#Yasak çünkü
Explore tagged Tumblr posts
ozgur-ce · 10 months ago
Text
Güzel akşamlar 🥰
Bu akşamın sorusu şu:
Senin, küçükken de olur ya da şimdi hiç hayvan dostun oldu mu? Olduysa adı neydi? 😍❤️🐱🐈‍⬛🐕🐶🐮🐎🐯🐭🐇🐣🦆🦉🐢🦩🐟🐝🦋
Bizim küçükken de kedimiz vardı yine sokaktan gelmişti ailemize ve onun adı "Arsız" dı sürekli kedimiz oldu ve hep Arsızlıkta zirve oldukları için kediler, isim aynı devam etti 😁😻❤️ Babür Türkçe bir isim, Kaplan anlamı o yüzden kaplana benzeyen oğluşuma bu ismi verdik 🐈💛🧡
160 notes · View notes
manoliya · 2 months ago
Text
Aşk yasak tanımaz..çünkü Aşk gelince akıl gider...çünkü efsunlu dur..büyülü dür..davetkardır...akıl teslim olur..ruh teslim olur...ten teslim olur...ve ancak bir kalp bir kalbi satın ala bilir....ve sen ona ölümüne itaat edersin...:
Tumblr media
Ve Aşkın .. en hızlı ve çekici,en uzun ömürlü ,her şeye bilincli olarak kör..ve her şeyi affetme gücüne sahip olanı ...hiç behane kabul etmeyeni..ten uyumu olanıdır..
hoş saatler:
190 notes · View notes
selcandy · 3 months ago
Text
Merhaba, merhaba, merhaba Tumblr’cım =D
Blogumu geri alabildim öncelikle, bu sırada soran eden ilgilenen herkese teşekkürlerim.
Hemen size olanı biteni anlatmam lazım, şiştim zaten anlatamamaktan.
Taa şurasından başlayayım; bizim üst komşudan aşağıda bahsettiğim, veterinere bıraktığım ve parmağı kırık olan kedinin üstüne bir de hamile olduğunu öğrenince Bodrum yolunda hemen post attım sizden yardım istemek için; kediye geçici olarak rahat doğum yapabileceği bir balkon / teras / ev bulabilir miyiz diye. Böyle durumlara hemmen el atan sizden hiç reaksiyon alamadım. Allah allah diyorum, imkansız bu, nasıl olur falan - sonra bir baktım ki kendi gönderimi kendi Dashboard’umda göremiyorum. Epey bir uğraştıktan, anlamaya çalıştıktan sonra aklıma Tumblr’a kaydolduğum mail adresime bakmak geldi, ana, ülkemin savcılarından biriyle onun avukatı, savcının nasıl görevden alındığından bahsettiğim bir yazı için bana erişime kısıtlama kararı aldırmış???
Başta ilgili gönderiye kısıtlama gelmiş ta 2023’te ama ben onu hiç görmemişim. Sonra muhtemelen yazı komple kaldırılmadığı müddetçe okunmaya devam ediyor diye bloga yasak gelmiş. Malumunuz babam avukat, adamcağız “BTK’ya başvurman gerekiyor” diyor ama içerik BTK, yani devletin kendisi tarafından kısıtlanmadığı, şahıs tarafından özel olarak çıkartılan bir kararla kısıtlandığı için o aşamada takılıyoruz direkt. Anne tarafından bir akrabamız savcı, onunla konuşuyorum, bana diyor ki “Selcan bu arada o kişi benim yakın arkadaşım, direkt konuşmamı ister misin” falan. Eziliyorum büzülüyorum çünkü neden arkada��ıyla benim için konuşsun yani, araları bozulacak bilmem ne olacak, iyice kafama takacağım.
En nihayetinde hem babam hem de tanıdık savcı, tatil dönüşünde kararın çıktığı mahkemeye hitaben itiraz dilekçesi vermemi söyledi ama o da ne, kısıtlama kararına itiraz süresi 14 günle sınırlı! Az önce de demiştim ya, karar çıkalı zaten 1 sene olmuş. Aynı şeyi bana Tumblr da söyledi, itiraz süresini kaçırmış olabilirsin falan dedi, epeyce onlarla konuştuk ne yapılabilir falan diye.
En sonunda Tumblr bana “sansürü asla desteklemiyoruz, seni buna sürüklemek istemiyoruz ama gönderiyi silersen blogu açabiliriz” falan dedi. Açıkçası ben ne yapacağımı bilemedim, mantıklı düşünmem gerekiyordu ve bunu başaramadığım için biraz da çevreye, konudan bahsettiğim insanlara danıştım ve en garantisinin ilgili gönderiyi silmek olduğuna kanaat getirdim. Hala bilmiyorum doğru bir şey mi yaptım ama aksi takdirde bu sorun çözülmeyecek gibi görünüyordu.
Neyse, hani Tumblr’ın sloganı “kültür, sanat, kaos” ya - bu sloganın hakkını dibine kadar veren bir kullanıcı olduğumu düşünüyorum. Kendimi bir şey sanmadım da değil çünkü yine Tumblr yetkililerinden öğrendiğim kadarıyla adını vermeyeceğim bir yazar da blogumdan bir gönderiye erişim yasağı aldırmış. Tasarımcı bir arkadaşım “sen blogun için SEO falan mı yaptırdın, niye arama motorlarında üstlerde çıkıp göze batıyorsun” diye sordu, öyle bir şey yaptırmadım, yapmamış olmama rağmen iyi ilerliyoruz demek ki. Ben sanıyorum ki siz ve ben biz bizeyiz, ben yazıyorum siz okuyorsunuz geçiyoruz. Öyle değilmiş özetle, zannediyorum ki 14 yıllık emek bana hatırı sayılır oranda uygulama-dışı organik trafik olarak geri dönmüş. : )
Tabii ki olay kendini bir şey sanmaya meyletmekten ibaret değil, ders çıkarmam ve daha temkinli takılmam lazım. Birisinin aldırdığı bir karar hem koskoca Cumhuriyet Gazetesi’ne hem Ekşi Sözlük’e hem de benim bloga erişim yasağı getirebiliyorsa, benim de kendime “sen kimsin olm bi dur” demem gerekiyordur bence. Ben yine müzikten, etimolojiden, kedilerimden dewamke. Üçünc�� kez söylediğimi biliyorum ama sizi çok seviyorum <3
77 notes · View notes
iyigecelerdeniz · 11 months ago
Text
Yasak Elma Sokağı.
Tatlı gelir yasak insanoğluna, dayanamaz nefsinin faydalanmamasına. Elini sürer onun olmayana, halbuki dönüp baksa onun olan var aslında. Sevmez sonra, onun olan ona “az” gelir bi anda, gözü hep dışarda. Yetinmez asla, girer yasak elma sokağına, çıkamaz bir daha. Çıktığındaysa bulamaz aşkı arasa da. Çünkü aşk yasaklara inat yasallaşma, gönlün üstüne gönül koyup dışarı bakmamaktır aslında. Güzelliği burada.
İyi geceler Deniz’im.
178 notes · View notes
kadir01sblog · 2 months ago
Text
Tumblr media
Hadi bu aşkın adını yasak koyalım. Gitmek yasak olsun. Sensiz çünkü her şey yarım. Yarım nefes alıyorum, yarım yaşıyorum,mutluluklar hep yarıda kalıyor, uykunun yarısında uyanıyorum. Seninle her şey tam, her şey bambaşka, her an mutluluk..❤💕
39 notes · View notes
yasemen-nn · 1 year ago
Text
Yüreğime şiirler saplıyorum durmadan
Çünkü;
Özlediğim bir sevdanın suskunluğu var içimde
Ve anlatamıyorum..
Suskunluğumda boğuluyor yasak şiirimin mısraları...
191 notes · View notes
veganlogicdinamo · 7 days ago
Text
KURUCU İLKELERDEN ÖYLE UZAKLAŞTILAR Kİ ARTIK KAYBOLDULAR!
Erdoğan, yine muhalefeti kendi çıkarı için tasarlama çabasında epeyce yol aldı…
“Normalleşme” operasyonu sonucunda CHP ile oy farkını azaltıp erken seçimi erteledi, şimdi de PKK saçılımı ile DEM’i yanına çekip anayasa tuzağını sağlama alma ve Kürt oylarını artırma amacında. Aynı anda Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atayarak ve İmamoğlu’na yönelik siyasi yasak tehdidini hatırlatarak CHP’yi karıştırmayı da başarmış oldu.
Dik durup siyasal İslamcı baskıcı iktidara “Seninle hiçbir koşulda hiçbir şey için görüşmüyoruz. Halkın canına okudun. Anayasal düzeni bozdun. Hukuk devletini yok ettin. Şimdi de on binlerce insanın ölümünden sorumlu bir terörist ile devleti muhatap ediyorsun. Ne anayasa değişikliği yapmana izin veririz ne de açılım tezgâhına düşeriz. Senin zaten üçüncü kez seçime girmen de anayasaya aykırıydı. Derhal seçim istiyoruz!” diyecek bir muhalefet TBMM’de olmadığı için bunlar yaşanıyor.
Bunları söylemeyi bırakın, bir süre önce Özel, “2025’in kasım ayı bizim için de Erdoğan için de uygun” diyerek Erdoğan’ın dördüncü kez seçime girmesinin yolunu açtı.
Hiçbir ilkesi olmayan AKP karşısında sürekli yalpalıyorlar. Çünkü ülkenin kurucu ilkelerinden o kadar uzaklaştılar ki artık yollarını kaybettiler!
21 notes · View notes
japonyamesken · 3 months ago
Text
AĞUSTOS 4.1
Ağustos'un ilk haftası ne kadar hızlı geçmiş, inanamıyorum. Temmuz ne kadar yavaşsa bu ay o kadar hızlı akıyor. Temmuz'un son günleri kötü geçti benim için, özel hayatımda ilişki sorunları çok yoğundu. Ağustos'ta biraz toparlarız umarım çünkü kalbim kırık biraz.
Her gün için notlar almıştım, beklediğimden uzun oldu. Yine de hatıra, hatıradır.
1 Ağustos Perşembe - Merağın Yok mu Böyle Şeylere?
(Merak tweetini neden kimse bilmiyor ya :)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
● Yeni başlangıçlar için yeni bir defter. Ve bazı kopuşlar, ve kalp kırıklıkları... Bu da geçecek inşallah.
●Markette "ay tuzlu kiraz yazmışlar, olleyy vişne buldum" diye sevinip zoete kelimesinin zoute olmadığını eve gelince daha doğrusu vişneyi(!) yiyince fark etmek. Kim kirazı "tatlı kiraz" diye betimleme ihtiyacı duyar ki? Hiç unutmayacağım yeni kelime: Zoete!
●Sadece kayboldu beyanıyla başka hiçbir şeye gerek kalmadan yeniden gönderilen 29 parçalık kargo...
● Bu Ağustos listesini hiç görmeden yaptığım geçici dövmeler. Önce bulutu görmüştüm, Hollanda'nın bulutu... sonra ise domatesi; o da Türkiye'nin... İkisi bir arada olmuyor gerçek hayatta.. Böyle serin yaza böyle tatsız domatesler... Henüz burada kimseyle "bana türkiyeden bir tane yaz domatesi getirir misin?" diyecek kadar samimi değilim ama şu yeşilli kırmızılı yaz domateslerini çok özledim.
● Ve sonunda televizyonumu değiştirmeye geldiler. Önüne masamı çekip cheesy şeyler izlerken tez yazma zamanı. Kime diyorum, hey!!!
2 Ağustos Cuma - Rotterdam
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
●Rotterdam Tumblr buluşmasıııı. Uzun zamandır bu kadar eğlendiğim bi gün olmamıştı. Karşımıza çıkan insanlar da dünyadaki rızkımıza dahil gerçekten 🥲 Rotterdam da "tekrar ziyaret edilecekler" listesine girdi.
● İkinci dünya savaşında yıkılmayan nadir binalardan birisi olduğu için belediye binasına gittik. Orada Hollandayla ilgili sorduğum bi soruyla bütün çalışanları kilitledim sanırımfkfffk, hepsi soruma cevap aramaya çalıştı ve bunun üstüne düşünmemiştik dediler. Çalışanlarsan birisi de hiç duymadığımız bir ülkeden Belucistan'danmış. Sonra baktım ki ülke değil orası..Neyse karışık işler.
● Binaya girdiğimizde üst kata çıkmak yasak diyen görevli sonra bizi üst kata çıkarıp bir sürü tarihi ve kültürel bir şeyler anlattı. Üstüne de belediye meclis toplantılarının yapıldığı salona götürdü. Ama sürekli hollandaca konuştu ve kendimi bu ülkede ilk kez bu konu hakkında bu kadar kötü hissettim.
● Vee köyümüze dönerken trende önce bağlaç olan de,da'lara yönelik test çözdük. Sonra da Dutch alfabesi ve telafuzu çalıştık. Harika bi yolculuktu :)
3 Ağustos Cumartesi - Aachen
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
● Bugün Almanya'nın Aachen şehrine gittik. Gecenin bir körü uyanıp Aachen katedrali hakkında 50 dklık belgesel izleyip not almıştım. Aachen katedral rehberliği yaptım arkadaşıma :)
● Ben olsam benim gibi bir gezi arkadaşım olsun isterdim amaa kendi gezi arkadaşım da çok iyi çıktıkgkkgl. Nerd ve hafif çatlak insanlara bayılırım. Ve de nazik...Köyümüze döndüğümüzde yürüyen merdivenlerde bana dönüp "çok güzel bir geziydi, teşekkür ederim" dedi. Asıl ben teşekkür ederim ya. Ben sadece Aachen'a gitmek istediğimden bahsetmiştim bir süre önce ve o ise günü ayarlayıp hafta boyunca Aachen'la ilgili linkler gönderdi bana.
● Lindt'in çikolata outletiyle güne başladık. Sonra Aachen şehrini gezdik. Sonra da üç ülkenin sınırlarının birleştiği tepeye tırmandık. Biz Almanya üzerinden bir ormanın içinden tırmanış yaptık ve bizden başka kimse yoktu, yollar çok kötüydü ve bir ara ormanın içinde yoldan çıkıp biraz tedirgin olduk. Dönüşte ise Hollanda üzerinden medeniyetle yapılmış yollardan indik. Canım Hollandamın canım yollarıjgkgllf
●Ve sınıra o kadar yakın olduğu halde (yani 11 numaralı ev hollandaysa 13 numaralı ev almanya, o kadar aynı mahalle) sorduğumuz her soruya Almanca cevap veren Almanlar... Ama bunu Almanca konuş baskısıyla yapmıyorlar onu da hissettim burada.
● Aachen ve Rotterdam için ayrı bir hatıra yazısı yazmak çok isterim ama vakit bulabilir miyim bilmiyorum. Bunları sıcağı sıcağına öğrendiklerim ve yaşadıklarım hala tazeyken yapmam gerek. Dönüş trenlerinde bir yandan müzik dinleyip bir yandan hatıra yazmak tatlı oluyor aslında. 4 Ağustos Pazar- Dutch köyünde Hindistan Gecesi ve Bütün Özlediklerim Benden Ayrı Yaşıyor
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
● Sakin bir pazar. Bisikletle yeni rotalar keşfetme günü. Sıra sıra ağaç dolu bu sokağa bayıldım. Miso çorbası yapayım diye miso paste ararken alışveriş tikka masala alarak sona erdi.
● Çok sevdiğim bir arkadaşımla çok uzun zaman sonra zoom görüşmesi yaptık. Amerikanın bir yakasından diğerine taşındı artık aramızda okyanus artı Amerika kıtası var
● Gece gece çıktı almaya kampüse gittim ve dayanamayıp ormanın içinde bisiklet sürdüm. O adrenalini, hafiften korkmayı çok seviyorum. Veee havanın buzz gibi olmasını da
"bir yaz günüüü bir yaz günüüü, hiç bu kadar üşüdün müü?" 5 -6- 7 Ağustos : Bir Gece Ansızın Gelebilirim ve Yeni Hafta
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
● Yeni hafta gece 01:00'e gelirken ve uyumaya çalışırken şu böceğin sesiyle başladı. Böyle sanki CD cdroom'a sıkışmış gibi bir ses geliyor, sonra duruyor bi 5 dakika sonra tekrar, AY BU NE, BU NE?? diye çıldıracaktım böceği bulana kadar... Köy kızım burası, ne bekliyorsun? Alışacaksın.
● Veee sürekli ertelediğim ve gözümde büyüttüğüm iki adımı attım. Ve hiç de gözümde büyüttüğüm kadar zor olmadı. Ama erteleye erteleye geç kaldım biraz. Bunu düzeltmemiz niye bu kadar zorlu bir süreç sevgili jurnal?
● 6 Ağustos Salı : Bir arkadaşım Türkiye'den döndü. Hava 30 dereceydi. Ve hep birlikte parka gittik. Bisiklet parkının önünde dururken bi anda dengemi kaybettim ve bisikletten düştüm. İşte hayatımın örneği, bisikletle şehirler aşarım ama durduğum yerde düşerim.
● 7 Ağustos Çarşamba : Günleri tutamıyoruuum. Bugün de arkadaşımla ikinci el dükkanına gitmek için sözleşmiştik. Birlikte gaza gelip Hollandaca kitaplar aldık, ben bir çay fincanı aldım. Gitme amacımız ise bana siyah bir çerçeve bulmaktı, burası nerenin hazine haritası acaba? Arkasına baktım ama hiçbir şey yazmıyordu. Ve evet hayattan hala böyle şeyler bekliyorum, gizli bir harita, ya da bir yerde daha önce kimsenin bulmadığı bir Van Gogh tablosu bulmakkkgljllg.
...............
Peki neden "bu haftayı daha iyi geçirebilirdim, tam olarak istediğim gibi olmadı, hakkını veremedim" hissinden kurtulamıyorum hiç? "Tam olarak ne istiyordun bu haftadan?" sorusu gelirdi sanki terapide.
Bilmiyorum, şöyle şeyler mesela? Yepyeni bi Van Gogh tablosu bulmak, Hollandaca 1000 kelime öğrenmek, 400 km koşmak, 5000 kelime tez yazmak ve muz yerken çilek tadı almak.
Ne? Zor mu sanki? Tamam muz yerken çilek tadı almasam da olur.
Ağustos 2024 - Tilburg
36 notes · View notes
an-tarctica · 27 days ago
Text
Ben şeyden korkuyorum tamam güzel sesimizi duyurduk bi şekilde kadın cinayetleri adına ve caydırıcı bi yaptırım uygulanması kesinlikle gerekiyor (Keske caydırıcı olmak zorunda olmadan kendi iradeleri ile düzgün bireyler olabilmeyi başarabilseler) ama beni geren şey şu; eğer bi yasa getirilmeye çalışılırsa bunun gerçekten kadın cinayetleri üzerine değil de alkol ve sosyal medyaya kısıtlama veya yasak getirme üzerinden olması, zaten buna dair bi karşıtlıkları varken bu olaylar da onlar için bahane olacak. Neymiş alkol etkisindeymiş, madde kullanmış, rapçi dinliyormuş, tv’de izledikleri etkilemiş, Müslüman değilmiş, satanistmiş vs. bunların bi gerekçe olmadığını nasıl kanıtlayabiliriz biz bu devlete acaba ve tamamen saf kötülükten, saf iradeden kaynaklandığını nasıl daha kanıtlamak gerekiyor? O kadar çelişkili ve çarpık durum var ki bu ülkede yaşamak artık sadece bi işkence, sokakta kadın/erkek/çocuk fark etmeksizin şansa yaşıyoruz ve hiçbirimiz güvende değiliz. Bu temel sorunları çözmek yerine insanların günlük yaşam sıkıntılarından bi nebze olsun kaçabilmek için başvurduğu son ilgi alanlarını da ellerinden almaya çalışmaları kadını da geçtim toplum düşmanlığından başka bir şey değil. Kadın olarak zaten bi değerimiz yok bu toplumda. Ki bence, erkeklerin 5 yaşından itibaren toplatılıp ciddi anlamda toplum, cinsiyet, eşitlik, haklar üzerine katı bi eğitimden/rehabilitasyondan falan geçmeleri lazım bu ülke buna layık. En sekülerim, açık görüşlüyüm diye gezinen erkek bile en az bi defa bi kadına rahatsızlık vermiştir xd sorry not sorry. Olay kişinin kendini nasıl eğittiği ve nasıl biri olmak istediğiyle ilgili, erkek olmanın bu ülkede sağladığı rahatlık ve özgürlüğe dayanarak başkalarının hayatını suistimal etmekle ilgili değil. Ister rap yapmış ister alkol almış ister cinsellik içeren dizi izlenmiş ister şarkıda uyuşturucudan bahsedilmiş bunlara karışmak sadece şeriate giden yola zemin hazırlamaktır ve bu kadın cinayetlerinde bile bu gibi bahanelerle kendilerine pay biçmeye çalışan insanlar daha da canımı sıkıyor çünkü bu toplum ve devlet kökten yozlaşmış bi kere.
7 notes · View notes
mel-inoe · 1 year ago
Text
başkası içerken kokusu çoğunlukla güzel geliyor ama.. 🙁
bu aralar canım yine felaket sigara çekiyor bu böyle devam mı edecek ya belli periyotlarla çaresi yok mu bunun
18 notes · View notes
selcandy · 16 days ago
Text
BARBARLIK MÜZESİ
Ben geçen hafta Kıbrıs’a gittim, orada da “keşke gitmeseydim” dediğim bir müzeyi ziyaret ettim. Aslında bu müze, tabip binbaşı Nihat İlhan’ın evi; üç çocuğunun ve eşinin Rum bir çete tarafından katledildiği evi… Çocuklarından biri 6, diğeri 4 yaşında. Üçüncüsü de daha 6 aylık.
Eve dışarıdan baktığında o kadar şeker, o kadar huzurlu ki kocaman bi’ bahçesi olan, renkli panjurları bulunan, düz ayak, minimal bir müstakil böyle. Sanki oraya dünyanın en toksik ailesini de koysan bir anda çok mutlu, huzurlu bir aileye dönüşür; öyle bir hissiyatı var.
Kapıdan içeri girer girmez, üst kısımda mermi izleri karşılıyor seni. Rum çetenin eve havaya sıkarak giriş yaptığını düşünüp içeridekilerin ne kadar korktuklarını zihninde kurgulamadan edemiyorsun, daha girişte için ezilmeye başlıyor.
Olayın tarihi 24 Aralık 1963, Doktor Nihat İlhan da bu tarihten iki ay önce Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görevlendirildiği için ailesini yanına aldırmış. Resmi olmayan bir kaynağa göre (taksici dayı cldnf), adamcağız olay esnasında ameliyattaymış. Can kurtarırken ailesinin can vermesi ironisi beni benden almadı değil, eğer bu ayrıntı doğruysa.
O akşam Mürüvvet İlhan, üç oğlunun karınlarını doyuruyor ve yatmaları için onları hazırlamaya başlıyor. Rumlar evi basmaya yeltenince en dipte kalan banyoya sığınıp küvete saklanıyorlar (ah o çaresizlik). O küvetin olduğu yer o kadar can acıtıcı ki duvarda mermi izleri duruyor hala. Aşağıya fotoğrafını ekleyeceğim, kareler içine alınarak işaretlenmiş. Aslında müzenin giriş duvarında annenin ve çocukların ölü bedenlerinin fotoğrafı var ama ben buraya onu dahil etmek istemedim. Özellikle buradaki ana yüreklerini çok burkmak istemiyorum; ben evlat sahibi olmamama rağmen mahvoldum çünkü. Ama isteyen internette kolaylıkla bulabilir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Küvetin duvarına öyle pis bir animasyon eklemişler ki gerçekten yıpranıyorsun. Anne ve çocukların gölgeleri var, sonra ışıkla eş zamanlı silah sesleri duyuluyor ve gölgeler solarak yok oluyor böyle :( Sonra küvetin içinden yukarıdaki fotoğrafta da görülebilen ışıklar, huzmeler yükseliyor. Başka bir odada Nihat Doktor’a, eşine, oğulları Hakan, Kutsi ve Murat’a ait eşyalar var. Ben o bornozlara, hırkalara bakınca evlatlarının hiçbir şeyini eksik etmeyen, onlara çok düşkün olan, titiz ebeveynler gördüm.
Son zamanlarda dünyadaki savaşlardan ötürü çocukların öldüğünü çok sık dile getiriyoruz ama çocuk öldüren kurşunların duvardaki izlerini görmek, ne bileyim…
***
Ali’yle Lefkoşa’da gezerken navigasyondan bir tane Starbucks bulduk; güya oraya yürümeye koyulduk. 50-100 metre kala karşımıza sınır kapısı çıkıverdi. Türklerin geçmesinin yasak olduğu taraftaymış. 50-100 metre diyorun yahu, sınırın ötesi ve berisi o kadar ince ki inanamazsınız.
Durduğun yerden baktığında; Rum tarafında da cephelerinde hala mermi izleri olan binalar var. Bir binanın sağ tarafı komple Türklerin sıktığı mermilerle doluydu; resmi olmayan taksici dayı kaynağıma göre orası zamanında otelmiş ama artık hiçbir şey olarak kullanılmıyormuş. Sınıra yakın yerlerdeki mimari de çok enteresan; karşında Rum binaları var ama Osmanlı mimarisini dibine kadar simgeleyen, varaklı binaların önünde durarak bakıyırsun Rum binalara falan. Her şey çok girift ve garip. Çook yakın bir tarih olduğu için gördüğün her şey aynı zamanda çok taze. O sınır kapıları, çitler, teller husumetin hala had safhada olduğunu hissetmen için yeterli oluyor.
Of o kadar üzüldüm ki size anlatamam - ki ben, böyle şeylerden pek etkilenmediğimi, etkilenmeyeceğimi zannediyordum. Daha 6 aylıksın, sırf Türksün ve baban orduda görevli diye annenle birlikte, annenin kucağında can veriyorsun. Geride kalan baban ne yaptı, nasıl yaşadı veya nasıl yaşar gibi göründü de esasında sadece nefes aldı peki? :(
23 notes · View notes
yasamsallik · 8 months ago
Text
SOSYAL ENKAZ ❗️
Üç çocuk annesi kaynana, damadıyla kaçıyor…
24 yıllık evli olan 43 yaşındaki kaynananın, kızı hamileyken, damadıyla sarmaş dolaş öpüşerek fotoğraf çektirdiği ortaya çıkıyor.
Kaynananın babası, kaynanayla damadı aynı odada uygunsuz vaziyette basıyor, torunun yuvası yıkılmasın diye ses çıkarmıyor.
Kaynananın damadıyla birlikte ev kiraladıkları, evsahibine damadını “oğlum” diye tanıştırdığı anlaşılıyor.
Kaynanayla damadın aslında çoook eskiden beri birlikte oldukları, rahat rahat görüşebilmek için kızını damadıyla evlendirdiği iddia ediliyor.
Üstelik… Damadıyla kaçan kaynana, canlı yayına katılıp, kızıyla yüzleşiyor, bunların hepsini şakır şakır ekranda anlatıyorlar.
Dört çocuk annesi kadın, kocasını ve en büyüğü beş yaşındaki çocuklarını terkedip, internette tanıştığı 15 yaşındaki çocuğa kaçıyor.Kocası “karım bana geri dönsün” diyerek, televizyon programından yardım istiyor, kadın canlı yayına telefonla bağlanıyor, “15 yaşında ama ergenliğe girmiş, kocamdan iyi” diye anlatıyor.
15 yaşındaki çocuk reşit olmadığı için ekrana çıkartılmıyor, onun yerine babası canlı yayına katılıyor, “oğlum memnun, istenirse imam nikahı kıyarız” diyor.
Netflix'te yayınlanan marjinal kurgu diziler değil bunlar… Türkiye gerçekleri, Türkiye'de yaşanıyor.
İki elti, yufkacıya kaçıyorlar.
Biri iki çocuk annesi.
Öbürü üç çocuk annesi.
İki elti, yufkacı eltilerin abi-kardeş kocaları, eltilerin anneleri, hep beraber canlı yayına çıkıyorlar.
Büyük elti anlatıyor, “cep telefonu aldım, kocam faturalarını ödemedi, elin adamı yufkacı ödedi, aşık oldum, yufkacı ve eltimle çok mutluyuz” diyor.
Küçük elti daha ikna edici izah ediyor, “evdeyken bayılmalarım oluyordu, doktora gittim, bir şey bulamadılar, yufkacıya kaçtıktan sonra bayılmalarım kesildi” diyor.
Eltiler aynı ismi taşıyor, yufkacı bu sebeple tarif ederek anlatıyor, “ben sadece gözlüklü olanla beraber oldum, öbürü ben de geleyim dedi, peki dedim, bayılmaları oluyormuş, kendisine nazar duası okudum, muska yazdım” diyor.
Yufkacının dükkana gelen evli kadınlara kendisini hoca olarak tanıtıp, yufka büyüsü yaptığı iddia ediliyor, yufkacı bunları reddediyor.
Bu arada, büyük eltinin aslında yıllar önce boşanmış olduğu ve kocasıyla imam nikahıyla yaşamaya devam ettikleri ortaya çıkıyor.
Neticede, küçük elti yufkacıyı terkediyor, kocasına dönüyor, canlı yayında romantik müzik eşliğinde birbirlerine sarılıyorlar.
Büyük elti yufkacıyla evleniyor, altı ay kadar sonra boşanıyorlar.
Senaristlerin yazmaya cesaret edemeyeceği tuhaf ötesi ilişkiler, her gün televizyonlarda yayınlanıyor, ana haber bültenlerinden katbekat fazla izleniyor, haber kanallarının 10 misli izleniyor.
Çünkü, hiçbir haber, Türkiye'nin somut gerçeğini onlar kadar şeffaf yansıtmıyor.
Üç çocuk babası evli adam, dört torun sahibi evli anneanneyle kaçıyor.
35 yıllık kocasını terkederek, kendisinden 15 yaş küçük adamla kaçan anneannenin, henüz 14 yaşındayken imam nikahıyla evlendiği ortaya çıkıyor.
Anneanneyle kaçan adamın ise, yıllar önce kızkardeşinin kayınpederini ağaca bağlayıp, cinsel organını yaktığı, bu yüzden hapse atıldığı, af'la çıktığı anlaşılıyor.
Bu adamla anneanne canlı yayına çıkıp “niye utanacakmışız, bizim aşkımız dünyadaki denizler kuruyana kadar bitmeyecek” diyor.
25 yıllık evli, dört çocuk üç torun sahibi babaanne, 30 yıllık evli, yedi çocuk dört torun sahibi adamla kaçıyor.
“Nasıl tanıştınız?” diye soruluyor, adam izah ediyor, “tiktok'a video koydum, bu denk geldi” diyor.
Babaannenin okuma yazma bile bilmediği, whatsapp'ten sesli aşk mesajları gönderdiği anlaşılıyor.
Babaannenin kocası canlı yayına çıkıyor, “karım evine dönsün, internetten tanıştığı adamdan hayır gelmez”diyor iyi mi.
18 yaşındaki kız,altı çocuk babası 70 yaşındaki adama kaçıyor.
Adamın kızı kendine bağlamak için muskayla büyü yaptığı iddia ediliyor, muska denilen paket stüdyoya getiriliyor, canlı yayında makasla kesiliyor, cips kağıdına sarılı at yarışı bülteni çıkıyor.
Dizilere yasak koyan Rütük bunların yayınlanmasına izin veriyor.
YILMAZ ÖZDİL
VALLAHİ BRAVO ŞAHSEN
EĞER ŞEYTAN OLSA BÖYLE
ÇALIŞAMAZDI
22 SENEDİR TOPLUMU
AHLAKSIZLAŞTIRMAK İÇİN
SÜPER ÇALIŞMIŞLAR
BU BOPÇULAR
24 notes · View notes
delfin-s · 2 months ago
Text
Biraz önce Harun Can'ın Kızılcık Şerbeti'ni eleştirdiği bir videoyu izledim. Murat Soner gibi o da tüüm dediklerin de çok haklı. Bizzat ben Kızılcık Şerbeti'nin başlangıcını bilmiyordum. Ama iyi ki de bilmiyormuşum çünkü baya bir iğrenç. Ülkece o kadar yanlış şeyler izliyoruz ki. Kimileri de bunların asıl doğru olduğunu sanıp uyguluyor. Düşünün ki 5 yaşında erkek bir çocuksunuz. Daha yeni yeni bir şeyleri öğreniyorsunuz. Bu çocuk da ailesinden dolayı saçma sapan Türk dizilerine maruz kalıyor. Sonra kadına şiddet sahnelerini izliyor, bunu kendince "demek ki doğru olan bu," diye yorumluyor. Çünkü o daha çocuk ve zihni daha gelişmemiş. Yeni yeni bir şeyler öğreniyor. Peki öğrendiği şeyin kadına şiddet olması ne kadar doğru. Ya da aynı şekilde 5 yaşında bir kız çocuğusunuz. Bu kız ailesinden ötürü yine kadına şiddeti anlatan bir dizi izliyor. Bir de kadın hiçbir halt yapmadan kaderine boyun eğiyor. Erkeğin onu yönetmesine izin veriyor. Peki o 5 yaşındaki kız ne düşünecek? "Erkeklere boyun eğmeliyim çünkü o benden daha üstün." Ya bizim çocuklara bunu öğretmememiz gerekiyor. Neden iyi şeyler varken bunu öğreniyorlar? Bizim çocuklara bunları öğretmememiz gerekiyor. İyi doğruyu öğretmeliyiz.
Bakın bir de bu dizileri wattpade laf eden insanlar izliyor olm. Wattpad o Türk dizilerinden bin kat daha iyi. Onlar da hiç olmazsa kadınların nasıl aşağlandığını göstermiyorlar (Öyle kitaplar tabii var ama ben okuduklarımdan bahsediyorum çünkü diğerlerini okumadığımdan yorum yapamam)
Ben en son diziler diyordum.
Bir de şiddet sahnelerini apaçık vermek çok saçma. Hadi yaptınız ettin ama bari sadece sezdirin. Haberlerde kanlı ya da şiddet görüntüler verilmez ama o haberden sonra şiddet içerikli diziler veriyorlar. Lan madem yasak sen onu neden dizi de veriyorsun. Zaten ülkece psikolojik çöküşteyiz. Bari insanlar evlerine gidip televizyonu açtıklarında komik bir şey izlesin. Hep aynı konular etrafında dönüp dolaşmak hiçbir işe yaramıyor ki. İnsanlar farklı şeyler görmek istiyor ama yine de konusu şiddet olan bir sürü şey kakalıyorlar bize. Annem en küçük yanlış hareketim de (genel de bu aniden gelen sinirim oluyor) okuduğun kitaplar seni etkiliyor diyor. Sanki izlediği diziler çok iyi gibi. Ben o kitapları okumak yerine diziyi izlesem asıl hata. Ama gel de bunu anlat.
Galiba ben fazla konudan konuya atladım. Bu sefer boş yaptım demiyeceğim çünkü her bir dediğim şeyde haklılık var.
Bu yazıyı sonuna kadar okuyan biri olursa şimdiden çok teşekkürler
7 notes · View notes
dehrizen · 1 year ago
Text
gerçekten de insan, konuşmasının yasak olduğu yerde çığlık atmanın bir yolunu mutlaka buluyordu. buna defalarca şahit olmuştum. kitlesel olarak akşamın belli saatlerinde evinin ışıklarını kapatıp açanları da görmüştüm, bireysel olarak bir meydanın ortasında hareketsizce duranları da... bu yüzden dünya üzerindeki hiçbir baskı rejimi protestoyu sonlandıramazdı. ancak elbette protestocunun gözlerini oyabilir, hatta onu öldürebilirdi. çünkü gün gelir, belli aralıklarla göz kırpmak ya da sadece ağzından nefes almak bile bir protesto eylemine dönüşebilirdi.
60 notes · View notes
fairycherrysworld · 4 months ago
Text
saklı bir sevdadır bulduk sığındık
bu büyülü bir aşk çünkü yasak
gizli bir mutluluk ki ne söylesem az
bin yıl da yaşasak hiç de yaşamasak
varımız yoğumuz aşkımız artık
hayatım ona tutsak
11 notes · View notes
ckardelen · 7 months ago
Photo
Tumblr media
Dörtlü İlişki - Bölüm 28 (on Wattpad) https://www.wattpad.com/1438736636-d%C3%B6rtl%C3%BC-i%CC%87li%C5%9Fki-b%C3%B6l%C3%BCm-28?utm_source=web&utm_medium=tumblr&utm_content=share_reading&wp_uname=cevriyekalender Bengi ile Cem Can ile Nalan İki evli çift. Bengi ile Can iş arkadaşıdır, zamanla aralarında yakınlaşma başlar ama ikisi de evlidir. Hem aşklarını yaşamak hem de mutlu evliliklerini sürdürmek isterler. Çünkü yasak aşkın evliliklerine yeni bir kan getirdiğini, tazelediğini fark etmişlerdir. Peki çözüm nedir? Tabii ki Dörtlü İlişki.
10 notes · View notes