#Varoluş
Explore tagged Tumblr posts
okuryazarlar · 9 months ago
Text
Tumblr media
Varoluşçuluk felsefesinin en büyük temsilcilerinden Fransız düşünür Jean-Paul Sartre'ı aramızdan ayrılışının 44. yılında saygıyla anıyoruz.
91 notes · View notes
nx1100 · 26 days ago
Text
Bazen kaybolursun,kendini bulman biraz zaman alır…
12 notes · View notes
dilhunbiri · 1 year ago
Text
-Elbette seni inciteceğim , elbette sen de beni inciteceksin, elbette birbirimizi inciteceğiz, varoluşun koşulu da budur. Bahar olmak, kışı göze almaktır. Varolmak da yok olmayı göze almakdır...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
109 notes · View notes
yedincigoktenbildiriyorum · 11 months ago
Text
Ne olacak bu varoluşsal sancılar? Ne olacak bu hakikate ulaşmak için verdiğin çırpınışlar? Anlama ulaşmak için koştuğun her vakit ,anlamsızlığı düşünüp mahvoluşlar… sızlayan ruhun yakarışı , her an haykırışı?
Sahi kimsin sen ? Cevabını arayıp bulman gereken binlerce soru varken, soruları yok sayarak anlamsız bir hayat yaşamaya devam edebilir misin?
Var olmanın hakkını vererek yaşamazsan yaşamış sayılmazsın. Her insan potansiyel bir mucize ise bu değersiz yaşamaya olan arzumuz neden? bu herkesleşme çabası neden?
Bugün düşüncelerin ağırlığı taşıyamayacağım kadar büyük bir yük olup omuzlarıma bindi . Cevaplarını bulmam gereken sorular ve Sorgulanacak doğru bilinen yanlışlar var.
Hayat , anlamsız bir yaşam için çok kısaymış. Hayatı anlamlı kılan , anlam arayışıymış.
27 notes · View notes
wehuzunngeldi · 5 months ago
Text
“özgürlüğümün ağırlığını, kendi varlığımın yükünü taşıdım. hiçbir şeyin kesin olmadığını, her şeyin anlamının benim kararlarıma bağlı olduğunu fark ettim. kendi varoluşumun, kendi seçimlerimin sonuçlarıyla boğulmuş bir durumda buldum kendimi.”
10 notes · View notes
duygu-larr · 1 year ago
Text
Atatürk ’e saldırmak; daha kaliteli bir dindar olduğunuz değil,
daha kaliteli bir #şerefsiz olduğunuz anlamına gelir."
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
Tumblr media
48 notes · View notes
biradambiraradasessizde · 5 months ago
Text
Kim fark eder ki seni, içinde okyanuslarını, dalgalara sarılan yaşamları..Her an hiç bir yerde olamayacağın her yerde..
10 notes · View notes
kalemineiyibak · 3 months ago
Text
Şey ve Hiçlik Arasında
Sonsuzluk, var oluşun budanıp elle tutulmuş öznel bir yapıyla karşılaşırken kendine çarpması gibi bir şey mi?
‘Şey’ olarak nitelendirirken sonsuzluğu, var oluşun yok oluştan geldiğini unutmadan, herhangi bir şeyin içinde birden fazla şey mi, bir tek şey mi olmamız gerektiğini bize anlatmaya çalışan asıl sorumluluk ve gerçek, sonsuzluğun acılarımızda serin ve derin olması mı? Duygulara kaftan giydirip zamanı kendimize bölerken, kendimizden neyi saklamamız gerektiğini bilmiyoruz. Sorular ve sorunlar arasında bir girdapta, var oluşun yaşamsal faaliyetlerin yerine getirilip eylemsel bir çığlıkta akıp gittiği sanrısında kendimize garip dedikodular türetiyoruz.
İnsan, kendi iç sesiyle de dedikodular yapabilir: pekala. En fazla ünlüler ile ünsüzlerinin yer değiştirmesine izin verirsin; kendi var oluşunun.
Ölmek, yeniden doğmak ile bir zıtlık içerisindeyse, ölürken mi doğmuş oluruz? Hangisi daha gerçek ve evrensel bir parantezde açılıyorsa yaşama; orada mı gerçek vardır? Kendimize ‘şey’ diye nitelendirdiğimiz isimli isimsiz her şey, bir ünlem ve soru işaretine bakıyor aslında. Altını çizdiklerimize soru işareti, üstünü çizdiklerimize ünlem bırakıyoruz.
Her birimizin beden denilen kıyafeti farklıyken, bize yakıştırılanı mı giydik, bize yakıştığını düşündüğümüz kıyafeti mi? Açık uçlu sorularla ömrü uzatıp saçlarımızı kestiğimizi sandık; aslında çoğu zaman.
Kim için var oldum, kim için yaş alırken kim için daha yeni doğan bir bebek oldum? Kayıplarımız bir ecza dolabına atılan reçetesiz ilaçlarla dolu. Sabır deseninde şükrederek çoğumuz var oluşumuzun kilitli kapısına dokunmayıp o kapının önünde yaşanacakları bekler olduk.
‘Kader, nasip, kısmet’ ipliğiyle bağlanan derin yaşamın, mayasına ne çalındı? Sazlar sustu, güfteler tenor adamların elinde ezberlenen bir keşke oldu. Zaman, durduğunu sandığımız yerde aktı, aktığını sandığımız yerde aslında belki de hiç yoktu.
Neredeyiz biz? Yaşam nerede? Özgür ruhların kanalizasyonda bir nefret ile geçirdikleri tenha yollara sıfatı şifacı zannedilen nazarları değerken unuttuğumuz dualar nerede? Hangimiz iyi, hangimiz daha iyiyiz? Her sebepten.
Var oluşumun ikonik zaman çizelgesinde saate bakmadan da akıp giden bir yaşam varsa önümde, duvar saatlerinin kol saatime çelme takmasına izin vermemek niye?
Her soru gurme olur yaşamda. Yediği içtiği ise ayrı gitmez aklınla. Sonra ne olur? Düşündüğüm bir an. An, şu an. Peki beş dakika önce de bir an değil miydi? Yağacaksa beş dakika sonra yağmur, engellenir mi? Batacaksa her gün güneş, hep aynı yerden. Bu ezberden vazgeçilir mi? Hangisinin adı yaşam, hangisinin ezberi külliyen yalan?
Şu an da az önce bir şu an. Dahi anlamındaki ekleri ayıracağım diye ettiğim şu çaba kadar, hayatıma gül saçmadım. Sorarsan hepsi hüsnü-zan...
Tencere kapağa der ki: Kapak olmazsa tencere açık olur ve üşür. Kapak tencereye der ki: Tencere olmazsa Kapak boş kalır ve üşür.
Her sebepten doğma büyüme sorgu meclisi başkanıyız sanırız, kendimizi. Halbuki en çok kendimize yabancıyız. Sor sana, sen kimsin? Var oldun da mı oldun? Yok oldun da mı var oldun? Çokken mi azsın? Azken mi daha çok varsın? Müptela gecenin ışıkları açıldı.
Dila VARLI
5 notes · View notes
kitaplardan-aliintilar · 9 months ago
Text
"Tüm varoluş gayelerimiz bir yok oluşla sonuçlanmıyor mu halbuki"
11 notes · View notes
jupiterliyazar · 6 months ago
Text
Her uyanış bir varoluş.
17 notes · View notes
yorgunherakles · 7 months ago
Text
varlık (dasein) zamanda gelir ve gider. zaman onu tayin ettiği sürece bir süre kalır.
heidegger - varlık ve zaman
8 notes · View notes
felsefebilim · 2 years ago
Text
Kierkegaard ve Tinsel Korku Kavramı
Tumblr media
Tinsel korku, Kierkegaard felsefesindeki problemlerden birisidir. Tinsel korku, kaygı düzeyinin üstünde bir durumdur. Nihilist bir filozof olarak da bilinen düşünür, Korku Kavramı adlı kitabında belirli bir nesneye karşı duyulan korkudan değil bunun tam tersi belirsizliğe karşı duyulan korkudan bahseder. Bu korku (Angst), objelere karşı duyulan korkudan daha büyük ve kapsamlı bir duygudur, kendisi bizzat düzenin içinde yer alır, salt varoluştan gelir... Kierkegard, bahsettiği bu korkuyu şu şekilde de tanımlar. “Henüz gerçekleşmemiş bir deneyimi tahmin ederek, algıyı, düşünceyi ve eylemi engelleyerek zihni muhtemelen bulanıklaştıracak şekilde bir kişinin üzerinde asılı kalan endişe üstü durum”
Kierkegaard, bu varoluşsal gelen, anlamlandırmada zorlanılan korkunun; insanın dünyaya amaçsız, nedensellikten uzak gelmesine adeta dünyaya fırlatılmasına, varoluşsal olarak defolar bulundurmasına bağlar çünkü bahsettiği tinsel korkunun nedeni belirsizdir...
64 notes · View notes
manofico1917 · 14 days ago
Text
... kendini ifade edebildiği insanların azlığında, kendince çok kıymetli bir sohbetin içinde bulmuştu kendini. Bir önceki gece provasını yapmıştı sanki bu derinleşmenin. "Gerçeklik benim için; -uzun uzun düşünmelerin sonucunda- tamamen soyut bir kavram. Çok basit bir gerçekliği anlamaya, algılamaya ciddi anlamda eĝildiğim zaman, ne kadar yaklaşırsam o kadar bulanıklaşıyor ve nihayetinde ulaştığımı düşündüğüm anda buharlaşıp yok oluyor. Yani insan beyninin algılayabileceği sınırların dışında sanki. Yaklaştıkça kafa karışıklığının arttığı; netliğin, kesinliğin kaybolduğu... Tam tersi değil miydi? Yani yaklaştıkça, anlamaya gayret gösterdikçe netleşmez miydi herşey?" Dedi.
Cevabı beklerken zaman kavramının da gerçeklik gibi soyut bir kavram olduğunu aklından geçirdi. Sıradaki soruyu olgunlaştırıyordu beyninde.
"Ben bu yolu uzun uzun gittim, yolun sonunda -hakikate giden yollar kapalı- yazıyordu, geri döndüm. Bu yolda giderken çok şey kaybettim; dinimi kaybettim, gerçekliğe olan inancımı... Sen de bambaşka şeyleri zihninde yitirerek dönmezsin umarım." Dedi cevaben. Ama öyle heyecanla konuşmutu ki; yıllarca bu konuşmayı yapacağı birini arıyormuş gibi, o yola tekrar girmek istermiş gibi...
"Neden?" Dedi. İkisi de bu neden sorusunu o kadar anlamlı bulmuşlardı ki; bu bir soru değil, herşeye bir cevaptı sanki. Devam etti gururlu bir şekilde; "Neden kapalı hakikate giden yollar? Yaşadığım basit bir maddi imkansızlık içinden çıkmaya çalışırken bile yaşadığım aksilikler vs. Hiç akla mantığa uygun şeyler değil. Kendi başına kurtuluşunun olmadığı, senin dışındaki herkesin de kurtuluşa giden davranış biçimlerine, yöntemlerine yüz çevirdiği bir yaşam döngüsü. İçinden çıkılması imkansız bir çaresizlik. Senin bile burada gerçekten varolduğundan emin değilim. 'Kafayı sıyırmayayım' diye; araya serpiştirilmiş, fikirlerimin aslında tamamen anlamsız olmadığını, yine de bütün bu soruların cevabının olmadığını ve bunu anlama çabasının nafile bir çaba olduğunu söylemek için beliren bir yansımasın belki de."
Gülümsedi ve "Olabilir." Dedi sadece.
Bu gülümsemenin anlamını biliyordu. - Söylediklerine katılıyorum- demekti bu.
"Düşünelim ki biraz sonra, -hiç farketmez sen ya da ben- bir sıçramayla uyandık ve hepsi bir rüyaydı, bu yüzden gerçeklik algısı bu kadar uzak, zaman kavramı bu kadar değişkendi. Sadece yarım saat geçmiş uyuyalı.
Bu cevap olabilir mi sence bütün bunlara?"
...
Tumblr media
3 notes · View notes
sleepstudycigarettecoffee · 17 days ago
Text
artık nefes almiyorum
sadece devam ediyorum
2 notes · View notes
yedincigoktenbildiriyorum · 11 months ago
Text
Aklımda başıboş gezinen düşünceler bulutu ,yağmurlar yağdırıyor.
20 notes · View notes
kelimeatlasi · 28 days ago
Text
Boşlukta Kaybolmak: Varoluşun Anlamı
Varoluşun anlamı, belki de hiç ulaşamayacağımız bir yerin ışınıdır. Onun birimiz bu sonsuz evrende kaybolan birer nokta gibiyiz. İçimizdeki oluşumlarla var olduğunda, dünyayı anlama çabalarız; fakat anlamı ne kadar ararsak, o kadar değişiyor. Bu varoluşun özü gibidir. Her şey eksikti, o derin hisyat... Ama belki de eksiklik, tamamlanmamış bir şeyin özüdür; Onun kaybettiği, arayışlarını bir başka kişilerin derinliklerini gösterir.
Boşluk, aslında bir anlamın başlangıcıdır. İnsan, kaybolmadığını değil, kaybolmayı kabul ettiğinde kendini bulur. Bu kabul, evrenin açıklamasına dahil olmaktır; kaybolması, varlığı ve yokluğunun sürekli bir dansıdır. İçimizdeki hücrelerinde, genellikle bir eksiklik eksik olduğunu düşünürüz. Oysa belki de eksiklikler, bir şeylerin olmamasıdır. Bizler, bu temeller
Zaman değişir, hepimiz bir şeyleri seçeriz: hatıralar, sevgiler, umutlar... Ve onun kaybettiği, geride kalan bir tanesi kalır. Ama bu kayıplar, varoluşun şekilleri şekillendirilir. Her şey saklandı, ama kaybolan her şeyde, biz varız. Ve belki de varoluşun anlamı, kaybolmuşken bile devam eden o hissiyatının kendisidir. Boşluk, bir eksiklik değil, bir geçicidir. Bir çağrıdır, bize onun değerini, onun kaybının derinliğini hatırlatır. Gerçek anlamı, bu sakinleri kabul etmekte ve devam etmektedir.
"Belki de gerçek anlam, kaybolduğumuzda, ama kaybolmaktan korkmadığımızda mevcut."
4 notes · View notes