#adil serdar saçan
Explore tagged Tumblr posts
Link
İYİ Parti'de kesin ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edilen Musa Ertugan'dan, sosyal medya hesabından dikkat çeken iddialarda bulundu.Geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in milletvekilliklerini parayla sattığını açıklayan Ertugan, kendisine 'iftiracı' diyen Akşener'e WhatsApp yazışmasını paylaşarak yanıt verdi."Akşener 'İftira atan şerefsizdir' diyerek doğru söylemişYaptığı paylaşımda Akşener'e 'siyasi dolandırıcı' dediğini anımsatan Ertugan, "Genel başkan Meral Akşener bize ağır sözler söylemiş. Eyvallah doğru söylemiş 'İftira atan şerefsizdir' diyerek. Ben de diyorum ki 'İftara atmadan attı diyenler kimlerse onlar da bin defa ş… dir.'" ifadelerini kullandı."Emeklerimiz üzerinden milletvekili borsası oluşturmuşsunuz"Paylaşımında geçtiğimiz aylarda vefat eden eski Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan ile bir arkadaşının yaptığı yazışmaya da yer veren Ertugan, "Al sana belge 1. İstanbul kurucu organize eski Şube müdürü Adil Serdar Saçan ile bir arkadaşımızın yazışması. Emeklerimiz üzerinden milletvekili borsası oluşturmuşsunuz. Tekrar söylüyorum siz siyasi emek dolandırıcısınız." dedi.İmamoğlu'nun adamına üç milyon dolara vekillikYapılan yazışmada, Saçan'ın milletvekili adayı yapılan kişi hakkında "İmamoğlu'nun adamı. Vanlı. İnşaatçı. Üç milyon dolar vermiş." yazdığı görüldü.
0 notes
Text
0 notes
Text
Eski emniyetçi Adil Serdar Saçan, terörle mücadelede sınır güvenliğine dikkat çekti
Eski emniyetçi Adil Serdar Saçan, terörle mücadelede sınır güvenliğine dikkat çekti
İstanbul Taksim’deki İstiklal Caddesi’nde geçen pazar düzenlenen bombalı saldırı, altı yurttaşın yaşamını yitirmiş, 81 yurttaş da yaralanmıştı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı açıklamada İstiklal Caddesi’nde bombayı bırakan kişinin yakalandığını duyurdu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından kamuoyuna yapılan açıklamada ise kadın bombacının Suriye uyruklu Ahlam Albashır olduğu, ilk…
View On WordPress
0 notes
Text
SN. ENVER AYSEVER’İN PROGRAMINDA GÜNDEME GELEN İTHAMLARIN CEVAPLARI
4 Mayıs 2020 tarihinde, Enver Aysever’in Halk TV’de yayınlanan Ayrıntılar isimli programında, Mine Kırıkkanat ve Adil Serdar Saçan tarafından camiamız hakkında hiçbir doğruluğu olmayan ithamlara yer verilmiştir. İfade özgürlüğüne ve basın etiğine olan inancına güvendiğimiz Enver Aysever Bey’den beklentimiz konunun tüm taraflarına kendini ifade etme hakkı vermesiydi. Yayın esnasında bu imkan bizlere tanınmamış olduğu için, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında ortaya atılan tümüyle gerçek dışı ve hiçbir somut delil ve belgeye dayanmayan bu ithamlarla ilgili cevaplarımız aşağıda yer almaktadır.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki gerek kendi köşesinde gerekse söz konusu yayında bir takım mesnetsiz ithamlarda bulunan Sn. Mine Kırıkkanat davanın taraflarından biridir. Mine Hanım, tarafı olduğu bir dava hakkında kamuoyunu ve yargıyı yönlendirmek anlamına gelebilecek açıklamaların hukuka ve temel insani değerlere uygun olmadığını son derece iyi bilecek eğitim, görgü ve kalite anlayışında olduğuna inandığımız bir gazetecidir. Hukukun temel ilkesi olan “masumiyet karinesi”ni yani, "suçu ispatlanana kadar her insanın masum olduğu" gerçeğini kendisine hatırlatarak aşağıdaki hususları kamuoyunun takdirine sunuyoruz.
Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları hiçbir somut delile ve bulguya dayanmayan, tamamen afaki beyanlar üzerine bina edilmiş bir iddianame sebebiyle 22 aydır tutuklu yargılanmaktadırlar. Haklarında öne sürülen ithamların hiçbirinin doğru olmadığı ise yargılama süreci boyunca dosyaya giren Adli Tıp, Masak, Dış İşleri Bakanlığı, MİT gibi devlet kurumları tarafından hazırlanan raporlarla yani somut belge ve bulgularla açıkça ortaya çıkmıştır. Yani bir yanda hiçbir delili olmayan, gerçeği yansıtmayan baskı ve zor altında verilmiş asılsız, uydurma beyanlar diğer yanda ise masumluğumuzun ispatı olan somut deliller vardır. Hukuk somut delillere göre ilerleyen bir süreçtir. Mine Hanım ve Enver Bey’in de afaki beyanlara değil somut belge ve delillere itibar etmeleri gerektiğini düşünüyoruz.
Mine hanımın yazısında ve açıklamasında ısrarla kullandığı “mafya” kelimesi ise Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla aynı cümlede asla yanyana gelemeyecek bir kavramdır. Adnan Oktar, hayatını Allah rızası için sevgiye, dostluğa, kardeşliğe adamış olan, yaklaşık 40 yıldır her konuyu sevgiyle çözmenin mücadelesini veren bir insandır. Kendisini tanıyan herkes Adnan Bey'in bir sevgi insanı, sevgi öğretmeni olduğuna bizzat şahit olmuştur. Nitekim, eğer iddia edildiği gibi camiamızda sevgisiz bir ortam söz konusu olsaydı bunca insan bir saniye bile o ortamda durmazdı. Sadece Adnan Oktar’ı sevdikleri ve arkadaşlıklarını devam ettirmek istedikleri için tutuklanma, iftiralara maruz kalma, mallarına mülklerine el konulması gibi sayısız badireye göğüs germezlerdi.
Aslında, Mine Hanım’ın yayın esnasında kullandığı bir ifade, anlattığı ithamlara kendisinin de inanmadığını göstermektedir. Adnan Oktar ve arkadaşlarının güya casusluk ve diğer bazı illegal yöntemlerle sözde mafyavari hareket ederek elde ettiği sonucun ne olduğunu Mine Hanım şöyle ifade etmektedir: “Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatından evrim teorisini çıkartıp yaratılış teorisini ortaya koyabiliyorsanız bu mafyadan da öte bir şeydir.” Görüldüğü gibi tek başına bu cümle dahi ortada ne bir suç örgütü ne bir mafya ne de gerçek dışı beyanlarda anlatıldığı gibi casusluk, şantaj, tehdit gibi şeylerin olmadığının ispatıdır. Dünyanın hiçbir yerinde öğrencilerin doğru ve bilimsel bilgiye ulaşması için sözde mafyavari bir örgüt kurup güya casusluk yaptığı görülmemiştir. Adnan Oktar Bey de 1979’dan bu yana evrim teorisinin geçersizliğini anlatmaktadır. Bunu da yazılar, kitaplar, konferanslar, sergiler, internet siteleri, belgeseller gibi tamamen ilmi ve kültürel bir yolla yapmaktadır. Bir insanın fikrini, inancını, dünya görüşünü anlatması ve yayması ise anayasal güvence altında olan bir haktır.
Mine Hanım’ın yanlış bilgilendirilmiş olmaktan kaynaklandığını düşündüğümüz bir başka yanılgısı da, Adil Serdar Saçan ve bazı arkadaşlarımız arasında devam eden işkence davası hakkındadır. İşkencelere, baskılara ve her türlü dayatmaya karşı olduğuna inandığımız Mine Hanım’a yakışan işkence gibi en ağır insanlık suçu hakkında yorum yaparken çok daha titiz olmasıdır. Mine Hanım’ın bilmediği açık olan konulardan biri, söz konusu davada işkence olduğuna dair somut raporlar ve Mahkeme kararları olduğudur. 1999 yılında göz altına alınan ve Adil Serdar Saçan yönetimindeki İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesinde günler kalan arkadaşlarımızın bu süre zarfında işkenceye maruz kaldığı Adli Tıp Raporlarıyla sabittir. Hatta işkenceye maruz kalan arkadaşlarımızdan Halil Hilmi Müftüoğlu’nun yaşadıkları, Türk Tabipler Birliği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan İşkence Atlası kitabına da konu olmuş, Türkiye’deki işkencelere örnek vaka olarak bu kitapta yer almıştır. Yargılama sürecinde 19 ayrı rapor ile arkadaşlarımızın işkence gördükleri konusunda uzman bilim adamları tarafından tespit edilmiş ve bu raporlar yargı makamına sunulmuştur.
Arkadaşımız Halil Hilmi Müftüoğlu'na 1999'da, Adil Serdar Saçan'ın müdürlüğü döneminde Organize Şube'de gözaltındayken yapılan işkence Türkiye İnsan Hakları vakfı tarafından hazırlanan "İşkence Atlası" kitabına geçmiştir
Daha da önemlisi aynı operasyonda Emre Çalıkoğlu isimli arkadaşımın işkence gördüğü İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2004/367 no.lu dosya, 2005/517 no.lu kararla hükme bağlanmıştır. Bu kararda, arkadaşımızın Adil Serdar Saçan yönetimindeki Organize Suçlar Şubesinde işkence gördüğüne hükmedilmiş, ancak işkence gördüğü esnada gözleri bantlı olduğu için işkenceyi yapan memurun tespit edilememesi sebebiyle yargılanan kişiler hakkında beraat kararı verilmiştir. Yani bu mahkeme kararı İŞKENCENİN KESİN OLARAK VAR OLDUĞUNU ortaya koymuş, yalnızca ilgili makamlar işkenceyi yapan memuru tespit edememişlerdir. Bu mahkeme kararının ardından İstanbul 3. İdare Mahkemesi 2016/2355 no.lu kararıyla da Emre Çalıkoğlu’na Adil Serdar Saçan ekibinden gördüğü işkence sebebiyle tazminat ödenmesine hükmetmiştir.
İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin, arkadaşımız Emre Çalıkoğlu'nun Adil Serdar Saçan'ın Müdürlüğü'nü yaptığı dönemde Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde işkence gördüğünün sabit olduğunu hükme bağlayan kararı
Mine hanımın yanlış bilgilendirildiği bir diğer konu ise, kendisinin iddia ettiği gibi hiç kimse 19 yıl sonra ortaya çıkıp herhangi bir ithamda bulunmamıştır. Olayın gerçekleştiği 1999 yılında, hemen sonrasında işkence gören arkadaşlarımızın ailelerinin Devletimizin çeşitli birimlerini bilgilendirmeleri neticesinde 2006yılında yargılama başlamıştır. Aradan 19, 20, 30 yıl geçtikten sonra suni mağdurlar ve baskıyla oluşturulmuş şikayetçiler ortaya çıkaran ise Adnan Oktar ve arkadaşları değil, onlara karşı bu kumpası kuranladır. Şu anda Adnan Oktar ve arkadaşlarının yargılandığı davada gerçek dışı beyanlar vermeye mecbur bırakılan, zorla müşteki yapılan insanların büyük çoğunluğu 20-30 yıldır arkadaş çevremizde son derece mutlu bir hayat sürmüş insanlardır. Zorla, öyle olmadıkları halde sözde mağdurmuş gibi ortaya çıkmaya mecbur bırakılmışlardır.
Adil Serdar Saçan
Görüldüğü gibi, arkadaşlarımıza işkence yapıldığı Adil Serdar Saçan’ın öne sürdüğünün aksine, afaki bir iddia değil bilimsel raporlar ve mahkeme kararlarıyla sabit bir gerçektir. Adil Serdar Saçan’ın yayın sırasında gündeme getirdiği yargılama süreciyle ilgili ithamlar da gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye’de yargının ağır işlediği bilinen bir gerçektir. Her yargılama sürecinde karşılaşılan doğal süreçlerin ve yargının kendi içindeki işleyişinin Adnan Oktar ve arkadaşlarının suçuymuş gibi yansıtılması ise adil bir yorum değildir. Adil Serdar Saçan’ın iddiasının aksine, A9TV’de bir kez bile hakkında karalama yapılmamış, asılsız veya belgesiz bir açıklamada bulunulmamıştır. Yukarıda örneklerini vermiş olduğumuz işkence yapıldığının sabit olduğunu gösteren mahkeme kararlarının A9 yayınları esnasında gündeme gelmiş olması karalama değil, kamuoyunu bilgilendirmedir
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.
#mine kırıkkanat#adnan oktar#a9tv#enver aysever#halk tv#cumhuriyet gazetesi#Türkiye#işkence#darp#şiddet#tehdit#iftira#gerçekler#yalanlar#mahkeme#medya#basın#yayın#kuruluş#adil serdar saçan#işkenceci#harun yahya#istanbul#kitap#rapor#adli tıp kurumu#aslanlar#kedicikler#adnan hoca
0 notes
Video
youtube
Hablemitoğlu Cinayeti ve Soruşturması | Adil Serdar Saçan - Mustafa Dönm...
5 notes
·
View notes
Photo
theistanbulpost.com'a "Son dakika... Adnan Oktar'la ilgili davada karar çıktı!" konulu haber eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://theistanbulpost.com/son-dakika-adnan-oktarla-ilgili-davada-karar-cikti/
0 notes
Photo
17 yıllık gözaltında işkence davasında flaş gelişme Adnan Oktar grubuna yönelik 1999 yılında yapılan operasyonda gözaltına alınanlara işkence yaptıkları iddia edilen aralarında dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın da aralarında bulunduğu 11 sanığın 17 yıldır yargılandığı davada mütalaa verildi. Mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı, Adil Serdar Saçan'ın da aralarında bulunduğu 10 sanığın "İşkence" suçundan zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle davanın düşürülmesini talep etti.
0 notes
Text
Adil Serdar Saçan, Adnan Oktardan şikayetçi oldu
Adil Serdar Saçan, Adnan Oktardan şikayetçi oldu soz veren erkeklerın sozun derecsını artırmak ıcın ekledıklerı bı olaydaa cok kucuk kardesım kullanıorandom seed bulabilmek de zor bi istir hakkaten. (bkz: randomize)daha kotulerini gordum.. bunda en azindan sondaki kelimedeki olumsuz ekini kaldirinca anlam duzeliyor. (bkz: bkz veren utansin)dıslerım kasınmaya basladıında ılk aklıma gelenburnum akmaya baslarsa emın oluyorum 19 yıl önce yaptığı operasyonun ardından Adnan Oktar ve grubu tarafından hakkında 300ün üzerinde suç duyurusunda bulunulan eski Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçanın da m unutmadan, (bkz: pisagoru hesaplayan program)(bkz: pisagor)(bkz: etibor)interaktif masturbasyon.. from ataşehir escort
0 notes
Text
Adil Serdar Saçan Kimdir? I Hayat Öyküsü
Adil Serdar Saçan 21 Eylül 1962,Elazığ doğumludur. Eski polis, yazar, hukukçu ve İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğü eski müdürü. 1998 yılında kurduğu İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğününün başkanı olarak pek çok önemli soruşturma... Kaynak: http://www.hayatoykusu.com/adil-serdar-sacan-kimdir/
#adil serdar saçan#adil serdar saçan adnan oktar#adil serdar saçan ekşi#Adil Serdar Saçan kaç yaşında#Adil Serdar Saçan kimdir#adil serdar saçan kurtlar vadisi#adil serdar saçan necmi kadıoğlu#Adil Serdar Saçan nereli#adil serdar saçan sedat peker#adil serdar saçan trafik kazası#adil serdar saçan ulusal kanal
0 notes
Text
Fondaş Tele 1'de terör ağzı karşılık bulmadı! Yayın konuğu Saçan: Türkiye eski Türkiye değil ve yapılanlar doğru
Fondaş Tele 1’de terör ağzı karşılık bulmadı! Yayın konuğu Saçan: Türkiye eski Türkiye değil ve yapılanlar doğru
Adil Serdar Saçan yayın konuğu olduğu Tele 1’de terör saldırılarının görüntülerinin engellenmesi ve devamının geleceğine ilişkin terör propagandasına ilişkin sorulara verdiği cevaplarla dikkat çekti. TERÖRÜN HOŞUNA GİDECEK ÇANAK SORULAR SORULDU Tele 1’de Taksim İstiklal’deki saldırıya ilişkin internette saldırı görüntülerinin yayınlamasına engel gelmesi ve terör örgütü başta olmak üzere birçok…
View On WordPress
0 notes
Text
Serdar Saçan kimdir? Serdar Saçan kaç yaşında, nereli? Serdar Saçan instagram hesabı ne?
Serdar Saçan kimdir? Serdar Saçan kaç yaşında, nereli? Serdar Saçan instagram hesabı ne? Adil Serdar Saçan (d. 21 Eylül 1962, Elazığ), eski polis, yazar, hukukçu ve İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğü eski müdürüdür. 1998 yılında kurduğu İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğününün başkanı olarak pek çok önemli soruşturma yürüten Saçan,…
View On WordPress
0 notes
Text
FETÖ’YE YARDIM İDDİASI BÜYÜK BİR İFTİRADIR
Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamızın “sözde FETÖ ile iltisak ve irtibat halinde olduğu ve FETÖ’ye yardım sağladığı” iddiası, baştan sona mesnetsiz, somut gerçeklerle taban tabana zıt, karalama ve infial oluşturma amaçlı bir iftiradan ibarettir. Şöyle ki:
Sayın Adnan Oktar, FETÖ’ye hiçbir şartta ve hiçbir zaman asla yardım etmemiş, tam aksine FETÖ’nün Devletimize karşı organize ettiği tüm hain kalkışma, darbe ve fitnelere karşı en mükemmel ve net cevapları veren kişi olmuştur.
Diğer yandan da Sayın Adnan Oktar, FETÖ’cülerin çıkarttığı tüm fitnelerde, onların karşısında dururken, aynı zamanda da en güçlü şekilde Devletin ve hükümetin yanında yer almıştır.
Sayın Adnan Oktar gibi, on yıllardır her fitne ve kargaşada tarafını, kesintisiz olarak Devletten ve milli liderden yana kesin bir şekilde belli eden ve ilk andan son ana kadar bu duruşunda kararlı bir tavır ortaya koyan ikinci bir kişi daha yoktur.
Buna rağmen FETÖ karşıtı en güçlü, en etkili tavrı gösteren kişiyi, sözde FETÖ’ye yardım etme iddiasıyla suçlamak, camiamıza atılan iftiraların gerçek dışılığını ve vahametini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim, Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül de 4 Ocak 2020 tarihinde, CNN Türk'te yayınlanan Hafta Sonu programında, "BİRİLERİNİ FETÖ'CÜ DİYE MAHKUM EDERSENİZ, FETÖ İLE MÜCADELEYİ SULANDIRMIŞ OLURSUNUZ” diyerek bu önemli hataya dikkat çekmiştir.
Sn. Adnan Oktar 2000’li yıllardan bu yana FETÖ’yü en sert dille eleştiren kişilerden biridir. Ve bu nedenle deemniyet ve yargı teşkilatlarımıza sızmış FETÖ’cüler tarafından kendisine ve camiamıza yönelik pek çok kez kumpas kurulmuştur.
Sn. Adnan Oktar, FETÖ’ye karşı olduğunu TV’deki canlı yayınlarında, köşe yazılarında ve sosyal medya platformlarında uzun yıllardır çok açık bir dille ifade etmektedir. Ayrıca Sn. Adnan Oktar’ın bu fikirleri, sadece Türkiye genelinde değil, aynı zamanda da dünya çapında en önde gelen gazete, dergi ve internet sitelerinde de çok çeşitli dillerde yayınlanmıştır.
FETÖ’cülerin, kendileri hakkında bir kere bile ters konuşanı, aleyhlerinde tek bir fikir beyan edeni dahi düşman olarak ilan ettikleri herkesin malumudur. Dolayısıyla yıllarca geceli gündüzlü en ses getiren mecralarda kendilerini eleştiren ve hain darbe girişimine karşı da sabaha kadar aleyhlerine konuşan bir kişiye nasıl düşmanca bir tavır alacakları da tartışmaya yer bırakmayacak kadar açıktır.
Nitekim, bugüne kadar kripto FETÖ’cüler her fırsatta Sn. Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza y��nelik kumpas faaliyetlerini en etkin şekilde sürdürmüşler, sık sık asılsız şikayetlerle, haksız göz altılarla, açtıkları kumpas davalarıyla, TV ve basın yoluyla yaptıkları haberlerle bu husumetlerini ortaya koymuşlardır.
Tüm bu gerçeklere rağmen, halihazırda süregelen davamızda, camiamız yine yalan ve iftira içerikli beyanlarla, ‘sözde FETÖ ile ilişkili gibi’ tanıtılmaya çalışılmaktadır.
Cumhurbaşkanımız’ın, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ’cülerin yeni bir hain kumpas ve katliam girişiminde bulunması ihtimaline karşı halkımızı silahlanmaya çağırması üzerine, herkes gibi camiamızdan bazı kimseler de Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak, ruhsatlı silah almışlardır. Ancak bu sefer de akıl ve mantık dışı bir yaklaşımla, bundan dolayı camiamıza, “Neden silah aldınız? Silah aldığınıza göre silahlı suç örgütüsünüz” denilerek çok mesnetsiz, baştan sona haksız, hukuksuz bir iftira kampanyası ve aleyhte bir algı operasyonu yapılmıştır.
Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak ‘FETÖ’cülerin hain girişimlerine karşı silah almamızdan dolayı, camiamıza ‘FETÖ’ye yardım ve destek’ suçlaması yapılması ise, elbette ki çok büyük bir çelişkidir ve akıl dışı bir iddiadır.
Ayrıca yine bu amaçla, 11 Temmuz 2018 tarihinde yapılan operasyonda, camiamızdaki bazı kişilerin usulüne uygun olarak alınmış ruhsatlı silahları, sanki ruhsatsız ve vukuatlıymış gibi kamuoyunda sergilenerek, bu yolla toplumda aleyhte olumsuz bir algı ve infial oluşturulmaya çalışılmıştır. Gerçekte birbirinden çok farklı yerlerde bulunan, 116 ayrı adresten alınan az sayıdaki silah sanki tek bir yerden çıkmış gibi gösterilmiş ve bir algı oluşturulmuştur. TBAV Camiası bu süreçte, sözde “silahlı bir suç örgütü olma” iftirasıyla karşı karşıya kalmıştır.
Oysa ki soruşturma sürecinde bu ruhsatlı silahların kriminal ve balistik incelemeleri de yapılmış ve bunların tek bir vukuatları dahi olmadığı açıkça ispatlanmıştır.
Yıllardır FETÖ’yü Devletimizin, milletimizin başına bela olarak saran, tanklarla, tüfeklerle halkımızın kapısına dayandıran, camiamız aleyhinde de kumpaslar kurduran zihniyet, bugün de bu mesnetsiz iftira ile FETÖ’yü, Sn. Adnan Oktar’ın ve TBAV camiasının başına bela etmek istemektedir. Geçmişte yaşananlara bakıldığında da bu durum çok net olarak görülecektir.
FETÖ’nün, 1971 Muhtırası sonrasında yıl yıl bütün devlet birimlerine sızarak güçlendiği ve o tarihten itibaren geniş çaplı desteklendiği çok net anlaşılmıştır. 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda iyice gücünü arttıran FETÖ yapılanması, 2000’lerin başından itibaren de, Sayın Adnan Oktar’a yönelik çok sayıda soruşturma ve dava açmıştır.
TBAV Camiası aleyhinde, özellikle de ‘sahte delil üreterek’ davalar açılması için çalışan çok sayıda FETÖ’cü bulunmaktadır.
Nitekim, FETÖ yapılanması bugüne kadar sinsi kumpas yöntemlerini kullanarak en çok Sn. Adnan Oktar’a ve camiamıza komplo kurmuştur.
Halihazırda yürütülen soruşturmada da yine kripto FETÖ’cülerin çok aktif olduğu aşikardır.
İşkence suçundan dolayı polislikten atılan Adil Serdar Saçan tarafından yapılan 1999 Operasyonu’nun da FETÖ tarafından organize edildiği herkesçe dile getirilmektedir.
İstanbul Mali Şube eski Müdürü FETÖ’cü Yakup Saygılı, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube eski Müdürü FETÖ’cü Mutlu Ekizoğlu, eski savcı FETÖ’cü Fikret Seçen, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi eski Müdürü FETÖ’cü Nazmi Ardıç, Organize Şube eski Müdür Yardımcısı FETÖ’cü Ahmet Davulcu, Organize Suçlar Şubesi eski amirlerinden Mustafa Kılıçaslan gibi onlarca FETÖ’cü, Sn. Adnan Oktar ve TBAV camiası aleyhinde komplolar hazırlamışlardır. Dahası, sahte suç ihbarları yaptırarak, hukuk dışı soruşturmalara imza atmışlar ve hatta camiamız hakkındaki lehte olan delilleri de imha etmişlerdir.
Bu konudaki önemli bir husus ise, Adnan Oktar ve arkadaşlarına zaman içerisinde takipsizlik ve beraat veren hakimlerin de, tek bir FETÖ soruşturmasına dahi girmemiş, ülkemizin şerefli hakimlerinden olmalarıdır.
Diğer yandan da, şu ana kadar Devletimiz tarafından tespit edilmiş en az 3 milyon FETÖ’cü olduğu herkesçe bilinmektedir. Sadece 1-2 tane FETÖ’cünün camiamızla çok az görüşmüş olması, aleyhimizde bir algı oluşturmak için çarpıtılarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Oysa ki öncelikle bu görüşmeler -17/25 Aralık dönemi öncesinde- gerçekleşmiştir. Dahası bu kişilerle sadece uyarı amaçlı olarak ve -yalnızca 1-2 dakika- görüşülmüştür.
Ve bu da hukuken hiçbir açıdan bir suç değildir. Buna rağmen bunun sanki suçmuş gibi konuşulması ve camiamızın sözde FETÖ ile ilişkiliymiş gibi yansıtılmaya çalışılması ise, tamamen beyhude bir çabadır. Zira milletimiz, somut delilleriyle gözler önünde olan apaçık gerçeklerin çok iyi farkındadır.
Ayrıca o dönemlerde FETÖ’cülerin karanlık, kriminal ve tehlikeli yönleri Devletimizce ve milletimizce de bilinmiyordu. Bu nedenle de herkes FETÖ'cülerle görüşüyordu. Tüm devlet yetkilileri, hükümetler, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, milletvekilleri zaten bu kişilere en güçlü şekilde destek veriyorlardı.
Ve FETÖ’cülerin hain ve karanlık yönlerinin henüz bilinmediği bu dönemlerde de FETÖ’cüler hükümetle dosttular. Ama bizim camiamıza yine düşmandılar. Her devirde bizlere karşı cephe almış durumdaydılar.Çünkü o zamanlarda da onları Sn Adnan Oktar’dan başka eleştiren, FETÖ aleyhinde bu kadar çok konuşan başka kişi yoktu.
Sn. Adnan Oktar o dönemlerde de FETÖ’cülerin anormal yönlerine karşı en etkili fikri mücadeleyi vermiş kişidir. Camiamız hiçbir dönemde FETÖ’ye asla yardım etmemiş, her zaman karşılarında durmuştur.
Devletin ve hükümetin en üstten en alta tüm birimlerinin övgülerle bahsettikleri, teşvik edip destek verdikleri ve açıkça yardım ettikleri Türkçe Olimpiyatları Organizasyonu, Abant Toplantısı ve Dinler Arası Diyalog Etkinliği gibi toplantıların hiçbirine Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarından hiç kimse katılmamıştır. Ve asla FETÖ’cülerin yanında yer almamışlardır.
Ayrıca 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanımıza sözde çok yakın olduğunu iddia eden birçok kişi, bilindiği gibi hiç ortada yoktu. Bu kimseler önce duruma bakmışlar, neler olup bittiğini sessizce değerlendirip beklemişler ve hain darbe girişiminden günler sonra ortaya çıkmışlardır.
Sn. Adnan Oktar ise, 15 Temmuz’da FETÖ’nün hain darbe kalkışmasında tankların köprüyü kapadığı haberi televizyonlarda yayınlanır yayınlanmaz A9 TV stüdyosuna giderek hemen televizyondan canlı yayın yapmaya başlamıştır.
Ve 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi, saat tam 23:51’de Sn. Adnan Oktar “Meşru hükümet demokratik hükümettir” diyerek, darbeye ilk karşı çıkışını yaparak hükümete desteğini ortaya koymuştur. Ve 23:51’den itibaren darbeye karşı durmuş ve müdahale etmeye başlamıştır.
Sn. Adnan Oktar, darbe girişimi gecesi, internetten açıklanan ve ayrıca TRT’den okunan sahte darbe bildirisinin geçersiz olduğunu, daha ilk yayınlandığı anda, A9 TV’deki canlı yayınında söyleyerek milletimizi bilinçlendirmiş ve halkımızın Hükümetimizin yanında tavır almasını sağlamıştır. Ve darbe girişimi gecesi, olayların daha en başından, “bu girişimin başarısız olacağını, halkımızın rahat olmasını” söyleyerek bu hain darbe planının etkisiz hale gelmesinde çok büyük bir rol oynamıştır.
A9 TV stüdyosu Çengelköy’de Kuleli Askeri Lisesi’nin çok yakınındadır. Bilindiği gibi hain darbe olaylarının en şiddetli geçtiği birkaç noktadan birisi Çengelköy ve Beylerbeyi Köprü ayağıdır. Her ikisi de A9 TV stüdyosuna çok yakın olmasına rağmen Sn Adnan Oktar her şeyi göze alıp stüdyoya giderek, dakika dakika çok mühim açıklamalarda bulunmuştur. Bu açıklamalar sayesinde halkımız moral bulmuş, darbeciler ise demoralize olmuştur.
Devletimizden yana tavır koyup destek olmak yerine ortadan kaybolan, hiçbir açıklama yapmaksızın günlerce, haftalarca sessiz kalıp, perde arkasında saklanan bazı kimseler ise, Sn Adnan Oktar’ın o gece ortaya koyduğu Devletimize, milletimize sahip çıkan, cesur, akılcı ve etkili tavrı hayranlıkla karşılayıp takdir edecekleri yerde, böyle mesnetsiz iftiralarla ortaya çıkmakta ve camiamızı ‘FETÖ’ye yardım etmek’ gibi, hayali bir iftirayla karalamaya çalışmaktadırlar.
Sn Adnan Oktar ve camiamız FETÖ’cülerin hiçbir faaliyetlerine, hiçbir dönemde destek vermediği ve yardım etmediği gibi, 17-25 Aralık’taki FETÖ yargı darbesi girişiminin başladığı günden itibaren de yine Cumhurbaşkanımıza ve Hükümetimize en etkili şekilde, kesintisiz olarak destek vermiştir.
17- 25 Aralık döneminde ayrıca kimi basında da Cumhurbaşkanımız ve Hükümet karşıtı çok büyük bir kara propaganda yapılmış, bu kara propagandaya en etkili cevabı da yine Sn Adnan Oktar ve arkadaşları vermiştir. Sn Adnan Oktar, 17 Aralık’ı 18 Aralık’a bağlayan geceden itibaren 30 Mart 2014’e kadar kesintisiz ve sonrasında da A9 TV’de katıldığı canlı yayınlarla Sn Erdoğan’a ve hükümete sahip çıkarak, güçlü bir şekilde savunmuştur.
Oysa çok açıktır ki, FETÖ’ye yardım etmek isteyen bir kişi, 17-25 Aralık gibi Hükümeti devirmeye ve FETÖ’nün Devleti ele geçirmesini sağlamaya yönelik hain bir kalkışmayı, -yani kendine göre böyle büyük bir fırsatı- kaçırmaz ve tüm bu süreç boyunca var gücüyle FETÖ’ye destek olurdu.
Bununla birlikte, eğer 17-25 Aralık darbe kalkışması başarılı olsaydı, Sn Erdoğan’la beraber ilk tutuklanacak kişilerden biri de şüphesiz Sn Adnan Oktar olurdu. Nitekim FETÖ’cüler de bunu defaatle dile getirmiştir.
Gezi Kalkışması ve 15 Temmuz’daki hain darbe girişiminde olduğu gibi, Sn Cumhurbaşkanımızın yakın siyasi çevresi de dahil olmak üzere, gazeteciler, aydınlar ve yazarların büyük bir kısmı 17-25 Aralık olayları sırasında, aylarca renklerini belli etmeden, sessizce bir köşeden bu fitneyi seyretmişlerdir. FETÖ benzerleri, FETÖ’ye yakın olanlar ve kripto FETÖ’cüler ise her zamanki gibi sinsice Ak Parti karşıtlığı yapmışlardır. Oysa Sn. Adnan Oktar, her fitne girişiminde ne yaptıysa aynısını yapmış, canı pahasına Devletimizi ve Hükümetimizi savunmuştur.
SONUÇ
Tüm bu somut gerçekler açıkça göstermektedir ki, Sn Adnan Oktar ve TBAV camiası hakkında ortaya atılan tüm suçlamalar gibi, ‘Adnan Oktar camiası FETÖ’ye yardım etti’ iddiası da büyük bir yalandır.
Dava dosyasında yer alan suçlamaların tamamının bomboş olması ve hepsinin de yüzlerce somut delillerle çürütülmüş olması sebebiyle, adeta taştan yağ çıkarmaya çalışırcasına, bu tarzda hiçbir hukuki dayanağı olmayan, karalama amaçlı konular gündeme getirilmektedir.
Gerçekler tüm delilleriyle apaçık ortada olduğu halde, yalan iftira ve karalama kampanyalarıyla camiamıza hayali suçlar isnat edilmeye çalışılmaktadır.
Bu suçlamaların hiçbir gerçekliği olmadığını kamuoyunun bilgilerine sunarız.
#adnan oktar#harun yahya#tbav#fetö#iftirası#kedicikler#mehdi#deccal#Türkiye#ingiliz derin devleti#adalet mülkün temelidir#mahkeme#cezaevi#medya#yalanlar#gerçekler#net cevap#silah#ruhsat#devlet#güven#evrim teorisi
0 notes
Photo
28 Şubat'ta işkence gören arkadaşlarımızdan Elvan Şahin, Alev Babuna, Halil Müftüoğlu, Emre Çalıkoğlu, Tuba Babuna ve daha birçok arkadaşımız şimdi de cezaevinde ağır baskılara maruz kalıyor! #elvanşahin #adnanoktar #iftiralaracevap #savunma #mahkeme 🖊️Adil Serdar Saçan işkence davası açan arkadaşlarımıza bir de şantaj yaptı! https://www.instagram.com/p/B7GjH6cHbL0/?igshid=1mxnohbng2c8h
0 notes
Photo
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, cinsel istismar ve cinsel saldırı gibi 24 ayrı suçlama yöneltilen ‘Adnan Hoca’ lakaplı Adnan Oktar ile birlikte 171’i tutuklu 225 kişi, yarın Silivri’de ilk kez hâkim karşısına çıkacak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 3 bin 908 sayfalık iddianamede, mağdur ve müşteki 125 ismin en tepesinde ise 20 yıl önce Adnan Oktar’a ilk operasyonu yapan dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan yer alıyor. Davanın ilk bölümünün kasım ayına kadar sürmesi bekleniyor. Yarın hâkim karşısında SAÇAN 1 NUMARALI MÜŞTEKİ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun talimatıyla hareket eden polisler, #AdnanOktar ve müritlerine yönelik dev bir operasyon yaptı. Adnan Oktar 11 Temmuz 2018’de gözaltına alındı. Adnan Oktar’ın da arasında bulunduğu 171’i tutuklu 52’si adli kontrollü 226 şüpheli hakkındaki soruşturma tam bir yıl sürdü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Temmuz 2019’da hazırlanan 3 bin 908 sayfalık iddianame İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Yargılamayı yapacak olan İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 25’i etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen 226 şüpheli hakkındaki yargılamanın 17 Eylül 2019’da Silivri’de yapılmasına karar verdi. 125 kişinin mağdur ve müşteki olarak yer aldığı iddianamenin bir numaralı müştekisi ise örgüte 20 yıl önce ilk operasyonu yapan dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan oldu. Saçan, iddianamede de yer verilen ifadesinde, 1999’da yapılan operasyonun ardından kendisi hakkında çok sayıda suç duyurusunda bulunulduğunu ve davalar açıldığını anlattı. Saçan, “Tarkan Yavaş içerisinde sicil ve özlük bilgilerimin bulunduğu bir dosyayı soruşturmayı yürüten FETÖ’cü savcılara teslim etti ve 1999 operasyonunu #Ergenekon Örgütü adına yaptığımı iddia ederek şikâyetçi oldu” dedi. #adnanoktar #dava #breaking #breakingnews Kaynak; Hürriyet https://www.instagram.com/p/B2dilollaw8/?igshid=uy6cwstw81ri
0 notes
Photo
theistanbulpost.com'a "17 yıldır süren Adnan Oktar grubuna yönelik işkence davasında flaş talep" konulu haber eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://theistanbulpost.com/17-yildir-suren-adnan-oktar-grubuna-yonelik-iskence-davasinda-flas-talep/
0 notes
Text
Adnan Oktar iddianamesi: Adil Serdar Saçan 1 numaralı müşteki oldu http://dlvr.it/R9WqQr http://dlvr.it/R9WqQr
0 notes