#Senin için ağlıyorum
Explore tagged Tumblr posts
hisboslugu · 2 months ago
Text
bana bir papatya tarlası ör, sicilinden düşelim. şükreden bir kahırla göğü deklare ediyorum. yağan yağmur ve şiddet yek başına bir sözdür. yırtılan bir arterden yüzüne fışkırıyorum. şamansız bir asa saplanıyor böğrüme, dış duvarlarını her sesimle boyuyorum. şu göğün altından geçip gitmen bir sözdür. bana cezai şerh düş, çehren çok okunaksız. yankım yay geriyor, ağlıyorum ki oktur. gözlerinle yeryüzünün pek alâkası yoktur. ölmek istemem tuhaf belki, yaşanmıyorsun. sen öldürmek istesen dönmek isteyen çoktur. bir yanımla bulaştığın üzere buradayım, kırık baldırlarımdan sana ne söylesem boş. merdiven kullananlar ipi çoktan unutmuş, asansör ölmek için çok yaşlıyım sevgilim. süratli bir şekilde ölmek isterim amma. intiharım senin cinayetine süstür. bu yerin taczini görmüş biri olarak sevmem kaçınılmazsa zevk almaya bak. aczini saymaz isek ellerin çok derin, ellerin çok derin bir muammayla yarışır. eve şeytan getirme, karanlığı soyun gir. allah çok büyüktür, sen de fena değilsin. suçlarını saç göster, seyirci aksiyon ister. kan dök, damarların şaibeden sıyrılsın. ölmeden kimseyi kendine sevemezsin. bana bir papatya tarlası öl. yağmur çabuk deşiyor kaşımın setlerini. güneş gözden sopalarla kovalıyor şaşıları. onlara anten olsun bir anne, bir mavera. yuhalanmış çamurun içinden bana doğrul. bir ayet beğen, orda her daim buluşalım. sevgilim, bana bir papatya tarlası ol ki felek mayınlar sağsın patlatalım. üstümde bordo kazak, sanki alı eksilmiş bir mor. ben tuttum, o alı bıraktım gözlerine. bıraktım ama gözlerini kocaman açmalısın. uzaysız bakma, böyle çekimsiz bırakma beni. sen olmasan ben ayda buradan ağırımdır. teslim olmak ya da olmamak, bütün mesele bu! çün inanmak griye sundurmaz gövdesini. şehirli bir şüpheyle elinde müşahhasım. zarın tavlası kırık, öyleyse zar da kırık. öyleyse bakışın bir avuç su değildir. susuzlara su dağıtan el senin neyindir? konuş, yoksa kulaklarım hemen buharlaşacak! şimdi dillerimden yürüyen elektrik ve buhar çabuk can vermemi diliyor ki dilesin. başka gezegenler var, üstelik hiç bidat yok. çayın olduğu yerde hayat vardır sevgilim. durmadan köprüleri bombalıyorlar, zincire vurulmuş bir zenci, bir zencefil. kabulüm var, uçmak olağanüstü bir karar ve insanda yakışık almıyor hiç istikrar. adın bir katliama karışsın ama katledilmiş ol. cenazene omzumu alıp gelirim. sana yardımım dokunur, bildiğim sureler var. ağrıyan o boynunu tabletlerle yaşadın. sevgilim bil ecza, ağrıyan yerlerinden seni bana sürmüştür. bu yüzden boynuna hiç inanmadım, ağrın bana bir kardeş kadar tanıdıktır. ağrıyan yerlerimi deklare ediyorum. çamura saplanan çığlığım çığ çığ... bana bir papatya tarlası ör, ipi allah’tan olsun. hazin bir makamdır şimdi aramızdaki kulluk. uyan bu çölü yoksa birazdan bir posta arabası soyacak. hiç istemediğim bir şey, alnında bir delik açmak. sevgilim, şart değil bir silahın ateş aldığını ispat etmek için tetiğe basmak. işte avuçlarımı seyret ve kabzanın üzerine yonttuğum niyet sana bir şeyler çağrıştırıyor olması lazım. sevgilim uyan bu çöle yoksa gözyaşından vahalar dikeceğim ki murattır ayrılık. kalbime dokunduğun an gerilen bir susta ve kavuşmak çok kanlı bir seraptır!
21 notes · View notes
oluaykralicesi · 2 months ago
Text
ben sana naptım, ben sana naptım ben seni sadece hayvan gibi sevdim tek suçum bu oldu. ben gidiyorum senin haberin yok, gram umrunda değilim
başka insanlarda ne vardı ben iyi bi arkadaş değil miydim kalbini kırdım
naptım ben sana naptım
neden beni bıraktın neden, sadece sana her boku söylemediğim için mi, kalbini kırmadım ben senin, sadece sarıldım sevdim güvendim
kilometreler gircek şimdi aramıza ama senin umrunda bile değil
kalbim çok acıyo benim, iyileştirirsin sandım daha da parçaladın suçum neydi
biz arkadaşdık ya ben sana herşeyimi anlatıyodum paramparça ettin beni yok ettin beni canımı yaktın
ağlayarak yazdığım, anlattığım herşeyi çöpe attın
son kez ağlıyorum şimdi senin için, ama canım çok yanıyo...
17 notes · View notes
sefkattuyu · 11 days ago
Text
2 Kasım 2024
"Aşkım zahmet etme beklerim yirmi dakika ne olacak!"
"Ama benim seni göresim var..."
"Ha bahane arıyorsun yani." Mırıldanarak devam ediyor cümlesine:
"O zaman bir şey diyemem."
"Tamam geliyorumm."
Hıphızlı sürüyorum arabayı. Yanına varabileceğim en kısa yolu düşünerek gidiyorum. Sonra onu görüyorum. Elindeki sigarayı yere atıp yanıma ilerliyor. Simsiyah giyinmiş, gözlükleri çekmiş. Şiir gibi görünüyor sevgilim.
Yanıma gelince hemen gülümsüyor. Sarılıyoruz.
Elini başımın arkasına koyup yol boyu saçlarımı okşuyor. Kırmızı ışıklarda öpüşüyoruz.
Eve vardığımızda son bir öpücük konduruyor dudaklarıma. Bu defa masumca değil...
"Bugün seninle kötü şeyler mi yapsak?"
"Hım... Senin aklın dünden beri orada zaten galiba?"
"Senin değil mi?"
"Bilmem! Ben hâlimden memnunum."
"İyi, peki..." diyor hafif dalga geçerek. Zar zor vedalaşıp ayrılıyoruz.
Eve döndüğümde aptal aptal sırıtırken buluyorum kendimi. Bir süre sonra rahatsızlanınca öğleden sonraya kadar çıkamıyorum yataktan. O sıra Bora müşterisinin dövmesini bitirmiş oluyor.
"Aşkım şu an çok mızmızım gelsen de azıcık sevsen beni."
"Yerim seniiiii, geleyim aşkım. Şimdi bitti işim."
Gerçekten hemen geliyor. Dün pek vakit geçiremedik diye çok özlemiş hissediyorum. Sarılmalara doyamıyorum. Epeyce gülüyoruz. Sohbet ediyoruz. Öpüşüp sarılıyoruz. Bir ara dayanamıyorum korkularıma:
"Aşkım..."
"Hım?"
"Hani sen dedin ya sevgilim olmayan ilişkilerim de oldu diye..."
"Eee?"
"Ama ben öyle değilim değil mi?"
"Sen sevgilimsin. Ayrıca öyle insanlar arkadaşlarımla tanışmazlar."
"Değil mi? Ben de öyle düşündüm."
Çok üstünde durmadan kapatıyoruz konuyu. Ardından telefona bakarken önümüze yemek videoları çıkmaya başladığında acıktığımızı fark ediyoruz. Bora'nın önüne çıkan yemek videoları benimkilere tezat tamamen sağlıksızdı. Sonunda biz de yemek sipariş ediyoruz.
Öpüşüp koklaşmaktan yavaştan Bora'nın ayarlarının bozulmasına sebep oluyorum. Zar zor tutuyor kendini. Yemeğin gelmesini beklerken kıvranışına gülüyorum çokça.
Ardından yemeğimizi yiyoruz birlikte. Yemekten sonra ayağa kalkmış çöp kovalarındaki poşetleri değiştirmeye niyetleniyorum ki Bora arkamdan gelip boynuma gömülüyor. Art arda öpücüklerini sıralarken bütün dikkatimi ona çevirmeme sebep oluyor.
Odama gidiyoruz sonra. Bu akşam çok farklı. Çok daha hırçın, çok daha tutkulu... Canımı yakmamaya dikkat etse de epey sert oynuyor. Boğazıma yapışan elleri... Saçlarıma dolanan parmakları... Ve bir sürü şey... Canımı yakmadığı için hoşuma gidiyor.
İçime girip çıkarken arada durup iyi olup olmadığımı soruyor. Gözlerimden yaşlar gelmesine veya canımın yanmasına hiç kıyamıyor. Yine de onun sevişirkenki bu hırçın hâline bayılıyorum.
En tutkulu anında hiç durmadan komodinin üzerindeki paketten hızlıca bir sigara çekip yakıyor. Bir yandan sigarasını içerken sanki hiç efor sarf etmiyormuş gibi git gellerine devam ediyor.
Durduğumuzda göğsünde yatarken duygusallaşıyorum. İnanamıyorum bu hissin gerçekliğine. Sevilmek... Ne garip geliyor. Gözlerimden yaşlar akmaya başlayınca Bora panikliyor her zamanki gibi:
"Noldu!? Aşkım noldu!? Ağlama lütfen..."
"Bir şey yok... Sadece garip geliyor."
"Aşkım olay sadece sex olsa..."
"Öyle düşünmüyorum. O değil mesele. Dedim ya... Ben daha önce hiç böyle bir şey yaşamadım. O yüzden her an gidecekmişsin gibi geliyor. Gerçek oluşuna inanamıyorum. Geçen sene bu zamanlar çok kötüydü."
"Bunları düşünme nolur. Hiçbir yere gitmiyorum. Hem geçen seneyi de düşünme. Bak geçti. Şimdi iyisin."
"Evet. Ona ağlıyorum zaten. Geçti ya, içimde biriken her şey gitti sanki bir anda. Rahatlamış hissediyorum. Ondan ağlıyorum."
Sakinleştikten sonra neşem tekrar yerine geliyor. Bora da gülümsüyor.
Ona doyamayıp ikinci defa tenimde hissettikten sonra tekrar sarılıp gülüşme faslımıza dönüyoruz.
"Canını yaktım değil mi?"
"Yok canım."
"Yalancı..."
"Azıcık..."
"Neden bu kadar acıyor ki?"
"Aşkım... Büyüksün..."
"O kadar da değil aslında."
"Kalın..."
O da kendi kendine şaşırıyor. Kıkırdıyoruz, birbirimizle dalga geçiyoruz. Sonra salona geçiyoruz yine.
Sigara içerken yine ara sıra yaptığı gibi gözleri uzaklarda tamamen içinden geçenleri söylüyor.
"Beni hep kullandılar. Kızları anlamıyorum mesela bu konuda."
İçim gidiyor o an ona. Çenesinden öpüyorum.
"Ben severim seni."
"Zamanla göreceğiz."
İtiraz edemiyorum. Birbirimizden emin olmak için henüz çok yeniyiz. İkimizin de korkuları var. Anlıyorum. Ancak ona göstermek istiyorum, onu ne çok seveceğimi.
Kitaplığımı kurcalıyor sonra. En sevdiğim kitabı alıp altını çizdiğim cümleleri okuyor.
"O bana geliyor, benim içim ona gidiyor ama bir türlü buluşamıyorduk."
Diye son alıntısını okurken kitabı koyuyor masaya.
"Yalan bu! Kimse kimseyi bu kadar çok sevmez."
Susuyorum. İçimden geçenleri söyleyemiyorum. Çünkü ben sevmiştim. Ve onu da öyle güzel sevmek niyetindeydim.
Defterlerimden birini kurcalarken gülüşünü yakaladığım birkaç anın fotoğrafını çekiyorum. Çok güzel kokuyor. Bağımlılık yapıcı... Zar zor gönderiyorum onu yine kapıdan.
Gider gitmez yine fark edip kıkırdıyorum. Yüzümde kalan gülümsemeyi...
7 notes · View notes
sonsuzlugunkizi · 5 months ago
Text
Tanrım korkuyorum! Gerçekten korkuyorum! Ben seni gerçekten seviyorum. Ben seni kaybetmekten korkuyorum... Seni gerçekten seviyorum, deli gibi seviyorum. Sen bunu biliyorsun. Beni neden sevemedin ki sevgilim?... Bir kez olsun bu kız beni seviyor diye neden denemek, sevmek istemedin?... Bundan dolayı seni suçlayamam sevgilim, biliyorum... Sonuçta... Sen de seviyorsun, sen de deli oluyorsun belki de. Bu duyguları bana karşı hissetmiyor olman canımı yakıyor sadece... Ve bunun için cidden seni suçlayamam. Başkasını sevme diyemem. İstemediğin halde benimle ol diyemem. Ben o günden sonra sana "Seni seviyorum" bilr diyemedim sevgilim, artık ne diyebilirim ki? Bunları söylemeye, bunları düşünmeye, bunları istemeye hakkım yok benim... Ama canım yanıyor işte, ne yapayım... Ne senin ne benim buna yapacak birşeyimiz yok. Ama keşke benim yapabileceğim bişey olsaydı. Ama sanırım yapılabilecek tek şey senden vaz geçmek... Ona da kalbim izin vermiyor be sevgilim... Evet canım yanıyor, evet ağlıyorum, evet kendimi bi pislik gibi hissediyorum, evet kalbim seni istiyor ama her alamadığında parçalanıyor. Yine de senden vaz geçemiyoruz sevgilim. Ne ben ne kalbim, senden vaz geçemiyoruz...
12 notes · View notes
Text
Yazıyorum, olmuyor. Yazmıyorum, olmuyor. Ağlıyorum, olmuyor. Sensiz kalmak beni çok yoruyor. Ben seninle her şeye vardım. Mutsuz olurduk, ağlardık ama beraber olurduk. Neyse. Anlaşılan o ki uzun bir araya ihtiyacım var. Bir süre buralardan gitsem iyi olacak. Hoş kal, iyi kal, kendini sev, kendine haksızlık etme. Bunu da bir veda sayma. Seni çok seviyorum, her ne olursa olsun, sana ne kadar kızarsam kızayım, o güne yine dönsem, yine senin için çabalardım, yine seni severdim. Öpüyorum gözlerinden, saçlarından, kendini sevmeyen kalbinden..
7 notes · View notes
papatyamm1 · 23 days ago
Text
Sohbet🌹🌹🌹
Peçeli ayşe hocamızının cuma mescidindeki sohbetinden yazıyorum, hocamız diyorki, çağlayanda bir yere düzenli olarak sohbete başladım, her gitmemde sohbete gelenlerden bir hanım sohbet boyunca ağlıyordu, bir defasında kendisiyle görüşmek istedim, ona neden ağladığını sordum, bana dediki, hocam ben ağlamayım da kim ağlasın, iki kızım var ikiside kominist oldu onlara üzülüyorum ağlıyorum ne olur bana dua edin, bende o hanıma teheccüt kılıyormusun diye sordum, kılıyorum dedi. O zaman senin işin kolay dedim. Her gece teheccüt namazını kıldıktan sonra 41 fatiha okuyup, ‘Allah’ım okumuş olduğum şu fatihalar hürmetine kızlarıma hidayet nasip eyle’ diye dua edip kızlarının üzerine okuduğun fatihaları üfle..
Sonrasında o hanım bu fatihaları okumaya başlar, tam 7 yıl sonra bir gün ayşe hocamızın kapısını çalar. Yine ağlıyodur, fakat bu sefer mutluluktan ağladığını söyler hocamıza. Çünkü iki kızıda dönüş yapmıştır kapanmışlardır, o hanım kızlarınıda yanında hocamıza getirmiş, ve kızlarının medresede okumak istediğini söylemiştir, ayşe hocamız kızları bir medreseye yerleştirir orada ilimlerini tamamlarlar, sonra Edendi hz. ne bir hayırsever beş katlı bir medrese hediye eder, ayşe hocamızda aracı olarak ilimlerini tamamlayan bu iki kızı idareci olarak bu medresede görevlendirir orada idareci olurlar, 60 tanede talebe verirler..
Daha sonra da efendi hz. ile aynı soy ismi taşıyan (yani akrabalarından biri) birine  evlilik için kız bakılıyormuş ayşe hocamıza gelip sormuşlar, hocamızda bu iki kızdan birine vesile olmuş, evlenmişler.
7 yıl ağlayarak Allah’a yalvaran annenin duâsının neticesinde iki kız kardeşte hidayet bulmuşlar idareci hoca olup yıllarca talebeler hocalar yetiştirmişler birisi efendi hz nin akrabalarından biriyle evlenmiş..o anne için ne büyük saadet..
Hocamız yine eşi sürekli alkol alan başka bir hanıma teheccütten sonra sabah namazına kadar okunan 41 fatiha terkibini söylemiş, oda okumaya başlamış 2 yada 3 yıl içinde dedi, o adamda dönüş yapmış içkiye tövbe etmiş şu anda cübbe şalvar sakal kisveye girmiş tarikat dersi almış, hatta hanımı beni bile geçti diyormuş eşi için, aileye de huzur gelmiş tabiki..
Ayşe hocamız buyurduki, eşinden, evladından, gelininden, kayınvalidesinden, kimden dertliyseniz sıkıntınız varsa hidayetini istiyorsanız bu terkibi yapın Allah’a yalvarın, okuduktan sonra üflemesi mümkün olmayanlar gıyabında dua ederler..
( becerebildiğim kadarıyla anlatılanları aklımda toparlayıp yazmaya çalıştım, belki eşinden evladından sıkıntısı olan birileri vardır faydalansınlar istedim, ayrıca hocamız bu fatihalara özellikle 70 gün devam edilmesini söylemişti, ama tabi netice alana kadar okunması en güzeli )
7 notes · View notes
rasiha · 9 months ago
Text
Filistin'den sonra hayat bana çok anlamsız geliyor. Yaşadığım imtihanlar dahi... Hakkım olmayan şeyleri yapıyorum gibi hissediyorum ve sadece hissetmekle kalıyorum. Hiçbir şey yapamıyorum. Elim Refah'a ulaşmıyor, çocuklara şifa olamıyorum, bombaları durduramıyorum. Sadece izlemekle kalıyorum. Sadece ağlıyorum ve dua ediyorum. Artık bitsin ve zafer bizim olsun istiyorum.
Ne olur Allah'ım! Senin için savaşan İslam ordusunu Muzaffer kıl! Açlıklarını dindir, sıkıntılarını gider, sevdiklerine bağışla, galibiyet nasip et! Ne olur Allah'ım! Sadece sana ihtiyacımız var. Sen bizi yalnız başımıza bırakma... Ne olur?..
26 notes · View notes
golgesiylekavgaeden · 3 months ago
Text
Dün gece çok düşündüm m. benimle neden konuşmuyor neden aramıyor sormuyor en son aylar önce yine ben aramıştım. Okulda bu kadar samimi değildik ama mezun olduktan sonra derttaş olduk. Şimdi ne oldu da böyle oldu hep ben yazdığım, aradığım için utanıyorum da ya beni istemiyorsa? Bunu kabullenmek de gücüme gidiyor beni neden istemiyorlar ki ben onlara karşı hiç değişmedim kötü bir şey yapmadım. Kendimle bir savaştayım ama onları asla dahil etmedim zarar verecek bir şey yapmadım. Bunları düşünürken bir anda yaşım 9-10 oluyor. Halam bana kot yelek etek takımı almış yeleği giymişim 3'lü arkadaş grubumuzdaki g. ve a.ya heyecanla göstermeye gidiyorum. Çünkü biz çok yakın arkadaşız sevincimizi üzüntümüzü paylaşırız sanıyorum. Sonra g. diyor ki biz seninle artık arkadaş olmak istemiyoruz yani arkadaşız ama artık yakın olmayalım. Ben ne olduğunu anlayamıyorum a.ya soruyorum sen de mi böyle düşünüyorsun çünkü kendi firkileri yoktur genelde g. ne derse onu yapar. Evet diyor. Ben yıkılıyorum sanki 3 çocuğumla ortada kalmışım gibi hdfsydhsj peki tamam diyorum koşarak eve dönüyorum ama ağlamaktan da önümü bile göremiyorum. Kardeşimin kapıyı açmasıyla bağıra bağıra ağlıyorum annem korkuyor ne oldu biri bir şey mi yaptı diyor ama ben konuşamıyorum ki kesik kesik hıçkıra hıçkıra g. benimle arkadaş olmayacakmış artık diyorum annem bana sımsıkı sarılıyor bir an azarlıyor bunun için mi bu kadar ağladın olmasınlar diyor senin kardeşlerin var ben varım biz senin arkadaşın oluruz diyor ama o an bunlar beni teselli etmiyor. O günden sonra liseye kadar hiçkimseyle yakın arkadaşlık kurmuyorum. Ve kendimce kendimi koruyorum çünkü ben arkadaşlığı beceremediğimi düşünüyorum. Şimdi bakınca dostum dediğim kimse kalmamış sahiden beceremiyorum bu işi. Daha kaç yıllık arkadaşlarımla devam edemezken de yeni birileriyle tanışmak da istemiyorum
14 notes · View notes
karanligaesir · 1 year ago
Text
Yine bana haram geceler senin için ağlıyorum (gelecek kaygım)
46 notes · View notes
berfinlebaglanhayata · 4 months ago
Text
Yar yine bana haram geceler, senin için ağlıyorum.'
14 notes · View notes
oluaykralicesi · 3 months ago
Text
Belki Görürsün...
Bana hissettirdiklerin için seni asla affetmicem. Ben normalde kalbimi kıranın kalbini parçalarım ama sana kıyamadım... Sen beni görmezden geldin, ben yine bırakamadım.
Küçükken annem bana her kızdığında evden kaçardım. Annem yine bana kızdı ben sana kaçtım bu sefer. Ama sen beni umursamadın.
Ölürüm dedin, ölsen bile seninleyim gerekirse seni yaşatırım dedim gittin yine de. Sevgimi görmedin anlamadın.
Bi kere beni aradın sesini duyduğum anda ağlamaya başladım. Sen beni gittim sandın. Ama ben o sırada nefes alamadım.
Sen gittiğinde her gün ataklar geçirip parçalandım sen bunu anlamadın. Sana ne kadar değer verdiğimi kavrayamadın.
Seni unutmak seni bırakmak için her şeyi denedim. Kitaplarıma odaklandım, olmadı. Ağladım, olmadı. Kendime değer verdim, olmadı. Silemedim seni.
Sonra kalbimden kendini çıkarttın birden. Ben seni sevmeye devam ettim ama sen kalbimden kendini kanata kanata söktün aldın. Ben orayı gözyaşlarıyla doldurdum. Asla kabuk bağlayamadı ve yanmaya devam etti.
Kimseye anlatmadığım şeyleri sana anlattım. O korktuğum çocuğu sana anlattım ama sen neden bunu sana anlattığımı anlamadın.
Korkularımı söyledim, korkularımı diğerleri gibi saçma buldun.
Asla yapmayı bilmediğim bişeyi senin için yapmaya çalıştım. Yapamadım diye bana kızdın.
Babamın anneme ne yaptığını anlattım sana. O adamdan o gün ne kadar korktuğumu ama ne kadar sevdiğimi anlattım sana. Kimse bilmiyo bunu senin dışında.
Ve en kötüsü ne biliyo musun? Bana neşemi kaybettirdin. Senelerdir içimde yaşattığım o çocuğu yataklara düşürdün sen. O çocuk can çekişiyo şimdi ve sen ona ilaç bile getirmiyosun.
Canım acıyo, seni seviyorum ama sen beni dinlemiyosun. Kalbim kanıyo sen gelip onu sarmıyosun. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum ama sen gelip sarılmıyosun.
Ölümümün nedeni sensin. Ataklarımın, ağlamamın, kimseye sığınamamamın, sana bağlı kalıp kendimi üzmemin, boğazımda oturan yumrunun sebebi sensin.
Seni çok seviyorum ve kendime de kızıyorum. Ama sana daha çok kızgınım.
Kendime de kırgınım söz verdiğim halde birine bağlandığım için. Ama sana da kırgınım beni katlettiğin için.
9 notes · View notes
mnsrykt · 1 year ago
Text
"hüznü bir tabut gibi buluyorum derdinde, senin toprağın için çırpınıp ağlıyorum."
61 notes · View notes
siir-defterim · 1 year ago
Text
Tumblr media
En güzel beraberlik seninle olmak diyorum, nasıl en korkunç yalnızlık sensiz olmaksa... Biraz önce buradaydın. aradan geçen zaman henüz kokunu bile
dağıtamadı. Oturduğun koltukta ağırlığının izi duruyor. Dokunduğun her yerde sıcaklığın var, baktığın her şey de aydınlığın.
Gittin mi? Ben şimdi yalnız mıyım? Duvarlar üzerime yıkılıyor, yüzümde parçalanıyor aynalar, resim çerçeveleri. Tarifi mümkün olmayan bir boşlukiçindeyim. Gözlerim kapıda, belki yine gelirsin diyorum. Uzaktan ayak sesleri geliyor. Sen değilsin gelen biliyorum, ama yine de bir ümit var içimde vazgeçemediğim.
Bir sigara yakıyorum ve seni arıyorum dumanın havada çizdiği şekillerde.
Sonra ne yapacağını bilmeyen ellerime bakıyorum bir zaman. Ellerim hala ayrılırken ellerine temas etmenin hazzı içinde şaşkın ve kararsız.
Oysa , o ellerle şimdi şiirler yazabilirim senin için, sana yokluğumun dayanılmazlığını anlatabilirim.
Zaman hayli ilerledi. Evine varmış olmalısın. Kulağım telefon sesinde. Beni aramanı bekliyorum. Telefonun her çalışında umutla uzanıyor ellerim ahizeye.
Oysa hep bir başkası çıkıyor karşıma. Kahroluyorum. Senden başkasının varlığına değil, sesine bile tahammülüm yok artık. Ağır dayanılmaz saatler geçiyor. Nihayet senin sesin telefonda. Beni anlayan, o özlemli kısık sesin.
< Nasılsın> derken bile yüreğimi heyecanla dolduran, kanımı tutuşturan sesini işitmenin sevinci sarıyor her yerimi. Hiç bitmesin istiyorum konuşmamız.
Senden başka bir şey düşündüğüm yok, dünya umurumda değil. Konuşuyor konuşuyoruz ve < Allahaısmarladık> diyorsun. Sana düşündüklerimi söyleyemiyorum.< Ne olur, yine gel ve hiç gitme artık> diyemiyorum.
Boğazıma bir şeyler düğümleniyor. Ellerimde soğuk, hissiz bir aletle yapayalnız kalıyorum. Biraz önce sesini bana ileten telefona düşmanım şimdi.
Hırsla ve kinle bakıyorum bir zaman.
Sonra sevdiğin bir plağı çalmak geliyor aklıma. Birden seviniyorum.
Her şeye rağmen yine seninleyim, ne iyi. Beşinci senfoniyi dinliyorum.
Odayı orkestranın güçlü, tanrısal sesi dolduruyor. Hiç ayrılmadığımıza ve ayrılmayacağımıza inanıyorum. Yüzyılların ardından bir Beethoven sesleniyor, isyan ediyor zamana. Ve sonra bir başka plakta Schumann
ağlıyor, ben ağlıyorum, uzaklarda sen ağlıyorsun. Aşkın ve sanatın ölümsüzlüğüne bir kere daha inanıyorum.
Artık seni sevdiğime pişman değilim.
Ümit Yaşar Oğuzcan
20 notes · View notes
emirproy · 5 months ago
Text
Gece yazıyı yazarken 6 gibi falan yazmıştım bitirmiştim tek tük hatırlıyorum ama uyuyakalmıştım telefon açık bir şekilde. Uyandığım gibi gönderip tekrar uyudum. Attığım fotoğrafları nasıl seçtiğimi dâhi hatırlamıyorum saçma sapan bir şekilde ddhsjsbejsnsgeajahsbs ama neyse asıl olay bu değil. Asıl olay altta çünkü tamamladım.
Gece sarhoş kafayla yazmışım. Sabah uyandığımda biraz şaşırdım biraz devrik ve eksik olmuş cümleler ama sıkıntı yok. Şimdi devamını getirmek istiyorum. Dün işteyken Emre, Kaan, Meryem, Buse ve Naz gece oturalım dediler. Biz de okeyleştik falan derken iş bitti döndük. Tam kantinden bira viski falan alıp gidiyorduk ki Salim aradı ve ağlıyordu. Çok kötüyüm odama gelir misin dedi sonra herkesi bırakıp hızlıca odaya indim. Sonra çıktık bira alıp odaya tekrar geri döndük. Gece 2.5'a kadar yanında kaldıktan sonra biraz refreshledim ve uyuttum. Yukarı çıkmayı düşünmüyordum ama Meryem aradı Salim nasıl oldu iyi mi iyi iyi ben de yorgunum çok içtim odaya geçip duş alıp uyurum dedim ama istemedi. Yukarı çık diyince ben de tamam dedim. Yukarı çıktığımda kantinden şarap ve viski alıp beni beklemişler. Atakan abi gidiyorsanız sahile bırakırım sizi diyince biz de tamam dedik. Kilise yoluna doğru gidip biraz götü başı dağıttıktan sonra lojmana geri döndük. Herkes ayrıldıktan sonra biz Meryem'le kantinde yalnız kaldık ve o kafayla çok iyi hatırlıyorum ikimiz de ağlıyorduk. Bi o konuşup ağlıyor bi ben konuşup ağlıyorum. Sonra benden antidepresan istedi ilk başta vermek istemedim ama sonra kötü olduğunu görünce antidepresanı vermek zorunda kaldığımı hissedip verdim. Sarhoş değildik ama kafa bi tık güzeldi. Sonra Annemle ilgili dün akşam yazıp tamamlayamadan uyuyakaldığım olayı anlatmak istiyorum. Yani asıl oradaki mucize ve yükselişi anlatıcam. 30 Kasım 2023 Nevşehir'den Siirt'te doğru yola çıktım. Hayatımın en boktan süreci başlıyordu orada. 1 Aralık'tan 18 aralık'a kadar Siirt'te kaldıktan sonra Silopi'ye tedavi için gitmiştim. Sonra tabi ameliyat falan filan o süreçleri hatırlamak dâhi istemiyorum çok kötü anısı var hepsinin. Her şey yavaş yavaş normale döndüğünde evdeyken psikolojimin gerçekten en bozuk olduğu süreçlerdeyken annem ve babamla yaşıyordum ve çok nazik her zamankinden daha hassas davranıyorlar sürekli hediye falan alıyorlardı. Sürekli kitap okuyup ara ara ders çalıştığım bir süreçti. Tekrardan söylüyorum hayatımın en kötü süreci ne psikolojik tedavi aldığım, ne futbolu bırakmak zorunda kaldığım, ne mide hastalıkları yüzünden 2 sene boyunca kıvranmalarım.. hiçbiri değil....
30 KASIM 2023 - 30 NİSAN 2024 arası.
Emir sen bu tarihte ölmediysen bir daha böyle bir durumun ortasında kaldığında ölmezsin. O günleri en yakından bilenler işte ailem ve sonrasında Andromeda. Annemle sürekli birlikte vakit geçirip bir şeyler okuyup keşfediyorduk. Sürekli ağlıyordum ama sürekli. Sürekli yazıp yazıp yırtıp siliyordum. Beni sürekli dışarı çıkarıyorlardı intihara meyilli olduğumu düşünüp ki daha önce buna şahit oldukları için düşünüyorlardı ama yapmam bunu bilmelerine rağmen hep kolluyorlardı. Bir şarkı.. MAVİ DENİYORUM AMA ..
ANNE DİYORUM BUNUN Bİ' SONU YOK MU?
Anneme bu sözü söyleyip dururdum ve ağlardım. Sonra bana dedi ki bir gün son bulacak biliyor musun? Belki bugün değil ama bir gün gelecek ve son bulacak. Ben senin potansiyelini, başarıya olan açlığını, hırsını, hevesini ve mücadeleni hep en yakından gördüm. Sen askerde aldatıldığında ölmedin, o sana bunu reva gördüğünde ölmedin, sen intihar ettiğinde ölmedin, günde ( her gün) 3 koca serum, onlarca ilaç aldığında ölmedin, hastanelerden hastanelere tedavi olduğunda ölmedin, en son kalp eklendi yine ölmedin (Andromeda bunu çok iyi biliyor) bu da seni öldürmez. Yaşayacaksın sadece zamanını bekle. Tamam diyordum çaresizce.
Bazı eşyalarım vardı ve içimden hep şey diyordum acaba bir gün bunları çöpe atar mıyım? Kıyar mıyım? Dayanır mıyım diye söyleniyordum. Dün akşam Meryem'le konuştuğumuz şeyler bunlardan ibaretti genellikle. 12 Mayıs yani tam 1 ay önce birkaç saat sonra beni buraya getirecek otobüse binmeden önce bütün dolabımı önüme yığıp artık bana zerre dokunmayan her şeyi gözümü kırpmadan çöpe attım. Şimdi dersin ki Meryem dedi niye 30 Nisan değil de 12 Mayıs'ta attın diye sadece tek bir cevap HİS. DOĞRU HİS. DOĞRU TİMİNG.
Emir şimdi en güçlü ve en kafası doğru çalışan haliyle burda. Arkadaşlıklara açık, doğru arkadaş seçimiyle sürekli eğlenmeyi seven ve hiç çekinmeden haykırarak gülen haliyle burada. Herkes tarafından parmakla gösterilen Emir burada. Herkes tarafından karşılıksız sevilen bazılarının (Gangster, yaramaz çocuk, fake Kürt) lakaplarını takıp bunlara gülüp geçen Emir burada. (Normal şartlarda anasını sikerim ama refreshledim ruhumu)
İşte bu yüzden sürekli Allah'a teşekkür ediyorum. Her zaman teşekkür et. Sen de et. Et ki gerçekten buna cevap versin.
Unutma mucizeler her zaman vardır sadece zamanını bekler. Aynı annemin dediği gibi... :)
12 notes · View notes
romanlar · 2 years ago
Text
bugün biraz konuşacağım. nefretimi kusacağım. belki de ucundan veda edeceğim.
lafımı bölme. ilk defa ağzımı açacağım. gözümü yummayacağım. üç sene geçti. bir şeyleri anlamaya başlayalı, koskoca üç sene. fazlasıyla yaş döktüğüm anlar oldu. ben kendimi tanımayı bıraktım. değiştim mi bilmiyorum. ben, ben değilim. en çok da bunun farkındayım.
ben dokuz. ben român. bazen teyze, bazen abla. zep veyahut nâde. herkesin seslendiği adımla zeynep. ben annem. ben babam. hangisiyim bilmiyorum. tek bildiğim, hepsinden nefret ediyorum. bedenim ve yaralarım var. üstüne toprak atılmış bir ruhum var. insanlardan asla hoşlanmam. hayatıma birilerini almayı sevmem. aldığım herkes bir bir gidiyor. bugün. bu tarih içerisinde. saat üçte veya beşte. akşamın sekizinde. kimsem kalmadı. hepsi tek tek çürüdü. önce tekmelediler sonra da gittiler. yalnızlığım kutsanmıştı. şimdi bu size bir veda mektubu, eski benden kalma.
her bitişin öncelikli bir başlangıcı vardır, derler. benim başlangıcım üç yılın bile urgandan silemediği o tarih. dokuz mayıs. ölümden döndüğüm ve baba'nın gözünün döndüğü gün. kendimi nasıl anlatmalıyım bi'haberim. cânımın acısı onlarca kadeh deviriyor, içi katran dolu. elimden hâlâ susmak geliyor. çünkü bana susmayı öğrettiler de diyemiyorum artık. susmazsam öleceğimi gösterdiler, susmazsan bitersin dediler. sustum. ben hep sustum. nefret kusmaktan başka hiçbir şey konuşamadım. konuşamadıkça sildi insanlar kendini benden. konuşmayı bilmiyorum diyemedim. ciddiyim! konuşmamamdan şikayetçi onlarca insan var. sessizsin, açıl biraz diye diretiyorlar. aptallar! bilmiyorum işte konuşmayı. ne desem soğumaz benden bu insanlar diye düşünmek kafamı yerinden koparıyor. olmuyor. bunu da yapamıyorum.
bugüne bugün kimseden sevgi dilenmek istemedim. annemin dizinde yatmak için yalvardım ancak ben bile buraya kadardım. kendimi seviyorum. aynadaki hâlini görmedikçe seviyorum bedenimi. izler dolu kollarımı ve bacaklarımı görmedikçe, çok güzelim ben. sağ yanağım çok sızlıyor ama solumdaki kalp kadar ağlatmıyor.
ağrıtan ellerinin vahşi savaşını görmesem, bugün elimi tutmaya çabalamanı iyiliğine yorardım. ama değilsin. kalbin taş olmuş senin. hepimizden nefret ediyorsun. ki biliyor musun? hepimiz de senden nefret ediyoruz. elimi elinden çektiğim için pişman değilim. bugüne bakıyorum. hâlâ ağlamama sebep oldukları için de asla pişman olmayacağımı biliyorum.
vedama leke bulaştırma. kendimi kurtaracağım bugün. bitecek. bitireceğim. azmettirici sen olacaksın. rahme düşmüş bir günahken, kurtuluşları için bi' sevap olarak kalacağım. çürüdükçe çürüttün. yalanlarını unutmayacağım. cümlelerimi açık seçik kurmayacağım. ben anlayacağım. anlattılarımı rüzgara bırakacağım.
günlerimi ölmek için harcadığımı bilmiyorsun. adımlarım amaçsız düşüyor yola. bugünün gelmesini ne kadar bekledim anlatamam. kendimi affedeceğimi, bu azabın biteceğini umuyorum. saçlarımı uzatmayacağım. onları bu hâlde kabullendim. ve ben buysam onlar da böyle kalmak zorunda. ben affedeceğim, sen azaptan gebereceksin.
en sevdiğim kitabı, sırf sen okudun diye elime almadım. altı çizili satırları yaktım. üzerlerini karaladım. iyi gelir sandım. oturdum, ağladım.
kaybedecek neyim var ki diyorum kendime. kaç hayalim hâlâ canlı ki ben yine çabalayacağım. büyüdüm. küçük değilim artık. ama o zamanlardaki ben olsa, bu kadar yıkık olur muydu bilmiyorum. gözleri dolduğunda bile başı dik duran birisi değilim artık. ağlıyorum her yerde. sokağın ortasında, okulun koridorunda, yurdun kuytu bir köşesinde. kediler korkuyor benden. daha çok ağlıyorum.
dizlerim bükülüyor. bacaklarım un ufak oluyor. çakıl taşına dönüşüyorum. ucundan savruluyorum. gülüyorum hâlime. kaç duman solumam lazım nefesimi kesmem için, unutuyorum. acımasız ve içten bir kalp ağrısı ücra şekilde kıvrandırıyor. bitirmek istiyorum.
her bitişin bir başlangıcı olması gerektiği gibi her bitişin, başka bir bitişi daha var. o bitişin kıyısındayım. atlamama ramak var. her şeyi kabullendim. nefretimi. nefretini.
kendimi kabullenemiyorum lakin. kafamı kuru bir gürültü kaplıyor. bu yüzden, en çok da kendimi tanıyamıyorum.
ben dokuz.
kağıtların tümü içimin katranıyla kaplı.
ben român.
annemin avuçları saçlarımda kaldı.
ben zeynep.
bitti. bitirdin.
59 notes · View notes
womanhidinginbooks · 6 months ago
Text
Narkissos'un, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı.
Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş. Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyor Oscar Wilde. Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman perileri Oryasların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde. "Neden ağlıyorsun?" diye sormuş Oryaslar. "Narkissos için ağlıyorum," diye yanıtlamış göl. "Ne var bunda şaşılacak," demiş bunun üzerine orman perileri. "Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından." "Narkissos yakışıklı bir genç miydi?" diye sormuş göl. "Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki?" diye karşılık vermiş iyice şaşıran Oryaslar. "Her gün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu!" Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş: "Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum."
"İşte çok güzel bir hikâye," dedi Simyacı.
7 notes · View notes