Tumgik
#Yüksek tansiyon diyeti nasıl
ketomanlife · 2 years
Text
Tip 2 Diyabet İçin Aralıklı Oruç: Bilmeniz Gerekenler
1915'te Dr. Frederick Allen ve Dr. Elliot Joselin, diyabetli hastaları tedavi etmek için terapötik orucu kullanmaya başladılar.[ * ] Başarılı oldular, ancak 1921'de ek insülinin kullanılmaya başlanmasıyla çabaları kısa sürede yer değiştirdi (ve unutuldu). 
Yaklaşık bir asır sonra bilim tekrar rayına oturdu. Şimdi, aralıklı açlığın tip 2 diyabeti tedavi edebileceğine dair umut verici (öncelikli değilse) kanıtlarımız var .[ * ][ * ][ * ] 
Peki, oruç neden şeker hastalığına yardımcı olur? Riskler nelerdir? Ve nasıl başlayabilirsiniz?
Tüm bu soruları kısaca cevaplayacağız, ancak önce biraz arka planı ele alalım.
ARALIKLI ORUÇ 101
Aralıklı oruç (IF) uygulamak istiyorsanız, yalnızca kalorilerden düzenli olarak ara vermeniz gerekir. Bu molalar 12 ila 36 saat arasında sürebilir - daha uzun olan herhangi bir şey genellikle uzun süreli bir oruç olarak kabul edilir. 
Molaların sıfır kalorili molalar olması gerekmez. Örneğin, 5:2 ve ADF (alternatif gün orucu) gibi birçok IF protokolü , oruç günlerinde sınırlı kaloriye izin verir. 
Aralıklı orucun amacı, kalorileri maksimum düzeyde sınırlamak değil, enerji için vücut yağını yakmanızı sağlamaktır. Ve yağ yakmanın anahtarı, insülinin baskılanmasıdır.[ * ] 
Yemek yemediğinizde (veya bir Keto diyeti yemediğinizde ), insülin hormonu kan şekerinizi yönetmeye ara verir. İyi haber: Bu düşük insülin durumu, yağ kaybını, daha istikrarlı enerjiyi, daha iyi bilişi ve diğer birçok sağlık yararını teşvik edebilir. Bu en çok , yüksek insülin seviyeleri ile işaretlenmiş bir durum olan tip 2 diyabetli kişilerde fark edilir.
TIP 2 DIYABET KRIZI
Tip 2 diyabet, yüksek kan şekeri, yüksek insülin, yüksek trigliserit , yüksek tansiyon ve yüksek bel çevresi ile tanımlanan bir metabolik bozukluktur .[ * ] Tip 2 diyabetli kişiler, kalp hastalıklarının en üst sıralarda yer aldığı çoğu kronik hastalık için daha yüksek risk altındadır. liste. 
Bir diyabet sağlık krizinin ortasındayız. ABD'de insanların %10'undan fazlası diyabet hastası ve daha birçoğu da prediyabetik.[ * ] Bu rakamlar 1950'lerde yaklaşık yedi kat daha düşüktü.[ * ] 
Vardiyayı ne yönlendiriyor? Genler değişmedi, ancak diyetler ve yaşam tarzları değişti. Her zamankinden daha az hareket ediyor ve daha çok yiyoruz.   
Şeker büyük bir suçludur . Ortalama bir Amerikalı günde 17 çay kaşığına eşdeğer miktarda tüketir![ * ]
Boş karbonhidrat tüketerek kan şekeri yüksek kalır ve onu temizlemek için insülinin yüksek kalması gerekir. Bu kalıcı bir yağ depolama modudur ve bu yüzden pek çok insan obez ve şeker hastasıdır. 
ARALIKLI ORUCUN ŞEKER HASTALIĞI ÜZERINDEKI ETKISI NEDIR?
Daha az sıklıkta yediğinizde, metabolizmanıza bir mola vermiş olursunuz. Bu, diyabet tedavisinin her iki birincil hedefi olan kan şekeri ve insülin seviyelerinin düşmesine ve yağın yakılmasına izin verir. 
Bu etkinin çoğu kalori kısıtlamasına bağlı olabilir. Aralıklı oruç her zaman kalorileri kesmenizi gerektirmese de, genellikle doğal olarak gerçekleşir. Daha az atıştırma süresi , boğazda daha az yiyecek anlamına gelir ve daha az yiyecek, kan şekeri ve insülin seviyelerinde daha küçük bir artışa neden olur. 
2018'de yapılan bir çalışmada, araştırmacılar tip 2 diyabetli 137 kişide sürekli ve aralıklı kalori kısıtlamasına baktılar.[ * ] Her iki grup da diyabet riskini değerlendirmek için kullanılan ortalama bir kan şekeri ölçümü  olan HbA1C'de önemli düşüşler gördü .
Sürekli kalori kısıtlaması ile ilgili sorun, her zaman aç olmanızdır (muhtemelen soğuk ve yorgun da). Aralıklı oruç, önce karnınızı doyurmanıza, sonra hızlı olmanıza, sonra karnınızı doyurmanıza vb. izin vererek bu sorunun üstesinden gelmenize yardımcı olur. Daha sürdürülebilir. 
ARALIKLI ORUÇ DIYABETI TEDAVI EDEBILIR MI?
IF'nin tip 2 diyabeti tedavi ettiğine dair kanıtlar umut verici ancak başlangıç niteliğindedir. Birkaç veri noktasını gözden geçirelim:
* Bir 2021 incelemesi, tip 2 diyabeti tedavi etmek için IF kullanan yedi randomize kontrollü çalışmayı inceledi. Düzenli bir beslenme programıyla karşılaştırıldığında, IF daha fazla kilo kaybıyla ilişkilendirildi, ancak kan şekerini düşürmedi.[ * ] 
* 2018'de yapılan bir araştırma, 5:2 aralıklı oruç tutmanın, tip 2 diyabetli kişilerde kan şekerinde önemli düşüşlere yol açtığını buldu.[ * ] 
* Dört çalışmanın 2018 tarihli bir incelemesi, IF'nin BMI'den bağımsız olarak kilo vermede etkili olduğunu buldu . [ * ]
* Dr. Jason Fung, Toronto kliniğinde diyabeti tedavi edici oruçla başarılı bir şekilde tedavi etti.[ * ] 
Oruç, diğer diyabet türlerine de yardımcı olabilir:
* Araştırmacılar, zaman kısıtlı beslenmenin (sıkıştırılmış günlük bir pencerede yemek yeme) tip 2 diyabeti ve prediyabeti etkili bir şekilde önleyebileceğine inanıyor, ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.[ * ] 
* Aralıklı oruç, gestasyonel diyabet öyküsü olan kadınlarda önemli kilo kaybına neden oldu .[ * ]
* Tip 1 diyabetli kişiler, uygun glikoz takibi ile Ramazan boyunca güvenli bir şekilde oruç tuttular.[ * ] 
Şimdi IF riskleri hakkında daha fazla konuşalım. 
DIYABET IÇIN IF RISKLERI
Diyabetli kişiler genellikle kan şekerlerini düşürmek için ilaçlar (insülin, metformin vb.) alırlar. Doktorlar genellikle bu ilaçları standart bir diyet bağlamında reçete eder. 
Aralıklı oruç da kan şekerini düşürür. Bu nedenle, IF ile diyabet ilaçlarını birleştirdiğinizde, kan şekerini çok düşürme riskiniz vardır. 
Bu tehlikeli durum (hipoglisemi), IF uygulayan diyabetli kişiler için önde gelen risktir.[ * ] Semptomlar yorgunluk, titreme, terleme, düzensiz kalp atışı, açlık, sinirlilik ve ciddi vakalarda ölümü içerir. 
Bu nedenle diyabetle oruç tutmadan önce tıbbi rehberlik almak çok önemlidir. Klinisyen muhtemelen ilaç rejimini hipoglisemi riskini en aza indirecek şekilde ayarlayacaktır. 
IF'YE NASIL BAŞLANIR?
IF'ye başlamak, her gün bir gece oruç tutmak kadar basit olabilir. (12 veya 13 saatlik orucun bile metabolik faydaları vardır.) Oradan isterseniz daha uzun oruçlara geçebilirsiniz. 
Oruç yolculuğunuzu olabildiğince sorunsuz hale getirmek ister misiniz? Carb Manager premium size şu konularda yardımcı olur:
* Günlük oruç widget'ı ile oruç tutmanın mı yoksa ziyafet çekmenin mi zamanının geldiğini öğrenin
* Aralıklı oruç zamanlayıcısı ile bir sonraki öğününüz için saniyeleri geri sayın
* Kapsamlı makale kitaplığımızla 16:8, 5:2, OMAD ve diğerleri gibi bilim destekli oruç programlarını anlayın ve ezin
* İhtiyaçlarınıza ve sağlık hedeflerinize uygun özel bir EĞER programı oluşturun . 
* Beslenme ve oruç tutmayı aynı anda takip edin, hepsi tek bir uygulamada
0 notes
guzinguzey · 7 years
Text
Duymaya tahammül edemediğim 9 beslenme hurafesi
Etrafımdaki insanlar, birbiriyle çelişen beslenme bilgilerine maruz kaldıklarını ve neye inanacaklarını şaşırdıklarını söylüyorlar. Herkes bugünlerde beslenme uzmanı gibi hareket ediyor, bu da haliyle yaygın bilgi karışıklığına neden oluyor. Buna rağmen hala gerçek bir profesyonele danışmayı akıl edemiyoruz. İnanın bana, aydınlanmanızı sizden daha çok istiyorum. Hadi, şu hurafeleri sıralayalım ve üstlerine kocaman bir çizgi atalım.
“Sağlıklı gıdalar çok pahalı”
Bu hurafe, bana en fazla dokunanlardan biri. Sağlıklı demek; taze, mevsimine uygun, günlük demek… Yani, ‘sağlıklı’ kavramını bir kutu yaban mersininin, egzotik mango ya da avokadonun içinde paketleyemezsiniz. Zaten işlenmiş gıdalardan yüksek bir diyet uygulayıp sonra araya goji, yaban mersini ve spirulina eklemeniz sağlıklı bir beslenme planı uyguladığınızı göstermiyor. İçerisinde ıspanak, kabak, mantar, karnabahar, brokoli, portakal, mandalina, çiğ kuruyemişler gibi gıdalar barındıran, mevsime uygun ve günlük beslenme planına odaklanırsanız hem tasarruf etmiş hem de sağlıklı beslenmiş olursunuz. Bu tanıdık gıdalar, antioksidan, vitamin ve lif deposudur ve bütçenize darbe indirmez. Ben ‘acai bowl’ yiyemiyorsam, yulafımın üzerine taze yaban mersini koyamıyorsam ne yapayım sağlıklı beslenmeyi hurafesini bir kenara bırakın… Gerçek gıdalar kesinlikle pahalı değil, asıl yemeniz gereken temel gıdalar onlara vereceğiniz değeri hak ediyor. Yeni bir egzotik gıda piyasaya çıkıyor ve süper popüler hale geliyorsa, aklınızda bulundurun, muhtemelen sadece bir modadır. Çeşitlilik, iyi yeme konusunda anahtardır. Hangi besinlerin beslenmenizde kilit rol oynadığını iyi düşünün.
“Ne kadar ince ve sağlıklısın”
Hay Allah yaa! Bu efsaneden kurtulmamız çok zor, çünkü toplumca incelmeye odaklanmış durumdayız. Baktığımız her yerde, toplum bize narin ve incenin daha cazip olduğu algısını yerleştirmeye çalışıyor. Şimdi söyleyeceklerim sizi çok üzecek; ama vücudumuzun boyutu ve şekli üzerinde gerçekten çok az kontrolümüz var ve bu fiziksel özelliklerin çoğu sağlık göstergesi değil! Araştırmalar, aktif ama fazla kilolu kişilerin, egzersiz yapmayan ama nispeten ince bireylere oranla sağlıklı olduklarını ve daha uzun yaşayabileceklerini gösteriyor. Kabul edin, hepimiz farklıyız, vücut şekillerimiz de öyle! Boyuta odaklanmaktan vazgeçin ve sağlıklı alışkanlıklar geliştirmeye konsantre olun. Beslenirken sadece kalori değeri düşürdüğünüzü değil, genel beslenme özelliklerini temel alan yiyecekleri seçebildiğinizi görmek istiyorum. Örneğin, bir salata üzerinde somon istemek, yapay tatlar, renkler ve koruyucularla işlenmiş tavuk göğsü şeritlerinden daha fazla besleyici bir seçim… Lütfen, yapmayın…
“Vejetaryenler ve veganlar yeterince protein almazlar, et yemek şart”
Neden? Hayatta kalabilmek için insanların et yemeleri gerektiği inancı bizim işlenmiş algımızdan kaynaklanıyor. Bana sorarsanız, zaten her gün aynı şeyleri yese de vücut ayakta durur. Günde iki öğün beslense de yaşamaya devam eder. Bu bizim madi ve dünyevi tarafımız ve nefsimize bağlı. Bu tarafı doyurmak çok büyük dert değil, ama yine de bilin istiyorum. Çeşitli bitkisel gıdalarla çeşitlendirilmiş, dengeli bir diyet de sağlıklı bir vücut sağlayabilir. Bitki temelli beslenme programları, kalorik ihtiyaçlar karşılandığında gereken tüm amino asitleri içerebilir. Fasulye, mercimek, nohut ve bezelye gibi baklagiller iyi bir protein kaynağıdır. Bu besinlerin yarım fincan pişmiş porsiyonu 8 gram gibi bir protein sunar. Onları sote edilmiş sebzeler ve kahverengi pirinçle eşleştirebilir ve hatta bir pizza malzemesi olarak kullanabilirsiniz. Hatta bir sebzesever olarak şunu çok iyi biliyorum ki: İyi planlanmış bir vejetaryen veya vegan diyeti; tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, kalp rahatsızlığı ve bazı kanser türleri riskini de azaltabilir. Ancak, vejetaryen veya vegan diyetlerini takip etmek isterseniz, ihtiyaç duyduğunuz tüm besin maddelerini alacağınızdan emin olmalısınız ve bunun için de bir diyetisyenle görüşmek güzel olur!
“Şekersiz diyet diyorsun, meyve yiyorsun, meyve de bir şeker değil mi?”
Bunu duyduğumda ağlamak istiyorum. Sebze ve meyveler gibi bütün gıdalarda bulunan şeker ile işlenmiş gıdalarda bulunan rafine edilmiş şeker arasında elbette fark var. Meyveler, doğal şekerlerinin vücudunuzda emilimini yavaşlatmak için gerekli lifler açısından zengin gıdalardır. Tatlandırıcılar da dahil eklenti şekerlerin hiçbiri meyvede bulunan vitamin, mineral ve phytonutrients kaynaklarını içermez. İlla ki şekeri kesmek istiyorsanız, diyetten değerli besin içeren gıdaları çıkarmak yerine ilave şekeri sınırlamak çok daha mantıklıdır. Meyveler, sebzeler, yoğurt ve kefirler farklı bir kategoridedir. Gıda şirketleri, pek çok farklı ismin altında eklenmiş şekerleri gizliyorlar, eklenmiş şekerlerin kalori değerleri yüksek, içeriğindeki değerli besin maddeleri düşüktür. Bu yüzden meyve yemekten korkmanıza gerek yok. Meyve doğanın bize en güzel hediyelerinden biridir…
“Soya kadın hormonuyla dolu, tüketmekten korkmuyor musun?”
Yau, sana her gün soya tüket demiyoruz ki… Yediği bir paket bisküviden endişelenmeyen bir adet insan kod adlı, kahvesine soya sütü ekletirken garip hayallere dalabiliyor. Soya proteinleri ile beslenmenin erkeklerde göğüs büyümesine neden olduğu ya da kanser riskini arttırdığı gerçek bir efsane! Bilmenizi istediğim, östrojen (Vücudunuzdaki hormon) ve fitoöstrojeni (soyada bulunan çok daha zayıf tip) arasında büyük bir fark olduğu… Dolayısıyla soya tüketmenin insan sağlığı üzerinde belirgin bir etkisi yok. Aksine günde 2-3 porsiyon soya içeren gıda yemek, koruyucu bir etki gösterebilir. Benim diyetisyenim, soyanın erkekleri dişiye çevirmeyeceğini, çocukların yemesini güvenli bulduğunu ve kansere teşvik etmediğini söylüyor. Hatta kemik sağlığı ve kardiyovasküler sistem için gayet besleyici, protein bakımından zengin bir besin kaynağı olarak tanımlıyor. Bu hayatta her şey denge diyorum, ama anlatamıyorum.
“Kilo vermek için ekmeği bıraktım, yulaf yiyorum.”
Bilmiyorum ki ben bu başımı alıp nerelere gidebilirim? En azından bu cümleyi duymayayım yeter. Karbonhidrat içeren gıdalar yemekten korkmayın, kontrol altında tutmaya çalışın. Tabağınızın yarısını mevsim sebzeleri ile çeyreğini kaliteli protein ile kalan çeyreğini de kaliteli karbonhidratla doldurursanız, nasıl hesaplayacağım derdine düşmenize gerek kalmaz. Kilo almanıza neden olan ekmek değil, zavallıyı suçlayıp durmayın artık. Çok basit bir matematik söz konusu: Harcadığınızdan ve ihtiyacınız olandan daha fazlasını vücuda verirseniz, kilo alırsınız. Yulaf, tatlı patates, kinoa ve kara buğday gibi yavaş yanan ve enerji veren karbonhidratları beyaz ekmek gibi rafine edilmiş tahıllarla değiştirmek sağlıklı bir hamle tabi ki, ancak tüm karbonhidratları diyetten çıkarmak nedir? Yapmayın…
“Adriana Lima bu diyetle kilo vermiş, ben de uygularsam onun gibi olurum”
En sevdiğiniz ünlü ton balığı ve kuşkonmaz suyu içiyor ve iki günde 15 kilo verdi. Vaowww! Hadi, hemen deneyin ve aynı sonuçları elde edin. Mesela her şeyden önce, bu aşırı diyet bilgilerinin kaynağını düşünmelisiniz. Dergileri satmaya veya daha fazla sayfa görüntülemeye yardımcı oluyor mu? Oluyor. Bu dergilerin yayın işlerinden tutun da editörlerine kadar hangisi beslenme ve fitness bilgisine sahip? Hiç takip ettiniz mi? Hiçbiri uzman değil ve önlerine gelen metni çevirip ya da derleyip sayfaya koymanın yayıncılık olduğunu düşünüyor, sizin sağlığınızı da riske atıyorlar! Ünlüler genellikle genetik hediyeleri gereği iyi görünürler ve ince vücut türüne göre seçilirler. Ama insanlar muazzam bir genetik çeşitliliğine sahipler, yani hiçbirimiz aynı değiliz. Bu nedenle içinde bulunduğumuz bedeni iyi tanımak, ona değer vermek ve en çok kendimizle yarışmak zorundayız. Sahip olduklarınızı sevmek bu kadar zor olmamalı… Lütfen, sürekli etrafa bakmak ve kendinizi başkalarıyla kıyaslamak yerine kendinize odaklanın. Sonuç mükemmel olacak!
“Yağı az tüketiyorum, yüksek yağlı beslenirsem kilo alırım”
Sağlıklı yağlar içeren bir yemek planı, yağ oranının düşük olduğu benzer bir diyetten daha fazla kilo vermenize yardımcı olabilir desem… Çünkü yağ, yiyeceklerin tadını çıkarmanızı ve tok kalmanızı sağlar. Bunların her ikisi de kilo vermek ve korumak için anahtardır. Yağ, protein ve karbonhidrattan daha fazla gram kalori içeriyor olsa da düşmanınız değil. Bir araştırma, toplam kalorinin yüzde 5'inin doymuş yağdan doymamış yağa çevrilmesinin, ölüm oranlarını yüzde 27 düşürdüğünü göstermiş. Başka bir deyişle, ceviz, zeytinyağı ve avokado gibi gıdalarda bulunan sağlıklı yağlardan korkmayın. Yağlar, yediğinizden memnun kalmanıza ve daha uzun süre tok kalmanıza yardımcı olur.
“Karbonhidratları protein ve yağ ile karıştırmak sindirim için kötüdür”
Farklı gıdaları karıştırmanın sindirim sistemimizi zorladığı efsanesi onlarca yıldır var oldu. Başlangıçta "gıda kombinasyonu" olarak adlandırıldı ve şu anda "Dissociated Diet" ismiyle yeniden canlanmaya çalışıyor. Ana fikir şu: Bir öğün protein bakımından zengin gıdalar, başka öğün, tost gibi karbonhidrat bakımından zengin yiyecekler yemeliyiz, ama asla birlikte olmamalılar. Bu efsane bilimsel bir anlam taşımıyor; çünkü yiyecek bir kez mideye ulaştığında, mide asidi çeşidine bakmadan onu parçalamaya başlar. Keza hepsini aynı öğünde tüketmek, yani tabağı karbonhidrat, yağ ve protein açısından çeşitlendirmek, insülinin sivri uçlarından kaçınmamıza ve tok kalmamıza yardım eder. Yoğurdun içine meyve doğramamak ne demek? Sindirim sistemi, çeşitli gıdaları ele alacak şekilde tasarlanmıştır, endişeniz olmasın, yaratıcımız bu konuda mükemmel çalışmış. En son beslenme trendlerini okuyup uygulamak yerine, keyfinizi, nasıl hissettiğinizi önemseyin ve yerken zevk almayı rafa kaldırmayın. Buna hiç gerek yok!
Aslında yapmanız gereken çok basit; yaradılışınızı kabul etmek, gerisi kendiliğinden geliyor, hiç merak etmeyin...   
Güzin GÜZEY
1 note · View note
itsbelinceltme-blog · 7 years
Text
Dash diyeti Listesi
New Post has been published on http://www.belinceltme.com/dash-diyeti-listesi/
Dash diyeti Listesi
Hipertansiyonu Durdurmak İçin Beslenme Yaklaşımları” şeklinde çeviribileceğimiz DASH diyeti ile 14 gün içerisinde tansiyonda düşme olduğu tespit edildi. Dash diyetinin bir amacı da sodyum alımını kısıtlamak…
Doğru besinleri doğru miktarlarda tüketerek yüksek tansiyonunuzu dengeleyebilirsiniz. Her besin vücudumuz için gerekli olan birbirinden farklı unsurları içerir. Eğer doğru besinler seçilir ve doğru miktarlarda tüketilirse, vücudun ihtiyacı olan besin öğeleri sağlandığı gibi bazı sağlık sorunlarının çözümüne de yardımcı olunabilir: Doğru beslenerek tansiyonunuzu da düşürebilirsiniz.
ÖRNEK DASH DİYETİ
SABAH KAHVALTISI
1 çay bardağı portakal suyu
1 su bardağı yağsız süt ile 1 çorba kaşığı kahvaltı gevreği
1 orta boy muz
Serbest miktarda çiğ sebze (domates, salatalık, yeşil biber vb. 1 çay kaşığı zeytinyağı konabilir)
1 ince dilim kepek ekmeği (1 tatlı kaşığı reçelli)
ÖĞLE YEMEĞİ
Tavuklu salata (tavuğun göğüs etinden yapılmış olmalı)
Çiğ sebze (3-4 çubuk havuç ve kereviz, 2 adet turp, marul)
1 su bardağı yağsız yoğurt
1 dilim kepek ekmeği
1 orta boy elma
AKŞAM YEMEĞİ
1 adet büyük boy ızgara balık
4 yemek kaşığı esmer pirinçten yapılmış pilav veya entegre makarna
Haşlanmış brokoli ve domates
Ispanak veya semizotu salatası (1 tatlı kaşığı zeytinyağı, domates, salatalık, yeşil soğan, yeşil biber ilavesiyle)
1 dilim kepek ekmeği
2 parmak kalınlığında 1 dilim kavun
ARALAR
1 meyve veya 4 adet kuru kayısı veya karışık tuzsuz kuruyemiş (1/2 su bardağı)
1 MEYVE NE OLABİLİR?
1 küçük boy elma
3 adet kayısı
1 orta boy muz
1/2 orta boy greyfurt veya 1 orta boy portakal
14 adet vişne
1 büyük boy mandalina
15 iri üzüm
12 adet çilek
5 adet erik
1 orta boy armut
1/8 orta boy kavun veya karpuz
DASH diyeti yaparken nelere dikkat edeceksiniz?
Salatada tuz yasak, sirke ve limon serbesttir. 1 çay kaşığı zeytinyağı eklenebilir. Tavuk derisiz ve beyaz etinden olmalıdır.
Yemeğinizi küçük lokmalar halinde yiyin.
Pilav, sebze gibi karbonhidratları ana yemeğinizle aynı tabağa koyun.
Eti tek parça halinde tabağınıza koyun.
Aralarda veya tatlı yapımında kullanmak için meyveleri veya düşük yağlı, düşük kalorili besinleri tercih edin (şekersiz jelatin gibi).
DASH diyeti kuralları * Salatalarınıza sirke, limon ve çeşitli baharatlardan dilediğiniz miktarda, zeytinyağını en fazla 1 tatlı kaşığı olacak şekilde koyabilirsiniz. Tuz kesinlikle kullanılmamalıdır. * Yemeklerinizde ve salatalarınızda kullanacağınız tavuk eti mutlaka derisiz ve göğüs kısmından olmalıdır. * Tüm yemekleri iyice çiğneyerek ve küçük küçük lokmalar halinde yemelisiniz. * Pilav, sebze gibi yardımcı yemekleri ana yemek ile birlikte aynı tabağa koymalı ve ana yemek ile aynı anda yemelisiniz.
0 notes
Text
Dash diyeti Listesi
Hipertansiyonu Durdurmak İçin Beslenme Yaklaşımları” şeklinde çeviribileceğimiz DASH diyeti ile 14 gün içerisinde tansiyonda düşme olduğu tespit edildi. Dash diyetinin bir amacı da sodyum alımını kısıtlamak…
Doğru besinleri doğru miktarlarda tüketerek yüksek tansiyonunuzu dengeleyebilirsiniz. Her besin vücudumuz için gerekli olan birbirinden farklı unsurları içerir. Eğer doğru besinler seçilir ve doğru miktarlarda tüketilirse, vücudun ihtiyacı olan besin öğeleri sağlandığı gibi bazı sağlık sorunlarının çözümüne de yardımcı olunabilir: Doğru beslenerek tansiyonunuzu da düşürebilirsiniz.
ÖRNEK DASH DİYETİ
SABAH KAHVALTISI
1 çay bardağı portakal suyu
1 su bardağı yağsız süt ile 1 çorba kaşığı kahvaltı gevreği
1 orta boy muz
Serbest miktarda çiğ sebze (domates, salatalık, yeşil biber vb. 1 çay kaşığı zeytinyağı konabilir)
1 ince dilim kepek ekmeği (1 tatlı kaşığı reçelli)
ÖĞLE YEMEĞİ
Tavuklu salata (tavuğun göğüs etinden yapılmış olmalı)
Çiğ sebze (3-4 çubuk havuç ve kereviz, 2 adet turp, marul)
1 su bardağı yağsız yoğurt
1 dilim kepek ekmeği
1 orta boy elma
AKŞAM YEMEĞİ
1 adet büyük boy ızgara balık
4 yemek kaşığı esmer pirinçten yapılmış pilav veya entegre makarna
Haşlanmış brokoli ve domates
Ispanak veya semizotu salatası (1 tatlı kaşığı zeytinyağı, domates, salatalık, yeşil soğan, yeşil biber ilavesiyle)
1 dilim kepek ekmeği
2 parmak kalınlığında 1 dilim kavun
ARALAR
1 meyve veya 4 adet kuru kayısı veya karışık tuzsuz kuruyemiş (1/2 su bardağı)
1 MEYVE NE OLABİLİR?
1 küçük boy elma
3 adet kayısı
1 orta boy muz
1/2 orta boy greyfurt veya 1 orta boy portakal
14 adet vişne
1 büyük boy mandalina
15 iri üzüm
12 adet çilek
5 adet erik
1 orta boy armut
1/8 orta boy kavun veya karpuz
DASH diyeti yaparken nelere dikkat edeceksiniz?
Salatada tuz yasak, sirke ve limon serbesttir. 1 çay kaşığı zeytinyağı eklenebilir. Tavuk derisiz ve beyaz etinden olmalıdır.
Yemeğinizi küçük lokmalar halinde yiyin.
Pilav, sebze gibi karbonhidratları ana yemeğinizle aynı tabağa koyun.
Eti tek parça halinde tabağınıza koyun.
Aralarda veya tatlı yapımında kullanmak için meyveleri veya düşük yağlı, düşük kalorili besinleri tercih edin (şekersiz jelatin gibi).
DASH diyeti kuralları * Salatalarınıza sirke, limon ve çeşitli baharatlardan dilediğiniz miktarda, zeytinyağını en fazla 1 tatlı kaşığı olacak şekilde koyabilirsiniz. Tuz kesinlikle kullanılmamalıdır. * Yemeklerinizde ve salatalarınızda kullanacağınız tavuk eti mutlaka derisiz ve göğüs kısmından olmalıdır. * Tüm yemekleri iyice çiğneyerek ve küçük küçük lokmalar halinde yemelisiniz. * Pilav, sebze gibi yardımcı yemekleri ana yemek ile birlikte aynı tabağa koymalı ve ana yemek ile aynı anda yemelisiniz.
Dash diyeti Listesi
0 notes
popop0p0l98k-blog · 15 years
Text
Akupunktur ile de zayıflayın
Zayıflamak isteyenler kiloları ile başı dertte olanlar hiç Akupunktur, ile zayıflamayı denediniz mi? Enerjik zayıflamanın yolu akupunkturdan yol alıyor. Midede yanma, ekşime olmadan ve stresle mücadele etmeden, istediğiniz forma girmek için huzurlu bir yöntemdir... Bizlerin kilo almasının temel nedeni olan, beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi hiçte kolay değildir. Normalde diyet yaparken oluşan ve en nihayetinde diyeti bırakmaya neden olan halsizlik, midede yanma ve ekşime, baş ağrısı ve baş dönmesi, ellerde titreme, stres ve sinirlilik hali gibi sorunlar akupunkturla beraber yok olur. Yeni beslenme alışkanlıklarının edinilmesi sırasında, akupunktur hastaya çok büyük kolaylıklar sağlar. Şişmanlık ve akupunktur hakkında sorularımızı Dr.Emre Çiçek yanıtlıyor... Obezite (şişmanlık) nedir? Obezite tüm dünyaca kabul edilen bir hastalıktır; yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen, birçok hastalığa davetiye çıkaran, yüzyılımızın en önemli sağlık sorunlarındandır. Obezite vücut yağ miktarının sağlığı bozacak miktarda artmasıdır. Enerji dengesinin bozulması sonucunda ortaya çıkar. Diyet, egzersiz ve genler enerji dengesini oluştururlar. Enerji alımının, tüketiminden daha fazla olduğu durumlarda enerji dengesi bozulmaktadır. Obezite kalp, şeker, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, akciğer, eklem ve safra kesesi hastalıkları gibi birçok hastalığın altında yatan nedendir. Bunun yanında depresyon, sosyal ayrımcılık, benlik algısında bozulma (kendine güvensizlik) gibi olumsuz etkileri de vardır. Obeziteyi oluşturan faktörler nelerdir? Fiziksel aktivitelerde azalma, beslenme alışkanlıkları ( denetimsiz beslenme, birden fazla yerde beslenme, dışarıdan yemek yeme, paket servis, aşırı enerjili besinlerin tüketimi ve aşırı meşrubat tüketilmesi), cinsiyet (bayan), ırksal faktörler, yaş, eğitim düzeyi, evlilik,doğum sayısı, sigara bırakma, alkol, genetik ve çevresel etkenler, psikolojik bozukluklar (emosyonel stres, depresyon vb), endokrin hastalıkları (hipotiroidizm (guatr), cushing sendromu, tip 2 diabet), metabolik ve hormonal bozukluklar (steroid kullanımı ve hormon replasman tedavisi), teknolojinin ilerlemesi ile günlük enerji tüketiminin azalması olarak özetleyebiliriz. Obezite nasıl tespit edilir? Obezite tespitinde iki yöntem kullanılır. 1. Beden kitle indeksi(BKİ) veya Body Mass Index(BMI) Kolaylıkla hesaplanan bir yöntemdir. BKİ=Vücut ağırlığının(kg olarak), boy uzunluğunun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle hesaplanır. Buna göre standartlar şöyledir: BKİ= Çok şişman (morbid obez) 2. Bel çevresinin ölçümü; buna göre de standartlar şöyledir: Bel Çevresi Risk Yüksek risk Erkek >94cm >102cm Kadın >80cm >88cm Bel / Kalça oranı normalde 0. 95'dir. Akupunkturun zayıflamadaki etkilerini nasıl sınıflandırabiliriz? 1- İştah ve acıkma hissini en aza indirir. Akupunktur beyindeki hipotalamus bölgesinde noradrenalin seviyesini düşürüp, seratonin yani özellikle çikolata yedikten sonra ortaya çıkan mutluluk hormonunun seviyesini artırır. Bu şekilde yiyerek değil, yemeyerek mutlu olmamızı sağlar. 2- Midede kazınma, yanma ve ekşimeyi önler. Kulaktan yapılan akupunktur, kulaktan mide ve barsaklara kadar uzanan sinir uçlarını uyararak mide asidini azaltıyor. Kontrol altına alınan mide asiditesi sayesinde, diyete bağlı olarak boşalan midede herhangi bir rahatsızlık olmuyor. Keyifle diyet uygulanıyor. 3- Düşük kalorili beslenmeye bağlı olarak oluşan halsizlik ve bitkinliği önler. Tam tersi zinde olmamızı ve daha çok enerji vererek kolay kilo vermemizi sağlar. 4- Akupunktur uygulaması sırasında; vücutta seratonin ve endorfin hormonlarının seviyesi artmaktadır. Bu da diyet yapan kişiye huzur verir, sedasyon sağlar. Böylece kişide istediği her şeyi yiyememekten dolayı oluşan stres ve gerginlik yaşanmaz. Sonuçta; kişi sakin ve huzurlu bir şekilde diyetine devam eder. 5- Metabolizma hızını düzenleyici rolü vardır. Akupunkturla tedavi gören kişinin metabolizma hızı arttığı için diğer kişilere göre, zorlanmadan daha kolay kilo verir. Akupunkturda kesin kilo verilir mi? Verilmesi gereken kilo nasıl hesaplanır? Bunların hepsi bir araya gelince kişinin kilo vermemesi için hiçbir sebep yoktur. Akupunktur tedavisi haftada 1 veya 2 kez yapılır. Vereceğiniz kilo miktarı yaşa, cinsiyete, ilaç kullanımına ve verilecek kiloya göre değişir. Bu oran yaklaşık 2 ayda mevcut kilonuzun % 10-15'i kadardır. Uluslararası standart haftada 0. 5-1 kg yani ayda 2-4 kg'dır. Akupunkturda ayda 4-8 kg zayıflama normal kabul edilir. Sağlıklı ve kalıcı zayıflamak için kişi hızlı kilo vermekten kaçınmalıdır. Tedaviyi maroton gibi değerlendirirsek, hızlı koşarak değil, tempolu ve standart koşarak marotonu tamamlayabiliriz. İdeal kiloya erişince bir de bu kiloyu korumak var... Hangi kiloda olursak olalım, hiçbir yan etkisi olmayan akupunktur tedavisi ile istediğimiz ideal kiloya ulaştıktan sonra, bu kiloyu koruma programına geçilir. Bunun için akupunktur 4-6 ay süreli ayda 1 veya 2 kez manyetik bilye (mıknatıslı mercimek büyüklüğünde aktif kömür) ile devam edilir. İdeal kilomuzu koruma esnasında diyet değil sağlıklı ve dengeli beslenme yapılır. Böylece kilolar sabitlenir ve formumuz korunmuş olur. Yaşamımızın herhangi bir dönemlerinde mesela; - hamilelik, kürtaj, düşük doğum yapma olduğunda, - kortizon, hormon, yoğun antideprasan ilaç kullanımında, -boşanma, işten ayrılma, iflas etme, yakınının ölümü, deprem, vb. gibi ani şok oluşturan olaylarla karşılaşıldığında, kişinin metabolizması etkilendiği için kişide huzursuzluk yaratan kilo artışları yaşanabilir. Bu durumlarla karşılaşılırsa, 1 ay içersinde akupunktur doktorunuzla bağlantıya geçerseniz, hazır istediğiniz kiloya inmişken tekrar kilo alımınızı önlemiş olursunuz. Bu arada akupunktur uygulayan kişinin doktor olması, akupunktur eğitimini almış olması ve aldığı eğitimin TC Sağlık Bakanlığı tarafından verilen bir sertifika ile onaylanmış olması gerekmektedir.
0 notes
Text
Düşük lifli diyet artıları ve eksileri
Düşük lifli diyetler, sindirim sistemi üzerindeki yükü azaltmaya, gastrointestinal kanaldan geçen yiyecek miktarını azaltmaya ve mide ağrısı, gaz, şişkinlik ve ishal gibi semptomları azaltmaya yardımcı olmak için tasarlanmıştır.
Diyet tipik olarak aşağıdakileri içeren sindirim sorunlarının alevlenmesi sırasında kısa bir süre boyunca izlenir:
– Ülseratif kolit – Crohn hastalığı – İrritabl bağırsak sendromu (IBS) – Divertikülit
Ayrıca kolonoskopi, kolostomi veya ileostomi gibi bazı cerrahi işlemlerden önce önerilebilir.
Düşük lifli diyet artıları ve eksileri
Düşük lifli diyet sindirim sisteminin dinlenmesini sağlayabilir. Özellikle semptomların alevlendiği durumlarda IBS, divertikülit, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı için kısa süreli, düşük lifli bir diyet öönerilebilir. Ayrıca bağırsaklarınızın temiz olduğundan emin olmak için kolonoskopiler gibi işlemlerden önce kullanılır.
Bununla birlikte, lif, sağlığın birçok yönü ve çok yönlü bir diyetin önemli bir bileşenidir. Diyet lifinin kan şekeri kontrolü, tansiyon ve kolesterolü düşürmek gibi yararları vardır. Lif ayrıca gastroözofageal reflü hastalığı (GERD), hemoroid, divertikülit, kabızlık ve bağırsak ülseri gibi sorunlara karşı da koruyucu olarak görev yapabilir.
Peki, yeterince lif tüketilmezse ne olur? Düşük lifli diyetler kısa vadede iyi olsa da, uzun vadede olumsuz sağlık etkileri yaratabilir.Çalışmalar yeterli lif tüketiminin; kalp hastalığı, tip 2 diyabet, obezite ve kolorektal kanser riskini düşürdüğünü göstermektedir.
Düşük lifli diyet nasıl takip edilir
Düşük lifli diyet, çiğ meyve ve sebzeler, tam tahıllar, yağlı tohumlar ve baklagiller gibi yüksek lifli yiyecekleri tüketmemekle yapılır. Düşük lifli diyette bu besinler yerine, çeşitli rafine tahılların, düşük lifli meyvelerin ve sebzelerin ve sağlıklı yağların tadını çıkarabilirsiniz.
Yüksek yağlı, düşük lifli bir diyet yaparken en kolay değiş tokuşlardan biri, tam buğday, yulaf, kinoa ve kahverengi pirinç gibi tam tahıllar yerine beyaz ekmek, beyaz makarna ve beyaz pirinç tüketmektir. Konserve veya pişmiş sebzelerin birçoğu, özellikle tohum olmadığı durumlarda tüketildiğinde lif bakımından daha düşüktür.
Kaçınılması gereken yiyecekler
Düşük lifli diyetlerde, yüksek lifli meyveler, sebzeler, baklagiller ve tam tahıllar gibi lifli gıda tüketiminizi sınırlamanız kesinlikle şarttır. Düşük lifli diyette kaçınmanız gereken gıdalar:
– Yulaf, kinoa, kahverengi pirinç, arpa, karabuğday gibi kepekli tahıllar – Ham ve kuru meyveler – Brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, lahana ve lahana gibi sert sebzeler – Soğanlar – Sarımsak – Avokado – Kabuklu patates – Salam sosis vb. işlenmiş etler – Baharatlı yiyecekler – Fasulye, mercimek, bezelye gibi baklagiller – Kuruyemiş ve yağlı tohumlar
Düşük lifli gıdalar
Diyetinizdeki lif miktarını kısıtlarken güvenle tadını çıkarabileceğiniz düşük lifli yiyecekler ve düşük lifli atıştırmalıklar bulunmaktadır. Ayrıca, az miktarda lifli sebzeler, nişastalar ve tüketebileceğiniz meyveler bile var. Düşük lifli diyetinizin bir parçası olabilecek en iyi yiyecekler:
Meyveler: Muz, kavun, nektarin, şeftali, papaya, konserve meyve Sebzeler: Havuç, kuşkonmaz, kabuksuz patates, pancar, ıspanak, mantar, patlıcan, kabak, kabuğu veya çekirdeği olmayan iyi pişmiş/konserve sebzeler Nişastalılar: Beyaz makarna, beyaz ekmek, beyaz pirinç, sade kraker, beyaz unlu krep/waffle, düşük lifli rafine sıcak/soğuk tahıllar Proteinli yiyecekler: Yumurta, derisiz tavuk, derisiz hindi, balık, deniz ürünleri, süt ürünleri Sağlıklı yağlar: Zeytinyağı, hindistancevizi yağı, ot beslemeli tereyağı
Ne kadar takip edilmeli
Çoğu durumda, düşük lifli diyetler kısa bir süre boyunca izlenmelidir. Örneğin kolonoskopi için düşük lifli bir diyet, genellikle işlemden önce birkaç gün için gereklidir. Crohn hastalığı veya divertikülit gibi diğer konular için, diyet tipik olarak sadece belirtiler sırasında semptomları azaltmak için tavsiye edilir.
Semptomlar azaldıkça zamanla, diyetinize tekrar yavaşça lif eklemeye başlayabilirsiniz. Durum bazında değişebileceğinden, düşük lifli bir diyeti ne kadar süreyle uygulamanız gerektiğini belirlemek için doktorunuz veya diyetisyeninizle yakın bir şekilde çalışmanız önerilir.
Düşük lifli bir diyet uzun vadede tavsiye edilmez çünkü lifli bir diyet; kabızlık, hemoroit, divertikülit ve bağırsak ülseri gibi diğer sindirim sorunları geliştirme riskiyle ilişkilidir. Lif tüketimi aynı zamanda daha iyi kan şekeri kontrolü, kolesterol seviyelerinin azalması ve sindirim sisteminin sağlığının iyileştirilmesi gibi diğer sağlık yararlarıyla da bağlantılıdır.
Dyt. Serkan Sıtkı Şahin
Düşük lifli diyet artıları ve eksileri
0 notes
kadincasagliklove · 5 years
Text
Arpa Suyunun Faydaları Nelerdir ? Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır ?
New Post has been published on https://www.kadinaozelsirlar.com/arpa-suyunun-faydalari/
Arpa Suyunun Faydaları Nelerdir ? Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır ?
Arpa suyunun faydalarını çok eski zamanlardan beri insanlar fark etmiş ve öğünlerine mutlaka eklemiştir. Arpa suyunun faydaları arasında B vitaminleri, beta glukan, doğal lifler, demir, amino asit, manganez, kalsiyum, protein, çinko, magnezyum, bakır ve selenyum mineralleri de yer alır. Arpa suyunun faydalarından gün içinde taze olarak hazırlayıp kullanabilir ve buzdolabında soğutarak gün yaz sıcaklarında serinlemek için tüketebilirsiniz.
Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır?
Arpa suyu nasıl hazırlanır ; Evinizde arpa suyunu kendiniz rahatlıkla hazırlayabilirsiniz.
Arpadan 1 kase alın yıkayın güzelce ve su dolu bir kaseye koyup 3 – 4 saat boyunca bekletin.
Süre sonunda arpaları süzdürün ve ufak bir tencereye alıp üzerini 4 – 5 bardak su koyup 2 saate yakın ocakta pişirin.
Piştikten sonra arpaları suyu ile birlikte elekten geçirip süzdürün ve çıkan suyu gün içinde için.
Tadından hoşlanmazsanız nane veya bal ekleyerek lezzetini arttırabilirsiniz.
Arpa Suyunun Faydaları
Arpa suyunun başlıca faydaları;
Arpa suyu içerek gün boyu olan halsizlik ve yorgunluğun giderilmesi sağlanır.
Mesane yollarının temizlenmesinde etken olan arpa suyu idrar yollarında yer alan bakteri ve enfeksiyonları giderir.
Anemi rahatsızlığında arpa suyu tüketimi tavsiye edilen iyileştirici tedavi yöntemlerinden biridir.
Diüetik etkisi ile mesaneyi rahatlatır.
Vücuda kalkan oluşturarak direncini ve koruma mekanizmasını arttırır.
Arpa suyu içildiğinde vücutta yer alan toksinler hızlıca atılır.
Yeni anne olmuş kişiler için arpa suyu içmek sütün artmasını sağlar.
Böbrek sağlığını koruyan arpa suyu tüketimi hem böbreklerdeki taşların düşürülmesini sağlarken hem de böbrek temizliğinde etkendir.
Hamilelik döneminde sık karşılaşılan mantar sorunlarından oluşan enfeksiyonları iyileştirir.
Vücudun keratin seviyesini dengeleyen arpa suyu vücut kalitesini yükseltir.
Anne adaylarında sık karşılaşılan bulantıların geçmesine yardımcıdır.
Lif değeri yüksek olan arpa suyu açlık hissinizi bastırarak tok kalmanızı sağlar.
Arpa suyu içerken ekleyeceğiniz limon suyu daha enerjik ve zinde olmanıza yardımcı olur.
Sindirim sistemine katkı sağlayan bileşenlere sahiptir.
Kan akışını hızlandırarak vücudu güçlendirir.
Vücuttaki yağ depolarını tespit ederek zayıflama sürecinde destekleyicidir.
Cildin içeriden nemlenmesini sağlayarak cildin elastikiyetini arttırır.
İyi kolesterolün artmasını sağlayan arpa suyu kötü kolesterolü düşüren lif değerlerine sahiptir.
Arpa suyunu yaz aylarında dolaba koyup soğuk içecek olarak kullanabilir vücudun serinlemesini sağlayabilirsiniz.
Sağlıklı kalbin desteklenmesinde semptomları azaltır.
Damarları gevşeterek sertlikleri azaltır.
Ciltte oluşan mikrobikleri ve iltihaplanmaları azaltır.
Tansiyon riskine karşıdır ve yüksek tansiyonu düşürür.
Sinirden yada ciddi rahatsızlıklardan kaynaklanan felç riskine karşı koruyucudur.
Cilde sürüldüğünde temizleyen arpa suyu tıkalı gözeneklerin açılmasında etkendir.
Bağırsak yollarını hareketlendirerek dışkıyı yumuşatır.
Cildinizde çok fazla sivilce ve akne oluşumu varsa arpa suyu içebilir ve cildinize uygulayabilirsiniz.
Müshil etkisi bulunan arpa suyu içimi kabızlık sorunlarında ilaç etkisi gösterir.
Vücuda detoks etkisi oluşturarak toksinleri hızlıca atar.
Mide sorunlarından gastrit tedavisinde etkendir.
Şeker hastalığına neden olan deformasyonları onarır.
Kanser riskine karşı önlem alınmasında arpa suyu içmek vücudu zararlı hücrelerden korumayı aktifleştirir.
Arpa Suyu Zararları
Arpa suyunun gün içinde 4 – 6 bardaktan fazla tüketilmesi idrar miktarını arttıracağı için lavabonun yanından ayrılınması tavsiye edilmez.
Glutene karşı alerjik bir durumunuz varsa arpa suyu ve arpadan da uzak durmanız gerekir. Vücutta ciddi yan etkilere neden olabilir.
Arpa suyunu ciddi bir rahatsızlığı bulunanlar, ilaç tedavisi görenler, yeni anne olmuş kişiler ve anne adayları doktora danışmadan kesinlikle tüketilmemelidir.
Arpa Suyu Diyeti İle Zayıflayanların Yorumları
Arpa suyu diyeti genel olarak uygulandığında potasyum,  magnezyum, demir ve artık olarak vücut kalsiyum kazanıyor. Açlık hissini bastıran arpa suyu kabızlık ve gaz sorununa da çözüm olarak bir çok diyetin aksine rahat tuvalete çıkmanızı sağlıyor.
Sabah Kahvaltı; 1 bardak kadar arpa lapası + Parça meyveler doğranmış 150 gr diyet yoğurt (çilek veya muz doğrayabilirsiniz)
Ara Öğün; Sevdiğiniz her hangi bir yeşil çay çeşidinden 1 fincan kadar tüketebilirsiniz.
Öğlen Yemeği; Sevdiğiniz bir 1 kase çorba + 1 bardak arpa lapası + Yeşil ağırlıklı bir tabak salata
Ara Öğün; 1 porsiyon meyve yeşil elma veya kış ayındaysa orta boy bir portakal tavsiye edilir.
Akşam Yemeği; 1 bardak arpa lapası + 150gr kadar yoğurt.
Arpa suyu veya arpa lapası diyeti genel şablon olarak bu şekilde. Daha önceden arpa suyu diyeti ile zayıflayan okurlarımız tavsiyelerini ve tecrübelerini makalemizin altındaki yorum kısmından bizlere iletirse tecrübelerinden diğer okurlarımızda bilgi edinebilir.
0 notes
kadindasaglikblog · 5 years
Text
Arpa Suyunun Faydaları Nelerdir ? Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır ?
New Post has been published on https://www.kadinaozelsirlar.com/arpa-suyunun-faydalari/
Arpa Suyunun Faydaları Nelerdir ? Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır ?
Arpa suyunun faydalarını çok eski zamanlardan beri insanlar fark etmiş ve öğünlerine mutlaka eklemiştir. Arpa suyunun faydaları arasında B vitaminleri, beta glukan, doğal lifler, demir, amino asit, manganez, kalsiyum, protein, çinko, magnezyum, bakır ve selenyum mineralleri de yer alır. Arpa suyunun faydalarından gün içinde taze olarak hazırlayıp kullanabilir ve buzdolabında soğutarak gün yaz sıcaklarında serinlemek için tüketebilirsiniz.
Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır?
Arpa suyu nasıl hazırlanır ; Evinizde arpa suyunu kendiniz rahatlıkla hazırlayabilirsiniz.
Arpadan 1 kase alın yıkayın güzelce ve su dolu bir kaseye koyup 3 – 4 saat boyunca bekletin.
Süre sonunda arpaları süzdürün ve ufak bir tencereye alıp üzerini 4 – 5 bardak su koyup 2 saate yakın ocakta pişirin.
Piştikten sonra arpaları suyu ile birlikte elekten geçirip süzdürün ve çıkan suyu gün içinde için.
Tadından hoşlanmazsanız nane veya bal ekleyerek lezzetini arttırabilirsiniz.
Arpa Suyunun Faydaları
Arpa suyunun başlıca faydaları;
Arpa suyu içerek gün boyu olan halsizlik ve yorgunluğun giderilmesi sağlanır.
Mesane yollarının temizlenmesinde etken olan arpa suyu idrar yollarında yer alan bakteri ve enfeksiyonları giderir.
Anemi rahatsızlığında arpa suyu tüketimi tavsiye edilen iyileştirici tedavi yöntemlerinden biridir.
Diüetik etkisi ile mesaneyi rahatlatır.
Vücuda kalkan oluşturarak direncini ve koruma mekanizmasını arttırır.
Arpa suyu içildiğinde vücutta yer alan toksinler hızlıca atılır.
Yeni anne olmuş kişiler için arpa suyu içmek sütün artmasını sağlar.
Böbrek sağlığını koruyan arpa suyu tüketimi hem böbreklerdeki taşların düşürülmesini sağlarken hem de böbrek temizliğinde etkendir.
Hamilelik döneminde sık karşılaşılan mantar sorunlarından oluşan enfeksiyonları iyileştirir.
Vücudun keratin seviyesini dengeleyen arpa suyu vücut kalitesini yükseltir.
Anne adaylarında sık karşılaşılan bulantıların geçmesine yardımcıdır.
Lif değeri yüksek olan arpa suyu açlık hissinizi bastırarak tok kalmanızı sağlar.
Arpa suyu içerken ekleyeceğiniz limon suyu daha enerjik ve zinde olmanıza yardımcı olur.
Sindirim sistemine katkı sağlayan bileşenlere sahiptir.
Kan akışını hızlandırarak vücudu güçlendirir.
Vücuttaki yağ depolarını tespit ederek zayıflama sürecinde destekleyicidir.
Cildin içeriden nemlenmesini sağlayarak cildin elastikiyetini arttırır.
İyi kolesterolün artmasını sağlayan arpa suyu kötü kolesterolü düşüren lif değerlerine sahiptir.
Arpa suyunu yaz aylarında dolaba koyup soğuk içecek olarak kullanabilir vücudun serinlemesini sağlayabilirsiniz.
Sağlıklı kalbin desteklenmesinde semptomları azaltır.
Damarları gevşeterek sertlikleri azaltır.
Ciltte oluşan mikrobikleri ve iltihaplanmaları azaltır.
Tansiyon riskine karşıdır ve yüksek tansiyonu düşürür.
Sinirden yada ciddi rahatsızlıklardan kaynaklanan felç riskine karşı koruyucudur.
Cilde sürüldüğünde temizleyen arpa suyu tıkalı gözeneklerin açılmasında etkendir.
Bağırsak yollarını hareketlendirerek dışkıyı yumuşatır.
Cildinizde çok fazla sivilce ve akne oluşumu varsa arpa suyu içebilir ve cildinize uygulayabilirsiniz.
Müshil etkisi bulunan arpa suyu içimi kabızlık sorunlarında ilaç etkisi gösterir.
Vücuda detoks etkisi oluşturarak toksinleri hızlıca atar.
Mide sorunlarından gastrit tedavisinde etkendir.
Şeker hastalığına neden olan deformasyonları onarır.
Kanser riskine karşı önlem alınmasında arpa suyu içmek vücudu zararlı hücrelerden korumayı aktifleştirir.
Arpa Suyu Zararları
Arpa suyunun gün içinde 4 – 6 bardaktan fazla tüketilmesi idrar miktarını arttıracağı için lavabonun yanından ayrılınması tavsiye edilmez.
Glutene karşı alerjik bir durumunuz varsa arpa suyu ve arpadan da uzak durmanız gerekir. Vücutta ciddi yan etkilere neden olabilir.
Arpa suyunu ciddi bir rahatsızlığı bulunanlar, ilaç tedavisi görenler, yeni anne olmuş kişiler ve anne adayları doktora danışmadan kesinlikle tüketilmemelidir.
Arpa Suyu Diyeti İle Zayıflayanların Yorumları
Arpa suyu diyeti genel olarak uygulandığında potasyum,  magnezyum, demir ve artık olarak vücut kalsiyum kazanıyor. Açlık hissini bastıran arpa suyu kabızlık ve gaz sorununa da çözüm olarak bir çok diyetin aksine rahat tuvalete çıkmanızı sağlıyor.
Sabah Kahvaltı; 1 bardak kadar arpa lapası + Parça meyveler doğranmış 150 gr diyet yoğurt (çilek veya muz doğrayabilirsiniz)
Ara Öğün; Sevdiğiniz her hangi bir yeşil çay çeşidinden 1 fincan kadar tüketebilirsiniz.
Öğlen Yemeği; Sevdiğiniz bir 1 kase çorba + 1 bardak arpa lapası + Yeşil ağırlıklı bir tabak salata
Ara Öğün; 1 porsiyon meyve yeşil elma veya kış ayındaysa orta boy bir portakal tavsiye edilir.
Akşam Yemeği; 1 bardak arpa lapası + 150gr kadar yoğurt.
Arpa suyu veya arpa lapası diyeti genel şablon olarak bu şekilde. Daha önceden arpa suyu diyeti ile zayıflayan okurlarımız tavsiyelerini ve tecrübelerini makalemizin altındaki yorum kısmından bizlere iletirse tecrübelerinden diğer okurlarımızda bilgi edinebilir.
0 notes
kadinaozelsrlar · 5 years
Text
Arpa Suyunun Faydaları Nelerdir ? Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır ?
https://www.kadinaozelsirlar.com/arpa-suyunun-faydalari/
Arpa Suyunun Faydaları Nelerdir ? Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır ?
Arpa suyunun faydalarını çok eski zamanlardan beri insanlar fark etmiş ve öğünlerine mutlaka eklemiştir. Arpa suyunun faydaları arasında B vitaminleri, beta glukan, doğal lifler, demir, amino asit, manganez, kalsiyum, protein, çinko, magnezyum, bakır ve selenyum mineralleri de yer alır. Arpa suyunun faydalarından gün içinde taze olarak hazırlayıp kullanabilir ve buzdolabında soğutarak gün yaz sıcaklarında serinlemek için tüketebilirsiniz.
Arpa Suyu Nasıl Hazırlanır?
Arpa suyu nasıl hazırlanır ; Evinizde arpa suyunu kendiniz rahatlıkla hazırlayabilirsiniz.
Arpadan 1 kase alın yıkayın güzelce ve su dolu bir kaseye koyup 3 – 4 saat boyunca bekletin.
Süre sonunda arpaları süzdürün ve ufak bir tencereye alıp üzerini 4 – 5 bardak su koyup 2 saate yakın ocakta pişirin.
Piştikten sonra arpaları suyu ile birlikte elekten geçirip süzdürün ve çıkan suyu gün içinde için.
Tadından hoşlanmazsanız nane veya bal ekleyerek lezzetini arttırabilirsiniz.
Arpa Suyunun Faydaları
Arpa suyunun başlıca faydaları;
Arpa suyu içerek gün boyu olan halsizlik ve yorgunluğun giderilmesi sağlanır.
Mesane yollarının temizlenmesinde etken olan arpa suyu idrar yollarında yer alan bakteri ve enfeksiyonları giderir.
Anemi rahatsızlığında arpa suyu tüketimi tavsiye edilen iyileştirici tedavi yöntemlerinden biridir.
Diüetik etkisi ile mesaneyi rahatlatır.
Vücuda kalkan oluşturarak direncini ve koruma mekanizmasını arttırır.
Arpa suyu içildiğinde vücutta yer alan toksinler hızlıca atılır.
Yeni anne olmuş kişiler için arpa suyu içmek sütün artmasını sağlar.
Böbrek sağlığını koruyan arpa suyu tüketimi hem böbreklerdeki taşların düşürülmesini sağlarken hem de böbrek temizliğinde etkendir.
Hamilelik döneminde sık karşılaşılan mantar sorunlarından oluşan enfeksiyonları iyileştirir.
Vücudun keratin seviyesini dengeleyen arpa suyu vücut kalitesini yükseltir.
Anne adaylarında sık karşılaşılan bulantıların geçmesine yardımcıdır.
Lif değeri yüksek olan arpa suyu açlık hissinizi bastırarak tok kalmanızı sağlar.
Arpa suyu içerken ekleyeceğiniz limon suyu daha enerjik ve zinde olmanıza yardımcı olur.
Sindirim sistemine katkı sağlayan bileşenlere sahiptir.
Kan akışını hızlandırarak vücudu güçlendirir.
Vücuttaki yağ depolarını tespit ederek zayıflama sürecinde destekleyicidir.
Cildin içeriden nemlenmesini sağlayarak cildin elastikiyetini arttırır.
İyi kolesterolün artmasını sağlayan arpa suyu kötü kolesterolü düşüren lif değerlerine sahiptir.
Arpa suyunu yaz aylarında dolaba koyup soğuk içecek olarak kullanabilir vücudun serinlemesini sağlayabilirsiniz.
Sağlıklı kalbin desteklenmesinde semptomları azaltır.
Damarları gevşeterek sertlikleri azaltır.
Ciltte oluşan mikrobikleri ve iltihaplanmaları azaltır.
Tansiyon riskine karşıdır ve yüksek tansiyonu düşürür.
Sinirden yada ciddi rahatsızlıklardan kaynaklanan felç riskine karşı koruyucudur.
Cilde sürüldüğünde temizleyen arpa suyu tıkalı gözeneklerin açılmasında etkendir.
Bağırsak yollarını hareketlendirerek dışkıyı yumuşatır.
Cildinizde çok fazla sivilce ve akne oluşumu varsa arpa suyu içebilir ve cildinize uygulayabilirsiniz.
Müshil etkisi bulunan arpa suyu içimi kabızlık sorunlarında ilaç etkisi gösterir.
Vücuda detoks etkisi oluşturarak toksinleri hızlıca atar.
Mide sorunlarından gastrit tedavisinde etkendir.
Şeker hastalığına neden olan deformasyonları onarır.
Kanser riskine karşı önlem alınmasında arpa suyu içmek vücudu zararlı hücrelerden korumayı aktifleştirir.
Arpa Suyu Zararları
Arpa suyunun gün içinde 4 – 6 bardaktan fazla tüketilmesi idrar miktarını arttıracağı için lavabonun yanından ayrılınması tavsiye edilmez.
Glutene karşı alerjik bir durumunuz varsa arpa suyu ve arpadan da uzak durmanız gerekir. Vücutta ciddi yan etkilere neden olabilir.
Arpa suyunu ciddi bir rahatsızlığı bulunanlar, ilaç tedavisi görenler, yeni anne olmuş kişiler ve anne adayları doktora danışmadan kesinlikle tüketilmemelidir.
Arpa Suyu Diyeti İle Zayıflayanların Yorumları
Arpa suyu diyeti genel olarak uygulandığında potasyum,  magnezyum, demir ve artık olarak vücut kalsiyum kazanıyor. Açlık hissini bastıran arpa suyu kabızlık ve gaz sorununa da çözüm olarak bir çok diyetin aksine rahat tuvalete çıkmanızı sağlıyor.
Sabah Kahvaltı; 1 bardak kadar arpa lapası + Parça meyveler doğranmış 150 gr diyet yoğurt (çilek veya muz doğrayabilirsiniz)
Ara Öğün; Sevdiğiniz her hangi bir yeşil çay çeşidinden 1 fincan kadar tüketebilirsiniz.
Öğlen Yemeği; Sevdiğiniz bir 1 kase çorba + 1 bardak arpa lapası + Yeşil ağırlıklı bir tabak salata
Ara Öğün; 1 porsiyon meyve yeşil elma veya kış ayındaysa orta boy bir portakal tavsiye edilir.
Akşam Yemeği; 1 bardak arpa lapası + 150gr kadar yoğurt.
Arpa suyu veya arpa lapası diyeti genel şablon olarak bu şekilde. Daha önceden arpa suyu diyeti ile zayıflayan okurlarımız tavsiyelerini ve tecrübelerini makalemizin altındaki yorum kısmından bizlere iletirse tecrübelerinden diğer okurlarımızda bilgi edinebilir.
0 notes
ketomanlife · 5 years
Text
Tumblr media
Dünya genelinde obezite, hipertansiyon, diyabet, koroner kalp hastalığı gibi hastalıklarda tam bir pandemi (küresel çapta salgın) yaşandığını söylemek artık mümkün. Tüm ülkelerde, çocuklar da dâhil kronik hastalıkların sayısı giderek artıyor. Bu hastalıklara medeniyetin getirdiği hastalıklar da denilmektedir. Adı geçen hastalıklar her yıl trilyonlarca doları bulan yüküyle en güçlü ekonomilerin dahi sağlık kasalarını zorluyor. Peki bu pandemi nasıl önlenir? Ne yapmalı? Ve biz kendimizi bu hastalıklardan nasıl koruruz?
25 yıllık kardiyoloji uzmanı olarak şunu söyleyebilirim ki, beslenmenin düzgün yönetilmesi durumunda kronik hastalıkların yüzde 70-80 oranında düzelebileceğini anladım. Yanlış okumadınız: Yüzde 70-80!
Son 100 yıldır insanlığın gıdalara ve de özellikle karbonhidratlı gıdalara (buğday, şeker ve früktoz kaynaklarına) kolayca ve çok ucuz bir şekilde ulaşabilmesi, beraberinde büyük problemleri de getirdi. Günümüzde kıtlık nedeniyle kitlesel ölüm artık tamamen ortadan kaldırıldı diyebiliriz. Bugün maalesef insanlar aşırı ve yanlış beslenmenin getirdiği sorunlardan ölmektedir.
1950’li yıllarda “kolesterol-kalp hastalığı” hipotezi (cholesterol heart hypothesis) ortaya atılmasıyla dünyayı “az yağlı, bol tahıllı” beslenme furyası sardı. Bugün bile bu hipotezin amansız savunucularının sayısı az değil. Fakat bu çevrelerin “az yağlı, bol tahıllı” beslenme önerilerinin obezite, diyabet ve diğer kronik hastalıklara karşı bir çözüm olmasını bırakın, bu hastalıkların küresel bir pandemi seviyesine yükselmesinde katkılarının büyük olduğunu düşünüyorum. Evet son 70 yıldır dünyanın önde gelen bilim çevreleri hep az yağlı beslenme ve tahılların ne kadar yararlı olduğu üzerinde durdu. Medyanın da etkisiyle kolesterol-kalp hastalığı hipotezi artık bir dogmaya dönüştü ve hep sıcak tutuldu. Oysa karbonhidratların zararları üzerinde kimse durmadı. Karbonhidratların zararlarını anlatmaya çalışan bilim insanları meslektaşları tarafından kabul görmedi ya da hor görüldü. Kongrelerde sunum verilmedi, beslenme kılavuzlarını düzenleyen bilim heyetlerine alınmadılar.
Son 10 yıldır dünyada giderek daha da çok taraftarı olan yeni bir beslenme görüşü daha oluştu. Bu beslenmenin temel özelliği çok düşük karbonhidrat ve görece yüksek yağlı beslenmedir. Bu görüşün sahipleri yağların aslında iddia edildiği gibi zararlı olmadığını, hele de kolesterolün kalp hastalığı yapıp yapmadığının belirsiz olduğunu; asıl sorunun aşırı karbonhidrat tüketiminde olduğunu savunmaktalar. 2020’de Amerikan Diyabet Derneği (ADA) beslenme kılavuzlarında düşük karbonhidratlı diyetleri önermeye başladı. Bunu diğer saygın kardiyoloji derneklerinin de kısa bir süre sonra izleyeceğine hiç kuşkum yok.
Düşük karbonhidratlı beslenme diyetleri arasında “ketojenik diyet” en ilgi çekicisi. Metabolik etkilerinden dolayı ketojenik diyeti kilo kontrolü yapanların yanı sıra genel sağlık açısından tercih eden normal kilolu insanların sayısı da az değil. Bu yüzden dünya genelinde çok merak uyandırdı. 2018 yılında Google’da en çok aranan diyet “ketojenik diyet” iken 2019’da en çok aranan diyet “ketojenik diyet&intermitant fasting (IF)” olarak saptandı. Peki IF nedir? Günü sekiz saatlik üç parçaya bölüp bunun da sadece bir parçasında yemek yemek, kalan 16 saatinde kesintisiz yemek yememe şeklindeki beslenme şekline “intermitant fasting” deniyor. Arama motorlarında “IF 16:8” şeklinde simgeleştirildi. Ketojenik diyetle IF birleştirilirse muazzam sonuçlar alınmaktadır. Peki bu ketojenik diyet nedir? Nasıl çalışır?
Ketojenik diyetin iki temel bileşeni var:
• Temel olarak günde 30 gr altında çok düşük karbonhidrat tüketimi.
• Gıdalarla aldığımız günlük toplam kalorinin yüzde 60'ının yağlardan oluşması.
İşte iki maddenin aynı anda uygulanması neticesinde kısa bir süre sonra karaciğerde “keton cisimleri” olarak adlandırılan yağ yıkım parçacıkları kanımıza salgılanır ki biz bu metabolik tabloya “ketosis” demekteyiz. Ketosis sağlayan bu diyete de "ketojenik diyet" deniyor.
Hem kendimden hem de yüzlerce hasta deneyimlerinden anlıyorum ki ketosis denen tablo müthiş derecede tokluk hissi verir. Oburluk kendiliğinden ortadan kalkar. İkide bir buzdolabını kurcalamazsınız. İlk bir ayda hastaların çoğunda en az 4-6 kg kilo kaybı olur. Bunu ayda ortalama 2-3 kg izler. Çok düşük karbonhidratlı bir beslenme olduğundan vücudumuzun insülin ihtiyacı çok düşer. Bu da insülin direncini kısa bir süre sonra ortadan kaldırır. Tansiyon ve şeker kontrolü bir süre sonra kendiliğinden rayına girer. Karaciğer yağlanması aylar içerisinde geriler. Kan trigliserid yağlı beslendiğiniz hâlde çok etkili bir şekilde düşer. Gece terlemeleri, yorgun uyanma biter. Kaliteli uyursunuz. Hekim gözetiminde olmak koşuluyla ilaçların çoğundan bir bir kurtulmaya başlarsınız. İmmun sisteminiz aktive olur, daha dirençli olursunuz. Etrafınızda herkes gripten yorgan döşek yatarken siz olup biteni şaşkınlıkla izlersiniz. Psikolojiniz inanılmaz derecede düzelir, konsantrasyon ve odaklanma-kavrama sorunları ortadan kalkar. Problem çözme yeteneğiniz güçlenir. Diyetin bu yönleri yüzlerce klinik çalışma ile desteklenmektedir.
Ketojenik diyetin bu olumlu metabolik etkilerinin dışında en tipik özelliği de sürdürülebilir olmasıdır. Tüm diyetler kilo verdirir. Ancak çoğu bıktırıcı ve yorucudur. Dolayısıyla birkaç ay sürdürülüp terk edilmektedir. Ketojenik diyette ise açlık hissi olmadığından uzun süre sürdürülebilir.
Peki ketojenik diyetin zararları var mıdır? Bu diyete kuşkuyla bakan çevreler diyetin yüksek yağ ve protein içermesinden dolayı vücudumuza zarar verdiğini iddia ediyorlar. Bu tamamen dezenformasyondan ibarettir. Her şeyden önce bu diyette standart batı tipi beslenmeden daha fazla yağ yenilmemektedir. Karbonhidratları yeme listesinden çıkarırsanız yağlar gramaj olarak aynı miktarda kaldığı hâlde yüzdesel olarak artmaktadır. Aslında standart miktarlarda ya da birazcık fazla yağ tüketiyoruz. Ketojenik diyet “et ye, et ye” diyeti değildir. Gerektiği kadar protein tüketiyoruz. Pratik olarak standart Türk ya da batı tipi beslenmede sadece karbonhidratları çıkarıyoruz, geri kalanı siz nasıl yiyorsanız biz de yiyoruz. Örnek olarak beş adet köfte, bir kâse yoğurt, biraz salatayı ekmeksiz yersek ve ardından tatlı meyve ile devam etmezsek vücudumuza ne zarar verebiliriz ki?
Bu yazıyı bu satırlarına kadar okumayı sürdürdüyseniz kendinizi önemsiyorsunuz demektir. O hâlde yolculuğunuz boyunca bu diyeti düşünüp inişte ketojenik diyet hakkında kapsamlı ve samimiyetle hazırlanmış bir kitap okumanızı mutlaka öneriyorum.
Dr özcan yücel
0 notes
dustylipscom · 7 years
Text
Hamilelik diyeti – En İyi Yiyecekler ve Sağlıklı Gebelik için Takviyeler
Gebelikte diyet ve yaşam tarzı alışkanlıklarının önemi iyi bilinmesine rağmen, hayati besin maddelerinin yetersiz alınması riskinin en sanayileşmiş ülkelerde bile yüksek olduğunu biliyor muydunuz? Hamilelik diyeti, Gebelik diyeti nedir? Hamilelik diyeti – En İyi Yiyecekler ve Sağlıklı Gebelik için Takviyeler konumuzda detaylı anlatacağız.
Aile ve Üreme Sağlığı Dergisinde yayınlanan 2013 tarihli bir çalışma, 485 gebenin yeme alışkanlıklarını değerlendirdi ve sadece% 1,9’unun gebelik için meyve ve sebze kılavuzlarına uyduğunu tespit etti. Hamile kadınlar, diyetin bebeğinin düzgün gelişiminde önemli olduğunu biliyor gibi görünse de, gebeliklerde ne yemesi gerektiğinden emin değiller. Günde bir kaç ekstra kalorinin tüketilmesi gerektiği, gıdalarda hangi gıdaların yenilmemesi ve yaşam tarzı alışkanlıklarının annenin ve bebeğin refahının nasıl artacağı konusunda yanlış kanılar da vardır.
Araştırmacılar, yetişkinlik dönemi hastalıklarının önlenmesinde, konseptten 2 yaşına kadar ilk 1000 günlük yaşamın kesinlikle çok önemli olduğunu kabul ediyorlar. Bu nedenle, yüksek kaliteli protein gıdaları, sağlıklı yağlar ve kompleks karbonhidratlardan oluşan bir dengeyi içeren bir gebelik diyetinin uygulanması, büyüyen bebeğiniz için elinden gelen her şeyi yaptığından emin olmanızı sağlar. Ayrıca, hamile kadınlar gelişimsel anomalileri ve gebelik komplikasyonlarını önlemek için artan miktarda belirli besin maddeleri gerektirir.
Önerilen gebelik diyetinin ardından bu enerjiyi daha az rahatsız hissedeceğinizi ve bebeğinizi bu dünyaya kabul etmeden önce beslediğinizden emin olduğunuzu göreceksiniz.
Hamileyken Neden Farklı Beslenirsiniz?
Araştırma hamile iken yediğiniz şeyin bebeğinizin sağlığını etkilediğini göstermeye devam ediyor. Bebeğiniz, kalorisini, proteinini, vitaminlerini, minerallerini ve sıvılarını almak için yediğiniz gıdalara bağımlıdır.
Öyleyse hamile kaldığınızda neden farklı yemelisiniz? Diyetiniz bebeğinizin sağlığının birçok özelliğini etkiler çünkü aşağıdakileri de içerir:
Organ gelişimi: Yemek yemenin bebeğinizin kalbi, beyin, akciğerler, karaciğer, böbrekler, mide, bağırsaklar ve sinir sisteminin büyümesine izin verdiğini düşünmek şaşırtıcıdır. Bu organların tamamı ve daha fazlası, düzgün gelişmesi için D vitamini ve kalsiyum gibi besin maddelerine bağımlıdır.
Beyin gelişimi: Hamilelik boyunca, özellikle son üç ayda, bebeğinizin beyni gelişmeye devam edecektir. Bu, protein, omega-3 yağ asitleri ve diğer hayati besin maddelerinin yeterli alımını gerektirir.
Doğum ağırlığı: Kalori ve besin kısıtlamaları doğum ağırlığınızın düşük olmasına ve doğumdan sonra bebeğinizin sağlığını etkileyebilir. Ve öte yandan, çok fazla boş kalori tüketmesi bebeğinizin büyümesine ve doğum ile ilgili sorunlara neden olmasına ve Sezaryen şansının yüksek olmasına neden olabilir. Araştırma, gebelik sırasında annelerde aşırı kilo alımının (35 den fazla kazanım olarak tanımlandığını), bebek doğum ağırlığının daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
Akıl sağlığı: Araştırma maternal diyet ve doğum sonrası beslenmenin çocuğun zihinsel sağlığını etkileyebileceğini gösteriyor. American Academy of Child and Adolescent Psychiatry Dergisinde yayınlanan bir çalışmada, gebelik sırasında sağlıksız gıdaların daha fazla alınması, çocuklar arasındaki duygusal ve davranışsal sorunları öngörüyordu.
Yeme alışkanlığı: Hukuk, Tıp ve Etik Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre, gebelik sırasında yiyecek tercihleri bebeğin doğumdan sonra katı gıdaları kabul etmesi için bir aşama oluşturabilir. Bir bebeğin lezzetle ilgili ilk deneyimleri doğumdan önce, amniyotik sıvıdaki tatları tadarken ve kokarken gerçekleşir. Çalışmalar, bebeğin gıdaları yemeye başladığında rahimde maruz kaldıkları gıdaları beğendiğini gösteriyor.
Artı, gebelik süresince yeme şekli sağlığınızı ve refahınızı da etkiler. Hamilelik sırasında zayıf bir diyet, sağlık endişeleri, sindirim sorunları, yorgunluk, mide ekşimesi, şişme ve bacak kramplarına yol açabilir. Birçok çalışma gebelikte besin eksikliğinin anemi, düşük seviyelerde alyuvarlara neden olan bir demir eksikliği ve gebelik komplikasyonlarına yol açabilen yüksek tansiyon gibi preklampsi gibi bazı önemli sağlık sorunlarına yol açtığını göstermektedir.
Sağlıklı bir gebelik diyeti ayrıca gestasyonel diyabet ve preterm doğumun önlenmesinde size yardımcı olacaktır; Ayrıca doğumdan sonra daha rahat iyileşmenizi sağlayacaktır. Aslında, araştırmalar, belirli mikrobesli eksikliklerin postpartum depresyonun, özellikle de düşük vitamin D, çinko ve selenyum düzeylerinin gelişmesine katkıda bulunduğunu göstermektedir.
Hamileyken Neler Yiyeceksiniz? Hamilelikte Beslenme ve Diyet
Gebelikte Diyet Planı
İki kişiyle yemek yediğinizde, zaten sağlıklı ve dengeli bir diyet izlerseniz mutlaka farklı yememeniz gerekmez. Yiyecek bölümleriniz biraz değişecek ve ihtiyaç duyduğunuz besin öğelerinden yüksek olan belirli gıdaları getirmek size ve büyüyen bebeğinize faydalı olacaktır ancak genel olarak aynı kurallar geçerlidir.
İşte bazı temel, ancak önemli gebelik diyet rehberi:
Dengeli beslenin: Yüksek kaliteli protein dengesi, sağlıklı yağlar ve kompleks karbonhidratlar yemelisiniz. Protein tüketimi gebelik sırasında özellikle önemlidir çünkü özellikle ikinci ve üçüncü trimesterde annenin dokularını ve fetüsün büyümesini korumak gerekir. Fetüs gelişimi ve bebek büyümesi için sağlıklı yağlar, özellikle de DHA gerekir. Gebelik sırasında, bir gıda alerjisi nedeniyle gerekmedikçe dışlama diyetlerine uymanızı önermiyorum. Araştırma, gıdaların tüm kategorilerini diyetinizden çıkarmanızın, mikrobesin eksikliklerine yakalanma riskinizi arttırdığını gösteriyor.
Kalori alımını abartmayın: Hamilelik yalnızca kalori alımı için hafif bir artış gerektirir ve gebelik sırasında çok fazla kalori tüketilmesi, düşük, gestasyonel diyabet ve preeklampsi olasılığını artıran ve kalori veya besin eksikliği kadar zararlı olabilir; büyüdüğünde bebeğinizin tip 2 diyabet ve obezite riski artar. Çoğu çalışma, ilk trimesterinizde 70 kalori, ikinci trimesterinizde 260 kalori ve üçüncü trimesterde 300-400 ek kalori tüketilmesini önerir. Ancak çok aktif değilseniz, hamileliğiniz boyunca daha az kaloriye ihtiyacınız olacaktır. Bu rakamlar, ılımlı olarak aktif olan, günde yaklaşık 2-3 mil yürüyüşe eşdeğer egzersiz yapan kadınlar içindir.
Boş kalorileri en düşük seviyede tutun: Elbette, hamilelikte arada sırada yaptığınız tedaviye hakkınız vardır. Sonuçta, burada ve orda biraz şımartmayı kesinlikle hak ediyorsun. Ancak boş kalorili gıdaları minimumda tutun çünkü bütün kaloriler eşit şekilde yaratılmaz. Kalorilerinizi, yani size ve bebeğinizi besleyen enerjiyi, besin maddeleri ile dolu olmasını istersiniz. Belki o dondurma konisini haftada bir seçebilir, ancak bunu günlük beslenmenize dahil etmeyin. Bunun yerine tatlı bir muamele olarak taze meyve gibi gerçek yiyecekleri seçin.
Her rengi ye: Skittles, “gökkuşağıyı tadın” pazarlama ifadesi ile iyi bir nokta oluşturdu. Boş kalorili renklerinizi yemenin yerine, gün boyu bol miktarda renkli meyve ve sebze yiyin. Bu, diyetinizde bir dizi önemli vitamin ve mineral alıyor olmanızı sağlayacaktır. Plakanız renkli olmalı, bu nedenle beyazlar ve kahverengileşmeler görürseniz, bu yemek gerçekten sağlıklı bir hamilelik için ihtiyacınız olan her şeyi sağlamıyor biliyorsunuz.
Kolaylaştır: Senin için ve bebeğiniz için yeterli beslenme sağlamayı düşündüğünüzde çok zor göründüğünü biliyorum, bu nedenle mümkün olduğunca kolaylaştırmak kilit önem taşıyor. Yeşillerin yemek yeme düşüncesini toplayamazsan (özellikle sabah bulantısı ve yemek yiyip içmek istemiyorsanız), bunun yerine tatlı ve kremalı bir smoothie hazırlayın. Organik tavuk ve sebzelerle büyük bir çorba çorbası hazırlayın ve haftanın öğle veya akşam yemeklerini yapın. Sağlıklı kalmanızı sağlamak için ne yaparsanız yapın, uzun süre devam etmenize yardımcı olacaktır.
İçme suyu bulundurun: Bebeğinizin vücut hücrelerini oluşturmak için ve gelişmekte olan dolaşım sistemi için su gereklidir. Bebeğinize bebeğinizi vermek ve atıkları boşaltmak için hamile iken de bol miktarda su içmeniz gerekir. Her öğünde 1-2 bardak su içip atıştırın ve gün içinde yeniden doldurulabilir bir su şişesi taşıyın.
En İyi Yiyecekler ve Süper Ürünler
1. Taze sebzeler (özellikle yapraklı yeşiller)
Sebzeler besin yoğunluğu yüksek, lif açısından yüksek ve karbonhidratlar ve kalorilerde daha düşük olduğu için gebelik diyetinin önemli bir parçasıdır. Yeşil yapraklı sebzeler özellikle faydalıdır, çünkü demir, kalsiyum ve K vitamini ile doludur – hamile kadınlar için üç önemli besindir. Ispanak, lahana, roka, marul, karalahana, hardal yeşillikleri ve şalgam yeşillikleri gibi yapraklı yeşilleri yemeklerinize ekleyin.
Brokoli, lif, vitamin C, manganez ve magnezyum içerdiğinden başka bir yararlı bitkidir. Ve Brüksel lahanası, kuşkonmaz, havuç, karnabahar, yeşil fasulye, lahana, kabak ve biber.
2. Taze meyve
Hamileliğiniz boyunca taze meyve yemek, K vitamini, C vitamini, A vitamini, E vitamini ve lif gibi besleyici maddelere sahip olmanızı sağlayacaktır. Yaban mersini, çilek, böğürtlen, kiraz, mango, papaya, şeftali, greyfurt, elma, armut, mandalina ve ananas gibi bir dizi meyve yiyin.
Kahvaltıda yoğurt ya da yulaflara taze meyve eklenebilir, meyve ve vejetaryen smoothie yapmak için kullanılır, öğle ve akşam yemekleri için salata eklenir ya da yemekler arasında bir aperatif olarak yenilebilir.
3. Organik Serbest Yumurtalar
Yumurta, özellikle yumurta sarısı, gerçekten fetal gelişim için önemli olan mükemmel bir kolin kaynağıdır. Araştırmalar, kolin içeriği düşük diyetleri yiyen kadınların, kolinal içeriği yüksek diyetleri yiyen kadınlara göre nevral tüp kusuru bulunan bir bebeğe sahip olma riskini önemli ölçüde arttırdığını gösteriyor.
Organik yumurta ayrıca sağlıklı yağlar, E vitamini, beta-karoten ve iyot içerir. Gebelik sırasında iyot bakımından zengin gıdaların tüketilmesi de çok önemlidir; çünkü iyot, bebeklerin sağlıklı büyümesinde ve beyin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır.
4. Yabani Somon
Omega-3 yağ asitleri DHA ve EPA’nın yenmesi bir fetüsün uygun nörolojik ve fizikolojik gelişiminde hayati derecede önemlidir. Somon beslenmesi, bu hayati omega-3’leri ve vitamin D, iyot, kolin, B vitaminleri, selenyum ve protein de dahil olmak üzere gebelik için birçok önemli besin içerir.
5. Organik et
Protein amino asitler bebeğinizin gelişimi için çok önemlidir, bu nedenle bol miktarda kaliteli, organik protein yemeniz çok önemlidir. Her gün en az üç porsiyon veya 75 gram protein tüketmeyi hedefleyin. En iyi seçeneklerden bazıları organik tavuk göğsü, organik hindi ve çim beslemeli sığır eti.
6. Fıstık ve tohumlar
Fındık, badem gibi protein, lif, kalsiyum, magnezyum ve demir içerir. Ceviz, omega-3 yağ asitleri, folat ve bakır içerir ve brazil fındık selenyum, fosfor ve E vitamini içerir. Hamilelik sırasında bir dizi fındık yemek, genel besin alımını artırabilir.
Tohumlar gebelik sırasında kolon ve sindirim sistemini destekleyecek olan protein ve liflerin de büyük kaynaklarıdır. Keten tohumu ve chia tohumları, balıkta bulunmayan mükemmel omega-3 yağ asitleri kaynaklarıdır. Bu omega-3 gıdaları, gebelik süresince cildinize, saçınıza ve tırnaklarınıza fayda sağlayacaktır.
7. Yoğurt veya kefir
Yoğurtlarda probiyotikler, protein, D vitamini, omega-3 yağ asitleri, kalsiyum ve K2 vitamini bulunur. Ayrıca, doğum kusurlarını ve nörolojik bozuklukları önlemek için gebelik sırasında önemli olan iyot kaynağı da harika. Kefir, sindiriminiz ve genel sağlık için gerekli olan iyi bakteri içeren kültürlü süt ürünlerinin bir başka formudur.
8. Fasulye
Lima fasulyesi iyot bakımından zengindir, garbanzo, böbrek ve fasulye folatları yüksektir ve fava fasulyesi demir, çinko, bakır ve K vitamini içerir. Diğer bazı besleyici fasulye cannellini fasulyesi, adzuki fasulyesi, siyah fasulye ve anasz fasulyesini içerir. Hamilelik sırasında bir dizi fasulye yemesi faydalı olabilir, çünkü bunlar doldurma ve besleyici yoğunlar.
9. Mercimek
Mercimek, fetal gelişimde çok önemli bir rol oynayan folatın mükemmel bir kaynağıdır. Çalışmalar gebelik sırasında yüksek folik asit gıdalarını tüketmenin fetusun kardiyovasküler ve üriner sistem yolu defekti, sinir tüp defekti ve yarık dudaklar oluşma riskini azalttığını gösteriyor.
En İyi Takviyeler
Çoğu doğum öncesi vitamin, gebelik için özellikle ihtiyaç duyulan vitamin ve minerallerin tümünü içerir. Bir doğum öncesi vitamin seçerken, aşağıdaki besinleri içerdiğinden emin olun:
Demir: Doğum öncesi sonuçları iyileştirmek için hamilelik sırasında demir takviyesi önerilir. Demir dokulara oksijen transferinde demir önemli bir rol oynamaktadır ve demir talebinin artması nedeniyle hamile kadınlar demir eksikliği riski altındadır. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tüm hamile kadınlar için günlük 27 miligram demir önermektedir. Demir takviyesi hakkında doktorunuzla konuşun, ayrıca gebelik 20 hafta sonra, vücudunuzda daha fazla mineral gerek duyulduğunda prenatal vitamini alın.
Folat (Folik Asit): Folat, nevral tüp defektlerinin ve beyin ve omurilikte ciddi anormallikleri önlemek için gebelik sırasında gereklidir. Folik asit, yüksek folik gıdalardan doğal olarak bulunan sentetik folat formudur. Prenatal vitaminler genellikle 0.8 ila 1 miligram folik asit içerir ve ideal olarak folat takviyesi gebelikten üç ay önce başlamalıdır.
Kalsiyum: Kalsiyum cenin gelişimi ve bebeğinizin kemiklerinin oluşması için gereklidir. Hamilelik sırasında yeterli miktarda kalsiyum almanız, preterm doğum, düşük doğum kilosu, kemik kaybı ve yüksek tansiyon riskini azaltır. Kalsiyum eksikliği hem anne hem de çocuk için tehlikelidir, çünkü dolaşım, sinir ve kas sistemlerinin düzgün çalışmasına yardımcı olur. Günde yaklaşık 1.000 miligram kalsiyum içeren doğum öncesi bir vitamini bulun.
D vitamini: D vitamini eksikliği gebelerde çok yaygındır ve gestasyonel diyabet ve preeklampsi riskinde artışa neden olur. Bebekte düşük D vitamini seviyeleri riski, düşük doğum kilosu, iskelet gelişimi bozukluğu, solunum yolu enfeksiyonları ve yaşamın ilk yıllarındaki alerjik hastalıkları içerir. D vitaminin sentezi, hamile kadınların her zaman mevcut olmadığı ultraviyole radyasyona maruz kalmayı gerektirdiğinden, D vitamini genellikle doğum öncesi multivitamin içine dahil edilir. Gebelik sırasında D vitamini takviyesi üzerine yapılan çalışmalar, önerilen güvenli dozun günde 2.000-4.000 IUs arasında olduğunu göstermektedir.
Kolin: Kolin doğum öçncesi vitamin takviyelerinde bulunur, ancak yeterli miktarda değildir. Bu nedenle hamile kadınların yumurta, nohut, yabani somon, çimle beslenen sığır eti ve hindi göğsü gibi kolin açısından zengin gıdalara ihtiyaçları vardır. Kolin fetal gelişim için gerekli besin maddesidir ve anne, plasenta üzerinden fetusa büyük miktarlarda kolin salgılar, çünkü o diyet ve takviye kombinasyonu ile yeterli miktarda kolin aldığından emin olmalıdır. Araştırmalar hamile kadınlardaki kötü kolin alımının strese verilen annelik ve fetal yanıtları olumsuz yönde etkileyebileceğini, sinir tüp defektleri ve yarık dudaklı bir bebeği olma riskini artırdığını ve fetal beyin gelişimini olumsuz etkilediğini ileri sürüyor.
Prenatal vitaminlerinize ilave edilmedikleri takdirde alınması gereken diğer bazı takviyeler şunları içerir:
DHA (dokosaheksaenoik asit): DHA, beyninizin doğru beyin büyümesi ve göz gelişimi için gerekli olan omega-3 yağ asidi türüdür. DHA da gebelik sırasında komplikasyonların önde gelen neden olan iltihabı azaltır. DHA eklenmiş doğum öncesi bir vitamini arayın ve sizinki yoksa, bu önemli omega-3’lerden yeterince yararlandığından emin olmak için ayrı bir DHA takviyesi al.
Probiyotikler: Araştırmalar, bağırsak mikrobiyomunuzun gebelik sırasında korunması için önemli bir faktör olduğunu ve bağırsakta iyi bakterilerin olmamasının gebelik komplikasyonlarına yol açtığını gösteriyor. Çalışmalar, gebelik sırasında bir probiyotik takviyenin alınmasının preeklampsi, gestasyonel diyabet, vajinal enfeksiyonlar, bebek ve anne kilo alımı ve alerjik hastalıkları önlemeye yardımcı olabileceğini gösteriyor.
Hamile olduğunuzda yememeniz gerekenler
Bir gebelik diyetinde yemeniz gereken gıdaların hemen yanında, beklediğiniz zaman kaçınmanız gereken yiyecek ve içeceklerin daha küçük bir listesi bulunur. İşte dokuz aylık hamilelik sırasında kaçılacakların özeti:
Söğüş Et – Düşük, enfeksiyon veya kan zehirlenmesine neden olan listeria içerebilir.
Ham veya füme deniz ürünleri ve nadir et – bakteri, salmonella veya toksoplazmoz ile kontamine olabilir.
Yüksek cıvalı balık – hamilelik sırasında çok fazla cıva tüketilmesi gelişimsel ve beyin sorunlarına yol açabilir, bu yüzden kılıç balığı, kral uskumru, köpek balığı ve balina gibi balıklardan kaçının.
Çiğ yumurta – bebeğinizi gelişimsel riskler altına sokan salmonella içerebilir.
Kafein – hamilelik sırasında kafein tüketme riski hakkında karışık araştırmalar var, ancak çalışmalar, ilk üç aylık dönemde kendiliğinden düşük yapma riskini azaltmak için kafeinin kullanılmaması gerektiğini ve bunun sonucunda günde 1 ila 2 fincan kahveyi güvende olduğu yönünde araştırmalar yaptığını gösteriyor. Kafeinin sıvı kaybına neden olabilen bir diüretik olduğunu unutmayın.
Alkol – araştırmalar, gebelik sırasında alkol tüketiminin çocuğun fiziksel ve nörogelişimsel sorunları gibi anormal gebelik sonuçlarına neden olabileceğini gösteriyor.
Sigara içmekten kaçınmak ve gebelik sırasında reçete edilen veya uyuşturucu kullanmamak da son derece önemlidir. İlaç alıyorsanız, doktorunuza veya ebenizle nasıl etkileşeceği veya hamileliğinizi nasıl etkileyeceği konusunda konuşun.
Ve son olarak, hamilelik süresince tüm sahte ve çok işlenmiş ve rafine edilmiş gıdalardan kaçının. Buna bakkal raflarında ve dondurucu koridorlarında bulunan torbalı ve kutulu yiyecekler dahildir. Bu gıdalar, gebeliğinizi olumsuz yönde etkileyebilecek bir ton katkı, koruyucu, sağlıksız yağ, boya ve toksin içerir. Bunun yerine, ihtiyacınız olan besin maddelerini almanızı ve bu ekstra “maddelerin” hiçbirini almamayı garantilemek için taze ve bütün olan gıdaları seçin.
Sağlıklı bir gebelik için düşünülmesi gereken diğer faktörler
Hamilelik süresince, stres seviyenizi minimumda tutmanız, spiritüel büyümeniz ve eseniniz üzerinde çalışmanız, bedeninizi ve ruhunuzu beslemeniz ve bol dinlenmeniz önemlidir. Vücudunuzu dinleyin; eğer koşuşup yorulduğınızı hissediyorsanız, dinlenmeyi öncelikli kılın. Kendinizi çok stresli hissedebilen ve endişeye neden olan bir zaman zarfında kendinizi huzur içinde hissetmek için, uzun yürüyüşler açık havada yapın, annelikle ilgili kitapları okuyun, eşinizden ve sevdiklerinden destek bulun ve vücudunuzda yarattığınız hayat hakkında hayal kurun.
Ayrıca, preeklampsi, gestasyonel diyabet ve perinatal depresyon gibi durumların riskini azaltmak, ruh halinizi düzeltmek, rahatsızlığınızı azaltmak, enerji seviyenizi yükseltmek ve emeğinizi iyileştirmek için gebelik sırasında fiziksel olarak aktif olmanız çok önemlidir. En iyi gebelik egzersiz programlarından bazıları yürüyüş, yüzme, doğum öncesi yoga, bisiklet ve mukavemet eğitimidir.
Son düşünceler
Araştırma hamile iken yediğiniz şeyin bebeğinizin sağlığını etkilediğini göstermeye devam ediyor. Bebeğiniz, kalorisini, proteinini, vitaminlerini, minerallerini ve sıvılarını almak için yediğiniz gıdalara bağımlıdır.
Hamileliğinizin diyeti, bebeğinizin organ gelişimini, beyin gelişimini, doğum kilosunu, zihinsel sağlığı, beslenme alışkanlığını ve uzun vadeli sağlığı etkiler. Ayrıca, gebelik sırasında iyi dengelenmiş ve sağlıklı bir diyet anne sağlığını iyileştirerek preeklampsi, gestasyonel diyabet ve gebelik sırasında ve sonrasında depresyon gibi durumlara karşı çok daha hassastır.
Demir, kalsiyum, iyot, folat, kolin, C vitamini, K vitamini, bakır ve selenyum açısından yüksek gıdaları yeme gebelik süresince son derece önemlidir. Artı, yüksek proteinli gıdalar, omega-3 gıdalar, lif, sağlıklı yağlar ve kompleks karbonhidratlar tüketmek, bebeğin büyümek ve büyümek için annesinin sağlığına fayda sağlayacaktır.
Prenatal yüksek kaliteli bir vitamini almanın yanı sıra, DHA omega-3s ve probiyotiklerle desteklenmesinin de anne ve bebeklerde olumlu etkileri olduğu bilinmektedir.
Sonrakini Oku: Candida Nedir? Belirtileri ve Tedavileri
The post Hamilelik diyeti – En İyi Yiyecekler ve Sağlıklı Gebelik için Takviyeler appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: http://ift.tt/2ErOxp7
0 notes
bb7yhjuk-blog · 7 years
Text
Kırmızı et gerçekten bizi öldürüyor mu?
Tumblr media
Dünya Sağlık Örgütü'nün işlenmiş etin kansere neden olduğunu ve kırmızı etin muhtemelen kanserojen olduğunu belirtmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Kırmızı et gerçekten bizi öldürüyor mu? Peki nasıl besleneceğiz? Vejetaryen mi olalım? BariatrikLab Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi kurucusu Prof. Dr. Halil Coşkun ile birlikte çalışmalar yürüten Uzm. Dyt. Nazlı Acar, bu konuda önemli bilgiler verdi: "Bilimsel çalışmalar, kırmızı et tüketiminin artmasının (özellikle işlenmiş kırmızı et) artan ölüm oranları ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Kırmızı etinin aşırı tüketimi ölüm riskini artıyor ve bu konuyla ilgili yapılan son araştırmalara göre, vejetaryen bir diyetin veya Akdeniz diyetinin daha sağlıklı olduğuna dair kanıtlar mevcuttur. GÜNLÜK TÜKETİMİ 70 GRAMA DÜŞÜRÜN 90 gram ve daha fazla kırmızı et veya işlenmiş et yiyen kişilerin bu değeri günde 70 grama düşürmesi öneriliyor. Kırmızı et, batı toplumlarında kardiyovasküler hastalıklarının ve kanser riskini arttırıyor. Yapılan çalışmalar, çok miktarda kırmızı et ve işlenmiş et yemek artan ölüm riski ile istatistiksel olarak ilişkilendirilmiştir. 2003 yılında yapılan çalışmalara göre, et tüketim oranı düşürüldüğünde ölüm riski yüzde 25 ile yüzde 50 arası azalmaktadır. 17 yıldan daha uzun süre vejetaryen bir diyetle yaşamış kişilerin ortalama ömürleri kısa süreli vejetaryenlerden 3.6 yıl daha yüksek bulunmuştur. VEGAN VE VEJETARYEN DİYETİ DAHA SAĞLIKLI Buna karşılık, vegan diyetin, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet gibi kronik hastalıkların riskini azalttığı vurgulanmaktadır. Bununla birlikte, balık eti ve beyaz et tüketimi artan ölüm riski ile açıkça ilişkilendirilmemektedir. Et ve vejetaryen diyetleri karşılaştırıldığında vejetaryen diyet ile beslenen kişilerin, kansere yakalanma oranı yüzde 10 ve kalp rahatsızlığına oranıysa yüzde 32 daha düşük olduğu yayınlarla kanıtlanmıştır. Kırmızı et ve özellikle işlenmiş etlerden kaçınılması; bunun yerine meyve, sebze, tahıllar ve baklagiller gibi besin değeri açısından zengin ürünlerin tüketilmesi insan sağlığına kanıtlanmış bir biçimde yararlıdır. Böyle ani bir beslenme örüntüsü değişimi kişiye zor geliyorsa, beslenme uzmanları mümkün olduğunca sınırlı hayvansal ürünlerinin tüketimini teşvik etmeli ve kırmızı etin tüketimi azaltılmalıdır; yerine balık veya beyaz et tercih edilmelidir. KIRMIZI ETÇİLER; ERKEKLER, YAŞLILAR VE SİGARA İÇENLER Fazlaca kırmızı et tüketen kişilere bakıldığında profilin çoğunlukla erkeklerden, yaşlılardan ve sigara içenlerden oluştuğu saptanmıştır. Bu insanların kilolu olma eğiliminde oldukları da aynı çalışmada vurgulanmıştır. Kişilerin et tüketiminden ziyade tehdit eden çok sayıda risk faktörü vardır. Aynı zamanda İngiltere'de yapılan araştırmalar vejetaryenlerde, diyabet, böbrek taşı ve yüksek tansiyon gibi diğer yaygın hastalık oranlarının daha düşük olduğunu gösteriyor."
0 notes
itsbelinceltme-blog · 7 years
Text
Zayıflatmayan Diyetler
New Post has been published on http://www.belinceltme.com/zayiflatmayan-diyetler/
Zayıflatmayan Diyetler
Kilo vermek için diyet yaparız. Fakat gelişi güzel uygulanan diyetler kilo verdirmek yerine aldırıyor.
Tek besine dayalı diyetler (ekmek diyeti, makarna diyeti, çorba diyeti), kan grubuna göre diyet, Hollywood diyeti, formula diyetler (endüstriyel üretilmiş toz şeklindeki çorba ve içeceklerden oluşuyor) hızlı zayıflatmayı vaat etmenin yanı sıra bazı besin karışımlarını mucize olarak tanıtma, bazı besinleri sınırsız tüketmeyi önerme, onları iyi-kötü diye sınıflandırma gibi özelliklere sahip.
Şok diyetler kilo aldırıyor
Pek çok kişi hızlı zayıflatmayı vaat eden moda diyetlerin cazibesine kapılırken, aklımıza gelen ilk soru şu: Bu diyetler sağlıklı mı ve gerçekten kilo verdiriyor mu? Bu diyetler kilo verdirmesine verdiriyor ancak beslenme uzmanları, sağlıklı zayıflamanın bu diyetlerle sağlanamayacağı ve moda diyetle zayıflamanın gerçek zayıflama olmadığı konusunda hemfikir. Çünkü moda diyetlerin ilk 3-7 günde kiloda hızlı değişiklik sağlamaları, vücuttan su atıldığı için oluyor.
Bu diyetlerin genelde kalorisi ve karbonhidratı çok düşük olduğundan vücut temel ihtiyacı için kendi deposundaki karbonhidratı kullanıyor. Depolanmış karbonhidratın her bir gramı vücutta 2-4 gram su bağladığından, depo kullanıldığında su açığa çıkıyor. Su vücuttan atıldığında da kilo düşüyor. Diyet kesildiğinde ve normal gıdalara dönüldüğünde ise bu su ve tabii ki kilolar da geri dönüyor.
Diyet esnasında belli besinlere ağırlık verildiğinden yasaklanan gıdalara karşı aşırı istek oluşuyor ve diyet sonrasında bu besinlere hücum edilince kilo alınıyor. Üstelik düşük karbonhidratlı diyetlerle yağ dışı dokuların, özellikle de kasların kaybı artıyor. Oysa bir diyette asıl olması gereken, yağ kaybetmek. Kısa zamanda zayıflatmayı vaat eden diyetler, insanları egzersizden de uzaklaştırdığı için zaman içinde kilo almayı destekliyor.
Yeme bozukluğuna yol açıyor
Moda diyetlerin yan etkileri baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk, bulantı, ishal, kabızlık, kalp ritminde bozukluk, tansiyon düşüklüğü, saç dökülmesi, bazal metabolizma hızında azalma şeklinde ortaya çıkıyor. Daha çok gençlerin uyguladığı bu diyetlerin sık ve bilinçsiz yapılması, kişiyi psikolojik yönden de etkiliyor. Çok sık yapılan çok düşük kalorili diyetler sonucu çeşitli yeme bozukluklarının ortaya çıkması da mümkün.
Sağlıklı zayıflama nasıl olur?
Uzmanlar, dengeli ve kalorisi çok düşük olmayan bir diyet sayesinde vücuttaki yağın yakıldığını, yağ dışındaki dokuların korunduğunu, besinlerden gelen karbonhidrat ve proteinin vücudun temel ihtiyaçları için kullanıldığını söylüyorlar. Unutmayın, dengeli bir diyette etkin bir zayıflatma periyoduna giriş, diyetin en az 15-20 gün uygulanmasını gerektiriyor. Vücut sıvılarının dengeye ulaşması ve yağ kaybının en yüksek orana çıkması 20 günü buluyor. Sağlıklı bir zayıflama programında dengeli bir diyetle beraber egzersiz de yapılması gerekiyor. Çünkü egzersiz yağların yakılmasını kolaylaştırıyor.
0 notes
Text
Zayıflatmayan Diyetler
Kilo vermek için diyet yaparız. Fakat gelişi güzel uygulanan diyetler kilo verdirmek yerine aldırıyor.
Tek besine dayalı diyetler (ekmek diyeti, makarna diyeti, çorba diyeti), kan grubuna göre diyet, Hollywood diyeti, formula diyetler (endüstriyel üretilmiş toz şeklindeki çorba ve içeceklerden oluşuyor) hızlı zayıflatmayı vaat etmenin yanı sıra bazı besin karışımlarını mucize olarak tanıtma, bazı besinleri sınırsız tüketmeyi önerme, onları iyi-kötü diye sınıflandırma gibi özelliklere sahip.
Şok diyetler kilo aldırıyor
Pek çok kişi hızlı zayıflatmayı vaat eden moda diyetlerin cazibesine kapılırken, aklımıza gelen ilk soru şu: Bu diyetler sağlıklı mı ve gerçekten kilo verdiriyor mu? Bu diyetler kilo verdirmesine verdiriyor ancak beslenme uzmanları, sağlıklı zayıflamanın bu diyetlerle sağlanamayacağı ve moda diyetle zayıflamanın gerçek zayıflama olmadığı konusunda hemfikir. Çünkü moda diyetlerin ilk 3-7 günde kiloda hızlı değişiklik sağlamaları, vücuttan su atıldığı için oluyor.
Bu diyetlerin genelde kalorisi ve karbonhidratı çok düşük olduğundan vücut temel ihtiyacı için kendi deposundaki karbonhidratı kullanıyor. Depolanmış karbonhidratın her bir gramı vücutta 2-4 gram su bağladığından, depo kullanıldığında su açığa çıkıyor. Su vücuttan atıldığında da kilo düşüyor. Diyet kesildiğinde ve normal gıdalara dönüldüğünde ise bu su ve tabii ki kilolar da geri dönüyor.
Diyet esnasında belli besinlere ağırlık verildiğinden yasaklanan gıdalara karşı aşırı istek oluşuyor ve diyet sonrasında bu besinlere hücum edilince kilo alınıyor. Üstelik düşük karbonhidratlı diyetlerle yağ dışı dokuların, özellikle de kasların kaybı artıyor. Oysa bir diyette asıl olması gereken, yağ kaybetmek. Kısa zamanda zayıflatmayı vaat eden diyetler, insanları egzersizden de uzaklaştırdığı için zaman içinde kilo almayı destekliyor.
Yeme bozukluğuna yol açıyor
Moda diyetlerin yan etkileri baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk, bulantı, ishal, kabızlık, kalp ritminde bozukluk, tansiyon düşüklüğü, saç dökülmesi, bazal metabolizma hızında azalma şeklinde ortaya çıkıyor. Daha çok gençlerin uyguladığı bu diyetlerin sık ve bilinçsiz yapılması, kişiyi psikolojik yönden de etkiliyor. Çok sık yapılan çok düşük kalorili diyetler sonucu çeşitli yeme bozukluklarının ortaya çıkması da mümkün.
Sağlıklı zayıflama nasıl olur?
Uzmanlar, dengeli ve kalorisi çok düşük olmayan bir diyet sayesinde vücuttaki yağın yakıldığını, yağ dışındaki dokuların korunduğunu, besinlerden gelen karbonhidrat ve proteinin vücudun temel ihtiyaçları için kullanıldığını söylüyorlar. Unutmayın, dengeli bir diyette etkin bir zayıflatma periyoduna giriş, diyetin en az 15-20 gün uygulanmasını gerektiriyor. Vücut sıvılarının dengeye ulaşması ve yağ kaybının en yüksek orana çıkması 20 günü buluyor. Sağlıklı bir zayıflama programında dengeli bir diyetle beraber egzersiz de yapılması gerekiyor. Çünkü egzersiz yağların yakılmasını kolaylaştırıyor.
Zayıflatmayan Diyetler
0 notes
bezendra-blog1 · 7 years
Text
Sağlıklı Diyet Nasıl Yapılır?
Sağlıklı ve mutlu yaşamak her insanın doğasında bulunan bir iç gudusel olaydır. Modern hayatın sunduğu koşullar maalesef bu iki güzel unsuru yaşamamız da kötü rol oynuyor. Hareketsiz yaşam sağlığı olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle ciddi kilo kayıplarına neden oluyor. Bu yüzden insanlar diyetlere başvuruyor. Peki diyet yaparken nelere dikkat edilmeli. Sağlıklı diyet nasıl yapılmalı bu konular üzerine sizlere güzel bir makale hazırladım.
Sağlıklı Diyet Nasıl Yapılır?
Soğuk ve kasvetli kış günlerini geride bıraktık. Güneş o güzel sıcaklığını yavaş yavaş göstermekte. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte kışın alınan kilolar verilmesi için bir takım diyetlere başvuruyoruz. Peki diyet yaparken nelere dikkat edilmeli. Diyet yapmanın püf noktaları nelerdir. İşte bu konular hakkında Central Hospital'dan Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Şafak, sağlıklı bir diyetin püf noktalarını açıklıyor.
Şok Diyetlere Dikkat
Şok diyetler ve benzeri sağlıksız kilo verme metotları kısa vadede fazla kilolardan kurtulmayı sağlayabilir. Fakat bu diyetler, kas kitlesinde azalmaya zemin hazırladığı için vücutta deformelerin oluşmasına yol açar. Kas kitlesinin azalması ayrıca, vücuttaki yağların daha fazla ortaya çıkmasına sebep olur.  Belli bir sertliğe sahip olan kol ve bacaklarda şok diyetlerle incelme görülebilir ancak, vücut sahip olduğu sertliği kaybedebilir. Bu nedenle kilo vermedeki en önemli amacın vücutta bulunan yağ kitlelerinden en sağlıklı şekilde kurtulmak olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.Uygulanan şok diyetlerle verilen kilolar, kısa sürede geri alınır. Üstelik alınan bu kilolarla vücuttaki yağ oranında daha fazla artış yaşanır. Artan yağ oranıyla birlikte vücut için gerekli olan kas kitlelerinde de kayıp riski oluşur. Bilinmelidir ki kaslar, vücuttaki yağları yakan fabrikalardır. Bu sebeple yapılan diyetler kas kitlelerine zarar vermeyecek şekilde planlanmalıdır.  Ayrıca her diyetin kişiye özel olduğu ve herkesin uygulayabileceği standart diyetlerden kaçınılması gerektiği unutulmamalıdır. Fazla kilolarından kurtulmak isteyen kişiler için hazırlanacak diyet programı yalnızca bir beslenme uzmanı tarafından o kişinin yaşına, cinsiyetine, bazal metabolizma hızına ve diyabet, tansiyon, kolesterol gibi sağlık problemlerine uygun olarak hazırlanmalıdır. Çünkü her bireyin sahip olduğu kişisel özellikler değişiklik gösterirken, diyet programlarına vereceği cevap da farklı olacaktır.Sağlıklı şekilde hazırlanacak bir diyet programında öğünler, sık fakat azar azar tüketilmelidir. Öğün atlamamaya da büyük özen gösterilmelidir. Ayrıca diyet yapmak için asla tüm gün aç kalınmamalıdır. Çünkü uzun saatler boyunca aç kalmak metabolizmanın yavaşlamasına yol açacaktır. Diyetler, 3 ana, 3 ara öğün şeklinde olmalıdır. Ana öğünlere önem verirken, ara öğünler atlanmamalıdır. Yemeklerden 2 ile 2,5 saat sonra kan şekeri düşmeye ve açlık hissi ortaya çıkmaya başlar. Ara öğünlerde tüketilecek atıştırmalıklarla kan şekerine bağlı açlık hissi önlenmelidir.
Sağlıklı Diyet Nasıl Yapılır?
- Diyet sırasında dengeli olmak şartıyla her besin grubundan yiyecek tüketilmelidir. Tek tip besinleri içeren diyetler başlangıçta kilo vermeyi sağlasa da ileriki süreçte verilen kiloların geri alınmasına yol açar.- Diyet sürecinde günde en az 2 ile 2,5 litre arasında su içmeye özen gösterilmelidir. Bu miktardan fazla içilecek su böbreklerin gereğinden fazla çalışmasına neden olur. Suyun, yemeklerden önce içilmesine dikkat edilmelidir. Yemek arası ya da yemekten hemen sonra su içilmemelidir.- Diyet sırasında kalorisi azalacağı düşüncesiyle ekmeği kızartmak, ekmekte sadece su kaybı oluşmasını sağlar. Bilinenin aksine kızarmış ekmeğin kalorisinde hiç bir değişiklik oluşmaz.- Meyve ve sebzeler diyette çok daha fazla önemsenmelidir. Çünkü bu gıdalar, vitamin ve mineral açısından oldukça zengin içeriklere sahiptir. Ayrıca posa içeriğinin yüksek olması nedeniyle meyve ve sebzeler, yaşanan ya da yaşanabilecek kabızlık probleminin çözümüne destek sağlar.- Diyet sürecinde mümkün olduğunca spor yapmaya dikkat edilmelidir. Günümüzde çok fazla spora zaman ayrılamadığından günlük hayatta hareketli olmak gerekir. Bunun için de asansörler ya da yürüyen merdivenler yerine vücudu harekete geçirecek sabit merdivenler kullanılmalıdır. Ayrıca yakın mesafelere araç yerine yürüyerek gidilmelidir.- Diyeti desteklemek ve yağ yakmak için ise, metabolizmanın sağlıklı ve düzenli çalışmasını sağlayacak besin maddelerinin dengeli olarak tüketilmesinin yanında, kas-yağ oranına göre vücuda uygun spor programı belirlenmelidir. Egzersizde set ve tekrar sayıları kişinin fiziki ve fizyolojik yapısı göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.
0 notes
Text
Şok diyet mevsimi kapıda
Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen kilo vermek isteyenleri uyarıyor: “Medyada gördüğünüz ananaslı muzlu sütlü şok diyetler, 3 gün yulaf ye 3 kilo ver, X sanatçı kilolarından simit yedi kurtuldu gibi diyetlere itibar etmeyiniz. Şok diyetler maalesef çözüm değil, sağlıklı kilo vermek için mutlaka diyetisyen gözetiminde ve spor yaparak kilo vermelisiniz.”
Şok diyetler nedir, nasıl bu kadar popüler oldular
Sosyal medyanın hayatımızın büyük alanında etkileri olduğu artık yadsınamaz bir gerçek… Orada elden ele, hesaptan hesaba hatta tavsiye ile yayılan şok diyetler genellikle tek tip beslenmeden oluşan, günlük 1000 kalori ve altında kalori alımı olan, sağlığımız için elzem besin öğeleri açısından yetersiz diyetlerdir.
Evet, bu tarz diyetler kısa vadede tartıda kilo kaybettirip tatmin etse de aslında o hayalini kurduğumuz mükemmel vücutlara bizi ulaştıramazlar. Üzerine bir de tırnaklarda kırılma, cilt sağlığının bozulması gibi dertler ekleyip iyice moralimizi bozarlar! Uzun dönemde yapılan, yeterli ve dengeli beslenmeyle kilo kaybı sağlayan diyetlerde kilo çoğunlukla kalıcı olarak yağ kütlesinden verilirken şok diyetlerde yağdan kayıp sağlanmaz. Diyeti bıraktığımız andan itibaren hop bir de bakmışız verdiğimiz kiloyu fazlasıyla alıvermişiz, üzerine çektiğimiz açlıkta cabası…
Şok diyetler kurtarıcı olarak görülüyor
Özellikle yaz aylarının başlamasıyla hızlı bir şekilde zayıflama telaşına girip, yeterli ve dengeli beslenme programı yerine çareyi şok diyetlerde ararız çünkü kaybedecek vaktimiz yoktur, o bikini en iyi bizim üzerimizde durmalıdır. Aynı hatayı mezuniyet, düğün gibi önemli gecelerde görünüşümüzle gecenin yıldızı olmak için de yaparız. Önemli olan dengemizi bozup aç kalmak değil, zayıf olup giydiğimizi yakıştırmak değil mi?
Kurtarıcı gözüyle bakılan ve aç bırakan, tek tip beslenmeye iten şok diyetler sadece tartıda anlık kurtarır, sonrası hüsran… Vücudumuz istediğimiz görünümde olmaz çünkü yağlarımız bizi terk etmezler. Üstelik kas kütlesi ve su dengesini bozduğumuz için sağlığımıza olan olumsuz etkileri ve besinlerden tiksinmek de hediye! Başka bir tercih nedeni ise çeşitli sebeplerle (diyetten sıkılmak, diyeti bir yük olarak görmek) yapılan sağlıklı diyeti bırakıp başka çözüm yolu aramaktır.
Şok diyet yaptık, ya sonra
Şok diyetlere başvuran bireylerde yeterli ve dengeli beslenme bilinci oluşmaz bu diyetler zaman kaybına yol açar, anlayacağınız bir arpa boyu yol alamayız. Makro besin elementleri açısından yetersiz olan bu diyetler vücudumuzun hormonal dengesini bozup menstüriel düzensizliklere sebep olabilirken, vitamin ve mineral açısından yetersizlikler osteoporoz, kansızlık, dikkat dağınıklığı gibi durumlara yol açabilirler. İşte size birkaç eksi daha. Uzun süreli açlık sonrası vücutta yaşanan ani su kaybı halsizlik, tansiyon düşüklüğü ve baş dönmesine sebep olup motivasyonumuzu etkileyebilir. Bunun üzerine bir de gerginlik ve sinir hali eklenir ki tadından yenmez.
Yavaşlayan metabolizmamızla kilo verebilmek için daha az kalori almak gerekir. Normal diyete dönüldüğünde ise verilen kilonun daha fazlası alınır. Sağlıksız şekilde sürekli kilo al-ver durumu vücutta çeşitli deformasyonlara sebep olur; çatlaklarımız oluşur, parlayan cildimiz solar, güzel saçlarımız dökülür. O özenilen vücutlar artık uzaklardadır…
Mucize besinim zayıflat beni
Tek tip beslenmeye dayalı şok diyetlerde, vücuda belirli bir besinin uzun süre girmesinden kaynaklı intolerans gelişebilir veya organlarımızda tahribat sağlayabilir. Örneğin son zamanlarda popüler olan arpa diyeti çölyak hastalığına neden olabilirken; uzun dönem yapılan yüksek proteinli şok diyetler özellikle böbreklere ciddi zararlar verir. Sadece sıvı alımına dayalı şok diyetlerde su zehirlenmeleri oluşup, bilinç kaybına kadar ilerleyen ciddi tablolar görülebilirken, vücudun elektrolit dengesini bozup kalp problemlerini ortaya çıkarabilir.
Her zaman popüler olan doğru değildir, popülariteye ayak uyduracağız diye sağlığımızdan olmayalım.
Düşük kalorili diyetler sadece belli protokol çerçevesinde, medikal tedavi gerektiğinde hekim, diyetisyen, psikolog gibi profesyoneller tarafından önerilip gözetim altında yapılmalıdır. Bu özel durumlar dışında en güzel kilo kaybetme yönteminin bir beslenme uzmanı eşliğinde, besin öğelerini yeterli ve dengeli alarak olduğunu unutmamalı, sağlığımızı tehlikeye atmamalıyız. Anlık faydasının(!) yanında çok fazla zararı bulunan bilinçsizce yapılan şok diyetlerden mümkün olduğunca uzak durmalıyız ki sonrasında “Ne umdum ne buldum!” durumuna düşmeyelim.
Şok diyet mevsimi kapıda
0 notes