#Deniz kokusu
Explore tagged Tumblr posts
ozgur-ce · 6 months ago
Text
"... sıkmadan uzun uzun anlatmasını bilen yegane geveze, denizdir."
demiş Sabahattin Ali, denizin sesini bıkmadan dinlerim saatlerce diye ekleyeyim ben de 😋💙🌊
Ayyyy kendimi yüksekten biyerden atasım var ama denizeeee 😁💙🌊 O yaz kokusu gelmeye başladı deniz beni çağırıyoooo 😋🐳🩴🐚🦭⛵
Cuma gecesi etkinliği adına soruyorum hazır mıyııııızzz 🥳🥳🥳
İçinde deniz geçen söz, şarkı ya da şiir ilk aklınıza gelen hadi bakalım pamuk eller klavyeye 😂😂
186 notes · View notes
melikeceren · 7 days ago
Text
Yağmurda yağacak elbet yüreğimize... Serin bir sonbahar yağmuru. Sonra ölümü hatırlatan toprak kokusunu çekeceğim içime... Çekerken aklıma gelecek geçmişim. Beni ben yapan hatalarım ve ben. İkimiz yağmurun altında kaldık başbaşa. Kendimden kaçarken kendime yakalanıyorum. Fakat zaman hiç durmuyor. Hiç durmaz mısın be zaman. Ama ben dursun istiyorum. Yağmur ile temizlensin hatalarım, yaşadığım kötü anılar. Ben böyle büyümek istemiyorum...
25 notes · View notes
ruhsuzpicler · 5 months ago
Text
Sen benim kaderimin yolu
Milattan önceki bahar çiçeği
Tanrının bahşettiği ırmağım
İllegal eylemlerimin tarihi savaşı
Bütün savaşlarımın tutkusu sevdam
Kanayan yerlerime merhem seni sevdalamak...
Keşfedilmemiş pınarların ıslaklığı dudakların
Dudaklarımda israfil’in dudakları
Her an koptum kopacağım kıyamete...
Saçlarım nikotin ve gece kokuyor sevdiğim
Bir çift dudağın damarlarında atan nabzı duymayalı,
nikotine sarıldı dudaklarım az da olsa ısınmak için…
Kaç gece ya da kaç öpüş ısıtır ki insanın yalnızlık buzullarını ?
Yok ki sevdiğim ben dört duvara mahkum bir karanlığım…sensiz.
Sen ki, ülkesi olmayan sınır
Sen ki, toprağı olmayan ülke
Sen ki, hala inanamıyorum
Hangi cennetin koynundan düştün...tenime
Bizler tenine tütün saran sevdalılarız Gecelerce..
Deniz Yılmaz Yapal
3 notes · View notes
mavidenbirmira · 7 months ago
Text
Hayallerim sırılsıklam olduğunda ben de kendim olmaktan vazgeçtim . Umudumu mutsuzlugumla süsledim. Üzüldüm . Ağladım . Alıştım..💫
2 notes · View notes
beyzaz05 · 2 months ago
Text
Açtın mı gözünü sabaha?
Oh ! Ne ala...
Bu güneş, gökyüzü
Bu masmavi deniz, martılar
Ilık ılık esen rüzgar
Bahçede açan tazecik çiçek
Baharı bekleyen erik ağacı...
Islak çimenler...
Toprak kokusu...
Çocuk sesleri...
.
Ne duruyorsun daha?
Öyle bir nefes al ki,
Ciğerlerine kadar dolsun dünya...
T.Tuğba Baş
Herkese kalbinin renginde bir gün dileğiyle
g
ü
n
a
y
d
ı
n
Tumblr media
107 notes · View notes
deniz-mehtap · 2 months ago
Text
"yıldız tozları serpiyor melekler yatağına... yastağında deniz, yorganında orman kokusu..."
114 notes · View notes
okuryazarlar · 7 months ago
Text
Tumblr media
Genel Yayın Yönetmenimiz Önder Deniz Çavuşlar'ın annesini kaybedişine dair yazısı...
Henüz ellili yaşların ortasındaydı. Altmı�� bile değil. Soğuk ve fırtınalı beş ocak sabahına karşı, yağmurlara karışan ve hanımeli kokusu eşliğinde “beni unutma yavrum” deyip gözlerini sonsuza değin yuman annem...
Beş yaşındaydım.
İstanbul'da tarihin en yoğun kar yağışı yaşanmıştı. Yaşıtlarım sokaktaydı. Ben de çıkmak istiyordum. Ama “Yavrum üşürsün, olmaz bugün” demiştin. Pencereden arkadaşlarımı izlemiş, dışarı çıkamamış, sana küsmüştüm. O gün canını dişine takıp kalın mavi renkli kardan adam figürlü kazak ile eldivenler diktin. Ertesi gün doyasıya kartopu savaşı yapmıştım. Hem sıcacık kazağım ve eldivenlerim vardı. Çok mutlu etmiştin.
Yedi yaşındaydım. Okula başlayacaktım, korkuyor ve çekiniyordum insanların arasına karışmaktan! Ortama adapte olamayacağımı anladın. Annelik içgüdüsü! Öğretmenimden izin alarak benimle aynı sırada oturdun.
İlk işime girdiğim dönem, maddi sıkıntılar nedeniyle, çamaşırları elinde yıkadığın günlere dek gelmişti.İlk aylığımı aldığımda beyaz eşya satıcısı Asım Abi'nin mağazasından çamaşır makinesi alıp bir sürü senete imza atmıştım, makine eve geldiğindeki tebessümün hala hafızamda...
Bir gün rahatsızlandın. Hastanede tetkikler, kanser dediler. Durum ciddiydi. Ameliyat dediler, oldun. İyileşecek dedi doktorlar, iyileşemedin. Bütün müdahaleleri yapmışlar ve eve göndermişlerdi artık. Bir sabah fenalaştın. Ambulans geldiğinde, bakışlarını unutamam. Son kez baktın hayatının geçtiği, bizi büyüttüğün evimize sanki hiç dönmeyecekmiş gibi. Dönemedin...
Medicana Hastanesi. Bir gece önce acile kaldırdığımızda beklemeyin yoğun bakımda, bir gelişme olursa haber veririz dendi. Dayanamadım. Akşam sekiz gibi geldim sana. Rahatsız oldum yalnız bıraktım diye. Saat dört kere dört. Gecenin körü. Dışarıdayım, yağmurda sigara içmiyor yiyorum. Danışmadan çocuk kapıya çıktı. "Abi, yoğun bakımdan çağırdılar seni" dedi. Koridora koştum. Kat dört, kapı açıldı. "Üzgünüm, başınız sağ olsun" dedi doktor...
Ahh yosun gözlü annem...
Kalbimi yırtan sızım...
Şairin dediği gibi:
"Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata."
Önder Deniz Çavuşlar
57 notes · View notes
istanbulhanfendisi8 · 1 day ago
Text
"Bir deniz kokusu sevdim o günden sonra, bir de onun saçlarının kokusunu."
"Sen... Sen, Allah'ın varlığının en büyük ispatısın."
Son Matruşka
19 notes · View notes
ozgur-ce · 1 year ago
Text
Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!…
İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar...
Dipnot: Kargalarla baykuşları biliyorsunuz bilmeyenler bi önceki postu okusun! 😉🐦‍⬛🦉😁
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
193 notes · View notes
kayipizge · 10 months ago
Text
XIX
sevgilim, burnumuzun direği varmış diyorlar. hiç görmedim ama görmeden de inanılır derler. görmedim ama inanıyorum. şayet olmasaydı o güzel yüzün aklıma geldikçe burnumun direği sızlamazdı. bana seni hatırlatan her olayda, her bir yüzde burnum hemen acır. ne zaman parfümünün kokusunu alsam elim burnuma gider sanki dokununca acısı geçecekmiş gibi. yalan yok, sen dokunsan acım geçer. ama ben dokununca pek de bir fayda sağlamıyor. her gün bir şey öğren, günü faydasız bile olsa bir bilgiyle kapat derdin ya hani bugün öğrendiğim tek bir şey vardı. insan çok özlerse saç dipleri sızlarmış. benim bugün saç diplerim sızlıyordu deniz. bana gülecekler biliyorum, insanın saçının dibi sızlar mı diyecekler. yemin ederim sızlıyormuş. sen olsan anlardın, herkes gülse de sen anlardın. zaten sen yokken ben artık kimseyle gülmez oldum. ne zaman gülecek olsam aklıma geliyorsun, yarım kalıyorum. yokluğunu sindirdim sanmıştım ama nafile. üç gün önce en sevdiğin tatlıyı yapıp denize götüreceğim dedim aslı’ya. dolabı açıp yumurtaları alana kadar varsın sandım. ne zaman ki yumurtaları aldım elime öylece kalakaldım dolabın önünde. bazen böyle unutuyorum işte, yaşıyorsun sanıyorum. bana yaşadığını düşündüren her anı çok seviyorum. fark edişler epey acı oluyor ama birkaç saniyeliğine bile buna inanmak nefes almamı kolaylaştırıyor. merak ediyorsan söyleyeyim, yaptım o keki. yiyemedim ama yaptım. mutfakta masanın üzerinde duruyor. yemek isteyen olursa izin verir miyim acaba deniz. tanıdığım en cömert adamdın, sen olsan ver mutlaka derdin ama ben hiç de paylaşımcı değilim. en son geldiğimde olmayan çiçekler var burada deniz. kim bıraktı bunları sana? renklerini sevdin mi? nasıl kokuyorlar? toprak kokusu mu daha güzel bu çiçekler mi? ben toprağın kokusunu üzerinden alıyorum, senin kadar iyi bilmem ama sen bilirsin, çok üzgünüm ama bilirsin işte. bu gece allah’a dua ederek uyuyacağım. duamı söylersem kabul olmazmış ama sen aç kulağını iyi dinle. allah’ım, denizi ısıt.
66 notes · View notes
ckardelen · 4 months ago
Text
Tumblr media
SENSİN
Ne kadar gençsin. Dünya güzelisin. Topraksın. Çiğli, yumuşak, ot kokusu. Ağaçlar arasından bir yokuşsun, soluk kesen. Denize inersin, coşkusun. Bir telefonsun, kısık. Bir habersin, taze. Bembeyaz bir kâğıtsın, bekleyen. Dünyasın. Kavgam. Dinginliğim.
EGEMEN BERKÖZ
20 notes · View notes
insanogluu · 1 year ago
Text
Öyle değilmidir her insan kendini bulmak ister bir annenin şefkatinde
Sonra bir deniz kenarında masmavi iskembesine oturup kahvesini yudumlamak
Dağ başında kekik kokusu içinde beyaz papatyaları toplamak
Ve özgür olmak kendi beyninde tutsakken
Her şeyin bir bedeli vardır elbet,
Kimse bedel ödemeye cesaret edemez ama ....
VE/FA
Tumblr media
Huzurla 🙂
124 notes · View notes
mavidenbirmira · 7 months ago
Text
Fırsatları elimin tersiyle itiyormuşum gibi hissediyorum ay ışığım! Bana yol göster ben nereden gideceğim ?💫
3 notes · View notes
meleknays · 1 day ago
Text
Seni düşledim dün gece hiç görmediğim gülüşlerini.
Öyle sıcaktı ki, umut doldu içim..
Seni düşledim dün gece hiç bilmediğim kokunu..
Rüzgar esintisiyle gelen deniz kokusu gibi...
Seni düşledim dün gece hiç tanımadığım tenini..
Sarıp sarmaladı önce, sonra buz olan yüreğim eridi..
Tumblr media
9 notes · View notes
osmanuriyilmazz · 15 days ago
Text
Sen,rakı ve deniz kokusu benim için cenneti yaşatırdı. Artık yalnızlığım, rakı ve deniz sesi cennetten bir parça gibi kulaklarımda...
11 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 months ago
Text
Tumblr media
AZ SONRA ŞU HARABE OTOGARA BİR ŞİİR YANAŞACAK
Ne güzel ve ne de hüzünlü söylemiş Atilla İlhan:
“Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var çünkü ayrılık da sevdaya dâhil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili hiçbir anı tek başına yaşayamazlar her an ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili”
***
Aylar sonra yeniden uğradım beraber gittiğimiz o sahil kentine. Yürüdüm sevimli sokaklarında özlem ve sabırla. Seninle yeniden tanışıyordum sanki. Kaç kez bulunsak da sarılmanın en masum uygarlığında, sanki ilk kez buluşuyordum. İlk buluşmanın tadını alıp yüzümü yıkadım onunla. Arındım. Ihlamur kokusu kaplamıştı geçtiğin yerleri. Karahindibaya dönüşen sarıpapatyalar yaşamı, erdemi ve direnmeyi hatırlattı. Aşk ve direnişi aynı anda yaşamak… Beraber yürürken tanıştığımız kediler, köpekler, kuşlar, böcekler, çiçekler ve güneşle selamlaştım.
Bir Unutmabeni çiçeğiyle bakışıp gülümsedik birbirimize. Seni sordu. “Onu bir şiire emanet ettim.” dedim.
Plajdaki kafeye uğradım. Kumsala otururken ayaklarımıza vuran dalgaların taşıdığı köpüksü dokunuşu hatırladım. Ayaklarım kamaştı hüzünden ve hem de bir düşten yeni gelmişçesine sevinçliydiler. İki sade kahve söyledim tıpkı o günkü gibi. Birini senin dudaklarından içtim, diğerini sana ulaştırsınlar diye sözcüklerin üzerine savurdum. Sözcükler denize döküldü. Uzaklık oluştu. Denizdeki uzaklığa baktım, uzaklıkta oynaşan o iki yunusu yeniden gördüm. Nasıl da sevimliydiler. Derinden hissettim insanın içindeki büyük zindanı. Derinden.
Dalgınlık ve boşluğa uzanış bedenimde gezinip duruyor. Ölümsüzlük teklifleri alıyorum bu iki düşsel kardeşten.
Düşünüyorum, dalgınlığın ve sonsuz boşluğa uzanışın belleğime verdiği özel yetkileri… Kurşuna dizilmiş eski anlamların yeniden dirilişini. Ah, bereketli mahsuller veriyor ıstırap tarlası. Bir sahranın giriş kapısıdır orası. O kapıdan girdiğim andan itibaren rüyalar görüyorum; haykırışımın duyulmadığı bir okuldayım orada. Yalnızlar kalabalığının çığlıklarını duyuyorum, ağızlarından kumlar fışkırıyor ama benimkini kimse duymuyor.
Adı Buz Çölü olan bir romanın içindeyiz. Sayfalar çevrildikçe rüzgâr esiyor, rüzgâr estikçe yüzümden kuşlar fışkırıyor.
Görüyor musun iki ayrı yöne dökülen şehirleri birleştiren o kuşları? Haykırıştan yapılmış kuşları… Yanımdalar şu an, bu harabe ama içinde eski anlamlar saklı otogarda beraber bekliyoruz seni. Kırk beş dakika var otobüsünün gelmesine. Seni bekleyişin tadını beraber çıkartıyoruz. Bu savrulmuş, her yanından kuşatılmış ülkeye inat; gülün ve bilginin çarmıha gerilişini duygusuzca izleyen bu ülkeye inat… Adı Buz Çölü olan bu romanda ayrılığın sevdaya dâhil olmadığı bir çağı başlatıyoruz: sevişmeler çağını…
Çocukluğumdan gelen mektupların hüznü, terminallerin büyüsü, geçici vedalar, papatya suyuyla yıkanmış bekleyişler, hepsi bir bir işleniyor Tabula Rasa’ya… On beş dakika kaldı. Az sonra şu harabe otogara bir şiir yanaşacak; nefes alıp vermeye başlayacak yeniden sevgisizlikten yıkılmış bu ülke ve el ele tutuşacak yine iki ayrı yöne dökülen şehirler.
7 notes · View notes