#Liradan
Explore tagged Tumblr posts
kamuweb · 10 months ago
Text
Kıdem tazminatı tavanı, yaşlılık ve engelli aylıkları da değişti! İşte yeni ücretler
Kıdem tazminatı tavanı, yaşlılık ve engelli aylıkları da değişti! İşte yeni ücretler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023'ün son enflasyon rakamlarını bugün açıkladı. Buna göre enflasyon aralıkta yüzde 2,93 artarken, yıllık bazda ise yüzde 64.77'ye çıktı. Böylece SSK ve BağKur emeklilerinin zam oranı yüzde 37.5, memur ve memur emeklilerinin ise yüzde 49.25 oldu. Memur zammıyla birlikte kıdem tazminatı tavanı, yaşlılık ve engelli aylıkları da belli oldu. İşte kalem kalem yeni ücre... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/ekonomi/kidem-tazminati-tavani-yaslilik-ve-engelli-ayliklari-da-degisti-iste-yeni-ucretler.html?feed_id=62427 memur alımı kamu personel alımı
0 notes
yakamozarda · 6 months ago
Text
arkadaş gidelim diye güzel tiyatro linkleri atıyor, fiyatlarına bakıp ağlıyorum
2 notes · View notes
elirluna · 1 year ago
Text
ben lise donemimdeki fiyatları simdikiyle karsilastirip sok olmamaliyim ya o yasta degilim
3 notes · View notes
aynodndr · 4 months ago
Text
🤔🤔🤔🤔
Hastanede serum yerken fotoğraf çekip kendini merak ettirmek adına foto paylaşanlar🙄🙄
-Hacca umreye gidip kıblesi olan Kabeyi arkasına alıp foto paylaşanlar...🙄🙄🙄
Bak gezip yiyoruz diye gösteriş olsun diye yediğini paylaşanlar,🙄🙄🙄🙄
Dostluk pozları verip birbirinin kuyusunu kazanlar,🙄🙄🙄
Sırf süs yapıcam diye 4.000 liralık telefon 500 liralık saat 300 liralık ayakkabı almasına rağmen cebinde hiçbir zaman 150 liradan fazlası veya hiç parası olmayanlar🙄🙄🙄
Hava atıcam diye 150.000 liralık araba alıp sürekli benzin ışığı yananlar🙄🙄🙄
Para önemli değil yeter ki seveyim diyip cebi boşalınca anlaşamıyoruz ayağına ayrılık yaşatanlar 🙄🙄🙄
Paran olunca dost olup bitince selamı sabahı kesenler🙄🙄🙄🙄
Sanal ortamda mafya babası gibi atıp tutup yüzyüze tavuk kesilen yandan cakma delikanlılar😏😏😏😏😏
Sizce ben nasıl biriyim diye paylaşım yapanlar her gün sanal alemde olmasına rağmen ben geldim beni merak ettiniz mi diye boy boy fotoğraf atanlar 🙄🙄
Yüzüne öl desen ölürüm diyip sırtını dönünce ölmesi için her lafı eden iki suratlılar🙄🙄🙄🙄
Onun kocası bunu almış , onun karısı şunu yapmış diyen ve hep daha fazlasını isteyen azla yetinmeyi bilmeyen insan kılıklılar🙄🙄🙄
Lütfen bitin artık bi zahmet
Cok sıkıldık artık..🙄🙄🙄🙄....
94 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Dün araç lastikleri satan bir abimin yanına uğradım.
Konuştuğumuz mevzu ortalığın dolandırıcılarla dolu olduğu.
O anlattı ben anlattım. O örnek verdi ben örnek verdim.
Konuştukça ne çok dolandırıcının piyasada olduğunu anladık.
Lastikçi abimiz diyor ki: Dün bir tamirci bir araba ile geldi. Dört lastiğini değiştirdik. Beş bin lira fiyatı vardı. O kişiye ilettik. Araç bir kadına aitmiş. Araç da lüks bir araç. Tamirci demiş ki faturayı 7 bin liradan kes, KDV’yi ben öderim dedi.
Ben bu lastikten 500 lira kazanıyorum kazanmıyorum. Adam benim üzerimden sadece KDV ödeyecek, günahına beni dahil edecek, 1800 lira hiçbir şey yapmadan para kazanacak.
Adam bir de utanmadan ticaretimiz devam edecek diyor.
Adama kesemem deyip göndermiş.
Yani ortalıkta o kadar çok dolandırıcı var ki.
Herkes cebini doldurmanın derdinde.
Kimse kimseye yardımcı olayım, işini halledeyim demiyor.
Bilmiyorum nereye gidiyoruz.
Serbest piyasa, serbest piyasa diye diye, öyle bir serbest piyasa oldu ki, bir bardak çaya 50 lira istedikleri zaman bile artık normal gelmeye başladı.
Gönderinin sahibi kim bilmiyoruz ama, bu abimiz gibi insanların sayısının artması dileği ile.
İşte o zaman huzura ve refaha varacağız.
Kemal Sunal’ın 100 numaralı Adam filmindeki konuşması geldi aklıma.
Diyeceğim herkes herkese bir kazık atıyor, sonra kendi canı şu kadarcık yandı mı veryansın ediyor, basıyor yaygarayı. Hepimiz birbirimize bir kazık atarsak nasıl düzelir bu işler? Ben derim ki karşılıklı olarak saygılı olalım haklarımıza…
Kaynak: Suluportakalim... Instagram sayfası...
34 notes · View notes
ssipsevdi · 5 months ago
Text
her sey en az bin liradan basliyo mnınakoyarim boyle isin
22 notes · View notes
se-a-ser · 8 days ago
Text
babası küçük Engin'e sormuş
+ büyüyünce ne olacaksın oğlum
- hiç bişi
+ senden bi b.k olmaz zaten de ne yiyip içeceksin çocuk
- hakaret yiycem
komik ama gerçek. Cemal Enginyurt vb şahıslar kendilerine edilen hakaret davalarını ekmek kapısına çevirmiş. bu işi meslek edinen avukatlar da cabası
bu adamın (küfür etmiycem) tanesi 40 bin liradan 11 bin davası varmış. düşünsenize 11000 x 40000
sıralama şöyle
Cemal Enginyurt: 11 bin
Barış Atay: 10 bin
Levent Üzümcü: 5 bin
Can Ataklı: 4 bin
İlyas Salman: 4 bin
Berna Laçin: 2 bin
Ümit Özdağ: 2 bin
10 notes · View notes
sensedim1938 · 10 months ago
Text
Euro / TL'nin 22 yıllık değişimi:
1 liradan 2 liraya : 7 senede çıkmış
2 liradan 4 liraya : 9 senede çıkmış
4 liradan 8 liraya : 3 senede çıkmış
8 liradan 16 liraya : 2 senede çıkmış
16 liradan 33 liraya: 21 ayda çıkmış
24 notes · View notes
yamanates34 · 4 months ago
Text
Olimpiyat demek, atletizm, yüzme ve jimnastik demektir.
Atletizmde nal toplamayacaksın. Herkesin ne kadar sürede koştuğunu biliyorsunuz. O sürede koşamıyorsan o piste çıkmayacaksın.
Güreşte ağırlığının iki katını kaldırıp künde atamıyorsan mindere çıkmayacaksın.
Altı dakikada gardın düşüyorsa, yumrukların rakibini sarsmıyorsa ringe çıkmayacaksın.
Teknik, taktik, kondisyon, güç olarak her gün bir işçi gibi sekiz saat çalışmayan sporcuyu yarışmalara sokmayacaksın. Bir yıl yat yarışmalara bir kaç ay önceden kamp yaparak hazırlanılmaz.
En çok madalya kazanan ülkeler listesine bakın en çok altın alan ülkeler Bilgi, bilim, teknoloji, kültür ve sanat üreten zengin ve güçlü ülkeler.
İnsanlar çöplüklerden yiyecek topluyorsa o ailelerin çocukları spor yapamaz. Alt yapı olmadan sporda başarı olamaz. Yeterli sayıda antrenör ve uzman öğretici olmadan sporcu yetişmez. Daha yüzlerce madde sayabiliriz. Sporcu küçük yaşta tespit edilir ve yıllar süren bir çalışma ile hazırlanır. Bizde ise bir yıl yat yarışmaya 3 ay kala kampla hazırlan böyle saçma bir şey olamaz. Her gün bir işçi gibi 8 saat çalışacaksın. İnsan açken, gelecek endişesi yaşarken nasıl spor yapacak. Spor masrafı çok yüksek bir uğraştır. özel beslenme ister. Özel kıyafet ister. Özel malzeme ister. Okçuluk sporu yapıyım desen profesyonel bir yay 50 bin liradan başlıyor....
Spor artık önce ahlak, sonra bilim, sonra disiplin, sonra çok çalışmak, çalışmak, çalışmak, her saat çalışmak.
9 notes · View notes
futbollcunuz-18 · 5 months ago
Text
Türkiye’de söyle boktan bir şey var
Bir ara herkes yurt dışından telefon alıyordu Gürcistan zart zurttan bu amk YouTuberları şu kadar kâr ettik zart zurt dediler 1K olan telefon kaydetme ücreti 30 bin oldu
Bir ara herkes Yunanistan’a gidiyoruz Türkiye’den ucuz Yunanistan’a gidin zart zurt dediler yurt dışına çıkma pulu 150 liradan 1500 lira oldu
Gece gece aklıma bu geldi amk
11 notes · View notes
heyecani · 6 months ago
Text
PARAFİKS - GOLD
Tumblr media
Sera inşaatının maliyeti, genel giderleri etkileyen çeşitli faktörlere bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösterebilir. Bir sera maliyeti belirlemek, yapının büyüklüğü, kullanılan malzemeler, tasarımın karmaşıklığı ve ısıtma ve havalandırma sistemleri gibi ek özellikler gibi çeşitli unsurların dikkate alınmasını içerir. Sera çiftçiliğinin karlılığı nedeniyle giderek daha popüler hale gelmesi, bireylerin güncel sera maliyetleri ve kar oranları hakkında ayrıntılı bilgi aramasına yol açmaktadır. Bireyler, bu maliyet unsurlarını analiz ederek ve potansiyel devlet desteği veya hibe seçeneklerini hesaba katarak, tarımsal amaçlı bir sera inşa etmenin toplam masraflarını tahmin edebilir.
5000 gün adli para cezası ne kadar, bu cezaların verildiği yasal çerçevenin anlaşılmasını gerektirir. Örneğin, TCK 157. maddesi uyarınca basit dolandırıcılıktan suçlu bulunan kişiler hapis cezasına ek olarak 5000 güne kadar adli para cezasıyla da cezalandırılabilecek. Adli para cezası, suçun ağırlığına göre genellikle 1000 ile 5000 gün arasında değişen, belirlenen sayıda tam günün bir günü olarak tanımlanır. Bazı durumlarda, belirli yasa veya yönetmelikler kapsamında 20 milyar liradan 40 milyar liraya kadar ağır para cezaları verilebiliyor ve bu da bazı yasal ihlallerin önemli mali sonuçlarını daha da vurguluyor.
Ahşap ev maliyeti tahmin ederken, toplam masrafları etkileyebilecek çeşitli faktörler devreye girer. Bir ahşap evin 2024 yılındaki mevcut metrekare maliyeti, yapının büyüklüğüne ve kalitesine bağlı olarak genellikle 5.000 ila 10.000 TL arasında değişmektedir. Evin tarzı ve tasarımı, kullanılan malzemelerin kalitesi ve ek ithalat maliyetleri gibi faktörler de ahşap bir evin inşasının genel maliyetini etkileyebilir. Bireyler, bu değişkenleri dikkatlice göz önünde bulundurarak ve kapsamlı bir maliyet analizi yaparak, ahşap bir ev inşa etmenin fizibilitesi ve bütçelemesi konusunda bilinçli kararlar alabilirler.
487 notes · View notes
yasamsallik · 1 year ago
Text
"Alıntı" Haydar Köse...
Diyanet İşleri Başkanlığı, 130 bin imamı (eşleriyle birlikte) günlüğü 920 liradan, antlaşma yaptıkları 5 yıldızlı otellerde bir haftalık tatile gönderiyor..!
Ülke ekonomik buhran içinde, yoksulluk ve işsizlik diz boyu..
Pandemi de küçük esnafa yapılmayan yardımın parasıyla, imamlara süper lüx tatil yaptırılıyor..
Anlaşma yapılan otellerin sahibi de kimmiş yahu diye sorarsanız.?
TBMM eski başkanı, Atatürk'e kin ve nefret kusan İsmail Kahraman.!!
Şimdi, maaşlarımızdan kesilen vergiler, alışverişlerde ödediğimiz KDV'ler, ÖTV'lerin bu ''the imams holiday'' için harcanacak. Gidecek parayı bir hesaplayalım..
920 X 7 = 6.440 TL (bir imam için)
920 X 7 = 6.440 TL (bir imam eşi için)
130.000 imam X 12.880 TL = 1.674.440.000 TL...
Bir milyar, altıyüz yetmişdört milyon, dörtyüz bin LİRA..
Söylenecekler bu kadar.. Şimdi dağılabilirsiniz..!!
31 notes · View notes
deactivated12334 · 7 months ago
Text
Zaman alacak biliyorum ama eğer öğrenebilirseniz kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğrenin.
Belki kirdiginiz üç beş kalbin kazandığıniz bir kalpten de daha değerli olduğunu anlarsınız o vakit...
7 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 3 months ago
Text
“Hepimiz kadınız...”
Tumblr media
Yanındaki 5-6 aylık bebekle kaldırımların üzerine uzanıvermiş kadın.
Bir eli bebeğinin başının altında. Öbür eli öylesine yana bırakılıvermiş.
Bebek ile arasındaki boşlukta iki beşlik, üç onluk.
Kadın uyumuş numarası yapmıyor, hayır. Sanki çok uzaklardan İstanbul’a, taşı toprağı altın İstanbul’a vasıl olmuş ta İstanbul’un altından bellediği taşlarının/kaldırımının üstüne kendisini öylece bırakıvermiş.
Yüz hatlarından, sırtındaki çiçek desenli basma entariden kız olduğu belli olan bebek annesinin kolu dünyanın en emniyetli yeriymişçesine uyuyor kaldırımda. Başka evlerde başka bebeklerin yatak beğenmez, ilgi beğenmez hallerinden habersiz. Gelip geçenler, bir iki dakikalığına bebeği seyretmeden edemiyor. Bebeğin yüzünde hâlâ cennet rayihası. Kaldırımın üzerindeki bebeği görenler şaşkın bir ifade ile bir anlığına duruyor. Bir anlığına...
Mütereddit.
Daha dün gece TV’lerde dilenci operasyonunu seyredip bir günde kazandıkları parayı, sahip oldukları dairelerin sayısını duyduktan sonra… Siz onlara para verdikçe onlar daha çok çocuğu sömürecek diye “bilinçlendirici” konuşmaları dinledikten sonra... Ülkemize gelmeye devam eden mültecilerin rakamsal karşılığını öğrendikten sonra… Değil para, bakışlarını bile sakınıyorlar. Ama bu küçük bebek. Bu bebek...
“Hiç utanmıyor musun şu küçük masum bebeği dilenciliğine alet edinmeye” diyor çizgili pantolonunu çizgili bir askıyla tutturmuş beyaz keçi sakallı adam. Adamın bağırışı bile kadını uyandıramıyor. Bir hastane odasındaki yoğun bakım hastası kadar dünyadan kopuk.
“Kadın inadına uyanmıyor, uyuyor numarası yapıyor, hesap vermemek için” diye konuşuyor hâki şortlu iki kadın. “Ama bebek de uyanmıyor!” diyor yanlarındaki tombiş küçük kız. Bebeğin, tıpkı annesi gibi yan tarafa uzattığı minik güzel ellerine bakıp, “Bir el bu kadar güzel olabilir mi?” diyerek dokunmak istiyor. “Dokunma!” diye bağırıyor iki kadın birden. 
Tombik küçük kız “öpebilir miyim?” diyor. “NeEE!” diye bağrışıp küçük tombik kızı adeta tartaklayarak uzaklaşıyorlar.
Yumuk minik elli küçük bebeğin yattığı kaldırımların karşısındaki kaldırıma dik inen yolda, bir kadın yanında iki kızı ile birlikte bir metre kare kadar bir yer üzerine yerleştirdiği kasaların üzerine birkaç demet maydanoz dizmiş, müşteri bekliyor: “Bahçe maydanozu, demeti on, demeti on...” Güneş kafalarında lop yumurta pişirecek kıvamda. Kafalarından çok maydanozları düşünüyorlar. Kendilerinin bile ilk defa duydukları sesleriyle sırayla bağırmaya uğraşıyorlar. “Maydanoz, demeti on. Demeti on.”
Demetlerdeki maydanozların miktarı pazarın içinde satılanların neredeyse iki katı. Cömertçe bağlamışlar demetleri. Hepsini satsalar on liradan ne yapar? Fırından ekmek almışlar, iki litrelik markası bilinmeyen gazozlardan bir gazoz. Gazozun yarısı bitmiş. İkinci bardak için “Karnınızı doyurmadan olmaz” diye itiraz ediyor anneleri. Güneşin gözünde bekleşiyorlar. Belli ki daha siftah bile edememişler. Genç kadın, birisi 10-12 yaşlarında öteki 5-6 yaşlarında olan kızlarının umudunu canlı tutmak için “Bakarsınız lokantadan gelirler, hepsini birden alırlar” diyor. İnanmaya çalışıyor ağzından çıkana. Kalbi pırpır. Ya zabıta gelirse. Ya maydanozlarını ayak altına alıp ezerse…
Kadınlar geçiyor önlerinden. Pazara bile makyajsız gitmeyen, süslü, bakımlı kadınlar... Pazar arabasını güçlükle sürükleyen, kemikleri ve kasları erimiş, kemikleri ve kaslarından öte umutları tükenmiş, başka ülkelerde orta yaşını zevkle idrak eden ama bizim ülkemizde aynı yaşta çoktan ihtiyar olmuş kadınlar geçiyor.
Ne şık bakımlı kadınlar bakıyor maydanozlara ne de emekliler, emekçiler. Şık kadınlar, gidecekleri tatili konuşarak, alacakları mayoyu tarif ede ede geçip gidiyor. Ötekiler, değil mi ki maaştan emekli oldular her türlü zevkten de emekli olması beklenenler, tencereye girecek, girmişken bir müddet öğün olacak bütçeye uygun sebzenin bu hafta hangisinin olacağını düşünerek ayaklarını yerden kaldıramadan ayakları ile birlikte pazar arabasını da sürüyerek gidiyor. Geçen hafta neredeyse yirmi cm büyüklüğündeki bamyalardan almışlardı ucuz diye. Dişlerinin kesmediği bamyaların ucuzluğu da bir işe yaramamıştı ya…
“Demeti on demeti on” diye bağırıyor kızlar, sivri topuklu parlak renkli terliklerin üzerinde sekerek yürüyen kadınlara özenerek baka baka...           
Park edilmiş iki arabanın arasına maydanozlarını koyan kadın öndeki arabalardan birinin kapısını, kızıl saçlı, ince, uzun kadının açmaya girişmesiyle endişeleniyor. “Hanımefendi” diyor endişe ile. “Aman dikkat et. Arabanı arkaya fazla ...” Cümlesini tamamlayamıyor bile. Öteki, mor camlı beyaz çerçeveli gözlüklerinin arkasından gözlerini taramalı bir tüfek gibi gezdiriyor kadının üzerinde. “Seni zabıtaya şikâyet etmediğime şükret. Buraya pazar açılır mı? Pazar orda, git orda sat otlarını.”
Pazarda satmak için işgal parası vermesi gerektiğini, halbuki ta Gebze’den maydanozlarını getirmek için tren parasını zor bulduğunu nereden bilecek bu kadın. “Hepimiz kadınız” diyor mor gözlüklünün camın arkasındaki gözlerini bulmaya çalışarak.
“Hepimiz kadınız” lafını duyar duymaz mor gözlüklünün cinleri tepesine çıkıyor. Haddini bilmezin kendisiyle eşitlenmeye kalkışmasıyla çileden çıkıp inadına arkaya kaçırıyor arabasını. Maydanozların yanına koydukları gazoz şişesi arabanın altında kalıp eziliyor. Pet şişeden fışkıran gazoz maydanozları ıslatmasın diye can havliyle maydanozları topluyor kadın. Biraz önce kızlarının gazozdan birer bardak daha içmelerine mâni oluşunu pişmanlıkla hatırlıyor.
“Hepimiz kadınız” diye tekrarlıyor gözyaşını gözünde kurutmaya azmederek. Sonra bir zikir gibi tekrarlıyor. “Evvela insanız. Atamız Adem’in çocukları... Kimi Habil’in kimi Kabil’in soyundan...”
Ağır havayı, içindeki kederi dağıtmak için kızlarına “Hadi sırayla birbirimize bir hikâye anlatalım” diyor. Büyük kız “Anlatmayalım” diyor. “Bizim hikâyemizi kimse duymasın.” 
“Bizim hikâyemizi kimse duymasın” cümlesini benden başka duyan oldu mu? Şu kargo pantolonlu kadın duydu mu mesela? Onun için mi bütün maydanozları almaya talip oldu: “Maydanozların tamamını almak istiyorum.” Kızların annesinin şaşkınlıkla soran bakışlarını “Evet tamamını istiyorum. Çok tazeler.” diye cevapladı. “Nasıl tamamını?” diye sordu kızların annesi. “İşte buradakilerin” dedi acele ile kargo pantolonlu genç kadın. Kasaların üzerindeki maydanozları sarıp “Burada on demet var” dedi kadın. “Tamam, hepsini alıyorum.”
Kargo pantolonlu genç kadın maydanozların parasını verip demetleri sırt çantasına yerleştirirken küçük kızlar ağacın altındaki plastik çantadan yeni demetler getirdi. Kadının “Hangi tamamını?” sorusunu anlamış oldum böylece. 
Kadın yeni demetleri da almaya kalkınca “Lokantacı mısınız?” diye sordu kızların annesi. “Halamın iki sokak ilerde küçük bir dükkânı var. Esnafa yemek yapar. Herkes tanır onu. Size bir yemek ısmarlayayım. Hem kızınız kimselerin duymasını istemediği hikâyesini bana anlatır belki.”
“Yok anlatmam” dedi büyük kız.
Küçük kız “Sen başkalarının hikâyesini ne yapacaksın ki?” diye sordu. “Ben hikâye topluyorum, bir nevi hikâye avcısı...” dedi kargo pantolonlu.
“Yani bugün de bizi avladınız.” dedi kızların annesi. Sonra da hiçbir şey demedi. Kargo pantolonlu kadının muhabbeti ilerletme girişimleri yarım kaldı. Son bir ümit “İrtibatta olmak isterim, kartımı bırakayım size.” dedi. Kartı küçük kız aldı. Bel-ge-sel-ci diye okudu yüksek sesle. Sonra bu belgeselci abla annesini pazarcı sanmasın diye “Benim annem de öğretmen.” dedi.
Büyük kız içindeki öfkeyi “Öğ-ret-men-Dİ.” diye saldı dışarı.
Meraklısı için notlar
Okumuş olduğunuz metin iş üzerine kaleme aldığım dosyadan bir öykü. Yaklaşık 30 yıl öncesinin tanıklığı. 1991’in Mart ayından itibaren  Saddam Hüseyin rejiminden kaçan yaklaşık 400 bin Peşmerge’nin göç hikayesinin ekranlarda olduğu bir dönemde Çarşamba günleri kurulan (artık kurulmuyor) Bostancı pazarından bir sahne. Kaldırım üzerinde yatan o kadın Türkçe bilmiyordu, kimdi, nereden ve nasıl gelmişti...
Kızları ile maydanoz satan öğretmen kadının hikayesini de bilmiyorum. Gerçek hayattan tanık olduğum bu sahneyi hikaye kurgusu ile tamamlayıp hikayeyi bütünlemeyi  düşünmedim. Metnin içinde kadının başörtülü olduğundan ise özellikle bahsetmedim.
Kaynak: Yeni Şafak – FATMA BARBAROSOĞLU - 'Hepimiz Kadınız'
28 notes · View notes
se-a-ser · 10 months ago
Text
Doğu Demirkol'un bir esprisi var. gösteri fiyatını iskendere göre belirliyordu hani
ben de bu ara herşeyin fiyatını beyaz peynire göre belirliyorum
bi gömlek bakıyosun mesela 300~500 lira. peynir ne kadar? 300~500 lira. e o zaman gömlek ucuz lan diyorum
hele elektronik cihazlar büyük ölçüde dolara endeksli olduğu için bedava (Apple tarikatı hariç)
mesela kablosuz kulaklık... Huaewi, Honor, Xiaomi, Anker gayet iyi ürünler. kaç para? 1000 liradan başlıyor. yav 2~3 kilo peynir parası, hemen al
peynir nedir arkadaş. 5 kişilik bir aile kahvaltıda oturup 1 kilo yersin biter
"ekmek bulamayan pasta yesin" misali. özellikle kış aylarında muzun kilo fiyatı ekmeğin kilosundan ucuz
et pahalı muhabbeti döner durur. iyi de 1 inek 15~25 kilo arası süt veriyor, yani 200~300 lira. bu hayvancağızın hayatı pahasına et olarak fiyatı 400~500 lira
geçen bir üretici gündem oldu adam yalvarıyor 400 ton mandalinam ağaçlarda kaldı gelin alın diye. alın yiyin, hayvanlarınıza yedirin diye
ayçiçek yağının fiyatı 3~4 sene önce birden artmaya başladı. berberlerin bile önünde teneke teneke yağ satılır oldu. millet 3~5 teneke alıp stok yapmaya başladı. şimdi bakıyorum hala 3~4 sene önceki fiyat. bu stokçu zihniyete ne güzel oldu
gıda konusunda benim genel felsefem bir şeyin ucuzu varsa ucuzunu almak. hepsi iyi olduğundan değil, hepsi kötü... ucuz bulduğunu yapıştır gitsin
şerefsiz İsrail'e boykota devam edelim. bunun yanında pahalı ürünleri de boykot edelim, almayalım. niye pahalısın sen arkadaş diyelim. seni yiyince daha mı uzun yaşıycaz, günümüz güzel mi geçecek, tokluğumuz daha mı uzun sürecek
elimi kuvvetlendirmek için linke pahalı bir peyaz peynir koymuş olabilirim kabul
27 notes · View notes
delfin-s · 19 days ago
Text
Bu fuardaki çalışanlar çok güler yüzlüydü lan kitap aldığım stantlarda ya da sadece baktığımda bile çalışanlarla konuştum sonuç yayınları stantındaki kadından öneri aldım tyt konusunda ben 10.sınıfım kadın da şimdiden tyt ye başlamam gerektiğini falan söyledi işler yayın evi standındaki bi adam bana göz kırpmıştı ben de baya mutlu olmuştum (orada bir kadın olsa yine mutlu olurdum yanlış anlaşılmasın dkdks) yine işlerin standında mikro orjinal fizik kitabının yazarı vardı onunla konuştum fiziği hiç sevmediğimi de söyledim dkdjsn sonra bir yerde futbol kitap ayraçları vardı oradaki kadınla da ayak üstü sohbet ettim bir de benim birkaç kitabını okuduğum bir yazarla karşılaştım kitaplarını A101den almıştım öylesine ve baya da sevmiştim bugünün de imza günleri olan yazarlara bakmamıştım o kadını görünce baya sevindim konuştum biraz, fotoğraf çekindim bu sürpriz de günümü güzelleştirdi arkadaşımla birbirimize kitap aldık bir de kitap fiyatları baya uygundu benim başka okuldan bir arkadaşım beyaz lekeyi 200e almış ben bülbül kapanını 250ye aldım ciltli, kutulu set ve sayfa sayısı dikkate alınırsa çok iyi bir fiyat bir de Ephesusda seçili kitaplar 50 liraydı içlerinde ateşpare ve solucan serisi de vardı ben bunu öğrendiğimde çoktan param bittiği için alamadım yalancılar ve yabancılar kutulu set alacaktım ama 500 lira diye alamadım aldığım mat test kitabı ise 442 liradan 250ye düştü normalde harbi pahalı olduğunu biliyorum istanbulda yaşayanlar net gitsin
4 notes · View notes