#Uyku Arkadaşı
Explore tagged Tumblr posts
yagmurun-sesii · 1 year ago
Text
Dünyanın en güzel cümlesi; " elleme uyusun"
73 notes · View notes
fiyonka · 8 months ago
Text
Uyku Arkadaşının Bebek Gelişimine Katkıları
Bebeklerde Uyku Arkadaşının Mucizevi Etkileri: Duyusal Gelişimden Bağımsız Uykuya Uyku, bebeklerin sağlıklı gelişimi için hayati önem taşır. Kaliteli uyku, sadece fiziksel büyümeyi değil, aynı zamanda bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimi de destekler. Uyku arkadaşları, bebeklerin uyku düzenini oluşturmak ve uykuya dalma sürecini kolaylaştırmak için kullanılan yumuşak oyuncaklardır. Peki, uyku…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
burakurnaz · 24 days ago
Text
serviste murat abi ile oturuyorum. geçen gün servis saat 6da kalktı ben kulaklığımı takıp müziğimi açtım, gözlerimi kapatıp uyku moduna geçtim ve murat abi benimle sohbete başladı.
sohbeti araba üzerinden açtı ve konu benim sanayiye harcadığım paraya geldi, maalesef. sebebi benim zevzekliğim. murat abinin bu konuda ne kadar hassas olduğunu unutmuşum. önceki arabamda da sanayiye verdiğim parayı duyunca arka sol çaprazımda cam kenarında otururken beni bi 20 dakika darlamıştı, sürekli arkaya dönüyorum ve herkes uyuyor. işte yine yükseldi ve sanayici iki arkadaşını arayıp "yanımda bir kardeşim var da geçenlerde şu işlemler için şu kadar para vermiş, iyi kazıklamışlar kardeşimizi, hiç sorma, sana gelseydi ne kadara yapardın..." diye konuşuyor. kendi ustasının dükkanını facebook'tan gösteriyor, bak şu beyaz sakallı olan ali usta, kaputun önünde duran mavi ceketli olan idris usta falan... kendi sanayi anılarını, neye ne kadar para vermediğini, o parayı vermek yerine hacıbabadan baklava aldığını, parça almaya giden çırakla arasındaki muhabbeti ve ona verdiği bahşişi falan anlatıyor. yok kendisi almaya gidecekmiş de oradan bilmemne usta demiş ki sen gitme, bizim bilmemne çırak gitsin, seni tanımıyor kazıklar demiş, sonra bilmemne usta çırağına demiş ki, bizim adamımız için bilmemne parçası alıcam fiyatı da ona göre versin demiş, murat abi çırağa 500 lira vermiş, parça 400 lira tutmuş, murat abi de 100 lirayı çırağa vermiş. offff yazarken bile murat abinin burnumun dibinde konuştuğu ağzından çıkan koku, servisin uyku nefesiyle dolu havasızlığı, montumu çıkarmadan oturduğum için benim ter içinde olmam falan hepsi aklıma geldi ya.
sussun diye konuşmak istemediğimi göstermeye çalışıyorum. her konuştuğunda müziği kapatıyorum, cümlesine ara verince tekrar açıyorum, biriyle yazışıyorum, spotify'ı açıp şarkı seçiyorum ve telefonu ona doğru göstererek yapıyorum, bir süre sonra müziği kapatmayıp sesini dışarıya gidecek şekilde artırdım, "abi geçti artık, bir dahaki sefer sanayiye gitmeden önce sana gelirim" diye eylemeye çalışıyordum ama işe yaramayınca "abi ben sanayiye para veriyorum ya, benim için sıkıntı yok" demeye başladım ama bu da sökmedi. murat abi oto sanayideki ustaların uyguladığı adaletsiz fiyat tarifesine resmen savaş açmış, boş vakitlerini bu konuya ayırmış gibiydi.
6.40'a doğru sustu. 6.45'te bir arkadaşı horluyor diye uyandırdı. 6.55'te ise indi.
2 notes · View notes
cagdasyatirim · 11 months ago
Text
Tumblr media
Bir Mehmetçiğimiz bu yazıyı paylaşmamı istedi. Aynen aktarıyorum.
"Kamuflaj Kefeni" nedir bilir misiniz? Ya Türk askerlerimizin en acı, ama en onurlu nöbetini..
"Mehmetçiğimiz Şehit Nöbeti der.
Şehit olan vatan evlatlarımız uyku tulumunun içine konur. Kamuflaj kefeni der birçoğu da. Şehit nöbetini şehit olan evlatlarımızın en yakın arkadaşı tutar. Biz iki gündür o nöbetleri tuttuk. Kahrolduk, yüreklerimize kor ateş düştü. Nefes alamadık, bedenimiz dar geldi. Çok ama çok zor, bir lokmayı paylaştığımız yiğitlerden ayrılmak. O nöbet var ya o nöbet, Şehit Nöbeti....
Mehmetçiğimizin 'en acı onur' nöbeti budur. Ne ağlayabilirsin ne nefes aldığını anlayabilirsin... Şehit nakledilinceye kadar hazır bekler, son selamını, son
görevini yerine getirinceye dek nöbetini bırakmaz."
Ateş bir kere, bir kere daha düştüğü yeri yakar, kavurur.
#MilliYas
11 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 11 months ago
Text
Tumblr media
Bir Mehmetçiğimiz bu yazıyı paylaşmamı istedi. Aynen aktarıyorum.
"Kamuflaj Kefeni" nedir bilir misiniz? Ya Türk askerlerimizin en acı, ama en onurlu nöbetini..
"Mehmetçiğimiz Şehit Nöbeti der.
Şehit olan vatan evlatlarımız uyku tulumunun içine konur. Kamuflaj kefeni der birçoğu da. Şehit nöbetini şehit olan evlatlarımızın en yakın arkadaşı tutar. Biz iki gündür o nöbetleri tuttuk. Kahrolduk, yüreklerimize kor ateş düştü. Nefes alamadık, bedenimiz dar geldi. Çok ama çok zor, bir lokmayı paylaştığımız yiğitlerden ayrılmak. O nöbet var ya o nöbet, Şehit Nöbeti....
Mehmetçiğimizin 'en acı onur' nöbeti budur. Ne ağlayabilirsin ne nefes aldığını anlayabilirsin... Şehit nakledilinceye kadar hazır bekler, son selamını, son
görevini yerine getirinceye dek nöbetini bırakmaz."
Ateş bir kere, bir kere daha düştüğü yeri yakar, kavurur.
#MilliYas
9 notes · View notes
okyosunwe · 5 months ago
Text
Dün akşam 8 9 sularında uçaktan iniş yaptık. Çoğu şeyi tam hatırlamıyorum çünkü uyku sersemiydim. Yazlımızdan babamın arabasını kim getirdi nasıl yazlığa gittik pek hatırlamıyorum. Eve geldik ve direkt üst kata çıkıp uyudum. Telefonumu elime dahi almadım. Gece 4 gibi uyandım. Şafak vaktiydi ama güneş daha doğmamıştı. Sigara krizim tutmuştu ama evde de içemezdim. Telefonumu da kaybetmiştim çünkü bulamıyordum. Aşağıya valizlere inip sigaramı ve çakmağımı çıkardım. Sonra çantaların içinden zor da olsa telefonumu buldum ve evden çıktım. Sigaramı nerede içebileceğim konusunda şüphelydim ama son karar olarak deniz kenarına gitmeye karar verdim. Bahçeden çıkıp 20 30 adım kadar yürüdüm ve şenzlogun üzerinde oturdum. 1 tane içtikten sonra hemen 2. sini yaktım ve telefonumdan Bodrum şarkısını açtım. Bu şarkıyı dinlerken hâlâ korku oluşuyor içimde. Kötü anılarım ve bitmiş halim gözümün önüne geliyor. Sol yanıma ısıtılmış bir bıçak saplanıyor gibi oluyor. 1 kere dinliyorsam uzun bir süre asla dinleyemem. Bir yandan sigaramı içerken diğer yandan bu şarkıyı dinliyorum. Şarkı bitti. Kulaklığı hemen çıkardım. Sigarayı hemen söndürdüm. Güneş hafif hafif doğmaya başlıyor. Şafak vaktinin kendine has soğuk esintisi bedenimi ele geçiriyor. Bacaklarımı kendime doğru çekip kollarımla kendime sarılıyorum. 4 5 dk sonra ise denize doğru yaklaşmaya başlıyorum. Çok özlemişim... Burayı o kadar özlemişim ki denizin keskin kokusu ve kıyıya vuran dalga sesleri... Terliğimi köşeye koyup yürümeye başladım. Su buz gibi. Küçükken ayağıma yapışan kum taneleri beni artık rahatsız etmiyor. O olaydan sonra buraya gelmeyeli uzun zaman oldu... Başka yerde tatillere gittik ama buraya gelmeye cesaretimiz yoktu. Hiçbirmizin.
Biraz daha oyalanırken güneş kendini daha çok belli ettirmeye başladı. Tam arkamı dönüyordum ki hemen dibimde sarışın 18 19 yaşlarında bir çocuk vardı. Ona baktım bana baktı. Bir şey söyleyecek gibi oldu, sustu. Hâlâ denizin içindeydim ve dalgalar gri şortumu ıslatmaya başlamıştı. Çocuk mayoylaydı boyu da uzundu baya. Tam arkasını dönüyordu ki ona seslendim, bir sorun mu var? dedim. Döndü, bana baktı, sustu. Olayı anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyordum. Tam olarak bana döndü ve şöyle dedi, hatırlamadın mı beni? Kimi? dedim beni, dedi. Anlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Sonra bana bakıp, boşver, dedi. Bende söyler misiniz? diye devam ettim.
"Senin ismin S' değil mi?"
"Evet de siz nereden tanıyorsunuz?"
"Değişmişsin, büyümüşsün ve daha da güzelleşmişsin. Saçlarının rengi birazcık koyulaşmış ama hâlâ sarılar, Sarı Şeker."
İşte tam da o an dank etti bana. Ben nasıl tanımazdım onu... Çok değişmiş. Bambaşka biri olmuş ama okyanus gözleri hâlâ aynı bakıyor.
"E... Sen misin? Ciddi misin sen? Çok değişmişsin bambaşka biri olmuşsun? Özür dilerim tanıyamadım hatta taşınmışsınızdır diye düşündüm."
Sadece gülmsedi. E' bizim yan yazlığımızda oturuyor. Babası babamla çocukluk arkadaşı. Uzun süredir gelmediğim için iletişmimiz kesilmişti. Birbirimizden haberdar olamadık...
"Denizin ortasında şort ve tişörtle mi kalacaksın?"
Üzerime baktım sanırım haklıydı.
"Aslında denize girmek için gelmemiştim ama şu an buradayım."
"Git mayonu giy de gel" dedi ve bende olur dedim. Düşmemeye dikkat ederek yürümeye başladım ama zorlanıyordum. Elimden tutup yavaş yavaş kumsala kadar götürdü. Garip duygular içerisindeydim ama tek emin olduğum onu çok özlediğimdi. Çocukluğumun burada geçen yazlarını ve o yazları güzelleştiren okyanus gözlü çocuğu özlemiştim.
Gidip mayomu giydim ve geldim. Benim şenzlonguma oturmuş beni bekliyordu. Yanına vardığım gibi soru sormaya başladı.
"Sigaraya mı başladın?" Karşısına oturup başımla onayladım. "Alkol aldın mı hiç?" Yine başımla onayladım. Peki sen içiyor musun ve içtin mi diye sordum. "Hayır." dedi.
"Hayır hiç alkol almadım ve sigara kullanmıyorum çünkü sözümü tutarım ben."
"Kime söz verdin ki?"
"Sana. Sen de bana vermiştin ama sanırım sözünü tutabilen biri değilsin."
Haklıydı. Küçükken çocuk aklıyla söz vermiştik ama sigaraya başladığım zaman aklımda bile değildi...
"Özür dilerm. Umutmuşum."
"Özür dileme."
"Neden?"
Karşımdan kalkıp denize doğru gitti ve yüzmeye başladı bende arkasından ilerledim. O direkt atladı ama ben atlayamadım çünkü su buz gibiydi. Küçükken birbirimizi boğardık. O beni boğmazdı ama denizin altında ayağımı tutar çekip gıdıklardı.
Yanıma doğru yaklaşıp denizin içine daldı ve ayağımın etrafında dolanıp ayağımı çekti yine. Başımın denizin içine girdi ve öyle kaldım. Sonra yüzeye çıktım ve gülmeye başladım. O da kahkaha attı. Unutmamışsın, dedim. Seninle ilgili hiçbir şeyi umutmadım ben, dedi. Sustum bir şey söylemedim. Tekrar gülmeye başladı, bu durumda sinirlenip beni boğman gerekmez miydi? Hep öyle yapardın, dedi ve bende hemen 2 kulaç atıp yanına yaklaştım ve onun başını suya koydum. Ve eğlenmeye başladık saat sekize (sabah) kadar yüzdük eğlendik ve sohbet ettik. Onu özlemiştim. O da özlemişti...
Sigaramdan son yudumları alıp söndürdüm. Kumsal insan dolmaya başlamıştı. Uzaklardan görünen gemi ve feribotlar vardı. Bana döndü ve, kahvaltı yapalım mı? diye sordu. Olur, dedim. Bizim evde kahvaltı yapacağız çünkü ailen de bizim evdeymiş. Babamlar çağırmış sizinkileri, dedi. Şaşırmadım çünkü eskiden buraya her gelişmizde ilk gün her zaman onlarla kahvaltı yapardık. E'lere gitmeden önce eve uğrayıp duş aldım giyindim ve onlara gittim. Zaten bahçenin kapısı onların bahçesine açılıyordu. Onlara gittik baya özlem giderdik. A' amcayı ve L' teyzeyi özlemiştik. Kahvaltımızı yaptık ve oturduk,ü dinlendik. Yukarı kata E'nin yeni odasına çıktım. Eskiden küçük olduğu için odası çocuk odasıydı ama şu an öyle değil. Odasında her zaman yaptığı araba koleksiyonunda ki arabalarıyla donatmıştı. Odasını gezdim biraz arkamdan o da geldi. Koleksiyonuna devam ettiğini düşünmüyordum. Hatta D' de senin gibi her gördüğü arabayı alır koleksiyonuna ekler ama senin ki kadar çok değil, dedim. D' ve E' nasıllar? Onları da uzun zamandır görmedim, dedi. Hemen cebimden telefonumu çıkarıp ona fotoğrafımızı gösterdim. Çok güzel çıkmışsın da benimle hiç fotoğrafın yok. Sadece şu çerçevede ki küçüklük fotoğrafımız var, dedi ve başımı o tarafa çevirdim.
"E' bunu ne zaman çekmiştik? Hiç hatırlamıyorum."
"Olaydan bir kaç gün önce." dedi ve sustum.
Cebinden kendi telefonunu çıkarıp ikimizi kadraja alıp fotoğrafımızı çekti. Yüzüm ona dönük çıkmıştı ve bende gülümsüyordum ona...
Odasında baya aohbet ettik. Eski arkadaşlarımız hakkında konuştuk geriye sadece. İ' M' R' C' B' ve T' kalmış.
"Bu arada hepsine haber verdim akşam buluşuyoruz. S' hepsi seni o kadar özlemiş ki, seslerinde ki mutluluğu görsen şok olurdun." dedi.
Bende onları çok fazla özlemiştim. Hatta o kadar çok özlemiştim ki..
Ama korkuyordum. Bilmiyorum ama korkuyordum. Bu sefer bizden birine zarar gelmezdi biliyorum ama korkuyordum. Tek bildiğim E' de dahil A' amca ve L' teyze o kadar mahçup ve endişeliler ki bizi de diken üzerinde tutuyorlardıı..
Bunları E' nin odasındayken yazdım. O şu an uyuyakalmış ama ben pufun üzerinde uzanıyorum sanırım yaklaşık 2 3 saat sonra onlarla görüşeceğiz bundan dolayı hazırlanmak için eve geçeceğim... Bana şans dileyin :)..
Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
kalemineiyibak · 2 years ago
Text
Yokluğundaki Gece
Sevda, sevgilim; cebinde kaç keşke, yokluğunda kaç acı biriktirdi, saymayı bıraktım; Sen, başka bir kalbin mutluluk zamanıyken, ben, sensizliğin şairi oldum. Şiirlerim doğdular yokluğunun her hevesine, acılarım büyüdüler hasretinin her zamansızlığına. Sen gittin, kelimelerin ikrarı misafir çocuğu oldu gönlümde; sana uyandım her gözyaşımda ve sana uyudum her susuşunda.
Yoksun. Hapisten çıkıp tahliye sevdalara koğuş arkadaşı olduğunu söylemiş gibi bana gönlün, onların hiçbirinde aynı ranzayı paylaşmamış mutluluk. Madem bana seni vermeyecekti kader; neden bu gönlün fırtınasında kaçak bir aşk oldun? Seni hâlâ... Yok, söylememeli bunu. Kader, çok sevene zulüm tezgahını açmış; aşka ayrılık cümlesi serpiştiriyor. Susmalı bu yüzden. Asla sevgilim, bir daha asla... Sana, seni çok sevdiğimi söylemem ama; seni ömrümün her anında çok sevmeye devam ederim. Sen, aldırma... Hakkın, pranga haramlı cehaletime vurulmuş; dövmüş beni hak etmemekle. Olsun... Sevgilim, gecenin son cümlesi vuruyor yağmurla birlikte cama. Son bir kez, sadece bir kez görebilseydim gözlerini; yaşamak vakti bir salise de olsa beni bulmuş olacaktı. Sen, olmamaların mührünü umuduma basan aşk zifiri; karanlıktan korkmam, sana sarılmak mümkün olabilse... Sevdiğim, hecelerin uyku vakti gelmiş; sana uyanacaklar sabah. Peki ben? Ben... yine sensiz ben... Gözüm, merhaba faslında sana hoş kalamayan veda eksikliğidir her kelimede. Sevmek, bir tenhanın bin devaya sıçrayan yok edişidir beni sende; tamam... Mutlu olduğun kalbin, mutlu ettiği güneşlerde açman dileğiyle. Şemsiyeyi aldım ben seni sevmeye, hep ıslanırım, hep üşürüm. Hayalinin ceketini kapının koluna astı kader; kokunun buram buram mesafe koktuğu sevgilim; Sen varsan hep yerde, hiçbir mesafe mesafe değil...
Dilara AKSOY
14 notes · View notes
cayircimengezegezeoy · 2 years ago
Text
9 gündür yoktum buralarda
Şimdi otobüste eve giderken sizlere yazacağım
Seçim günü oyumu kullanır kullanmaz hastaneye gittim
Babaannem ameliyat olacakmış bana son gün söyleyip refakatçi olur musun diyerek mecbur bıraktılar bende refakatçi oldum gitti pazar günü zaten sadece yatış yapılmıştı pazartesi ise İstanbul'dan halam geldi ameliyat sonrası bakmak için ve babaannem pazartesi diz kapağından ameliyat oldu pazartesi akşam dedemle birlikte hastaneden çıktık bizim eve gittik dedemi yıkadım yatağıma yatırdım salı sabahı da babamla geri hastaneye yolladım
Çarşamba günü abimler bize gelecek diye ev temizliği yaptık mutfak alışverişi yaptık çok yoruldum
Perşembe akşamı abimler geldi kursu ekmiştim yeğenimi bolca sevdim
Cuma akşamı arkadaşımın istemesi vardı o yüzden yine yoğundum öğlen abimlere pizza yaptım duşa girdim çıktım hazırlandım arkadaşıma gittim arkadaşımın yüzük tepsisini ben tuttum makas kesmiyo diye 800 TL topladım 🤣 adet gelenek görenekte o para tepsi tutana veriliyormuş ben kabul etmedim ben gelin için topladım dedim sonra aoç gittik damadın en yakın arkadaşı ve evde fotoğraf çekimi yapan kişi benim ilkokul arkadaşım çıktı ve ben tanıyamamışıım rezillik çocuk anlatıp sordukça tanıdım küçüklüğü gözümün önüne geldi sıra arkadaşı bile olmuşuz üzdü sonra gece iki gibi eve geldim ertesi gün sunumum vardı ona hazırlandım
cumartesiye iki buçuk saat uyku ile başladım sunum konum doğal taşlardı ezber yapamamıştım sunum kartlarımdan okudum ama sınıf ve hoca en çok beni beğenmişti diğer arkadaşlardan sunumu ilgimi çeken tarih öğretmeni deniz mutluluk ile ilgili sunum yaptı ve sunumda mutluluğun etken sıralaması yaparken ilk sırada aile ilişkileri geldiğine değindi evet benim mutsuzluğumun hak ettiğim yerde olamayaşımın tek sebebi ailem o an yine canım sıkılmıştı neyse sınav olduk o gün sonunda diksiyon kursunu bitirdik
Diksiyon kursu öğrenci arkadaşım olan oyuncu bir kişi vardı bana iş teklifinde bulundu TRT Avaz da Türkülerle Türkiye adlı bir program yapılacakmış hem kadın hem erkek sunucu olacakmış benim partnerim olur musun dedi bende teşekkür ettim şehir şehir dolaşmama hayat şartlarım izin vermiyor ve adamı çok sevmiyordum birde adam benden izin almadan beni sunum esnasındayken video kayıta almış çok sinirlendim çok hadsizce hiç hoş değil
neyse yine bir yıldız doğmadan battı arkadaşlar
Pazar günü ise sevgilim kahvaltıya geldi abimlere tanıştı akşamda Nilgün belgünün tiyatrosuna gittik çok güzeldi
Pazartesi sevdicek ile müze gezelim dedik fakat Ankara kalesinin oradaki çoğu müze kapalıydı Etnoğrafya müzesine gidebildik sadece
Bugün ise duş al kursa git derken kurs çıkışı arkadaşlar ile işaret dili çalıştık ve günü size yazı yazarak sonlandırıyorum
9 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 2 years ago
Text
KUR'ÂN-I KERÎM TALEBELERİ
Padişahın gözüne günlerdir uyku girmiyor. Zihnindeki soru beynini kemiriyor, bir türlü uyuyamıyordu. Kafasında dönüp duran soru şu: Ehli cennet kimdir, ben ehli cennet miyim?
Cevapta bulamaz sorusuna.. Bir gece yarısı yine uykusuz odasında.. Aklına veziri gelir. Vezir, çocukluk arkadaşı ve sır ortağıdır. Ona derdimi açayım bir cevap verir belki der, gece yarısı veziri çağırtır. Vezirler azl edileceği zaman gece çağrılırdı. Padişahtan haber gece yarısı gelince, vezir "Eyvah bir hata yaptım azl edileceğim" düşüncesiyle hazırlanır huzura gelir.
Fakat vezir gelinceye kadar padişah derdini anlatmaktan vazgeçer. Bu düşünceyi kalbime koyan Rabbim verecek cevabı der. Vezir gelir. Padişah; 'biraz sıkıntılıym sarayın dışına çıkıp dolaşalım' deyince vezir rahatlar.
Dolaşırken mezarlıktan semaya uzunan bir nûr sütunu görürler. Ne oluyor diye merakla giderler ki, 3 tane talebe oturmuş ders çalışıyor. Padişah 'siz ne yapıyorsunuz burada?' deyince, talebeler 'biz şu dergahın talebeleriyiz. Medresede kandillere koyduğumuz yağımız bitti. Bizimde ders çalışıp sabaha hocamıza dersimizi vermemiz lazım. Kandil yanmadığı için karanlıktayız, ay ışığında ders çalısalım diye buraya geldik' derler.
Padişah talebeleri alıp saraya getirir, kendi gelirinden dergaha aylarca yetecek zeytin yağı tenekeleri ile talebelere erzak koyar ve veziriyle talebeleri dergaha gönderir.
Arkalarından gözden kayboluncaya kadar bakar odasının penceresinden. Onlar gider, günlerdir kapanmayan göz kapakları gönlünün huzur bulmasıyla kendiliğinden kapanır, uykuya dalar.
O anda Efendimiz (aleyhisselâtu vesselâm) rüyasında teşrif eder ve şöyle buyurur: "Ey zamanın padişahı! Ehli cennet, o yardım ettiğin talebedir. O talebeler ki, halka dini anlatır. Haramı helali anlatır. Müslümanları günahlardan sakındırır. Onlar sayesinde din güçlenir. Namaz, doğru öğrenilip kılınır. Oruç doğru tutulur. Zekat bilinir ve doğru verilir. O talebeler ile baç öğrenilir. Gönüller ve cemiyyet huzur bulur. Onlara yaptığın yardım sebebiyle sende ehli cennetsin."
17 notes · View notes
mezardakicicekk · 1 year ago
Text
İÇİMDEKİ ÇOCUĞUN ANNESİYİM
Çoğu zaman eleştiri aldığım konulardan birini ele alacağım bugün. 20 yaşında biri olarak bu yaptıklarım normal karşılanmıyormuş. Kimse içimdeki çocuğu umursamadan hakaretler ediyor. Öncelikle size içimdeki çocuğa neden annelik yaptığımdan bahsedeceğim.
Bazı şartlar nedeniyle 2 yaşındayken ailemden uzakta, köyde büyüdüm. Köye götürüldüğüm günü hayal meyal hatırlarım hâlâ. İçimdeki çocuğun en büyük travmalarından biridir bu. Pencere önünde annemin gelip beni almasını beklediğimi hatırlıyorum. Hatta sarışın; saçları iki yandan örgülü, mavi gözlü ve içinde yıldızlar barındıran, pembe üstü beyaz çiçek desenli elbisesi ve parlak pembe ayakkabıları olan bir bez bebeğim vardı. Onu annemin yerine koymuştum ve yanımdan hiç ayırmazdım. O bebek hâlâ yatağımın yakınında duruyor. Sanırım bu süreç 2 yıl sürdü. İçimdeki çocuğun ömrü boyunca kapatamayacağı 2 yıllık aile sevgisi var.
Annemle babam kendimi bildim bileli sürekli çalışır. Ablam okula gittiğinde yan evde oturan babaanneme giderdim. Ablam okuldan geldiğinde eve geçerdim. Babaannemle hep resim çizip oyun oynadığımı hatırlıyorum. Hatta bir ara gençliğinde tasarladığı kıyafetlerin çizimlerini görmüştüm. Genetik geçmiş demekki resim çizebilme yeteneğim. Annem de çok güzel resim çizer mesela.
Evde yalnız kalmaya fazlasıyla alışıktım. O zamanlar ev telefonumuz vardı. Beni kontrol etmek için düzenli olarak evi ararlardı. Bazen babam yedek telefonunu bana verirdi. Evde tek başımayken ya çizgi film izlerdim ya da resim çizip oyun oynardım. Yalnızlığa küçüklüğümden beri alışık olduğumu bunu yazarken daha net anladım. Bu biraz canımı acıttı.
Her zaman kendimle baş başa kaldığım için arkadaş edinmekte zorlanırdım. Arkadaşım olduğunda nasıl davranmam gerektiğini bilmezdim. Arkadaşlar arasında yapılan davranışların hangisi doğru hangisi yanlış bilmezdim. Eğer farkında olmadan zorbaladığım kişiler olmuşsa özür dilerim.
Çekingen, utangaç ve sessiz biriydim. Okulda her zaman kurallara uyardım. Çünkü ben sadece bana söyleneni yapabilen biriydim. Sınıfta herkes arkadaşlarıyla konuşup oyunlar oynardı öğretmen gelene kadar ama ben kimseyle konuşamazdım. Her zaman çok fazla arkadaşı olanları kıskanırdım. İtiraf etmem gerekirse hâlâ kıskanıyorum. Nasıl o kadar sosyal olabiliyorlardı?
Satürn'ün ölümünden sonra bir kişiliğimin kafasına sıkınca film koptu iç dünyamda. İçimdeki çocuğun asla sevmeyeceği birine dönüştüm. Hayal ettiği hayatı kendi ellerimde yok ettim. Çok ağlattım onu. Ben onu sakinleştirmeye çalışırken ona daha ağır gelen cümleleri duymasına sebep oldum. Ablamın kızı benim küçüklüğüme görünüş olarak benzediği için ailem hep ''Sanki o küçülmüş ve yanımıza gelmiş gibi. Telafi fırsatı mı acaba?'' diyip duruyorlardı. Telafi? Neyin telafisi? Benim içimdeki çocukla değil de yeğenimle mi telafi edeceklerine inanıyorlardı?
İçimdeki çocuğun haykırışlarını yalnızca ben duydum. Bana olan öfkesini dahi unutmuştu. Korkuyordu, terk edilmiş gibi hissediyordu. Sırf bu yüzden yeğenime çok bir sevgi besleyemiyorum. Kıskançlıksa bu evet kıskanıyorum. İçimdeki çocuğun yarasına tuz bastığı için sevemiyorum istediğim kadar. Her zaman bir mesafe var onla benim aramda. Sımsıkı sarıldım içimdeki çocuğa. Hıçkırıkları yüzünden nefes almakta zorlanıyordu. Onu nasıl susturacağımı bilemedim. Ağlayan bir çocuk -hele ki 2 yaşındaysa- nasıl susturulurdu? Çizgi film açsam susar mıydı? Dans edip eğlendirmeye çalışsam? Onunla konuşmayı denesem? Belki de bir oyuncak onu sakinleştirirdi. Elime geçen ilk oyuncağa sarıldım. Hıçkırığı durmasada artık ağlamıyordu. 2 yaşındaki bir çocuk böyle mi susturulurdu?
O günden itibaren görüp beğendiğim tüm oyuncakların listesini yapmaya başladım. En beğendiklerimi ilk fırsatta alıyorum. Şuan 3 tane oyuncak bebeğim var mesela. Düzenli olarak onlarla oynuyorum. 1 tanesi uyku arkadaşı olmak üzere toplam 7 tane peluş oyuncağım var. Karanlıktan korkuyor diye gece lambası aldım, satürn şeklinde ve renk değiştiriyor.
Her fırsatta beğendiğim çizgi filmleri izliyorum. Bazen küçükken izlemeyi çok sevdiğim çizgi filmleri açıyorum. Artık bana eskisi kadar öfkeli değil. Bazen 16 yaşındaki halimle ettiğim kavgaya şahitlik ediyor. İkimiz de onun gelecekteki hali olduğumuzdan taraf tutmakta zorlanıyor. Bu yüzden 19 yaşındaki halimi şuanki halimden ve 16 yaşındaki halimden daha çok seviyor. Çünkü 19 yaşındaki halim tüm zorlukları sırtlayıp teker teker hepsine çözüm buldu. Bir nevi kahraman onun gözünde. Beni de anne figürü olarak görüyor. Çünkü her zaman onu mutlu etmek için bir şeyler yapıyorum. Onu ben sevmezsem 2 yıl eksikliğini hissettiği o sevginin yerini nasıl dolduracak?
20 yaşında oyuncaklar ve çizgi filmlerle ilgilenen biri olarak her zaman şu cümleye maruz kalıyorum: ''Sen ne zaman büyüyeceksin? Kazık kadar kız oldun, bırak artık şunları.''
Siz fark etmiyorsunuz ama ben büyüdüm. Yetmezmiş gibi içimdeki çocuğa annelik yapmakla sorumluyum. Eğer bazı günlerde onun özgür kalmasına izin vermeyeceksem ben neden yaşıyorum?
2 notes · View notes
fiyonka · 10 months ago
Text
En Güzel İsme Özel Bebek Hediyesi Fikirleri
Bir bebek dünyaya geldiğinde, beraberinde büyük bir sevinç ve heyecan da getirir. Bu özel anı ölümsüzleştirmek ve minik yavruya unutulmaz bir hediye vermek ise sevdiklerimizin en büyük arzusu olur. Peki, sıradan hediyelerden sıyrılıp, hem kalplere dokunacak hem de uzun yıllar saklanabilecek bir hediye seçmek mümkün mü? Cevabımız kesinlikle EVET! İsme Özel Bebek Hediyeleri: Sıradanlıktan uzak,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yasamaksarkisi · 2 years ago
Text
duasını ettiğim şeylere kavuştuğumu bol bol hissettiğim bi ramazan başlangıcı. yakamı bırakmayan yalnızlık hissi ile iyi geçinmeye, üstüne gitmemeye çalışıyorum. uyku saatim geliyor uyuyorum, iş saati geliyor okula gidiyorum. kendimden daha fazlasını beklerken durduğum yeri kabul etmeye çalışıyorum. deniyorum, daha iyi bi ögretmen daha iyi bir arkadas daha iyi bi sevgili olmak için çaba gösteriyorum ama çabamı takdir edemiyorum. ben edemeyince de kim ne derse desin memnun olmuyorum. keyfim yerindeydi aslında. aklımda olmayan cümleler ağzımdan çıkarken buldum kendimi. korkumdan mı bilmiyorum. "kötü gün arkadaşı" olmadığım söylenmişti zamanında, buna inanıyorum belki de o yüzden de kaçıp gitmek istegi mi var içimde? nasil olsa başa çıkamam diye? bilmiyorum. bilmek de istemiyorum. içime işleyip içime sindirip yaşamayi derin nefes almak istiyorum oh be yaşamak bu işte deyip sevmenin ve sevilmenin tadını çıkarmak istiyorum. bu duyguyu hiç tatmadım. rahat olduğum her yerde tetikteydim de aslında. meditasyonda bi yer vardı "kaygılı olduğunda mı güvende hissediyorsun" diye. bunun yanıtını biliyorum. geç oldu, uyuyup 4te kalacağım tekrar. yalnız olmayacagim bir sahur düşü kuracağım. romantik ve aynı zamanda çok saçma gelen düşler. kendime neden bunu yapıyorum? uyku bize sakinlik getirsin umarim. bu sene de duam hep iç huzurumuz için hem canım dedigim hem kendim için. huzurlu bir ömrümüz olsun diye. seni yoluma denk düşüren allahın buna gücü yeter. yeter ki biz vazgeçmeyelim. -konu buraya nasıl geldi? bilmiyorum. icimdeki ses seviyorum diyor bazen sadece.-
iyi uykular ahali.
2 notes · View notes
civcivciefendi · 3 years ago
Text
Hayat ve Ölümün Metaforu
Yarasından akanlar buz tutarsa ne olurdu? Beyazlık ortasında bir çamur ve kırmızı içinde yatarak bekliyordu ve aklından bu soru geçmişti. Yaralar yakılarak kapatılabiliyordu, belki donarak da kapanırdı. Kapanacak başka bütün kapılar da oluyordu ama o zaman. İnsan tek başına karanlıkta üşürken, düşmemek çok zordu düşlere. Uyanık kalmalıydı. Biri gelmeliydi. Gelebilecek herkesin öldüğünü kafasında kurmuştu, hayatta olabilecekleri kurgusuna ise yeri yoktu. Umutsuz ama uyanıktı. Bırakmıyordu elini yarasından. Kanı elini ısıtıyordu, ve galiba bastırırken karnından başka sıvılar da geliyordu parmaklarına. Sıcacık içi, üşütmekten korkuyordu. Ben de bekliyorum uzakta uykuya dalmasını, çünkü yanında silahı var ve benimle aynı dili konuşmuyor. Ve hele bir uyusun size daha çok hikayeler anlatabileceğim, hem de onun hakkında. Rüzgarın esmesi için dua ediyorum, etrafındaki birkaç çam ağacını inletip ninniletmesi için. İradesini tek başıma kıramam, ve ben de onun gibi tek başımayım, ama o kadar değil. Benim yoldaşlarım hala hayatta. Dürbünümden kirpiklerini izliyorum, kırpışıyorlar. Kapanıyorlar, açılmayacak sandığım anda yeniden açılıyorlar. Bazen bacakları seyiriyor, kolu biraz hareket ediyor, kafasını doğrultuyor. Uykuya dalmayacak belki de hiç. Bu onu bütün bu savaşın galibi yapacaktır, doğru; ama o uyumasa bile, uyku onu kucaklayacak. Bekliyorum anlatmak için, ve silahını kendime almak için.
Merak ediyorsanız söyleyeyim, onu ben vurmadım. Burada kimse kimseyi vurduğunu bilmez. En azından ben kimi vurmadığımı bilirim. Ben ormanın diğer tarafındaki insanları vurdum, dağın diğer tarafından. Burada kalıp ceset ganimetlerini toplama görevini ben üstlendim. Belki de yorulduğum için, başka kırışmalara gitmek istemedim. İnanın şu an bekleyemiyorum uykuya dalmasını. Gidip ben vuracağım onu, hikayesini de dinlersiniz sonra. Yanına gidiyorum, tüfeğim hazır, tetiğine basıp ses çıkarmamaya dikkat ediyorum. O, 5 gün sonra katıksız bir ölü olsa da, şu an korkulası bir canlı. Kanlarının kalan yarısıyla bile, benim gibi yirmi yaşıtımı gözünü kırpmadan öldürebilir. Ölü bir adam kendine arkadaş yapıyor. Dost olmamızın tek yolu buymuş. Temkinimle yürüyorum.
Dur diyor. Anlıyorum. Benim dilimde konuşuyor. Beni duymuş olmasının bende uyandırdığı korku ve hayranlık bir yana, arkadaşı değil de düşmanı olduğumu nasıl anlamış olabileceğine akıl erdiremiyorum. Üstümüzü çıkardık, diyorum. Ve kargaları kovduk, diye karşılık veriyor. Silahımın emniyetini ve namlusunu indirip, karda ne kadar koşulabilirse o kadar koşarak yanına gidiyorum. İçten bir gülümseme, ölü birinin olabileceği kadar içten, bu soğukta ne kadar sıcak olabilir bir şey, avcundaki kanlardan daha çok.
21.1.2022
1 note · View note
ailebebek · 1 month ago
Text
Tumblr media
Bebeğinizin mışıl mışıl uyuması için… 
Doğumundan itibaren yatağa uyur-uyanık halde bırakın ve böylece kendi kendine uyumayı öğrenmesini sağlayın.  
Uykusunun gece boyunca derinleştiği ve hafiflediği zamanlar vardır. Bebeğinizin her hareketini uyanıklık olarak değerlendirmeyin ve müdahale etmeyin.  
Bebeğiniz uykulu gibi görünüyorsa hemen beşiğine koyun. Eğer çok huzursuzsa sakinleşinceye kadar sallayın, ancak bunu tamamen uykuya geçmeden durdurun. Çünkü bebeğiniz sallama, kucağa alma, emme gibi aracı yöntemler olmadan uyumayı öğrenmeli.  
Kendini güvende hissetmesi için yatağında uyku arkadaşı gibi sevdiği bir nesne (oyuncak ayıcık, bebek, tülbent, battaniye vs) ile uyumasına izin verin.  
Uyku saatlerini bebeğinizin ihtiyacına göre siz belirleyin ve bu saatlerden ödün vermeyin.  
Gece uykuya gidilen saatler erken olmalı ve  bebeğiniz gün içinde daha çok uyanık kalmalı. Dolayısıyla gün içerisinde 2’den fazla ve uzun süre uyumasını engelleyin. Eğer 2 saatten fazla uyursa, uykudan kaldırın.  
Uyku saatleri konusunda kararlı olun.  
Uykudan önce  masal anlatma, ninni söyleme, ılık bir banyo gibi sakin etkinlikler düzenleyin.  
Uykudan önce  bebeğinizin uykusunu kaçırabilecek aşırı hareketli  oyunlardan kaçının.  
Karnını tok tutun. Kafein içerek kahve, çay ve çikolata gibi besin ve içecekler, anne sütü yoluyla bebeğinize geçip uykusuz kalmasına yol açabilir.  
Gece kalkıp ağlıyorsa, onu sık sık ziyaret edin. Ancak ziyaret aralıklarını giderek açın.  
Odasında 1 dakikadan fazla kalmayın. Işıkları açmayın, fısıltılı bir şekilde ‘şşşşt, herkes uyuyor’ gibi şeyler söyleyin. Bu arada kızmayın ya da cezalandırmayın.  
Kucağınıza almayın, aksi halde yatağa dönmek istemeyecektir. Ancak 10 dakikadan fazla ağlıyorsa kucağınıza alıp, sakinleştirin.  
Yatağı odanızdaysa sizi görmeyecek şekilde yatak yanını bir çarşafla kaplayın.  
Bebek odasının çok karanlık olmamasına dikkat edin. Ortamın nem ile ısısı da yeterli olmalı ve oda havalandırılmış olmalıdır.
1 note · View note
largetechs · 4 months ago
Text
iOS İçin 2024'ün En İyi 20 Yapay Zeka Uygulaması: Hayatınızı Kolaylaştıracak Devrimsel Araçlar
Tumblr media
Yapay zeka, hayatımızın her alanına hızla entegre oluyor ve akıllı telefonlarımız da bu dönüşümden nasibini alıyor. Özellikle iOS ekosistemi, yapay zeka destekli uygulamaların adeta bir vitrini haline geldi. Bu yazıda, 2024 yılında iOS kullanıcılarının hayatını kolaylaştıran ve üretkenliğini artıran en iyi 20 yapay zeka uygulamasına yakından bakacağız.
Yapay Zeka Neden Önemli? Yapay zeka, karmaşık sorunları çözebilme, verileri analiz edebilme ve öğrenme yeteneği sayesinde hayatımızı birçok yönden kolaylaştırıyor. iOS uygulamalarında yapay zeka, şu gibi alanlarda kullanılıyor: - Kişiselleştirme: Uygulamalar, kullanıcı alışkanlıklarını öğrenerek kişiselleştirilmiş önerilerde bulunabiliyor. - Otomasyon: Rutin görevleri otomatikleştirerek zaman kazandırıyor. - Yaratıcılık: İçerik oluşturma, tasarım ve sanat gibi alanlarda yeni imkanlar sunuyor. - Veri Analizi: Büyük veri kümelerini analiz ederek anlamlı sonuçlar çıkarabiliyor. iOS İçin En İyi 20 Yapay Zeka Uygulaması Üretkenlik ve Verimlilik - Notion AI: Not alma, proje yönetimi ve içerik oluşturma gibi birçok alanda yapay zeka destekli özellikler sunuyor. - Otter.ai: Sesli notları metne dönüştürerek toplantılarınızı daha verimli hale getiriyor. - Grammarly: Yazım hatalarınızı düzeltirken, stil önerileri de sunuyor. - Forest: Odaklanmanıza yardımcı olmak için pomodoro tekniğini kullanıyor. - Todoist: Yapay zeka sayesinde görevlerinizi önceliklendirerek daha verimli çalışmanıza yardımcı oluyor. Yaratıcılık ve Tasarım - Lensa AI: Fotoğraflarınızı sanat eserlerine dönüştürerek yaratıcılığınızı ortaya çıkarmanızı sağlıyor. - Canva: Yapay zeka destekli tasarım araçlarıyla profesyonel görünümlü görseller oluşturabilirsiniz. - Midjourney: Metin açıklamalarından görsel sanat eserleri oluşturan bir yapay zeka platformu. Eğitim ve Öğrenme - Duolingo: Yapay zeka sayesinde kişiselleştirilmiş dil öğrenme deneyimi sunuyor. - Memrise: Hafıza teknikleri ve yapay zeka sayesinde kelimeleri daha hızlı öğrenmenizi sağlıyor. - Khan Academy Kids: Çocukların eğlenirken öğrenmesini sağlayan bir eğitim uygulaması. Sağlık ve Wellness - Calm: Yapay zeka destekli meditasyon seanslarıyla stresi azaltıyor. - Sleep Cycle: Uyku kalitenizi takip ederek uyku düzeninizi optimize ediyor. Haber ve İçerik Tüketimi - Feedly: Yapay zeka sayesinde ilgi alanlarınıza uygun haberleri size sunuyor. - Pocket: Makaleleri ve videoları daha sonra okumak veya izlemek için kaydetmenizi sağlıyor. Diğer İlginç Uygulamalar - Replika: Sizinle sohbet edebilen ve duygularınızı anlayan bir yapay zeka arkadaşı. - Wombo Dream: Metin açıklamalarından kısa animasyonlar oluşturuyor. - Replika: Sizinle sohbet edebilen ve duygularınızı anlayan bir yapay zeka arkadaşı. - Wombo Dream: Metin açıklamalarından kısa animasyonlar oluşturuyor. - Jasper.ai: İçerik oluşturma konusunda size yardımcı olan bir yapay zeka asistanı. Sonuç Yapay zeka, iOS uygulamalarının geleceğini şekillendiriyor. Bu listede yer alan uygulamalar, yapay zekanın gücünü kullanarak hayatımızı kolaylaştırıyor ve daha verimli hale getiriyor. Bu uygulamaların sürekli geliştirilmesiyle birlikte, gelecekte yapay zekanın hayatımızdaki etkisi daha da artacaktır. Not: Bu liste, 2024 yılı itibarıyla popüler olan yapay zeka uygulamalarından bazılarına örnek teşkil etmektedir. Uygulama mağazalarında sürekli yeni ve farklı yapay zeka uygulamaları ortaya çıkmaktadır. Read the full article
0 notes
diyetz · 7 months ago
Link
0 notes