#Türk Dili
Explore tagged Tumblr posts
Text
Türk Dili -1 2024-2025 Vize Soruları
Türk Dili -1 2024-2025 Vize Soruları Türk Dili -1 2024-2025 Vize Soruları 1- Aşağıdakilerden hangisi iyi bir dinleyicinin özelliklerinden biri değildir? A) Muhatabını dinlediğini beden diliyle göstermek B) Her iletişimde aynı dinleme türünü kullanmak C) Muhatabın fikirlerine katılmasa dahi dinlemeyi sürdürmek D) Konuşmacının sözünü kesmemek E) Dikkatini muhatabına yöneltmek Cevap : B) Her…
0 notes
Text
#Türk Bayrağı🇹🇷#Türk Milleti#Türk Devleti#Türk Ordusu#Türk Dili#Türk Edebiyatı#Türk Tarihi#Türk Medeniyeti#Türk Kültürü#Türk Yurdu#Türk Coğrafyası#Türk Devletleri#Türk Müziği#Türk Folkloru#Türk Mutfağı#Türk Töresi#Türk Destanı#Türk İmparatoru#Türk Sultanı#Türk Hakanı#Türk Dünyası.
0 notes
Text
TÜRK DİLİ Dil ve Edebiyat Dergisi Ocak Sayısı Çıktı
TÜRK DİLİ Dil ve Edebiyat Dergisi Ocak Sayısı Çıktı
Cilt: CXXI Sayı: 853 Ocak 2023 Türk Dil Kurumu Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ömer GÖK İÇİNDEKİLER Hamza Zülfikar • Yaşanan Olaylara veya Eylemlere Dayalı Mecazlı Sözler Mehmet Can Doğan • Aksi Seda Nevzat Gözaydın • Halide Edip Adıvar’dan Türkçe Sözlük İçin Katkılar Abdullah Uçman • Mehmet Kaplan ve Yunus Emre Yasin…
View On WordPress
0 notes
Text
TÜRK DİLİ Dil ve Edebiyat Dergisi Ocak Sayısı Çıktı
TÜRK DİLİ Dil ve Edebiyat Dergisi Ocak Sayısı Çıktı
Cilt: CXXI Sayı: 853 Ocak 2023 Türk Dil Kurumu Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ömer GÖK İÇİNDEKİLER Hamza Zülfikar • Yaşanan Olaylara veya Eylemlere Dayalı Mecazlı Sözler Mehmet Can Doğan • Aksi Seda Nevzat Gözaydın • Halide Edip Adıvar’dan Türkçe Sözlük İçin Katkılar Abdullah Uçman • Mehmet Kaplan ve Yunus Emre Yasin…
View On WordPress
0 notes
Text
Geri dön, beni sev diyemem ki...
Peki ya sen?
Ben söylemeden gelemez misin?
Tekrar sadece beni sevemez misin?!
Dönüp bana bakıp ,gülemez misin?
Tekrar sadece benim olamaz mısın?!
Bana beyaz güller alamaz mısın?
Sen ve ben, tekrar biz olamaz mıyız?...
#beyaz güller#şiir#edebiyat#türk dili ve edebiyatı#yazar#söz yazarı#sözler#kitap alintilari#afroditmavisi#beyazgüllerinanlamı#egeninincisi#ömer ege zorlu#3391km#beyzaalkoc#izmirinegesi#egeninizmiri#izmiraksoy#izmirveege#egeninışıkları#aşk#nefret#tumblr#twitter
40 notes
·
View notes
Text
Edebiyat okumak isteyenlere çok önemli bir tavsiye: okumayın.
#semaamagökyüzüolmayan#semamagokyuzuolmayan#turkmenistan#türk dizisi#türkdili#edebiyat#türk halk müziği#books#i love you#sevgilim#post#love#blog post#my post#long post#text post#Türk Dili ve edebiyatı
17 notes
·
View notes
Text
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#gülten akın#aynı dili konuşmak#aynı dille konuşmak
4 notes
·
View notes
Text
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. Dönem 1. Yazılı BEP Soruları
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı yazılı BEP soruları ve cevapları diyariedebiyat.com’da. En güncel 10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı yazılı BEP soruları cevap anahtarlı bir şekilde hemen çöz ve kendini kontrol et. 10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı yazılı BEP soruları ve cevapları diyariedebiyat.com’da. Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerimiz ve öğrencilerimizin yazılı sorularını inceleyerek…
#10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. dönem 1. yazılı BEP soruları#10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. dönem 1. yazılı BEP soruları 2024-2025#10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. dönem 1. yazılı BEP soruları indir#10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı BEP 1. dönem 1. yazılı soruları#BEP 10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. dönem 1. yazılı soruları
0 notes
Text
Gözlerim uykuyla barıştı sanma
Sen gittin gideli dargın sayılır
Ben de bir zamanlar sevildim amma
Seninki düpedüz vurgun sayılır
#yanlış kararlar#mi bilmem#belkide o zamablar asla gelmeyecek#türk dili ve edebiyati#belki de üzülmeliyiz
0 notes
Text
Türk Dili-2 2023-2024 Final Soruları
Türk Dili-2 2023-2024 Final Soruları 1. Bilimsel raporlarda (makalelerde) bulguların nasıl elde edildiğinin, ne tür analizlerin yapıldığının bütün ayrıntılarıyla anlatıldığı bölüm aşağıdakilerden hangisidir? A) Yöntem B) Sonuç C) Giriş D) Özet E) Bulgular Cevap: A) Yöntem 2. Yerli yerinde yapılmazsa anlam karışıklığına sebep olan, konuşma cümlesindeki anlamın gereği olarak anlam birimlerini…
0 notes
Text
Ne demişler; Bir dil bir insan
Bunu büyük ihtimalle "bir dil öğrenince yeni bir insanla iletişime geçebilirsin" anlamında söylemişler ama bana sorarsanız "Bir dil öğrenince içindeki yeni bir kişiliği keşfediyorsun" Özellikle çok farklı kültürlerden iki dil bilen kime sorsanız aynı şeyi söylüyor. Hem insan başka dil konuşunca sesi bile değişiyor.
Şahsen benim her dilde farklı kişiliğim var. Mesela Türkçe'de hiç küfretmem ama İngilizcemin ağızı bozuk .-. Korecem ikisinin ortası. Yazarken de bazen aklıma müthiş bir şey geliyor ama ya çevirisi olmuyor ha da anlamı kayboluyor ve ben bunu Türkçe yazamıyorum ya... çok sinirimi bozuyor....
Peki drup dururke. Bu konu nereden çıktı? Az önce İşaret dili çalışırken kendim olmanın ne kadar zor bir dil olduğunu fark ettim. Çok basit bir dil. Mecazlar çok nadir ve edebiyat ise yok... Şarkı çevirilerinin çoğu bir anlam ifade etmiyor onlara. Ama başka dillerde farklı farklı da olsa bunlar hep var. Bir şekilde kendimin bir parçası olmayı başarabiliyorum.
Az önce "Acemi" kelimesini çalışıyordum. "Günlük hayatta bu kelimeye denk geldiğimde "Acemi, Arapça "Acem" yani yabancı kelimesinden geliyor. Yani "Bir işe yabancı" olma gibi bir anlamı var" diyemedikten sonra ben ben oluyorum ki" diye düşündüm .-.
Benden edebiyatı, mecazı, kinaye ve laf sokmaları, diller ve diğer şeyler hakkında bildiğim bütün saçmalıkları çıkartınca geriye ne kalıyor ki?
#yabancı dil#İşaret dili#Türk İşaret dili#tid#bilingual#multilingual#polyglot#Türkçe#Arapça#türk işaret dili
0 notes
Text
Biyofaşizm
Biyofaşizmin gündelik bir mesel kılınmasının tanıklığını yapıyor sıradan insanlar. Yaşamı mutlak bir biçimde var eden, yeniden kervana dizen, güncelleyen, düştüğü yerden kalkıp bir kere daha başlamaya teşne olunan her ihtimalin üstüne çöreklenmiş nihai anlamda bir çürütücü olarak biyofaşizm göndere çekiliyor. Sıradan insanın bir biçimde kast sisteminin bireyleri gibi değerlendirildiği bir zeminde herkese apayrı bir cerahat biçimlendirilip pay olunuyor. Düpedüz, yalın bir mahvın retoriği siyasi icraatmış gibi duyurulurken en alttaki o kitlelerin birbirilerine kati / mutlak düşmanlıkları oy uğruna / beka adına sürekli kaşınan bir mesel kılınıyor. Doğrudan düşmanlık besleniyor, hiç değilse en başat medet umulan ol kestirmeden dayanak ilan ediliyor. Mutlak, sabık bir aklın suna geldiği sistemin tam da en kısacık bir halde toplumu dönüştürmesi var ediliyor. Tebaa aşağı tebaa yukarı biçimlenen, yeniden kotarılan dinamiklerle birlikte o biyofaşizm bir çok farklı etmenle beraberce tüm bu hayat akışını çevreliyor, kuşatıyor.
Denek kılınmış hayatların orta yerine bırakılmış / kurulmuş olagelen tuzaklardan, her gün apayrı odaklardan var edilen sınama hallerine bir süreklilik hali içerisinde biyolojik ayrım ve faşizan bir diskur imal ediliyor. Erkanı muktedir, baş efendinin dilinin altından çıkan o söylem yığını bizatihi dönüştürülen ülkenin rotasını belirginleştiriyor. Dur durak nedir hiç bilinmeden vazedilen ve yeniden biçimlendirilen algı / olgu hallerinin ortasında faşizmin göndere çekilmesi eksiksiz var ediliyor. Bir buna çaba sarf ediliyor. Yirmi bir yıllık olan o iktidar olma halinin güç zehirlenmesinden payını almış olanın sureti temsilinde icrasına devam etmek istedikleriyle yaşamın yaralanması söz konusudur. Tümden benzersiz bir mahvetme halini sürekli / rutin kılarak yoluna devam etmek isteyen akparti ve siyasi çete nam yapıların koalisyonu bu biyo-faşizan akımı güncellemektedir. Gittiğimiz ya da bir hal bir biçimde yollandığımız istikamet budur, bu kadar keskindir. Seçimi bir tantana ile geçiştirirken, illa ki araya vatan, millet sıkıştırırken bir yandan da gerçekçi bir yıkıcılığı ileriye taşımak tek gaile kılınandır. Muktedir ve sistematiğinin sunduğu yeni ülke halinin, projeksiyonunun var ettiği gerçekliği burada bir kez daha teyit edebilmek mümkündür işte.
BirGün Gazetesinden aktaralım: “Yerel seçimlere iki aydan az zaman kala partilerin seçim hazırlıkları sürüyor. Halkın sorun ve talepleri karşısında çözüm üretemeyen AKP iktidarı ise seçim çalışmaları kapsamında bir yandan muhalefeti hedef almaya devam ederken bir yandan da seçmene tehditler savuruyor.
Partisinin aday tanıtım toplantısı için Ordu’ya giden AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçmeni bir kez daha tehdit etti. Doğalgazın bölgeye kendi dönemlerinde hizmete açıldığını söyleyen Erdoğan, “Biz varsak doğalgaz var, biz yoksak doğalgaz yok” dedi. Daha önce birçok kez merkez-yerel vurgusunu dile getiren Erdoğan bu sefer de üstü kapalı bir şekilde seçmene seslendi. Halka hizmet gelmesi için belediyelerin AKP’de olması gerektiğini savundu. Konuşmasının devamında muhalefeti de hedef alan Erdoğan, yaşanan depremlerden, gerçekleşen saldırılara kadar en küçük bir zafiyetlerinin olmadığını iddia etti.
Seçim Öncesi Kese Açıldı
Yoksulluk ve açlık sınırının altında ücretlere mahkûm ettiği emeklilere de vaatte bulunan Erdoğan, bayram ikramiyelerinin 3 bin TL olarak yatırılacağını açıkladı.
Yatırılacak ikramiyeyi ‘müjde’ “Bütçeyi tekrar zorlama pahasına düzenlemeye gidiyoruz” ifadelerine yer verdi. Konuşmasını muhalefete yüklenerek sürdüren Erdoğan, depremlerden ülkedeki yaşanan saldırılara kadar hiçbir zafiyetlerinin olmadığını da iddia etti. AKP iktidarı 6 Şubat Maraş merkezli depremlerin yıldönümünde birçok ilde protesto edilmişti.
Sahil Yolu İle Övündü
Uyguladıkları ekonomi politikaları ile yaratılan krizin faturasını halka kesen Erdoğan, konuşmasında gelir adaletsizliğinin farkında olduğunu dile getirdi. Seçimlerde oy isteyen Erdoğan gelir adaletsizliği ile partisinin mücadele ettiğini iddia etti.
Merkezi iktidardan yardım almak için belediyelerin aynı partide olması gerektiğini savunan Erdoğan, kasım ayında çöken ve kabararak denizle birleşen sahil yolu projesini yapmakla övündü. Erdoğan, "Biz seçimi kazanınca şunu söyleyeceksiniz. Belediyede de AK Partili belediyeler olduğunda Ordu'nun kılına zarar gelmez. Samsun ile Hopa'yı birbirine bağlayan sahil yolunu kim yaptı?" dedi. Daha önce birçok kez çöken sahil yolu ile övünen Erdoğan’ın bu sözleri ise tepki çekti.
∗∗∗
Hatay’ı Da Tehdit Etmişti
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim şovuna dönüştürdüğü deprem bölgesi ziyaretlerinde de seçmenleri tehdit etmesi ile tepki çekmişti. Erdoğan Hatay’da gerçekleştirdiği aday tanıtım toplantısında “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse o şehre bir şey gelmez, Hatay’a geldi mi?’ Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” ifadelerini kullanmıştı.
∗∗∗
Tehdidi Yasalaştırdı
Merkez-Yerel tehdidini sık sık tekrarlayan Erdoğan, muhalif belediyelerin elini kolunu bağlayacak bir yasayı da onayladı. Geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanlığı, belediyelerin yatırımlarını gerçekleştirmek için yurt içinden yapacakları borçlanmayı Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Bakanlığının onayına bağladı. Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, bundan böyle yatırım amacıyla borçlanmak isteyen belediyeler sarayın onayı olmadan borçlanamayacak.”
Nefes nefese bir cerahat imalinin, biyofaşist bir tahayyül toplamının her nerelerden itibaren şekillendirildiğini de gösteren bir toplamdır, baş efendinin malum beyanları. Hiç ama hiçbir değeri kalmamış addedilen sıradan insanların önce yıldırı, ardından da olabildiği kadar açık bir halde tehditlerle hizada tutulması gayreti artık doludizgin günlük bir mefhuma dönüştürülür. Hizmet şartını, eşit yurttaşlık haklarını devlet yönetiminden ol yerel / mahalli seçimlerdeki irade beyanlarını dönüştürmeye bütünleşik bir halde kullana kullanana bir demokrasi isteminden uzak kalınması kesintisizleştirilir. Despotluk bu bahis ile çıkagelen bir mesele değilse her nedir ki zaten? Hatay’da insanların onca can ağrılarını çiğneyerek her şey sanki rutini içindeymiş gibi davranıp bir de iktidar reklamına girişirken ya da memleketi dolaylarında söz alırken duraksamadan, x, y, z partilerini değil sadece kendileri olduğunda bir şeylerin değiştirilebileceğine olan biati satışa koymak biraz utanç verici değil midir? Asırlık demokrasi tahayyülünü bir biçimde kerhen de olsa, eksik gedik kalsa da var edebilen bir ülkede, onun da imhasına girişmek biyofaşizm hali ve pratiği değil midir? Bunca yönlendirme, dikkat öcü çıkabilir, aman oyunu verirken iki kere düşün, sonra şundan mahrum kalma, bundan eksik olma diyerek bir özgür irade hal ve beyanı söz konusu olunabilir mi? Nedir ki bu cendere?
Elif Ekin Saltık ve Özkan Zülfikar'ın Evrensel Gazetesinde yayınlanmış haberidir: "İliç’te yaşanan maden faciası sonrası ailelerin ve yurttaşların bekleyişi devam etti. Madende yaşanan facia civar köyleri de etkiledi. Maden ocağının en yakınındaki köylerde yaşam ise korku içinde sürüyor. Bağıştaş köyünün mezrası olan Bahçecik’e gidiyoruz.
Bu köyden 11 işçi madende çalışıyor. Köyden genç bir kadını yolda görüyor, madenden nasıl etkilendiklerini soruyoruz. Evine davet ediyor, “Orada devam edelim” diyor. Evin genç kızı, anne, baba, bir de komşu köylü anlatmaya başlıyor: “Bizler korkuyoruz. Hiçbir önlem alınmamış, bile bile bir ihmal olduğu söyleniyor. Doğaya verdikleri zarar yetmiyormuş gibi bir de bu olay. İnsanlar toprağa dokunmaya korkuyor. Bizim içme suyumuz tehlike. Siyanür patladı, içme suyumuz da o yönden geldiği için tedirginiz. Havada da kötü bir koku var, ta İliç’den bile alınıyor, hissediliyor o kötü hava. Siyanür şimdi araziye dağıldı, oradan da içme sularına, nasıl etkileyecek bakalım.”
Köyün suları heyelandan bu bu yana kesilmiş, köyün suyu maden bölgesinden motorla basılarak geliyor. Katliam sonrası vanaları kapatmışlar. Köylülerden biri devam ediyor: “Bize daha önce bununla ilgili eğitim verdiler madende. Bizi madene çağırıp orada anlattılar. Suyu bulana kadar siyanür gider, sıcak havalarda buharlaşıp havaya gider. Onun için tedirginiz suya basılırsa ve o suya siyanür karışırsa diye. Su sorunumuzun ne olacağını öğrenmek için madenin halka ilişkilerini aradım, ‘Yarın size döneceğiz’ dediler. Net cevap da alamıyoruz. Bu durum bizi korkutuyor. Şu an ilçeden içme suyu getiriyoruz.” Hayvancılıkla geçinen köylüler günlerdir işlerini yapamaz durumda, banyo yapamadıklarını, ihtiyaçlarını gideremediklerini söylüyorlar. Köylülerden biri “Maden kapatılsın, zehir bizim üzerimizde. Kapatılmasın diyenler var, onlar da böyle yaşasınlar o zaman. Madenin bize faydasından çok zararı var. Bu köyden çalışan birkaç kişi var madende ancak emek veren herkes her türlü karşılığını alır zaten.”
Eskiden 2 Tır Siyanür Gelirdi, Sonra Daha Yüklü Siyanür Gelmeye Başladı
Bahçecik’ten sonra Bağıştaş köyünün kahvesine de uğruyoruz. Köy kahvesinde karşılaştığımız köylülerden biri madende çalışıyor. Anlatıyor maden işçisi: “Siyanür dediğiniz şey küp şeker gibi paketli gelir. Orantılarsınız. Mesela yüz damla suya bir damla siyanür koyarsınız. Ya da binde bir oranında damlatırsınız. Siyanür kamyonları eskiden güpegündüz gelirdi. Çok rahat bir şekilde girerdi maden alanına. Kimsenin umurunda değildi. Çünkü şirket halkı göbekten bağımlı hale getirmişti. Halkı borçlandırıp şirkete çalışmayı mecbur hale getirmişti. Sonraları siyanür kamyonları gece gelmeye başladı. 2 tır gelirken, 4 tır, 6 tır gelmeye başladı siyanür. Halk da yavaş yavaş farkına varıyordu olanın…”
"Çatlağa Rağmen Dinamitle Patlatma Yaptılar"
Son zamanlarda maden ocağında biriken liçte çatlaklar gözlemlendiği bilgisini de veren işçi şöyle devam ediyor: “Normalde çatlak oluşan yerde herhangi bir çalışma olamaz. Olmamalı. Verdikleri eğitimde de ısrarla bunun üzerinde duruldu. Ama bırakın çalışma yapmayı kamyonların taşıyacağı cevheri dinamitlerle patlattılar. Dinamitle patlatma işlemi yoğun bir titreşime neden olur. Çalışırken biz bile titrerdik. Çatlakların etkilenmemesi mümkün değil. Çok yüksek desibelde bir ses çıkıyor patlatma işleminde. Göz göre göre kâr ve rant uğruna bu kaza geliyorum dedi, ama kimse umursamadı. Bu maden ocağı da çalışmak zorunda. Kapatmayacaklar asla. Eskiden buralarda hayvancılık yapılırdı. Tarım yapılırdı. Herkes bıraktı, şimdi mecburen bir iş bulup çalışmak zorunda. İşlerinden olma korkusu kimseyi konuşamaz hale getirdi. Kimse de kapısının önündeki bu ocağın kapanmasını istemiyor. Çok sonradan zararlarını görecekler.”
"Numuneler Doğru Yerden Alınmıyor"
Numune alımına dair de bilgilerini paylaşıyor işçi. Numunelerin doğru yerlerden alınmadığını iddia ediyor. “Toprağa karışan siyanür hemen yüz metre ötede çıkmaz ki Kılcal damarlar gibi yayılır, karışır toprağa suya” diyen işçi, “Mesela barajın üstünden numune alırsanız hiçbir şey çıkmaz. Barajın altından almanız gerekir. Belki Kemaliye’den çıkacak asıl siyanürlü su” ifadelerini kullanıyor.
"Bu Olay Da Kapanıp Gidecek"
Köy kahvesinde sohbet esnasında başkaları da söze karışıp olayın bilirkişisi gibi, konulara hakim bir şekilde anlatıyorlar: “En fazla on kilo koyacağın yere yüz kilo koyarsan taşımaz. Bunlar da koyulması gerekenden fazla malzeme yığdıkları için bu kazanın yaşanması kaçınılmaz oluyor. Şimdi köylerimiz risk altında. İçme suyu kullanırken korkuyoruz. Ne olacak bilmiyoruz.”
Kahvede sohbete dahil olan başka bir vatandaşın tepkisi ise şöyle. “Nasılsa bir şey olmuyor. Anlatsak ne olacak ki? Ne yapabilirsiniz? Bu olay da kapanıp gidecek. Ölenler öldükleriyle kalacak. Hiçbir şeyin anlamı yok. Olmaması gereken tonajda yığınak yapıp kullanmışlar. Çatlaklar oluşmuş ona rağmen çalıştırmışlar insanları. Seni beni mi dinlerler?”
Uğur Yıldız’ın Eniştesi: Ailelerle Görüştürülmedik
İliç’in merkezindeki kahvelerden birinde ismini vermek istemeyen bir avukatla görüşüyoruz. Ailelere hukuki destek sağlamak için geldiğini ancak kimi ailelerin bu desteği garip karşıladığını, altından bir şey aradıklarını ve tedirgin olduklarını ifade ediyor. Sohbet esnasında adliyeye getirilen gözaltılar için aileler adına hiçbir avukatın olmadığını, ailelere de sağlıklı bilgi verilmediğini belirtip Uğur Yıldız’ın yakınlarının ailelerle görüşmek istediği ancak görüştürülmediği bilgisini veriyor. Bu bilgi üzerine ulaştığımız Uğur Yıldız’ın eniştesi, Uğur Yıldız’ın kullandığı kamyonun arka kısmının bulunduğunu ancak Yıldız’ın cenazesine henüz ulaşılmadığını söyledi. Ailelerin çökme olan alana götürüldüklerini de söyleyen Uğur Yıldız’ın yakını, “Çok büyük bir alan, dün akşam biraz çalışma yapmışlar ancak bugün yağmur var, çalışma yapılmıyor. Cenazeleri bulmak çok mümkün gözükmüyor” dedi. Yakın yoğun bir bilgi kirliliğinin olduğunu söyledi. “İşçiler çatlağa rağmen çalıştırılmış, ciddi bir ihmal var. İşçilerin raporlama için oraya gittikleri söyleniyor ancak teknik bir eleman yerine neden bir kamyon şoförü gitsin ki oraya? Şirket yetkilileri bize net bir şey söylemiyor, hukuki süreci işleteceğiz diyorlar” dedi. Dün 6 kişi tutuklandığını, ön bilirkişi raporunda Anagold’un asli kusurlu bulunmadığını hatırlattığımız Yıldız, “Koskoca şirket, madenin yüzde 80’i onların elinde, onların kusurlu olmaması mümkün değil, böyle bir şey olabilir mi?” dedi. Yıldız diğer ailelerle de görüşmek istediklerini ancak yetkililerin ısrarla kendilerini diğer ailelerle görüştürmediğini, bazı ailelerin de görüşmek istemediğini aktardı."
Yok etme halinin nasıl da süreğen bir meseleye dönüştürüldüğü Erzican’ın İliç ilçesinde bulunan altın madeni sahasından bir kere daha görülür. Nihai anlamda, iktidarın kıyağına mazhar olmuş bir holding ile yurtdışı sermayesinin güçlü oyuncularından bir başkasının ne kadar olduğu muamma bir altın rezervi için var ettikleri açgözlülük sonucunda dokuz insanın akıbeti liç yığını altında kalakalır. Doğayı talan etmeyi müreffeh, güçlü bir ülkeyi var etmek adına temel bir oryantasyon olarak gören zihniyetin ucuz mavraları, berhava edilmiş olan hayatlarla bir kere daha nasıl bir yıkıma dönüştürüldüğünü bildirir. Kamusal alanı, parası gelsin de ne isterlerse onu yapsınlar diyerek peşkeş çekebilen zihni garabetlik aklın yıllar yılıdır görmezden geldikleri bir kere daha ihmaller zinciriyle birleşip dokuz insanın canından olmasına neden olur. Kanada / ABD ortaklı şirketin çekip gitmesinin, madenin lafta kapatıldığı bildirilirken, taşeron firmanın işçileri bu haldeyken o saha tekrardan mesaiye çağırabildiği bir zeminde yaşanan her şey biyofaşizmin de sınırlarını bildirir. Can almalar, yok etmeler sadece insana değil doğrudan doğruya hayatı var eden, edecek olan doğanın kendisine karşı bir tahribatı süreğen kılarak, toprağa ve su kaynaklarına sızıp sızmadığı henüz kestirilemeyen bir siyanür sızıntısı karşısında sessizliği muhafaza ederek yok etmelerin bir başka evresine ilerlemek meselesini ihtiva eder. Biyofaşizan devlet tahayyülünün, sermayesiyle birlikte var ettiği yıkıcılık / kök katran karanlığının var ettiği şey yukarıdaki tanıklıklarla çıka gelendir. Görünen köye kılavuza hacet olmaz.
Biyofaşizmin gündelik bir mesel kılınmasının tanıklığını yapıyor sıradan insanlar. Herkes ve hepimizi kapsayan, kuşatan, tıpkı o virüslerin çeşitlendirilmiş olan şu son salgın günlerindeki gibi hayatı felce uğratan bir yapının, insan eliyle kotarılmış bir cerahat istem ve halinin esiri kılınıyor modern zamanlar. Bir ucu bucağı olmayan, bırakılmayan bütün o denetim, gözetim ve tahakküm şablonları arasında hayat un ufak olunuyor, ne eksik ne de fazla. Düzenin var ettiği her yeni dönemeç, sorgusuz ve sualsiz bir halde o un ufak edilenin kapsamını daha da kalıcı kılma adına yineleniyor. Biyofaşizan bir diskur üstünden ilerleyen menzilde hiçbir yaranın farkına varılamayacağı, dahası var olan tüm yaraların yanına pek çok yenilerinin de ekleneceği bir biçimde aksettiriliyor. Bir girdabın tam da ortasında yarınsızlık gözlerimiz önünde bina ediliyor. Günler, gelişmeler, vakalar birbiri peşi sıra yinelenirken olan biten yegane şey o biyofaşist akımın sürekliliğidir. Bunca sınama, bir dolu yaradan sonra, her şey denenmiş olmasına rağmen karanlıktaki inat, belirsizliklerdeki ısrar, bitimsiz heveslere kurban edilen müştereklerle bir tek iyi gün kalmaz, bırakılmaz. Bırakılmıyor da, bilmek isterseniz, takdirinize...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Nicolas BRUNO – From The “Sleep Paralysis Photography”
#meram#anlam#yara#biyolojik#türk#faşizan#yol nereye?#baş efendi#tahakküm#denetim#gözetim#yıldırı#başka türkiye vardır#cerahat sarmalı#karanlık#yıkım#tehdit dili#seçim#demokrasi101#siyasa#politikmeram#anlık#iliç#altın#çökertme#can alma#terör#kötülük#mesel#akıl
1 note
·
View note
Text
İşaret Dili Tercüme Hizmeti
İşaret Dili Nedir? İşaret Dili Tercümanlığı Nedir?
#işaretdili #türkişaretdili #işaretdilitercümanlığı
0 notes
Text
TÜRKÇE VE SÜMERCENİN ORTAK BİR GEÇMİŞİ OLABİLİR Mİ?
Sümerler… Ölü dillerin efendileri… Eski Mezopotamya’nın kadim kavmi… Medeniyetin önemli kâşifleri… Yazının serüveni ile birlikte dillerin kökeni ile ilgili çalışmalar çivi yazılı tabletlere kadar uzanmaktaydı. Peki yazının mucitleri aslında Türk dilinin dayanak noktası olabilir miydi? Sümerler ve Türk dilinin benzerliği ne boyuttaydı? Dil dünyasında yankı uyandıran bu teorinin gerekçelerini gelin…
View On WordPress
#fritz hommel sümerce#fritz hommel sümerce ve türkçe#fritz hommel türkçe#osman nedim tuna#osman nedim tuna sümerce#osman nedim tuna sümerce ve türk dili#osman nedim tuna türk dili#sümerce ve türk dili#sümerce ve türkçenin ortak geçmişi#sümerce ve türkçenin tarihi ilgisi#sümerler türk mü#sümerler ve türklerin ortak geçmişi#türk dilinin yaşı meselesi#türkçe sümerce benzerliği#türkçe ve sümerce#türkçe ve sümerce benziyor mu#türkler sümerli mi
0 notes
Text
'Gayem zat-ı alinizi taciz etmek değil, efkari umumide muhhabbet kurmaktır. Cevabı müspetiniz kalb-i hazı halimi tamir ve temin edeceğinden dest-i muhabbetinize talibim.'
#semaamagökyüzüolmayan#semamagokyuzuolmayan#books#i love you#sevgilim#love#blog post#post#long post#my post#text post#books & libraries#edebi#edeb#edep#edebiyat#edebi yazılar#edebi sözler#edebi cümleler#edebiyet#türk dili ve Edebiyatı#turkiye#turkey#turkish#türkiye#türkçe
10 notes
·
View notes
Text
🎯 Tanrı'nın Dili Sevgidir 🎯
Tanrı ortak dil sevginin adıdır. Her can içinde yaratanın sevgi dilini taşır.
Korku, insanların yarattığı tanrılara, şeytanlara ve kötü ruhlara tapmalarını sağlar.
Korkuyu dinin içine yerleştiren sömürgeciler ise insanları korkutarak kendilerine hizmet etmelerini sağlarlar.
Tüm sömürgeciler aynı zamanda korku üreten şirk ve ruhban sınıfıdır.
Şirk ve ruhban sınıfı sayesinde din korkunun kılıfı yapılmıştır.
Oysa din sevgi ve özgürlüğün kılıfıdır.
Yaratan yarattığına sevgisini, şefkatini ve merhametini yaşarken neden esirgesin?
Esirgeyecek ise neden yaratsın?
Yaratan insanları us ve duyunç donanımı ile yaratmış iyi ve kötüyü seçmekte serbest bırakmıştır.
Us ve duyuncunu kullanmayan her insan yaşamın içinde cezasını zaten çekmektedir.
Dinleri niyetlerine uygun kullananlara göre öteki dünya da cehennem ve cennet bu dünya da başka bir amaç için kullanılan bir cezanın cezasıdır.
Dini niyetine alet edenler bu sebeple insanlara zulüm etmektedir.
Bunun cezasını çekenler öteki dünyada cehennem korkusu ile aldatılmış olmaları kendi akılsız ve duyunç dışı tutumlarıdır.
İnsan cehennemini seçimleri ile yaşamın içinde kendi üretir.
Sayısızca ırk ve dil yaratan tanrıyı tek dil bilen bir tanrı haline getirmek yaratana karşı şirk koşmak tanrıyı diğer dilleri bilmiyor diye aşağılamak demek değil midir?
Atatürk'ün Kur-an'ı Türk diline çevirmesi bir devrimdir. Yaratandan gelen mesaj evrensel değilse kişiseldir.
Amaç, tek dil ile dayatılan kitabın başka dillerde okunursa saklanan neyse onun anlaşılmasını önlemektir.
Türk inancı sevgi dışına çıkmaz, korku dayatan her din sömürgeci dinidir.
] Önder KARAÇAY [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#tanrının dili sevgidir
0 notes