#Nefes Gazetesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yeni gazete "Nefes" 19 Aralık’ta çıkıyor! (Özel Haber)
Sözcü Gazetesi‘nin kuruluşundan itibaren 17 yıl genel yayın yönetmenliğini yapan Metin Yılmaz; Ekim ayında Sözcü’den istifa etmiş ve ardından da Sözcü Grubu’nun kadrosunda pek çok ayrılık yaşanmıştı. Metin Yılmaz’ın Sözcü ve Korkusuz gazetelerinden ayrılanlarla birlikte; imtiyaz sahipliğini ise Sözcü’nün avukatlarından İsmail Yılmaz’ın üstleneceği “Nefes” ismiyle yeni bir gazete hazırlığında…
#Aytunç Erkin#Can Ataklı#Deniz Zeyrek#İsmail Yılmaz#Memduh Bayraktaroğlu#Metin Yılmaz#Murat Muratoğlu#Musa Kar#Nefes Gazetesi#Nevşin Mengü#Nuray Babacan#Şansal Büyüka#Soner Yalçın#Sözcü Gazetesi#Türkiye&039;de bir Nefes#Uğur Karakullukçu#Ümit Zileli
0 notes
Text
YALOVASPOR, MERSİNSPOR’U FARKLI MAĞLUP ETTİ
Yalovaspor evinde karşılaştığı Mersinspor’a kelimenin tam anlamı ile nefes aldırmadı.
0 notes
Video
youtube
Toz Duman - Bülent Serttaş ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör Disko & Oryantal... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/R4FEszpQ7n4 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Toz Duman - Bülent Serttaş ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör Disko & Oryantal Beste Tural Toğrul) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ... ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupM4P5kNhKHd4hJZpIK_4kMF ➤ ESER ADI : TOZ DUMAN ➤ SÖZ GÜFTE : TURAL TOĞRUL ➤ BESTE - MÜZİK : TURAL TOĞRUL ➤ USÜL : 8/8 DÜYEK DİSKO - ORYANTAL ➤ MAKAM - DİZİ : KÜRDİ , MİNÖR ➤ ARANJÖR : OZAN DOĞULU ➤ ENSTRÜMANLAR : YAYLI GRUP KEMAN ➤ FİRMA - ŞİRKETİ : BYBİLO'S Bülent Serttaş TOZ DUMAN Aşk dedim burada bir aşk görmedim h��zün sokaklarında yürüdüm bu bedenin içinde nasıl çürüdüm sen hiç bir şey görmedin YAPIM: BYBİLO’S Prodüktör: Selvi SERTTAŞ Söz Müzik: Tural Toğrul Aranje: Ozan Doğulu ŞARKI SÖZÜ BİLMEDİM BUNUN ADI NE BİLMEDİM AŞK DEDİM BURADA BİR AŞK GÖRMEDİM HÜZÜN SOKAKLARINDA YÜRÜDÜM BU BEDENİN İÇİNDE NASIL ÇÜRÜDÜM SEN HİÇ BİR ŞEYİ GÖRMEDİN FERYADIM YAYILDI CÜMLE CİHANA DEDİKODUMUZU YAYAN YAYANA BİRKERE BİLE GELMEDİN YOLLAR KARANLIK GEÇİLMİYOR HAKLI HAKSIZ SEÇİLMİYOR DOĞRUYU KİMSELER BİLMİYOR TOZ DUMAN İSTERSEN TOPLA İSTER YAK SENLE BENİM SUÇUMUZ ORTAK YİNE HERŞEY KARIŞTI BAK TOZ DUMAN BURASI TOZ DUMAN Bülent Serttaş Doğum 18 Kasım 1965 (58 yaşında) Elazığ, Türkiye Tarzlar Türkü Meslekler Türkücü, oyuncu[1] Etkin yıllar 1983-günümüz (şarkıcı) Eş Selvi Serttaş Çocukları 3 Bülent Serttaş (d. 18 Kasım 1965, Elazığ), Türk halk müziği sanatçısı, söz yazarı ve oyuncu. 1983 yılından itibaren çeşitli mekanlarda sahneye almaya başlayarak müzik yapmaya başladı. Adana'da bir gazino da şarkı söylerken Hilmi Topaloğlu tarafından keşfedildi. İlk albümü Delikanlı yayınlandı. 1997 yılında piyasaya çıkan Aşığım Yanmışım albümüyle popülerliliğini arttırmıştır.[2] Türkücülüğün yanı sıra; 2010 yılında Çakallarla Dans, 2012 yılında Patlak Sokaklar: Gerzomatve 2014 yılında ise Çakallarla Dans 3: Sıfır Sıkıntı filmlerinde rol almıştır.[1] Bülent Serttaş, Selvi Serttaş[3] ile evli ve 3 çocuk babasıdır. Diskografisi Albümleri 1991: Utanıyorum (Avare Çocuk) 1993: Delikanlı 1995: Sen Varya Sen 1997: Aşığım Yanmışım 1997: Anlayacaksın - Mektup 1998: Sana Yaşıyorum 2000: Alın Yazımsın 2001: Her Şeyine Hastayım 2002: Ağlama Meleğim 2005: Tükendi Dost Sohbetleri 2008: Emir 2011: Bitmez sana sevdalarim 2013: Sen Diye Diye 2017: Ablalar Single'ları 2007: Ne Mutlu Türküm Diyene 2013: La Bize Her Yer Ankara 2015: Adamın Dibi (Çeşme) 2016: Haber Gelmiyor Yardan (ft. Serdar Ortaç) 2018: Bodrum Akşamları (Akustik) 2019: Sevda İçerde 2019: Elini Kolunu Sallayacak 2020: Seyyah 2021: Yıllar utansın 2021: Akdeniz 2021: Sen Bensiz Nefes Alamazsın 2022: Aklıma Sen Gelince 2022: Filhakika 2022: Dili Ballım (duet İpek Demir ile) 2023 Neler Umdum Neler Buldum Filmografisi Çakallarla Dans - 2010 Patlak Sokaklar: Gerzomat (General) - 2012 Çakallarla Dans 3: Sıfır Sıkıntı - 2014 Yildizlar da Kayar: Das Borak - 2016 Kaynakça ^ a b "İmdb Bülent Serttaş Sayfası". imdb.com. 16 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Bülent Serttaş". karnaval.com. 5 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Hayatımın anlamı huzur verenim". Hürriyet Gazetesi. 14 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Bülent Serttaş'ın Geniş Ailesi". 8 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. Dış bağlantılar Discogs'ta Bülent Serttaş diskografisi Taslak simgesi Bir Türk şarkıcı ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. Kategori: Türk şarkıcı taslaklarıYaşayan insanlar1965 doğumlularKeban doğumlularElazığ ili doğumlu sanatçılarTürk arabesk şarkıcılar��Türk halk müziği ses sanatçılarıTürk erkek sinema oyuncularıEsen Müzik sanatçılarıSindoma Müzik sanatçılarıŞahin Özer Müzik sanatçıları20. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar21. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar1990'ların şarkıcıları2000'lerin şarkıcıları2010'ların şarkıcıları2020'lerin şarkıcıları
0 notes
Text
Bakış açısı
Sormuşlar bilgeye: “Hayat nicedir?”
Demiş ki bilge, “Hayat bilmecedir. Attığın her adım bir hece. Çözene gündüz, çözemeyene gece."
Negatif insanları sevmiyorum. Karakterleri menfaatlerine göre değişen insanları da… Sürekli acılar üzerine konuşanları, mutsuzluklarını etrafa yayın yapanları, sıkıntılarını daima diri tutarak gündemde kalmaya çalışanları ruhum sevemiyor.
Sürekli onlar gibi ağlak olmadığımız için, tuzumuz kuru zannediyorlar. Hiç acı çekmediğimizi, hiç haksızlığa uğramadığımızı, hiç sırtımızdan vurulmadığımızı, hiç ekonomik sıkıntılarla sınanmadığımızı, hiç hastalıklarla mücadele etmediğimizi sanıyorlar. Bir çırpıda kurabiliyorlar, “Senin tuzun kuru” cümlesini.
Bu hastalıklı insanlar, bir tek kendilerinin acı çektiği üzerinden yaptıkları edebiyatla ayakta durabiliyorlar. Nefes alışverişleri tamamen hayatta yaşadıkları mağduriyetin devam ettirilmesi üzerine kurulu.
Yaşamış oldukları sıkıntıların şifalanmasına asla izin vermiyor, ruhlarının inşirah bulmasına müsaade etmiyorlar. Çünkü tüm hayat enerjileri negatiflik üzerine kurulu.
Ve hâl böyle olunca, musibet başlarından hiç eksik olmuyor, çileleri bitmiyor,
tüm negatifleri üzerlerine çekiyorlar.
Sonra da, benim kaderim niye böyle diye dövünüyorlar. Sen bu kadar negatiflikle evrenin üzerine çökmediğine şükret.
Sen ise, sıkıntılarının içinde debelenmeyi seçmediğin, yaşadığın olumsuzlukları millete reklam etmediğin ve aslında şükür sahibi olduğun için suçlanıyor, ufak şeylerle mutlu olabilmeyi seçtiğin için tüm haset okların hedefi hâline geliyorsun!..
Belki bizim de tuzumuz ıslanmıştır da, onlar gibi onu nemli tutarak gündemde kalmak için çaba sarf etmek yerine, direkt güneşe koyup kurutmuşuzdur. Yeni bir yola koyulmuşuzdur…
Olamaz mı?
Yaşadıklarına rağmen mutlu olmayı öğrenenler kendilerinden başlayarak çevrelerine de ışık olur.
Negatif bir insan fırsatlardan zorluklar,
Pozitif bir insan ise zorluklardan fırsatlar oluşturur. Nokta.
Ninem diyor ki: Her şey, kolay olana kadar zordur.
Halime GÜRBÜZ
11 Ağustos 2024
TÜRKİYE GAZETESİ
&
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/halime-gurbuz/bakis-acisi-644455
0 notes
Text
LACIVERT BUYU
FUTBOL'UN PSİKODİNAMİKLERİ
”Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, perakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.
Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... "
İslam ÇUPİ, 19 Eylül 1985
“Hürriyet Gazetesi, Türkiye’de son dönem seçim araştırmalarının en başarılı ismi Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’ne oldukça kapsamlı ve ilginç sonuçlar elde edilen bir futbol araştırması yaptırdı. Ortaya en ateşli, en çok taraftara sahip, en çok kızılan, en çok para harcayan, en erkek taraftarı olan takımlar çıktı.
En çok taraftar yüzde 33.8 ile Galatasaray’ın. Ardından yüzde 26.6 ile Fenerbahçe geliyor. Beşiktaş 18.4 ile üçüncü. Yüzde 10.1 ile dördüncü Trabzonspor’u yüzde 2.9 oranla Bursaspor izliyor. En ateşli taraftar yüzde 44.8 ile Çarşı taraftarı. Bunu Fenerbahçe, Galatasaray ve Bursaspor takip ediyor. Takımına en bağlı taraftar Cimbombom’un. Aynı şekilde en sıkı seyirci ve izleyici kitlesi de sarı-kırmızılı. Futbol için en çok taraftarı bulunan Galatasaraylılar futbola en çok vakti de harcıyor. Ama iş paraya gelince cimriler. En az harcamayı onlar yapıyor. Fenerbahçe taraftarı spora en çok parayı harcıyor. “
“Türkiye'de Fenerbahçe Amerika'dır,öbür kulüpler bütün dünya...Bütün dünyada darbeler bir kelle düşürüp yerine başka kelle koyabilir, sosyalizm, komünizm beklenmeyen yumuşama resitalinin tuşlarına doğru parmak uzatabilir, utanç duvarı, özgürlük kuleleri, yıldızı tek ve kırmızı saraylar yerle bir edilebilir, dünya döner, yaşam bir başka biçimde çığlıklar atar sabahlara...Ama paranın tek sahibi giderse, hayat biter. O zaman dünya rekabeti değil, dünya mezarlığı kurulur bu yaşı başı belirsiz yuvarlak kürede...” İslam ÇUPİ, 05-09-2000
http://www.galatasaray.org/index.php
“Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... " İslam ÇUPİ
”According to Kant, the world outside ourselves causes only the matter of our sensation. Our brains order this matter and supply the concepts of which we understand experience”.
"Kant'a göre dışımızdaki dünya yalnızca duyumlarımızın maddesine neden olur. Beynimiz bu maddeyi düzenler ve deneyimden anladığımız kavramları sağlar." Systems Thinking, Systems Practice, Peter Checkland, Wiley
“Doğa yasalarını andıran ona sığmayan birtakım sanılardan oluşan çerçevelere paradigma denir.”
“Mayıs: Galatasaray, UEFA Kupası’nı kazandı 2000 yılı Mayıs ayında Galatasaray, UEFA kupasını kazanan ilk Türk takımı oldu.”
“Yalnız, aykırı tek bir örnekten ötürü paradigma yanlışlandı diye kenara bırakılamaz.”
“KADIKÖY'DEKİ MAÇLAR
Fenerbahçe ile Galatasaray'ın Kadıköy'de yaptığı son 11 resmi maç şöyle:
Tarih Organizasyon Sonuç (FB-GS) ---------- -------------- ------------- 07.02.2001 Türkiye Kupası 4 – 4 06.05.2001 Lig 2 – 1 16.02.2002 Lig 1 – 0 06.11.2002 Lig 6 – 0 29.02.2004 Lig 2 – 1 22.05.2005 Lig 1 – 0 08.03.2006 Türkiye Kupası 2 – 1 22.04.2006 Lig 4 – 0 03.12.2006 Lig 2 – 1 08.12.2007 Lig 2 - 0
1. juninho fenerbahçe türkiyenin en büyük kulübü ve galatasarayayla kadiköyde yaptığı maçlara bakınca çoğunu fenerbahçe yenmiş yani bu haber fenerbahçe için çok önemli değil fenerbahçe her zaman galatasaraydan üztündür
http://magazinhaberi.com/magazin-haberleri/37961/buyu-bozuldu
http://yeni.beykent.edu.tr/WebProjects/Uploads/METIN%20INCEOGLU_Tutum-algi-iletisim.pdf
Üç büyük klübümüz arasında Fenerbahçe, medya ve kitle iletişim araçları arasında, uzun zamandan beri, yönetici, yazar, muhabir düzeyinde en çok temsile sahip olanıdır. Bu yüzden kitle iletişim araçları, gazete, televizyon, radyo ve dergilerin yayınlarında Fenerbahçe haberleri daha ağırlıklı yer tutar, Fenerbahçe daha başarılı ve büyük bir takım olarak tanıtılır. Sürekli olarak bu mesajlara (propagandalara) maruz kalan Fenerbahçe taraftarı, spor yazarı, yöneticisinin zihninde Fenerbahçe’nin gerçekten en büyük takım olduğuna ilişkin kalıplar, yargılar oluşur. Bu kalıp ve yargılar ise dış dünyadan gelen uyarılardan bağımsız bir algılama yaratarak bu büyüklük inancını ve kalıplarını besler. Üç büyük klüp arasında (bugüne kadar) sportif alandaki başarılar açısından büyük bir fark olmamasına rağmen Fenerbahçe camiasının üyeleri arasında kendilerinin en başarılı, en büyük, en çok taraftarı olan klüp olduğu inancı yaygındır.
Bu inancın oluşması ise mesleklerinin zirvesinde yer alan bazı Fenerbahçe taraftarlarının medya içinde önemli mevkilere tırmanması, kendi benliklerine ilişkin özgüven, başarı ve mükemmellik duygularıyla inançlarını seçtikleri varlıklara atfetmeleri, kendi benliklerinden pay alan kusursuz ve en büyük Fenerbahçe kalıbının oluşması, ellerindeki medya gücüyle bu doğrultuda yapılan yoğun bir “EN Büyük Fenerbahçe” bombardımanına girişmeleri ve Muzaffer Şerif’in grup içi uyum mekanizmalarına ilişkin deneylerinde elde ettiği bulgulara uygun olarak diğer Fenerbahçe taraftarlarının da grup içinde ağırlığı olan bu ağır abilerin oluşturduğu grup ortalamasına uymasıyla gerçekleşmiştir.
Bu süreç sonunda Fenerbahçe taraftarlarının zihinlerinde “Büyük Fenerbahçe” kalıbı oluşmuş, dış dünyadan alınan duyu verileri bu kalıbın süzgecinden geçtikten sonra bilince ulaşır hale gelmiş ve Fenerbahçe taraftarları, zihinlerinde bulunanı dış dünyada da bulur olmuşlardır. Zihinlerindeki kalıba uyan veriler abartılmış, uymayanlar ise ego ve savunma mekanizmalarıyla rasyonalizasyon süzgeçlerinden geçirilerek elenmiş, önemsiz hale getirilmiştir. Bu sanal büyüklük inancı fazlasıyla abartılmış, yazılara, tavırlara, davranışlara yansıyan kibir halesi yaygınlaşmıştır. Bu kabından taşan kibirli hal ve davranışlara karşı gösterilen tepkiler de yine aynı mekanizmalar sonucunda Fenerbahçe’nin büyüklüğü inancını beslemiş, Fenerbahçe camiasi, kendi kendini onaylayan, dış dünyadaki tepkileri de onaylama vesilesine dönüştüren kapalı bir inanç grubuna dönüşmüştür.
Oysa zihinlerdeki büyük Fenerbahçe ile fani dünyadaki kanlı canlı Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark vardır. Zihinlerdeki Fenerbahçe’nin büyüklüğü camia mensuplarında beklentilerin de yüksek olması sonucunu doğurur. Beklentilerle doğru orantılı başarı olmadığı için de klüp yöneticileri, teknik direktörler, oyuncular sürekli değiştirilir. Sürekli transfer yapılır, sürekli hoca değiştirilir, sürekli yönetimler değişir. Bu yüzden, klüp yönetimine yıllarca kaos ve kargaşa hakim olmuştur.
Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe söz konusu olduğunda rüyalar aleminde uçuşa geçer, çünkü zihninde bir masal dünyası yaratmıştır. Bu masal dünyasının sırça köşkü ise kitle iletişim araçlarının yoğun bombardımanı sonucunda inşa edilmiştir. Aynı taraftar, gerçekliğin başka herhangi bir alanı söz konusu olduğunda her fani gibi, her fani kadar nesnel, tarafsız olabilmektedir.
Türk futbol dünyasının, yaklaşık yüz yıllık tarihinde, üç büyük klüp arasında maddi ve manevi açıdan büyük farklar olmamıştır. Buna karşılık Fenerbahçe’de, camia üyeleri arasında var olan yüksek beklentiler nedeniyle oluşan kaos, kargaşa ve istikrarsızlık diğer iki büyük klübe göre daha fazla yer tutmuştur. İmkanların eşit, yönetim ve istikrarsızlığın dengesiz olduğu bu koşullarda diğer iki büyük takımın Fenerbahçe’ye göre az da olsa daha başarılı olması gerekirken her üç klübün de başarı açısından kabaca aynı düzeylerde bulunması futbol dünyamızın loş kalmış köşelerinin ağırlıklı olarak sarı lacivert renklerle bezenmiş olmasıyla açıklanabilir ancak.
Fenerbahçe ve diğer iki büyük klüp arasındaki arzu, istek ve beklenti farkı klüplerin başarı çizgisinden de izlenebilir. Galatasaray ve Beşiktaş takımları 14-15 yıl gibi uzun süreler şampiyonluk hasreti çekmişken bu süre Fenerbahçe camiasında 5-6 yıldan öteye gitmemiştir. Beşiktaş ve Galatasaray takımları istikrarlı şampiyonluk serilerini daha kolay yakalarken, Fenerbahçe aynı istikrarı yakalayamamıştır. Beşiktaş ve Galatasaray daha huzurlu ve sakin yönetilirken Fenerbahçe bir türlü kargaşadan kurtulamamıştır.
Fenerbahçe taraftarlarının zihninde yaratılan büyük Fenerbahçe imgesinin altı yıllarca doldurulamamıştır. İslam Çupi’nin, “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... " ibaresinde görüldüğü gibi zihinlerde ve gönüllerde olan büyüklük bir türlü tanımlanamamaktadır çünkü dış dünyada bu imgeye tekabül eden bir büyüklük bulunmamaktadır.
Galatasaray’ın 2000 yılının Mayıs ayında UEFA kupasını alması ise Fenerbahçe taraftarlarının gerçek dünyadaki sıradan Fenerbahçe gerçeği ile kendi zihinlerindeki büyük Fenerbahçe sanrısı arasında ördükleri kalın zırhta derin bir delik açarak büyük bir travmaya yol açmıştır. Zihinlerde ve gönüllerde Fenerbahçe en büyüktür ama dış dünyada büyüklüğün en somut göstergesi olan Avrupa başarılarında Galatasaray öndedir. Egoları sarsan, gururları ayaklar altına alan bu gerçeği silmenin yolu olan daha büyük bir başarıyı kısa vadede yakalamak ise hayaldir. Bu durumda zihinlerdeki büyük Fenerbahçe imgesini korumak için , dış dünyadaki büyüğü, en azından kendi evinde sürekli yenmek, yaraları sarmanın en kolay yolu haline gelir.
Yine futbol dünyamızın loş sarı lacivert köşelerinde kalan bir seri sonucunda bir Saraçoğlu efsanesi yaratılmıştır. Dış dünyada en başarılı, en büyük Galatasaray’dır, ama zihinlerdeki en büyük Fenerbahçe, en büyüğü sürekli yenmektedir. Yaralar sarılmış, ego tamir edilmiş, kırılan gurur ayağa kaldırılmıştır. Yaşar Kemal’in “Dağın öte Yüzü” üçlemesinde anlattığı yoksul ve çaresiz köylülerin yaşama tutunmak için ürettiği ermiş köylü Taşbaş efsanesi gibi Saraçoğlu Efsanesi yaratılmış ve ona tutunulmuştur.
İttire, kaktıra yaratılan Saraçoğlu efsanesi giderek kendine doğrulayan bir kehanete dönüşmüş, her iki camianın, oyuncusundan yöneticisine kadar bütün mensuplarının kendilerine biçilen rolleri kanıksamaları ve o rollere (gardiyan ve mahkum) uygun kişilik ve tavırlar sergilemesiyle sonuçlanmıştır. Böylece çok ciddi sonuçlara yol açabilecek bir travma hasarsız olarak atlatılmıştır.
Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanması ise benzer tutum, davranış ve tepkilerin Galatasaray camiası mensuplarında da ortaya çıkmasıyla sonuçlanmış, taraftarların zihninde az da olsa maddi bir temeli olan “Büyük Galatasaray” imgesi doğmuştur. Fenerbahçe’nin yıllarca içinde kıvrandığı ortama bu defa Galatasaray yuvarlanmış, istikrarsızlık, sürekli transfer ve hoca değişiklikleri olağan uygulamalar haline gelmiştir. UEFA kupası yolunda, içine düşülen borç tuzağı, yükselen beklentilerle beslenen transferlere, istikrarsız yönetimlere yol açmış ve sonunda takımın ve klübün dibe vurmasıyla sonuçlanmıştır. UEFA kupasıyla başlayan ve Saraçoğlu efsanesiyle sonuçlanan travmanın nedeni olan dış dünyadaki “Büyük Galatasaray” imgesi yerle bir olmuş, Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım yönetimindeki uzun istikrarlı yönetiminde yapılan alt yapı hamleleri en azından futbol dışındaki dallarda meyvelerini vermeye başlamış, gerek Türkiye gerek Avrupa seviyesinde şampiyonluklar teker teker kayıtlara geçmeye başlamış, böylece “Büyük Fenerbahçe” imgesi yeniden kurulmuş, işlevini, var oluş nedenini yitiren Saraçoğlu efsanesinin Saraçoğlu’nun çimlerine gömülmesi bir çıkmayan kırmızı kart hatasına bakmıştır.
0 notes
Text
Cura/ Yılmaz Özdil
Halk ozanıdır. Koca yürek... Anadolu’nun bağrından kopar, yolu Paris’e düşer. Bi başına. Karnı aç. Elleri cebinde dolaşırken, bakar ki, sokak çalgıcıları var, müzik yapıyorlar, para topluyorlar. Çöker bi köşeye, cura’sını tıngırdatmaya, yanık yanık söylemeye başlar:
Aç kulaklarını dinle sözümü, yalan söz gerçeğe tuzak değil, insan hakkını hak bilen kişi, özünde nur doğar yalan ateşi, kamili taşlamak cahilin işi, cahilden kötülük hiç uzak değil...”
*
Tesadüfen ordan geçerken, durup, dinleyenler arasında Abidin Dino da vardır. Çağdaş Türk resminin öncülerinden, ressam, karikatürist, yazar, yönetmen... Entelektüel çevrede büyüyen, Robert Kolej mezunu, bizzat Mustafa Kemal tarafından resim ve sinema eğitimi için Rusya’ya gönderilen... ABD’de Fransa’da sergiler açan, Fransa Plastik Sanatlar Birliği Onursal Başkanı olan, Fransa Kültür Bakanlığı’ndan Altın Şövalye Nişanı alan, New York Dünya Sanat Sergisi Danışmanlığı yapan... Siyasi görüşleri nedeniyle ordan oraya sürgüne gönderilen Abidin Dino.
*
Tanışırlar... Kasketli, pala bıyıklı, buram buram Anadolu kokan ozan’ın kalacak yeri olmadığını öğrenir, koluna girer, evine davet eder. Dilbilimci, yazar, Paris Ulusal Bilim Merkezi’nde görev yapan, öğretim üyesi doçent eşi Güzin Dino, sofrayı kurar. Otururlar, sohbete koyulurlar. Laf lafı açar, ozan der ki, beni yarın çarşıya götürür müsünüz? Hayrola derler, ne lazımsa biz sana alalım... “Bale ayakkabısı alacağım” der! Dino’lar şoke olur. Kara yağız ozan, o şahane şivesiyle
devam eder: “Benim oğlan balet de... Ona göndereceğim.”
*
Çünkü...
Nesimi Çimen’dir o.
*
Türkü derleyen, ilk plak çalışmasını 1964’te yapan, Almanya’da Fransa’da İsveç’te albümler çıkaran, dünyanın en önemli müzikhollerinde sahne alan, Türkiye’de ha bire gözaltına alınan, işkence gören, sürüm sürüm süründürülen, yılmayan, ömrünün sonuna kadar hiç sosyal güvencesi olmayan, yurtdışından gelen teliflerle mütevazı yaşamını sürdürmeye gayret eden... Sazın sözün, üç telli cura’nın ustası.
*
Aslen Tunceli Hozatlı. Kayseri’de ırgatlık yaparken, aşiret ağasının kızı Dilber’e aşık olur, Dilber de ona, kaçarlar, Adana’ya... Evlatları olur. Almanya’ya işçi yazılır, nefes darlığı olduğu için kabul edilmez. Kalaycılık filan yaparken, Yaşar Kemal’le tanışır. Onun yardımıyla İstanbul’a göçer, gecekondu kiralar, mozaik fabrikasında işe girer. Fabrika greve gider, Nesimi’yi kovarlar. Ayazda kalır. Dokuz yaşından beri çalıp söylediği cura’sına bakar, ekmeği senden çıkaracağız der, ozan’lığa başlar. Tek kelimeyle, müthiştir. Anında tanınır. Efsane haline gelmeye başlayan bu gariban’ın tek göz oda gecekondusuna gelip gidenler arasında, Yaşar Kemal’in yanısıra, gazeteci İlhan Selçuk, sosyolog siyasetçi Behice Boran, caz-pop divası Tülay German, Yılmaz Güney, heykeltıraş Kuzgun Acar, yönetmen Atıf Yılmaz, Aşık Mahsuni Şerif vardır... Ve, kurban olduğum, Can Yücel.
*
Yurtdışında eğitim için devlet bursunu bileğinin hakkıyla kazandığı halde “torpil yaptı dedirtmem, seni gönderemem” diyen Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in oğlu... Biriktirdiği harçlıkları, kendi yerine gönderilen ve beyin cerrahisinde çığır açan, canciğer arkadaşı Ordinaryüs Profesör Gazi Yaşargil’e veren... Alnı açık yürüyen, Cambridge Üniversitesi’ne gitmeyi başaran, zırt pırt içeri tıkılan, oralı bile olmayan, tınmayan... Bana göre, Türkiyemin en heyecan verici şairi Can Yücel.
*
Bi gün, Nesimi’nin henüz bebekken eline cura verdiği oğluna bakar şöyle Can Yücel... “Bu çocuğu Konservatuara göndersene birader” der. Nesimi de “peki” der.
*
Girer sınava oğlan, doğuştan kabiliyet, İstanbul Devlet Konservatuarı’nı birincilikle kazanır. Keman bölümüne yazarlar. Yazarlar ama, keman alacak parası yok. Okul hediye eder... Hediye kemanla dört sene okur. Öbür masrafları Can Yücel tarafından karşılanır. Ancak... Ciddi bir sorun vardır. Akşamları evde ders çalışması mümkün değildir. Tam eline kemanı aldığında, sofra kurulur, eş dost, türkü başlar, oğlan da mecburen cura’sına sarılır, babasına eşlik eder. E böyle olmayacak, sonunda karar verir, ev ödevi olmayan bir bölüme geçmelidir... 14 yaşında giyer taytını, Bale bölümüne geçer. Önceleri gizler babasından... Sonra öğrenir baba... Dedim ya, koca yürek, gülümser, evladına şöyle der: “Nerde mutluysan, orda yaşa!”
*
Geceleri pavyonlarda bağlama çalarak cep harçlığını çıkarır, babasıyla köy köy dolaşır, derleme çalışmalarına katılır, Orhan Gencebay’ın arkasında çalar, neticede Konservatuar’dan mezun olup, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne girer.
*
Mazlum Çimen’dir o.
*
Nesimi’nin, zulüm görmüş, haksızlığa uğramış manasında “Mazlum” adını koyduğu oğlu...
Adının hakkını verircesine, henüz sekiz yaşındayken babasıyla birlikte gözaltına alınan, babasının işkence görmesine şahit olan Mazlum.
*
20 sene klasik eserlerde, Yedi Kocalı Hürmüz’den Hisseli Harikalar Kumpanyası’na sayısız müzikalde dans etti. Edip Akbayram’a Fatih Kısaparmak’a besteler verdi. Film müzikleri yaptı, Altın Portakal ve Altın Koza’nın yanısıra, Almanya’dan Fransa’dan İsviçre’den ödüller kazandı. Dizi film müzikleri yaptı, mesela, Orhan Kemal’in ölümsüz eseri Hanımın Çiftliği gibi... Kendisinin çalıp söylediği, albümler çıkardı. Oğluyla birlikte Çimen Müzik’i kurdu.
*
Oğul da, Saki Çimen...
Nesimi’nin torunu.
Piyanist.
*
Dedesinin türküleriyle büyüdü, 13 yaşındayken ilk bestesine imza attı. Kendisine ait 11 besteyle Rastgele albümünü çıkardı. Saki piyano çaldı, Cem Yılmaz bateriyle, Kürşat Başar saksafonla, Cahit Berkay yaylı tamburla, Nebil Özgentürk bağlamayla, Erdem Akakçe gitarla, Sırrı Süreyya Önder cümbüşle eşlik etti.
*
Bale ayakkabısına dönersek...
Paris’ten geldi Nesimi, bale ayakkabılarını oğluna verdi, orda biriyle tanıştım dedi, gitar çalıyor, çok önemsiyorlar adamı... Kim acaba? Bilmiyorum dedi, yağmurlu bi havaydı, curamı ceketimin içinden çıkardım, adam çok şaşırdı bunu mu çalıyorum diye, ben çaldım, o adam sanki küçüldü küçüldü curanın içine girdi, ööyle dinledi.
*
Senelerce bunu anlattı.
Gel zaman git zaman...
Paris bavulunun içinde bir fotoğraf buldu Mazlum... Babası cura çalıyor, “o adam” adeta büyülenmiş gibi, nefesini tutmuş dinliyor. Vayyy dedi, koştu babasına, fotoğrafı gösterdi...
O adam, bu adam mıydı?
Evet dedi Nesimi...
*
Peter Gabriel’di.
*
Progressive rock denince ilk akla gelen, Genesis’in kurucusu... Grup ve solo albümleri 250 milyon satan, altı Grammy’si ve Oscar adaylığı bulunan, İngiliz kült müzisyen.
*
Ve...
Yaktılar o Nesimi’yi!
Sivas’ta yakılanlardan biri.
*
Ve, değerli gençler...
Ne salt Alevilerdir kıyılan aslında, ne hukuk garabetidir, ne de güvenlik zafiyeti... Hepsi sığmayacağı için, sadece bir örnek verdim, yukarda adı geçenleri sıralayın lütfen alt alta.
*
Anadolu kültürünü muhafaza ederek, müzikle baleyle resimle sinemayla, akılla bilimle eğitimle, Batı’ya yelken açan yolculuk’tur asıl önlenmek istenen... Yobazlığı hâkim kılmaktır.
Yılmaz Özdil 15.03.2015 Hürriyet gazetesi
Nesimi Çimen
Doğum tarihi: 1931, Saimbeyli
Ölüm tarihi ve yeri: 2 Temmuz 1993, Sivas
Defnedildiği yer: Karacaahmet Mezarlığı, İstanbul
https://youtu.be/jLTJPTfcjcU
15 notes
·
View notes
Text
KDV indiriminde tatları kaçıracak gelişme! Yüzde 7 indirim değil yüzde 20 zam var! Başka dedikodular var
KDV indiriminde tatları kaçıracak gelişme! Yüzde 7 indirim değil yüzde 20 zam var! Başka dedikodular var
Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, KDV indirimi haberini alan zincir marketlerin fiyatları yüzde 20 artırdığını ifade ederken gazetenin Yayın Koordinatörü Yücel Koç’un da yumurta fiyatları hakkındaki sosyal medya paylaşımını kendi köşesine taşıdı. KDV indimi 14 Şubat itibarıyla yürürlüğe girdi yetkililer marketlerde denetimlere başladı. Yüzde 7 indirimlik oranın zamlarla bunalan vatandaşa nefes…
View On WordPress
0 notes
Text
LACIVERT BUYU
FUTBOL'UN PSİKODİNAMİKLERİ
”Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, perakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.
Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... "
İslam ÇUPİ, 19 Eylül 1985
“Hürriyet Gazetesi, Türkiye’de son dönem seçim araştırmalarının en başarılı ismi Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’ne oldukça kapsamlı ve ilginç sonuçlar elde edilen bir futbol araştırması yaptırdı. Ortaya en ateşli, en çok taraftara sahip, en çok kızılan, en çok para harcayan, en erkek taraftarı olan takımlar çıktı.
En çok taraftar yüzde 33.8 ile Galatasaray’ın. Ardından yüzde 26.6 ile Fenerbahçe geliyor. Beşiktaş 18.4 ile üçüncü. Yüzde 10.1 ile dördüncü Trabzonspor’u yüzde 2.9 oranla Bursaspor izliyor. En ateşli taraftar yüzde 44.8 ile Çarşı taraftarı. Bunu Fenerbahçe, Galatasaray ve Bursaspor takip ediyor. Takımına en bağlı taraftar Cimbombom’un. Aynı şekilde en sıkı seyirci ve izleyici kitlesi de sarı-kırmızılı. Futbol için en çok taraftarı bulunan Galatasaraylılar futbola en çok vakti de harcıyor. Ama iş paraya gelince cimriler. En az harcamayı onlar yapıyor. Fenerbahçe taraftarı spora en çok parayı harcıyor. “
http://www.hurriyet.com.tr/pazar/14382601.asp
“Türkiye'de Fenerbahçe Amerika'dır,öbür kulüpler bütün dünya...Bütün dünyada darbeler bir kelle düşürüp yerine başka kelle koyabilir, sosyalizm, komünizm beklenmeyen yumuşama resitalinin tuşlarına doğru parmak uzatabilir, utanç duvarı, özgürlük kuleleri, yıldızı tek ve kırmızı saraylar yerle bir edilebilir, dünya döner, yaşam bir başka biçimde çığlıklar atar sabahlara...Ama paranın tek sahibi giderse, hayat biter. O zaman dünya rekabeti değil, dünya mezarlığı kurulur bu yaşı başı belirsiz yuvarlak kürede...” İslam ÇUPİ, 05-09-2000
http://www.galatasaray.org/index.php
“Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... " İslam ÇUPİ
”According to Kant, the world outside ourselves causes only the matter of our sensation. Our brains order this matter and supply the concepts of which we understand experience”. Systems Thinking, Systems Practice, Peter Checkland, Wiley
“Doğa yasalarını andıran ona sığmayan birtakım sanılardan oluşan çerçevelere paradigma denir.”
http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Samuel_Kuhn
“Mayıs: Galatasaray, UEFA Kupası’nı kazandı 2000 yılı Mayıs ayında Galatasaray, UEFA kupasını kazanan ilk Türk takımı oldu.”
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/52001.asp
“Yalnız, aykırı tek bir örnekten ötürü paradigma yanlışlandı diye kenara bırakılamaz.”
http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Samuel_Kuhn
“KADIKÖY'DEKİ MAÇLAR
Fenerbahçe ile Galatasaray'ın Kadıköy'de yaptığı son 11 resmi maç şöyle:
Tarih Organizasyon Sonuç (FB-GS) ---------- -------------- ------------- 07.02.2001 Türkiye Kupası 4 – 4 06.05.2001 Lig 2 – 1 16.02.2002 Lig 1 – 0 06.11.2002 Lig 6 – 0 29.02.2004 Lig 2 – 1 22.05.2005 Lig 1 – 0 08.03.2006 Türkiye Kupası 2 – 1 22.04.2006 Lig 4 – 0 03.12.2006 Lig 2 – 1 08.12.2007 Lig 2 - 0
1. juninho fenerbahçe türkiyenin en büyük kulübü ve galatasarayayla kadiköyde yaptığı maçlara bakınca çoğunu fenerbahçe yenmiş yani bu haber fenerbahçe için çok önemli değil fenerbahçe her zaman galatasaraydan üztündür
http://magazinhaberi.com/magazin-haberleri/37961/buyu-bozuldu
http://yeni.beykent.edu.tr/WebProjects/Uploads/METIN%20INCEOGLU_Tutum-algi-iletisim.pdf Üç büyük klübümüz arasında Fenerbahçe, medya ve kitle iletişim araçları arasında, uzun zamandan beri, yönetici, yazar, muhabir düzeyinde en çok temsile sahip olanıdır. Bu yüzden kitle iletişim araçları, gazete, televizyon, radyo ve dergilerin yayınlarında Fenerbahçe haberleri daha ağırlıklı yer tutar, Fenerbahçe daha başarılı ve büyük bir takım olarak tanıtılır. Sürekli olarak bu mesajlara (propagandalara) maruz kalan Fenerbahçe taraftarı, spor yazarı, yöneticisinin zihninde Fenerbahçe’nin gerçekten en büyük takım olduğuna ilişkin kalıplar, yargılar oluşur. Bu kalıp ve yargılar ise dış dünyadan gelen uyarılardan bağımsız bir algılama yaratarak bu büyüklük inancını ve kalıplarını besler. Üç büyük klüp arasında (bugüne kadar) sportif alandaki başarılar açısından büyük bir fark olmamasına rağmen Fenerbahçe camiasının üyeleri arasında kendilerinin en başarılı, en büyük, en çok taraftarı olan klüp olduğu inancı yaygındır.
Bu inancın oluşması ise mesleklerinin zirvesinde yer alan bazı Fenerbahçe taraftarlarının medya içinde önemli mevkilere tırmanması, kendi benliklerine ilişkin özgüven, başarı ve mükemmellik duygularıyla inançlarını seçtikleri varlıklara atfetmeleri, kendi benliklerinden pay alan kusursuz ve en büyük Fenerbahçe kalıbının oluşması, ellerindeki medya gücüyle bu doğrultuda yapılan yoğun bir “EN Büyük Fenerbahçe” bombardımanına girişmeleri ve Muzaffer Şerif’in grup içi uyum mekanizmalarına ilişkin deneylerinde elde ettiği bulgulara uygun olarak diğer Fenerbahçe taraftarlarının da grup içinde ağırlığı olan bu ağır abilerin oluşturduğu grup ortalamasına uymasıyla gerçekleşmiştir.
Bu süreç sonunda Fenerbahçe taraftarlarının zihinlerinde “Büyük Fenerbahçe” kalıbı oluşmuş, dış dünyadan alınan duyu verileri bu kalıbın süzgecinden geçtikten sonra bilince ulaşır hale gelmiş ve Fenerbahçe taraftarları, zihinlerinde bulunanı dış dünyada da bulur olmuşlardır. Zihinlerindeki kalıba uyan veriler abartılmış, uymayanlar ise ego ve savunma mekanizmalarıyla rasyonalizasyon süzgeçlerinden geçirilerek elenmiş, önemsiz hale getirilmiştir. Bu sanal büyüklük inancı fazlasıyla abartılmış, yazılara, tavırlara, davranışlara yansıyan kibir halesi yaygınlaşmıştır. Bu kabından taşan kibirli hal ve davranışlara karşı gösterilen tepkiler de yine aynı mekanizmalar sonucunda Fenerbahçe’nin büyüklüğü inancını beslemiş, Fenerbahçe camiasi, kendi kendini onaylayan, dış dünyadaki tepkileri de onaylama vesilesine dönüştüren kapalı bir inanç grubuna dönüşmüştür.
Oysa zihinlerdeki büyük Fenerbahçe ile fani dünyadaki kanlı canlı Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark vardır. Zihinlerdeki Fenerbahçe’nin büyüklüğü camia mensuplarında beklentilerin de yüksek olması sonucunu doğurur. Beklentilerle doğru orantılı başarı olmadığı için de klüp yöneticileri, teknik direktörler, oyuncular sürekli değiştirilir. Sürekli transfer yapılır, sürekli hoca değiştirilir, sürekli yönetimler değişir. Bu yüzden, klüp yönetimine yıllarca kaos ve kargaşa hakim olmuştur.
Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe söz konusu olduğunda rüyalar aleminde uçuşa geçer, çünkü zihninde bir masal dünyası yaratmıştır. Bu masal dünyasının sırça köşkü ise kitle iletişim araçlarının yoğun bombardımanı sonucunda inşa edilmiştir. Aynı taraftar, gerçekliğin başka herhangi bir alanı söz konusu olduğunda her fani gibi, her fani kadar nesnel, tarafsız olabilmektedir.
Türk futbol dünyasının, yaklaşık yüz yıllık tarihinde, üç büyük klüp arasında maddi ve manevi açıdan büyük farklar olmamıştır. Buna karşılık Fenerbahçe’de, camia üyeleri arasında var olan yüksek beklentiler nedeniyle oluşan kaos, kargaşa ve istikrarsızlık diğer iki büyük klübe göre daha fazla yer tutmuştur. İmkanların eşit, yönetim ve istikrarsızlığın dengesiz olduğu bu koşullarda diğer iki büyük takımın Fenerbahçe’ye göre az da olsa daha başarılı olması gerekirken her üç klübün de başarı açısından kabaca aynı düzeylerde bulunması futbol dünyamızın loş kalmış köşelerinin ağırlıklı olarak sarı lacivert renklerle bezenmiş olmasıyla açıklanabilir ancak.
Fenerbahçe ve diğer iki büyük klüp arasındaki arzu, istek ve beklenti farkı klüplerin başarı çizgisinden de izlenebilir. Galatasaray ve Beşiktaş takımları 14-15 yıl gibi uzun süreler şampiyonluk hasreti çekmişken bu süre Fenerbahçe camiasında 5-6 yıldan öteye gitmemiştir. Beşiktaş ve Galatasaray takımları istikrarlı şampiyonluk serilerini daha kolay yakalarken, Fenerbahçe aynı istikrarı yakalayamamıştır. Beşiktaş ve Galatasaray daha huzurlu ve sakin yönetilirken Fenerbahçe bir türlü kargaşadan kurtulamamıştır.
Fenerbahçe taraftarlarının zihninde yaratılan büyük Fenerbahçe imgesinin altı yıllarca doldurulamamıştır. İslam Çupi’nin, “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... " ibaresinde görüldüğü gibi zihinlerde ve gönüllerde olan büyüklük bir türlü tanımlanamamaktadır çünkü dış dünyada bu imgeye tekabül eden bir büyüklük bulunmamaktadır.
Galatasaray’ın 2000 yılının Mayıs ayında UEFA kupasını alması ise Fenerbahçe taraftarlarının gerçek dünyadaki sıradan Fenerbahçe gerçeği ile kendi zihinlerindeki büyük Fenerbahçe sanrısı arasında ördükleri kalın zırhta derin bir delik açarak büyük bir travmaya yol açmıştır. Zihinlerde ve gönüllerde Fenerbahçe en büyüktür ama dış dünyada büyüklüğün en somut göstergesi olan Avrupa başarılarında Galatasaray öndedir. Egoları sarsan, gururları ayaklar altına alan bu gerçeği silmenin yolu olan daha büyük bir başarıyı kısa vadede yakalamak ise hayaldir. Bu durumda zihinlerdeki büyük Fenerbahçe imgesini korumak için , dış dünyadaki büyüğü, en azından kendi evinde sürekli yenmek, yaraları sarmanın en kolay yolu haline gelir.
Yine futbol dünyamızın loş sarı lacivert köşelerinde kalan bir seri sonucunda bir Saraçoğlu efsanesi yaratılmıştır. Dış dünyada en başarılı, en büyük Galatasaray’dır, ama zihinlerdeki en büyük Fenerbahçe, en büyüğü sürekli yenmektedir. Yaralar sarılmış, ego tamir edilmiş, kırılan gurur ayağa kaldırılmıştır. Yaşar Kemal’in “Dağın öte Yüzü” üçlemesinde anlattığı yoksul ve çaresiz köylülerin yaşama tutunmak için ürettiği ermiş köylü Taşbaş efsanesi gibi Saraçoğlu Efsanesi yaratılmış ve ona tutunulmuştur.
İttire, kaktıra yaratılan Saraçoğlu efsanesi giderek kendine doğrulayan bir kehanete dönüşmüş, her iki camianın, oyuncusundan yöneticisine kadar bütün mensuplarının kendilerine biçilen rolleri kanıksamaları ve o rollere (gardiyan ve mahkum) uygun kişilik ve tavırlar sergilemesiyle sonuçlanmıştır. Böylece çok ciddi sonuçlara yol açabilecek bir travma hasarsız olarak atlatılmıştır.
Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanması ise benzer tutum, davranış ve tepkilerin Galatasaray camiası mensuplarında da ortaya çıkmasıyla sonuçlanmış, taraftarların zihninde az da olsa maddi bir temeli olan “Büyük Galatasaray” imgesi doğmuştur. Fenerbahçe’nin yıllarca içinde kıvrandığı ortama bu defa Galatasaray yuvarlanmış, istikrarsızlık, sürekli transfer ve hoca değişiklikleri olağan uygulamalar haline gelmiştir. UEFA kupası yolunda, içine düşülen borç tuzağı, yükselen beklentilerle beslenen transferlere, istikrarsız yönetimlere yol açmış ve sonunda takımın ve klübün dibe vurmasıyla sonuçlanmıştır. UEFA kupasıyla başlayan ve Saraçoğlu efsanesiyle sonuçlanan travmanın nedeni olan dış dünyadaki “Büyük Galatasaray” imgesi yerle bir olmuş, Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım yönetimindeki uzun istikrarlı yönetiminde yapılan alt yapı hamleleri en azından futbol dışındaki dallarda meyvelerini vermeye başlamış, gerek Türkiye gerek Avrupa seviyesinde şampiyonluklar teker teker kayıtlara geçmeye başlamış, böylece “Büyük Fenerbahçe” imgesi yeniden kurulmuş, işlevini, var oluş nedenini yitiren Saraçoğlu efsanesinin Saraçoğlu’nun çimlerine gömülmesi bir çıkmayan kırmızı kart hatasına bakmıştır.
0 notes
Photo
Derin Diyafram Nefes Egzersizleriyle Kalbi Korumak Mümkün - Bulvar Gazete - Bulvar Gazetesi - Gazete Bulvar
0 notes
Video
youtube
Antepli - Bülent Serttaş ✩ Ritim Karaoke (Uşşak Minör Çiftetelli GaziAntep) ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/o9HfYlbLrsM ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Antepli - Bülent Serttaş ✩ Ritim Karaoke (Uşşak Minör Çiftetelli GaziAntep) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : ANTEPLİ SÖZ GÜFTE : ? BESTE - MÜZİK :? USÜL : ÇİFTETELLİ MAKAM - DİZİ : UŞŞAK - MİNÖR YÖRESİ İL İLÇE : GAZİANTEP KAYNAK KİŞİ :? ARANJÖR :? ENSTRÜMANLAR: ZURNA, KANUN, CÜMBÜŞ, YAYLI KEMAN GURUBU ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Sen Diye Diye (2013) - FA MÜZİK YAPIM Parçayı iTunes'tan İndirin : http://geni.us/2M34 Antepli Şarkı Sözleri : al mendiller alınsın davul zurna çalınsın antepli eyleniyor güzel kızlar salınsın meşhurdur şire hanım şehre küstü bir yanım şu yalancı dünyanın gözündesin antepli katmer bulur tavayı lezzet kaplar havayı severek yer antepli çağdaş’tan baklavayı meşhurdur şire hanım şehre küstü bir yanım şu yalancı dünyanın gözündesin antepli su burcunda buluşup çağa çoluk karışık düğün dernek dolaşıp döktürüyor antepli meşhurdur şire hanım şehre küstü bir yanım şu yalancı dünyanın gözündesin antepli mangalını yakarak allebenden akarak saçaklıdan bakarak çık canı gör antepli meşhurdur şire hanım şehre küstü bir yanım şu yalancı dünyanın gözündesin antepli eğlence dünyasının gözündesin antepli FA MUZIK YAPIM Fa Müzik Bülent Serttaş Doğum 18 Kasım 1965 (58 yaşında) Elazığ, Türkiye Tarzlar Türkü Meslekler Türkücü, oyuncu[1] Etkin yıllar 1983-günümüz (şarkıcı) Eş Selvi Serttaş Çocukları 3 Bülent Serttaş (d. 18 Kasım 1965, Elazığ), Türk halk müziği sanatçısı, söz yazarı ve oyuncu. 1983 yılından itibaren çeşitli mekanlarda sahneye almaya başlayarak müzik yapmaya başladı. Adana'da bir gazino da şarkı söylerken Hilmi Topaloğlu tarafından keşfedildi. İlk albümü Delikanlı yayınlandı. 1997 yılında piyasaya çıkan Aşığım Yanmışım albümüyle popülerliliğini arttırmıştır.[2] Türkücülüğün yanı sıra; 2010 yılında Çakallarla Dans, 2012 yılında Patlak Sokaklar: Gerzomatve 2014 yılında ise Çakallarla Dans 3: Sıfır Sıkıntı filmlerinde rol almıştır.[1] Bülent Serttaş, Selvi Serttaş[3] ile evli ve 3 çocuk babasıdır. Diskografisi Albümleri 1991: Utanıyorum (Avare Çocuk) 1993: Delikanlı 1995: Sen Varya Sen 1997: Aşığım Yanmışım 1997: Anlayacaksın - Mektup 1998: Sana Yaşıyorum 2000: Alın Yazımsın 2001: Her Şeyine Hastayım 2002: Ağlama Meleğim 2005: Tükendi Dost Sohbetleri 2008: Emir 2011: Bitmez sana sevdalarim 2013: Sen Diye Diye 2017: Ablalar Single'ları 2007: Ne Mutlu Türküm Diyene 2013: La Bize Her Yer Ankara 2015: Adamın Dibi (Çeşme) 2016: Haber Gelmiyor Yardan (ft. Serdar Ortaç) 2018: Bodrum Akşamları (Akustik) 2019: Sevda İçerde 2019: Elini Kolunu Sallayacak 2020: Seyyah 2021: Yıllar utansın 2021: Akdeniz 2021: Sen Bensiz Nefes Alamazsın 2022: Aklıma Sen Gelince 2022: Filhakika 2022: Dili Ballım (duet İpek Demir ile) 2023 Neler Umdum Neler Buldum Filmografisi Çakallarla Dans - 2010 Patlak Sokaklar: Gerzomat (General) - 2012 Çakallarla Dans 3: Sıfır Sıkıntı - 2014 Yildizlar da Kayar: Das Borak - 2016 Kaynakça ^ a b "İmdb Bülent Serttaş Sayfası". imdb.com. 16 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Bülent Serttaş". karnaval.com. 5 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Hayatımın anlamı huzur verenim". Hürriyet Gazetesi. 14 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Bülent Serttaş'ın Geniş Ailesi". 8 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. Dış bağlantılar Discogs'ta Bülent Serttaş diskografisi Taslak simgesi Bir Türk şarkıcı ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. Kategori: Türk şarkıcı taslaklarıYaşayan insanlar1965 doğumlularKeban doğumlularElazığ ili doğumlu sanatçılarTürk arabesk şarkıcılarıTürk halk müziği ses sanatçılarıTürk erkek sinema oyuncularıEsen Müzik sanatçılarıSindoma Müzik sanatçılarıŞahin Özer Müzik sanatçıları20. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar21. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar1990'ların şarkıcıları2000'lerin şarkıcıları2010'ların şarkıcıları2020'lerin şarkıcıları
0 notes
Text
Milliyet Gazetesi “Renkler Dergisi” ile hayatı renklendiriyor
Milliyet Gazetesi “Renkler Dergisi” ile hayatı renklendiriyor
Yaşamın içinden farklı konuları yeni dergileriyle ele alan Milliyet Gazetesi yepyeni bir içeriği daha hayata geçiriyor. İlk sayısı 10 Ekim’de yayınlanacak Renkler Dergisi kasımdan itibaren her ayın ilk pazar günü okurları ile buluşuyor. Gündelik yaşamın yoğun temposu içinde yepyeni içerikleri ile okuyucularına nefes alma alanları yaratan Renkler Dergisi, Milliyet Gazetesi ile her ayın ilk pazarı…
View On WordPress
0 notes
Text
Milliyet Gazetesi “Renkler Dergisi” ile hayatı renklendiriyor
Milliyet Gazetesi “Renkler Dergisi” ile hayatı renklendiriyor
Yaşamın içinden farklı konuları yeni dergileriyle ele alan Milliyet Gazetesi yepyeni bir içeriği daha hayata geçiriyor. İlk sayısı 10 Ekim’de yayınlanacak Renkler Dergisi kasımdan itibaren her ayın ilk pazar günü okurları ile buluşuyor. Gündelik yaşamın yoğun temposu içinde yepyeni içerikleri ile okuyucularına nefes alma alanları yaratan Renkler Dergisi, Milliyet Gazetesi ile her ayın ilk pazarı…
View On WordPress
0 notes
Text
Medyada ‘kurtlu bulgur’ tartışması: Akit yazarı Karar yazarlarına yüklendi
Medyada ‘kurtlu bulgur’ tartışması: Akit yazarı Karar yazarlarına yüklendi
Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü ve yazarı Ali Karahasanoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz!” sözlerini eleştiren Karar gazetesi yazarları Ahmet Taşgetiren, Taha Akyol ve Akif Beki’ye “Üçü de, düne kadar Erdoğan lehine kalem oynatmaktan, nefes almaya vakit bulamıyordu.…
View On WordPress
0 notes
Photo
BÜYÜK ORTADOĞUCULARIN PAPASI
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’in Kuzey Irak ziyareti için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi 6 farklı hatıra pulu bastırdı. Pullardan birinde Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu sözde Kürdistan sınırlarına dahil edildi.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, geçtiğimiz hafta Irak’a tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. İlk defa Irak’a giden Papa olan Francis, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e de gitti.
Burada bir stadyumda 10 bin kişilik ayin düzenleyen Papa Francis, tören öncesi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani, Başbakanı Mesrur Barzani ve diğer yetkililer ile görüştü. Görüşmede Papa’nın ziyareti için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından bastırılan 6 farklı hatıra pulu da takdim edildi.
Bastırılan pullardan birinde Papa'nın figürüne yer verilirken, başının arkasındaki haritada Hatay, Sivas, Erzurum, Kars gibi bir çok kentimiz sözde Büyük Kürdistan haritasına dahil edildi. Bu özel pulda yer alan haritaya Türkiye topraklarının da dahil edilmesini Türkiye’de siyasiler tepki gösterdiler.
Bu konuda siyasilerin tepkileri klasikti. Ama ne BOP (Büyük Ortadoğu/İsrail Projesi) nede II. SEVR planının işletilmesi üzerinde değildi tepkileri.
Papa Puluna BOP üzerinden bir değerlendirme yapmak istiyorum
Papanın Pulu, BOP haritalarına ne kadar da benziyor!
Papa'nın Pulu, 1920 de Türk milletinin önüne koydukları SEVR haritasına ne kadar da benziyor!
Sizce de öyle değil mi!?
BOP üzerinden Irak'a, Suriye'ye, İran'a ve Türkiye'ye musallat olan küresel güçlerin niyetleri bellidir artık.
Pulu basma ve dünyaya duyurma cesareti gösteren kıçı kırık Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi mi!?
Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Türkiye ne kadar izin verirse o kadar nefes alabilecek bir bölgedir. Bu cesareti kimden alıyorlar?
Bağdat’taki merkezi yönetimi kısa devre yaparak kuzeydeki otonom yapıyı ekonomik ve siyasi olarak destekleyip, güçlendirip bugüne getirenler mi?
Yoksa kripto BOP'cular Kandil laflarıyla bizi oyalayıp, başka cephede hedeflerini mi gerçekleştiriyorlar?
Kandil, PKK ve GARA türü haberlerin hepsi BOP'un tıkır tıkır çalışmasının üstünü örtmek için mi medyaya servis edilmekte?
Üstüne basa basa tekrar edeyim; BOP üzerinden Irak'a, Suriye'ye, İran'a ve Türkiye'ye musallat olan küresel güçlerin niyetleri bellidir artık.
BOP'un üst akıllarının onayı olmadan bu tip pullar basılıp görselleri de medyaya servis edilemez! Aslında bu proje yeni değil yüz yıl öncelerinin projesi, ucu taa sevr'e kadar uzanır !! Fakat papa silüetinin harita içinde pulda yer alması hayra alamet değildir.
Papa figirünün "sözde haritayı" tamamlaması, papayı kontrol eden ve oraya yollayan küresel güçlerin "sözde haritaya" desteğini sembolize ediyor. İşin ilginç tarafı ise, PKK nın Suriye kolu PYD'nin Suriye de işgal ettiği topraklar "sözde haritaya" dahil edilmemiş.
Hatırlayınız Lütfen!
Barzani birkaç yıl önce ilk referandumu yapacaktı. Ama sonuçlandıramadı. Bunun sebebi ABD’nın kabul etmemesidir. Çünkü Suriye’deki oluşum daha tamamlanmamıştı.
Kuzey Suriye PYD'nin olunca, Kürdistan referandumu tekrar gündeme gelecek BOP kapsamında Kuzey Irak ve Kuzey Suriye birleşmesi için çalışacaklardır. .
O zaman bu durumda Barzani'ye Diyarbakır'da; "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye tezahürat yapan/yaptıran Türkiye hükümetinin, Kuzey Irak konusunda bir kez daha aldatıldığı seçeneği geliyor akıllara.
Sadece bu kadar da değil! Ya içerideki Yerli ve Milli Görünümlülere ne demeli!
Türkiye içinde faaliyet gösteren bazı yapılanmalar geçmiş zamanda FETÖ'cülerin kanalına çıkarak Anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirildiği, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerini reddeden yeni Anayasa önermişlerdi.
Hatta bu yapılanmalar sözde İslam Birliği başlıkları altında 2016-2019 yılları arasında üç kez toplanılmıştı. Bu yapılara desteği ise, birkaç özel vakıf üniversitesi, devlet kurum ve kuruşları ile bazı muhafazakar belediyeler destek vermişlerdi.
Bu toplantılarda Federasyon fikride önerilmişti. Tesadüfe bakın ki, ilk toplantının düzenlendiği 2016 da New York Times gazetesi Osmanlı topraklarını dağıtan Sykes Picot anlaşmasının yüzüncü yılı münasebetiyle “Böyle olsa daha mi iyi olurdu?” diye alternatif bir harita bile yayınlanmıştı.
Yine bu yapıların; sözde İslami elektronik para, ortak yatırım fonu, ortak pazar, ortak üretim, ortak savunma vb. diğer maddelerindeki çalışmalarını ülkemiz aleyhine BOP’a ve II. SEVR’e yol açabileceği doğrultusunda okumak gereklidir.
Tüm bunlar açıkça göstermektedir ki; ülkemizin birçok kurumlarda hala varlığını sürdüren tarikat ve cemaatlerin kuşatmaları, federasyon tartışmaları, Anayasaya karşı alınan tavırlar, 9 milyon Suriyeli sığınmacı, ekonomik sorunlarımız, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ve 120 bine yakın kayıp silah konuları millî güvenlik sorunudur.
Bu kadar çok aldatılan bir hükümetin ve kadrolarının 2023 ve sonrasında ülkemizin idaresinde kalmaya devam etmesi Türkiye için büyük bir milli güvenlik sorunudur artık...
Vesselam
Sadi ÖZGÜL
0 notes
Text
Şükûfe Nihal Başar / Kadınlar marazîleşti, erkekler hissizleşiyor
Tarihte bir ilk olan Kadınlar Halk Fırkası girişiminin öncülerinden Şükûfe Nihal Başar (1896-1973), Türk Kadınlar Birliği'nin kurucusuydu. Şiir, roman, hikâye ve gezi yazılarının yanı sıra kadın sorunları hakkında birçok makaleye de imza attı. Nihal, 1931 yılında, kadın ve erkeğin görevi ile ilgili soruları yanıtlamıştı.
Edebiyat hayatımızda ince hisleri ile tanınan Şükûfe Nihal Hanımefendi terbiye sahasında da birçok talebe yetiştirmiştir. İzdivaçların azalmasındaki sebepleri şöyle anlatıyor:
- Birçok sebepler arasında iktisadî sebepler en kuvvetlisidir. Bugün, kendi başının çaresine bakamayan erkek bir de karısının, çocuğunun geçinmesini boynuna almak için elbette düşünmek mecburiyetindedir. Sonra muhtelif sebepler yüzünden aile samimiyeti, aile cazibesi azalmıştır. Eskiden erkeğin rahat edeceği, eğleneceği, sığınacağı yegâne yer, yuvası idi. Şimdi hayat öyle geniş, yuvanın haricindeki cazibe öyle kuvvetli ki gençleri temiz bir köşe aramaktan ve bütün bir ömürde bir tek kadına bağlanmak ihtiyacından müstağni kılıyor.
Aile arasında gittikçe çoğalmağa başlayan geçimsizlikler de erkek, kadın bütün gençleri evlenmekten ürkütüyor. Bir geçimsizliğin sebebini evvelâ aile terbiyesinde aramalıyız. İnsanlara içi dışı bir örnek terbiye vermek gaye olmalıdır. Meselâ evlenenler arasında öylelerini tanıyorum ki evvelâ birbirlerine en iyi, en zarif cephelerinden görünmüşler, sonra yaldızlardan silkinerek hakiki şahsiyetlerine bürününce biri, yahut her ikisi yanıldıklarını anlamışlardır.
Şükûfe Hanımefendi aile maişetini kolaylaştırmak için kadının rolü hakkında şu fikirdedir:
- Aileden evvel düşüneceğimiz şey, kadının insanlığı, şahsiyeti, haysiyetidir. Kadın her şeyden evvel cemiyetin içinde bir uzviyettir. Onun hâlâ erkeğin kolunda tufeyli olarak yaşamasını düşünmek, artık kafalarımızın alamayacağı bir geriliktir. Şöyle olsun, böyle olsun demektense gözlerimizi bir defa hayata çevirelim. Her şeyde olduğu gibi mazinin köhne an'aneleri ile artık alâkamız yoktur.
Kocanın hodbinliği yüzünden kapı dışarı edilmiş kadınlar az değil
Şükûfe Hanımefendi erkeğin hodbinliği karşısında bugünkü kadının isyan ettiğine, hürriyetinden uzak kalan kadının bedbaht olduğuna işaret ettikten sonra diyor ki:
- Bugün kadın kendi kendini tanıyor, düşünüyor. Kabiliyetlerine güveniyor, artık esir olamaz. Bütün ömrünü bir erkeğe, bir yuvaya hasrettikten sonra kocanın herhangi bir hodbinliği yüzünden kapı dışarı edilmiş, ortada bırakılmış kadınlar az değildir. Süslü bir yuvada, herkesin kıskanacağı bir hayat içinde tahkir olunan, hıyanet gören, bin türlü hodbinliğe boyun eğen kadınlar az değildir. İstikbalin kadını, artık iktisadî mahkûmiyetten kendisini kurtarmalıdır. Kadın, erkek münasebeti artık bir fikir ve kalp arkadaşlığı şekline girmeli, yeni aile bu esas üzerine kurulmalıdır.
Büyük lokantalar açılmalı, yemek pişirme mütehassısına bırakılmalı
Kadın hürriyetini büyük bir heyecanla müdafaa eden Şükûfe Hanımefendi, "Eve kim bakacak Çocuklar ne olacak?" şeklindeki sualleri gene kendi kendine soruyor ve diyor ki:
- İyi amma, artık entarimizi tezgâhta dokuyarak giyecek zamanda değiliz. Bugün adamsızlık yüzünden evlerde yemek pişirtmek bir dert halini almıştır. Memlekette büyük lokantalar, umumî mutfaklar açılmalı, her işte olduğu gibi yemek pişirmesini de mütehassısına bırakmalı!
Çalışan kadın anne de olmalıdır. Çalışan erkek baba olduğu gibi kadın, çocuğu ile meşgul olacağı zaman içinde kocası ve çalıştığı müessese tarafından yardım görür. Zaten her kadın iyi anne olamıyor. Çocuklarla meşgul olmakta zevk bulan kadın, bir tek çocukla meşgul olacağına birçok çocukla, cemiyetin bir kısım çocuğu ile meşgul olur. Bunu kendisine iş edinir. Cemiyet de onun bu kabiliyetinden istifade eder ve çalışacak kadın da hayatını evindeki bir çocuğa bağlamaz. Yoksa kadının vazifesi "aile kadını olmaktır, çocuk yetiştirmektir" diye nasıl onun zekâsını, sinirlerini büyük gayeler, büyük ihtiraslar peşinde koşmaktan menederiz?
Kadın evde duyguları ile, kalbi ile başbaşa kala kala fazla inceleşmiş, âdeta marazîleşmiştir. Erkek, bilâkis gittikçe hissizleşiyor, maddileşiyor. İki cins arasında muvazenesizlik çok büyüktür.
Kadın, kalbi ile yaşamının cezasını çok çekmiştir. Umumiyetle haşin, maddi olan erkek onu her zaman kırmıştır. Bırakalım kadını, hür bir nefes alsın, kukla gibi yalnız beğenilmek arzusundan kurtulsun, hangi sahada kabiliyeti varsa orada çalışsın. Aklı başında, münevver bir erkek de ancak böyle hür, şahsiyet sahibi, içtimaî mevkii olan, kendisine fikir arkadaşlığı edebilecek kadınlarla yaşayabilir.
Erkek yumurta pişirmek için peşinde mutlaka bir hanım mı götürecek!
Bir yumurta bile pişirmesini bilmemekle iftihar eden hanımlara ne dersiniz?
- Yumurta pişirmek, kadın için değil, erkek için umumî bilgi sırasına geçmeli. Bir yerde yalnız kalan bir erkek yumurtasını pişirmek için peşinde mutlaka bir hanım mı götürecek! Hanımlar, yalnız yumurta pişirmeğe elverişlidir diye kökten aldığımız bir emir yok. Böyle olsaydı mükemmel erkek ahçılar olmazdı. Esasen bütün bu söylediklerimi de lüzumsuz buluyorum. Hayat, kadını çoktan yuvasından almış, götürmüştür. Bu cereyandan daha kuvvetli hangi fikir, hangi gaye var? Kadın yürüdüğü sahada kabiliyetini göstermiş, erkekten geri kalmamıştır. Asırlarca kafes ardında kalmış olmasına rağmen.
Hanımefendi ihtiyar zenginlerle evlenmek arzusunda olanlar için diyor ki:
- Bu zenginin, ihtiyarlığını unutturacak kadar manevî bir kıymeti varsa diyeceğimiz hiçbir şey yoktur. Aksi takdirde sırf menfaat için yapılmıştır ki münasebetli bir şey değildir.
Hanımefendi, drahomaya taraftar mısınız?
- Çirkin bir âdet! Para mevzuu bahsedilerek yapılan her izdivaç çirkindir, sahtedir. Erkeğe drahoma vererek evlenen kadın gururunun çiğnendiğini idrak etmiyorsa ne yazık! Evlenen kadının zaten bir vazifesi olmalı, o da kazanmalı, müşterek hayatı birbirine yük olmadan geçirmeğe çalışmalı.
Türk kadınının ne eskisi güzel, ne yenisi!
Bugünkü Türk kadını güzel mi?
- Ne eskisi güzel, ne yenisi! Eskisi estetik güzel olmasını bilmediği, havasız, hareketsiz kaldığı için, yenisi de sefahat, sefalet, ıztırap yüzünden güzel olamamıştır.
Şükûfe Hanımefendi iç güveylik âdeti için kısaca şunu söyledi:
- Saçma âdet! Herkes yuvasının sahibi olmalıdır.
Şükûfe Nihal Hanımefendinin sözleri burada bitti, teşekkür ederek ayrıldım.
(M. R. / Akşam gazetesi / 15 Şubat 1931 / Arşiv çalışması: Ferruh Yazıcı)
0 notes
Photo
Garanti BBVA ve TURMEPA iş birliğiyle gerçekleşen Mavi Nefes Projesi eğitimleri başladı - Bulvar Gazete - Bulvar Gazetesi - Gazete Bulvar
0 notes