vs. kendimizi ne sanıyoruz ? anlamıyorum. kimse kimseyi yargılamamalı. rabbim hidayet erdirenlerden eylesin diyip geçmek varken ona iyilik yapmıyorsunuz. biz olmasaydık sen olmazdınları okudum 😄 Allah aşkına hayatımında ünlü veya herhangi bir fenomene hayran olmadığımdan hiç anlamıyorum da tuhafıma gidiyor.. neyse arkadaşlarım siz siz olun bu açılım furyasına kapılıp insanların kişisel bahanelerine tutunup aaa bendede o travma var deyip yolunuzdan dönmeyin bunun yerine çok daha güzel yöntemler var onları araştırın ve iyileşin 🫰🏻
9 notes · View notes
kalbimden-kalemime · 1 year
Text
bu kadar kimsenin cesaret edemediği kadar kalbimi olduğu gibi dökmeye cesaretim varsa bu sefer yds olursa hiç başlamadığım yeni bir hayata başlamaya da cesaretim olur olmazsa yine inadına akademik kariyer için daha çok çalışmaya da. Elinde bir şey olmadan kimseler seni görmeden yaşayabilmek de bir cesaret belki de. Ve ben yıllarca yolumdan şaşmadan öğrenme aşkımı kaybetmeden ama mantıklı ve bilimsel sevgiye odaklı yanlarımla zıt ama hayatı da yumuşatan kalbimin aklımı bulandırmalarıyla baş etmeye çalışarak her şeye çok çalıştım çok çabaladım. Hayatın içinde sağlam güzel başarılı ama en önemlisi iyi kalbini yitirmeyen bir hayat olarak kalma çabası. Aynı şeyleri sayıklayınca değersizleşmesin lütfen. Kalpten çıkan böyle hep. Kalp aynı şeyleri sayıklayınca hatta sadece kalp değil akıl, ruh her şey. Yani her şey hani resmin içinde resim olur ya. Şöyle düşünelim tablonun içinde bir de o tabloya bakan insanların resmi var. İşte o baktığı tabloyu da bakan kişinin resimde görünmese de yüreğini de güzel tutma ferah tutma çabası. Çok karışık anlattım belki de. Tek tek açmak en iyisi olacak. Diyelim ki kalp görünmüyor ama nasıl bir kalbi olduğu şapkasından ne biliyim, kıyafetinden, saçının renginden bir renkle yani rengin ruhuyla yansıtılabilir. Ben de anlamıyorum içimden geliyor bu şekilde yazmak. Durduramıyorum. Durdurmak da istemiyorum. Durdurmak istesem durdururdum. Durdurunca yaşayamıyorum. Böyle seviyorum. Böyle yaşadığımı hissediyorum. Resim içinde resim yani biz buna edebiyatta hikaye içinde hikaye yani helezonik olay örgüsü diyoruz her ne kadar ekonomi ve yönetim, uluslararası ticaret, işletmecilik, pazarlama, müşteri ilişkileri yönetimi, küreselleşme vs. öğrenim alanlarıyla yeni bir dünyaya başlamış olsam da edebiyat çalıştığım dünyamdan bazı bilgiler de hafızamda kalıcı kalmış iyi ki de kalmış. Zaten bence sancı da burada başlıyor. Çok şey var ve ifade edemiyorsun bir odanın içine tıkılıp kalmışsın ama şükredip o odada da sürekli kendine yeni bir evren ütopya adı her neyse yaşanabilir sevilebilir kendi dünyam haline getirmişim bir şekilde. Ne diyordum resim içinde resim. Tabloya baktığında da yüreğinin güzel olduğunu ve hayatında hiçbir şeyi harcamadığını, hayallerini, hedeflerini gerçekleştirdiğini ama yine en başındaki kalple kalarak gerçekleştirdiğini görmek çabası hem de tabloya bakan kalbin baktığı tablo gibi ferah olma çabası. Belki yine de anlatamadım. Zihnim çok karışık olduğundan. Metaforlarla ve imgelerle örülü olduğundan ya da sembolleştirmeden anlatamadım işte. Anlaşılsam da anlaşılmasam da benim anlatma şeklim böyle. Ben kendimi keşfetmek için yazıyorum. Keşfetmek dedim discover dedim kelime tekrarı yaptım beynimin içinde keşke sadece yetse böyle bilmek soru çözerken birleştiremeyince hevesim kuruyor. Dedim ya dün kayboldum. Kaybolduysam en başa dönmek tek çare. O yüzden belki de en başından başlamayalım kelime tekrarından sonra gramer tekrarından sonra belki denemeler yetişmezse yetişmediği halde sınavda bir mucize olur mu bu sefer ne biliyim olmazsa yine en başından başlarım daha uzun sürede bir yandan yüksek lisans dersleri var diye üzülüyorum ama belki o beni kamçılar bir an önce dersin yapıldığı merkezde olmak isterim. Daha çok çalışırım. Bilmiyorum ama Rüya nereye dalsa neyin içine girse hep sevecek bir şey buluyor. Hem uyumsuzu hem uyumlusu oluyor. Anlıyor ve dürüst oluyor her şeyde. Hiçbir işte çalışmazken evde de mutluydu. Hayatında ilk defa hiçbir zorunluluğu olmadan dayatılan şeyler olmadan rahat rahat hem ders çalıştı aceleye getirmeden, hem kitap okudu istediği kendi seçtiği kitapları hem filmler, diziler izledi. Yoga yaptı, online kurslar aldı. Aslında hiçbir zaman durmadı. Sohbet sitesinde bile boş boş takılmadı. Sevdiğini bulduğunu onun da onu bulduğunu en başından bağlantı kurduğu her şeyin tamamlandığını hissedene kadar ondan sonrası zaten boş değil. Sevmek, sevdiğinle güzel vakit geçirmek neden boş olsun. Bir de ben meydan okuyucu bir karakter olduğum için inadına her şeyi denedim ve zamanla seve seve yaptım. Beni boğan benim dışımda şeyler. Hayatın klişe zorunlulukları.
2 notes · View notes
otadam · 1 year
Text
Bu kırık nasıl tamir olur, olur mu ya da, yaşarmıyım bununla ben ?
kim kırdı?
iyileşir mi, parçalar birleşir mi ?
eskisine benzer mi yeniden neşem, gülüşüm inancım emin değilim şuan için.
Sadece zaman geçiriyorum,
beni duyun.
Sadece yaşıyorum işte.
Öylesine. Plansız, isteksiz, amaçsız, ruhum başka yere kaçmış gibi. insanları dinliyorum, izliyorum, bakıyorum..
Koskocaman şehrin içinde ufacık kalıyorum.
İnsanların telaşına burun büküyorum, umursamıyorum, ciddiye almıyorum.
Nasıl oluyor da bu kadar hevesliler, anlamıyorum, nedir bunun kaynağı? nereden geliyor bunca heves, bunca bunca bunca işte.
Anlamını yitirmiş gibiyim hayatın.
Anlamımı yitirmiş gibiyim.
Elle tutulur hiçbir şey yok, olsa da ben el uzatmıyorum.
Şaşırmıyorum, üzülmüyorum, sevinmiyorum, tepki veremiyorum. Kabulleniyorum da her geçen gün bu durumu, ona sıkılıyor gibi oluyor canım ama sonra üşeniyorum.
Acilen tutunmam gerek.
Acilen çıkmam lazım bu ruh halinden.
Ama yalnız.
Ama kimsesiz.
Kendi kendime.
Çünkü insanlardan midem bulanıyor..
Bir şarkı dinleyip, bir sigara içip sonra bir sigara daha içip,
ağrıyan ve kanayan boğazıma inat..
youtube
Yaram, farkım, yarım adım
Unutmam
Niyetin güzel imiş inatla
Yetersizliğim, görünmez kızımsın aslında..
5 notes · View notes
sozcukiz · 2 months
Text
Anneme anlatamıyorum kendimi. Her seferinde aynı şeyi yapıyor. Etmediği küfür kalmıyor sonra da mutlu olmamı bekliyor. Şaka gibi ya... Milletin çocuğu kadar değerim olsaydı şu evde, o zaman odama kapanmazdım. Telefona kısılıp kalmazdım. Her şeyi kısıtlayıp yasaklayıp duruyorlar ve tek çarem telefona bakmak olunca suçlu oluyorum. Dışarı bile çıkamıyorum. Milletin kızına özenmekten çok, milletin annesi kızına nasıl davranıyor diye baksa görecek sorun kimde. Bu kadarını da kabullenemiyorum. Gelemiyorum bu kadar kısıtlamaya darlamaya. İşi gücü millete nasıl yaransam diye düşünmek. Çocuğunun arkadasında duran aileler sosyete oluyor güya. Zaten buradaki köylü adetlerine uyunca mükemmel oluyor ya. Onun yüzünden hep korkak büyüdüm. Hep kendisiyle cezalarıyla korkuttu beni. Hep sesimi kesmeye çalıştı. Milletin ne düşündüğünü takıyor hep. Ondan sonra da niye mutsuzum, yorgunum? Sen kendini hep milletin işine gelecek şekilde ayarladın, öyle de devam ediyorsun. Evi kendi için değil -tek başarısı onları ilgilendirmeyen her işe burnunu sokmak olan, kocasının parasıyla yapabildikleriyle övünen kadınların ağzından süslü cümleler almak için temizliyor. Sanki onlardan övgü aldığında susacaklar daha açmayacaklar ağızlarını. Yaptığı ve yapmak zorunda olduğu her şey için karşılık bekliyor. Bir telefon alındı diye her gün evde lafı geçiyor. Arkadaşımla dışarı çıktığım gün verdiği 500 lira battı ona. Gittiğimden beri haftalar geçti üstünden, hala o 500 liraya takılı kaldı aklı. O kadar mı önemli para senin için? Bana fazlalıkmış gibi hissettirecek kadar da değerli mi? Davranışların yüzünden kafamda oluşan kendime zarar verme düşüncesinden de mi değerli? Güya millete özenmeyelim diye para verdiği, yaptırdığı şeylerle övünüyor. Sanıyor ki ben milletin suyuna, kıyafetine, sahip olduğu şeylere bakıyorum. Ben insanların aile oluşuna özeniyorum. Nasıl güzel anlaştıklarına, çocuğun hatasına rağmen onun yanında olmaktan aldıkları huzura özeniyorum. Ama siz... İki sene önce ergenlikle yaptığım şeylerde kaldınız. Rezil olmuşuz, maskara etmişim onu insanlara. (Kimsenin umrunda değiliz.) Bu amk insanları zaten hep akıllı, hatasız. Hiç birinin yanlışı olmadı, doğdukları gibi hal melekler(!) Herkes aptal gerizekalı hatta günahkar,bir onlar her şeyin iyisini biliyor. O *ikik ağızlarıni açıp insanların hayatına karıştıklarında suç olmuyor çünkü (!) Onlar yüzünden kısıtlanıp durulan kızların sorumlusu değiller zaten (!) O susmayan çok bilmiş ağızları yüzünden istediğini alamayan insanların belası değiller (!). Bir onlar her şeyin mükemmeli. Hepsini Allah bildiği gibi yapsın o zaman. Onların (morukların) saygı anlayışı;bir kız çocuğunun susup her şeye keçi gibi melemesi tamam demesiyse öyle saygıyı *ikeyim ben! Evet anne seni anlamıyorum. Nankör bir evladım ben. Alıp karşına benle insan gibi konuşmak yerine sürekli beni ezmenden, dayak atmandan,aşağılamandan, düşmana etmediğin küfürleri bana sıralamandan da hiç bir zaman anlamayacağım seni. Bu yüzden ben hep ise yaramaz nankör olacağım. Hani kızlar ev işi yapar ya, ben yapmak istemediğim için*rospu olacağım. Çünkü sen böyle düşünüyorsun. Dışarı çıkıp iki dakika soluklanmak için çok gezen olacağım. Aslında dışarı da çıkamam. Çünkü milletin kızı da çıkmayıp ev işi yapıyor. Ben milletin kızına ozenmeliyim ya. Sebebi ise onlar benden daha doğru, saygılı,terbiyeli. Özur dilerim anne... Söyle bir baktım da seni gerçekten anlayamayacağım
1 note · View note
sillagen · 4 months
Note
Sana çok fazla dinle ilgili soru soruyorlar neden acaba bir ara ilahiyat okuduğunu düşünmüştüm rahatsız oluyor musun bu arada. Ama kendini bu konuda baya geliştirmişsin
Aslında anonim blogumda dinle ilgili paylaşım da yapmıyorum. Yani dini bir blog değilim yıllardır günlük bir blogum. Hocalık iddiam yoktur. Hatta dindar yönümü yansıtmayı yani dillendirmeyi sevmem blogum çoğunlukla gırgır, şamata gibi doğal ilerler. Bazısı evet ilahiyat mezunu sanıyor ama değilim Edebiyat mezunuyum. Rahatsız olmuyorum ama bana neden sorduklarını ben de pek anlamıyorum. Bilmediğime bilmiyorum diyorum. Buyuk ihtimalle Allah'ın izniyle beni yıllardır tanıyanlar bilir bütün anonimlere cevap veririm. Bu huy beni kaos zamanlarında yoruyor. Baktım çok yoruluyorum anonimi kapatıyorum :/ Ben farkında değildim ama bazı arkadaşlar burda anonimlere çok güzel cevap verdiğimi söylüyor büyük ihtimalle çekinmeden sormaları bu yüzden. Estağfurullah rabbim ilmimizi hayırla,suhuletle ve afiyetle cogaltsın teşekkür ederim güzel bakışın için Allah razı olsun
1 note · View note
yakinsizi · 4 months
Text
Bilmiyorum
O kadar bilmiyorum ki nokta koyupta sahip olduğum bilinmezliğin sonlandığı bir noktaya olduğu sanılmasın.
Yoruldum.
Tok bir yorgunluk. bazen öyle bir anlarda vuruyor ki hiçbir zaman geçmeyeceğinin çağrısını veriyorcasına.
Düzeltmeye çalıştıkça elimde kalıyor. Uğraştıkça boşa kürek çekiyormuş gibi. Hayallerim sönüyormuş gibi. Ölüyormuşum gibi. Onlar sönüp gerçekleşmiyorsa nolur bende öleyim. Her yaptığım hata her düşündüğüm günahmış gibi.
Bedenen yoruldum. Topladıkça dağılıyor gibi. Kimseye inandıramıyorum bu bu kadar dağıldı diye. Dik duramıyorum. Nefes alamıyorum. Görünüşümü beğendiğimi düşünürken kendimi kandırıp duruyorum. Kilo veremiyorum. Yemiyorum. Yiyor olsam da olmasamda veremiyorum. Hasta olamıyorum. Yerli yersiz ani bir sızı geliyor elektrik çarparçasına. Kollarım uyuşuyor. Ellerim titriyor. Son zamanlarda dinden aşağım uyuşup hissizleşiyor. Nefes alamadıkça başım ağrıyor. Odaklanamıyorum. Anlamıyorum. Bunlar teker teker olsa her şekilde rahatlıkla yaparım. Ama hepsi bir arada olunca her adımda birini hissediyorsun. Yetişemiyorum. Yaptığım hiçbir şey güzel değil. Malım. Anlaşılmıyorum. İlgi çekici bir yanım yok. Dikkat çeken biri değilim. Boşum. Hep yanlış yaparım. Hayallerimden vaz geçemeyen hayalperest sorunlunun biriyim. Aile içindede bir halt değilim. Abimin yaptığı hareketleri kardeşime yaptıkça dünyanın en siktiri boktan insanı oluyor ve hissediyorum. Neyden nefret ettiğim ne varsa onda. Abisinin küçük versiyonu. Aslında benim burada yerim yok. Fazlalığım. İsrafım. Boş insanım. Benden hayır gelmez. Açılmak istiyorum. diyemiyorum. Vereceği tepkiyi biliyorum.yüzüne takınacağı ifadeyi biliyorum. Elinde olsa vurur mu bu konuda. Gözü döner ve yanlış anına denk gelirim. Açılmamam her şeyi yapar. Yıllarca vereceği tepkiyi binbir kere düşündüm. Yine sonunda mutlu olmayıp üzecek, üzülecek.
Tek istediğim hayalini kurup kafayı koyduğum şeyleri gerçekleştirmek. Yurt dışında sakin bir sahilde tek başıma, kumlar ve dalgaların sesi eşliğinde bir ebzede olsun uzaklaşayım istiyorum. Çok mu şey istiyorum? ..
Bilmiyorum
0 notes
ikibinyirmidort · 7 months
Text
İbrahim selam
Bugün, 11 şubat. Seninle son kez görüştük. Yani son kez mi bilmiyorum ama öyle diye görüştük. Umarım son olur ya da umarım son olmaz demiyorum. Ne hissediyorum bilmiyorum. Kafam çok karıştı.
Zaten karışık birkaç durum var bir de bu geldi.
Seninle her şey çok güzel. Gerçekten öyle. Çok eğleniyorum çok mutlu hissediyorum dünya yaşanılabilir gibi geliyor.
Ama kötü hissettiğim de o kadar fazla an oluyor ki anlayamıyorum. Nasıl böyle ya.
İyi anlarımız çok iyi kötü anlarımız da çok kötü. O yüzden bugünden sonra ben biraz allak bullak oldum.
Beni rahatsız eden çok şey oldu. Oysaki görüşmeden önce iyiydim. Ne söylersen söyle bi anlamı yok gibiydi. Yani çok da etkilemez gibiydi. Düşündüğümden daha fazla etkiledi. Ama olması gerekenden daha az.
Mutsuz hissediyorum. Mutlu hissetmediğim için.
Yani senin yüzünü görünce hiç benim için değil gibisin. Halin tavrın çok yadırgıyorum aslında.
Ama benimle çok tatlı oluyorsun. Ya bana bazen istediğim şeyleri kolayca yaşatıyorsun. Buna bağımlı kalıyorum ben de.
İyi bi fikir değilmiş seninle görüşmek.
Geriye dönsem istemezdim bunu.
Hayır bugün çok güzeldi ama daha önce sahip olduğum bir şeyin artık bana ait olmadığını görmek zoruma gidiyor.
Sen galiba gerçekten söyledğin kadarmışsın.
Yani seni seviyorum o bambaşka bir durum. Ama senin neyini istiyorum anlamıyorum.
Hamlelerini seviyorum sanırım.
Ayak uydurabilmeni.
Bazen aynı dilden konuşmamızı.
Neyse.
Bugün. İkimiz de biliyorduk ki sen başka olsaydın ben de başka olurdum. Bunu hissettim. Sen de bunun bilincindesin. He yine ayrılırdık o başka. Yine anlaşamazdık. Yine tatmin edemezdin beni. Bu arada kötü ve bencil sevişiyormuşsun. Onu fark ettim.
Ayrıca teşhircisin.
Bana yükselebiliyorsun. Hala. Beni insan olarak seviyormuşsun da. O zaman ne eksik kalıyor anlamıyorum.
Mutlu olmanı istemiyorum. Sürünerek gel istiyorum. Seni gerçekten seviyor muyum
Bu hissettiklerim ne bilmiyorum. Umarım geçer. Sana pek yatırım yapmadığım için iyi hissediyorum. İyi ki canımın yanacağı şeyler yapmamışım sana. İyi ki hep dikenli hep zor olmuşum. Yoksa çok üzülürdüm halime. Kendime acımaya meyilliyim zaten. Bi de onlara üzülürdüm. Neyseki senin askerliğini falan da beklemek zorunda değilim. Seninle ilgili zor ve kötü olan her şey hayatımdan gitti.
Güzel olanlar da olmayacak ama bana bugün gösterdin ki, artık hiç var olmayacakmış. Senin için ölmüşüm.
Mezarlığa gittik. İyi ki gene. İlkindeki kadar kötü olmadın ama. Hatta gayet iyiydin. Ben de ilkindeki kadar iyi hissetmedim zaten.
Neyse. Bu kadar. Seni tüketeceğim. Zaten bitmiştin ama artık hiç ihtimal bırakmayacağım. Öleceksin. “Siksen 50” gerçi 55’e ikna olmuşsun. Ama artık önemi yok. 50 senin için yeterli. Hoşça kal.
0 notes
evazabeth · 1 year
Text
Buraya uzun zamandır yazmadığımı fark ettim. Düşünüyorum da kayıp giden bu zamana karşı tutunmak çok zor. Çok elastik ve kaygan olan bu zamana yetişemiyorum. O kadar çok kayıyorum ki bu zamana zihnim çizikler dolu. Onları iyileştireyim derken yeni çiziklere müdahale edemiyorum. Eskiden kendime derdim ki burada mısın sahiden? Düşünüyorum. Gerçekten burada mıyım. Yaşamam gereken hayatın gerekmeyen insanlar etrafında dönmesi canımı sıkıyor. Hayallere kapılmamaya çalışıyorum ama hayallerim de olmasa sanırım gerçekliğin arasında boğulacak gibi hissediyorum o yüzden zihnime minnettarım. Bir şeyleri hala kurgulamama izin verdiği için. Aslında bu kadar düşünmeyi istemezdim, düşüncenin zamanı ve sesi arttıkça zihnini bulandırıyor ve karar veremiyorsun. Fevriliği arada bu yüzden seviyorum işte. İyi veya kötü ama tak diye yapılıyor ya çok hoşuma gidiyor. Her zaman fevri olamasam da fevri olduğum anlarımı seviyorum fazla çocukça kaçsa da. Kendime genelde bugün ne için var oldun sorusunu sorardım. Eskiden bir cevap alırdım. Bahanelerim çoktu ama şuan net bir cevap veremiyorum. Çünkü varlığımı hissetme konusunda yetersizim bu sıra. Umursayamıyorum bu yüzden bir şeyleri, tam olarak beklediğim empatiyi kuramıyorum. Çünkü kendimi bile anlamıyorum bu sıra. Hakan Günday okudum azıcık geçen tek günde tekrardan. Derdaların yaşamları beni çok etkiledi. Yine ve yine onları yaşamış gibi oldum. Hele mum ışığı etrafında okumak daha zevkli oluyor böyle birbirine dolanmış hayatlar olunca konu. Kendimi unutmuştum bir süreliğine de olsa başka bir insanın hayatının içerisinde olmuştum. Kendimi bir süreliğine düşüncelerin etrafına sokmamak iyi hissettirmişti. Sonra dedim ki bir gün benim de hayatımı okuyan olur mu? Buna hazır mıyım dedim. Yazmak istiyorum. Çok istiyorum ama endişelerim var. Eskisinden daha az korkuyorum ama hala korkuyorum. Kelimelerimin yanlış kişilere ulaşmasından, kelimelerime yeteri özeni gösterememekten, zihnimdeki karakterlerime saygısızlık etmekten korkuyorum. Elime yüzüme bulaştırmak istemiyorum. Daha çok yolum var. Yapmam gereken çok şey. Daha başında bile değilim biliyorum. Sabırlı olmaya çalışıyorum. Ayakta kalmaya çalışıyorum. Bir gün kendime layık olmak istiyorum. Arkamda güzel birkaç eser bırakmak istiyorum. Bırakamasam bile birkaç hayat bırakmak istiyorum. Hayatsızlığımın bedeli bir hayat kazandırmak olsun istiyorum. Çok mu istiyorum acaba bilmiyorum. Kendime karşı sevgi duyamıyorum bir de. Kendimden nefret ediyorum. Ben bu muyum cidden diyorum böyle anlarda. Her gün içimdeki o susturamadığım ses içimdeki çirkinliği bana vuruyor. Belli etmemeye çalışıyorum ama içimde çok şey yaşıyorum. Bu yaşadıklarımın bir gün bir anlamı olsun istiyorum sanırım. Anlamsız acılar çekip anlamsız pes edişlere kanıp süzülmek istemiyorum. O insanlara benzemek istemiyorum. Yok saymak istemiyorum işte kendimi. O yüzden düşsem de kalkmak için kendimi zorluyorum. Sanki bu zorlamamın bir nedeni var da ben farkında değilim gibi.
1 note · View note
bluewrlight · 2 years
Text
birçoğumuz herkesi memnun etmek için yaşıyor gibiyiz aileni,akrabalarını,arkadaşlarını aman kırılmasın,üzülmesin çok mutlu olsunlar diyerek hayatı onların çizdiği çizgiler doğrultusunda yaşıyoruz buda bizim gerçek benliğimizi yok etmeye başlıyor ve hiçbir şeyden tat almamaya başlıyoruz sanki bize bir rol verilmişte onu oynuyor gibi geliyor mesela okula gidiyorsun ailem benimle gurur duysun diye durmadan çalışıyorsun ve başarılı olunca bundan haz duymaya başlıyorsun sanki bir sahnedesin ve herkes seni izliyormuş gibi geliyor ve sorumlulukların artıyor sonra zamanla stres yapmaya başlıyorsun gözler önünde olmak seni yıpratmaya başlıyor ve artık bu başarı kimseye yetmiyor daha fazlasını yapmak zorunda kalıyorsun, çok yorgun hissediyorsun artık göz önünde olmak istemiyorsun ama çok geç oluyor. ben bide şunu anlamıyorum lisede çalışırken üniversitede şuan ertelediğim şeyleri yapacağım gezeceğim tozacağım çok arkadaş çevrem olacak diyorsun ama aslında bu çok büyük bir hata şu yaşadığım zaman dilimini ben ikinci defa yaşamıycam ve bence her şeyi tam şuanımızda yaşamak güzel. Ben bu anlattıklarımı bizzat yaşayan birisi olarak çok büyük bir hata yaptığımı şuan anlıyorum ve hala da bu hatayı çoğu zaman yapıyorum çok çalışkan olmak istiyorum aynı zamanda arkadaş çevrem olsun yeri geldiğinde tek başıma gezmek dolaşmak istiyorum. Şunu fark ettim bunları aynı anda yaptığım zaman daha mutlu olduğumu gördüm ve böyle devam edicem ve artık çevremdeki kimseyi dinlemiycem kendi aklımdan,kalbimden ne geçiyorsa onu yapıcam. Çok sevdiğim bir söz var : ' kendini sadece kendine ada bir başkasına değil.' Çok doğru...
1 note · View note
zynp · 2 years
Text
Bugün sana anlatmak istediğim o kadar çok şey oldu ki ama hiçbirini anlayamıyor olmak beni çok yoruyor. Çünkü ben seninle tek kelime konuşamayacak kadar aptalım. Keşke tek bir şansım daha olsaydı ama galiba tüm şanslarımı yok yere harcadım. Biliyor musun aslında bizden çok güzel olurdu herkes farkındaydı bunun bir tek sen bilmiyordun. Şimdi üzerinden 570 küsür gün geçti. Çok fazla anı unutuldu eskisi kadar acıtmaz oldu. Nasıl oluyor da hala aklımdasın anlamıyorum onca zamana rağmen bir şeyler asla değişmiyor demekki. Gülümsemeni sesini unuttum ama aklımda kalan o küçük anılar bendeki seni canlı tutmaya yetiyor. Senin tek bir mesajının bile olmadığı koskoca bir yıl bitiyor her ne kadar sanki seni son görüşüm hala dün gibi gelse de. Seni son gördüğüm günün önceki akşamı hatırloyorum da o hiç uyanmak istemediğim sabahın gecesini, zamanın nasıl da orada durmasını istediğimi. O günden sonra gerçekten bir şeyler değişti bir şeyler daha da güçlendi bir şeyler yerini başka şeylere bıraktı. Son gün arkandan bakışımı sınav çıkılında okul bahçesinde nasıl da seni aradığımı unutmam mümkün değilmiş gibi hissediyorum. Attığın her bir mesaj veya adının geçtiği her bir mesaj halan yıldızlı mesajlarımda. Arada açıp baktığımda içimde oluşan boşluğun kelimelerle tarifi olduğunu sanmıyorum. Bu duygunun ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama seni gerçekten sevdiğime eminim. Umarım bu yıl tüm dileklerin gerçek olur. Mutlu yıllar...
#b
0 notes
duffeien · 2 years
Text
küçükken neyini iple çekiyorduk ki büyümenin. ne zannediyorduk büyümeyi. belki çocuk olmak zor geliyordu. aslında çocuk kalmak zormuş, büyüyünce anlıyorsun.
belki de ciddi bir oyun sanıyorduk geleceği, büyümeyi. kurallarını kendimizin koyduğu, istediğimiz zaman girip istediğimiz zaman çıkabildiğimiz bir oyun. tek söz sahibi biziz. dünyanın, komşu çocuğunun, patavatsız ve aynı zamanda henüz kendini gerçekleştirmenin kıyısına dahi gelmemekle birlikte kendiyle uzaktan yakından alakası olmayan fakat etrafındaki her şeye, herkese basmakalıp etiketler yapıştıran akrabaların olmadığı bir oyun. olmak istediğimiz bir sürü şeyle birlikte kendimizi yalnız varsaydığımız kesin.
şuan hangi yetişkin kendinden emin ki çocukken emin olduğu kadar. hazır cevaplar, net ve keskin cümleler, kararlı bakışlar... büyüdükçe eylemleri bırak düşünceler dahi sekteye uğruyor sanki. ışıl ışıl gözlere bir buğu iniyor bir de biz davet etmişiz gibi gitmek bilmiyor. konuşmalardaki netlik ihtimallere merdiven dayıyor zaman geçtikçe. merdivenden çıkınca uzun uzun, açtığımız kapı olmazlar oluyor. olmaz, bilmiyorum, yapamam, yeterli değilim... zaten olumlu ya da olumsuz herhangi bir düşünceyi eyleme rahatlıkla dönüştürebilen insanın sorunu kendisi değildir.
en önemli dönemin çocukluk olduğunu biliyorum. tabii ki hayatta hiçbir şeyi geri alamıyoruz fakat yakın zamandaki sorunları halletmek sanki taa ebesinin nikahındaki sorunları halletmekten daha kolay. kolay ama zeminsiz. bir de ergenlik, o, bu, şu, bir şekilde yolunu buluyoruz ama o yol pek gidilecek gibi değil. atlatamadığımız travmaların, acıların, hayal kırıklıklarının dumanı üstündeyken bir köprü inşa etmeye çalışıyoruz. kimisi atar o köprüden kendini, kimisi iyice düşer, köprüyle birlikte, kimisi gerçekten güzel zamanlara varabilmek için ister o köprüyü. ama köprü inciniyor, parçalanıyor, biz parçalanıyoruz, ayrılıyoruz kendi içimizde hem de birçok kez. köprü geçilebilecek gibi değil. ne için. geleceğe varabilmek için. bugüne gelebilmek için. bugün yok ki. gelecek yok. çocukluğu olmayan birinin geleceğinin güvenliği ne derece söz konusu olabilir, pek bilemiyorum.
daha çocukluk sorunlarını, geçmişin yükünü sırtımızdan atamadan bunlara ek olarak güncelin ve gidip gidemeyeceğimiz meçhul olan geleceğin yükünü sırtlanıyoruz. sonra da işte koca bir karmaşa, akılalmaz döngü, kimlik kavgası, kendiyle konuşmayı bilmeyen, ağlamaya yüz çevirmiş yetişkinler, her haltı onun oyunu zanneden çocuklar, nereye gideceğini bilemeyen, rota kavramını yoksaymış ergenler. farklı kişilerden bahsetmiyorum. bir yaşama sığmaya çalışan dönemlerden bahsediyorum. zamanda kaybolmuş bir ileri bir geri giden yaşama.
şu sıralar da en çok böyle hissediyorum. zaman, hapishanemmiş gibi. nasıl geçer, kendi kendine geçmez biliyorum. önüne geçmek lazım, zamanın. bak bildiğim bir şey de varmış. bilmem ki, kendimi, içine böyle hapsettiğim bir kavramdan kaçmak. ne ileri ne geri. mutsuzum geçmişe ve şimdiye de. orda da mutsuzum. orası neresiyse. kendimi bu durumun içine kendim soktuğum için mutsuzum yanlış anlaşılma olmasın. haa buraya düşmeden mutlu muydum. hayır öyle olduğunu zannetmiyordum ama öyleymişim. ve bunu hayatın her döneminde yaşayacağız. eminim. dönebiliyorsak eğer, dönmek lazım. ortada çözülebilecek bir sorun bekliyorsa soruna doğru gitmesek bile en azından sorundan uzaklaşmamak lazım. çok geç olmadan. bizi mutlu eden şeyler ebedi değil çünkü. çünkü insan kendini mutlu eden şeylere hem aşık olup hem de sövebiliyor eşzamanlı. haa mutlu olacak başka şeyler arar mısın? ne mutlu arıyorsan. aramaya, küçük bir dolanmaya kendi etrafında halin varsa ne mutlu.
zaten zamanla iyi olan bir şey de yok. tahammül ve bağışıklılıkla alakalı bir durum. zaman her yerde aynı geçmiyor demiştim, geçmiyor işte. ama zaman korkutmuyor beni. bir yere koşmuyorum aceleyle, gitmek istiyorum, henüz rotam bile yokken. hep gitmek istemişim, doğru, küçükken de gitmek istiyordum. yolculuğun her türlüsü güzel zaten. ama bazen de anlamıyorum neden sığdıramadık kendimizi buraya. sığdırmak istemedik ki, buna gerek olmamalıydı. uyumsuz olan biz olmak zorunda mıydık. uymayan ben değilim, uydurmayan da. bize vasıf buldum yanlışlıkla. çünkü o kadar hiçbir şey olamadık ki. hiçbir şeyleriz biz derdim hep. ondan mı böyle oldu acaba. ama şey olmak isterdim. ölümün korkutacağı bir insan olmak isterdim bu hayatta en çok.
on sekiz yaşındayım baya da yaşlıyım dediğim zamanları hatırlıyorum, yirmi beşe gelmişim, haberim var mı yok mu belli değil. yaşamaya değer bir şey bulamamışım. yaşamaya değer bir şey aramazsın zaten. bir bakmışsın, o seni bulmuş. yani herhalde öyle oluyordur. öyledir. öyle tahmin ettim. bence öyle. bitti.
16 notes · View notes
llechiess · 3 years
Text
ÇOCUKLUK
Hayatın en eğlenceli dönemdir belki de çocukluk. İnsanların masumluk koktuğu zamanlar... Bu vahşi dünyanın kötülüklerinden henüz haberdar olmadığımız o yıllar... Keşke her şey o günler gibi kalabilseydi. Okulda oyuna alınmadığımızda içimizde bir burukluk oluşurdu, ağlardık. Cemal Süreyya'nın da dediği gibi:"Çocuk olsam yeniden; Bir tek düştüğüm zaman acısa ve kalbim, çok koştuğum zaman çarpsa sadece." Şimdi ise her gün yeni bir cinayet işlendiği çıkıyor haberlere. O masum kalpli insan nasıl da nefretten gözü kör olmuş, taşlaşmış insana dönüşüyor anlamıyorum ya da nasıl bu hale getirmeyi başarıyorlar. Aslında önemli olan çocukluk değil insanların değişimdir ve hayatın bize sağladığı ya da sağlayamadığı imkanlar. Her gün daha da zorlaşıyor geçirdiğimiz her saniye ama bunlar bize hayata karşı dirençli olmayı öğrenmekte yardımcı oluyor ve daha ne kadar zor durumlara girebiliceğimizi. Büyüdükçe yükleniyor bütün acılar. Bir merdivenden çıkarken üstünüze yük koyulması gibi... Her ne kadar büyüsek de kalbimizde hala çocukluğun bir parçasını taşıyoruz. Ufacık bir şey yüzünden yüreğimiz burkuluyor bazen. Böyle insanları sevin. Çünkü onlar her ne kadar çocuk gibi görünse de en zararsız insanlardır. İncinmek kadar incitmekten de korkarlar. Keşke çocukluk kadar mutluluk verse her şey ve sonradan fark etsem ne kadar güzel zamanlar geçirdiğimi. Pamuk şeker koksa hayallerim, güzel yazı defterlerim olsa özenle yazsam her harfi yeniden. Çocukluk bir körebe oyununda ebe olduğumuzda  gözümüzün kapatılması gibiydi. Sonradan açıldı gözlerimiz. Hayat öyle zor bi şey değildi aslında. Bir tutam tebessüm yetiyordu mutlu olunmaya.  O sıcacık gülümseme ısıtıyordu kalbimizi. Sadece büyüdükçe zorlaştı her şey...
33 notes · View notes
banasenlazimm · 3 years
Text
Sevgilim...
Hayatımda yaptığım herşeyden hep pişman olmuşumdur ama ilk defa birşeyden pişman değilim. Oda sensin. Ne yaşarsak yaşayalım sonu nasıl biterse bitsin senden asla pişman olmiycam. Keşke demiycem iyi ki diycem çünkü sen benim ilkimsin. Sen benim en güzel duygularımsın. Evet beni çok üzdün, bana yaşattıkların belki yaşadığım önceki şeylerden daha ağırdı keşke yaşamasaydım ama bak yine senin yanındayım yine senden kopamıyorum yine seni çok seviyorum ve pişman değilim. Olmakta istemiyorum. Bir kez olsun bir insandan pişman olmak istemiyorum, ilk kez sonunu boşverip anı yaşıyorum, ilk kez birine teslim oluyorum. Ben ilk defa birine tam anlamıyla ait hissediyorum. Seni çok derinlerimde hissediyorum, en içten şekilde seviyorum.
Duygularımı çok kolay ifade edemeyen biri oldum hep ama bir tek sana tam anlamıyla içimi döküp anlatıyorum. Hep kapalı biri oldum ama bir tek sana açığım. Sen çok özelsin benim için. Senin yanında gerçekten kendim oluyorum. Hiç sıkılmıyorum seninle çok içten hissediyorum bunu çok seviyorum.
Neredeyse 3 yıldır hayatımdasın geriye baktığımda nasıl 3 yıl geçmiş hiç anlamıyorum. Seninle çok hızlı geçiyor zaman ama sanki bu yaşıma kadar hep yanımdaymışsın gibi hissediyorum o kadar yakınsın bana. O kadar zaman geçirmemize rağmen sana hic doymuyorum hiç sıkılmıyorum yanımdayken bile özlüyorum seni.
Bende ve benim hayatımda çok şey değiştirdin. Seninle tanışmadan önce yaşadıklarım keşke başıma gelmeseydi diyip üzülüyordum hep ama seninle tanıştıktan sonra demek ki onları yaşayıp üzülmem gerekiyormuş diye düşündüm belki onları yaşamasaydım seninle hiç tanışamiycaktım.
Biz aslında o kadar şanslıyız ki bedran bazen bunun farkında olamıyoruz ikimizde. Gerçekten çok şanslıyız birbirimizi bulduğumuz için. Biz seninle çok uyumluyuz bakma öyle arada tartışıp zıtlaşmamıza, biz aslında birbirimizi tamamlıyoruz. Yıpranırsakta onarıyoruz, bundan daha önemli birşey var mı? Bence yok. Seni bazen çok sinirlendiriyorum istemeden olsada ama özür dilerim öyle olsun istemiyorum gerçekten. Seni çok sevdiğim için oluyor inan bak. İlişkimiz aslında o kadar güzel ki aslında çoğu insan ilişkimize özeniyor. Kıymet bilelim kaybetmeyelim birbirimizi.
Biz birbirimiz için sevgiliyiz, arkadaşız, anneyiz, babayız, Herşeyiz. Sen benim herşeyimsin. Seni gerçekten çok seviyorum bedran. Seni kaybetmek istemiyorum. Sensiz olmak istemiyorum. Seninle birlikte bir geleceğim olsun istiyorum. Geleceğim sen ol istiyorum...
İyi ki o okula gidip seninle tanışmışım. İyi ki hayatıma girmişsin. Hayatını eğer biraz olsun güzel ettiysem, seni mutlu ettiysem, sana iyi geldiysem ne mutlu bana 😊😊 Sana hep iyi gelmek istiyorum bunu unutma olur mu beni küçük tartışmalarımız yüzünden kötü biri olarak görme lütfen. Senin yerin benim sol yanım, oraya başını koy, ben seni orda saklarım, iyi ederim seni. Hep yanında olurum senin unutma bunu.
Yeni yaşında umarım istediğin herşey olur, hep mutlu ol. İyi ki doğdun, iyi ki varsın farem. Mutlu yıllar sevgilim... 🖤🖤❤️❤️
31 notes · View notes
kutup · 3 years
Text
2022 21 Ocak 3:23 (Az önce iyi geceler dedik)
Yattığın için wp den değil burdan yazıyorum aşkım sonra bildirim sesi gelir ve uyanirsin bu kötü olur. Bankaları soyup sonrada Afrika'ya gidicez. Aslında bende küçükken böyle bir hayal kurmuştum ama o an ki karışıklıkta bunu soyleyemedim. Çok zengin olup fakirlere para vermek istiyordum öncelikle de Afrika'daki insanlara. Sen onu söylediğin de canım çok yandı. Çünkü ben kötü düşünmüştüm. Senin melek olduğunu hep bilsemde oluyor böyle şeyler. O hayalini gerçekleştirmek için hep yanında olucam birtanem. Gidicez Afrika'ya da. Bugün gözünden akan şeylerin sorumlusu benim ve kendimi affettirmeye caliscam. Kelimelerle anlatamayacagim kadar üzüldüm. Telefonu kapattiktan sonra 20 dakika boyunca donakaldim. Tarif edemiyorum.. Ben seni uzebilcegimi sanmazdım.. seni çok üzdüm can. Kendimden nefret ediyorum ama etmemem lazım çünkü edersem bu sanada yansır. Seni çok sevdiğimi biliyorsun, sana güvendiğimi de bil. Seni üzmek istemedigimi de. Çünkü bu durumda emin ol bende çok kötü oluyorum. Sen gördüğüm en temiz en masum insansın. Her haraketin her cümlende bir iyilik var. Emin ol senin gibi insan hiç görmedim ben ve görmem de. Çünkü başka hiçbir şey görmek istemiyorum. Nasıl bu kadar iyi birisin anlamıyorum ama çok zor olmalı.. sabırlısın ve dayanıyorsun.. Çok sağol aşkım, senin sayende yaşamak güzel geliyor. Tanışmamızın başında verdiğin reçete gibi beni iyileştiriyorsun. Ben çok şanslıyım; aynı şekilde annen, baban ve kardeşlerin de öyle. Hayatımız da iyi varsın canım sevgilim. Ağlaya ağlaya ölücem çünkü çok iyisin sen hep gül
@pinhar
2 notes · View notes
mevsimsizcicek · 4 years
Text
Ocak’21
Bitmesinin üzerinden günler geçmişken, yazmak için ancak fırsat bulduğum ocak notlarım. 31′inde yüklediğim final ödevi sonrası yazmayı beklerken, o gün başlayan ve bugüne kadar devam eden migren ataklarıyla ve şansızlık zinciri ile beraber sakız oldu. Sonunda başındayım. Uzun zamandır bir şeyler yazmadığım için sonradan yazdığıma pişman olacağım onlarca şey yazacağım gibi duruyor. Başlayalım. 
Doğduğum ay olan marttan sonra en sevdiğim iki ay aralık ve ocaktır. Yıllardır ocak ayında onlarca hedefe başlarım. Geçen yıllardan edindiğim derslerle birlikte bu defa uzun vadede süreklilik sağlayacağım ve birbiriyle alakalı olursa devam ettireceğimi düşündüğüm hedefler seçtim. Üniversite hazırlıktan itibaren hiç aşağı inmeden daima yükselen kilo grafiğimdeki artış ben aynaya bakınca mutlu değilim artık farkındalığı ile son buldu. Egzersiz, sağlıklı beslenme ve düzenli uyuma gibi küçük hedeflerden sonra uzun zamandır duyduğum ama hiç denemediğim aralıklı orucu (intermittent fasting) denemeye karar verdim. 31 gün boyuna her gün en az yarım saatlik yapılan hafif düzeyli egzersiz ve 16:8 beslenme düzeni ile giden 4.5 kilo için kendimizi bir tebrik edelim. Aldığım kiloların 6 yılda alındığını hesap edersek ilk ay için gayet memnun edici bir sonuç. 
Üniversitedeki en yakın arkadaşlarımdan olan ve aynı bölümden mezun olduğumuz dostum bir üniversitede araştırma görevlisi kadrosu aldı. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam, bu yola girdiğimde her şeyin çalışmakla olacağına aşırı inanan ben zaman ilerledikçe tuhaf ama acı gerçeklerle karşılaşmaya başlamıştım. Şimdi 4 yıl boyunca aynı hayali kurduğumuz ve verdiği emekleri gördüğüm arkadaşımın emekleri ve hakettiği için kazanması umutlarımı yeniden canlandırdı. Demek ki hala doğru işleyen şeyler var. Şimdi ellerimizi semaya kaldırıp hayırlı bi kadro da mutlufil için istiyoruz. Başkası için dua etmek iyi dilekte bulunmak çok güzeldir diye diyorum. İşin şakası daha mezun olmamın üstünden altı ay bile geçmeden her gece umutlarımdan bir parçayı daha kaybetmek aşırı sinir bozucu. Ama yapacak bir şey yok. 
Avokado ve limon ile başlayan çekirdekten filizlendirme hevesim meşe palamudu ve cevize de sıçradı. Onlarla tek tek ilgilenmek, topraktan başlarını çıkarmalarını görmek, aynı gün içinde büyüdüklerini fark etmek, güneşle olan ilişkilerini seyretmek anlatamayacağım kadar güzel bir  duygu. Şu an filizlenip fidan olmuş 14 meşe ve 3 cevizim var. Zamanı gelince bahçeye geçmeyi bekliyorlar. Seneye nasip olursa bu işi daha sistematik  bir şekilde yapmayı planlıyorum. Buyrunuz bebeklerim: 
Tumblr media
Anlatacağım daha çok şey vardı ama hepsi yine aklımdan gitti.
Bir şeyi hatırladım şimdi. Her ne kadar bir noktada gün içerisinde kendime serbest alan bırakmak istesem bile gün içerisinde uyguladığım bazı rutinler olmazsa gerçekten dağılıyorum. Gelecek aylarda devam eder miyim bilmiyorum ama bir ay boyunca sabah kalktığım andan itibaren uymaya çalıştığım birkaç rutin belirledim. Şimdilik yolunda gidiyor. Rutinleri bozduğum günler elbette oluyor sonuçta robot değil insanım fakat genel manada belirli bi çizgiyi takip etmek beni duygusal olarak çok rahatlatıyor. 
İlk alırken günlük olmaması nedeniyle çok üzüldüğüm haftalık  ajandamı son yılların en verimli haliyle kullanabiliyorum. Ajanda kullanma yetilerim mi artık gelişti, yoksa her şeyi kayıt altına alma isteğim mi çok arttı bilmiyorum. Açıp topluca baktığımda yanaklarımı sıkmadan edemiyorum.
Ajanda demişken bu yıl uyku saatlerim ve günlük duygu durumlarım için bir tablo kullanmaya başladım. Uyku saatleri neyse de duygularım için bir tablo tutmak devam ettiremeyeceğim bir durum gibiydi. Ama 31 Ocak’ta açıp baktığımda şöyle topluca görmek çok iyi geldi. Aslında kendimi tanımak yolunda da attığım önemli bir adım. Başka nasıl 31 günün 12′sinde işlerimi aksatacak kadar kaygılı olduğumu bilecektim. Sonradan yorumlamak için faydalı bir kayıt. 
Bu aya dair anlatacaklarım bitti. Bu bölümüne kadar bir şeye katmayan yazımı faydalı bir iki şeyle bitirmek istiyorum:
Kitaplar: 
Yürümenin Felsefesi / Frederic Gross: Henry David Thoreau ile başlayan yürüyüş üzerine okumalarımın devamı. Güzel bir kitap. Yürümenin de felsefesi mi varmış dememek lazım. Varmış. 
Çocuk Eğitimi / Alfred Adler: Sadece bir kitap ismi yazdım ama Adler’in tüm kitaplarını kesinlikle tavsiye ederim. Çocuk teorileri dersimde yapmam gereken ödev için seçtiğim Adler hayatımın en doğru ödev seçimi oldu. Mutlaka okumalısınız. 
İzlediklerim: 
Less is Now: The Minimalist belgesellerinden sonra youtube, podcast ve blog olmak üzere erişebildiğim her yerden takip ettiğim bu insanların elbetteki son belgesellerini de kaçıramazdım. Minimalizm hayatıma ben çok tuhaf bir zaman aralığındayken girdi. Hala kendimi bir minimalist olarak adlandıramam ama şu an olduğum halimi şekillendirmeme inanılmaz faydaları olan bir felsefe. 
Spirited Away: 
La La Land: aldığı ödüllerle hiç ilgilenmemekle birlikte minik hassas kalbimi aşırı kırdığı için her yere büyük harflerle hayal kırıklığı yazdığım film. Hüngür hüngür ağlattı beni. Kırgınlığım büyük. Belki de bu yüzden iyi filmlerden anlamıyorum. 
Prensen Mononoke: Ormanın ruhu ölmez diyelim bir kalp bırakalım. 
10 Years with Hayao Miyazaki: İzlediklerimden anlaşılacağı üzere geç gelmiş bir Miyazaki keşif sürecine girmiş bulundum. Takınca tam olarak taktığım için elbette hakkında yapılmış her şeyi izlemem gerekiyordu. 4 bölümlük bir belgesel, ilk iki bölümü Türkçe son iki bölümü İngilizce altyazı ile izleyebilirsiniz. O kadar güzelki, o üretim sürecindeki disiplinden, sıkıntılardan kapanan yaratıcılı açmak için yapılanlardan etkilenmemek elde değil. Bir daha izlerim. 
Podcast:
Bazı yeni keşiflerim oldu. 
-Eee N’olmuş Yani?
-Akademik link 
-Anadolu’nun şifacı kadınları 
Buraya kadar okuduysanız önce kalpten teşekkür ederim, vaktinizi epey almış bulundum, umarım laf kalabalığından çok faydalı bir şeyler yazabilmişimdir. 
03.02.2021
29 notes · View notes