#Gözlerinde perdesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Dünya Dertleri
Niceleri geldi, neler istediler,Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?O gidenler de hep senin gibiydiler.Ömer Hayyam
youtube
View On WordPress
#Çıkacak#ÖMER HAYYAM#ölmeyecek#bırakıp#Dünya Dertleri Mustafa Murat Güngör Şiir Dinletisi#dünyayı#düşünmüyor ki#Din#Dolduğunda vadesi#Eli boş#Fani#Farkında değil#Götüremeyecek#Gözlerinde perdesi#Geçici#gidenler#gittiler#Hep#Hiç#hiç birini#hiç gitmeyecek#huzura#insan#iş#Mustafa Murat Güngör#neler istediler#Niceleri geldi#O#Oyalanır durur#Poem
0 notes
Text
Köşelerim
Karanlık diyarların ıssız sakinleri
Çığlık çığlığa ama sessizlik
Uzaklardan gelen bir uğultu
Yüreğimi tırmalarken kanatan
Zamansız pencere gıcırtıları
Fırtınalar koparken kafamda
An’lar kuyumdan bir kova çekerim
Seller götürürken düşlerimi
Uykusuz gecelerimi sularım
Huysuz bir vagon yolcusu
Gözlerinde gecenin perdesi
Ruhunu delerken bakışlarıyla
Hançerlerim şarkılar söylerler
Tekrarlanan puslu akşamlarım
Dünden kalma soğuk atıştırmalıklarım
Doyumsuz karabasanlar usanmazlar
Soğuk köşelerime çekiliyorum
Amansızca deliren benliklerim
Durmaksızın pınarlarımda çırpınırlar
Keskin safsatalar içerisinde
Soğuk köşelerime çekiliyorum
Issız vahalarda depreşen hatıralar dizisi
Yıkılan köprülerimle bir bir
Uçmayı öğrenen yavrucaklar
Hepsi bende. Soğuk huzursuz..
Köşelerime çekiliyorum.
9 notes
·
View notes
Text
Zindan Aşk: No 1209
Merhaba Tanrım!
Bu mektubum sana... Seneleri hayra yoran hasretlerin mezar taşına yazılan bir keşkeyim; hayatımın imdatlarına tutunup serde geçmişi, közde kendimi yaktım.
Merhaba, Tanrım!
Ateşkes ilan ediyorum, gözyaşımın takvim harbine. Akıp giden gözyaşlarım gecenin medarıiftiharıdır. Yarattıklarını yine başka kullar için yaratmışsın, haddim olmadan kendime o aşkı ısmarladım. Gökte kayıp yıldızların ayıp yıldızları oldum. Vermedin ya, onu bana; temiz yarattığın yarınların dikeni ona batmasın, canı sağ olsun.
Merhaba, Tanrım!
Gönlüm üşüyor. Soğukta kaldı sevdanın, ayaza teslimiyet çağrısı yaptı, kaç bin odasından yaralı çıktı, biliyorsun. Sen her şeyi bilensin, gücü yetensin, kalemin dergahından çıkıp sultan-ı yegah perdesi olmaya çalıştım; o, sözü bana gelmez, başı sonu bilinmez sevda harımın. Yanmak hep nev-i şahsıma münhasırdı; öteden beri. Cehennemin kapısı bende sadelik niyetine açıldı, röpdaşambırıyla karşıladı beni; senin bana yazdığın kader. Arsız viskimi yudumlarken ben, saadet tecritine; onun kokladığı o güllerde ben soldum.
Merhaba, Tanrım!
Çok sevdim, biliyorsun. Saatim hep ona günahı beş geçti. İstedim; yanmak ikimize ait olsun. Yanacaksak közdeki güneşim o olsun. Affet beni Tanrım! Hakkım olmayanı istedim senden, gözlerimin yağmurları da özür diliyor senden. Sen bu kalbi yangınlara mı verdin? Yanıyor, çok yanıyor... Mutluluğun ona bensiz uğradığı o evde esamem okunmuyor.
Yollar, girdabın mührü hadisesinden ve bir taşın pahalıya kaçmaz yangı düzeninden şimdi gözlerimi yakıyor. Ne vakit oldu, bu kadar hor dökmedim gözyaşlarımı...
Merhaba, Tanrım!
Yakarış istikametimde onu bekliyor gölgem. Ben, suçsuzum. Mutluluk resmi bir kıyafette hüzün geçidimden elleri boş geçti, gölgesinin mahzun yanına sarılmak istiyorum. Peki, Tanrım; sana da, kadere de, ona da peki... Susuyorum. Kabul iskemlelerinden düşüyor bedenim, yerde yatanın ben olduğuma gölgem dahi inanmıyor. Masallarda ayakkabısını düşüren bir sorunum ben, daha fazla yük olmam. Prensin seçtiği o ayakkabı ayaklarıma vurur.
Merhaba, Tanrım!
Sesinin can pınarından sular seller gibi akmak vardı onun aşkına. "Aşkım" kelimesine ayaklarımı uzatmak vardı, gözlerinde doyum sofralarının en leziz ikramlarını tatmak ve dudaklarında canıma kavuşmak vardı... Olsun... Kulunu, benden ayrı yaşamaya teslim etmişsin. Benim merhabam ona hep hoşça kal kalır.
Durumum, düğüm Tanrım!
Eteklerimde zil çalan mutluluk, es verdi hayata. Artık ayağa kalkmalıyım. Bu geceler, Tanrım... onun mutluluk, benim ölüm gecelerim... Ecelin yontma hakikatlerinde sürgün aşkıma monte bir acı inşa edişim; bu geceler... Ayağa kalkmam gerek, gücümü bulmam gerek. Bütün gereklilik kiplerinde bir zorunluluk inşası şimdi bende; yaşamın esrik ve eksik her harfi.
Kabulüm, kabulün; Tanrım. Yokla bakalım, gönlümün cebini; o, hiç kalmış mı?
Fazla mı, Tanrım? Affet, ne olur affet. Ceplerimde yırtıklar, varıp susuşlarımda bir gerçek o var.
Gidiyorum, Tanrım. Umudun fişini çekmeye.
Eğer bir gün onu bana gönderirsen aynı adresteyim.
Onu hep sevmeler sokağı, zindan aşk no 1209.
Anladın, beni; Tanrım.
Haydi, kapattım bu gecenin de hüzün ışıklarını...
Dilara AKSOY
36 notes
·
View notes
Text
Hakikat neydi
Gözlerinde gördüğüm mü ağzından çıkanlar mı ?
Ben ki bir garip cânan
gözlerimi gaflet perdesi örtmüş
Kollarım yara bere içinde peki ya sen görmez misin ?
Anlamaz mısın neden üşüdüğümü bir Temmuz vakti ?
Gözlerin rehzen vuslatıma duymaz mısın nasıl susarım ?
1 note
·
View note
Video
youtube
Ben Küskünüm Feleğe - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Ras... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/_n_Zdn8bM-M ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Ben Küskünüm Feleğe - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Rast Çift Düm Arap TSM KORO) Eser Adı:Ben Küskünüm Feleğe Makam: Rast Usül: Düyek 8/8 Bestekarı:Baki Duyarlar Söz Yazarı: Baki Duyarlar D E Ben küskünüm feleğe ) A D A )2 Düştüm bitmez çileye ) A E Nerelere gideyim D E Kara bahtım gülmeye D E Ben küskünüm feleğe ) A D A )2 Düştüm bitmez çileye ) D E Ben ne ettim feleğe A D A Verdi bana bu derdi A E Yıllardır hep ağlattın D E Şu gönlüm güldürmedi D E Ben küskünüm feleğe ) A D A )2 Düştüm bitmez çileye ) RAST راست Türk mûsikisinde bir perde ve makamın adı. Rast Perdesi. Türk mûsikisi ses sistemi içinde ana seslerden biridir. Bugün kullanılmakta olan Batı notasındaki adı sol olup portenin alttan ikinci çizgisi üzerinde yer alır. Arel-Ezgi nazariyatına göre orta sekizlinin 15. perdesidir. Bu perde, portenin birinci aralığındaki fa (acem-aşiran) perdesine çift diyez veya portenin ikinci aralığındaki la (dügâh) perdesine çift bemol koymakla da elde edilebilir. Rast Saz Eserleri Rast Medhal (Refik Fersan) Rast peşrev, Nayi Osman Dede Rast Peşrev (Refik Fersan) Rast Saz Semaisi (Benli Hasan Ağa) Rast Saz Semaisi (Kemânî Tatyos Efendi) Rast Zeybek (Tanburi Cemil Bey) Rast Şarkılar Rast Fasıl Rast Kâr-ı Nâtık Açılan bir gül gibi gir kalbe gönül gibi Ağlasam her lâhza hakkım yok mudur Âmed nesîm-i sûbh-u dem Anlatayım hâlimi dildâre ben Âsûde fikrim âvârelendi Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânanına Aşka düştüm âşık-ı âvâreyim Aşk denilen ateşe yanalım mı Aşkım güzel canânım güzel Aşkın içimde rüya kalbimde duya duya Ay gülsün ufuktan sana, sen bak ona gül de (Rakkase) Aylar geçiyor sen bana hâlâ geleceksin Bağdat Yolu Bahar gelir bülbül öter Baharın gülleri açtı yine mahzûndur bu gönlüm Bahçende safa hükmediyorken solayım Bahçeye indim ki asma salıncak (Rast istanbul Türküsü) Bais-i berbadım oldu can yakıcı gözlerin Bana nasıl vazgeç dersin gönül senden vazgeçer mi Belki bir sabah geleceksin lâkin vakit geçmiş olacak Beni bûyün ile gel mest-ü rehâvî ediver Ben kalender meşrebim güzel çirkin aramam (Rast kanto) Ben küskünüm feleğe Ben yaralı ceylanım yaralı ceylan Beni gönlüne alsan orda uyuyup kalsam Benim olsan seni bir gül gibi koklar sararım Bilmem ki nedendir, bana sen hor bakıyorsun Bin cân ile sevdim seni Bin dertle yanan gönlüme bir zerre deva yok Bir alevdir içimde sevgilinin özlemi Bir bakışla bağladın zülfüne şeydâ dili Bir dâme düşürdü ki beni baht-ı siyâhım Bir gece ansızın gelebilirim Bir gönlüme bir hâl-i perişanıma baktım Bir gönül vardı bende henüz aşkı tatmamış Bir görüşte sana ümit bağladım Bir göz aşinalığı var aramızda Biz âlûde-i sâgar-ı bâdeyiz Bu zevk u safâ sahn-ı çemenzâre de kalmaz Cevr olur imkân-ı vuslat vermeyen imâların Cümle şarkılar yarım gözlerinde bu akşam Darıldın mı gülüm bana Durgun suya mehtap gecenin hüznüne ağlar Erdi bahar sardı yine neşe cihanı Erler demine destur alalım - Rast İlahi Eski dostlar Esti nesim-i nev-bahar, açıldı güller subh-dem Ey benim nazlı cânânım severim kimse bilmez Ey rûh-i müşahhas ki bütün canlara cansın Fitneler gizlemiş mahmûr gözüne Gamdan âzâde heman dünyâda bir meyhânedir Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar Gel gör güzelim hâlimi gel gör neye döndü Gelse o şûh meclîse nâz ü tegâfül eylese Gezinirken rüzgar saçlarının her telinde Gitmesin gözlerinden pırıl pırıl arzular Gittiğin yolları yakın sanarak Gittin bırakıp sevgimi soldurmadı yıllar Gönlümü engin bakışlı gözlerindir bağlayan Gönlümün ezhâr içinde gül gibi dildârı var Gönül aşkınla gözyaşı dökmekten usandı artık Gözümde dâim hayâl-i cânâ (Rast Kâr-ı Nev) Gül ağacı değilem her gelene eğilem Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül Gülşende yine âh ü enin eyledi bülbül Güzel mevsimdir sonbahar Hâb-gâh-ı yâre girdim arz için ahvâlimi Hangi dağ ardına kaçıp gittiniz (Deli günler) Hatırımdan çıkmaz asla ahd-ü peymanın senin Hayal ufkunda uçan binbir renkler Her telden ol meh çalmıyor Hicran olacaksa bu aşkın sonu Hiçbir şey kâr etmez deli gönlüme Hülyama doğan son güneşim son hevesimdi İbrişim örmüyorlar (Rast Türkü) İçime hep hüzün doluyor Kalbim seni özler yollarını gözler Kara gözlüm efkârlanma gül gayrı Kim demiş ki sevgiler ayrılıklarla biter Kimi dertten içermiş kimi neşeden Kûyinde figanımla acep gûlgûle yok mu Leb-i renginine bir gül konsun Mavi gözlerin tatlı şirin sözlerin
0 notes
Text
Dökülsün kelimeler parmaklarımdan. Açsın çiçekler tekrar en solgun anlarından. Gelsin bir aşk vursun bu kalbi. Alsın çiçekler bu adam sevdiğine. Gözlerine mutluluk perdesi insin o kadının, o güzel insanın. Gözleri başka hiçbir şey görmesin. Gözlerinde kaybolursun, gözlerimde kaybolsun. Ellerimi tutsun, götürsün kalbine, dudaklarına, o kırmızı yanaklarına. Öyle sıkı sarılsın ki bana hiç bırakmasın. Canım çıksın sarılmaktan. Çıksın ki aksın onun canına. Benim canım ne ki şu üç günlük Dünya’da, senin canın olsam kafi bana...
4 notes
·
View notes
Text
Gözlerindeki hüzün perdesi senden dolayı mı yoksa benim bakışlarımı senin gözlerinde görmemden mi duende?
2 notes
·
View notes
Text
Bu âlem sûretler, şekiller âlemidir. Bu yüzden bu âleme, âlem-i misâl denir. Bu sûretlerin her birinin ma'nâları da vardır ki o âleme de melekût âlemi denir. Misâl âlemi, melekût âlemine perde olmuşdur. Bu perdeyi kaldıran ârifler, kâinâta bakdıklarında sûretlerde kalmazlar,osûretlerin ma'nâlarına da nüfûz ederler.
Kalb gözleri açık olanlar ve gözlerinde ibret olanlar için gizli bir şey yokdur, her şey âşikârdır. Fakat insanların çoğu gaflet içinde kör gibi yaşadıklarından sûretlerin ma'nâlarını anlayamazlar, her şeye boş boş bakıp dururlar.Hüner, kalb gözünü açarak, gölge ve hayâl âlemi olan bu âlemi ibretle temâşâ eylemekdir. Bunu yapamayanlar bu dünyâyı bir oyun ve eğlence olarak görür, hakîkatlerden bî-haber olarak giderler. Tıpkı çoğu insanın Karagöz oyununu gülmek-eğlenmek için seyretmesi gibi. Halbuki Karagözperdesi, âlemi, tasvîrler de insanları remzeder. Perdenin gerisinde hepsini idâre eden tek bir irâde vardır. Hüner bunu görebilmekdir. Bu hayâl âlemini aydınlatan nûr insana bahşolunan aşk-ı ilâhî nûrudur. İnsan ancak o nûr ile hidâyet yolunu bulur, kâinât o nûr ile aydınlanır. Kâinâtı remzeden Karagöz perdesini aydınlatan mum da, aşkullahın remzidir.
Bu âlemde ne varsa hepsi gölgeden ibâretdir zîrâ yegâne varlık Hakk'ın varlığıdır, diğer varlıklar varlıklarını Hakk'dan almışlardır ve hepsi fânîdir, gelip geçicidir. Karagözcünün her bir sûreti, dilediğikadar perdede tutması buna işâretdir. Sûretlerin çokluğu mühim değildir zîrâ hepsini oynatan aynı zâtdır. Görünen fiillerde fâil-i hakîkînin yed-i kudretini görebilmek ve vahdet sırlarını müşâhede edebilmek,kesret perdesini kaldırmakla mümkün olur.Kesret perdesini kaldırmak demekîmânı yakîne getirmek, tevhîdin hakikatine ermek demekdir. Bu da ancak silsilesi Ehl-i Beyt-i Mustafâ'ya bâhusûs Bâb-ı İlm-i Marifet olan Hz.Ali’ye (ra) ulaşan ve irşâda me'zûn ve ehil olan, bir mürşid-i kâmilin irşâdıyla olur.
"açılır bâb-ı Ali'den Hakk'a vuslat perdesi" 🌹
34 notes
·
View notes
Text
Trendeki yabancı
Kolumuzun altında buruşmuş hasır şapkalar, sırt çantamızın ağzında sabah serininde giydiğimiz kot ceketler, birkaç adım arkamızda sürüklediğimiz bavullarla trene biniyoruz.
Birbirine dönük ikili koltukların arasına yerleştirilmiş katlanabilir masanın üstünde sıcacık kruvasan, kağıt bardaklarda espresso ve birkaç dergi; önümüzdeki üç saatlik yolculuğa hazırız. Sonrası Milan’da yağmurlu günler. Çatı katı dairemizin tepesine pıt pıt düşen damlaların sesini dinleyeceğiz. Belgesellerde ürkek hayvanın çevreyi kontrol edişi misali, tavandaki eğik açılı pencereyi açıp sadece çatılardan ibaret bir manzaraya bakacağız. Sabah kahvaltısı sırasında dinlediğimiz hüzünlü müziklerin hatırlattığı tatlı-ekşi anılardan bahsedeceğiz. Yağmurdan kaçıp sığındığımız alışveriş merkezinde dünyanın en lezzetli affogatosunu içeceğiz. Akşam mum ışığı eşliğinde hindi şekli verilmiş bir yığın alüminyum folyo içinde gelen tuhaf balığa şaşırıp güleceğiz. Hamam gibi nemli banyoda çiş yaparken odadan odaya konuşacağız. Sıcaktan klimayi kökleyip karşısındaki ranzarada battaniyelere sarınarak, ranzanın üst katında hangimiz yatıyorsak onun telefon ışığıyla aydınlanan, bir kamarayı andıran dairemizde günü bitireceğiz. Ama o an tüm bunlardan kilometrelerce uzakta, rayların üstünde, yoldayız.
Dağ eteğine konuşlanmış küçük köy evlerinde izlediği muhteşem gün batımlarından ve hesapla birlikte gelen limoncello shotlarından sarhoş düşmüş turistlerin ve turistlerden kolayca ayırt edilebilen İtalyanların ağır ağır doldurmaya başladığı vagonda iki kadın tam yanımızda duruyor. İngilizce aksanlarından Avustralyalı olduklarını anlıyorum. Bavullarını nereye koyabileceklerini hararetle tartışıyorlar. Birkaç gün önce Roma’da öğrendiğimiz taktikle nereye nasil yerleştirilebilecekleri gösteriyoruz. Ellerinin boşalmasıyla sakinleşiyor, yerlerine oturuyorlar. Zayıf ve kıvırcık saçlı olanı bize dönüp gereksizce uzayan bir teşekkür ederken gözleriyle masamızı tarayıp ne okumayı planladığımıza bakarak kim olduğumuzu tartmaya çalışıyor. Derken vagonda bir gürültü. Başımı koltuktan kaldırıp koridora uzatınca çoktan yerlerine kurulmuş, bacaklarını sallayan sabırsız yolcuların koltuktan taşan tüm uzuvlarına çarparak ilerleyen altmışlarında bir kadının, kolunun altına sıkıştırdığı kaniş köpeğiyle bize doğru yürüdüğünü görüyorum. Kadın bunca kargaşayı kendi yaratmamış gibi acelesizce, boncuklu gözlük zinciriyle boynuna asılı okuma gözlüğünü kaldırıp biletindeki numaraya bakıyor, Avustralyalıların karşısındaki koltuğa varınca da köpeğini yere bırakıp küçük çantasını başının üstündeki rafa yerleştirmek için bize arkasını dönüp yukarı uzanıyor.
İşte o an beyaz keten pantolonunun altından seçilen dantelli iç çamaşırı bir anda sinema perdesi misali önümüze geriliyor. Kafamın içinde bu çekici kadına türlü ikinci bahar aşk hikayeleri yazmaya başlıyorum: Peronda tutkulu kavuşmalar, yaz boyu panjuru açılmayan serin yatak odaları, deniz gibi yer yer dalgalanmış saten çarşaflar, yere fırlatılmış yastıklar, yataktan çıkmadan geçen günler, Paris’te Son Tango renkleri... Koyu kızıl saçlarını savurarak yerine oturduğunda olgun kadınlara has o ten kokusu geliyor burnuma ve hemen üstünde de annemin sürdüğü cinsten, klasikleşmiş bir parfüm -- adı dilimin ucunda. Kulaklarında keten ceketine uygun tonlarda, turkuaz taşlarla süslenmiş küpeler. Fettan gözlerinde belli belirsiz bir makyaj. Boynundaki fuları çıkarıp kenara koyan elinin narçiçeği ojeyle boyanmış tırnakları. Topuklu terliğini çıkarıp kenara attığında görüyorum ki biçimli ayak tırnakları da aynı renge boyalı. Zaten başka türlüsü olamazdı.
Ben detayları incelerken birkaç kere göz göze geliyoruz. Bakışlarımdan rahatsız olmuyor, aksine seyirciden hoşlanır gibi bir hali var. Karizması karşısında dut yemiş bülbül kesilen Avustralyalılara dönerek İtalyan aksanlı, grameri düzgün bir İngilizceyle konuşmaya başlıyor. Köpeğinin rahatsızlık verip vermediğini soruyor, ama vücut dili soru sormaktan çok, emreder gibi. Avustralyalılar gülümsüyor, onların da evde birer köpekleri var, sorun yok. Köpeği sevmek için kolumu uzatıyorum, tasması müsaade ettiğince o da bana doğru hamle ediyor. Sırtını sevebilmek için yanımdaki boş koltuğa doğru kayıyorum ve sohbetin içine çekiliyorum.
Köpekten laf kadının kedisine, kedisinin onu Milan’daki evinde beklediğine, bunun kadın için yaz tatilinin son günü olduğuna geliyor. Kadın anlattıkça isminin “Pipi” olduğunu öğrendiğim köpek, ikimizin arasında bir yere uzanıyor ve bu sohbeti defalarca duymuş da sıkılmış gibi arada bir derin derin iç çekmeye başlıyor. Bana bunların hepsi yeni, ben sıkılmıyorum.
Otuz senedir ayni apartmanda eski sevgilisiyle üstlü altlı oturduğunu söylediğinde köpekten başımı kaldırıp ona bakıyorum. “Her sabah kahve içmeye uğrar bana, uzun uzun dertleşiriz” diye devam ediyor. “Onlarca yılın sonunda aldattığını öğrenince önce yıkıldım, ama sonra hayatın çok kısa olduğunu fark ettim ve affetmeye karar verdim.” Böyle bir bağışlayıcılık anca eski filmlerde olur sanmıştım. Demek senelerce bize olmayan bir şeyi, bir hayali satmamışlar! “Fakat artık aşk aramıyorum. İnsanın hayatı zaten öyle dopdolu geçiyor ki, inanın aşka vakit kalmıyor!”
Aşka vakit kalmayan, dopdolu hayatını hayal ediyorum. Öncelikle, evini. Zevkli tablolarla donatılmış duvarlar, tik taklarıyla evin sessizliğini düzenli parçalara bölen eski saat, gün ışığının parlak gölgesini taşıyan tül perdeler, kahve sehpasının incecik bacaklarıyla kırıtır gibi üstünde durdugu kilim, birkaç kuşak büyüğü olan uzak bir akrabadan yadigâr antika yemek masası, gündüzleri kedinin işgal ettigi, birkaç senede bir yüzü değiştirilen sandalye, rafları kitaplarla esnemiş, gümüş çerçeveli, siyah beyaz fotoğraflarla ve küçük heykellerle bezeli kitaplık, kadife kanepenin üstünde sıcak renkte, kenarları püsküllü bir yastık, varaklı antika aynanın önünde bir şamdan, orta sehpasında duran ikiz kül tablaları ve gümüş sigara tabakası, mavi renkte ahizeli bir telefon, telefonun yanında uzun telefon sohbetleri için küçük bir puf. Mutfakta kahve yapmak için kullandığı demlikten mütemadiyen yükselen fokurtu. Tezgâhta içkinin yanında ikram edilmeyi bekleyen taze meyveler veya sıkma portakal. Kısa hayatı dopdolu geçiyor. Sabah uyanır uyanmaz ilk iş açtığı salon penceresinin perdelerinin rüzgardan kabardığı sırada kapı kibarca çalınıyor (parmakla, zil değil) ve eski sevgili sabah kahvesine geliyor. Uzun uzun dertleşmeye. Kimbilir hangi dermansız derdi sigaranın dumanıyla tütsüleyecekler. Sonuçta pütürlü bir kahkahayla gülüp geçecekler ve sonraki satıra ilerleyecekler.
Ben dalıp gitmişken bir anda bize dönüyor.
“Peki ya siz, kızlar? Milan’da neler yapacaksınız?”
Merserize kazağını cama dayadığı başının üstüne sarıp uyuyakalmış kuzenime bakıyorum. Yutkunup konuşmaya hazırlanıyorum.
0 notes
Text
Satırlarda kalan aşk
Denizin üzerine çöken karanlık gece gibi duygularım,
Birazcık olsun mutlu olursam hüzünlerimin hatırı kalır.
Aklı başında olmayanın hüzün sağ yanındadır,
Sol yanımdın da şimdi solum solgun kaldı.
Ne sağım belli ne solum,
Unuttum zamanla aydınlığa giden yolu.
Kuruttum umutları, hayalleri kusup,
Sendin bana hayatın kurduğu pusu.
Gözlerinde yenilmiştim ilk, dudakların kupkuru,
Saçların güneş gibi fakat açılmamış perdesi, camların soğuk.
Güven denilen tuzağa da düşmezdim hiç,
Ama sen, sen oldun satırların konusu.
Şiiri aşkla harmanlayıp önüne serdim,
Serden geçtim de, senden geçemedim.
Gitmeyi de denedim, seni benden beter ettim,
Dönmeyi de denedim, bıraktığım sevgiyi kaybettim.
Yine de vazgeçmezdim, bana yalan söylemeseydin,
Söylesene, ne olacak şimdi sevdiceğim?
Sen çoktan almışsın göze bensizliği,
Ben senin varlığına köleyim.
Biliyorum sen yaparsın, unutursun her şeyi,
Ama ben seni unutmak için sevmedim ki.
Söylesene, nasıl güveneceğim şimdi?
Ben seni yine de severdim, değişmeseydin,
Ne olur söyle sevdiğim, nasıl olacak şimdi?
Ben tanıdığım kaderimi sevdim,
Seninle kaderim de değişti.
Sen çoktan kopmuşken benliğinden,
Ben tanıdığım kalbe aşıktım, sevemem ki başka birini yeniden.
Madem öyle, değiştin yani ,
Madem benim sevdiğim gidip, yerine başkası geldi,
Madem eskisi gibi değilsin,
Ben de sevdiğimi satırlarda yaşatmaya devam ederim.
Madem yok şimdi sevdiğim,
Bırak bedeni de olmasın o vakit.
Değişmiş ruha sahip beden, nasıl aynı kalabilir ki?
Madem sende diğerleri gibiydin,
O halde bende gidiyorum,
Hemde dönmemek üzere sevdiğim.
Satırlarıma gidiyorum, çünkü sen orada yaşıyorsun,
Orada değişmeden, aynı sevgimi muhafaza ediyorsun.
Bekle!
Geliyorum sevdiğim,
Satırlarda sürecek aşkımız,
Ben ölsem de,
Kalacak ebedi.
0 notes
Text
Sahi Kaç Rengin Toplamıyız?
Sahi Kaç Rengin Toplamıyız? Mehmet Zeki Erkozan Kurgu Kültür Merkezi Yayınları
Üç kişiydiler aynı masada ve otobüs bekliyorlardı. Birbirlerini seçemiyorlardı, gözlerinde belirsizliğin, renksizliğin perdesi vardı. Sararmış yüzler arasında sisler geziniyordu. Ölgün bir ışık vardı gri duvarları aydınlatan. Yüzlerin yarısı gecenin karanlığına yarısı da sarı bir ışıkta kalmıştı. Gecenin pusu, sigaranın dumanından oluşan sisler… Salonun havası leş gibiydi ve sigaraların ağır kokusuydu insanı bayıltan. Gecenin pusu sigaradan, yoksulluktan ve açlığın nefes kokularından yapılmıştı. Üç kişi oturuyordu masada, bunlardan biri kadındı.
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara
devamı burada => https://is.gd/AstVH9
0 notes
Text
İngilizce ve Fransızca Akrostiş Şiirler
İngilizce ve Fransızca Akrostiş Şiirler
İngilizce Akrostiş Şiirler
Evet dostlar… Bilen biliyordur aslına bakarsanız.Bilmeyenlerden mevzuyu okuyunca ”Akrostiş”in ne demek bulunduğunu anlamış olur.
Size 2 tane örnek alıntı yapıyorum. Zor zamanlarda siz de ister İngilizce ister Türkçe deneyin bence.İşe yarıyor.
Hatta tecrübe etmek isteyenler var ise şimdi ne ala.Heralde İngilizce olmak şartıyla.
Edgar Allan Poe’dan Elizabeth: Elizabeth it is in vain you say “Love not” — thou sayest it in so sweet a way: In vain those words from thee or L.E.L. Zantippe’s talents had enforced so well: Ah! if that language from thy heart arise, Breath it less gently forth — and veil thine eyes. Endymion, recollect, when Luna tried To cure his love — was cured of all beside — His follie — pride — and passion — for he died İNGİLİZCE AY İSİMLERİYLE AKROSTİŞ JANet was quite ill one day. FEBrile trouble came her way. MARtyr-like, she lay in bed; APRoned nurses softly sped. MAYbe, said the leech judicial JUNket would be beneficial. JULeps, too, though freely tried, AUGured ill, for Janet died. SEPulchre was sadly made. OCTaves pealed and prayers were said. NOVices with ma’y a tear DECorated Janet’s bier.
Fransızca Şiirler-1 Türkçe Tercümesiyle
PETIT ENFANT Avec des perles dans ses yeux et douleur à son coeur Le petit enfant est être perdu pleurant dans l’obscurité Vous le mightn’ t avez une maison ou des parents Vous le mightn’ t ont quiconque, vous pourriez avoir été dédaignés Celui qui se produise et se produise Le temps et les jours passeront Un jour pourrait venir et vous pourriez être petit enfant consolé. Avec des perles dans ses yeux et douleur à son coeur Le petit enfant est être perdu pleurant dans l’obscurité Vous aviez fait se perdre de divers ennuis vous inciter Les étrangers avaient pris le peu d’argent que vous méritez Celui qui se produise et se produise Le temps et les jours passeront Un jour pourrait venir et vous pourriez être petit enfant consolé. Écrit par : Serdar Yıldırım KÜÇÜK ÇOCUK Gözlerinde inci, yüreğinde sancı Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor ufak çocuk Bir ihtimal evin yokmuş senin, anan-baban yokmuş senin Kimselerin yokmuş senin, bir ihtimal seni hor görmüşler Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun Süre akıp gidecek, günler gelip geçecek Bir ihtimal bigün gelecek teselliyi bulacaksın ufak çocuk. Gözlerinde inci, yüreğinde sancı Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor ufak çocuk Türlü türlü derdin varmış, dertler seni senden çalmış Hakkın olan üç kuruşu o yabancı eller almış Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun Süre akıp gidecek, günler gelip geçecek Bir ihtimal bigün gelecek teselliyi bulacaksın ufak çocuk. Yazan: Serdar Yıldırım DU VIEIL LARMES DE S HOMME’ Il était une fois j’avais observé un jeu quelque part Il y avait un vieil homme courbé dans ce jeu Vêtements loqueteux de port Avoir le regard sans signification dans ses yeux Étant trop vieux, n’ayant aucune ��nergie laissée, et étant abandonnée Seul gauche, après avoir vécu rien Ses larmes ni ne s’étaient arrêtées ni avaient fini Il a eu tellement l’ennui qu’eu pas jamais fini La respiration était son bénéfice, vivant était son seulement ambition Après avoir joué la plus grande tragédie dans le monde Sur l’étape de la vie sans rideaux Il étiez-vous morts, avez-vous un indice ? Écrit par : Serdar Yıldırım YAŞLI ADAMIN GÖZYAŞLARI Seneler ilkin bir yerlerde bir oyun seyretmiştim Bu oyunda iki büklüm yaşlı bir adam vardı Yırtık pırtık elbise vardı üstünde Anlam ifade etmeyen bakışlar vardı gözünde Yaşı geçmiş, işi bitmiş, terkedilmiş Yalnız kalmış, yaşamamış ihtiyarın Yaşlı insanın gözyaşları durup dinmek bilmezdi Dertler ne kadar fazla bitip tükenmek bilmezdi Nefes almak kazancıydı, yaşamak tek amacıydı Perdesi olmayan bu yaşam sahnesinde Dünyanın en acıklı oyununu oynadı Göçtü gitti aramızdan, haberin var mı? POURQUOI ÉTANT AMOUREUX SANS ÊTRE A AIMÉ ? Si les yeux voient, le coeur aime et est amoureux La passion pour rencontrer le feu de lumières La réalité et le rêve deviennent mélangée dans l’un l’autre Un moment vient et a arqué des sourcils sont froncés les sourcils. Il a eu a aimé beaucoup de le beau sans être a aimé Il sait qu’il n’y a aucun remède pour cet ennui L’amoureux soutient également l’ennui Pourquoi étant amoureux sans être a aimé ? Jours complètement d’espoir et d’espérance Passé avec le bonheur et peine Nous avions essayé dur mais trop dur Mais n’a pas pu répondre à l’énigme appelée l’amour. Écrit par : Serdar Yıldırım AŞIK OLUP SEVİLMEMEK NEDENDİR? Göz görse, gönül sever, sevgi duymaya başlar Kavuşmak tutkusu bir ateş yakar Hayal, gerçek birbirine karışır Bir an gelir hilal kaşlar çatılır. Oldukça güzeller sevmiş, seveni olmaz Bilir ki, bu derde umar bulunmaz Seven aşık dert yükünü çeker de Aşık olup sevilmemek nedendir? Umutlar, ümitlerle dolu günler Sevinçler, kederlerle geçti günler Oldukça fakat pek oldukça uğraştık gene de Aşk denen bilmeceyi çözemedik. Yazan: Serdar Yıldırım LES ANNÉES ONT PASSÉ DEPUIS SPLITING VERS LE HAUT Les années ont passé depuis le fractionnement, qui sait où vous êtes ? Je pourrais faire n’importe quoi vous voir et entendre votre voix Vos yeux noirs comme jais, vos cheveux onduleux sont inoubliables Ne jamais penser que vous avez été oubliés, vous êtes toujours sur mon esprit sans être oublié Votre mémoire était restée quelque part profondément à mon coeur Les années accablantes vous avaient tiré loin de moi Aucun n’a indiqué « je t’aime » excepté toi Aucun n’a su notre amour excepté nous Je seul suis laissé et notre amour est devenu une chanson J’avais pensé à toi avec cette chanson. Écrit par : Serdar Yıldırım AYRILALI YILLAR OLDU Ayrılalı seneler oldu, şimdi sen kimbilir nerelerdesin? Seni görebilmek için, sesini duyabilmek için neler vermezdim Simsiyah gözlerini, dalga dalga saçlarını unutmak mümkün değil Unutuldum sanma, daima aklımdasın unutulmuş değilsin. Kalbimin bir köşesinde hatıran kalmış O zalim seneler seni benden çekip almış Bana senden başkası seviyorum demedi Aşkımızı bizlerden başka kimse bilmedi Sensiz kaldım aşkımız bir şarkı oldu Senelerdir ben bu şarkıyla seni anarım. Yazan: Serdar Yıldırım LE KANGOUROU SANS SON ENFANT Un kangourou n’avait pas pu avoir un bébé Il avait adopté un lapin et l’avait mis dans son sac Le kangourou avait été heureux et ainsi a eu le lapin Mais les autres avaient été fâchés ainsi. Ils avaient fait un plan pour se débarasser du lapin Ils avaient enlevé le lapin tout en dormant Le kangourou avait vu son sac vide quand elle s’était réveillée Elle avait été choquée et désolée. Et avait fait un arrangement avec le serpent toxique Dans le sac avaient été le serpent et le kangourou parmi les autres Avoir peur du serpent les autres avait donné le dos de lapin Et ils avaient dit ce qui était un plan dans un plan. Écrit par : Serdar Yıldırım YAVRUSU OLMAYAN KANGURU Kangurunun birinin yavrusu olmazmış Bir tavşanı evlat edinip torbasına koymuş Kanguru memnun, tavşan mutlu Fakat öteki kangurular kızgınmışlar. Tavşandan kurtulmak için, bir plan yapmışlar Onlar uykudayken tavşanı kaçırmışlar Kanguru uyanınca bakmış torbası boş Şaşırmış kalmış buna olmuş içi bir hoş. Kanguru zehirli yılanla antak kalma yapmış Torbada yılan, kanguru kangurular içinde Yılandan korkan kangurular tavşanı geri vermişler Plan plan içinde bu şekilde olur demişler. Yazan: Serdar Yıldırım
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN ve IZLESIN. Read the full article
0 notes
Text
Son Nefes
Gidişinin duvarlarına astım satırlarımı. Senden ve sensizlikten sonra çalmadı kalbimin şarkısı; ritmini kaybetti yaşam, sen sadece ona güldüğünde...
Bitti. Umudumun sarmaşıklarına bir hazin unutuluş yerleştirdim; unutuldum, kalbinin ufak köşesinin dahi bana dar kaldığı sokaklarında.
Ölümün sevda halini öğrendim ben bu aşkta. Gecelere kahrı perişan yuvalar seyreltti de zaman; ben, sensizliğin karanlığında kendimi bile bulamaz oldum.
Bitti. Umudumun bittiği yerde astım kendimi. Çarmıha gerilen İsa dirildi. Denemelerimin sana susadığı saatlerde onun gözlerinde var oldun ya sen; rakılar imana geldi, her şey tersine döndü, bir ters, bir düz gidişinle.
Felaketler diziyor aşk, ömrüme. Acını kendin çek diyorsun. Acım, çekilirken benden cayıp bir kalemde unutuşken ben; beni bana gömeli çok oldu. Yitirdim mutluluklarımı. Aşk defterim, iman tahtama yazılan ayıp oldu. Sapkın, aşk faşisti karaçalının zehir içtiği yokluğun, onu öldürürken; sende mutluluk aşka dem tutalı çok oldu...
Ölüyor. Ellerim, ellerinsizlikten. Ölüyor, gözlerim; gözlerinsizlikten ve dilimin lal perdesi açılıyor, bir kelamın gelmezken. Öldüm. Beni kovalayan aşk tanrıları, yazgımın sen tarafını günaha davetiye saydılar. Halbuki sadece sevmiştim ben...
Ölüyor. Gönlümdeki martı... Son nefes telakki edince kaderinden aşka; dudaklarının şifa sokaklarını gezemiyor ya kanatları; ölüyor...
Hakkın rahmeti, sana bana aşk acısından yaratıldı. Sen kotardın ve ben martının kanadından sensizliğin sonsuzluğuna asıldım...
Dilara AKSOY
9 notes
·
View notes
Text
Sagopa Kajmer Sözleri - Sagopa'dan Güzel Sözler
Sagopa Kajmer Sözleri, Sagopa Sözleri, Sagopa'dan Özlü Sözler 01 Ben hayatı oyuncak bile sandım ama yanıldım çünkü çocuktum yola çıkmış yeni yolcuydum (Hade Hade Hooy) 02 Forsa bedenim elime hediye her planda ortalıkta pirana duygular (Köle Gibi) 03 Dünya döndü durmaz oldu zordu ferini kesti Tanrı nokta koydu oydu adına köle denen (Köle Gibi) 04 Karda yalın ayakla gezinen onca körpenin ayaklarında bir yaraydı sanki rap karabiber duası (Köle Gibi) 05 Hayat bir damla suyla çölde serap görenin aşkı (Lingulistik) 06 Kalem elimde parça parça haykırır bu kağıda (Lingulistik) 07 Dünya malı uçan halı bin ve de düş bitecek ol emin kurduğun her düş (Al 1'de Burdan Yak) 08 Duvarlar Üzerime geldikçe kendime 10 parmaklı bir surat yaptım (Nedense) (adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({}); 09 Ben ne savaşlar verdim kendime bir Rabbim şahit sor ne zaman, vurdum kendimi en son katilim oldum her gece nedense (Nedense) 10 Ezeliyat değil reali rabbani mühim 3 sefil hicvardan yaprağa akar kardan yaşlar hava buz kirpiklerim don tutar (3 Sefil Şair) 11 Anakronik bi kronik rapte tek kalemle mühürü basan o adamın adı bu şakası olmayan bir sert kafiye ****.a Sagopa key meydey meydey hey (İçimdeki Şeytanın Ensesindeyim) 12 Çaldı zil ve rap ceketini çayıra saldı bil bu şarkı herkesin hissedenler dinlesin (Kambur Kelimat) 13 Ey rapin oğlu gözlerinde yaş düellosu ve kötürüm oldu ince ruhlar ordusu, son arzusunda anlaşıldı ölümün korkusu (Kör Savaşçı) 14 Soyut bir yüz aynada aksederken yüzüme kimsin demeye dilim varamadı (Pesimist 2) 15 Bense kalbimin satırlarındaki şu cümle mültecileriyle boğuşur haldeyim (Pesimist 3) 16 Bir sabah ve birde akşam oku bu şiiri iki gözümde ön sözüm (Pesimist 3) 17 Kum kalemde dalga şehiti güneş doğar gözüm yanar (Pesimist 3) 18 Yıllatılmış senelerin nöbetçileri değil miyiz (Analiz) 19 Gardiyan da bendim, hakimin de kendisi ve hapse teslim edilen huzurun gırtlağını ben kestim, katil oldum şirretinden müebbetim hürriyete (Analiz) 20 Dudaklarımda bal yok, oysa tek dilekti mutluluk (Karikatür Komedya) 21 Sönen mumun emanetiydi gözüme sanki karanlık, dönen şu dünya sanki taş ve biz içinde çorbalık (Karikatür Komedya) 22 Katıksız iyiyi bulana dek mi sürecek tek devamlılık (Karikatür Komedya) 23 Esefle kınamadır rapim, fasih, dekolte konuşurum, yolumdur önüme konulan;yürürüm,görürüm,söverim,severim (Değişebilir Her An Adres) 24 Ben raperken orada donabilir iliklerin (Değişebilir Her An Adres) 25 Mis kokulu yalanların duş vakti geldi ama evde sular kesik (Değişebilir Her An Adres) 26 Düşman kelimesinin anlamını arkadaş sıfatını taşıyanlardan öğrendim (Maskeli Balo) 27 Birisi acıyı çekti, öteki acıyı servis etti (Uğurla Bahtiyarları) 28 Rayına koydum hayatımın tek vagonlu trenini, gitme gelme aleminde tek ve son seferdeyim (Uğurla Bahtiyarları) 29 Neyleyim ki güneşi bir günümde kördeyim (Minimalite) 30 Yaşarım iskeletler diyarında, bir et parçasıyım, varımı yoktan aldım (İskeletler Diyarında Bir Et Parçası) 31 Tasanın etrafında gezgin olmuş insanlar kısacık molalarda tanıdılar mutluluk denen kelimeyi (Bir Pesimistin Gözyaşları) 32 Kuvvete dayanamayan adalet aciz, adalete dayanamayan kuvvet zalimdir (Bir Pesimistin Gözyaşları) 33 Makam arabalarına yol ver geçsin, emri vaki olmuş her yolcu (Didaktik Kitaplar) 34 Emre dayalı yamalı jön hayatlar içerisinde itaatin emanetindeyiz biz, biz kimiz (Manzumu Mazlum Dinledi) 35 Tek kurşun bitirebilse gari bu hayatı bari bin kurşun atın da gönlüm doysun ahali (Üfle Güneşi Sönsün) 36 Son söze gerek yok, ilk sözün faili meçhul, kulların arifi rapi serdi önüne rehine kaldı cümlelerin, noktamı ben koydum, el senin yaz (Rap Gafil) 37 Ben tekilim,tekelim, tekeline tekme, tekerin olsa kaza sebebi, patlak, kaltak düştü bu yola tek yüzü çatlak (Rap Gafil) 38 Hayallerim yok oldu, koyduğum yerde yoktu hiçbiri tek yabancı bendim evde ve bir yalancı mumdu doğan güneş (24) 39 Sagopa yüz bela tadında komutan ve karavebada,tek safhada yoluna düz gider bu pesimist hardrhymer (Etki Tepki) 40 Duvarda çerçeveydi yaşanan anılar, bir tebessüm etse göz dolar, taşar sular ve ruhumu sel basar ve kalbimde bir küçük çocuk yaşar (Etki Tepki) 41 Çekilişsiz, kurasız hediyeyi sundum, al ve aç paketleri, içine sevgi koydum (Propertions) 42 İstanbulumda solurum,Samsun toprağım, kanımda hiphopım,raple doğanım ben Sago Key (Yokluk İçinde Varlık Çeksem) 43 Hayat kızgın boğa ben kırmızı pelerin (Romantizma) 44 Gözlerimde bir filimsin, göz çukurlarımda uyuya kalmış bir bebeksin, bende ninninim, uyu (Bebeğim Öldü) 45 Suretim şarap misali eskidikçe değeri arttı (Vasiyet) 46 Rapimtraksın,sen reel değilsin (Vasiyet) 47 Benim kalemi bir kişi yıktı,kalemimi kırdı, sözlükte sevgiliydi anlamı (Leyli) 48 Soyadımın ilk iki harfi kişiliğim kadar öz (Rak Benadam) 49 Okyanuslar mürekkebim ağaçlarsa kalemim benim (Batıl Rhyme) 50 İnecek var,durdurun Dünya'yı (Sagopa Yaşlı Planet) 51 Beni sevmek için programlanma,devrelerini yakarım (Kendime Sarılır Donarım) 52 Sagopa Key: Rapte iç karartan ilk buluş (Anektod) 53 Darmadağın armağanım kaos karmalarındayım karmakarışıklaşmaktayım (Pavlov'un Köpeği) 54 Tekmelerdim dağları kalbime yuvarlandı taşları (Pavlov'un Köpeği) 55 Varlık ruhu terkeder,gözün gözümden ayrılınca,bendeki aşk altın misali,ağırlığınca (Baytar) 56 Bu devranın binlerce sevgi müşterisinden biriyim (Baytar) 57 Dertle anlaş deva bul,üzüntü kalbi sömürür (Baytar) 58 Beynime kumanda takmış oynamaktalar,ama çakılmadım (Sansür Perdesi) 59 Küfür etmektense bırak Sago sayfa boş kalsın (Şikayetname) 60 Gülmek bir mükafattır, ağlayan gözlerin gördüğü (Kürdan Kollar) 61 Aşk bir mülteci, göçüp gider, bilmez değer (Kürdan Kollar) 62 Hayat denen ekmekten bir dilimdim ben de yendim (Dil Yaratmakta En Asil Silahlarını) 63 Kendine gelmek için hergün en az bir kere bir dizemi oku (Dil Yaratmakta En Asil Silahlarını) 64 Söküğüne yap yama yamyam budala (Trakonya) 65 Zulüm taşıyla kanatı verdi başımı felek kahpesi (Soğuk Küvet) 66 Gözler sözlerin sertliğiyle yaşa bulanıp ah çekti (Soğuk Küvet) 67 Sensiz geçen günlerin kazası yok be sevgili (Soğuk Küvet) 68 Hepinizin Sago bilgisi yetersiz vitaminlerimle bugünlere geldiniz (Pesimist 3) 69 Emre dayalı yamalı jön hayatlar içerisinde itaatin emanetindeyiz biz, biz kimiz (Manzumu Mazlum Dinledi) 70 Yağmur sakladı gözyaşlarımı kopya kalplere damladı damlam (Kopya Kalpler) Güzel Sözler Sagopa Kajmer Sözleri - Sagopa'dan Güzel Sözler facebook, twitter, pinterest yada instagram gibi popüler sosyal paylaşım sitelerinde paylaşarak ruh halinizi ve düşüncelerinizi etkili bir şekilde yansıtabilirsiniz.
1 note
·
View note