#Komutanından
Explore tagged Tumblr posts
Text
Nasrallah’tan sonra… - Fehim Taştekin
İsrail’in “kitlesel suikast” politikasıyla Lübnan’da yürüttüğü katliamlar sadece Hizbullah’ın geleceği değil bölgedeki çatışma dinamikleri açısından “Nasrallah’tan önce” ve “Nasrallah’tan sonra” denilecek bir kırılma yaratıyor. Hizbullah’ın 15-16 komutanından sonra örgütün 32 yıllık genel sekreteri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi çok sarsıcıdır ve sonuçları olacaktır. 85 ton bombayla yüzlerce…
0 notes
Text
CENTCOM komutanından Suriye'nin kuzeydoğusuna ziyaret
CENTCOM komutanından Suriye'nin kuzeydoğusuna ziyaret - https://olaykibris.com/centcom-komutanindan-suriyenin-kuzeydogusuna-ziyaret/ #kıbrıs #kktc #haber #türkiye #dünya
0 notes
Video
youtube
Şarkikaraağaç İlçe Jandarma Komutanından Telefonla Arayan Dolandırıcıla...
0 notes
Text
Jandarma komutanından emniyet müdürüne ziyaret
Jandarma komutanından emniyet müdürüne ziyaret
Gaziantep İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Bekmez, Gaziantep Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek’i ziyaret ederek, Türk polis Teşkilatı’nın 176. yıldönümünü kutladı. Gaziantep İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Bekmez, komutan yardımcıları ile birlikte İl Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek’i makamında ziyaret etti. Jandarma Komutanı Bekmez, Emniyet Müdürü Zeybek’e çiçek vererek, Türk Polis Teşkilatımızın…
View On WordPress
0 notes
Text
Madem buraları “ Bir gün politikayla yada askerlikle ilgili birileri okur” diye yazıyorum. Bu konuda içimde kalmasın.
***
Amiralleri askerlikle ilgisi bile olmamış yada belki er olarak askerlik yapmış tipler suçluyor. Amiraller de doğal olarak bu durumla dalga geçiyor. Bedelli askerlik yapmış tiplerin koskoca komutanları eleştirmesi tabii garip.
Ben de burda başka nedenlerle olsa bile üst rütbeli asker kişileri eleştirdim ve muhtemelen eleştireceğim. Kendi konumumu netleştiriyim. Ben çavuş olarak askerlik yaptım. Bu askeri üniformamız da ki rütbedir. Askerlik yeteneklerini sadece rütbe mi ölçer? işte buna inanmıyorum. Asıl rütbe herkesin göğsündedir. Böyle böyle düşünerek askerlik yaptım.
***
Bazı kötü alışkanlıkların konuşulamayışı yanlışlığın üstünü örtüp sorunların daha da kötüleşmesine yol açıyor. Bu gün askerlikle ilgili yanlış saydığım bir alışkanlığı eleştireceğim. Çünkü bu gün yaşadığımız sorunların kökünde sıradan sandığımız kötü alışkanlıklar var.
****
Askere başladığım gün, biri geldi “yüzbaşıyı gördün mü?” diye sordu. “Görmedim” dedim.
“iyi ki görmemişsin, aklını alırdı” diyerek gitti çocuk.
Allahallah niye yüz başı benim aklımı alıyor yav diye kendi kendime düşünüyorum. Nasıl bir korkunç varlık ki benim aklımı alacak?
Görmesem de kafamda bir yüzbaşının pırıl pırıl, aydınlık fikirlerle donanmış, bilimden teknolojiden son derece iyi anlayan, çağdaş medeni biri olması fikri var. Çünkü üniversite de bir iki kere öğrenci arkadaşlarımın subay okulundaki kardeşleriyle konuşmuştum. İnsanları yüzüne karşı övmek huyum olmadığı halde, o subay adaylarını övdüm. Sohbetin sonunda “ Sizinle gurur duydum kardeş, her alandaki bilginizle, yurt ve dünya sorunlarına karşı yüzeysel olmayan düşünüşüzle, geleceğe daha umutla baktım... biz okulu bitirirken belki sizde askeri kıtalarınıza atanmış olacaksınız, belki bizim komutanımız olacaksınız. Türkiye sizinle daha güvenli ellerde” dedim. O da bana benzer bir karşılık verdi.
İşte askerken de Komutan olarak o gün konuştuğum gibi subaylar görmeyi bekliyorum.
Ertesi gün gördüm yüzbaşıyı: Ne aklımı alacak biri ne hayalimdeki komutan adaylarından biri. Ortalama bir asker.
Öyleyse niye aklımızı alacağı düşünülüyor? Yanlışlık burda. Bir komutan niye bir korku odağı olsun? Bakın bunu hiç bir an anlamadım. Bu konuda uzaylıyım. Bir komutan bence korku değil saygı odağı olmalı. Yada en azından büyük çoğunluk için saygı odağı olmalı. Mutlaka çıkar it kopuk terbiyesiz tiplerde. Onlar hiç bir şeye saygı duymayacağı için onları korkutmak gerekir. Ama yine de komutan otoritesinin gücünü belirleyen asıl şey korkutma gücü değil saygı uyandırma gücü olur.
****
Anlattığım düşünüş şekli “yüzbaşı aklını alır” diyen askerle sınırlı olsa sorun değil. Her çeşit insan arasında varsın o da öyle düşünsün. O da korkulmayacak birinden korksun. Onunla sınırlı değil ki. Bir zaman sonra anlıyorsun ki bir sürü ilişki bu yanlış temel üstüne kurulmuş. Korkacaksın ve korkutacaksın. Ben kendi üstlerimden korkacağım benim altımdakiler de benden korkacak.
Hayır.
Ne kimseden korktum ne kimseyi korkuttum.
****
Nitekim değiştirmeye de çalıştım çünkü bunlar yazılı yasalarla olan işler değil aslında, alışkanlıkla ezberle öğrenilen, kabullenilenilen yanlış gelenekler.
***
Bizim general bana çok yakın bir binada, istese her gün yürüyüp yanıma gelir ama bir sürü işi arasında tabii böyle yapamaz. Bir gün gelmiş. Arkasında bir sürü rütbeli takımı. Albay, yarbaylar binbaşılar vs...
Heyet benim mekanım saydığım yeri inceliyor o gün. Yalnız generalin arkasındaki rütbeli kalabalığında bir gariplik var. Herkes mektep çocuğu gibi bir alt rütbedeki personeli kendi önüne çekmeye uğraşıyor. Arkasındaki itiş kakıştan habersiz adam ilgiyle benim alanımı inceliyor.
Biraz doğal insanların tedirgin olması çünkü general birine bir soru sorsa orayla ilgili, bilemezler. Bir yarbay ne bilecek benim alanımı. O da ilk kez o gün geliyor. Muhtemelen itiş kakış olayının arkasında böyle bir tedirginlik var. Diğer anlamıyla da korku var. Yani askerin bana ilk gün söylediği söz: yüzbaşı aklını alır sözü şimdi general aklınızı alır olarak yaşanıyor.
İyi de niye aklımızı alsın? Yüzbaşı için ne düşündüysem general içinde onu düşünüyorum. Benim aklımı almaz. Niye alsın kendi aklı vardır.
Hem gözümün önündeki bu itiş kakışa kızdım gönlümden, komuta kademesi böyle olmamalı, bir üst komutanından korkmamalı, bu kadar basit.
hem orda benim ilgi alanımda gezilirken bana bir şey sorulmayışına, dekormuşum gibi davranılmasına da kızdım. Bütün rütbeli kalabalığını aşıp generalin yanına ben geçtim. Adamda baktı. O yaşa kadar tesadüfen gelmedi ya, beni görünce konuyla ilgili bilgili birinin geldiğini anladı. Meğer sessizce gezmesinin nedeni çevresindeki kalabalığın zaten bir şey bilmeyeceğini, sorsa sadece utanacaklarını düşünmesiymiş.. O ana kadar kimseye bir şey sormayan efendi general bana bir kaç soru sordu. Araç gereci, orda yaptığımız işlemleri anlattım. Kapıya kadar uğurladım. Çok beğendiğini söyleyerek teşekkür edip gitti.
Boş bir teşekkür de değil. Sonra denetlemede imkanları bizden kat kat iyi Ankara, İstanbul İzmir gibi şehirler dururken, on binlerce benzeri arasında benim bölümüm Türkiye üçüncüsü oldu. Komuta kademesini ödüle boğduk.
***
Örnek davranış mı ? Evet bana göre öyle. Generalin de kimsenin aklını almayacağını albaya kadar gösterdim kendimce. Ne olabilir ki, adam en fazla olgunlaşmamış kibirli biri çıkar. Ya bana kızar başından def eder, yada “Beni çavuşla mı yürütüyorsun” diye albaya kızabilir. O da onun kendi kaybı olurdu. Kendi kibri olurdu. Öyle biri de değilmiş. Memnun olarak gitti.
***
Ben iyi bir şey yaptım diye düşünüyordum ama bir çavuş tarafından yarılıp geçilince, generalin yanındaki yeri kapılınca albay pek öyle düşünmemiş demek ki :)))
Ertesi gün yanıma albay geliyor. Kendi gelmeden sesi geliyor. Zaten çevrede kimi görürse onu haşlayarak geliyor. Anladım ki o karşılaşmamızda yurt ve dünya gündeminin sormayacak. benle uğraşacak. Nitekim tam beklediğim gibi geldi bütün görüş açımı kapatarak tam önümde dikildi. “Arkamda filanca araçtan kaç tane var?” diye sordu. Sayıyım diye başımı hafifçe kaydırıyorum. O da sayamasın diye başını benle birlikte hareket ettiriyor. Albayla kobra dansı yapıyoruz. Baktım saydırmayacak attım bir sayı. Yani şunu demeye getirdi: General bunu sorsa bilemeyecektin bak gördün mü?
Ama general bana tuzak kuruyor değil ki onu sorsun. Albay tuzak kurduğundan onu soruyor. Biraz kızmış olsa da sözünde saygı var. bana sadece hafiften tehdit var. Kalan 17 gün askerliğimi 17 yıl gibi düşünmemi istedi. . Oranın komutanın ben olduğumu teslim edip gitti.
***
İşte bunlar hem sorunlarımız görünsün diye yazdıklarım, hem de kendim bir askeri eleştiri yaparsam, amirali generali bilsin ki, bu adam emir altında da içinde taşıdığı rütbeyle herkesle en azından eşitti. Şu anda bile o gün saygı duyduğum kendi komutanlarıma saygı duyarım, komutan saymadıklarımı da hiç bir zaman saymam. Bu zorla sağlanan bir şey değil ki. Saygıya saygı, Ama gerektiği yerde içinde vatan sevgisi taşıyan her asker, içindeki rütbeyle generaldir. Gerek gördüğüm her an kendim insiyatif aldım. Komutan kararı beklemedim.
Askerde bir sürü kez başıma geldi. Bir sürü anda kimin ne dediği önemli değildir, senin ne dediğin önemlidir.
***
Askerlik anıları yazarken başarılıysam iyi bir duygu veriyorumdur. Ben okurken hiç bir stres görmüyorum. Bütün bu çatışmalar vs benim için eğlence, bulunmaz eğlenceydi. Eğlenmesem böyle olayların içine kendi isteğimle dalmazdım. Askerlik değişik yaşlardan, büyük oğlan çocuklarının kendi aralarında oynadığı çok eğlenceli bir oyundan farksız gözümde. Biraz tehlikeli ama dünyada ki en tehlikeli oyun hayatın bizzat kendisi değil mi? Bir gün bizi mutlaka öldürecek
1 note
·
View note
Text
Evet..İNÖNÜ CAMİLERİ KAPATTI..,
Evet; İNÖNÜ CAMİLERİN ÖNÜNE JANDARMA DİKTİ..
Evet; İNÖNÜ HALKIN CAMİLERE GİRİŞİNİ YASAKLADI..
Evet; NİĞDE ve ULUKIŞLA’da oldu bunlar..
Ama neden yaptı..? Niçin oldu..? Sebep neydi..?
Bu işin arkasındaki gizem neydi..? sorusunu kimse sormadı..
Meydanı boş bulan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları 70 yıldır bu propagandayı yaptı.. Maalesef gerçeği bilemeyen ve doğru bilgiye ulaşma imkanı olmayan halkımızın büyük bir bölümü bu yalanlara inandı..
Yalanın siyasi rant sağladığını gören iktidar mensupları dozunu her geçen gün artırarak yalanlarına devam ediyor.
Daha birkaç gün önce diyanetçi bir öğretim görevlisi Tv ekranlarından “ATATÜRK DÖNEMİNDE GENELEV YAPILAN CAMİLER VARDI..” diyebildi..
Onların, yalanlarını günde 40 kere tekrarlayabilecekleri onlarca Tv kanalı var..
Bizim sosyal medyadan başka gerçeği anlatacağımız hiçbir kanalımız yok..
Evet, İNÖNÜ bazı tarihi camileri kapatmış, başına da jandarmalar dikmişti..
Bu camilere kimseyi yaklaştırmıyordu..
Hükümet hakkında aleyhte propaganda alıp yürüyor.. Buna rağmen kimseye de bir açıklama yapılmıyordu..
Peki neydi bu olayın ardındaki sır:
***
Atatürk ölmüş… İkinci dünya savaşı başlamış, İnönü cumhurbaşkanı seçilmişti..
Hitler'in Orduları Avrupa ülkelerini birer birer ezip geçiyordu..
Alman tankları Fransızların asla geçilemez dedikleri Maginot hattını bile geçmişti..
Daha 1941 yılında 13 ülke teslim bayrağını çekmiş, Alman Orduları Türkiye sınırına dayanmıştı..
Türkiye de boş durmuyordu..
Alman tanklarına karşı Trakya’nın altına binlerce KORUGAN yapılmıştı..
Bununla yetinilmemiş, Alman Ordularının İstanbul’a girişini önlemek için Çatalca –Büyükçekmece hattına Maginot hattının bir benzeri ÇAKMAK HATTI inşaa edilmişti..
Alman tanklarına karşı önlem alınmıştı.. Peki ya Alman uçakları..?
Alman uçakları İstanbul’u bombalarsa..?
Tarihimizin maddi manevi en değerli hazineleri, kutsal emanetler ne olacaktı..?
Bir Alman taarruzuna karşı kutsal emanetlerin Alman uçaklarının menzili dışında bir yere taşınmasına karar verildi..
İnönü, herşeyin gizlilik içinde yapılmasını, Almanların kutsal mekanlara dokunmayacağının da hesaba katılmasını istedi..
Düşünüldü taşınıldı.. İstanbul saray ve müzelerindeki tüm değerli eşyaların Anadolu’nun ortasında Niğde ve Ulukışla’da dini mabetlere saklanmasına karar verildi..
Özel tren hazırlandı.
İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki kutsal emanetler, Hazreti Muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.
1942 yılı.. Alman Ordularının Trakya sınırımıza dayandığı o günlerde… Bir gece 391 sandık… 48 vagona yerleştirildi.. Tren.. paha biçilmez değerdeki yüküyle.. Büyük bir gizlilik içinde ve koruma altında Anadolu’nun ortalarına doğru hareket etti…
Kutsal emanetler ve paha biçilmez değerdeki mücevher ve el yazması eserler Niğde’de Ak Medrese ve Sarı han ile Ulukışla’da bir camiye yerleştirilir..
Herşey gizlilik içinde yapılmak zorundadır.. Yerel yöneticilere bile bilgi verilmez.. Camilerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırılır… Bu ibadet yerlerine kimse yaklaştırılmaz..
1943 yılında İnönü, Churchill ile görüşmek üzere Adana’ya giderken treni Ulukışla’da durdurur.., Kutsal emanetlerin saklandığı 3 binayı teftiş eder.. Kendisi bile içeri girmez, Birliğin komutanından bilgi alır.. Ayrılırken de “-Bize emanet, size emanet.. Gözüm arkada kalmasın..” der..
***
Dört sene geçer, savaş biter.. Dünyaya sükunet hakim olur..
Kutsal emanetler 1947 yılında tekrar getirilir.. Saray ve müzelerindeki yerlerine konur..
Yıllar geçse de ne İnönü, bu konudan söz etmez.. Kendilerine bir paye çıkarmaz..
Bunu fırsat bilen cumhuriyet düşmanları 70 yıldan beri “-İnönü camileri kapattı..” yalanını yayarlar.. Hatta daha da azar, kapatılan camilerin çevresindeki koruma askerlerinin atlarını bahane edip “-İnönü camileri ahır yaptı..” yalanını işlerler de işlerler..
Kemal Arı’dan muhteşem bir belge (-“Sizi Gidi Maskaralar Sizi!”)...
1 note
·
View note
Text
Bazı şeyleri bilmek için okumak lazım
Evet..İNÖNÜ CAMİLERİ KAPATTI..,
Evet; İNÖNÜ CAMİLERİN ÖNÜNE JANDARMA DİKTİ..
Evet; İNÖNÜ HALKIN CAMİLERE GİRİŞİNİ YASAKLADI..
Evet; NİĞDE ve ULUKIŞLA’da oldu bunlar..
Ama neden yaptı..? Niçin oldu..? Sebep neydi..?
Bu işin arkasındaki gizem neydi..? sorusunu kimse sormadı..
Meydanı boş bulan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları 70 yıldır bu propagandayı yaptı.. Maalesef gerçeği bilemeyen ve doğru bilgiye ulaşma imkanı olmayan halkımızın büyük bir bölümü bu yalanlara inandı..
Yalanın siyasi rant sağladığını gören iktidar mensupları dozunu her geçen gün artırarak yalanlarına devam ediyor.
Daha birkaç gün önce diyanetçi bir öğretim görevlisi Tv ekranlarından “ATATÜRK DÖNEMİNDE GENELEV YAPILAN CAMİLER VARDI..” diyebildi..
Onların, yalanlarını günde 40 kere tekrarlayabilecekleri onlarca Tv kanalı var..
Bizim sosyal medyadan başka gerçeği anlatacağımız hiçbir kanalımız yok..
Evet, İNÖNÜ bazı tarihi camileri kapatmış, başına da jandarmalar dikmişti..
Bu camilere kimseyi yaklaştırmıyordu..
Hükümet hakkında aleyhte propaganda alıp yürüyor.. Buna rağmen kimseye de bir açıklama yapılmıyordu..
Peki neydi bu olayın ardındaki sır:
***
Atatürk ölmüş… İkinci dünya savaşı başlamış, İnönü cumhurbaşkanı seçilmişti..
Hitler'in Orduları Avrupa ülkelerini birer birer ezip geçiyordu..
Alman tankları Fransızların asla geçilemez dedikleri Maginot hattını bile geçmişti..
Daha 1941 yılında 13 ülke teslim bayrağını çekmiş, Alman Orduları Türkiye sınırına dayanmıştı..
Türkiye de boş durmuyordu..
Alman tanklarına karşı Trakya’nın altına binlerce KORUGAN yapılmıştı..
Bununla yetinilmemiş, Alman Ordularının İstanbul’a girişini önlemek için Çatalca –Büyükçekmece hattına Maginot hattının bir benzeri ÇAKMAK HATTI inşaa edilmişti..
Alman tanklarına karşı önlem alınmıştı.. Peki ya Alman uçakları..?
Alman uçakları İstanbul’u bombalarsa..?
Tarihimizin maddi manevi en değerli hazineleri, kutsal emanetler ne olacaktı..?
Bir Alman taarruzuna karşı kutsal emanetlerin Alman uçaklarının menzili dışında bir yere taşınmasına karar verildi..
İnönü, herşeyin gizlilik içinde yapılmasını, Almanların kutsal mekanlara dokunmayacağının da hesaba katılmasını istedi..
Düşünüldü taşınıldı.. İstanbul saray ve müzelerindeki tüm değerli eşyaların Anadolu’nun ortasında Niğde ve Ulukışla’da dini mabetlere saklanmasına karar verildi..
Özel tren hazırlandı.
İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki kutsal emanetler, Hazreti Muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.
1942 yılı.. Alman Ordularının Trakya sınırımıza dayandığı o günlerde… Bir gece 391 sandık… 48 vagona yerleştirildi.. Tren.. paha biçilmez değerdeki yüküyle.. Büyük bir gizlilik içinde ve koruma altında Anadolu’nun ortalarına doğru hareket etti…
Kutsal emanetler ve paha biçilmez değerdeki mücevher ve el yazması eserler Niğde’de Ak Medrese ve Sarı han ile Ulukışla’da bir camiye yerleştirilir..
Herşey gizlilik içinde yapılmak zorundadır.. Yerel yöneticilere bile bilgi verilmez.. Camilerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırılır… Bu ibadet yerlerine kimse yaklaştırılmaz..
1943 yılında İnönü, Churchill ile görüşmek üzere Adana’ya giderken treni Ulukışla’da durdurur.., Kutsal emanetlerin saklandığı 3 binayı teftiş eder.. Kendisi bile içeri girmez, Birliğin komutanından bilgi alır.. Ayrılırken de “-Bize emanet, size emanet.. Gözüm arkada kalmasın..” der..
***
Dört sene geçer, savaş biter.. Dünyaya sükunet hakim olur..
Kutsal emanetler 1947 yılında tekrar getirilir.. Saray ve müzelerindeki yerlerine konur..
Yıllar geçse de ne İnönü, ne CHP bu konudan söz etmez.. Kendilerine bir paye çıkarmaz..
Bunu fırsat bilen cumhuriyet düşmanları 70 yıldan beri “-İnönü camileri kapattı..” yalanını yayarlar.. Hatta daha da azar, kapatılan camilerin çevresindeki koruma askerlerinin atlarını bahane edip “-İnönü camileri ahır yaptı..” yalanını işlerler de işlerler..
Kemal Arı’dan muhteşem bir belge (-“Sizi Gidi Maskaralar Sizi!”)...
Yazıyı okuyanlar yoruma nokta koyabilirler mi?Bu gerçeklerin gün yüzüne çıkması için sosyal medyayı
kullanmak zorundayız..! (alıntı)
2 notes
·
View notes
Photo
Fayans üstünde oturan koğuş nöbetçisi.... Kütahya Hava Er Eğitim Tugayı, Acemi Birliği'nin kediler için oluşturduğu oda. Tugay komutanından en acemi ere kadar hepsine teşekkürler. https://www.instagram.com/p/B6-yQxbgSjq/?igshid=ey2vtqrfggt8
1 note
·
View note
Photo
Jandarma Komutanından Zehra anneye ziyaret Kartepe İlçe Jandarma Komutanı Kadir Kaya, Alo Evlat ekibi tarafından bakımı yapılan Tokatlı Kara Veli Çavuşun kızı 98 yaşındaki Zehra İpekoğlu’nu evinde ziyaret etti.
0 notes
Text
İstanbul İl Jandarma Komutanı'ndan AA'ya ziyaret
İstanbul İl Jandarma Komutanı'ndan AA'ya ziyaret
İSTANBUL İstanbul İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Nuh Köroğlu, Anadolu Ajansı‘nı (AA) ziyaret etti. Tuğgeneral Köroğlu, AA İstanbul ofisine gelişinde, İstanbul Haberleri Editörü Hüseyin Altınalan tarafından karşılandı. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Altınalan, AA’nın haberciliği ile son dönemde Türkiye ve dünyadaki gelişmelere ilişkin bilgi verdi. İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Nuh…
View On WordPress
0 notes
Photo
Sitemize "Haşdi Şabi komutanından net mesaj: İbadi isterse Erbil'e ilerleriz" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://www.haberz.net/hasdi-sabi-komutanindan-net-mesaj-ibadi-isterse-erbile-ilerleriz/
#haber#Haşdi#Şabi#Komutanından#Net#Mesaj#İbadi#İsterse#Erbil#e#İlerleriz#haberler#haberi#haberleri#HABER#HABERLER#Cumhurbaşkanı#Namık Durukan#Mesud Barzani#Mesut Barzani#Süleymaniye#Milliyet#Hükümet#Kerkük#P.K.K.#Polis#Irak#PKK
0 notes
Text
Bartın İl Jandarma Komutanından Rektör Uzuna Ziyaret
Bartın İl Jandarma Komutanından Rektör Uzuna Ziyaret Son Haber
BARTIN İL JANDARMA KOMUTANI OLARAK GÖREVE BAŞLAYAN JANDARMA KIDEMLİ ALBAY YAVUZ SELİM KAPANCI, BARTIN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. ORHAN UZUN’U ZİYARET ETTİ.
Bartın İl Jandarma Komutanından Rektör Uzuna Ziyaret Son Haber
Devamını Gör http://ift.tt/2w5xwKz via SonHaber.im http://ift.tt/eA8V8J
0 notes
Text
ÖSO komutanından flaş PYD açıklaması!
ÖSO komutanından flaş PYD açıklaması!
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Sultan Murat Tümeni Komutanı Fehim İsa, “Ömüzdeki hedeflere devam edip Suriye’yi özgürleştireceğiz. En büyük düşman PYD ve biz onlara saldıracağız. Çünkü bunlar Suriye’yi bölüp devlet kurmak istiyorlar. Biz de savaşımıza devam edip onların planlarını bozacağız.” dedi. İsa, gazetecilere yaptığı açıklamada, Fırat Kalkanı Harekatıyla hedeflenen bölgelerin özgürleştiğini…
View On WordPress
#açıklaması#flaş#haber#haberi#haberler#haberleri#komutanından#öso#ÖSO komutanından flaş PYD açıklaması! haberleri#ÖSO komutanından flaş PYD açıklaması! oku#özgür suriye ordusu#PYD
0 notes
Text
Şarkikaraağaç İlçe Jandarma Komutanından Telefonla Arayan Dolandırıcılar Uyarısı
Şarkikaraağaç İlçe Jandarma Komutanından Telefonla Arayan Dolandırıcılar Uyarısı
youtube
View On WordPress
0 notes
Text
CENTCOM komutanından, terör örgütü SDG ve lideri Mazlum Kobani'ye ziyaret
CENTCOM komutanından, terör örgütü SDG ve lideri Mazlum Kobani’ye ziyaret
Suriye’nin Haseke vilayetine bağlı Kamışlı ilçesinin Irak sınırına bağlanan karayolu üzerindeki Hol kampına, terör örgütü DEAŞ’ın önceki gün düzenlediği saldırıda PKK’lı 2 terörist öldürülmüştü. ÖNCE EĞİTİM SONRA TAZİYE ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı da (CENTCOM) Türkçe sayfasından mesaj yayımlayarak, terör örgütüne taziyelerini iletmişti. Terör örgütüne açık desteğini sürdüren CENTCOM,…
View On WordPress
0 notes
Text
Evet.. İNÖNÜ CAMİLERİ KAPATTI..,
Evet; İNÖNÜ CAMİLERİN ÖNÜNE JANDARMA DİKTİ..
Evet; İNÖNÜ HALKIN CAMİLERE GİRİŞİNİ YASAKLADI..
Evet; NİĞDE ve ULUKIŞLA’da oldu bunlar..
Ama neden yaptı..? Niçin oldu..? Sebep neydi..?
Bu işin arkasındaki gizem neydi..? sorusunu kimse sormadı..
Meydanı boş bulan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları 70 yıldır bu propagandayı yaptı.. Maalesef gerçeği bilemeyen ve doğru bilgiye ulaşma imkanı olmayan halkımızın büyük bir bölümü bu yalanlara inandı..
Yalanın siyasi rant sağladığını gören iktidar mensupları dozunu her geçen gün artırarak yalanlarına devam ediyor.
Daha birkaç gün önce diyanetçi bir öğretim görevlisi Tv ekranlarından “ATATÜRK DÖNEMİNDE GENELEV YAPILAN CAMİLER VARDI..” diyebildi..
Onların, yalanlarını günde 40 kere tekrarlayabilecekleri onlarca Tv kanalı var..
Bizim sosyal medyadan başka gerçeği anlatacağımız hiçbir kanalımız yok..
Evet, İNÖNÜ bazı tarihi camileri kapatmış, başına da jandarmalar dikmişti..
Bu camilere kimseyi yaklaştırmıyordu..
Hükümet hakkında aleyhte propaganda alıp yürüyor.. Buna rağmen kimseye de bir açıklama yapılmıyordu..
Peki neydi bu olayın ardındaki sır:
***
Atatürk ölmüş… İkinci dünya savaşı başlamış, İnönü cumhurbaşkanı seçilmişti..
Hitler'in Orduları Avrupa ülkelerini birer birer ezip geçiyordu..
Alman tankları Fransızların asla geçilemez dedikleri Maginot hattını bile geçmişti..
Daha 1941 yılında 13 ülke teslim bayrağını çekmiş, Alman Orduları Türkiye sınırına dayanmıştı..
Türkiye de boş durmuyordu..
Alman tanklarına karşı Trakya’nın altına binlerce KORUGAN yapılmıştı..
Bununla yetinilmemiş, Alman Ordularının İstanbul’a girişini önlemek için Çatalca –Büyükçekmece hattına Maginot hattının bir benzeri ÇAKMAK HATTI inşaa edilmişti..
Alman tanklarına karşı önlem alınmıştı.. Peki ya Alman uçakları..?
Alman uçakları İstanbul’u bombalarsa..?
Tarihimizin maddi manevi en değerli hazineleri, kutsal emanetler ne olacaktı..?
Bir Alman taarruzuna karşı kutsal emanetlerin Alman uçaklarının menzili dışında bir yere taşınmasına karar verildi..
İnönü, herşeyin gizlilik içinde yapılmasını, Almanların kutsal mekanlara dokunmayacağının da hesaba katılmasını istedi..
Düşünüldü taşınıldı.. İstanbul saray ve müzelerindeki tüm değerli eşyaların Anadolu’nun ortasında Niğde ve Ulukışla’da dini mabetlere saklanmasına karar verildi..
Özel tren hazırlandı.
İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki kutsal emanetler, Hazreti Muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.
1942 yılı.. Alman Ordularının Trakya sınırımıza dayandığı o günlerde… Bir gece 391 sandık… 48 vagona yerleştirildi.. Tren.. paha biçilmez değerdeki yüküyle.. Büyük bir gizlilik içinde ve koruma altında Anadolu’nun ortalarına doğru hareket etti…
Kutsal emanetler ve paha biçilmez değerdeki mücevher ve el yazması eserler Niğde’de Ak Medrese ve Sarı han ile Ulukışla’da bir camiye yerleştirilir..
Herşey gizlilik içinde yapılmak zorundadır.. Yerel yöneticilere bile bilgi verilmez.. Camilerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırılır… Bu ibadet yerlerine kimse yaklaştırılmaz..
1943 yılında İnönü, Churchill ile görüşmek üzere Adana’ya giderken treni Ulukışla’da durdurur.., Kutsal emanetlerin saklandığı 3 binayı teftiş eder.. Kendisi bile içeri girmez, Birliğin komutanından bilgi alır.. Ayrılırken de “-Bize emanet, size emanet.. Gözüm arkada kalmasın..” der..
***
Dört sene geçer, savaş biter.. Dünyaya sükunet hakim olur..
Kutsal emanetler 1947 yılında tekrar getirilir.. Saray ve müzelerindeki yerlerine konur..
Yıllar geçse de ne İnönü, ne CHP bu konudan söz etmez.. Kendilerine bir paye çıkarmaz..
Bunu fırsat bilen cumhuriyet düşmanları 70 yıldan beri “-İnönü camileri kapattı..” yalanını yayarlar.. Hatta daha da azar, kapatılan camilerin çevresindeki koruma askerlerinin atlarını bahane edip “-İnönü camileri ahır yaptı..” yalanını işlerler de işlerler..
Kaynaklar;
Niğde 2'nci Dünya Savaşı'nda Kutsal Emanetler Burada Saklandı
https://www.haberler.com/nigde-2-nci-dunya-savasi-nda-kuts…/
EVET, İNÖNÜ BAZI CAMİLERİ DEPOYA ÇEVİRDİ, İŞTE NEDENİ
https://odatv.com/evet-inonu-bazi-camileri-depoya-cevirdi-2…
Kemal Arı’dan muhteşem bir belge (-“Sizi Gidi Maskaralar Sizii!”)...
5 notes
·
View notes