#Karışması
Explore tagged Tumblr posts
Text
arkadaşlar etkinliklerde beni görünce mutlu mu oluyorsunuz yoksa bu kim awk mı diyorsunuz
#normalde böyle düşünmüyorum ama birisi herkesin postunun altına yorum yapmış ve bence rahatsız edici yaptığı yorumlar ve her şeye karışmas��#ondan emin olmak için sormak istedim
8 notes
·
View notes
Text
Nefeslerimizin karışması için aşırı müsaitim
78 notes
·
View notes
Text
Ne zormuş dayanmak; yokluğuna akşamları
Çekilip, için için ağlamak bir kenarda
Hatırlamak gözlerini, dalgın ve sevdalı
Özlemek sonra deliler gibi şarkılarda
Ansızın çarpar kalbim bir vapur düdük çalsa
Sanırım ki geleceksin her zamanki gibi
Gözlerin duygularını ne kadar saklasa
Taşacak ellerinden alabildiğine sevgi
Hep bu aldatmaca kahreden beni; bu yokluk
Anılarımın bir bir nefes alıp verişi
Sonra apansız üstüme çöken o yorgunluk
Özlemek bir ömrün ağır ağır eriyişi
Karışması akıp giden zamana herşeyin
Susun anılarım susun! Beni kahretmeyin
~Ümit Yaşar Oğuzcan
#papatya#ümit yaşar oğuzcan#alıntı#şiirheryerde#şiir#geceye bir söz bırak#edebiyat#kitap#kitap alıntısı#quotes#quoteoftheday#book quote#poem#poetry
13 notes
·
View notes
Text
Adıyaman deprem konutu kurasında Menzil şeyhlerinin tamamına ev çıkıyor! Erzincan İliç' deki altın madeninde tonlarca siyanürlü toprak heyelan sonucu çevreye yayılıyor! Resmi rakamla ( Yüksek ihtimal yalan rakam) 9 işçi toprak altında kalıyor! Zehrin Fırat nehrine karışması ise an meselesi! Gerizekali bir manyak, bir kediye 6 dk boyunca işkence ediyor ve tekmelerle öldürüyor. Tamamını videoya çekip internette yayınlıyor! Gerekçesi; çocuğu olmadığı için stresli olmak! Hakim iyi halden salıveriyor! Sadece son iki günün sıradan haberleri bunlar! İç ve dış mihrakların ülkenin üstüne , halkın tepesine nasıl karabasan gibi çöktüğünü, nasıl kanını emdiğini, nasıl kaynaklarını sömürdüğünü, halkın genciyle yaşlısıyla nasıl psikopata bağladığını ve hukuk diye bir şey kalmadığını açık açık gösteren alametler! Hala CHP' ye vurayım, CHP' ye çakayım da içim soğusun, hıncımı güçlüden çıkarmaya totom yetmiyor, en iyisi CHP' den çıkarayım, CHP' nin adaylarına sövüp sayayım, % 25 oy verdiğim CHP bu devasa cehennemden bizi kurtarmayı beceremiyor diye sandığa küseyim, tepki oyu vereyim diyenler varsa diye ahval-i suretimizi bir hatırlatayım dedim…
23 notes
·
View notes
Note
Güzel koku bağımlısısın sanırım
Evet. Her şeyim çok güzel kokmalı. Kıyafetim parfümüm saç kremim yüz kremim hepsini kokusuna göre seçiyorum. Kız arkadaşlarımın parfümlerini seçiyorum. Biri güzel kokmuyorsa onunla iletişim kuramıyorum. Koku benim için çok önemli ya. Kokuya göre insanları yakın veya uzak bulabiliyorum illaha kötü kokması da gerekmiyor. Şekerli parfümler falan çok uzak bana. Herkesin beğendiği dalin kokusundan da hoşlanmıyorum. Erkek parfümlerinin yarısı traş losyonu gibi. O kadar ağır kokular çok itici. Kadınların baskın kullandığı ve üstünde yıkandıkları kokular ve o kokunun karışması falan çok kötü. Çok nahif kendine has kokular var müthiş mesela. Bir de temizlik diye bir koku var. Genelde anne evinde yıkanan çamaşır mesela. O kokuya aşığım böyle tişörtü giyiyorsun mis. Dustan çıkıp havluyu alıyorsun üstüne hayat işte bu falan oluyorsun o net anne kokusu yani.
8 notes
·
View notes
Text
Babamın karışması olmadan araba sürmek kadar güzel bir şey yok.🙂↔️
5 notes
·
View notes
Text
Ve sonsuz sevinç taşıyan bir ÇIĞLIKTIR
Bir SUYUN bir başka SUYA karışması…
....demişti
Turgut Uyar
Bütün olumsuzluklara inat;
"Sevinçleriniz çok
GününüzAYDIN olsun
F A N İ L E R ☕️
15 notes
·
View notes
Note
lütfenn cevabını çok merak ediyorum storm bringer de Verlaine zamanın gelmesini bekliyorum diyerek bu olayların geleceği zamanı bekliyordu sence ortaya çıkacak mıı cevap verirsen çokk mutlu olurum
Siz ne biliyorsanız ben de onu biliyorum. Verlaine'in belki de Ayatsuji'nin animeye gelip gelmeyeceği tartışılmıştı. Konuştuğum birisi Verlaine'in gelse de bir şey yapamayacağını çünkü gücünü önemli ölçüde yitirdiğini söylemişti. Aslında bu olaylara Verlaine'den ziyade Ayatsuji'nin karışması çok daha mantıklı ama roman karakterleri galiba ana olaylarda rol almayacak diyorlar.
Şahsen Mafyanın tüm yöneticilerinin bir şekilde saldırıya geçmesi lazım. Ajans sanki pek bir şey yapamıyor çünkü, destek olsa iyi olur. Gerçi mafyanın da başında bin türlü bela var.
20 notes
·
View notes
Text
Ateistler, Einstein'la Bediüzzaman'ın nasıl anlaşabildiğini de açıklasın!
Arkadaşım, birşeyin 'tesadüfen oluştuğunu' söylediğimizde, aslında ne demiş oluruz? Çok cevabı var. Bunlardan bir tanesi de şudur: "Bu şeyin sonralığının bilgisi öncesinde bulunmaz." Mesela: Avucumda on tane zar tuttuğumu düşünelim. Bir saniye. On tane zar avucuma sığmayabilir. Pek mâkul değil. O halde onları büyük bir bardağın içinde hayal edelim. Sallıyorum, sallıyorum, sallıyorum ve atıyorum. Sonuç ne gelir sence? Elbette imkan-ihtimal üzerinden matematiksel bir hesabı var. Lakin yine de ne geleceğini 'kesinlikle' bilemezsin. Belki on tanesi de 'altı' gelecektir ha? Belki de on tanesi de 'bir.'
İşte bu durum, zikredildiği türden, 'sonralığının bilgisinin öncesinde bulunmaması' halidir. Tesadüfen olmuş şeylerde sonralığın bilgisi öncesinde bulunmaz. Zira eylem bir bilgiye yaslanarak oluşmaz. Fakat failli işlerde bunun aksine bir düzen vardır. Failin 'ilim-irade-kudret üçlüsüyle' belirlediği kalıp, fiilin sonuçlarının da kestirilebilir olmasını sağlar. Hanenizdeki herhangi bir makineyi, örneğin çamaşır makinesini, çalıştırdığınızda sonuçta ortaya neyin çıkacağını kestirebilirsiniz. Zira makine faillidir. Sistem üzere çalışacak şekilde ayarlanmıştır. Üstelik onu çalıştıran siz de bir amaca, bir öncelik bilgisine, bir programa sahipsiniz. Böylece makinenizi açtığınızda içinde beklediğiniz sonucu bulursunuz. Evet. Çamaşır makinesinden dumanı üstünde börek çıkmaz. Tost makinesinden ütü yapması beklenmez. Fırınınızda gıdalarınızı soğutamazsınız.
İşte burada 'tesadüf' bize temel tutumlarından birisini fısıldamış oluyor. Diyor ki: "Eğer oluşların fail-i muhtarı ben olsaydım hiçbir eylem sonrasını haber veremezdi. Hiçbirşeyin yasası olmazdı. Çünkü ben, huyum kurusun, sonrasında ne olacağını söylemem. Söylemem, yani söyleyemem, zira kendim de bilmem. O yüzden adım 'tesadüf'tür. Onları bir 'biliş-irade' ile inşa etmediğim için ne olacağı meçhul kalır. Malum, aşktan önce kuvvetin gözü kördür, salt güç gelecek garantisi vermez."
Bediüzzaman Hazretleri de mevzuun bu yönüne dikkat çekmez mi sık sık. Nümune bırakalım: "Serseri tesadüf ve kör kuvvet ve sağır tabiat ve karışık, hedefsiz esbab ve âciz, câmid, cahil maddeler bu sahife-i havaiyenin kitabetine ve vazifelerine karışması hiçbir cihetle ihtimal ve imkânı bulunmadığını aynelyakin derecesinde ispat ettiğini kat'î kanaat getirdim."
Buradan elbette müslümanların kadere iman etmesinin bir delili/gerekliliği de kendisini gösteriyor. Evet. Müslümanlar kadere iman ettiklerinde varoluşun da öncesinde (esasında öncesinde değil ezelinde, yani zamandan aşkın olarak, zamanın da ötesinde) bir bilginin varlığına iman etmiş oluyorlar. Varlığın bu bilginin zemini, kalıpları, takdirleri üzerine inşa edildiğini ifade ediyorlar. Tıpkı ayette kısa bir mealiyle buyrulduğu gibi: "Yaratan bilmez olur mu hiç?" Hakikaten de bilmeden yaratış nasıl mümkün olabilir? Sonrasında ne olacağını bilinmeyen bir öncelikte kaostan başka ne vardır? Fakat bizi burada şöyle birşey yanıltıyor. Nedir? Kendi 'dikkatsizlik' alanımızla 'mutlak tesadüfü' birbiriyle karıştırıyoruz. Bunu da biraz açmam gerekecek:
İnternetten alışveriş yaptığımızı hayallenelim. Bilgisayarınızın başına oturuyorsunuz. Google'dan bir aratma yaparak istediğiniz ürünü uygun fiyata buluyorsunuz. Hemen bir tıkta alışveriş sitesi önünüzde açılıyor. Tam bu esnada, farz-ı muhal, dikkatsiz bir 'tık'lama yaparak, yanlış bir ürünü sipariş ediyorsunuz. Şimdi diyebilirsiniz ki: "İşte benim eylemim de bir tesadüf sonucu oluştu. Fakat sonuç yine de düzenliydi. Yanlış da olsa evime kadar bir ürün gelmiş oldu. Yaratılış da böyle olamaz mı?"
Fakat burada ıskalanan birşey var. Sizin 'dikkatsizliğiniz' (veya 'lokal tesadüf alanınız' diyelim buna) kurulmuş bir düzen içinde gerçekleşti. Bilgisayarın sisteminden tutun ta internet ağına, ta alışveriş sitesine, ta kredi kartıyla alışveriş usûlüne kadar herşey zaten belirlenmişti. Ve bu süreçlerin hiçbir yerine tesadüfünüzün eli uzanmıyordu. Yani kısa boylu bir tesadüfünüz vardı. Ve sizin yaptığınız hata, yanlış, dikkatsizlik, lokal tesadüf dahi yine sistemin içinde kaldı. Yine düzenlilikten birisi seçildi.
Bu yönüyle tesadüfünüzün(!) kendisine yaratılış atfedilen 'mutlak tesadüf' gibi olmadığını bilmelisiniz. Ve, evet, bu açıdan bakınca kainat da tastamam bir düzenlilik içinde işliyor. Varlığın irademize bırakılan küçük alanının dışında bir 'inayet okyanusu' sürekli akıyor. Biz, ne kadar dikkatsizlik etsek de, çok küçük bir alanı etkileyebiliyoruz ve nihayetinde o eylem 'bizim için' yanlış sonuçlar ortaya çıkarıyor. Her şekilde varlıktaki nizamın içinde kalıyor. İşte bu nedenle halk-ı şer şer olmuyor, ancak kesb-i şer şer oluyor. Çünkü senin kesbin ancak o seçeneği 'sana' şer yapabilir. Halbuki halkedilmesi sistemin bir gereğidir. Fonksiyoneldir. Sen yanlışlıkla kazağı seçip hatalı bir alışveriş yaptın diye internette kazak satılmasına suç diyemezsin. Sen, ihtiyacın olmadığı halde yanlış bir ürün aldığın için boşuna para harcamış oldun, onu kendine şer yaptın. Mevzu bu kadardır.
O yüzden mürşidim İşaratü'l-İ'caz'ında der: "Sâniin vücut ve vahdetine işaret eden delillerinden biri de, inayet delilidir. Bu delil, kâinatı ve kâinatın eczasını ve envâını ihtilâlden, ihtilâftan, dağılmaktan kurtarıp bütün hususatını intizam altına almakla kâinata hayat veren nizamdan ibarettir. Bütün maslahatların, hikmetlerin, faidelerin, menfaatlerin menşei, bu nizamdır..." Aynen öyle. Biz her ne yapsak bu nizamın içinde kalarak yapıyoruz. Bu nizamın dışına asla çıkamıyoruz. O yüzden elimizden çıkan 'tesadüfler' yalnız bize bakan yönleriyle 'tesadüf'ler. 'Göre'mizin dışında herşey muhteşem düzenin içinde akıp gidiyor. Allah'ın inayeti bir sürekli tercihlerimizin altında işliyor. Veba salgını başlayan Filistin'e gitmeme kararı üzerine, Ebu Ubeyde bin Cerrah radyallahu anhın, Hz. Ömer radyallahu anha sorduğu "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" sualine onun verdiği cevapta olduğu gibi: "Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyorum." Bin maşaalllah ona. Çünkü dışarısı yoktur.
Mutlak tesadüfse dışarısını imâ ediyor. Halbuki böyle bir dışarılıkta hiçbir fiil sonrasını garanti etmez. Başta denildiği gibi: Tesadüfün işlerinde sonralığın bilgisi öncelikte bulunmaz. Bilimde 'yasa' diye tabir ettiğimiz herşey aslında bir tür 'öncelik-sonralık bilgisi'dir. Bir yasayı keşfettiğimiz zaman, Allah'ın yaratışının, öncede sonralığın bilgisini nasıl yerleştirdiğini farketmiş oluruz. Ve şartları tekrarladığımızda aynı sonuçları alırız. Buna 'tesadüf' diyemeyiz, hâşâ, çünkü tesadüf olsaydı bu tür bir biliş mümkün olmazdı. Tıpkı zarları atmak kabilinden olurdu ki, belki biraz da bu yüzden Einstein, "Tanrı zar atmaz!" diyebilmiştir.
Yine aynı sebepten Bediüzzaman'ın 'Hafîziyet' tefekkürleri bana ayrıca manidar gelmiştir. Mesela Haşir Risalesi'ndeki şu kısım: "Evet, şu kâinatı idare eden Zât, herşeyi nizam ve mizan içinde muhafaza ediyor. Nizam ve mizan ise, ilim ile hikmet ve irade ile kudretin tezahürüdür. Çünkü, görüyoruz, her masnu, vücudunda gayet muntazam ve mevzun yaratılıyor. Hem hayatı müddetince değiştirdiği suretler dahi, birer intizamlı olduğu halde, heyet-i mecmuası da bir intizam tahtındadır. Zira, görüyoruz ki, vazifesinin bitmesiyle ömrüne nihayet verilen ve şu âlem-i şehadetten göçüp giden herşeyin, Hafîz-i Zülcelâl, birçok suretlerini, elvâh-ı mahfuza hükmünde olan hafızalarda ve bir türlü misalî âyinelerde hıfzedip, ekser tarihçe-i hayatını çekirdeğinde, neticesinde nakşedip yazıyor, zâhir ve bâtın âyinelerde ibkà ediyor. Meselâ beşerin hafızası, ağacın meyvesi, meyvenin çekirdeği, çiçeğin tohumu, kanun-u Hafîziyetin azamet-i ihatasını gösteriyor."
Acayip birşey değil mi? Nasıl heyecanlandırıcı! Herşeyin bilgisi hem evvelinde hem ahirinde. Bu 'hafıza' bir failin tasarrufunun 'parmak izi.' İlim izi. İrade izi. Hem öncesinde hem sonrasında. Kainatta hep göregeldiğimiz şey. Ama hiç bu gözle bakmamıştık doğrusu. Yaratıcı 'tesadüf' olsaydı bu bilgi hem öncede hem sonrada nasıl bulunacaktı? Halbuki tesadüfün işini hiçbir sonralığın garantisinin öncelikte bulunmamasıdır. Sonranın da öncesini asla garanti etmemesidir. Eğer arabamın direksiyonunu; değil şuursuz tabiatın, serseri tesadüfün, kör kuvvetin vs. ellerine; bir yaşındaki bebeğin iradesine bıraksam nereye gideceğimizi kestiremem. Hatta bir yere gidebileceğimiz de meçhuldür. Allah korusun, sonumuz herhalde ölümdür, yıkımdır, yokluktur. Fakat kainat hiç böyle işlemiyor. O yüzden işte iktibas yaptığım 10. Söz'ün 7. Hakikat'i şu cümleyle başlıyor: "Bâb-ı Hıfz ve Hafîziyet olup ism-i Hafîz ve Rakîbin cilvesidir." Ben onu zaman boyutunda bir 'hıfz' olarak algılıyorum ama belki de o zaten er-Rakîbin her an yaratışta olduğunun delilidir. Bilgi her yerde var. Çünkü herşeyi bilen her zaman her işin içinde...
İşte bu yazılık da tefekkürümün bu kadar arkadaşım. Allah'tan hem senin hem kendim için 'inşirah' dilerim. Evet. Onu bilmek de yine Onun lütf u bağışıdır. Lütfetsin. Kerem etsin. Rahmet etsin. Kendisini bildirsin. Çünkü Onun bilgisi tüm hayırların başıdır. Zaten "Bismillah her hayrın başıdır." Herşeyin varoluşu ilmiyledir. Hakikatleri de yine ancak Esmaü'l-Hüsnasına bakar.
2 notes
·
View notes
Text
pazar günü de sabah beşte gidip akşam beşte çıkacaksa günlerimin karışması çok normal ...
5 notes
·
View notes
Text
khğwöqğşklöw öğrendim ben de diyorumki niye beni takip ediyor bu insanlar en azından birinin sebebini öğrenmiş oldum bu da bir şey
hesabında -yaşı dışında- 22 ile ilgili bir şeyler olan herkesi takip ediyom istemsiz 22 benim için özel bi sayı da pzmcşsmcşcö
16 notes
·
View notes
Text
Biraz Daha
Kullanmam ucuz özgürlüğü sana sığınırım
Azarladığım bir dünyayı suya bırakıp
Günlük dövüşü en uygun yerinde keserek
Ve kan biraz daha akar durur, akmalıdır
Bir çaresizlik sanırım, öfkem büyür uğunurum
Oysa bir çiçek bir güzel dünyaya bakmalıdır
Ve kuytulardan, unutulmaktan tek tek
Ölülerimiz toplanacaktır.
Senin yıldızların güneşlere dönüşür
En karışık en bozgun bir öğle uykusunda bile
Ve sonsuz sevinç taşıyan bir çığlıktır
Bir suyun bir başka suya karışması
Kanları çökelirken bir soylu tabaka
Bir bahar anlatıcısının
Bir mutluluk dülgerinin
-Gecelerde ve yalnızlıklarında hepsi üşür-
Ölülerimiz toplanacaktır.
Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
Ne kadar acı geçmişsse yaşayacağız
Hepsini yeniden, bir bir dünyada
Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım
Acılardan ve hüzünlerden değil
Kaçmalardan ve korkulardan değil
Çünkü bir güçtür sıcaklığın kollarıma
Çünkü kanları, kanları, kanları hatırlarım
Çünkü ölülerimiz toplanacaktır
Ve yüceltilecektir bir mavide.
Haberlere yorumlara ve büyük tirajlara
Asalak otlara karşı, türeyip giden
Bir sun’i ilkahla üreyip giden
Bir soya, bir sanrıya karşı
Kuşanıp kahramanca tek silahını, kanını
Diri bir su gibi gidenleri hatırlarım
Odalarda ve güzel bir dünyada
Sararken bir başına eski güneş
Yıldızımız uzak bir iklimde
Bir tüfek olacaktır. Bir tüfek
Ölülerimiz toplanacaktır.
Ve bizim bir haziranımız
Bir yıl kadar yetecektir dünyaya
Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış
Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız
Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen
Bir olgu olmayacaktır sana
Ölülerimiz toplanacaktır
Doldurulan bir kıyı gibi.
Anılacaktır bir general pantolonundan
Nasıl sezgiler ve gerekçeler çıkardığımız
Nasıl kırgın ve nasıl umutlu olduğumuz
Bir şenliğin başlangıcından ve sonundan
Sığınmamız da anılacaktır.
Ölülerimiz toplanacaktır
Kenar köşe kasaba hanlarından
Deniz en güzel aşkken ayışığına
Küçük ve karanlık odalarda öldürülenler
Direnerek ve akarak ölenler
Yüceltilecektir
Anılacaktır ölümleri
Bir şehir akşamında herkes kaçışırken
Ormanlar bir çözülmeye bozulurken
Karanlığa kanıyla karşı duran
Kanıyla ışıtan, yalazlayan karanlığı
Yalnız ve dayanıklı gecelerinde üşüyen
Ölülerimiz toplanacaktır.
Biraz daha kan, kan ve suyun akışı
Ey suyun güvenli akışı
Sana bir yamaç gerekmez mi
Ki sonun özlemine hızlı varsın
Ki sen varsın, akıtılmış kanlarla varsın
Ve kan ve akışın o soylu tabakta
Ormansız bir halka sunulacaktır
Bir orman olarak
Ona sığınılacaktır.
Sana sığınılacaktır kırılıp toplanınca
Sana sığınıyorum kırılıp toplanınca
Değil sonsuz girdiçıktısına yaşamaların
En en güzeli, en gürü bütün çeşmelerin
Ayın ve denizin sahibi ve su içmelerin
Sana sığınılacaktır
Ve kuytularda, dağlarda, alanlarda
Akıtılan ve akıp gelen kanlarda
Bir sabah büyük büyük ateşler yanınca
Eller temizlenecektir
Bir tören olacaktır
Ölülerimiz toplanacaktır.
- Turgut Uyar
.
03.08.24
2 notes
·
View notes
Text
sarılmak iki bedenin birbirini sarması mı? hayır.
sarılmak, bir başka ruhun kalbine dokunması. bir başka duyguların kanına karışması. ilk defa sevilmek gibi, her sarılmada ilk defa doğmak.
15 notes
·
View notes
Text
İş yeri ile ilgili neyi ne kadar anlattım bilmiyorum ama. İş yerinde birisi var, narsist şizofren. Bu pislik hayatımın %60 kısmını etkileyen ve canımı sıkan kişi. Hayatımda ilk defa biri için ölse hiç üzülmem aksine içimden çok sevinirim. Her gün beddua ediyorum kalbim kararacak diye korkuyorum.
Bu narsist pislik tam bir mobbingci. Benim üzerimde. Bir şeyler öğrettiği için (öğretmesini de hiç istemiyorum, umrumda bile değil başka türlü öğrenirim) özel işlerini full yaptırıyor. Herkesin özel hayatına karışıyor. Sosyal becerisi sıfır, elini yıkamaz pislik. Bok çuvalı gibi kokuyor. Saçı başı iğrenç, kusarsınız. Karısı da bundan hallice. Karı koca tek dertleri para para para. Bizim üzerimizden kazanıyorlar. Benim üzerimde olmasının tek sebebi yaş olarak büyük olması, yanlış anlaşışma olmasın. Benden önce doğmuş "DAHA TECRÜBELİ" olduğu için. Öyle bir yere kapak atmış ki, her türlü pisliği, işgüzarlık, yalan dolan olmasına rağmen buna hiçbir şey olmuyor arkadaş
Hiçbir şey olmuyor!
Yaptığı o kadar yanlış, mobbing, huzur bozma, herkesin işine karışması.
Bu adama beraber çalıştıklarımızdan ses çıkaran 2 kişi var. Birisi de ben. Onun bu çarkını bozacağız diye sürekli arkamızdan konuşuyor. Bunun da üzerinden birisi var, o kişi beni çok seviyor. Ona sürekli arkamdan mesajlar atıyor. Şizofren pislik. Fotoğrafımı felan çekmiş atmış uzaktan, pis sapık. SAPIK YA SAPIK. Korkuyorum o kişi de bunu bilmesine rağmen benden soğuyacak diye. Sonuç olaral bir şeyi 50 kere birine söylersen acaba diye düşünür.Buradan gidemiyorum, 2 yıl daha kalmak zorundayım. 2 yıl sonra gidebileceğim. Bunun çok sebebi var ama zorunda olduğumu söyleyeyim. Gitmek için çok çabaladım, gerçekten. Çaresizce ve malesef bu böyle.
Bu narsist şizofrenin eline es kaza bir güç geçmiş ve gücünün yettiğine bunu kullanıyor. Bana hayatı dar ediyor, nefret ediyorum gidip gelmekten. Huzur vermiyor. Şunu nasıl yapacağımı bilmiyorum: eve gelip işi unutmak istiyorum. Ama anksiyeteden ve düşüncelerden kafamı alamıyorum. Geldiğim yere sınavda çalışarak geldim, böyle torpille gelen insanların bana böylr davranmalarını yediremiyorum.
Bunca zaman beddua ettim, içim daha kötü oldu.
Nasıl bir dua ederek buna tutunacağım, bilmiyorum ki?
Allah'ım şu pisliklerin şerrinden beni koru, bana bulaşmalarına izin verme. Güç, kuvvet ver. İç huzurumla dosdoğru bildiğim şekilde yoluma devam edeyim, ne olursun. Hayatımın her yanı ayrı çatırdıyor. Bunu başımdan al, benim üzerimden al gitsin nolur.
#günlük#sosyal stres#yalnızlık#ağlamayacağım#sevgili günlük#şişmanlık#dua edeceğim#mobbing#beddua#ağlamak#ağlamaya gidiyorum#ağlama duvarı#ağlama ben ağlarım
3 notes
·
View notes
Note
insan yapmaması gereken bir şeyi zarar gördüğünün farkında olmasına rağmen, kendi de anlamlandıramasa da yapmaya neden devam eder ve devam etmek ister? Daha psikolojik zararda bir şeyden bahsediyorum ve normal insanların (kabul edilebilir böyle bi kavram varsa) benzer durumda muhtemelen direkt uzaklaşacakları bir mesele. Devam etmemeyi isteyip ama istememe engel olamıyorum, bu iç çatışmamın sizce çözümü nedir?
Kendi türümüzü yorumlarken iki büyük hata yapmaktayız genellikle. İlki insanın kendi psişesine bakışının aslında tamamen net olduğudur. Buna yakın ikincisi ise insanın rasyonel bir canlı olduğu inancıdır. Lacan histeri vakaları üzerine çalışırken insanların yapmak istemediklerini söylemelerine rağmen aksi halde tavır sergileme durumlarını da inceler. Yanlış anlama sana herhangi bir tanı koymuyorum sadece bir kaynakça ile başlıyorum. Geri dönecek olursak, Lacan insanların istediği ile istiyor göründüğü şeyler arasında genellikle bir ayrım olduğu sonucuna ulaşmıştır. İstiyor göründüğümüz şeyler rasyonel muhakememizin, toplumun ve ahlak sistemimizin mutabık olduğu bir nesnedir ancak gerçekten istediğimiz şeyler buna denk gelmeyebilir ya da kısmi şekillerde denk gelebilir. Gerçek arzularımız libidinaldir, bilinçdışımıza aittir ve irrasyonel, toplum dışı ve pre-ahlakidir.
Mesela bir insan toxic bir ilişki elbette ki istemez çünkü hayat kalitemizi düşüren, bize fiziksel ve psikolojik zarar veren bir unsurdur. Hiçbir rasyonel ve makul sebebi yoktur ancak bazı insanların partner seçimleri bunun aksini gösteriyor gibidir, bir insan böyle direkt zararı olan bir şeyi ne koşulda nasıl isteyebilir? Bu bir çelişki olmak zorunda değildir, kişi bu seçimleriyle toxic olmayan bir ilişki arayışında olabilir. Bununla demek istediğim partner seçimlerinde beklentisi farklıdır demek değil, o insanları toxic olduğu için seçip toxic olmayan bir ilişki yaratmak istiyor olabilir. Buna birçok gerekçe bulunabilir, çocukluğundaki zarar verici bir nesne ilişkisini simüle edip içselleştirdiği ve kendini yoran o katılaşmış ilişkinin zihninde dönen tekrarlarını şimdiki ilişkisinde çözüme kavuşturarak rahatlamak isteyebilir kişi. Baktığımızda kişi toxic ilişki istemediğini söylüyordur, kişi toxic ilişki yaratmaya müsait patenlere sahip bireylere yöneldiği için söylediğinin tersini istiyor gibi görünüyordur ancak esasında kişi esasında bireysel geçmişinde kendisini yaralamış bir nesne ilişkisinin yaralarını tamamen kapatmak istiyordur yalnızca. Görüldüğü gibi burada bir çelişki yoktur ancak istediğini söylediği de, eylediği de, derinde yatan da birbirine tam olarak denk düşmemekte, yalnızca kısmi kesişimler barındırmaktadır.
Bu çatışmanın çözümü genelde gerçekte ne istediğini anlamaya çalışmakla başlar. Ancak sonrasında bu isteğe yönelik yöntemleri değiştirmek mümkün olabilir. Gerçek hedef noktasını bilmeden bilinçdışı bir yoğunlaştırma veya yerdeğiştirme mekanizması ile saptırılmış bir hedefe karşı yöntemi değiştirmek oldukça zordur. Şunu da unutmamak gerekir ki böyle şeyleri öğrenmeyi esasında istemeyiz, çünkü bunu öğrenmek acılı bir süreçtir. Yukarıdaki örnekteki kişiyi ele alırsak muhtemelen bastırdığı bir çocukluk travmasıyla tüm çıplaklığı ile yüzleşmesi gerekmektedir ve bu yaralanmadan genellikle kaçınırız. Yine de hissi olarak negatif olsa da anlamsal olarak pozitif olan bu yüzleşme için adımlar atma dirayetini göstermemiz önemlidir. Kendini anlayamaman da, kafanın karışması da, isteklerinin eylemleriyle çelişkili gibi görünmesi de bu merkezi bilinmez faktörde yatmaktadır. Eklemek isterim ki bu bilinmezlik verdiğim örnekteki gibi mutlak surette bir travmaya işaret etmek zorunda değildir. Sadece bilinçdışı bir algının egoda çarpıklaşmış bir yorumlanmasından ibaret dahi olabilir. Bu keşif de yol da sana aittir, umarım bu sancılı yola çıkar ve seni huzura ulaştıracak bir yöntem inşa edebilirsin. Güzel günler dilerim.
19 notes
·
View notes
Text
içimdekilerin benden çıkıp aleme karışması şüphesiz zahiren bir şey ifade etmese bile kendi manası itibarıyla elbet bir şeyler yapacak, içeride bir yerleri yeşertecektir. hiç yoktan bir şeyler üst üste binmeyecek ve ferahlığa erişecektir. daha önce ağzımdan çıkan bir cümleyle karşılaşıp post yazmaya gelmiştim ama ne için başladığım dahi şuan hatrıma düşmüyor. okuyanlarla cumalaşmak, kehfleri hatırlatmak, sadakayı unutmamak ve gül nebiye salatüselam hatırlatması kabilinden bir ara. hayatıma bana onu hatırlatan küçük şeyler yerleştirmekten çok hoşlanıyorum. uzun süre gül yağı bu hayra hizmet etmişti ancak bir takım problemler sebebiyle gül ve türevi herhangi bir ürün ile temas edemiyorum. geçen aklıma yüzük geldi...belki bir gün waow deyu denk gelirim, nasiptir. neuse hgecelerdir
gazzede, doğu türkistanda ve cümle mazlum coğrafyalarda bulunan kardeşlerimizi dualarımızda anmayı unutmayalım. eğer kalbinize düşerse bedewinuru da. mübarek olasınız🪻❤️🩹
4 notes
·
View notes