#histerik
Explore tagged Tumblr posts
biradambiraradasessizde · 7 months ago
Text
Kim fark eder ki seni, içinde okyanuslarını, dalgalara sarılan yaşamları..Her an hiç bir yerde olamayacağın her yerde..
10 notes · View notes
panzehri · 2 months ago
Text
histerik gülüşlerin arkasına sığınmış göz yaşları.
24 notes · View notes
guzyazi · 4 months ago
Text
Tetikleniyorum.
Son zamanlarda en sık kullanılan cümlelerden biri. Çünkü öyle çok travmamız var ki "Günaydın!" dense içimizde neyin hortlayacağı belli değil. Mayın tarlası gibi ruhumuz. Alelade bir hareketten her an ruhumuzun bir yerinde patlama yaşanabilir ve bir kere daha delik deşik edilebiliriz.
Meşhur bir cehennem tasviri vardı: "Yanacak yanacak yanacaksın, derin değişecek tekrar yanacaksın ve sonsuza dek bu sürecek."
Peki, günümüz ne? Ne bu yaşadıklarımız? Her olayda bir deri değiştiriyoruz, bir önceki bize hiç benzemiyoruz ve aralıksız yanıyoruz. Sonra tekrar ve daha kuvvetli. Sonsuz bir acı döngüsü içinde.
Gebe olan ve gebelik yaşayacak olanlar için, travmatik olmaması adına doğum hikayemi hiç anlatmadım buralarda. Bir yıl olacak ama hâlâ atlatamadım. Şimdi gebeler ve gebelik yaşayacak olanlar, bebeği şu an yoğun bakımda olanlar neler hissediyor? Taşıyamıyorum ya.
Benim yavrum üç günlükken sarılıktan hastaneye yattı. Aynı odadaydık, o küvözdeydi. Uygulamanın böyle olduğunu duyduğumda yaşadığım sevinci anlatamam. Yoğun bakıma alacağız ya da senden ayrı bir odada tutacağız deseler ne diyebilirsin ki? Ama yanımdaydı. Zor bir gecenin ertesinde taburcu olduk. Bir sürü tahlil yapıldı, eve geldik. Sonra tahlillerin sonucu için doktoru aradım, doktor bana saçma sapan yanıtlar verdi. Yanlış hastadan aktarım yaptığı çok belliydi. En son tahlillerin karıştığı anlaşıldı. Üste çıkmak için bağırıyordu bana telefonda. Oysa ben hiç aksileşmemiştim, sadece çok paniktim. Bana birdenbire "Ne demek istiyorsunuz, neyi sorguluyorsunuz, sağlık çalışanına bu tepki nedir?" diye bağırmaya başladı. Şok oldum. Beni anlamsızca doktora şiddet faili yapmaya çalışıyordu. Histerik gibiydi. "BEYEFENDİ, BEN ÜÇ GÜNLÜK BİR ANNEYİM. ŞU ANDA AŞIRI TEDİRGİNİM. ÜSLUBUMDA HATA VARSA BUNA İSTİNADENDİR, SİZ DE ANLAYIN. ÇOCUĞUMUN SONUCU NE???" dedim. Elim ayağım titriyordu. Dağhan bu halimi görünce aşırı sinirlendi, arabaya atladığı gibi doktorun yanına gitti. Bir şey yaşanmasın diye annesi de koştu peşinden. Dağhan orada olay çıkarmış, dosyayı da adamdan alıp başka doktora geçirmişti. Biz sekiz günlükken sarılıktan tekrar yatış yaptık. Daha detaylar da var ama benim yenidoğanımın günleri benim için hayli zordu. Meğer neleeeeer varmış.
Nasıl hazmedeceğiz bunu ya. Nasıl onaracağız biz sistemi, kendimizi? Taşıyacak yerim kalmadı hiçbir şeyi.
22 notes · View notes
postakutusundakisair · 5 months ago
Text
Tumblr media
Eller vardı hayatımda hiç eksilmeyen. Genç bir babanın çaresizliğiyle dolanan güvercin ürkekliği gitmezdi terli ellerinde. Pantolonuna bulaşan ıslaklığı artık kurutmaya gücü yetmeyecekti güneşin. Bir çocuk hatırasında yer bulurdu ellerim, hatıralar içinde yatarken zamanla kaybolacağımı bilirdim. Çünkü ellerim birdenbire babamın boynuna dolanmadan çöktü bir hüzün gibi yanaklarımdan. Yaşlanmaya yüz bulurdu yaşlı ellerim. Özlemi ellerde aramanın zor olduğunu bilmezdim eskisi kadar. Bir tespih taneleri gibi sallanırdım, sevgisiz bir inançla dolanırdım terli parmakların arasında. Özümseyişi bilmeyenlerin içinde oluşan hezeyanlara dua olurdum. Kabul olmayacağını bile bile inanmıştım bazı anlar. Nice eller gördüm ellerimden beter. Nasır yalnızlığında acıya tahammül edemez diyenler, aslında bir devrimin anatomisini çizer gibiydiler. Kurtuluşu mavi gökler içinde bir yerde hissederlerdi. Ulaşılamayan histerik bir kör maviliğin içinden beklenen yanıt veya yardım gelmezdi. Devrim için kalkan el, geri çevrilmişti. Boş kalan o el göğün içinde hissizleşmiş ve bir tokat gibi yanağıma sinmişti. Nedensiz ve hissiz. Kavuşturmak mümkündür derlerdi sonra. Kenetlenişi bir savaşı bitiren barış gibiydi. Terli ve kirli. Kimin elinde kan vardı kiminin elinde kir. Benim ellerim artık dualar eşliğinde değil, kan ve kir içinde hissedecekti. Geçer miydi böyle zaman uçan kuşa selamımızı eksik etmediğimiz, nice kahırlar nice savaşlar gören ellerimiz için. Yıkansa geçerdi diyeceklerdi sonra. Geçmeyecekti aslında. Kana bulanan ellerimiz, aşkı tarumar edecekti. Buna rağmen özleyecekti, hissetmek isteyecek, sesi içinde bir yerde hapsedecek, kokusuna dokunmak isteyecekti. En sonunda kendime yenilecekti kendi ellerim...
𝚵.
"Tahammülsüzlüğün Elleri"
27 notes · View notes
cem-as · 9 months ago
Text
herşey gösteriye döndü, içtenlik bile... Histerik bir çağda yaşıyoruz
22 notes · View notes
alperen1emre · 1 year ago
Text
Belirsizlik en yorucu histerik hastalıktır cevabı bulamassanız en yorucu spordan bile daha yorar insanı
68 notes · View notes
tambirsinamist · 2 years ago
Text
güzel hissetmenin o en acı tadından, eskimiş bir sayfayı beyaza boyayarak yazıyorum bu sefer. ellerime eldiven geçiyorum ilk. titremiyorlar. çünkü binlerce yara bandı yapıştırdım onlara. siz göremiyorsunuz ama yapıştırdım. ağlaya ağlaya belki. belki histerik bir şekilde gülerek. tam hatırlamıyorum. neyse. şu beyazlığın vaad ettiği yenilikle yazmam gerek bu sayfaya. o yüzden beni ve ellerimi es geçelim. beyazlığa yaraşır ne yazılır bilmiyorum. bilmemek bu sayfayı kirletmedi neyseki. evet. öyle kirletmekten korkarak yaklaşıyorum ki ne zaman aslında yeni ve temiz olmadığını anlayacağım bilmiyorum. yüzümü yıkamalıyım belki. gözlerimi ovmalı ya da gidip en ağırından bir votkayla gerçeklik algılımı biraz daha şaşmalıyım. vazgeçtim. iyi geceler. bu sayfaya daha fazla bir şey yazmayacağım.
100 notes · View notes
dolunay66 · 2 years ago
Text
Nedir bizim bu canlılarla alıp veremediğimiz ,insan olduğumuz için mi bu hakkı görüyoruz yani kendimizi üstün ve onları  daha aşağı bir varlık olarak mı görüyoruz.?Bu yüzden mi canlarını yakıyoruz ya da kıyıyoruz onlara,itip kakıyoruz ,canımız isterse alıp istemezse sokağa atiyoruz.Hayvanlara yapılan şiddet haberlerini okudukça , sokaklarda maruz kaldıklari muameleleri gördükçe, çığlık çığlığa yükselen seslerini duydukça  içim parçalanıyor, insanlıktan utanıyorum.Biz kimiz ki neyiz biz ,bu mu insan olmak? İnsan dediğin bir cana kıyar mı ? Karıncayı dahi incitmeye kimin hakkı var.Bu alem sadece insanoğluna mı ait sanıyoruz.Yok efendim öyle bir dünya,yok öyle bir düzen ,öyle bir inanç yok.Diger canlılar bizim malımız, eşyamız ya da oyuncağımiz değil.Bastırılmış duygularımızın, histerik arzularimizin  ortağı değil bu canlar.Onlar bize şu evrenin bir armağanı,emaneti.Hepsi sen insan ol ;insanlığını bil ,anla diye var,Onlar olmasa sen ,sen olur muydun acaba?İnsanoglu kendi dışındaki canlıları bilmeden ,anlamadan ,sevmeden asla gerçek manada bir insan vasfına sahip olamaz.Bak bakalım o canli keyfine göre ,canı istediği için bir cana kıyıyor mu ? Tek amacı var: hayatta kalmak ,tek amacı onun  yaratanın yarattığı gibi olmak.Nefsi yok,iradesi ve arzuları yok,hırsları yok bizim gibi.Bir kap su ,bir kap yemek ,sıcak bir yuva, biraz sevgi hepsi bu.Daha fazlasını istemez zaten ihtiyacı da yok ,amacı belli görevi belli,dahası yok onlarda.Hangimiz daha masumuz ,hangimiz daha gerçek?
Bir kez olsun onlara tepeden bakma ,aşağılama,küçümseme,görmezden gelme.Gör ve eğil de bir bak sen nerdesin o nerede? Gözlerinin içinde saklı hakikati gör,kendinde olmayanı gör.Sevmeyebiliriz ama saygı duymak zorundayız onlara.Yaradılmış her şeye yaradana sığınarak saygı duymak zorundayız.Gerci insanın insanı hiçe saydığı bir dünyada hayvana olan sevgi ve saygının gereğinden bahsetmek belki de çok tuhaf gelebilir.Ama benim için hepsi, tüm canlılar birdir , özeldir.
Onlar değil biz acınacak haldeyiz, belki de  hayvanlar bizim halimize bakıp acıyorlardır kim  bilir? Böyle bir ırk  olmadıklarına seviniyorlardır.Bu dünya onların değil bizim sınandığmız bir yer.Ama bizim yüzümüzden ,bu canlılar için dünya bir cehennem gibi bazen.Artik doğa onların doğası değil bu yüzden onları kaderine terk edemeyiz , görmezden gelemeyiz.. Sokaklar ,caddeler,vızır vızır araçlar, acımasız insanlar varken daha çok sahip çıkmalıyız. Hiçbir canlının yaşama hakkını elinden almaya,yaşam alanını yok etmeye  hakkımız yok.
Neyse ki yine umut var.Benim gibi düşünenler var .Artık neredeyse  her köşede bir kap yemek ,bir tas su ve onların başını okşayan birileri var .Evine, yuvasına alıp kucak açan ,sahiplenen insanlar var.Artık daha fazlayız, daha güçlüyüz.Hayatı dünyayı,insanları ve kendimizi tanıdıkça hayvanları daha iyi anlıyoruz ,daha çok seviyoruz ve daha çok sahip çıkıyoruz.Onların bize verdiği karşılıksız sevgi , yaydığı pozitif enerji ile daha mutlu ve huzurluyuz evlerimizde.Çok şükür ki  kocaman bir aileyiz ,neredeyse her evde bir can ,bir nefes bir ses var artık.Tüm canlılar , can içinde bir canız. Sınıflandırılmadan yaşanabilen güzel bir dünya için el ele..
Her canı  can içre bilmez isen
İnsanım deyip yüzün yere eğmez isen
Başın üstüne göğü koyup yükselsen de
Ayak bastığın dünya  sana cehennemdir.
Bahar Baydan
Tumblr media
47 notes · View notes
mikatri · 1 month ago
Text
hayatın zoruyla biraz geç tanıştım. ama kademe kademe olmadı bu tanışıklık. aniydi ve sanki hakkı varmış buna gibiydi. sorgulanmadı bir süre. öyle olması gerekiyor sandık, ya da sandım bilmiyorum. en azından bu kadar hızlı olduysa o kadar da hızlı alışılır diye düşünüyor insan. ama öyle olmuyor dalga dalga vuruyor. adettenmiş. alışamadım.
bi çocukluk pek de değişmez sanıyordum, seni sen yapanlar; evin, mahallen semtin, baban annen, akşam sofraları, sabah ütüleri, hazırlıklar, okul yolları.
oysa bunların hepsi değişti. bazıları vaadini doldurmuştu zaten fakat hatıraları da yok oldu. oysa hatırlamak, varlığa özgüyken sevimli bir şeymiş. yokluğu hatırlamanın tek adı hasret.
şimdi kendim dahil sevdiğim herkesin yüzüne bakarken onların acıyan yanlarını görüyormuş gibi hissediyorum. ya tüm bunları üzerime almak istiyorum ya da birileri biraz heybesinden yük indirsin istiyorum. empatik mi histerik mi ne oldum bilmiyorum ama uzun zamandır hiç hayat dolu nefes alamıyorum.
bir şeylerin hak ettiği değeri almasına çok keyifleniyorum. birinin kalbindeki iyiliği öteki görünce dahi, bunu bilince dahi kalbim sarılıyor mutlulukla. o yüzden işte annem de keşke bu cümlenin öznesi olabilseydi diyorum. kocaman dünya diyorum, allahım diyorum, neden her şeyle tek başına mücadele etti ve neden annem gerçekten güçlü oldu diyorum. gülümsüyorum.
herkesin her sıkıntısına rağmen, babamla bir evi paylaşmayı özlüyorum.
tüm bunlardan sonra ve tüm bunlardan önce,
seni çok özlüyorum. sana telefon açmayı çok özlüyorum. evinden evine olan o iki dakikalık yolu yürüyorum hala içimde. saatler sürüyor. kalbimde koskocaman bir sadakat çığlığı büyüttüm ve uslu yaptım onu da sabrım gibi. bu yüzden çok sancılarla uyanıyorum hala sabahları. bağıramıyorum ve çok ağlıyorum.
belki yıllar sonra bi yatsı namazı kıldım dün gece. o secdede tekrar ağlayabilmek için çok bedel gerekiyor, ödemişim onu anladım. oysa 2025 ajandamın hedeflerinde yoktu bu. şaşırıyorum.
artık bu kırgınlığın senden çıkması gibi bir talebim yok çünkü benden çıkan bir şeyin senden de bir şeyler çıkarması canıma can katmadı hiçbir zaman.
sadece mıhlanmış ol isterdim. bu kalbi tamir etmeye mıhlanmış ol isterdim. bunun adı ikna değil bambaşka bir şey olacaktı. olmadı veya istemedin. sebebin bir anlamı yok, yeni yaşlarıma armağan ettiğin yalnızlığım yetiyor sorular için.
utanç, üzüntü ve yas içindeyim birkaç senedir bu denli değişen hayatım için. terazi hiç eşit ölçemediği için.
2 notes · View notes
biradambiraradasessizde · 6 months ago
Text
Yaşamım her gün sezon finali ile başlıyor..
2 notes · View notes
huznunbahari · 8 months ago
Text
"Hiç şüphesiz kader, seni hastalığından kurtarmayı benden daha kolay yapacaktır. Ama, senin histerik acılarını ikimizin ortak bir umutsuzluğuna dönüştürebilirsem, bu işten kazançlı çıktığına sen de kendini inandırabileceksin."
Sigmund Freud
5 notes · View notes
leyl00sblog · 4 months ago
Text
Tatminsiz, doyumsuz ve histerik bir sevgi arayışı.
5 notes · View notes
postakutusundakisair · 9 months ago
Text
Tumblr media
Kış grisi içinde elveda sarı renkleri
Sevincim tuğla duvarlar içinde özlemli
Kaderli bilinçler gayret dışında kederli
Son mahluk adına konuşan benim kendim dışında kisveli
Histerik durağında korsan aşklara kapılan yüreğim
Sensiz geçmeyen kasvetin ötesinde kalan yine benim
Söyleyin kendim için feryat figanlarını neyleyim
Asrın yalnızlığı içinde ıslatılmış hayallerin eşiğiyim
Görmeyin yitik düşleri
Eti kemiği kimsenin değil benim
Hisleri dalkavukluk makamında ölmenin
Geçmiş yaralardan gelen sinsi cilvenin
Tende can alan esrik gülüşlerin
Kanlı bıçağa hayat veren senin bedenin
Anla
Şimdi susmak mevsimi
Sakinlik içinde telaşlı öfkesi sonlu
Anlayışlı sözleri isli gözleri
Korkuya mağlup yüreğim ağlıyor
Elzemdir şifası cehennem bitişinde yangın
Kaz diyorum kendime
Cennetinde cehenneminde
Şu günahkar ayaklarının dibinde
Atma diyorum adımını
Mağrur olma dünyası izinde ölüm
Kahraman ölmüşlüğüyle
Barış savaşıyla aynı değil
Sen aynayla farklı olasın
Bir değil ki hiçlik içinde adın
Kirli gözlerle kırılmış camın
Bakmak isterseniz karşınızda değilim
Kaderimdir alnınızdaki kanım
Sinmek şimdi yorgunluktur şahsıma
Kara parmaklarla kör gözleri oydum
İçindeyim ikamet ediyorum aslım kayıp
Vesvese sokağım dualar karayolum
Her adımda bir tabela
Her adımda kendi ardımdayım
Saklı perdeler içinde imdadımdayım
Yalnız Tanrımdan öğrendim
Yalnız kalmayı
Ve
Her nefeste adını anmayı..
Ξ.
'Korudum Seni Tanrımdan'
12 notes · View notes
serazad · 5 months ago
Text
Tumblr media
Freud üzerine okuyorum bu aralar bir de Altay Cem Meriç'in Freud'la ilgili ders serisini izliyorum. Bu noktada Freud'un da kadınların sömürü ve ezilme tarihine nasıl bir katkı yaptığını da daha net görmüş oldum. O dönem histeri hastalığının yalnızca kadınlara has olduğu zannediliyor ve yeni yeni psikiyatrik çalışmalar yapılmaya başlanıyor. Bu çalışmaları yapanlardan birisi de Freud. Histeri vakalarının altından büyük oranda çocukluk cinsel ve fiziksel istismarı çıkıyor. Fakat karşılaştığı gerçeklik karşısında kuramında olduğu gibi yine ortaya sahte bir bilim atıyor. Nasıl yapıyor görelim:
"Histeri kadınlar arasında öyle yaygındı ki, şayet hastalarının hikâyeleri gerçekse ve teorisi doğruysa "çocuğa karşı sapık eylemler" dediği şeyin, yalnızca ilk histeri çalışmasını yaptığı Paris proletaryası arasında değil, çalıştğı Viyana'nın saygın burjuva aileleri arasında da yaygın olduğu sonucunu çıkarmaya zorlanacaktı. Bu fikir kolay kabul edilemezdi, İnanırlılık sınırının ötesindeydi."
"Freud histerinin travmatik teorisinin yıkıntılarından psikanalizi yarattı. Gelecek yüzyılın hakim psikolojik teorisi, kadınların gerçekliğinin inkârı üzerine temellendi. Cinsellik, araştırmanın merkez odağı olarak kaldı. Fakat cinsel ilişkilerin fiilen vuku bulduğu sömürücü sosyal bağlam tamamen gözden kayboldu. Psikanaliz, deneyimin gerçekliğinden koparak, arzu ve fantezinin içsel iniş çıkışları üzerine bir çalışma haline geldi. XX. yüzyılın ilk on yılına kadar yalancı şikâyetlerin herhangi bir klinik belgesi ortaya konmuş olmasa da Freud, histerik hastalarının çocukluktaki cinsel istismar anlatımlarmı gerçek olmadığı sonucuna vardı: 'En sonunda bu baştan çıkarma sahnelerinin hiç olmadığını, bunların sadece hastalarımı uydurduğu fanteziler olduğunu kabul etmek zorunda kaldım.' "
Ve böylelikle inkarı seçerek kadın sömürüsünün bir dönem daha serbestçe vuku bulmasına katkı sağlıyor.
3 notes · View notes
psychojester · 6 months ago
Text
00:50
Soluk soluğa yere kapıldı, çizilen suratını ellerinden akan kanla kahkaha atarak temizledi. Kan akışı, her soluğunda daha fazla hızlanırken aldığı her nefesle kahkahası artıyordu. Etrafında olan biten her şeyden habersiz sadece neyin ne olduğunun daha farkına varamazken zevkten dolayı yitip giden zihniyle birlikte etrafa göz gezdirdi. Parçalanmış birçok ceset arasında öteki eliyle tuttuğu bıçağı daha sert kavradığını fark etti. Neden buradaydı, buna ne sebep olmuştu, niye bu kadar keyifliydi... Hiçbirinin önemi yoktu en son hatırladığı kendini bıraktığı karanlığın ona bıraktığı tatlı bir hissiyatla zihnini titrettiği ve birçok uyuşturucudan daha fazla keyif veren karanlığa teslim oluşuydu. İçinde hiçbir pişmanlık bırakmadan parmaklarını histerik bir gülüşle tek tek dilinde gezdirirken bir şeyler mırıldanıyordu. Bu sesler ona çok tanıdık gelen yıllardır peşini bırakmayan kafasında tekrar eden fısıltılardan birçoğuydu. Ancak bu sefer onu rahatsız etmiyor aksine sadece onunla bir bütün olmuş şekilde keyif alıyordu.
#qq
3 notes · View notes
vlamentx · 6 months ago
Text
Tumblr media
Şu sıralar kendimi çoğu şeyden kaçıyormuş gibi hissediyorum. Sanki bana elini uzatan, çaresizce benden çare ve umut bekleyen insanların, fikirlerin, yolların ortasındayım. Gözler.. bir sürü göz beni izliyor. Yapamadığım seçimlerin,.. Hayır yapmak istemediğim seçimlerin arasında kalıp ne yaptığımı izliyorlar. Seçim yapmak istemiyorum. Yeter artık. Sürekli ikilemde kalmaktan bıktım artık. Yok olucam. İkilemlerden Nefret ediyorum. Kendimi yuvamdan uzaklaştırıp yeni yuvalar edinmeye çalışıyorum. Ne kadar doğru bilemem. Bilmek istemem. Kendimi anlayamıyorum bazen. Kendimi parçalara ayırdım. Bir bir hepsiyle konuştum. Anlaştım. Hepsini bir bir sevdim. Dedim onlara. Sen bunu yapacaksın. Sen bu olacaksın. -midem kısılıyor.. daralıyorum- Şu vakitlerde beni sen üstleneceksin. Hepiniz beni oynayacaksınız ama gerçek ben olmayacaksınız. Sadece ben, ben ileyken bileceğim.. Ne saçmalıyorum ben. Yine yedim kafayı mcklsdmc Önüme bir sürü fırsat çıkıyor. Hepsine koşmaya, hepsini değerlendirmeye çalışıyorum. -karnım yanıyor- Kendime çok yükleniyorum galiba. Ahtapot gibiyim. Hasta olmak istemiyorum. Akıl hastası olucam sonunda. Kişilik bozuklukları mı dersin neyse ondan işte. Kendime gelmeliyim. Kendimi herkese bir bir bölmeliyim. Eşit olmalı ama. Herkesi bir bir sevmeliyim. Onlara kendimi eşit bölmeliyim. Adaletli olmalıyım. Ne anlatıyorum ben.
Kendimi uzayda her şeye bütün o hayatın kaosuna tanıklık ederken bir yerlere sürükleniyormuş gibi hissediyorum. -histerik ağlamalarım dinmiyor. Klavyeyi göremiuorun- Dünya yanıyor. Cayır cayır hem de... Kendimizi yemyeşil bir dünyada güllük gülistan bir hayat yaşıyormuşuz gibi görüyoruz. Çürüyoruz. Hepimiz içten içe çürüyoruz. Tıpkı savaşmaktan savrulup duran tanrılar gibi. Yaşamaya çalışırken kendini parçalayan doğa gibi.
İçimde tuttuğum o kadar çok şey var ki. Yazarken klavyeyi parçalamak istiyorum. Not tuttuğum defterimi parçaladım. Kalemim kırıldı. Açmadığım onca defter bedenimden ışıklar saçarak büyük ve etkileyici bir ahenkle gökyüzüne yükseliyor. Bense ağıtlarla onları izliyorum.
Yoruldum. Daha yolun başındayken yorulmak çok yanlış biliyorum. Ama çok yorgunum be. -ellerim titriyor tuşlara basaamıyorrum- Masamda duran küllükle bakışıyoruz. O doluyor, ben boşaltıyorum. Biri aradı demin. İşten. Kendi için, herkes için, onlar için, bunlar için ağıt yakan halimden bir anda modumu değiştirdim. Normal miydi bu ani değişim. Kimim ben? Kime dönüşüyorum?
Yine seçim zamanı yaklaşıyor. Karar vermeliyim. Ne yapacağım? Nasıl davranmalıyım? Kendime sorduğum sorular ne kadar işe yarar ki? Yanlış seçimler yapmaktan çok korkuyorum. Değer verdiğim şeylerden mahrum kalmaktan çok korkuyorum. Ya her şeyi kaybedersem? Ya tek bir hatalı seçim yüzünden onca insanı onca şeyi ailemi benliğimi arkadaşlarımı kaybedersem?
Seçimler hep var olacak. Ne yapacağım ben? Hayatta olduğumdan beri bir şeyler için savaşıyorum. Önceden kendim için savaşıyordum. Kafesimden kurtulmaya çalışıyordum. İnsanların anlatıp da bu kadar acı çektiği dünyada acı çekecek ne olduğunu merak ediyordum. O kafesten çıktım. Hayata atıldım. Geride çok şey bıraktım. Küçük beni, o çocuğu terk ettim. O hala kendi kendine savaşmaya. Odasına kapanıp saçını başını yolmaya devam ediyor. Hayata atıldım. Çalıştım. Çabaladım. Gün geçtikçe yol ayrımları çıktı karşıma. Her iki tarafı da seçmek istiyordum. -kendime geldim, dağıttığım saçlarımı tel tel topladım- Kendimi böldüm. Her iki yoldan da gitmeye, iki tarafı da memnun ettim. Mutlu muydum peki. Değer miydi kendimi parçalamaya. Yine saçmalıyorum...
Nasıl bitireceğimi bilemiyorum. Bitmesini istiyor muyum emin değilim. -Parmaklarım yazmak için can atıyor.- Bitmeli ama.
Ne yapacağım ben? Neyi seçmeliyim? Kararsızlık yiyip bitiriyor beni. Kendimi teslim etmek istiyorum. Karar vermek istemiyorum. Karar vermemem en iyisi. Benim yerime siz davranın. Ben her zamanki gibi size uyarım. Seçim yapmaktan, karar vermekten nefret ediyorum.
Tanrım ne yapmalıyım?
2 notes · View notes