#aşırılık
Explore tagged Tumblr posts
Text
Peter Brooks – Melodramatik Muhayyile (2024)
Melodram, başta Hollywood olmak üzere Türk sineması gibi ulusal sinemaların popüler hikayelerini anlamak için sıklıkla kullanılan bir kavram. Peter Brooks, kavrama teorik bir derinlik kazandıran bu duru ve etkileyici kitabında melodramın modern edebiyatın önemli bir ifade biçimi olduğunu savunuyor. On dokuzuncu yüzyılda hâkim bir popüler tür olan sahne melodramını inceleyerek yola çıkan yazar,…
View On WordPress
#2024#Balzac ve Henry James’te Aşırılık Kipi#Henry James#Honoré de Balzac#Melodramatik Muhayyile#Peter Brooks#Suzan Sarı#Vakıfbank Kültür Yayınları
0 notes
Text
"Her şeyde aşırılık hatadır."
- Marcel Proust
#edebiyat#kitap#anlamlı sözler#kitap alıntıları#yazın#kitap tavsiyesi#kitap listesi#Marcel Proust#Fransız edebiyatı#Fransa#Paris
53 notes
·
View notes
Text
"Çocuklarının eğitimi konusunda fiziki şartlara ve eğitim araç gereçlerine her türlü yatırımı yapmaktan kaçınmadıkları hâlde duayı ihmal edenler, bir tür aşırılık içinde olmuş olurlar."
22 notes
·
View notes
Text
Değerli Kardeşim, Rabbimizin şöyle bir uyarısı vardır;
... وَلَا تُطِـعْ مَنْ اَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوٰيهُ وَكَانَ اَمْرُهُ فُرُطاً.
"... Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız kimseye uyma. Bu kimse hevasına uydu. Ve işi hep aşırılık oldu."
[Kehf Sûresi-28]
Evet, işi hep aşırılık olanlardan, hevasına uyma potansiyeliyle yaşayanlardan, kalbi Allah Teâlâ'yı anmaya, bedeni Allah Teâlâ'ya itaat ve ibadete soğuk bulunanlardan Rabbimize sığınırız. Onlardan olmaktan da Rabbimize sığınırız. Her zerremizle Rabbimizin yardımına ve korumasına muhtacız. Subhâneka-llâhumme ve bi hamdik, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruk ve etûbu ileyk; Ey Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Senden başka [hakiki] bir ilâh yoktur, Senden af diliyor ve sana tövbe ediyorum." Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh... ☝️💚✍️
#İslama Dair
13 notes
·
View notes
Text
Üzgünüm ama ben aşırılık olmadan yaşayamıyorum, üzüldügümde çok üzülüyorum, sevindigimde çok seviniyorum ve sevdigimde çok seviyorum
16 notes
·
View notes
Note
selamün aleyküm yante, profilinde şule gürbüz’ün öyle miymiş kitabını okuduğunu görmüştüm. kitabı yeni bitirdim ve zihnimde pek çok kıvılcım bıraktığı için iyiki okumuşum dedim. fakat aynı zamanda kalbimi huzursuz eden bikaç ifadeye rastladım.
“cenneti yeniden düşündüm ve beğenmedim”
“ bana kulluk etsinler diye yarattım” ayetinden söz diye bahsedip kimseyi tatmin etmiyor demesi
peygamberlerden bahsetme tarzı
bunları okurken ne hissettin, nasıl değerlendirdin acaba?
ve aleyküm selam. böyle hadsiz ifadelerin yanına ünlem çarpı filan koyup hadsizlik ettiğini düşündüm. bazen biz bize olduğumuz için üslup olarak haddimi aştığım terbiyesiz şeyler söylediğim de oluyor. e herkes haddini aşabiliyor demek ki. şule gürbüz kendisini örnek bir müslüman olarak görüp bu sebeple okuduğum biri değil. iyi bir yazar o kadar. yazarlığını övüyor olmam yazdığı her şeye itaat ettiğim, onayladığım anlamına gelmiyor anonim. kıyamet emeklisi kitabı var mesela dindarlık örneklerinden en uç noktalardan tiplemeler sunuyor. baba denen adam daha sevimli sempatik sergileniyor, diğer tarafta tekke kısmında daha gerici bir ortam. okurken böyle hissettiriyor mesela. bunu erol göka bi eleştirmişti yanlış hatırlamıyorsam. sırf bu sebeple kitabı bitiremediğini ve devam edemeyeceğini ifade etmişti bi tivitinde. (çok tiviti var kitabı okuma sürecinde. biri bu biri bu biri bu) bitirdi mi sonradan bilmiyorum.
düzeltme
kitabı bitirememe kısmı erol göka'ya ait değilmiş. ekşi'de filan mı okudum acaba??.
bu kısım da erol göka'ya ait değilmiş.
okurların nasıl bu kadar takdir ettiğini sorgulamıştı.
ben zihnimde birbirine yakın eleştirileri birleştirmişim...
toplumda muhakkak uç örnekler vardır fakat her seferinde aynı yönde kullanımı, aynı fikri besliyor olması (müslüman dediğin yobazdır, hayatı yaşamak nedir bilmez, darlık ve sıkıntı içinde insanı boğan bir hayatı vardır, anlamsızca ve akılsızca yaşar) insanın midesini bulandırıyor. belki fikri bu değil, belki fikri tam olarak bu bilemiyorum. ama normal bir müslümanın kitaplarda konu edindiğini görmüyoruz. akıllı, hayatı güzel yaşayan bir müslüman örneği sunulmuyor. e normal olan ilgi çekmez zaten kurguda aşırılık caziptir denebilir. şule gürbüz'ün din anlayışı nedir bilemem, nasıl bir ailede büyümüştür, fikri be zikri nedir bilmem. bu açıdan kendisiyle ilgili nihai bir şey söylemek haddim olmaz. bu kez haddimi aşmayayım :) müslüman çevreler tarafından ağzı açık dinlenen bir hanımefendi. çok seviliyor. belki de en çok bizim tipte (aşırı genelledim bir tipe sığdırılamayacak kadar özel ve tane taneyiz) insanlar okuyordur çünkü dili öyle bir dil.
cioran okumuştum mesela aman Allahım nasıl sövüyorum. sonra sakinleşip ayetle cevap veriyorum filan. sonra diyorum ki gardaş biz senle anlaşamayız. tamam tespit yapmışsın da b🌸kunu çıkarma yani.
sonra buuuu insanın anlam arayışı diye bir kitap var çok övülür filan. e güzel kitap ok. tamam. o kadar sıkıntı bilmem ne yine arada müslümanlara çakıyor. abi sizin başka işiniz mi yok. gavurun dilinden düşmüyoruz valla ne güzel. illa bizden bi bahsediyorlar. demek ki zamanında iyi neyse bi şey demiyorum. sürekli sınırlarımı sinirlerimi zorluyor bu yazarlar daha iyi bir müslüman olma yolunda sözler veriyorum.
linki şudur.
böyle anonim. neyi kastettiğimi anlatabilmişimdir umuyorum. şule gürbüz muhipleri derneği üyesi çok insan olduğunu tahmin ediyorum takipçilerimin arasında. niyetim şule gürbüz'e bir saldırı linç girişimi değil. ama kalbimi kırmıştır yani. anlıyorum kurgusal karakterlerini konuşturuyor. kendisinin fikrini bilmiyoruz. anlıyorum. anlıyorum. ama insan kırılıyor.
5 notes
·
View notes
Text
Sevgili Koresever arkadaşlarım bugün size güzel haberlerle geldim lsjsflmfağajdpksod
Hepimizin de bildiği gibi globalleşen Güney Kore etkisi altında Türkiyede çok büyük bir fan kitlesi oluştu. Çoğu kişi Korece öğrenmeye çalışıyor ve yurt dışı hayallerinin bir kısmını artık Güney Kore kaplıyor. Fakat bazı kişiler de çıkıp dedi ki Koreliler öyle sandığınız gibi değil ve sizi sevmiyorlar. Ben de hemen öğretmenliğe hazırlanan koreli bir arkadaşıma soru sordum. Dedim ki :
'Bildiğiniz gibi son zamanlarda Güney Kore'de yapılan tüm işler küreselleşmeye başladı ve Türkiye'de çok büyük bir Koreli hayran kitlesi var ama Korelilerin artık Türklere eskisi kadar sıcak bakmadıkları söylendi. Güney Kore'deki insanların Türkler hakkında ne düşündüklerinden ve oraya yerleşen Türklere yaklaşımlarından biraz bahseder misiniz?'
O da bana çok güzel ve açıklayıcı bir cevap vermiş. Dedi ki :
Bazı insanlar yabancıların Korelilerin işlerini elinden aldığını düşünüyor. Ama böyle düşünmeyen daha çok insan var. Bu benim kişisel görüşüm ama bence bu aynı zamanda dini bir sorun. Kore'de İslam'ın imajı o kadar iyi değil. Son zamanlarda cami yapımından dolayı büyük bir çekişme yaşanıyor. Elbette her Müslüman kötü değildir. Ancak bazı Müslümanların inançlarını radikal bir şekilde ifade etmeleri, İslam imajlarını daha da kötüleştirdi. Ve bence Taliban gibi aşırılık yanlısı terörist grupların da etkisi oldu. Davranışları o kadar aşırıydı ki İslam'a dair imajları kötüleşti. Ama herkesin din özgürlüğü olduğunu düşünüyorum. Sahte bir din olmadığı sürece, ben iyiyim. Neredeyse sahte bir dinin kurbanı oluyordum. Netflix'te onlar hakkında bir belgesel çıktığında ellerim titriyordu.Bugün ciddi bir şeyden bahsettim. Ama bir şeyi unutma. Birçok insan hala Türkiye'yi seviyor! Ben de Türkiye'yi seviyorum.
#Muhabirlik mi yapsam zjflsşakxıdkaşajcıd#Bu post sebebiyle linç yiyeceğimi hissediyorum hadi bakalım xjfkdlajcısnsofj
9 notes
·
View notes
Text
Bismillahirrahmanirrahim;
"Şüphesiz ALLAH katında din İslâm’dır.
Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık
yüzünden ayrılığa düştüler.
Kim ALLAH'ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki ALLAH hesabı çok çabuk görendir."
[ÂLİ İMRÂN suresi, 19. ayet meali]
#gif#islamic#ayetelkürsi#islam#animation#kuran#ayetler#allah#hz muhammed#dua#hadisler#hayırlı geceler#night#moon
14 notes
·
View notes
Text
Mehtap Serim – Bir Modernlik Zemini (2024)
Klasik mimarlık ve sanat tarihyazımında “barok” çokluk ya estetik bir kategori ya da bir dönem adı olarak anılır. Başlangıçta, alışıldık olanın dışındaki her şeyi işaret ederken, sonradan eksik, sapkın gibi olumsuz bir anlam kazandı. On dokuzuncu yüzyılda, dönemselleştirici tarih anlatısında kabaca 1600-1750 yılları arasında Avrupa’da baş gösteren sanatsal üretimi adlandırmak için kullanılırken,…
View On WordPress
0 notes
Text
"Bugün dövme konusunda iki aşırı uçtan söz edilebilir. Birinci uçta çocuğa hayvan muamelesi yapılmakta ve çocuğun ulu orta dövülmesinde sakınca görülmemek tedir. Bunun insâniliği olmayacağı bellidir. İkinci uçta ise çocuğa hiçbir şekilde dokunulamaya- cağı iddia edilmekte ve çocuk, çocuk olmaktan çıkarılmaktadır. Bu da bir başka aşırılık olarak önümüzde durmaktadır. İslam ise mutedil bir ilke koymaktadır. O ilkeye göre çocuğu terbiye etmek vardır. Terbiyede ise dayak bir ceza olarak değil eğitim aracı olarak vardır. Eğitim aracı olarak dövme ile ceza olarak dövme arasındaki fark ise aşağıda zikredilecektir.
Hanefi ulemasından Kâsânî diyor ki: "Akıllı ve mümeyyiz çocuk, eğitim için azarlanabilir; ceza maksatlı azarlanamaz." (Bedai', 7/63)
'Müslümanların evinde dayak olamaz.' şeklinde uçuk bir felsefeyi savunmanın doğru olmadığı bellidir. Onun yerine denmelidir ki: 'Müslümanların evinde, dinin ölçüsünü çizmediği bir şey olamaz.' Dayak da olsa dine göre olmalıdır. Hayatı inkâr etmenin bir anlamı yoktur. Çocuktan çocuğa farkılık gösteren bir eğitim ve yetiştirme sürecini dayaktan tamamen tecrit etmek neredeyse mümkün değildir."
5 notes
·
View notes
Text
Kilise tarafından yakılarak öldürülen Giordano Bruno (1548- 1600) Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri olup, evrensel ve zaman mefhumundan uzak "iki şey" öğretisi kulağa küpe olacak cinsten.
İki şey "Kalitesiz İnsan"ın özelliğidir:
1- Şikayetçilik.
2- Dedikodu.
İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1- Bakış açısını değiştirmek.
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek.
İki şey yanlış yapmanı engeller:
1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgeçinden geçirmek.
2- Hak yememek.
İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığı).
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek).
İki şey insanı "Nitelikli İnsa'' yapar:
1- İradeye hakim olmak.
2- Uyumlu olmak.
İki şey "Ekstra Değer" katar:
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak.
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek.
İki şey geri bırakır:
1- Kararsızlık.
2- Cesaretsizlik.
İki şey kaşif yapar:
1- Nitelikli çevre.
2- Biraz delilik.
İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
1- Baskın yeteneği bulmak.
2- Sevdiğin işi yapmak.
İki şey başarının sırrıdır:
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek.
2- Kendini güncellemek.
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
1- Niyetin saf olması.
2- Ruhsal farkındalık.
İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak.
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek.
İki şey gelişmeyi engeller:
1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat).
2- Felakete odaklanmış olmak.
İki şey çözüm getirir:
1- Tebessüm (gülümseme).
2- Sükut (susmak).
İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1- Anne.
2- Baba.
İki şey geri alınmaz:
1- Geçen zaman.
2- Söylenen söz.
İki şey ulaşmaya değerdir:
1- Sevgi.
2- Bilgi.
İki şey "hayatta önemli olan her şey" içindir:
1- Nefes alabilmek.
2- Nefes verebilmek.
Giordano Bruno (1548- 1600)
8 notes
·
View notes
Note
Sana zahmet olmazsa bana borderline kişilik bozukluğunu açıklayıcı bir kaç şey yazar mısın doktorcuğum. İnternetten baktım ama oturtamadım kafamda.
Tutarsız davranışlar, aşırı öfke tepkileri, dürtüsel atak davranışlar, kendine zarar verme eğilimleri (ama asla vermezler çünkü kendileri çok kıymetlidir), yalnız kalmaktan korkma, terk edilme korkusu, zaman zaman psikozu düşündüren algı bozuklukları, duygularında aşırılık, iyiler çok iyi, kötüler çok kötüdür, yani kişiler ya hep iyi ya hep kötüdür, şiddet ve tehdit edici davranış patlamaları, kendinden başka kimseye değer vermeme, empati yoksunluğu vardır. Ülkemizde pek çok bipolar hastasının aslında borderline olduğu düşünülüyor. Bipolar, histrionik, narsistik kişilik bozukluklarıyla çok karışıyor. Diğer adı zaten sınırda kişilik bozukluğu. Yani karışmaya çok açık zaten. Bu kişilerin çocuğunda çocukluk döneminde bedensel, cinsel ve duygusal kötü muamele öyküsü bulunur. Şimdi okuyunca herkes kendinden bir parça bulur kesin. Çünkü ben fakültedeyken pek çok hekim arkadaşın aha bu ben dediğini duymuştum ders sırasında asdffhhjjk aslında hepimiz biraz sınırdanız yada histrioniğiz yada narsistiz vs. Önemli olan bazı duyguları yönetebilmemiz. Yönetemediğimiz noktada iş tanı almaya geliyor işte. Ama siz yine borderline biriyle pek uzlaşmaya çalışmayın, onlarla pek uğraşmayın. Keza zor tanı alırlar zaten. Kişilik bozuklukları çoğunlukla öyledir aslında. İçgörü yoktur, süper ego tavandır. Allah hidayet versin hepimize ne diyem.
5 notes
·
View notes
Text
“Rızâsını dileyerek sabah akşam rablerine dua edenlerle olmak için elinden gelen çabayı göster. Dünya hayatının çekiciliğine meylederek gözlerini onlardan çevirme! Bizi anmaktan kalbini gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme!”
•Kehf suresi, 28
#postlarım#keşfet#bir ayet#kuran ayeti#ayetler#allahﷻ#tumblr postları#ayeti kerime#ayetikerime#ayetullah#la ilaha illa allah#en güzel sözler#günün sözü#kehf#hayırlı geceler#iyi geceler#gece#geceyedair#ya allah#allahuekber#Allah#duavakti#beğeni#beğendi#en güzeli#post#postlarim#kuranı kerim#kur'an#gerçek aşk
7 notes
·
View notes
Text
TÜRKÇE’DE YABANCI SÖZCÜK NEDEN FAZLA?
İnsancıl dergisinde okudum:
Türkçe’de yabancı sözcük oranı VIII. yüzyılda Orhun Yazıtları’nda %1 iken, Uygurlarda %2-5’e, kimi yerlerde %12’ye çıkmış.
Anadolu Selçuklularının resmî dili Farsça imiş. Hacı Bektaşı Veli (1210-1271) Makalat’ını doğrudan Arapça, Mevlana Celaleddin Rumi (1207-1279) Mesnevi’sini Farsça yazmış. Sultan Veled’in İptidaname’sinde yabancı sözcük oranı %13’müş.
Aşık Paşa’nın Garipname’sinde %20, Ahmet Fakih’in Çarhname’sinde %28’miş. Osmanlı devletinin yükselme dönemiyle doğru orantılı olarak dilimizin yabancılaşma derecesi de yükselmiş: Yabancı sözcük oranı Nabi’de %54, Nefi’de %60, Baki’de %65, Namık Kemal’de %62…
Osmanlıca’nın en yüksek örneklerinde yabancı sözcüklerin oranı %100’lere yaklaşmakta, Türkçe sözcükler ise hemen yalnızca ekler ve bağlaçlar düzeyinde kalmakta imiş [İlhan Yüce, “Halkın Dilinden ‘Sultanüs Şuara’ Diline”, İnsancıl, Haziran 2008].
Peki neden? F. Bacon “Gerçekten bilmek, sebepleriyle bilmektir” der. Neden bu böyle? Aydınlarımız neden gerek görmüş buna? Bu aşırılık neden?
İlk akla gelecek açıklama şu olacak sanırım: “Demek ki Türkçe’yi yetersiz bulmuşlar, en ince fikir ya da duygularını Türkçe ile ifade edemedikleri için Arapça, Farsça sözcükler kullanma ihtiyacı hissetmişler.” Bu bir açıklamadır, ancak bence yeterli değil. Çünkü istedikleri anlamı veren, güzel Türkçe sözcükler yerine de yabancılarını alıp kullanmışlar, çeşm (göz), zülüf (saç), nan (ekmek), şems (güneş),… gibi.
Ancak benim asıl merak ettiğim, bu aşırılık neden? Aklıma gelen sebepleri sayayım:
-Birinci sebep ölçüsüzlük, biz her işimizde ölçüsüz davranan bir toplumuz. Bu olumsuz yönümüz üzerinde bir yazımda durmuştum.
-İkincisi halktan kopukluk… Aydın tabakamız hep halktan uzak durmuş, onu hakir görmüştür. Bu, günümüzde böyle, geçmişte de böyleydi. Halka “avam” demişlerdir, Türk’ü “Etrakı bi-idrak” diyerek aşağılamışlardır. Ondan farklı görünmek istemişlerdir, bu etki altında dillerini bile farklılaştırma yoluna gitmişlerdir.
-Üçüncüsü gösteriş... Bu faktör, ekonomide de etkilidir. İnsanlarda “ne kadar çok yabancı sözcük kullanırsanız, o kadar aydın sayılacağınız” şeklinde bir inanış vardır.
-Çok önemli bir sebep de aydınlarımızın Türkçe sözcük üretme yollarını iyi bilmemeleridir. Yanlış hatırlamıyorsam, dilimizde yüze yakın yapım eki olduğunu bir yerde okumuştum. Bunlardan, en baba okumuşumuzun bildiği; dördü beşi geçmez.
Tabii başka sebepler de olabilir, bilen aydınlatacaktır bizi.
] Prof. Dr. Cihan Dura [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#türkçe#Cihan Dura#yabancı sözcük
6 notes
·
View notes