#Kısaca Bilgi
Explore tagged Tumblr posts
sagocukaan34 · 5 months ago
Text
Çorum'un En Önemli Kültürel Mirası - Alacahöyük Antik Kenti
Çorum sadece leblebisiyle ünlü değil elbetteki.. Aynı zamanda birçok kültürel mirası ile de gezilip görülmesi gereken illerimizden biridir. İşte Alacahöyük Antik Kenti de Çorum’un en önemli kültürel miraslarından biridir. Bu makalemizde Alacahöyük Antik Kenti ile ilgili bilinmesi gereken önemli konuları sizler için araştırdık. Gelin bu eşsiz tarihi miras ile ilgili keyifli bir yolculuğa…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 2 years ago
Text
Familya Nedir?
Familya Nedir?
Tumblr media
#BitkiFamilyasıNedir, #FamilyaAnlamı, #FamilyaHakkındaBilgi, #FamilyaNeDemektir, #FamilyaNedir, #FamilyaNedirBiyoloji, #FamilyaNedirKısaca, #FamilyaÖrnekleri, #FamilyaTanımı, #FamilyaTürleri https://is.gd/9jqwdp https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/familya-nedir/
Familya nedir, bitkilerde “familya”, biyolojik taksonomik hiyerarşide kullanılan bir terimdir. Bitkilerin sınıflandırılmasında familya, takımın altında ve cinsin üstünde yer alır. Bir familya, benzer özelliklere sahip bitki türlerini içerir.
Familyalar, bitkilerin evrimsel ilişkilerini ve genetik benzerliklerini yansıtan bir grup bitkiyi ifade eder. Benzer familyalara ait bitkiler, genellikle morfoloji (şekil ve yapı), yaprak düzeni, çiçek yapısı, tohum şekli gibi özelliklerde benzerlik gösterir.
Familya nedir örneğin, Asteraceae (Papatyagiller) familyası, papatyalar, güller, aynalı testiler gibi bitkileri içerir. Solanaceae (Patlıcangiller) familyası ise patlıcan, domates, biber gibi bitkileri içerir.
Familya terimi, bitki taksonomisinde bitki türlerini sınıflandırmak, adlandırmak ve evrimsel ilişkilerini anlamak için kullanılır. Bitkilerin familyaları, bitki çeşitliliği hakkında bilgi sağlar ve bitki türlerini daha büyük bir taksonomik çerçevede gruplandırmaya yardımcı olur.
Familya Nedir? Dünyada Ortalama Kaç Familya Vardır ?
Dünyada bitkilere ait yaklaşık olarak 400.000’den fazla tür bulunmaktadır ve bu türler çeşitli familyalara ait olmaktadır. Bitkilerin sınıflandırılması ve taksonomisi sürekli olarak güncellenmekte olduğundan, familya sayısı zaman içinde değişebilmektedir. Yaklaşık olarak 350.000 ila 500.000 arasında bitki familyası olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı, yeni bitki türleri keşfedildikçe ve taksonomik revizyonlar yapıldıkça değişebilir.
Bazı belli başlı bitki familyalarına örnekler:
Asteraceae (Papatyagiller familyası): Papatya, ayçiçeği, gelincik gibi bitkiler bu familyaya örnektir.
Poaceae (Buğdaygiller familyası): Buğday, arpa, mısır, pirinç gibi tahıllar bu familyaya örnektir.
Fabaceae (Baklagiller familyası): Fasulye, mercimek, nohut, bezelye gibi baklagiller bu familyaya örnektir.
Solanaceae (Patlıcangiller familyası): Patates, domates, biber, patlıcan gibi bitkiler bu familyaya örnektir.
Rosaceae (Gülgiller familyası): Elma, armut, kiraz, çilek gibi meyve ağaçları bu familyaya örnektir.
Lamiaceae (Ballıbabagiller familyası): Nane, kekik, adaçayı, fesleğen gibi aromatik bitkiler bu familyaya örnektir.
Brassicaceae (Turpgiller familyası): Lahana, brokoli, hardal, karnabahar gibi bitkiler bu familyaya örnektir.
Bu sadece birkaç örnektir ve birçok farklı bitki familyası mevcuttur. Her familya farklı bitki türlerini içerir ve ortak morfolojik ve genetik özelliklere sahiptir.
0 notes
bungoustraydogs-tr · 1 year ago
Note
Bsd manga 113. Bölüm slideshowunda sigmanın skk nun elinde olduğunu görüyoruz şöyle ki sigma eğer uyanmazsa ondan nasıl bilgi alacaklar? Ki zaten Fyodor'un geçmişini ele alacaklar. Yani kısaca Sigma yaşıyor mu? Yaşıyorsa Adaya girecek mi? Animede sezon finalinde gösterilen felaketlerin üstesinden ADA nasıl gelicek? Fyodor bu kadar kolay ölebilecek biri miydi? Sıradaki felaketlerde kimin parmağı var?
Asıl Villain kim?
Sigma yaşıyor ve bence Ajansa girecek. Şahsi fikrim, kumarhaneye devam etmesiydi ama Sigma'nın kendisi ait olduğu yerin ajans olmasını istiyor gibi duruyor.
Sigma uyanır bence.
Fyodor galiba bir şeytanın reenkarnasyon gibi bir şey. Sürekli ölüp doğan ya da asla ölmeyen birisi gibi. Bu arc'da öleceğini düşünmüyorum. Kitapla da bir ilgisi var bence.
Asıl kötü adam konusuna gelirsem bence Fyodor değil ya da Fyodor sadece bir parçası. Konunun daha derinlere kök salacağına inanıyorum.
20 notes · View notes
cninzihni · 2 years ago
Text
Tumblr hesabının ghost konumuna gelmesi/spam yemesi
Arkadaşlar öncelikle bu durumda yapmanız gereken çok basit bir adım var. Arkadaşlarınıza post altına yorum attırmak yerine aşağıdaki site üzerinden Tumblr'ın resmi destek kanalında bir ticket/kayıt oluşturmak. Böylelikle destek ekibi hesabınızı inceleyip sorun varsa düzeltebilir ya da farklı bir şey varsa bununla ilgili size bilgi verebilir. Özetini verdik, başlayalım. Öncelikle aşağıdaki linke tıklıyoruz ve Tumblr'ın Destek kısmına giriyoruz.
Karşımıza şöyle bir ekran çıkıyor. Yaşadığınız soruna göre (Sosyal Özellikler genelde karşılaşılan sorun) kategoriyi seçip kısaca ingilizce sorunu anlatıyorsunuz ve eğer konuyla ilgili bir ss varsa elinizde (iletinin kaybolması vb durumlarda) bunu da ekleyip aşağıdan talebi oluşturuyorsunuz.
Tumblr media
Talebi oluştur dediğinizde Tumblr ticket'ı açmadan önce SSS bölümünden bazı temel soruları cevaplıyor. Aşağı indiğinizde "Bu sorunumu çözmedi, talebimi gönder" türevi bir seçenek var. Bu şekilde kaydınızı açabilirsiniz. Sonrasında yapacağınız tek şey beklemek. Tumblr Destek ekibi mümkün olan en kısa sürede size dönüş sağlıyor. Sevgileeer
55 notes · View notes
mormezarlik · 10 months ago
Text
Beni tanımak isteyenler oluyor dmde kısaca kendimden bahsedeyim.Bunu önceki posttada yazdım onu bulabilrsem silcem.
Gerçek adım İrem.Nova diye tanıtıyorum kendimi lakabım olarak.3,3,5 ay sonra falan 18'e giricem.Bu kadar dahasını bilmenize gerek yok bu bilgi yeter sonuçta nikahınıza almayacaksınız.Sürekli rblicem ki bi daha bunun için yazmayın
15 notes · View notes
sillagen · 1 year ago
Text
Sevdiğim insanlar hakkında bilgi vermekte o kadar zorlanıyorum. O sadece bana ait. Kısaca geçiştiriyorum. Aslında çok övesim var ama bunu siz bilmeyin oluyorum. Gözünüz kalır oluyorum. Güzel anlatırım siz de hayran kalırsınız. Aslında hayran kalınacak biri ama siz kalmayın ben kalayım hali. Ndjdjfjdjf off Allah'ım off cidden
12 notes · View notes
hattabi · 1 year ago
Note
Es selamu aleykum kardeşim,
Benim sorum sabah-akşam okunan temel korunma duaları hakkında (3'er İhlas, Felak, Nas; Ayetel K��rsi). Sabah duaları sabah namazının ardınca okunuyor. Akşam duaları da aynı mantıkla akşam namazının ardınca okunuyor diye biliyorum, büyüklerden öyle öğrendik. Ama yakın zamanda akşam dualarının okunma zamanının akşam namazından önce olduğuna dair bir yazı okudum. Biraz araştırayım dedim, ama araştırdıktan sonra düzgün bir bilgi edinmek bir yana, çocukluğumdan beri alışageldiğim vakitte dua etmek de rahatsız eder oldu. Sonuç olarak hangisi doğru bilmediğim için, hem ikindi vaktinde, hem akşam namazı ardınca okuyasım geliyor, ama bu hal de hiç hayırlı bir hale benzemiyor.
Kısaca, akşam dualarının sahih olan vakti hangisidir? Bilginiz varsa paylaşmanızı rica ederim, Allah'a emanetsiniz.
Aleykum esselam kardeşim,
İlim ehli sabah ve akşamın vaktinde, başlangıcı ve bitişinde ihtilaf etmiştir. Onlardan bazısı sabahın, fecrin doğusundan güneşin doğusuna kadar olduğunu, diğer bir kısım da güneşin yükselmesine kadar (Duhâ vakti) olduğunu söylemiştir. Dolayısı ile sabah zikirleri fecrin doğusundan güneşin irtifasına (yükselmesine) kadar yapılabilir.
Akşam vaktine gelince, âlimlerden bazısı onun ikindi vaktinde başlayıp güneşin batışına kadar olduğunu söylemiş, bazısı ise akşam vaktinin gecenin üçte birine kadar uzadığını söylemiş, dolayısıyla akşam zikirlerinin güneş batımından itibaren başladığını söylemiştir.
Racih olan, kişinin sabah zikrini fecrin doğusundan güneşin doğuşuna kadar okumaya dikkat etmesi gerektiğidir, eğer bunu kaçırırsa, Duhâ vaktinin sonuna kadar okumasında bir sakınca yoktur, bu da öğle namazından önce kısa bir vakittir. Akşam zikirlerini ise ikindiden sonra güneşin batışına kadar okuması gerektiğidir, eğer bunu kaçırırsa gecenin üçte birine kadar uzatmadında bir sakınca yoktur. Bunun delili ise Kurân'da sabahın ve akşamın başlangıcında zikir etmeye teşvik edilmesidir.
وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
“Güneş doğmadan önce ve batmadan önce Rabbini hamd ile tesbih et.” (Kâf, 39)
Katâde, İbn Vehb ve diğerleri ayette ki güneşin doğuşundan önce "sabah namazı" batışından önce "ikindi namazı" olduğunu söylemiştir. (Tefsîru't Taberî)
وَسبح بِحَمْد رَبك بالْعَشي وَالْإِبْكَار
“Sabah akşam Rabbini hamd ile tesbih et.” (Mü'min, 55)
"Akşam, güneşin zevalinden (ikindiden) batışına kadardır. Ayette ki وَالْإِبْكَار fecrin doğusundan güneşin doğuşuna kadardır."
| Tefsîr'us Sem'ânî.
Allah en doğrusunu bilir.
8 notes · View notes
ayten-ali · 1 year ago
Text
Tumblr media
MİRAÇ'TA Peygamber Efendimiz Hz MUHAMMEDE ﷺ Ümmetine Ulaştırmak Üzere Üç Önemli Hediye Verildi:
1.Beş Vakit Namaz.
2.Bakara Suresinin Son İki Ayeti.
3.Ümmetinden ALLAH'A Ortak Koşmayanların Affedilip Cennete Gireceği Müjdesi. Bu Üç Hediye, Kıyamete Kadar Gelecek Her Mümine Verilmiş En Büyük Hediyelerdir. Bu Hediyeler Kısaca, İman, Namaz Ve Niyazdır. Bunların Bu Gecede İkram Edilmesinin Özel Bir Manası Mardır. Onlar Olmadan Manevî Mi'rac, Yüce ALLAH'A Yakınlık Olmaz. Ayrıca Bunların Yanında Mirac’ta, Şu Emirler Peygamber EFENDİMİZ’E ﷺ Bildirilmiştir:
1- ALLAH’TAN Başkasına Kulluk Etmemek,
2- Ana Ve Babaya İyi Davranmak,
3- Hısıma, Yoksula, Yolda Kalmışa Hakkını Vermek,
4- Cimri Ve Müsrif Olmamak,
5- Evladını Yoksulluk Korkusu İle Oldürmemek,
6- Fuhuş Ve Zinaya Yaklaşmamak,
7- Cana Kıymamak,
8- Yetim Malı Yememek,
9- Ahdi (Verilen Sözü) Yerine Getirmek,
10- Ölçü Ve Tartıda Hile Yapmamak,
11- Hakkında Bilgi Sahibi Olunmayan Şeyin Ardına Düşmemek,
12- Yeryüzünde Gurur Ve Kibirle Yürümemek, Büyüklük Taslamamak.
Mübarek Üç Aylar, Recebi Şerıf Ayı, Ve Leyle-i Miraç RABBİMİZİN Koyduğu Sınırların Korumamıza, Emrettiklerini Yerine Getirtip, Nehy Ettiklerinden Sakınmamıza Vesile Olsun İNŞALLAH. Hayırlı Huzurlu Akşamlar, Nurlu Kandiller #MiraçKandilinizMübarekOlsun
18 notes · View notes
oyunailesi · 1 year ago
Text
DoTA ve LoL neden çok oynanıyor?
Biliyorsunuz ki oyun sektörü özellikle son zamanlarda oldukça popüler bir hal almış ve çeşitlenmiştir.90'lı yılların sonunda pek bir çeşit olmamasına rağmen ortaya çıkan pek çok oyun devrim niteliğindeyken şu zamanda farklı çeşitte onlarca oyun olmasına rağmen hiç biri devrim niteliğinde kabul edilmiyor.Bu söylediğime en iyi örnek olarak sanırım DoTA (Defend of The Ancients) ve LoL(League of Legends) gösterilebilir.Bu iki oyununda çıkış tarihi nispeten eski olsada neden hala dünyanın en çok oynanan iki oyunu ?Neden yeni moba oyunları bu iki oyunun önüne geçemiyor ?Gelin hadi biraz kendi yorumum birazda sayısal analizle size bu durumu açıklamaya çalışayım.
Biliyorsunuz ki moba denildiğinden akla iki oyun gelir.Bu oyunların isimlerini bilgisayar oyunlarıyla, özellikle de online (çevrimiçi) oyunlarla ilginiz biraz olsun varsa en az bir defa duymuşsunuzdur. Daha önce duymayanlar için şimdi biraz oyun türüyle alakalı özet geçelim.
MOBA oyunları anlatmaya ‘’MOBA nedir?’’ sorusunu yanıtlayarak başlayalım. MOBA’nın açılımı  Multiplayer Online Battle Arena. MOBA oyunlar da stratejinin öncelik kazandığı savaş oyunları. MOBA oyunları bu kadar heyecanlı kılan, gerçek zamanlı savaşların yapılıyor olması. Oyun esnasında takımınla iletişimde kalmak, kazanmanın tek yolu. MOBA oyunlar genellikle beş kişilik takımlar halinde oynanacak şekilde dizayn ediliyor. Farklı evren ve hikayelerin kapılarını aralayan MOBA oyunlarda, oldukça dikkat çekici karakterler yer alıyor. Bu karakterlerin farklı oynanışları ve hikayeleri var.
Peki moba oyunları nasıl oynamalıyız ?
MOBA oyunları oynarken, zihninizin açık ve sezgilerinizin de kuvvetli olması gerekir. Bunun yanı sıra oyunu kazanmak için de takım arkadaşlarınızla beraber hareket etmelisiniz. Çünkü MOBA oyunları bireysellikten uzak, takım oyunları olarak geçiyor. MOBA oyunlarında iki takım yer alıyor. Bu iki takımın koruması gereken bir karargahı mevcut. Siz de bu karargahı korumalı ve aynı zamanda karşı takımın karargahını ele geçirmek için elinizden geleni yapmalısınız. Karargahlara giden yolda, karşı takımın adamları ve onları koruyan kuleler ile karşılaşacaksınız. Beş kişinin de gitmesi gereken koridorlar bulunuyor. Koridorlarda hem rakibinizi yenmeli hem de küçük yaratıkları öldürerek, altın kazanmalısınız. Unutmayın savaşın ilerleyen dakikaları için her zaman hazır olmalı ve geriye düşmemelisiniz.
Sizlere moba oyun türüyle alakalı yeterince bilgi verdiğimize göre gelelim ana başlıkta ki soruya.DoTA ve LoL neden çok oynanıyor ?
Burada sizlere önce bir moba oyuncusu olarak yorumumu paylaşmak isterim.Bana soracak olursanız moba oyunları hem sosyalleşmenizi hem de strateji kurup, kurduğunuz stratejiyi anında uygulayabilmenizi sağladığı için sizi daima aktif olarak oyunun içinde tutmayı başarmasından dolayı çok fazlasıyla oynanıyor.Bu denklemi LoL ve DoTA kendi kurdukları oyun sistemine çok güzel entegre edebilmişler.Örneğin Lolde biraz daha sizin kişisel beceriniz ön plandadır.Siz karşınızda ki adamla daima bir çekişme içerisinde olacaksınız.Burada eğer bot lane de oynamıyorsanız 1'e 1 olarak kişisel becerinizin ön planda olmasıyla bir savaş kopacak.Oyun bilgisi ve kişisel beceriniz eğer adamdan iyiyse o zaman savaşı kazanabilirsiniz.DoTA da ise bu durum tam tersinedir.DoTA da ise kişisel becerinizden daha çok takımla iletişim halinde olmanız size oyunu kazandıracaktır.LoL biraz daha hızlı ve akıcı iken DoTanın yavaş ve daha stratejik olmasının sebebi budur.Diğer Moba oyunları ise bunlardan uzak kalarak ne takım oyununa ne de kişisel beceriye bakmaksızın tamamen sıradan bir rpg oyunuymuş gibi sadece item almanızı isteyerek oyunlarına da herhangi bir yenilik getirmiyor.LoL ve DoTA da ise bu durum çok farklı.Oyunlara daima yeni karakterler,yeni harita tasarımı,yeni itemler ve yeni oynanış mekanikleri getirerek oyunu dinç tutuyorlar.
İşte arkadaşlar özetle sizlere neden DoTA ve LoLün çok oynandığından kısaca bahsetmeye çalıştım.Tartışmaya açık pek çok şey yazdığımın farkındayım.Yorumlarda saygı çerçevesi içinde tartışabiliriz.
Okuduğunuz için Teşekkür ederim.
OyunAilesinden
Berkay
3 notes · View notes
inside-thecityof-glass · 1 year ago
Text
2024 yılı konserleri, biletleri ve genel durum hakkında bir yazı.
Tumblr media
Hepimizin malumu 2024 senesinde ülkemizde daha önce de konser vermiş birçok önemli Rock/Metal müzik grubunun etkinliği gerçekleşecek. Yaz aylarına kadar olan süreçte duyurulan diğer gruplar hariç “Scorpions” (açıklandığı saat biletler tükendi, ikinci gün planlandı. Bu etkinliğin biletleri de dakikalar içerisinde tükendi), “Megadeth” (aynı gün tükendi), “Judas Priest” konserleri açıklandı. Bu kadar büyük gruplar söz konusu olunca her zaman bilet bulma, bütçe ayarlama konusunda sıkıntılar yaşardık ama saatler hatta dakikalar içerisinde biletlerin tükenmesine pek alışık değiliz. Duyuru yapılması muhtemel başka gruplar için de birçok söylenti mevcut. Organizatörler gelen yoğun ilgiden şaşkın, dinleyiciler anında tükenen biletlerden dolayı sinirli. Grupların bu konuda bir görüşü var mı, soru işareti? Muhtemelen süreçle alakalı bir rahatsızlıkları yoktur. Bunlar kendilerini artık neredeyse yarım asırdır birçok farklı şekilde kanıtlamış gruplar. Geniş kalabalıklara hitap etmeye, “sold out” konserlere alışıklar, haklı olarak da konforlarına düşkünler. Yaşlılar (!), dolayısıyla da seyircide “bir daha göremeyiz kaygısı” var.
Hal böyleyken ortalıkta birçok asılsız ve yanlış bilgi dolaşmaya başladı. “Karaborsa”, “konserler neden statlarda yapılmıyor?”, “yabancılar”, hatta “kara para aklama” vs. gibi konu başlıkları türedi. Bunlara iki taraftan da yeterince fazla cevap verildi diye düşünüyorum. Ben de ucundan organizasyon işlerine girme eğiliminde olduğum için organizasyon tarafının yaşadığı zorlukları artık daha iyi şekilde algılayabiliyorum. Yılların dinleyicisi olduğum için de bu taraftaki öfkeyi hissedebiliyorum. Bu sebeple konuyla alakalı kendi fikirlerimi ve bundan sonra yapılabilecekleri not almak istedim. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir tık fabrika ayarlarına dönüp özet geçmem lazım diye düşünüyorum. Kalıpların dışına çıkan bir alt kültürü anlatırken onu bir kalıbın içerisine almak, tanımlamaya çalışmak, tam ortasında olduğun bir şeyi tepeden görmek sıkıntılı durumlar fakat “biz” neyiz ya da neydik kısaca hatırlayalım…
Metal müzik 70’lerden günümüze her zaman isyanın, özgürlüğün, farklı yaşam tarzlarının ve kültürlerin sesi oldu. İnsanlar günlük yaşamlarındaki öfkelerini, hayal kırıklıklarını, yorgunluklarını bu müzikle aşmaya çalıştı, içindeki ve dışındaki canavarlarla, kem gözlülerle, garip bakışlarla, şeytanlarla, ejderhalarla bu müzikle savaştı. Metal müziği konuşurken asla standart bir müzik türü konuşması yapamazsınız. Bu müzik, bunu yapan insanlar ve dinleyen insanlar asla hafife alınmamalıdır. “Metalci” sadıktır. Dinlediği müziği geçici bir hevesle değil mezara girene kadar dinler. Dinlediği grubun albümünü sadece dinlemez, onun içerisinde yaşar. Sevdiği grubun sadece konserine gidip eğlenmez, orayı yıkar! “Metalci”, hayatla, düzenle, sistemle kavgası olandır. Toplum dayatmalarını, inanç baskılarını, kalıpları, tabuları ezer geçer. Buraya kadar yazdığım son derece eksik bilgileri ve tanımlamayı da ezer geçer! Bu dahil bütün genellemeler onun için yanlıştır!
Tumblr media
Dünya değişiyor (Galadriel girer…). Metal müzik çıkmış olduğu köklerin dışına taşarak fakir, zengin, genç, yaşlı ayırt etmeden toplumun her kesiminden insana hitap etmeye başladı. Sanayi işçisi öfkesini “Slayer” dinleyerek attı, özel sektör çalışanı “Anthrax”la. Umutsuz genç “Katatonia” dinledi, Yeditepeli “Limp Bizkit”, Ahmet ucuz bira satan bir barda “Megadeth”le sarhoş oldu, Mehmet kiraladığı chaletde “Judas Priest” açtı. Artık konserlerin dolmasındaki neden sadece eski neslin yetiştirdiği yeni jenerasyon, nüfus artışı, yabancılar vs. değil, metal müziğin toplum içerisindeki başka sınıflar arasında da yayılmasıdır. Bunu özellikle son on sene içerisinde gözlemlemek mümkün. Dünya geneli için de benzer şeyler konuşabiliriz. Gerçekler er ya da geç ortaya çıkar. Metal müzik “gerçek müzik” icra edilen bir alandır ve insanların kulakları, beyinleri, kalpleri artık neyin ne olduğunu ayırt edebiliyor. Metal müzik popüler olduğu 80’lerden beri ilk defa bu kadar hızlı bir ivmeyle yükseliyor. Her şeyde olduğu gibi bunun da olumlu ve olumsuz sonuçları var…
2000’ler ortası yirmili yaşlardaki ben ve arkadaşlarım, yaz aylarında gerçekleşecek bir konser ya da festival açıklandığında heyecandan yerimizde duramazdık. (Tıpkı şimdiki gibi.) Ne zaman biletler çıkacak? Nerede satılacak? Para, hız, azim, irade… Okul dersler her şey unutulur, dertler bunlar olurdu. “Guns N' Roses”, “Judas Priest”, “Metallica”, “Rock’n Coke”, “Sonisphere” festivalleri, “Uni Rock”lar, “Rock the Nations”lar… Neler yaşadık neler… Bizim durum şükürler olsun iyiydi ama para öyle her yere (konsere, kasete, CD’ye, tişörte, oyuncağa vs.) harcanmaz kültüründen geldiğimiz için harçlıklarımız kısıtlı, ailelerimiz patron şirketlerinde çalışan insanlardı. Para biriktirilir, tabiki yetmez. Rica minnet aileden eşten dosttan borçlar alınır, sözler verilir, dertler anlatılır, dükkana ya da gişeye koşulur, o biletler bir şekilde alınırdı. Şimdi gerçekleşmesi mümkün olmayan festivaller vardı. Her zaman tek tek, her gruba ayrı para vermek yerine birçok grubun katıldığı festivallere belli bir ücret verip günler boyunca tıpkı ecnebiler gibi “Metal”e doyardık. Ülke çok iyi durumdaydı, her şey süperdi, aman şahane yaşardık diye bir iddiam yok ama hiçbir zaman bu kadar kötü durumda değildi derdim kesinlikle var… Şimdilerde yirmilerinde ki bir genç eğer ailesinin maddi imkanları çok iyi boyutlarda değilse, bu saydığımız bütün konserlere gidemez noktada. Konserler arasından seçim yapmak zorunda. Seçse de yetmeyecek, o konserin biletine yetişmesi lazım. Yetişse de yetmeyecek artık gerçek sıralar yok, sanal sıralarda internet hızları ve yazılımlar arasında bileti kaybolup gidecek. Standart alan dışında diğer kategorilerde bu konserlerde hızlı bir şekilde tükendi. Peace sells… But who’s buying? (Galadriel çıkar…) 
Tumblr media
Hayat zor. Artık ortalama bir genç metal müzik dinleyicisi daha fazla çalışmak zorunda, daha fazla kazanmak zorunda, daha fazla odaklanıp diğer dinleyici arkadaşlarının önüne geçmek zorunda. Sadece bunlar yetmez. Belki bu seneyi kurtardı. Seneye de işlerin yolunda gitmesi lazım. Krizlerden, salgınlardan, hayatın getirdiği değişkenlerden etkilenmeden parayı kazanmanın bir yolunu bulup önümüzdeki sene gerçekleşecek olan bilet yarışında yerini garantilemeli. Bu sayede eğer “Metallica” konserini kazanırsa dört sene sonunda yurtdışında “Wacken” festivaline kabul edilebilir ve geleceğin çok iyi bir metalcisi olarak ülkemizi en doğru şekilde temsil edebilir… Şakası bir yana biz bu “yarışa” aslında çok adapteyiz. İyi okullar, iyi meslekler, iyi paralar… Yarış, koş, donan, asla durma! Hayatımız boyunca bize bu empoze edilmeye çalışıldı, gerçekler acıydı. Biz bu müziği tam olarak bu tarz tatsızlıklardan kaçmak için dinlediğimizden, kendimizi “yarışın“ ortasında bulmak biraz can sıkıcı olmuyor değil.
Yurtdışı festivallerinde gözlemleme fırsatı bulduğum kadarıyla, oradaki yirmili yaş ve altındaki gençler metal müzik konserlerine katılmayı abileri, ablaları kadar tercih etmiyor. Genelde orta yaş ve üstü bir ekip görüyorsunuz festivallerde. Bunun çeşitli sebepleri olabilir. Çocuklar henüz daha ekonomik bağımsızlıklarını kazanmamış durumda, şehirden uzak festival alanlarında konaklama zorlukları çekiyorlar vs. Fakat onlar için önemli değil. Ne de olsa kaygısız bir şekilde birkaç sene sonra o festivallere katılabilecek, istediği grubu zorlanmayacağı fiyatlarla dinleyebilecek, isterse dünyanın başka yerlerindeki konser ve festivallere de katılabilecek, aramızdaki yerlerini alacaklardır. Bu onlar için sadece çok da zor olmayan bir tercih meselesi. Bugün olmazsa yarın. Yarın olmazsa seneye, aman canım… Zaten sürekli festival var, zaten gruplar sürekli buraları turluyor, zaten sürekli yeni ve iyi gruplar da çıkıyor. Vur asayı şenlendir…  
Tumblr media
Peki, neden, nasıl böyle oluyormuş? Müthiş ekonomik durumları, devasa kayıt stüdyoları, konser ve festival alanları, sektörleşmeleri, şirketleşmeleri, devletlerinin sanata olan destekleri, acayip iyi hayal güçleri ve coğrafi konumlarının müsaitliği sebebiyle icra edilen harika albümler ve çıkan gruplar sayesinde mi elin çocuğu bizimkilerden daha iyi şartlarda metal müziğe hakim olabiliyor? Kesinlikle evet, tabiki evet. Fakat bunların hepsi sonuçlar. Buraya gelinene kadar emin olun oralarda da yaşanan süreçler, ödenen bedeller var. Malesef huyumuzdur; gidişi yaşamadan sonuca ulaşmaya çalışmak. Bizim toplum olarak belki de iç özlemimizdir. Çok daha iyi yerlerde olmuştuk evet ama o noktalara tekrardan, hemen geri dönemeyiz. Yeni bedeller ödemek, belki baştan başlamak, bir şeyleri göze almak lazım. Ekonomiye ve sisteme lanet (evet lanet olsun bu ayrı bir konu…), organizatöre küfür, mekanlara şikayet, küslükler, yakarışlar… Bunlarla bir yere varacağımızı düşünmüyorum.
Metal müzik evrenseldir. “Müzik” evrenseldir ve fakat gözlemlediğim her ülke, her millet kendi grubuna, kendi insanına önem vermeyi asla ihmal etmiyor. Bu gelişimi birbirlerine sırt çevirerek, birisi diğerinin ayağına taş koyarak, “sen Abdülhamit’i savundunlar”la, sen Kadıköy, ben Taksim diyerek vs. yaşamamışlar. İstisnalar tabiki vardır fakat Avrupa, Asya, Güney Amerika, dünya… vatandaşları, ülkelerindeki metal müzik gruplarına sahip çıkıyor, yerli festivallerini el üstünde tutuyor, yeni çıkış yapan gruplarını destekliyor. Biz de bu konuda ne kadar başarılı olursak, ileride o kadar rahat ederiz diye düşünüyorum. Sürekli dışarıdan al, hiçbir şey üretme, sadece tüket felsefesi sayesinde zaten her konuda şu anki durumdayız. Şartlar ne olursa olsun üretmek, duyurmak lazım. Bu bizim elimizi kuvvetlendirir, başımızı yeniden dikleştirir. Dış basında ve buraya gelmeyi düşünen grupların ajanslarında dikkat çeker. Yerli grupları, festivallerimizi destekleyelim. Katılımı arttıralım. İnanın henüz benim bile bilmediğim gerçekten çok iyi metal müzik icra eden yerli gruplarımız var. Avrupa gruplarından yetenek, ruh ve istek anlamında hiçbir eksikleri yok, fazlaları var. Benim bu söylemim yeni bir şey değil. Yıllardır bunu bağıran büyüklerimiz oldu, devam da ediyorlar. Bunu bir noktada artık gerçekleştirmemiz gerektiği için “yine yeni yeniden” bahsediyorum.
Tumblr media Tumblr media
Metal müziğe “hakim” olduk evet. “Bir daha gelmezler”, “ölürler”, “bak bu kaçmaz”, “ama ben hiç izlemedim ki” diyerek gidebildiğimiz ölçüde “oldschool” kafa metal müzik gruplarının konserlerine canımızı dişimize takıp gidiyoruz. Yine gidelim ama burayı da, kendi ülkemizi, gruplarını ve festivallerini de ihmal etmeyelim. İhmal ettiğimiz sürece çok sevdiğimiz, dinlemekten bıkmadığımız, gıpta ile baktığımız yabancı gruplar belki daha az belki daha sık üzerimize gelmeye devam edecek. Maliyetler artıyor, Alım gücü düşüyor, para el değiştiriyor. Gruplar gelecek, sadece şanslı bir azınlığın dinleme fırsatı bulabildiği etkinlikler yapacak. Gözden uzak gönülden ırak olur. Sevgili “metal” müziğimiz, isyanın sesi, başkaldırının son kalesi bize ihanet içerisindeymiş gibi hissetmeye başlanılacak. Onlara ulaşabildiğimiz tek yer olan albüm kapaklarına şüpheyle bakılacak, eski tatlar belki de alınamayacaktır. Kimse de bu konuda hiçbir şey yapamayacaktır. Senden başka hiç kimse, hiçbir şey yapamaz! Çok mu distopik geldi? Umarım öyledir. Bunlar hiç yaşanmasın, çok kötü, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek senaryolar olarak kalsın, kimse konserleri Maçka parkından dinlemek zorunda kalmasın… Metal müzik, Metal müzik olarak kalsın.
Uzun lafın kısası son tahlilde bana sorarsanız eğer, iç piyasamızı yükseltelim. Dikkat çeken yerli festivallerimizi ve gruplarımızı tekrardan canlandıralım. Bunları yapmak, hemen seneye gerçekleşmesi muhtemel olan yabancı grupların konserlerinin biletlerini ucuzlatmaz ya da daha iyi şartlarda biletlerine, konserlerine ulaşmamızı sağlamaz ama en azından ilk etapta bize, “Türkiye çok güzel”, “seyirci harika”, “teşekkürler”, “lahmacun çok güzel”, “baybay” konuşmalarından başka bir şeyler katar. Değişimin başlangıcı olur. Türk metal müziğini, hepimiz için her anlamda ileriye taşır. Özlediğimiz stat konserlerinin gerçekleştirilmesi belki yeniden gündeme gelir. Havaalanlarını, geniş arazileri tekrardan “metal” ile buluşturur. Organizasyonların alternatifleri çoğalır. Önümüze bakalım. Biz, bize bakalım. Özümüze, kültürümüze sahip çıkalım, Teke’yi sevelim, metalle kalalım. Gözlerinizden öperim :)
Tumblr media
3 notes · View notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Tumblr media
DEMOKRASİLERDE OLİGARŞİ ETKİSİ
Tarihte ve günümüzde bütün rejimlerde rastlanan, ancak çoğu zaman dikkatten kaçan ortak bir özellik var. Bu şaşırtıcı özellik; demokrasi dahil bütün politik rejimlerin, kaçınılmaz olarak oligarşi rejimine dönüşmesi veya bünyelerinde oligarşi özelliğinin ortaya çıkmasıdır.
Gerçekten, millî egemenliği halkın adına kullananlar zamanla oligarşik bir yönetim şekli oluşturuyorlar. Egemenliğin kayıtsız koşulsuz millete ait olması gerekirken, ne parti içi demokrasi ne de temsilde eşitlik sağlanamıyor, egemenlik parti başkanları ile bunların dar çevrelerinin eline geçiyor. Bu nasıl oluyor? Şöyle ki, sanki devlet yönetiminde tunçtan bir yasa öteden beri geçerliğini koruyor: Bütün politik rejimler şu veya bu ölçüde oligarşik bir yapıya sahip olmuştur, günümüzde de olmaktadır!
Oligarşi halk kitlelerinin, küçük bir azınlığın egemenliği ve denetimi altında tutulduğu yönetim şeklidir. Kısaca birkaç kişinin, bir grubun halkı kendi çıkarlarına göre yönetmesidir. Küçük bir azınlığın iktidarda olması ve devletin bütün kurumlarının bu grubun kontrolünde bulunması demektir.
Oligarşik yönetim, sadece devlet yönetimine özgü değildir. Örneğin bir siyasi parti içerisinde de bazı kişiler, parti faaliyetlerine hâkim duruma gelebilir. Kendi amaçları doğrultusunda partiye yön verebilirler. Bu durum, oligarşik bir yapılaşmaya işarettir.
Neden böyle oluyor, neden bütün rejimlerde, hatta demokraside de oligarşi etkisiyle karşılaşıyoruz? Bence açıklanması zor değildir. Çünkü bu durum eşyanın tabiatı gereğidir, kaçınılmazdır. Çünkü insanlar; tabii seçilmiş olanlar da bilgi, yetenek ve karakter bakımından aynı değildir, birbirinden farklıdır. Dolayısıyla kişilerden oluşan herhangi bir kurulda, örneğin bir mecliste, bazı üyeler diğerlerine kıyasla temayüz edecek, kendini gösterecek, bilgi, fikir ve cesaret bakımından öne çıkacaklardır. Alınan kararlar, yapılan uygulamalar önemli ölçüde onların eseri olacaktır.
Bu durum önlenebilir mi? Tümüyle önlenemez, ancak etkisi hafifletilebilir. Nasıl? Birincisi, halkın bilgi ve ahlak düzeyi olabildiğince yükseltilmelidir. İkincisi, politik kurullara olabildiğince bilgili ve yetenekli, ahlaklı kişiler seçilmelidir. Peki, bu nasıl sağlanacak? Elbette eğitim yoluyla... Ülkede eğitim ve öğretim hizmeti öyle olmalıdır ki, halkın bilgi, kültür ve ahlak düzeyini sürekli ve kesintisiz olarak yükseltmelidir. Böyle bir halkın içinden çok sayıda nitelikli insan çıkması elbette oligarşinin demokrasi üzerindeki olumsuz etkisini zayıflatacaktır.
Prof. Dr. Cihan Dura
9 notes · View notes
bilimuzay · 1 year ago
Text
Batlamyus Kimdir Kısaca - Batlamyusun Eserleri ve Haritası
Tumblr media
Batlamyus Kimdir Kısaca - Batlamyusun Eserleri ve Haritası
Batlamyus, yaşadığı dönem içerisinde pek çok konu hakkında ondan önceki filozof, matematikçi, coğrafyacı vb. ilim sahibi insanların araştırmalarını detaylıca gözden geçirerek bunları tek bir çatı altında toplayıp daha da geliştirmeyi hedefleyen bir bilim insanıydı. Yazdığı eserlerde sıkça ondan önce ortaya atılmış olan teorilere ve çalışmalara referans vermiş ve bu fikirleri dönemin mantık çerçevesin de ilerletmeye çalıştırmıştır. Yazdığı eserler ve ortaya attığı fikirler ortaçağa kadar popülerliğini koruyacak ve dilden dile çevrilecektir. Bu içeriğimizde Batlamyus Kimdir Kısaca?, Batlamyus'un Eserleri, Batlamyus'un Atlası - Haritası, Batlamyus'un Evren Modeli gibi konulara sırasıyla değineceğiz.
Batlamyus Kimdir Kısaca
Tumblr media
Batlamyus - Claudius Ptolemy Söze başlamanda önce belirtmekte fayda var ki Batlamyus'un hayatı hakkında gerçek anlamda neredeyse hiçbir bilgi günümüze ulaşamamıştır. Onu sadece yazdığı eserlerden ve eserlerinin popülerliği yüzünden sürekli olarak çevrilmesinden ve okuyucuyla buluşmasından sebeple tanıyor ve biliyoruz. Batlamyus, antik Yunan astronomi ve coğrafya alanında büyük etkiler bırakmış olan önemli bir bilim adamıdır. Claudius Ptolemaeus olarak da bilinen Batlamyus, M.S. 90 civarında Mısır'da doğmuş ve 168 yılında vefat etmiştir. Batlamyus'un eserleri ve teorileri, antik dünyadan Orta Çağ'a, hatta Rönesans dönemine kadar uzanan bir süre zarfında büyük bir etki bırakmıştır. Batlamyus'un en bilinen eseri, "Almagest" olarak adlandırılan astronomi kitabıdır. Bu eser, antik Yunan astronomisinin en kapsamlı kaynaklarından biri olarak kabul edilir. Batlamyus, Almagest'te gök cisimlerinin hareketleri ve gökyüzünün organizasyonuyla ilgili kendi teorilerini geliştirmiştir. Özellikle, gezegenlerin gökyüzündeki konumlarını ve hareketlerini açıklamak için epikikler adı verilen karmaşık sistemleri kullanmıştır. Bu sistem, gezegenlerin görünürdeki retrograd hareketlerini açıklamak için tasarlanmıştır. Batlamyus'un diğer önemli eseri ise "Coğrafya"dır. Coğrafya, o dönemde bilinen (daha doğrusu Yunanlılar tarafından) bilinen dünya haritasını içeren bir eserdir. Batlamyus, eserinde dünya üzerindeki yerleri, nehirleri ve dağları coğrafi koordinatlarla belirlemiştir. Bu, o dönemdeki coğrafya bilgisinin temelini oluşturmuş ve Orta Çağ boyunca önemli bir referans kaynağı haline gelmiştir. Batlamyus'un eserleri, Orta Çağ boyunca Arapça ve Latince'ye çevrilerek Avrupa'da geniş bir okuyucu kitlesi tarafından erişilebilir hale gelmiştir. Bu çeviriler, antik bilgiyi Orta Çağ dünyasına taşımış ve Batlamyus'un astronomik ve coğrafi modelleri uzun süre boyunca kabul görmüştür. Ancak, Rönesans döneminde Nicolaus Copernicus'un heliosentrik modelinin ortaya çıkmasıyla birlikte Batlamyus'un modelleri sorgulanmış ve yerini modern astronomi anlayışlarına bırakmıştır. Batlamyus'un etkileri, sadece bilim dünyasında değil, aynı zamanda sanat, felsefe ve coğrafya gibi birçok alanda da görülmüştür. Batlamyus'un çalışmaları, bilim tarihindeki önemli kilometre taşlarından biri olarak kabul edilir ve antik dünyanın bilimsel mirasının Orta Çağ ve sonrasındaki dönemlere taşınmasında önemli bir rol oynamıştır.
Batlamyus'un Eserleri
Batlamyus temelde günümüze 3 farklı alan için 3 farklı eser bırakmıştır. Bıraktığı eserler zamanla kendi içerisinde aynı çatı altında kategorize edilmek için farklı kitaplara ayrılmıştır. Almagest
Tumblr media
Almagest'in Arapça Nüshası Batlamyus'un kendi zamanına kadar ulaşan tüm Antik Yunan ve Babil çalışmalarını tek bir çatı altında toplayıp sistemize ettiği Batlamyus'un en önemli eseridir. Bu eserde genel anlamda astronomi, güneşin, dünyanın ve ayın hareketlerinin matematiksel teoremler ile açıklanması ve eserin en önemli konusu olan Dünya Merkezli Güneş Sistemi teoremi yer alır. Matematik Nedir? başlıklı makelemize de buradan ulaşabilirsiniz. Eser Ortaçağa dek oldukça fazla kez isim değiştirmiştir, burada kafa karışıklığını gidermek adına aşağıdaki tablola yardımıyla eserin günümüze gelene kadar uğradığı isim değişikliklerine göz atabiliriz. SıralamaEserin AdıTürkçe TercümesiDil1Mathematike SyntaxisMatematik SenteziYunanca2Megale SyntaxisBüyük DerlemeYunanca3Kitab el-MecistîBüyük BileşimArapça4Almagest Matematiksel OluşumLatinceBatlamyus'un en önemli eseri "Almagest"in zaman içerisinde farklı dillerde yapılan tercümeler ile aldığı isimler "Almagest" yazıldığı günden Ortaçağa kadar bilim neredeyse veya hangi topluluktaysa o dile çevrilerek zamanın matematikçi ve gökbilimcilerine Antik Yunan ve Babil çalışmalarını sunan bir eser olmuştur. Eser içerisinde Dünya Merkezli Güneş Sistemi gibi iddialı teorilerde mevcuttu. Eserlerin zaman içerisinde konuların kategorize edilmesi için farklı kitaplara ayrıldığından bahsetmiştik, Almagest ise toplamda 13 farklı kitaba bölünmüştür. Aşağıdaki tabloda 13 kitabın içeriğini görebilirsiniz. Almagest'in İçeriği
Tumblr media
Batlamyus'un Eseri Almagest Tablo formatında, Batlamyus'un "Almagest" adlı eserini oluşturan 13 kitabın içeriğini şu şekilde sıralayabiliriz: Kitap NoBaşlıkİçerikIGirişGenel astronomik kavramlar, gökyüzündeki temel fenomenlere dair genel bir anlatım.IIGökyüzündeki Sabit YıldızlarYıldız katalogları ve yıldızların konumları, parlaklıkları ve hareketleri hakkında detaylı bilgiler.IIIEkliptik ve Ekvator KoordinatlarıGökyüzündeki nesnelerin konumlarını belirlemek için ekliptik ve ekvator koordinat sistemleri üzerine detaylı bir inceleme.IVGüneş Hareketleri ve Ekliptik KoordinatlarGüneş'in hareketleri, mevsimlerin değişimi ve ekliptik koordinatlar konularını içeren bir bölüm.VAy Hareketleri ve Ayın EvreleriAy'ın hareketleri, evreleri ve tutulmaları konusundaki detaylı açıklamalar.VIAy'ın Geceleyin Gökyüzündeki KonumuAy'ın geceleyin gökyüzündeki konumunu açıklayan bölüm.VIIGezegenlerin HareketleriGezegenlerin hareketlerini açıklayan, epikikler sistemi ve retrograd hareketler hakkında detaylı bilgiler içeren bölüm.VIIIMerkür ve Venüs'ün HareketleriMerkür ve Venüs'ün özellikleri, hareketleri ve gözlemleri üzerine odaklanan bir bölüm.IXMars'ın HareketleriMars'ın özellikleri, hareketleri ve gözlemleri üzerine detaylı bir inceleme.XJüpiter ve Satürn'ün HareketleriJüpiter ve Satürn'ün özellikleri, hareketleri ve gözlemleri hakkında detaylı açıklamalar.XIBüyük Dairelerin HesaplanmasıBüyük dairelerin (yarıçapları, çapları) hesaplanması ve astronomik konumların belirlenmesi üzerine bir bölüm.XIIKüçük Dairelerin HesaplanmasıKüçük dairelerin (yıldızlar, gezegenler) hesaplanması ve astronomik konumların belirlenmesi üzerine bir bölüm.XIIIParalaks ve OptikGözlemsel hatalar, paralaks ve optik etkilerin astronomik konumları nasıl etkilediği konusunda detaylı bir inceleme.Almagest'i oluşturan 13 kitabın içeriği Coğrafya Batlamyus bir diğer önemli eseri Coğrafya'da yine derleme bir kitap olup ondan önceki Babil ve Antik Yunan coğrafyacılarının eserlerinin derlenmiş halini oluşturur. Batlamyus bu eser içerisinde Eratosthenes, Hipparkhos, Strabon ve Surlu Marinos'un çalışmalarından oldukça fazla bahsetmiştir. Coğrafya'nın İçeriği Bu eserde yine Almagest gibi kategorize edilmek için 8 farklı kitaba bölünmüştür, aşağıda yine tablo yardımıyla bölümlerin ne içerdiğine göz atabilirsiniz. Kitap NoBaşlıkİçerikICoğrafyanın Temelleri ve Harita ÇizimiCoğrafyanın temel prensipleri, matematiksel konum belirleme yöntemleri, harita çizimi ve projeksiyon konularını içeren bir giriş.IIKuzey Afrika ve Orta DoğuMısır, Libya, Sudan, Arap Yarımadası ve Mezopotamya bölgesi hakkında coğrafi bilgiler.IIIAvrupa ve Akdeniz BölgesiAntik Yunanistan, İtalya, İber Yarımadası, Fransa ve Akdeniz Adaları'nı içeren Avrupa ve Akdeniz bölgesi hakkında coğrafi ayrıntılar.IVOrta ve Doğu AvrupaOrta ve Doğu Avrupa'nın coğrafi özellikleri, nehirleri, dağları ve diğer önemli yerleri hakkında detaylı bilgiler.VAsya KıtasıBatlamyus'un döneminde bilinen Asya kıtasının genel coğrafyası, dağları, nehirleri ve diğer önemli coğrafi özellikleri hakkında bilgiler.VIHindistan ve Uzak DoğuHindistan Yarımadası, Güneydoğu Asya ve Uzak Doğu'nun coğrafi ayrıntıları, nehirleri, dağları ve diğer önemli yerler hakkında bilgiler.VIIAsya Adaları ve Okyanus BölgeleriGüneydoğu Asya ve Pasifik Okyanusu'ndaki adaların coğrafi konumları, özellikleri ve deniz yolları hakkında detaylı bilgiler.VIIIBatı ve Kuzey AvrupaBatı ve Kuzey Avrupa'nın coğrafi özellikleri, nehirleri, dağları ve diğer önemli coğrafi detaylar hakkında bilgiler.Coğrafya'yı oluşturan 8 kitabın içeriği Kitapların içeriğinden anlayacağınız gibi ilk bölüm hariç diğer 7 bölüm bilinen Dünya'nın coğrafi özelliklerini, nehirlerini, dağlarını ve diğer önemli coğrafi etkenlerini detaylı olarak anlatmaktadır. Ancak, Batlamyus'un coğrafya anlayışı yeterince geniş değildir. İklim, doğal ürünler ve fiziki coğrafyaya giren konularla ilgilenmemiş ve bu alanlarda detaylı bir analiz yapmamıştır. Başlangıç meridyenini sağlam bir şekilde belirleyemediği için, sunduğu koordinatlar zaman zaman hatalı olabilmektedir. Ayrıca, Yer'in büyüklüğüne dair yaptığı tahmin de zamanla ortaya çıkan daha doğru ölçümlerle uyumsuzdur.
Tumblr media
Batlamyus'un Atlası Batlamyus'un meşhur haritası veya Dünya Atlası ise 1. kitapta bulunmaktadır. Tetrabiblos
Tumblr media
Tetrabiblos Batlamyus yine ondan önceki Babil ve Antik Yunan astroloji çalışmalarına da Mısır'da bulunduğu sürece göz atmış ve bu eserleride tek bir çatı altında toplamayı başarmıştır. Bu eser 4 kitaptan oluştuğu için Tetrabiblos(Dört Kitap) adını almıştır. Yine aşağıda tablo şeklinde Tetrabiblos oluşturan 4 kitabın içeriğini özet şeklinde görebilirisiniz. Kitap NoBaşlıkİçerikIAstrolojinin TemelleriTemel astrolojik kavramlar, gezegen hareketleri, burçlar ve evlerle ilgili genel bilgiler.IIGezegenler ve EvlerGezegenlerin hareketleri, etkileri ve evlerle olan ilişkileri üzerine detaylı bir inceleme.IIIAstrolojik TekniklerAstrolojik yöntemler, doğum haritası çıkarma, transitler ve yönergelerle ilgili pratik bilgiler.IVAstrolojik TahminlerAstrolojik analizlerle geleceği tahmin etme, olayları yorumlama ve astrolojik bakış açısıyla gelecekteki olaylara dair öngörüler.Tetrabiblos'u oluşturan 4 kitabın içeriği Astronomi Nedir? başlıklı makalemize de buradan ulaşabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Batlamyus Kimdir KısacaBatlamyus yaşadığı dönemde ondan önceki Antik Yunan ve Babil matematikçi ve gökbilimcilerin eserlerini tek bir çatı altında toplayıp geliştiren ve ilerleten matematikçi, gökbilimci ve coğrafyacıdır.Batlamyus'un EserleriEn büyük 2 eseri Almagest ve Coğrafya olmak üzere temelde 3 farklı eseri mevcuttur. Almagest'te Dünya merkezli Güneş Sistemini, Coğrafya'da ise bilinen dünyanın coğrafi özelliklerini anlatmaktadır.Batlamyus Neyi Savundu?Almagest adlı eserinde Dünya Merkezli Güneş Sistemini sıkı sıkıya savunan ve bunu matematiksel olarak açıklamaya çalışmaktan çekinmemiştir.
Sonuç
Sonuç olarak bugün Batlamyus hakkında şunu söylemek doğru olacaktır; Kendinden önceki çalışmaları toplayarak tek bir çatı altında birleştiren ve bu eserlerden çıkarttığı fikirlerin üstüne katan Antik yüzyılın oldukça önemli bir bilim insanıydı. Eğer o olmasaydı büyük ihtimalle ondan önceki çalışmalara günümüze gelemeyecek ve milattan sonraki erken dönemin matematik ve coğrafi alanlarda yapılan çalışmaları hakkında oldukça bilgisiz olacaktık. Kaynak: Batlamyus Kimdir Read the full article
2 notes · View notes
mukofarmer · 2 years ago
Text
TUNUS DEĞİŞTİRİR ARKADAŞLAR...
Sizin de hiç efkarlanmak isteyip efkarlanamadığınız oldu mu? Arada bir denizin kıyısına gideyim, efkarlanayım diyorum. Çöpler o kadar çok görüntü kirliliği yaratıyor ki... Tüm derdimi unutuyorum. Zaten projenin de temel amacı deniz kirliliği falan ama bu insanlara biz değil tüm Türkiye kalkıp gelse çözüm bulamaz. Geçen gün tekneyle açıldık, dağılıp denizdeki çöpleri temizlemeye çalıştık. (Açılmışken cerenle bir titanicte patlattık tabii jfndnfndn) Ama o kadar fazla ki Tunus yönetiminin ekstra bir çöp poşeti üretim fabrikası açması gerekiyor. Amacımız olabildiğince deniz kaplumbağalarını korumak ve insanları bu konuda bilinçlendirmek. Fakat kaplumbağaları yakalayıp kuskusla yemeye alışmış bir millete neyi ne kadar aşılayabiliriz bilemedim. Bir de şöyle bir inançları var: Bebekler doğduğunda onları koruyacaklarını inandıkları için kamplumbağaları öldürüp bebekleri onların kabuklarına yatırıyorlar. Canilik diz boyu...
Tunus'a gelmeden önce hayatımda sadece bir kez otostop çekmiştim. Geçen gün dokuz kişi falan yolda kaldık. Dedim otostop çekelim. Adamın bir tanesi durdu. Biz dört kız ve Arca bindik. Meğer bizdeki ovarlokçu tarzı bir arabaya binmişiz. Ovarlok makinesi ayağınıza geldinin Arapça anonsunu yapa yapa Kerkennah'ı dolaştık. Rezillik diz boyu... He bir de arkamızda dört erkek kalmıştı. Bir saat boyunca otostop çekmişler, gariplerime kimse durmamış.
Geçen başıma tuhaf karşıladığım bir olay geldi. Her zaman gittiğimiz remla adlı bir kafe var. Türkiye'de hiçbir garson çalışan, şikayet edilme ve ardından kovulma korkusuyla karşı taraftan bir işaret olmadığı müddetçe yürüyemez. Geçen akşam yemek yedik. Limonata isteyecektim, etrafta garsonu göremedim. Kendim gittim, rica etmek için. "How are u?" diye sordu bana. Good falan dedim onun nasıl olduğunu sordum. Bana "you are very very beautiful, give me your instagram" dedi. "No" dedim, arkamı döndüm. Şimdi her gördüğü yerde beni dik dik izliyor ama bizim masaya sipariş almaya hiçbir zaman gelmiyor jfjdjdkdkdkd. He bir de bu konuya gelmişken ilginç bir bilgi paylaşacağım. Burda Tinder kullanmak, Türkiye'de instagram kullanmak kadar normal bir şey. Arca geldiğimiz günden beri kaç kere Tinder üzerinden date çıktı. Bizdeki gibi gel şurda buluşalım sonra da seks yapalım mantığı yok yani.
Btw hayatımın en huzurlu ve emeklilik dönemlerini geçiriyorum son zamanlarda. Buradaki kadar güzel gün doğum ve batımlarını daha önce hiçbir yerde izlemedim sanırım. Genel olarak bakarsak sefalet içinde yaşıyor gibiyim. Hayatımda ilk defa kendi çamaşırlarımı ellerimde yıkıyorum, belki 16 metrekare bile olmayan bir odada dört kız yaşamaya çalışıyoruz. Kapalı mekanların hepsinde sigara içiliyor. Burada kapalı alanlarda sigara icilmesi yasaktır gibi bir kural yok. Kısaca yaşam standartlarım Türkiye'dekinin çok altında. Ama bunlara rağmen mutluyum. Kısaca Tunus çok fazla değiştirdi beni. Küçücük şeylerle inanılmaz derecede mutlu olmayı öğretti. Empati yeteneğimi fazlasıyla geliştirdi. En önemlisi hayatıma inanılmaz güzel insanlar girdi. Kendimi keşfediyorum en derininden. İçime sakladıklarımı, yokmuş gibi hissettiğim duygularımı ortaya çıkartıyorum bazen. Kendimin farklılıklarıyla yüzleşiyorum. İyice olgunlaştığımı fark ediyorum bu yüzden.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
epifizz · 2 years ago
Note
merhabalar, felsefe okumalarına başlamak istiyorum kendimi gerçekten felsefeyle kuşatmak istiyorum bana nasıl başlayıp devam edebileceğimden bahseder misiniz
Yani insanlar genelde felsefe literatürünü geliştirmeye kronolojik olarak başlar ve bu bir yoldur, işlevsiz değildir elbette. Esas amaç bilgiler kadar sorular da edinmektir, anlamadığın noktalar kaldıkça o noktalara doğru adımlar attığında zaten başlangıç noktasından ilerlemeye başlıyorsun. Bu sebeple bence başlangıç noktası çok da önemli değildir. Ben şahsen felsefeye ortasından başlamış biriyim ve ilk zamanlarda hiçbir terimi, referansı ve sanırım neredeyse hiçbir şeyi anlamıyordum çünkü ilk okuduğum metinlere geri döndüğümde hatırladığım çıkarımlardan bambaşka anlamlar çıkarmıştım. Schopenhauer ile başlamıştım ilk ve anlamadıklarımla bazen geriye bazen ileriye bazen çağdaşlarına giderken başka başka sorularla lineer olmayan bir rota çizerek hareket etmeye ve anlamaya başladım.
Başlama konusunda özel bir tavsiyem yok yani kısaca nereden başladığını ben şahsen önemli bulan biri değilim. Esas mesele devam etmekte ve o da anlamadığın noktaları kabul etmekte ve anlamak için adım atmakta başlıyor, her şeyi anladığında (şayet böyle bir şey herhangi birimiz için mümkünse) zaten felsefenin sonuna gelmişsin demek oluyor. Tüm bilgi ayaklarının altına serilmiştir demek oluyor. Ama bir esere bir şekilde başladığında anlamadığın noktaları not aldığında bazen referans olması sebebiyle geçmişten birine bazen de eleştirilerle incelenmesi sebebiyle ileri tarihten birine gelip gidiyorsun.
Ben mesela şu an aktif olarak Hegel, Aristotales, Bauman ve Ponty üzerine okuyorum. Biri aydınlanma dönemi, biri çağdaş denebilir diğeri antik... Tabi konu konu gitmek de bir yöntem bu arada ancak kendini tek bir konuyla sınırlamak felsefe hususunda ikinci adımda geçerliliğini kaybediyor genelde. Belki bir diğer tavsiyem de varoluşçular harici günümüze yakın isimlerle başlamamak olabilir, geçmişe çok yoğun referanslarla çok daha göz korkutucu gelebilirler çünkü.
4 notes · View notes
sagliksihhat · 2 years ago
Text
Depresyona Bitkisel Çözüm: Yeşil Çay ve Gün Işığı
Özellikle gün ışığının azaldığı kış aylarında bir çok kişide depresyon sorunu daha sık görülmektedir. Depresyon değişik nedenlerden dolayı ortaya çıkabilmektedir. Kişinin depresyona yatkın olması, depresyon nedenleri arasında en önemli etkendir. Ayrıca iş ve okul stresi, büyük bir üzüntüye neden olan olaylar, kişinin fiziksel olarak kendini beğenmemesi, boşanma, ölüm gibi türlü nedenler de depresyonu tetiklemektedir. Depresyon tedavi edilebilir bir psikolojik problemdir.
Tumblr media
Ancak depresyon tedavisinin ana şartı, kişinin öncelikle depresyonda olduğunu kabullenmesidir. Bir çoğumuz hayatımızın bir döneminde depresyona giriyoruz ve çoğu zaman da bu depresyon sorununu kabullenmeksizin acı içerisinde geçiriyoruz. Oysa depresyon belirtileri herkes tarafından tespit edilebilir bir şeydir. Bu yazımızda öncelikle depresyon belirtileri hakkında bilgi vereceğiz, daha sonra da depresyona bitkisel çözüm sunan yeşil çay mucizesini anlatacağız. En sonda ise depresyona ne iyi gelir ve depresyondan kurtulma yolları sorularına yanıt olacak önemli bazı ipuçları sunacağız.
Depresyon belirtileri nelerdir:
Depresyonun Psikolojik Belirtileri
Depresif ruh hali
İlgi ve konsantrasyon kaybı
Yorgunluk ve halsizlik
Mutsuzluk hissi
Üzgün Olmak ve kendini üzgün hissetmek
Kötümserlik (Pesimizm)
Hobilerden veya daha önce keyf alınan şeylerden keyif alamamak.
Unutkanlık ve hafızanın zayıflaması
Dalgınlık
Sinirlilik
Anksiyete
Depresyonun Fiziksel Belirtileri
İştah kaybı veya yoğun iştahsızlık
Kaslarda hissedilen ağrı ve sızılar
Uyku bozukluğu veya uykusuzluk hissi
Hastalık hastası olmak: Depresyondaki belirtiler aslında psikolojiktir.
Ancak hasta kendisini gerçekten halsiz, yorgun veya fiziksel olarak hasta sanmaktadır.
Depresyonu tanımlayacak en güzel kelime hiç şüphesiz çökkünlük terimidir. Depresyonda olan bir insan kendisini o derece çökkün hisseder ki adeta sonsuz derinlikte karanlık bir çukurun adeta en dibine çivilenmiş gibi hisseder. Bu durumdan kendisini kurtarabilecek en ufak bir ümit ışığı taşımaz ve taşımak istemez. Keder, bıkkınlık ve ümitsizlik hissi kişinin sırtına binen bir yüktür. Sürekli başına gelecek büyük felaketi bekler gibi bir hisle yaşar. Kendisini yaşlanmış ve fiziksel olarak yıpranmış hisseder. Depresyon hastası kişi uzun saatler kimseyle konuşmadan ve hiç bir şey yapmadan somurtkan bir biçimde oturur. Başkalarıyla konuşmaktan veya göz teması kurmaktan kaçınır. Ancak hastalığını ve tedaviyi kabüllendiğinde depresyondan kolayca da kurtulabilir.
Depresyona Ne İyi Gelir-Depresyondan Korunmanın ve Kurtulmanın Yolları
Depresyon tedavisini ilaçlı ve ilaçsız tedavi yöntemleri şeklinde ikiye ayırmak gerekecektir. İlaçlı tedavi doktor kontrolünde yapılan bir tedavi yolu olup depresyona iyi gelen ve mutluluk hissi oluşturan bir takım anti-depresan ilaçlarla yapılır. antidepresanlar depresyon tedavisinde sadece destek amacıyla kullanılmakta olup kullanımı kesildiğinde depresyon tekrar ortaya çıkabilmektedir.
İlaç Dışı Depresyon Tedavi Yöntemleri: 
Güneş ışığı tedavisi,
Meditasyon veya yoga tedavisi
Manevi destek, ibadet ve dua ile tedavi
Bitkisel çözümlerle depresyon tedavisi
Kendi kendine tedavi olarak sayılabilir
Bizim bu tedavi yöntemleri arasında sizlere tavsiye edeceğimiz öneriler, gün ışığı ile bir bitkisel tedavi yolu olan yeşil çay tedavisi olacaktır. Şimdi sizlere yeşil çay mucizesinin depresyona faydaları hakkında bilgileri kısaca verelim.
Japon Bilim adamları tarafından yapılan araştırmalar neticesinde yeşil çayın depresyona iyi gelen faydaları olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle kore, çin ve japonya’da geleneksel içecek olarak kullanılan yeşil çay, Japonya’da depresyon tedavisinde etkisini test etmek amacıyla Thoku Üniversitesi Psikoloji Bölümündeki bilim adamları tarafından yürütülen deneyler neticesinde, günde 3 bardak ve daha fazla yeşil çay içenlerde depresyona yakalanma riskinin önemli ölçüde azaldığı açığa çıkmıştır. Doğu asya toplumlarında depresyon şikayetlerinin yok denecek kadar az olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de yeşil çay içme alışkanlığı olduğu ifade ediliyor. Yeşil çayın depresyon önleyici etkisini en önemli nedeni ise içerisinde beyin üzerinde yatıştırıcı özelliği bulunan Theanine maddesidir. Bu madde doğal bir antidepresan etki oluşturmakta ve depresyon hastalarının depresyondan kolayca çıkmalarına yardımcı olmaktadır. Diğer yandan güneş ışığı neticesinde vücuttaki mutluluk hormonlarının salgılanması, depresyondan çıkmada oldukça önemli bir faydaya sahiptir. Bu nedenle depresyon şikayeti olan kişilerin yeşil çay tedavisi ile birlikte özellikle bahar ve yaz aylarında bolca açık havada gezmeleri şarttır.
Önceki içeriğimiz için: Ahmet Maranki'nin Tavsiyeleri ile Gül suyu ve Kil içeren Cilt Bakımı Maskesi
2 notes · View notes
sillagen · 10 months ago
Note
Hayırlı akşamlar Sillagen birkaç topku sorum olacaktı☺️☺️
1. En sık takip ettiğin youtube hesapları
2. Kendine en sık söylediğin nasihat veya uyarı gibi öğüt
3. En sık yazıştığın kız whatsapp grubunun adı
4. Karşı cinste en dikkat ettiğin kişilik ve vücut özelliği
Aygy çok gelmemiştir umarım öyle merak ettiğim birkaç şeyi sormak istedim seni seviyorum Sillagencim🫶🏻🫶🏻
Hayirli aksamlar anonim
1. Youtube'de kanal misali değil de genelde müstakil video çok izliyorum. Ama genelde çok videosunu dinlediğim hesaplar Prof. Dr. Şener Dilek, Erkam TV'de Kemal Sayar ve Sadettin Ökten sohbetleri, Siyer Tv'nin peygamber efendimizin hayatını genelde izlerim, Psikolog Merve Basibuyuk, Dr Gülcan Özer, Turing Kültür Sanat kanalının Mehmet Dinç videolarını severim. Vapurda çay simit sohbet programına bakarım şimdilik aklıma gelen bunlar
2. Öğüt değil de dua etmeye çok çalışıyorum. Karamsarlık ve umitsizlikten Allah'a sığınırım. Birde zihnim benim tetikte gibidir yani o tetikte halini dindirmek için dusunmemi engelleyecek bir is yapmadan yani müzik bile dinlemeden kendi başıma kalmaya çalışıyorum gün içinde. Her şey apaçık beliriyor stresimi azaltıyor. Yani kısaca sürekli yavaşla Nur yavaşla duygusal, bedensel vb her şey için yavaşla yavaşla halim oluyor. Rahatlatıcı ve toplayıcı oluyor benim için.
3. Sosyal biriyim ama grup sohbeti hiç sevmem bunu beni yakinen tanıyanlar bilir. Çok az grup sohbetine dahilimdir. Edebiyatın perileri diye 2016'dan beri üniversitede yakın kız arkadaşlarımla olduğum grup var. Ona da genellikle yazmam ses kaydı atarım :D
4. Kişilik olarak erkeklerin hobi gibi sahiplendiği bir uğraşı olmasına dikkat ediyorum. Duygusal olarak kendini beslediği, hoşlandığı ne var hayatında ona bakıyorum. Cünkü boyle adamlarin duygusal zekalari yuksrk oluyir ve duygusal zeka beni etkiliyor. Bu hobi gibi sahiplendiği meselesi ise sözde değil de ciddi olarak ne kadar sahiplenmiş ve bilgi sahibi olmuş. Film izlerim diyerek gecistirme degil bu sektore dikkat kesilmis gibi kendini o konuda bilgi sahibi yapmis.Sözleri ile eylemleri ne kadar uyumlu ona bakıyorum buna göre güveniyorum. Anlayışlı olması, merhametli olması, üslup ve en büyük şey ise destekçilik. Vücut olarak ilk ele bakıyorum eli yüzü düzgünlügüne bakıyorum. Yani her kadın gibi beğendiğimiz tipler oluyor da ciddi bir kafamda belirlediğim bir vücut tipi falan yok ya benim. İlla şu olsun tarzı gibi. Allah'ın izniyle sevmek için bahane değil de sebep arar haline gelirsen her şeyini sevmeye basliyorsun. Genelde insanlara da Allah'ın izniyle erkek kadın fark etmez hep neyi sevilebilir olarak bakarım. Neyinden nefret edebileceğimi ya da olmayacağını sonradan karar verip görüyorum. İlk olarak neyi beni kendine bağlar ve severim oluyorum. Artılardan sonra eksilere geçen bir tipim.
4 notes · View notes