#Dünya’nın Kısa Tarihi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Andrew H. Knoll – Dünya’nın Kısa Tarihi (2023)
Dünyaca tanınan jeolog Andrew H. Knoll, gezegenimizin 4,6 milyar yıllık geçmişinin soyağacını çıkardığı; özenle hazırlanmış, kolay anlaşılan bir Dünya biyografisiyle okurlarının karşısına çıkıyor. Yirmi birinci yüzyılın iklim değişikliğini ana izleğine alan kitap, geçmişte nerede olduğumuza ve şu an nereye gittiğimize dair gerçekçi bir bakış sunuyor. Ayaklarınızın altındaki zemini ne kadar iyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Yaz Tatili İçin İki Kitap
YAZ TATİLİ İÇİN İNSANLIK TARİHİ ÜZERİNE İKİ OKUMA ÖNERİSİ: Ayrıntı Yayınları’nın renkli markası Düşbaz Kitaplar, yaz tatilinde aydınlatıcı okumalar yapmak isteyenlere kurmaca dışı eserlerinden iki öneri sunuyor! Ünlü jeolog Andrew H. Knoll 18 dile çevrilen kitabı Dünya’nın Kısa Tarihi’nde evrenin 4 milyar yıllık geçmişini anlatırken iklim değişikliğini odağına alarak geleceğe ışık tutuyor.…
View On WordPress
#Andrew H. Knoll#Ayrıntı Yayınları#Dünya’nın Kısa Tarihi#Düşbaz Kitaplar#Gecenin Işıltılı Örtüsü#Stuart Clark
0 notes
Text
Dünya Hangi Hızla Döndüğü Sorunun Sorulma Zamanına mı Bağlı?
Dünya saatte yaklaşık 1.000 mil hızla kendi ekseni etrafında dönmektedir. Kısa cevap evettir, ancak bu tüm hikayeyi anlatmaz. Ekvatorda, Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı saniyede 1,525 feet ya da saatte neredeyse 1,000 mildir. Bu hız, alıştığımız gece-gündüz rutininin 24 saatlik döngüsünü korur. Ancak insanlık tarihi boyunca kullandığımız zaman birimi sadece geçici bir birimdir.…
View On WordPress
0 notes
Text
Nörobilim Günlüğü
Bu günlüğü 2011 yılında yayımlanmış olan D. Eagleman’ın Incognito kitabıyla başlatıyorum. Bölüm 1 için.
Nörobilim için popüler bir giriş kitabı olan Incognito, girişte bizi Pink Floyd’un Brain Damage şarkısında geçen There's someone in my head but it's not me şarkı sözüyle karşılıyor. Kafamın içinde biri var ama o ben değilim. Şarkının Syd’e atfedilmesi bir tarafa, Eagleman’ın bu şarkı sözünü örnek vermesinin sebebi; bilinen manada beyin işlevlerimizin sadece bilinçli süreçlerden oluşmadığı, bilinçdışı süreçlerin de olduğu ve hatta bütün işleyen vücut mekanizmasını yöneten bir aygıt olduğunu vurgulamak için aslında.
Eagleman, insan zihninin merkezinde bilinçliliğin, yani kendi benliğinin merkezde olmamasının hikayesini Kopernik’ten başlatıyor. Kopernik dünyanın -yani insanın- her şeyin merkezinde olmadığı, klasik kabul olan Ptolemaios’un savını çürütecek şekilde Dünya’nın Güneş, Ay’ın da Dünya’nın etrafında olduğunu ileri sürmüştü. Tabi bu düşüncenin ilk Hypatia (m.s. 400) tarafından öne sürüldüğünü görmezden gelirsek. Asıl önemli olan nokta şu; insanlık tarihi boyunca Kopernik, Marx, Darwin, Freud insan benliğine darbeyi vurmuş kişilerdi. Bir mekanizma ortaya koyuyorlardı ve bu mekanizmada aslında insan özne değildi, bütün bu süreçlerin, mekanizmanın bir parçasıydı. Bu birinci adımdan, yani bütün mekanizmaların ortasında bulunmadığımızı gördükten sonra Eagleman retrospektif bir taramayla Aquinas’tan Leibniz’e, sosyolog olmayan doktor Weber’den Cartell’e kadar aslında zihin aygıtı içinde bilinçli olmayan süreçlerin var olduğunun ve düşünmenin aynı zamanda mekanik temellerinin olduğunun tohumlarını anlatıyor. Sistematik bir giriş. Kısa bir şekilde klasik düşünce mekanizmalarından önce nasıl kurtulduğumuzu sonra ise zihin aygıtında bilinçli süreçler dışındaki öğelerin de olduğunu kabullenmemiz gerekiyor.
Burada artık Darwin’in devrimsel ve insanın herhangi bir yaşam biçiminden farksız sayılmadığını gösteren Türlerin Kökeni’nin yayımladığı dünyada ortaya çıkan Freud’a geçiş yapabiliriz. Nitekim Freud bütün bu tohumları birleştirip, önümüze sistematik bir aygıt sunmaya çalışıyor. Yeni bir keşif sayılmaz, aslında çok da önemli değil. Önemli olan bütün bunları birleştirip bir sistem, bir yapı, bir mekanizma haline getirmiş olması. Başka bir popüler yorum da biz yapalım. Her ne kadar beğenmesem de Netflix içeriği olan Freud dizisinin ilk bölümünde Freud bilim camiasından oluşan bir amfide zihin ve psişik örgütlenmeyi şöyle anlatır;
Ben bir evim. İçim karanlık. Bilincim yalnız bir ışık. Rüzgardaki bir mum. Ttireşen bir alev. Bazen burada, bazen orada. Geri kalan her şey gölgede. Geri kalan her şey bilinçaltında...
Kitap benim olsaydı şöyle bir not düşerdim; aslında Freud’un erken dönemlerinde zihinsel süreçlerin nörobilimsel izdüşümlerinin peşine düşmüştü. Buraya girmeyeceğim malum çok uzun bir mesele ama örnek için Freud’un kendi çizimi olan bir şema bırakıyorum.
Şema özetle a nöronu üzerinden gelen uyarının, α ve β tarafından baskılanıp b nöronuna aktarılmasını anlatıyor. Aslında Freud tam olarak bunun peşindeydi, yanı baskılanmanın nöronlar arasındaki süreçlerden, daha geniş ifadeyle zihinsel süreçlerin nöronlar arasındaki bağlantılarla açıklanmasına yaklaşmıştı. Ne yazık ki döneminde nöronlar arasındaki boşluk olan sinapsların bile yeni bulunması gibi bilimsel yetersizlikler olmasaydı belki de psikanalizden daha çok nörobilimci olarak devam edecekti. Bu da bence güzel bir dipnot olurdu.
Freud zihinle alakalı dönemine kadar gelen bütün tohumları birleştirip ve Kopernik, Darwin gibi de yapısalcı görüşüyle birleştirerek zihnin ve psişik işlevlerin belli mekanizmalara, fiziksel temellerine dayandırarak önümüze bir şema koymuştu. Bazı kuramları hala tartışılır fakat perspektifi günümüzde beynin gözlemlenebilir olmasıyla birlikte tekrar gündeme geldi. Önemli olan perspektifiydi yani, bir mekanizma ortaya koymak ve bilinen klasik manada insan-ben merkezli düşüncenin dışına çıkmaktı.
Eagleman, Freud kısmından sonra popüler örnekler vererek -Mel Gibson’un alkol etkisindeyken polis memuruna Sen Yahudi misin? sorusunu sorması gibi- bilindışı durumlarımızın günlük hayatta da karşımıza çıktığını gösteriyor.
Birinci kısımda ikna olduk. İkinci bölüme geçmeye hazırız.
#david eagleman#incognito#neuroscience#Sigmund Freud#freud#pink floyd#brain damage#dark side of the moon#charles darwin#kopernik#copernicus#Galileo Galilei#nörobilim#psikanaliz
7 notes
·
View notes
Text
Puslu kıtalar atlası, inceleme
/ İhsan Oktay Anar : Hangimiz düş ve hangimiz gerçek?
Yazar, kendi ismini kitaptaki iki karaktere de vermiş. puslu kıtalar atlasının sahibi Uzun İhsan Efendi’nin kitabın son sayfasında yer alan cümlelerine baktığımızda; yazarın kendisiyle kahramanımız ve gerçekle kurmaca arasında direkt bir bağlantı kurduğunu görürüz.
Rendekar düşünüyor olmasından var olduğu sonucunu çıkarıyor. Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? Galata’da, Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi İzmir’de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? Hangimiz düş ve hangimiz gerçek? [sf 237.]
/ Descartes : Düşünüyorum, öyleyse varım.
Yazar, kitap boyunca Descartes’in bu önermesine kendi alternatif önermesini arıyor. Felsefe bölümünü bitiren bir akademisyen olan İOA, ilgi alanlarını “tarih”in içinden temalar ile kurgulamış. Kitap bir tarih romanı değil, yazar kitapta tarih’i zenginleştirici ve atmosfer oluşturucu bir malzeme olarak kullanıyor. [Rene Decartes: Rendekar]
Kitap, varoluşu insanın zihni ile özdeşleştirmesi ve en nihayetinde Uzun İhsan Efendi’nin düşünmediği şeylerin olmadığını; bir şeyin var olması için düşünmesinin yeterli olduğunu söylediği anlar bana sevdiğim Matrix filmini çağrıştırdı. Filmde geçen “There is no spoon” cümlesi zihnimde dönerek kitabı okudum.
17. yüzyıl Osmanlı’sında İstanbul
Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı Kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Konstantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı. [sf 13.]
Osmanlı'nın fetihlerini ve saraylarını değil de, günlük yaşamının içinden hikayeleri okuyoruz, kurmaca da olsa gündelik yaşamın “sıradan” atmosferi soluyoruz. Yazar niye özellikle bu tarihi seçmiş diye merak ederek o tarihte (1638) tahtta kimin olduğuna, genel duruma bir bakmak istedim. Ama sanırım tarih bilgim pek iyi olmadığı için herhangi bir bağlantı yada ipucu bulamadım kitaptakilerle ilgili. Sadece IV. Mehmed dönemi olduğunu not düşeyim.
Büyülü gerçeklik
İlk kez Marquez’in kullandığı büyülü gerçeklik denen anlatım tarzını, ülkemizde ilk defa nitelikli şekilde İOA’nın bu kitabı ile görmüşüz. Ben romanı bu açıdan kıymetli buldum. Her kültürün ve coğrafyanın ürettiği bu tip büyülü gerçeklik eserleri hem çağdaşlarına göre daha özgün hem de başka kültürleri tanımak adına daha verimli diye düşünüyorum.
Uzun İhsan Efendi, Bünyamin, Vardapet Lağımcı, Hınzıryedi, Zülfiyar, Efrasiyab, Ebrehe
Kitapta yer alan karakterlerin her birinin çok özgün özellikleri vardı ve karakterler arasında bir hiyerarşi sezmedim. Hepsi eşit derecede önemde ve detayda yer almış gibiydi, yan karakter diyebileceğimiz bir karakter yoktu. Bir tiyatro gibi, sırası gelen rolünü oynadı, sahneden çıktı ve oyunun sonunda hepsini bir bütün olarak oturttuk. Tiyatroya uyarlanmak için elverişli olduğunu düşündüm kitabın. Her bölümün dekoru bile belli okurken. Sonra biraz araştırdım sanırım şuan provada olan bir tiyatro çalışması varmış. Ezel Akay yönetmeni olarak gözüküyor, görünce heyecanlandım, çıkar çıkmaz gitmeyi çok isterim.
Karşı hareket
Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi olmaktı. [sf 91.]
Aristatales’in Fizik’inden yola çıkarak bahsedilenler ilgimi çok çekti, kitapta daha fazla yer alsa kitabı çok daha keyifle okurdum [sf 146 ve sonrası] Cern’de yapılan deneye benzettim, bir baktım neydi tam olarak diye: Bu deneyde yuvarlak biçimdeki tüplerin içerisine zıt yönlü proton parçacıkları yerleştirerek hızlandırılması sağlanıyor. Birbirinin zıttı yönünde hızlandırılan bu parçacıklar daha sonradan birbirleriyle çarpıştırılarak küçük bir enerji patlaması meydana getiriliyor. Bu patlama sırasında ortaya muazzam bir enerji çıktığı gibi aynı zamanda bu deney dünyanın nasıl var olduğu konusunda da bizlere birçok önemli detay vermekteymiş. Kitapta bahsedilenlerle epey örtüşüyor bence. Ebrehe de en başa, dünyanın varoluşuna dönerek mutlak sondan kaçabilmeyi umuyordu.
-Peki sence Tanrı dünyayı hangi şeyden yaratı?
-Elbette varolmayandan yarattı.
…..
-Biz sadece Tanrı’nın yaratım aşamasını tersine izleyerek, yaratılmamış olana, boşluğa erişmeye çalışıyoruz.
-Onu yeniden, bu kez kendi istediğiniz biçimde yaratmak için mi?
-Hayır bize onun kendisi gerekli. [sf 146.]
Kitap tam olarak bu kısımlardan sonra benim için güzelleşti. Bundan sonrasını iki oturumda bitirdim. Aristotales’ten bu yana ifade edilen bu bilgilere, bilim-felsefe ayrılmazlığına dair temel kaynakları okuma isteği duydum. Aristotales’ten başlamak gibi.
Ve kitapta en üzüldüğüm kısım Kubelik’in sonundan bahsedilen kısımdı. Kitabın başında Kubelik’in odasında, tüm kadavra çalışmalarında onun en yakın tanığı olarak şahitlik ettiğimiz süreci, kitabın sonunda bu kez bir yabancı gibi uzakta gözlemlemek ve öldüğü haberini almak beni çok üzdü.
Görüyor musun? dedi. Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. Görmek, duymak, bilmek, öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor. Onu katleden bu insanlar evlerine döndüklerinde belki de çocuklarına Kubelik’in acı sonunu ibretle anlatacaklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar. [sf 163.]
Matrix
Kitabın sonlarına doğru Hınzıryedi kırmızı hapı almaya gelmek için Zülfiyar’a gelmemeye başlıyor. Hapları içmezse, zorla içirdikleri zehir vücuduna karışıp onu öldürecekti. Bunun bir aldatmaca olduğunu, aslında haplara bağlı olmadığını öğreniyoruz. Nitekim son dengeleri değiştiren, Bünyamin’i yeraltından çıkaran Hınzıryedi’nin planları oluyor. Kırmızı hap göndermesi tabii yine matrixi çağrıştırdı bana. Filme göre kırmızı hap, onu seçen kişiyi geri dönülemez bir yola sürükler. Onu yutan kişi, Matrix adı verilen sanal dünyadan uyanır. Kırmızı hap, bu özelliği ile hayatın gerçeklerini simgeler. Filmde başrol Neo, kırmızı hapa doğru yöneldiğinde, Morpheus onu son kez uyarır:
Unutma, sana vadettiğim tek şey gerçek. Fazlası değil.
Kitapta kırmızı hap, tam tersi görevde konumlandırılmış. Gerçeği eriten bir şey olarak kırmızı hap Hınzıryedi’ye veriliyor. Aksini yorumlamak da mümkün olabilir, Ebrehe’nin kurduğu dünya mı gerçekti, dışarısı mı? Gerçek kelimesi çok yüklü bir kelime ve ben içinden çıkabilecek bir derinliğe malesef sahip değilim, hemencik kayboluyorum düşününce. Ancak bir felsefecinin altına girebileceği bir yük olabilirdi galiba. Yazar da iyi ki girmiş.
Not:
Kitabın başlarında Bünyamini ölü sanıp gömmelerine neden olan uyku şurubu, Bünyaminin dirilmesinin ardından bir ceviz ağacının altına dökülüyordu. Sonraki sene o ağacın meyvesinden yiyen çocuklar haşaratlıktan vazgeçtiğini görmüşler. Yiğit bir nesil yerine uykucu bir gençlik yetişmesine neden olmasın diye bu ağaç padişah fermanıyla kestirilmiş. Bu bölümde ister istemez gülümsedim, uykucu bir gençlik değilizdir inşallah diye.
Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünya'dan ve onun binbir halinden korkma. [sf 55.]
Dağarcık
Saka : Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse.
Metris: Askerin çarpışma sırasında korunması için yapılmış olan toprak siper.
Gülbank: Hep bir ağızdan ve makamla yapılmış olan dua veya ant. Sesi en gür olan talebenin çektiği gülbankla cenk başlardı
Humbara:Demir veya tunçtan dökülmüş, yuvarlak ve boş olan içine patlayıcı maddeler doldurulup havan topu veya el ile atılan, yuvarlak bir bomba türü, kumbara.
Kav: eskiden taşlı çakmaklarda kullanılan, kolay yanan, ormanlık yerlerde biten bir çeşit mantar, ağaçmantarı. “Cüz keselerinde birer humbara, çakmak ve kav vardı. “
Darçın: Tarçın
Filinta: Namlusu kısa, kurşun atan bir çeşit küçük tüfek
Külhan: Hamamları ısıtan, hamamın altında bulunan kapalı ve geniş ocak, cehennemlik
Seyyare: Gezegen.
Usturlap: Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç
Yalım: Alev
3 notes
·
View notes
Text
Ripple Nedir
Ripple, 2012 yılında hayata geçmiş ödeme ağı sistemine verilen isimdir. Ripple.net ile yürüttüğü sisteminde ayrıca kripto para birimi olarak da değer görmektedir. XRP diğer kripto para birimleri arasında olan fark ise merkezinin olmasıdır. Denetime açık olan nadir coinlerden biri olarak sırf bu yüzden tercih eden yatırımcı sayısı bir hayli fazladır. XRP de Bitcoin gibi Blockhain sistemi üzerinden işlem görmektedir. Şirketin kurulmasındaki amaç coin piyasasında yer edinmek çok; varlık ve para transferini en hızlı ve güvenli ortamda yapılması sağlamak ve bunları Blockhain üzerinden gerçekleştirmektir.
Ripple Ofisleri Nerede?
XRP’nin en büyük farklarından biri denetim altımda olan ve bir şirkete bağlı olarak çalışmalarını yapan nadir coinlerden biri olması. Dünya’nın değişik noktalarında ofisi bulunan ve yatırımlarını arttırdıkça yeni merkezler de kuran Ripple, yatırımcıları da kendine çekmeyi başardı. Şu an için 2021 yılının son ayında Bitcoin ve Ethereum arkasından en geniş işlem hacmine sahip olan kripto para konumunda. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bir merkezinin olması ve düzenli olarak denetlenen yasal bir şirket üzerinden işlemlerin gerçekleşmesi yatırımcılara büyük güven vermekte. Bir şekilde kripto para piyasasına girmek isteyen ancak her şey sanal olduğu için güvenemeyen yatırımcılar için en ideal seçim olarak XRP öne çıkıyor. Bununla birlikte ofis ve merkezlerinin olması bankaların da tercih ettiği bir kripto para olmasını sağladı. Bununla birlikte kripto para dünyasına yeni adım atan şirketler, ödeme birimi olarak öncelikle XRP’yi tercih etti. Bunların yanında güvenilir ve hızlı transfer sağlaması da en büyük artılarından biri.
Ripple Güvenilir mi?
ripple Ripple güvenilir mi sorusuna rahatlıkla evet denebilir. Sonuç olarak bir merkeze bağlı olması, denetime açık ve şeffaf olması gibi özellikleri ile ciddi bir güven duygusu verdiği bir gerçektir. Bununla birlikte piyasadaki en değerli 3. Kripto para olması da önemli. Alım satımı da diğer kripto paralar gibi oldukça kolaydır. Ancak daha önceden bu işlemleri yapmamış ancak yatırım yapmayı düşünenler için Ripple nasıl satın alınır açıklayalım. Öncelikle kripto para borsasına üye olunması gerekiyor. Hem yerli hem de yurt dışında bu alanda hizmet veren birçok güvenilir borsa bulunuyor. İstediğiniz bir tanesini seçerek öncelikle üye olmanız gerekiyor. Üye olurken sizden T.C No, İsim Soyisim, Doğum Tarihi, Ülke, Hesap Bilgileri, e-mail ve Cep Telefonu gibi bilgiler isteniyor. Bunları eksiksiz girdikten sonra telefona ya da maile gelen onay mesajını yanıtladıktan sonra hesabınız aktif oluyor. Bu dakikadan sonra kripto para borsasında yer alan tüm coinlerde işlem yapabiliyorsunuz. Eğer Ripple üzerinden işlem yapacaksanız, arama bölümüne Ripple yazarak kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz.
Ripple Madenciliği Yapılabilir mi?
Ripple madencilik ile çıkartılabilir mi? Sorusu birçok kişinin aklına gelmektedir. Bitcoin ve Ethereum gibi coinler madencilik yolu ile çıkartılırken, Ripple bu yöntem ile bulunamıyor. Çünkü bir şirkete bağlı olduğundan piyasadaki arz bir merkez tarafından yönetiliyor. Yapılan açıklamalara göre Ripple için arz 100 milyar sınırında tutulmuş durumda. Bunun değişmesi ise tamamen şirketin elinde. Ripple ile yatırım yapmak bu gibi nedenler ile oldukça mantıklı gibi duruyor. Ancak merkez üzerinden yönetilmesi nedeni ile uçuk düşüşler ve yükselmeler bu kripto parada pek de görünmüyor. Uzun vadeli yatırımlar için düşünülebilecek bir coin olsa da kısa vadede risk alarak kazanç elde etmek isteyenler genelde başka alt coinlere yöneliyor. Konu hakkında yatırım tavsiyesi alırken mutlaka uzmanlara danışılması da öneriliyor. Read the full article
0 notes
Text
Kozmik Takvim'de Aralık Ayı ve İnsan
Daha önceki yazımızda ‘Kozmik Takvim’de Evren’i ele almıştık ve aralık ayının başka bir yazıyı hak ettiğini söylemiştik. Bunun sebebi aralık ayının son iki gününde insanlığın mihenk taşlarının bulunmasıdır. Gelin birlikte en baştan inceleyelim.
Kozmik Takvim'de Aralık Ayı
Yaşam için (en azından gelişmiş organizmalar için) oksijenin elzemliğini anlatmaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Her ne kadar oksijensiz yaşam var olmuş olsa da şu anda burada bu şekilde olmamızı aralık ayının birinde gerçekleşen atmosferin yüksek oranda oksijene sahip olmasına borçluyuz. 5 Aralık’ta ilk çok hücreli yaşam başlamaktadır. 14 Aralık’ta ilkin eklem bacaklılar (Arthropoda) ortaya çıkmıştır. Üç gün sonra 17 Aralık’ta Paleozoik Çağ, Kambriyen Dönemi ve omurgasızların hakimiyeti söz konusudur. 19 Aralık’ta ilk balıklar ve omurgalılar evrimleşiyor. 20 Aralık’ta bitkiler kara yaşamının uzun süreli hâkimi oluyorlar ve hemen hemen her yerde bulunuyorlar.
İlk bitkiler Yavaş yavaş insanlığa ve sudan karaya geçişe doğru ilerlemekteyiz. 21 Aralık’ta ise Devoniyen Dönemi, ilk böcekler ve hayvanların karaya geçişi gerçekleşiyor. Sudan karaya geçiş de işte tam bugün meydana geliyor. Hem balık özellikleri taşıyan hem de kara yaşamına uyum sağlamak için evrimleşmiş canlılar bugün ortaya çıkıyorlar ve her biri yaşamı karaya taşıyan ara halkalar oluyorlar. 22 Aralık- İlk amfibiler (ikili yaşamlılar) ve kanadın evrimiyle ilk kanatlı böcekler 23 Aralık- İlk ağaçlar ve ilk sürüngenler 24 Aralık- Permiyen Dönemi, Permiyen-Triyas yok oluşu diğer bir değişle ‘Büyük Ölüm’ yok oluşu bu tarihte gerçeklemiştir. Permiyen-Triyas yok oluşundan önce dünyamız iki yok oluşa daha şahit olmuştu fakat bu yok oluş diğerlerinden oldukça farklı. Canlı türlerinin yaklaşık %96’sı bu yok oluşa dayanamamıştır. 25 Aralık- Mezozoik zaman ve çoğumuzun hayranlık duyduğu dinozorlar. Dinozorlar başka bir yok oluşa kadar karanın tek hakimiydiler. 26 Aralık- İlk memeliler. Artık insansılara oldukça yakınız. 27 Aralık- İlk kuşlar 28 Aralık- Kretase Dönemi ve ilk çiçekler 29 Aralık- Senozoik zaman ve ilk primatlar. Primatlar iri beyinli yüksek memelileri kapsayan bir takımdır. Elleri gerçekten bildiğimiz ellere benzer ve ileri bakan gözleri vardır. Gibon, orangutan, goril, şempanze ve insanları içerir.
Kozmik Takvim'de İnsan
Kretase yok oluşu 30 Aralık- Kretase yok oluşu günümüzden 65,5 milyon yıl önce gerçekleşmiştir. Dinozorlar ve birçok sürüngen Kretase yok oluşuyla yeryüzünden silinmiştir. Yok oluşlar anlatmakla bitmez. Bunlar için de ayrı bir başlık açmak gerekmektedir. 30 Aralık’ta aynı zamanda ilk insansılar (Hominoidea) ve dev memeliler ortaya çıkmış, dinozorların geriye bıraktığı hakimiyeti bu durumda bu türler ele almıştır. 31 Aralık gününü tüm ayrıntılarıyla inceleyelim: (Şu an Kozmik Takvim’de 31 Aralık’ın son saliselerindeyiz.) Saat 10:15 gibi ‘kuyruksuz maymunlar’ grubundan gibonlar ayrı bir soya ayrılıyor ve Homo sapiens’e bir adım daha yaklaşmış oluyoruz. 20:10’da en yakın akrabalarımız olan şempanzeler ile Homo sapiens’e gidecek olan yol ayrılır. İlerleyen zamanlarda 22:24 civarında ilkel insanlar ortaya çıkıyor. Homo cinsi Afrika’da ortaya çıkmıştır ve uzun süre Afrika’da kalacaktır. Bu zaman diliminden yaklaşık 25 dakika sonra 22:48’de ‘Homo erectus’ evrilmeye başlamıştır. Homo erectus maymunlara çok benzemekle birlikte Homo sapiens’in yaptığı gibi dik yürümüştür. Kafatası şu anki insan türünden biraz farklıdır ve dişleri oldukça iridir.
Son dakikalarda, 23:54’te Homo sapiens evrilmeye başlar. Soyut düşünme yeteneği, gelişmiş bir beyin, konuşma yetisine ve zekâya sahiptir. Bu özellikler ve ayrıca kendisinin farkında olması bu türü ‘insan’ yapan niteliklerdir. 23:58’de insan artık sadece Afrika’da değil Dünya’nın başka yerlerinde de yaşamayı tercih ediyor ve göç etmeye başlıyor. 23:59’da Neanderthaller yok oluyor. 24 saniye kala tarım yapılmaya başlanıyor, 16 saniye kala yerleşik hayata geçiliyor. 13 saniye sonra 23:59:47’de yazı bulunuyor. Öklid ve Buddha son 6 saniye içinde yaşayıp ölüyor ve Eski Ahit yazılıyor. 4 saniye kadar kaldığında İsa, 3 saniye kala ise Muhammed doğuyor. Amerika’ya son 2 saniye kala, 23:59:58’de ayak basılıyor.
Son bir saniye...
Bizler sadece son bir saniyedir bilime ve modern teknolojiye sahibiz! Fransız Devrimi, Dünya Savaşları bu saniyede olup bitti. Nereden geldiğimizi keşfettik, elektriği bulduk ve dünyamızı aydınlattık. Dünya sınırlarımızı aşıp uzay yolculukları yaptık. DNA’nın şifresi çözüldü, genom haritamızı çıkardık. Dünya’nın varlığından bugüne kadar ürettiğinden çok çöp ürettik. Doğayı ve doğada yaşayan tüm canlıları (kendi türümüzü bile) tehdit ederek, doğanın kendisine karşı savaş açtık. Açtığımız savaşı kazanırsak kaybedeceğimiz bilincine hâlâ varamadık.
Sekiz dakika önce üzerinde yaşamaya başladığımız bu mükemmel gezegeni son bir saniyede mahvettik. Kısa süre sonra da terk edeceğiz, verdiğimiz zarar yüzünden terk etmek zorunda kalacağız/kovulacağız! Ne yapmış olursak olalım, yine de doğa bizi bir anne şefkatiyle beslemeye devam ediyor. Cezalandırmaktan geri kalmasa da bu sadece ileride olacakların olmaması için bir uyarıdan ibaret. Belki de günümüzde savaşmakta olduğumuz bu virüs doğanın bizimle savaşma şeklidir! Ve doğa kazanıyor gibi görünüyor. Hava kirliliği en kalabalık şehirlerde bile yeşil rengini aldı, Ozon tabakası kendi kendini onardı. Kaybettiğimiz savaşın galibi kesinlikle biz olacağız. Uzun sürmesi ümidiyle! Bilim ve sağlıkla kalın... Kaynakça: https://www.google.com/amp/s/evrimagaci.org/kozmik-takvim-2075/amp https://www.evrenbilim.com/ kozmik-takvim/ https://www.fizikist.com/kozmik-takvim-evrenin-olusumu-yasamin-evrimi-ve-insanlik-tarihi/ https://oggito.com/icerikler/big-bang-den-gunumuze-kozmik-takvim/62494 Read the full article
0 notes
Text
Kitaplık:
Kozmos Evrenin ve Yaşamın Sırları - Carl Sagan
İnsanoğlu Uzay Okyanusuna Açılıyor Canlıların ve Evrenin Yapısı Doğa Yasaları Tüm Evrende Geçerlidir Cennet ve Cehennem Başka Gezegenlerde Yaşam Var mı? Keşif Yolculuklarının Öyküsü Samanyolu: Gecenin Belkemiği Zaman ve Mekân İçinde Yolculuk Başka Evrenlerin Kapısı Kara Delikler Sonsuzluğun Kıyısı: Dördüncü Boyut Aklın Evrimi Galaktik Uygarlık Yaşamak ya da Yok Olmak Konusunda Kim Karar Verecek?
Küçük Prens- Antoine de Saint-Exupéry,
“Hoşça git,” dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: “Gerçeğin mayası gözle görülmez.”
Zamanın Kısa Tarihi - Stephen Hawking
Zamanın Kısa Tarihi 1988 yılındaki ilk basımından bu yana geçen yıllar içerisinde bilimsel yazın alanında bir başyapıt konumu kazandı. Kırk dile çevrildi ve dokuz milyonun üzerinde baskı yaparak dev bir uluslararası ün kazandı. Kitap o dönemde evrenin doğası hakkında öğrendiğimiz en son bilgiler göz önüne alınarak yazılmıştı, öte yandan o günden bu güne hem atom-altı dünyanın hem de büyük ölçekte evrenin gözlem teknolojilerinde olağanüstü ilerlemeler yaşandı. Bu yeni gözlemler Profesör Hawking’in kitabın ilk baskısında yaptığı kuramsal öngörülerin çoğunu doğrulayan nitelikteydi. Bu gözlemlere, evrenin başlangıcından 300.000 yıl sonrasını araştıran ve Hawking’in varlığını ileri sürdüğü uzayzaman dokusundaki kırışıklıkları tespit eden Kozmik Ardalan Kâşifi COBE uydusunun son bulguları da dahildir.
Mesaj - Carl Sagan
Ellie daha önce yüz kere yaptığı gibi uçağın penceresinden aşağı bakıp Dünya’nın böyle 14 kilometre yüksekten uçan ve bizim gibi gözlere sahip bir dünya dışı yaratıkta nasıl bir izlenim yaratacağını düşünmeye başladı. Ortabatı’nın göz alabildiğine uzanan geniş arazisi, tarımsal ya da kentsel yerleşime göre kareler, dikdörtgenler ve dairelerle kesik kesikti; Güneybatı’nın şimdi üzerinde uçtukları bölgesinde ise yaşamın tek belirtisi dağların ve çöllerin arasından uzanan dümdüz bir çizgi. Daha ileri uygarlıklara sahip dünyaların sakinleri tarafından mı inşa edilmişlerdi acaba? Yoksa gerçekten ileri bir uygarlık tek bir iz bile bırakmaz mıydı yaşadığı yerde? Bir bakışta bizim akıllı varlıklar olarak evrimsel gelişmemizin neresinde olduğumuzu söyleyebilirler miydi? Kendini uzaydan gelen radyo frekanslarını dinlemeye adayan Dr. Ellie Arroway yıllar süren araştırmalarının sonunda, tam vazgeçeceği sırada gizemli bir mesaj almaya başlar. Mesaj, Carl Sagan’ın anlatım gücü ile bilimsel hayallerini birleştirdiği muhteşem bir roman.
Gen Bencildir - Richard Dawkins
“Gen Bencildir” ilk yayımlandığı 1976 yılında biyologlar ve halk arasında büyük bir heyecan dalgasına yol açmıştı. Genin gözünden hayata bakışı parlak bir şekilde ve sade bir yazımla sunuşu, doğal seçilimin doğasıyla ilgili düşünce dizileri ile birleşerek evrimi anlayışımızla ilgili geniş kapsamlı imalarda bulunmuştu. Zaman, kitaptaki fikirlerin önemini onayladı. Kuvvetli entelektüelliğe sahip olmasına rağmen teknik bir dille yazılmamış olan “Gen Bencildir” birçoklarınca bilim yazıtının başyapıtı olarak görülür ve kitaptaki öngörüler günümüzde bile ilk yayımlandığı gündeki kadar güncelliğini korur.
Kara Delikler ve Bebek Evrenler - Stephen Hawking
Olay yaratan çok satan kitabı Zamanın Kısa Tarihi’nde, Stephen Hawking, kelimenin tam anlamıyla, fiziğe, evrene, gerçekliğin kendisine bakışımızı değiştirdi. Kara Delikler ve Bebek Evrenler’de Stephen Hawking’in 1976 ile 1992 yılları arasında yazdığı bazı yazılar yer alıyor. Yaygın olarak Einstein’dan beri en parlak teorik fizikçi sayılan Hawking, bu on üç yazı ve bir söyleşide, evrenimizi anlamamıza yarayan şaşırtıcı bir olanaklar dizisini ortaya çıkarıyor.
(Ne yazık ki bu noktadan sonra kitapların kapağını paylaşamayacağım zira Tumblr, daha fazla görsel ile gönderimi yayınlamama olanak tanımıyor :( )
Din Bu Serisi - Turan Dursun
Elinizdeki kitap, daha güzel bir dünya için açılmış bir çığırın kitabıdır. Daha güzel bir dünyanın, daha özgürlüklü dünya olmadan gerçekleşemeyeceği açık. Daha özgürlüklü bir dünyanın kurulabilmesi için de 'tabu'ların yıkılması gerekli. Her türlü tabu yıkılmalı. En başta da 'din'lerden, 'inanç'lardan kaynağını alan tabular.. Özgürlükleri bağlayan her türlü zincir kırılmalı. En baştanda kafalardaki 'iman zinciri'... Bu zincirlerin geçerli olduğu toplumlardaki insanlar, gerçekte 'insanlar'dan daha başka şeydirler. İnsanın 'düşünme' özelliğine tam yaraşır biçimde düşünemezler. 'İman' kalıpları içindedir düşünceleri. Doğanın yapısına, yasalarına ters doğrultudaki 'değişmezlikler' içinde...
Suç ve Ceza - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Dostoyevski'nin edebi hayatının olgunluk dönemlerinde yazdığı ve ahlâkın anlamını sorgulayan Suç ve Ceza, içine saplandığı yoksulluk çıkmazında toplum kurallarının bağından kurtulduğuna inanan bir gencin hikâyesini anlatır. Raskolnikov adını taşıyan bu gencin vicdan muhasebesi ve ahlâki hesaplaşması üzerinde yoğunlaşan roman da sarsıcı sorularla yüzleşilir; Raskolnikov, öldürdüğü tefeciden aldığı parayı hayırlı bir amaç için kullanırsa, işlediği suçun doğasını kalıcı biçimde değiştirebilir mi? Cinayet ve hırsızlık gibi suçlar, "yüce" amaçlar için gerçekleştirilmişse vicdanın yükünden ve cezadan muaf olabilir mi? Dostoyevski'nin en çok okunan romanı olan Suç ve Ceza, ilk defa yayımlandığı 1866 yılından bu yana insan ideallerini ahlâki ve felsefi sorularla sınamaya devam ediyor.
Sokrates'in Savunması - Platon
Platon, hiç kuşku yok ki düşünce tarihinin en önemli ve etkili filozoflarından biridir. Felsefenin kurumsallaşmasına ve felsefede yazılı geleneğin oluşmasına katkıda bulunmuş, iki dünyalı metafiziğiyle bütün bir Ortaçağ düşüncesini belirleyecek olan idealist felsefe geleneğinin başlatıcısı olmuştur. Hıristiyan Ortaçağ felsefesine ve İslam düşüncesine etkisi bakımından da ayrıca önem taşıyan Platon, düşünce tarihi boyunca tartışılan tüm problemleri yüzlerce yıl öncesinden ele almış ve ilk büyük felsefi sistemi inşa etmiştir. Sokrates’in ölümünden kısa bir süre sonra kaleme alınan Sokrates’in Savunması, dinsizlik suçu işlediği gerekçesiyle mahkemeye verilmesi etrafında dönen Euthyphron ve hakkında verilen ölüm kararının gerçekleşmesine dek geçen zamanı içeren Kriton’la birlikte Sokrates’i ölüme götüren olaylar dizisinin en önemli noktalarından birisidir. Tarihin en önemli savunmalarından birisi olan bu Savunma’yı konu edinen başka eserler olsa da Platon’un kaleme aldığı Savunma pek çok yönden tarihsel gerçeklere en uygun eser olarak kabul edilir. Platon’un, mahkemede fiili olarak bulunduğuna dair yaptığı göndermeler de Savunma’daki aktarımların birinci elden olduğuna dair düşüncemizi pekiştirir. Sokrates’in Savunması ile Sokrates felsefesinin misyonu ve temellendirilmesi hakkında bilgi edinmenin yanı sıra, Antik Yunan’da mahkemelerin yapısı ve işleyişi hakkında da önemli bilgilere ulaşabiliyoruz.
Tanrı Yanılgısı - Richard Dawkins
“Yaratılışçılar ile Tanrı’ya inanlar, Dawkins’i kendilerinin bas düşmanı olarak görmekte haklılar. The God Delusion’da kendinin ne müthiş bir hasım olduğunu göstermektedir. Coşkuyla ve heyecanla okunan bir yapıt… Tam da Papa ile İslam’ın birbirinden uzaklaştığı bir ortama denk geldi.”
Hayvan Çiftliği - George Orwell
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok 1984 adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki 'reel sosyalizm'in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında 'yergi' türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliği'nin kişileri hayvanlardır. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında yer albilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalı'dır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.
Sefiller - Victor Hugo
Hayatın içinde yoksulluk ve çaresizlikle savrulanların, toplumun en alt kesimlerinde yaşayanların romanı... Victor Hugo’nun 1862 tarihli başyapıtı Sefiller, ailesine ekmek götürebilmek için hırsızlık yapan ve bu yüzden kürek mahkûmiyetine çarptırılan bir adamın hikâyesi. Aldığı ağır cezanın bedelini ömrü boyunca ödeyen Jean Valjean’ı merkezine alan roman, yoksulluğu, toplumsal adaleti ve dayanışmayı anlatıyor. Tarihsel bir tuvalin ardına gömülen Sefiller, bir kaçak hayatı süren Jean Valjean’ın yaşamı çevresinde 19. yüzyıl Fransası’nın toplumsal ve politik kargaşasını gözler önüne sererek mücadelenin, hayatta kalmanın romanı olarak çıkıyor karşımıza.
Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı - Carl Sagan
Pek az sayıda bilim adamı, bilimin merak, heyecan ve coşkusunu geniş kitlelere aktarmada Carl Sagan kadar başarılı olabilmiştir. Pulitzer ödülüne sahip Sagan'ın milyonların düş gücünü yakalama ve zor kavramları anlaşılır bir biçimde aktarabilme yetisi okurlar açısından gerçek bir kazanımdır. Akıldışılığın ve batıl inançların egemen olacağı yeni bir Karanlık Çağ'ın eşiğinde olup olmadığımız sorusu Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı'nın çıkış noktası. Kitapta bir yandan bilimsel çalışmalara neden kara çalındığı sorgulanırken, bir yandan da uzaylılarca kaçırılma, "bağlantı kurma" ve şifacılık gibi konuların içyüzü gözler önüne seriliyor. Karanlık Bir Dünya'da Bilimin Mum Işığı, Sagan'ın bilimle bir ömür boyu süren gönül ilişkisinin bir bildirgesi sayılabilir.
Satranç - Stefan Zweig
Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar. Satranç, Zweig’ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir. Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç’ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya’da yaşamaktaydı. Satranç’ta da, olay yeri olarak New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.
Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni - Muazzez İlmiye Çığ
Yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda bilimsel kitabı, makalesi yayımlandı. Muazzez İlmiye Çığ, Sumer kültürü üzerindeki çalışmalarını bugün de sürdürüyor. Yazar, bu kitapta, Sumer dini ve edebiyatından Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığa; bu dinlerin kutsal kitaplarına ulaşan etkileri ve konuları, belgeleriyle ve karşılaştırmalı olarak sunmaktadır.
Kör Saatçi - Richard Dawkins
Canlıların mükemmelliği ve karmaşıklığı hem saygıyı hem de "derin" bir soruyu hak ediyor: Mükemmel ve karmaşık canlılar nasıl var oldu? Kimileri her şeyi tasarlayan bir Yaratıcının olduğuna inanıyor, kimileri de karmaşık canlıların rastlantı eseri ortaya çıkabilecek kadar basir olan canlılardan evrimleşerek oluştuğunu savunuyor... Gen Bencildir kitabıyla tanıdığımız zooloji profesörü Richard Davvkins, doğal seçilim yoluyla gerçekleşen evrimin yaşamın karmaşık tasarımını açıklayan tek kuram olduğunu düşünüyor. Kör Saatçi bu düşüncenin kuvvetli ışığında yazılmış, söylemek istediğini berrak bir biçimde söyleyen, anlatan, öğreten bir kitap; ama hepsinden de öte, bütün iyi kitapların j'aptığını yapıp kafa karıştıran, soru sorduran bir kitap...
Olağanüstü Bir Gece - Stefan Zweig
Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak “suç” işler. Böylece yeniden “hissetmeye” başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, “hayatın en dibindeki lağımlara” sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.
1984 - George Orwell
Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu. George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
Evrim Kuramı ve Mekanizmaları - Çağrı Mert Bakırcı
“Türkiye’de popüler bilim sahasında, evrimin tüm mekanizmalarını bir arada ele alan ilk kitaptır. Dolayısıyla bugüne kadar okuduğunuz evrim kitaplarında aklınıza yatmayan bazı noktalar olduysa, bu kitap muhtemelen bu soru işaretlerini çözmenizi sağlayacaktır. Evrim Ağacı’nın kurucusu ve bilim konuşmacısı olan Çağrı Mert Bakırcı tarafından yazılan bu kitap, evrime yeni giriş yapacaklar ve bilgilerini genişletmek isteyenler için çok faydalı bir derleme olacaktır. Bilimin ağır dilini kırmak adına her bölüm başına eklenmiş ve bölüm içeriğini özetleyen kısa hikâyeler sayesinde kitabı bir solukta okuyacak ve her zaman yardımcı bir kaynak olarak kullanabileceksiniz. Kitabın Türkiye’deki evrimsel”
Benim Gözümden Dünya - Albert Einstein
20. yüzyılın en önemli fizikçisi Albert Einstein’ın Siyasi ve Felsefi Yazıları: Özgürlük, İyi ve Kötü, İnsanın Gerçek Değeri, Toplum ve Birey, Ölüm, Zenginlik, Eğitim, Din ve Bilim, Savaş ve Barış, Silahsızlanma, Dünya Ekonomik Krizi, Kültür ve Refah, Üretim ve Alım Gücü, Azınlıklar, Avrupa’nın Mevcut Durumu… Benim Gözümden Dünya'da, Albert Einstein'ın hayata, yaşadığı dünyaya ve bilimsel çalışmalarına dair görüşlerini bulacaksınız. Büyüleyici, esprili ve zekice gözlemler, büyük bir kalbi ve az rastlanır bir aklı açığa vuran samimi itiraflar...Benim Gözümden Dünya, bu özel kişiliği, kendi yazdığı ya da başkası tarafından kaleme alınan hiçbir kitapla kıyaslanmayacak bir açıklıkta gözler önüne seriyor. Einstein insanlığa, yardımlaşmanın hakim olduğu barış dolu bir dünyaya ve bilimin yüce amaçlarına inanıyordu. "İyi ve Kötü", "Din ve Bilim", "Aktif Pasifizm", "Hıristiyanlık ve Yahudilik" , "Azınlıklar" ve "Bir Arap'a Mektup" gibi farklı konu başlıklarının ele alındığı Benim Gözümden Dünya, işte bu inançların savunması niteliğindedir.
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens - Yuval Noah Harari
- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü? - Para neden herkesin güvendiği tek şey? - Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen? - Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar? - Geleceğin dini bilim mi? - İnsanların miadı çoktan doldu mu? 100 bin yıl önce Yeryüzü’nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak? Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim’le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor. Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir? 30’dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright’ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak. “Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor. Çok seveceksiniz!” Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik’in yazarı “Harari’nin eseri kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirler ve şaşırtıcı gerçeklerle bezeli.”
- John Gray, Financial Times
İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog - Galileo Galilei
Üzerinde on altı yıl çalıştığı İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog nedeniyle engizisyonda yargılandı, ev hapsine mahkûm edildi. Mahkûmiyeti sırasında ikinci başyapıtı İki Yeni Bilim Üzerine Diyalog’u tamamladı. Her iki yapıt da kısa sürede pek çok dile çevrildi ve modern bilimin başlangıcı olarak tarihe geçti. Diyaloglar ne yalnızca astronomi ne de fizik kitabıdır. Otoriteyi temsil eden Aristoteles düşüncesiyle sıkı bir polemik yürütürken, aynı zamanda gözlemsel, deneysel, kuramsal birikimiyle Galileo, “doğanın yazıldığı dili” yeniden keşfederek, matematiği temel alan kendi yeni fiziğini kurar. Galileo’nun hakim sınıfa değil, sıradan okura sunduğu diyaloglar anlaşılması kaygısıyla Latince yerine İtalyanca kaleme alınmıştır.
(Bilgi asla tükenmez, ilerledikçe ne kadar geride olduğunuzu anlarsınız. Bilginin bitmeyeceği gibi bu listede bitmeyecek, aklıma ilk gelenleri ve meşhur olan kitapları sizlerle paylaştım devamı mutlaka gelecek... İyi okumalar ^^)
190 notes
·
View notes
Photo
#OLONHO DESTANI - NURGUN BATUR (SAHA - YAKUT TÜRKLERİNİN DESTANI) Saha folklorunun en önemli ve tarihi türü “Olonxo” adı verilen kahramanlık destanlarıdır. Olonkolar, birkaç bin mısradan başlayıp, otuz kırk bin mısraya kadar ulaşabilen çok büyük destani şiirlerdir. Olonkolar, Er-Soğotox”, “Ürün Uolan”, Nurgun Bootur”, “Abaxtay Bergen”, “Kulun Kulustur” gibi hep kahramanlarının adını taşırlar. Olonkolaro okuyan şahıslara “Olonxosut” (Olonko anlatıcısı) adı verilmektedir. Olonkoların bugüne kadar yüz elli tam metni toplanmış ve on yedi tam metni basılmıştır. Sujet (kısa özet) lerinin sayısı ise üç yüze ulaşmıştır. Bunların bir kısmı ise Saha Yeri (Yakutistan) veya Rusya arşivlerinde yazıya geçirilmeyi beklemektedir. 1- Ortho Doydu – Orta Dünya 2- Orta Dünya’nın Güzelinin Kaçırılması 3- Urung Oğlan Tuyaarima Kuo’yu kurtarmaya gider. Yeni kahramanlar destana devamlı katılmaktadır. 4- Şeytan Kyskyydaan Kuo Uot Uhutaaki Urung Oğlan’ı öldürür. 5- Urung Oğlan ölmüştür. Tabi yeni kahramanlar katılırken bazı cesur yiğitler de mücadelede uçmağa savrulmaktadır. 6- Nurgun Bootur ortaya çıkar. Nurgun Bootur gökyüzünden düşer. Oranın bahadırıdır. 7- Nurgun Bootur Kahraman Atı Atın ismi değil rengi meşhurdur. Kara at : Curà 8- Nurgun Bootur ve Wat Usumu kavga eder 9- Ensieli Kulahay üzerinde Wat Usumu 3 başlı kartal üzerinde düşman Wat Usumu 10- Hercules Wat Usutaky Orta Dünya’nın diğer ruhlarındandır. 11- Tuyaaryma Kuo Kaçırılan güzel tutsak haldedir. 12- Wal kahraman Uriing Nurgun Bootur’un arkadaşıdır.Destan sırasında sık sık kahramanlık savaşları oluyor . Bu sırada Orta Dünya’dan devamlı kahraman geliyor. 13- Nurgun Bootur ve Wat Usutaaky İyi kahramanlar kötü ruhlarla amansız savaş halindedir. 14- Nurgun Bootur ve Wat Kutalay Udagan**Olonko dört farklı konu-kompozisyon öğelerine haizdir:** Anlatım içindeki çatışma olayının esas nedenlerini(kahramanın gezisi,kahramanlık için sebepler,vb.) aktaran düğüm noktası; Kahramanın en baş rakibi ile savaştığı sahneleri aktaran ve konu gelişiminin en üst mertebesine ulaştığı doruk noktası; Bahadırın kendi ülkesine dönüşünü anlatan çözülüş noktası ; ⬇️Yazının Devamı YORUMDA Verilmiştir. ⬇️ https://www.instagram.com/p/B1-1-Q0BD_e/?igshid=17zz9coql1r09
0 notes
Text
Basit bir tirat üzerinden gelişen sohbet üzerine film izleyip, hakkında konuşmak istedik. Bunun için Tirat hakkında muhalefet olarak düşüncelerimi sağlam bir şekilde savunduğumu düşündüğüm Cyrano de Bergerac filmini seçtik.
Serkan: Bence Dram ve romantizm üzerine kurulu olan bu film, iyilerin değil kötülerin üzerine kurulu. Baş roldeki Cyrno karakter olarak 100 kişinin arasına dostu için atılabilen, ülkesi için cephede kahramanca savaşabilen yurtsever bir kahraman olarak bilinse de her kahramanın iyi olacağı klişesine tamamen zıt giden kötü bir kahraman. Bu film kötü insanların, kötü kadına, kötü bir şekilde aşık olarak, neler yaşadıklarını anlatıyor. Şiir sevenler için oldukça izlenesi, o dönemin filmlerini pek izlemedim ama oyunculuk olarak döneminin en iyilerinden olduğunu tahmin edebildiğim ve kitaptan uyarlanan senaryonun harika bir şekilde seyirciye aktarıldığı, duygu geçişlerinin ince ince işlendiği güzel bir film.
Seyyahe: Cyrano, uzun ve büyük burnundan muzdarip genç bir silahşor. Zeki ve bilgili olan bu silahşor bana kalırsa kelimeleri dans ettirme konusunda oldukça mahir bir şair. Burnunu kompleks haline getirdiği için aymaz ve baskın bir karakter oluşturmuş kendine. Gözlemlerime dayanarak söylüyorum. Fiziksel kusura sahip olan insanlarda iki uç karakter hakim oluyor yani sanki önlerinde ki seçenek var da buna mahkumlarmış gibi. Ya çok pasif sinik bir yapıya sahip oluyorlar ya da bunu tam tersi olabildiğince baskın, aymaz karşıdakine konuşma fırsatı vermeyen ve bu eksikliği kapatmak için elinden gelen her şeyi yapan bir karaktere bürünüyorlar.
Öncelikle asıl paylaştığım videoyu önemseyip üzerine yorum yaparak tabiri caizse konuyu kaşıyıp merakımı uyandırdığın için ben teşekkür ederim. Muhtemelen sen bu şekilde yorumlamasaydın istemem tiradıyla yetinip kalacaktım. Film hakkında hem fikiriz döneme uyarlamaya ve dublaj olmasına rağmen duygu geçişi çok iyiydi.
Serkan Kahramanımızın Bir Zorba Olduğunu Düşünüyor:)
Serkan: Şimdi kötü karakterler dedim ve bunun açılımına girelim. İlk sahne… Cyrano hakkında dedikodular ve bahisler dönüyor. İsmini unuttuğum çok önemli bir zaat Cyrano’ya tiyatroyu yasaklıyor. Dönen dedikodular ve bahisler, yasak olmasına rağmen Cyrano’nun tiyatroya gelip gelmeyeceği üzerine. Filmin başrol oyuncusu Cyrano, sürpriz tabi ki gelecek! Ve fakat gelmesi, ortalığı velveleye vermesi bir ukalalıktan, her şeyi ben bilirimcilikten ibaret! Önce bu ukala başrol oyuncumuza tiyatrocular baş kaldırıyor. Mahvettiği tiyatro oyununu her şeye rağmen oynamaya devam ediyorlar. Fakat ukalalık yapmaya devam eden Cyrano sahneye çıkıyor. Seyircilerin onu ıslıklamasına, protesto etmesine rağmen ukalalık yapmaya devam ediyor ve seyircilerin üzerine saldırıyor. Her birini tek tek düelloya çağırıyor ve onların gözlerini korkutarak susturuyor. Gerizekalı seyirciler aslında hep birlikte Cyrano’ya saldırsalar onu mahvederler fakat film işte. Seyircileri bastıran Cyrano tekrardan sahneye çıkıp ilk önce dekoru mahvetmek suretiyle tiyatro oyununu oynanmasına engel oluyor! Evet tiyatroya bu saygısızlığı yapan, sanatçılara zorbalık eden kişi filmimizin başrol oyuncusu ve film yorumlarında aşık, saygılı, zeki gibi insanı onure eden sıfatlarla anlatılıyor! Tamamiyle yalan…
Tiyatro ilk çağlardan çağımıza kadar geçen zamanda her zaman saygıyı hak eden ve en büyük takdirleri kazanmış edebi sosyalleşme şeklidir. Romalılarda da bu böyledir, dünyayı kasıp kavuran kızıl ordu zamanında da böyleydi. Ta ki Yeni Dünya adı verilen fırlamanın Dünya’nın başına çuvallar örmeye başladığı zaman Tiyatro’nun değeri yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Romalılar kavgayı seven medeni barbarlar olarak bilinse de sadece Gladyatörleri değil, Tiyatroları da meşhurdu. Orta çağda, Avrupa’da önemli Tiyatro eserleri kaleme alındı ve gereken saygıyı gördü. Ruslar, o büyük kızıl ordu fetih ettikleri yerlerde kentleşme kurarken ilk kentlerinin merkezine sosyal yaşamı güçlendirecek tiyatroyu kurarlar ve tiyatroları çok ciddi karşılarlardı. (Bunu Kars’ta askerlik yaparken öğrendim. Biliyorsunuz Kars, Ruslar tarafından işgal edilmiş ve yaklaşık olarak 400 taş binadan oluşan ve yanlış hatırlamıyorsam 8 yıl süren bir yapılaşma içinde ilk yapılan binalar arasında Tiyatro salonu bulunmaktadır.) Ve hala dünyanın en önemli gösteri yerlerinden biri Yeni Dünya Amerika’da bulunan bir Tiyatro salonu olan Broadway Tiyatro salonudur. Tüm sanatçıların çıkmak için her şeyini vereceği tek sahne! Bu kadar önemli, bu kadar saygı duyulan bir kuruma yapılan bu hakaret kabul edilemez…
Daha film başlaması 15 dakika olmasına rağmen başrol kahramanımız Cyrano’da ukalalık, kendini beğenmişlik, zorbalık izlenimlerini görüyoruz. Anlaşılan izlediğimiz bu tarihi film, bir kötü kahraman filmi…
Ayrıca dönemin akademisi olarak tanıtılan kişilere yaptığı saygısızlık ve hakaretlerde cabası. Bununda altını çizerim. Bu zorba kişi sadece Tiyatro gibi önemli bir kuruma hakaret etmiyor, etrafından büyük küçük, önemli-önemsiz kim varsa hakaretlerinden pay alıyor!
Ve meşhur burun tiradı! Bu tiradın hazırlanmasına yardımcı olan sahne… Ben sadece burun tiradını izlemiş ve şu yorumu yapmıştım;
Tabi ki fiziksel özellikleri ile dalga geçmek etik bir durum değil. Bu yüzden büyük ihtimal aklımızda kötü olarak bellediğimiz bu kişi arkasını dönüp gitmeyi tercih ediyor. Aslında orada yapmış olduğu bir büyüklük var. Fakat öteki büyük burunlu hadsiz herif resmen benim burnumla dalga geç diyor ve dalga geçmediği içinde adamı toplum içinde rencide ediyor. Ama ne kadar büyük bir erdemdir ki o sözde kötü adam, büyük burunla dalga geçmiyor ve hiç bir şey demeden kendi rezil olma pahasına yoluna devam ediyor. Bu bir erdemdir herkes yapamaz. En baba insan bile en azından o burnun ortasına bir yumruk atardı.
Ve Yorumuma verilen cevap:
Seyyahe: Nasıl böyle okuyabildin o videoyu gerçekten anlayamıyorum:) Hani kalıplaşmış düşüncelerden sıyrıl da izle diyorum kendime 2-3 kez savunduğun adamı inceleyerek izledim yok öyle bir sonuca hâlâ varamıyorum. Bir soylu Cyrane’nin fikrinden rahatsız olup fiziksel kusuru(!) ile alt etmeye çalışıyor. Ve aldığı cevaplara karşılık verecek zeka ve bilgisi olmadığı için ortamı hızla terk etmeye çalışıyor. Zaten kendini beğenmişliğini bir kenara bırakıp fikirsel tartışmaya girebilseydi adamın burnunu değil ideolojisini hedef alacaktı. Kaldı ki soylu olması nedeniyle o yumruğu zaten indiremezdi. Soyluluğuna (!) zeval gelebilirdi. Sanki iyi görmek için biraz zorluyor musun ne:)
Serkan: Ve bu sahneyi oluşumundan itibaren izledikten sonra bu mesajları değerlendirerek şunu söylemek istiyorum. O soylu olarak bahsettiğimiz şahış Cyrano’nun fikrinden rahatsız olmuyor. Cyrano’nun etrafa vermiş olduğu rahatsızlıktan, rahatsız olarak Cyrano’ya haddini bildirmek istiyor. Çünkü bu zorba kişi, kendisinin burnuna hiçbir hakaret etmeyen, saygısızlıkta bulunmayan sıradan bir kişiyi sırf burnuna baktığı için topluluk önünde azarlıyor ve etrafa korku saçıyor. Toplumun huzurunu bozmaya devam ediyor. Tiyatroda yaptığı ukalalık ve zorbalık yetmemiş gibi amaçlarına ulaşmış olmasına rağmen hala hadsizce davranarak zorbalıklarına devam ediyor. Bu kişinin iyi bir şair olması, iyi bir aşık olması toplumun huzurunu bozmasına göz yumulacak bir sebep değil. Bir insan topluma ayak uyduramıyorsa toplumdan uzak durmalı (Ki burada örneği kendimden veriyorum) eğer duramıyorsa toplumun huzurunu bozduğu için gerekli önlemler alınmalı ve adli işlemlere başlanmalıdır.
Ve şu şiirden de ne kadar egoist olduğu anlaşılıyor. Aslında bu şiir insanın kendine olan öz güven eksikliğine ve kendine acıma duygusuna işarettir. Fakat bu kişi kendine acımıyor, kendine öz güveni de eksik değil. Korktuğu şey sevdiği kadının onu beğenmemesi değil. O kadın onu beğenmese belki mücadele eder kendini kabul ettirir. Bu öz güvene sahip fakat onun korktuğu, sevdiği kadının burnuyla alay etmesi, ona gülmesi! Onu rezil etmesi… İşte bu kendini beğenmiş bir egoistin hisleri… Biraz da Roxane’den bahsedelim. Çok kısa bahsedeceğim. Roxane iyi bir kadın olabilir. İyi bir aşık olabilir ama asla iyi bir eş olamaz. Çünkü Roxane’da, en severek okuduğum şairlerin birleştiği ortak noktayı görüyorum. Bir adama değil, güzel sözlere, aşka aşık bir kadını görüyorum. Ve aşka aşık bir kadın sadece birinin değil. Güzel söz söyleyen tüm adamların kadınıdır!
Seyyahe: Öncelikle asıl paylaştığım videoyu önemseyip üzerine yorum yaparak tabiri caizse konuyu kaşıyıp merakımı uyandırdığın için ben teşekkür ederim. Muhtemelen sen bu şekilde yorumlamasaydın istemem tiradıyla yetinip kalacaktım. Film hakkında hem fikiriz döneme uyarlamaya ve dublaj olmasına rağmen duygu geçişi çok iyiydi.
Şimdi gelelim Cyrano hakkında düşündüklerime…
Ben Cyrano’nun 100 kişinin üzerine dostundan ziyade kendi içindeki coşkuyu dindirmek için atıldığını düşünüyorum. İyi ya da kötü gibi keskin bir ayrım yapmaktan yana değilim çünkü her insanın hem iyi hem kötü potansiyeli olduğunu ve bunu önemli olanın nerede kullanacağını düşünenlerdenim. Şunu düzeltelim söz konusu zat Cyrano’ya değil. Asıl Cyrano ona tiyatroyu yasaklıyor. Aslında tiyatroya saldırıp oyunu engellemesinin nedeni de bu. Söz konusu kişinin kötü bir oyuncu olması. Tiyatroya verdiğin önemi takdir ettim. Ancak ana karakterin tiyatroya o zararı vermesinin altında diğer adamın olayın ruhuna verdiği zararı engelleme isteği yatıyor. İşin açığı tiyatroda yaptıkları bana çok dokunmadı. Evet saygı duyulması gerektiği konusunda seninle hem fikirim fakat bir şeyin ruhunun bozulmasındansa fiziksel zarar görmesini yeğliyorum. Çok mu romantik yaklaşıyorum meseleye bilmiyorum ama genelde bu konuda eleştirilirim. Şekilden çok ruha önem vermek romantiklikse haklı olabilirler.
Kars’taki tiyatro hakkında verdiğin bilgi için teşekkür ederim bilmiyordum.
Cyrano’nun ukalalık, kendini beğenmişlik ve zorbalığını dediğim gibi fiziksel kusurundan duyduğu rahatsızlığa bağlıyorum. Bir tür dışavurum. Destekliyor muyum hayır ama çok da için boş haydutluklar olduğunu düşünmüyorum işin açığı.
Gelelim burun tiradına hala aynı fikirde değilim ama fikre karşı çıktığını söylemiştim senin de atıfta bulunduğun gibi filmi izlemediğim için kitaptan alıntılanan şu pasaja dayanarak söylemiştim onu:
De Valvert: Şey… burnunuz ne kocaman! Cyrano: (pür ciddiyet) Evet, pek kocaman! Hepsi bu mu? De Valvert: Daha? Cyrano: Bu kadarı az delikanlı! Halbuki neler neler bulunmaz söyleyecek! Asıl iş edada. Meselâ bak, Hoyratça:“burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim! Dostça: “yana yatmaz mı, senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?” Tarifle: “burun değil bir kere, coğrafyadaböylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!” Mütecessis: “acaba neye yarar bu alet? makas kutusu mudur, divit midir izah et!” Zarifâne: “kuşları sevdiğiniz besbelli! yorulmasınlar diye yavrucaklar, temelli bir tünek kurmuşsunuz!” Pür neş’e: “birader, şu koskocaman burnunla tütün içince, komşu “yangın var!” demiyor mu?” Müdebbir: “aman yavrum, bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!” Müşfik: “yaptırın ona küçücük bir şemsiye, yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!” Alimâne: “görmüştüm aristophane’da belki hippocampelephan tocamélos adındaki hayvanın burnu gayet büyükmüş! sen ne dersin?” Nobran: “zaten bilirim, sen misafir seversin, bu, şapka asmak için ne mükemmel bir icat!” Şairâne: “ey burun! bütün cihana inat, seni baştan aşağı nezle etmeye kaadir tek rüzgar bulunamaz, karayel istisnadır!” Hazin: “bir de kanarsa, kızıldeniz, ne belâ!” hayran: “lavantacıya ne mükemmel tabela!” Safiyâne: “abide ne günleri gezilir?” Hürmetkârâne: “beyefendi kibarsınız muhakkak, yoksa imkânı var mı cumba sahibi olmak?” Köylü: “vış anam! bu ne? bilmem guş mu balıh mı? yoksa bir tohuma gaçmış salatalıh mı?” Sivri akıllı: “bunu tombalaya koymalı! kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?”
Ve hıçkıra hıçkıra, nihayet, Pyrame gibi, “bu ne felâket! bu ne musibettir yarabbi! böyle berbat edip de yüzünü sahibinin, şimdi de utancından kızarıyor bak hain!”
Olsaydı biraz nükte, biraz malûmatınız, İşte karşıma geçip bunları sayardınız. Fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar, Neyleyim cenab-ı hakk ihsan buyurmamışlar!
Zaten bir parça icat kudreti olsa bile Böyle seçkin, muhterem hüzzar önünde hele, Bana bu şakaları yapamazdınız elbet. Ağzınızdan çıkmaya daha olmadan kısmet Bunlardan birinin en ufak başlangıcı, Karşınıza çıkardı Bergerac’ın kılıcı!
Ben bunları söylerim oldukça belâgatle; Başkasından dinlemem fakat tekini bile!
Temelde Cyrano’nun fikir savaşı verdiğini düşünüyorum hala çünkü sanatın içinin boşaltılmasına karşı sergilenen bir tutumu ve bunun üzerine gelişen olaylar var ortada. De Valvert için değil belki ama tiyatroda onu uyaran adam sergilediği tavır saygısız ve haksız evet. Şimdi bir daha baktım da yukardaki bölüm filimde varmış aynen soylular için bildiğim tek yasa diye başlayan… Topluma ayak uyduramamak belki kısmi soyutlanmayı gerektirebilir. Ama tek yol uzak durmak da değil. Burada da ben kendimden örnek vereyim. Ayak uydurmazsın ama kendi doğrunu da dayatmazsın kendine de karşındakine de fikirsel ve yaşamsal özgürlük alanı tanırsın.
Kendini fiziksel olarak bir beğenme söz konusu değil elbet. Bu zor bir his ama. Her insan sevdiği tarafından beğenilmek istemez mi? Hani herhangi bir fiziksel kusuru (hoş ne kadar kusur denir bilmiyorum ama anormallik de diyebiliriz) olmayan bir kişi dahi diğer insanların gözünde olmasa da sevdiği beğendiği insanın gözünde dünyanın en yakışıklısı en güzeli olmak ister. Tabi yol bu değil ama hissin zorluğunu da es geçmemek empati kurmak da gerek diye düşünüyorum.
Cyrano’nun ukalalığını bir kenara bırakırsak toplumsal düzene karşı sağlam bir duruşu olduğunu düşünüyorum. Malumun olduğu gibi ‘İstemem Tiradı’ favorim. Her bir cümlesi üzerinde düşünülüp hayata geçirilesi. Ki sen de çevrende yaşıyor ve görüyorsundur. Sırf yaranmak göze girmek için vazgeçilen değerler, yapılan şaklabanlıklar. Son 7 aydır iş yerimde tanık olduğum bu tarz saçma tavır var belki de ondan bu kadar hoşuma gidiyor istemem kısımları.
Roxane’a gelince. İyi ya da kötülüğü tartışılabilir. Ne Roxanemış be dediğimi itiraf edeyim ama. İyi bir aşık değil de maşuk olur. Çünkü kadında gözlemlediğim egosu ve kadınlığının okşanmasından memnuniyetti. Aşık olmak kendinden fedakarlıkta bulunmayı gerektirir. Ha savaş alanına gelmesi, Cyrano ile konuşması fedakarlık olarak değerlendirilebilir belki. “Çünkü Roxane’da, en severek okuduğum şairlerin birleştiği ortak noktayı görüyorum.” Cümleni okuduğum ilk anda gülümseyerek Tomris Uyar dedim. Tumblr’daki paylaşımına baktım sonra Tomris Uyar’dan bahsetmişsin Evet ben de Roxane da kendini bir adama adamışlık göremedim. Hatta dediğim gibi güzel sözlerin ego ve kadınlık tatmini olduğunu düşündürdü. Tanımlamanı beğendim güzel oldu Bence 14 yıl geçip o kişinin Cyrano olduğunu anlamaması absürttü. Kaldı ki benim değer yargılarımla, aşk anlayışım Roxane ile çok farklı. Sözlerin, Christian’a ait olmadığı gün gibi ortadaydı. Tavırlarının çiğliği bunu çok fazla belli ediyordu. Yakışıklılık bu denli önemli miydi bilemiyorum.
Bunlar dışında filmde anlam veremediğim birkaç sahne vardı. Bir şey vardı da ben mi kaçırdım bilemedim. Bunlardan birincisi kadınaların toplandığı ve gaylerin şiir okuduğu salon neydi o? Gayler ne alakaydı neyi vermeye çalışmışlardı çok anlayamadım işin açığı ama merak ettim bir fikrin var mı? İkincisi rahibelerin aralarındaki Cyrano muhabbeti çok havada kalmıştı. Ha son olarak bir de savaş sahneleri aşırı saçmaydı. Nasıl savaş bu dedim yani
Cyrano’nun Roxane’a olan aşkından Christian’a dost olması ve yardım etmesi, bana Mecnun’un Leylan’nın köyünden diye köpeği dahi sevip sarmalamasını hatırlattı.
Serkan: Cyrano, fiziksel kusurundan dolayı birkaç karaktere bürünmüş durumda değil. Bildiğiniz baskın, bir kişilik. Fakat baskın kişiliğini bir bölüğe komutanlık yaparak kullandığı gibi halka zorbalık yaparak ta kullanabiliyor. Ben bu adam hakkındaki kötü yorumunu halkın, topluluğun düzenine engel olmasından dolayı yapıyorum. Cyrano bu sebepten ötürü kötü ve film bu kötülükleri romantizm adı altında meşru kılıyor. Açıkçası filmin burada yerine getirmesi gereken etik görevlerinden biri olan halka mesaj verme görevinden eksik kalıyor.
Tiyatro konusu çok önemli bir konu, isimleri not almadığım için Cyrano’ya tiyatroyu yasaklayan kişi sahnedeki şişkomuydu bilmiyorum ama tiyatro Cyrano’ya yasaklanıyor. Ki tiyatroda bu kadar anormal davranan bir insanın tiyatro salonlarına alınmaması gayet normal. Romantik yaklaşım dediğin yaklaşımına birkaç şey eklemek istiyorum. Tiyatro ve sanatçıya değer vermek istersen, iyi de olsa kötüde olsa tahammül edersin. Ve sıranı beklersin. Bu Bertolt Brecht’te, Carl Valentin’de böyle olmuştur. Çok sevilmeyen oyunları, oyunlar bittiği zaman alkışlanmaz, ıslıklanır ve protesto edilirdi. Ama asla oyunun oynanmasına engel olunmadı. Sanatçı iyide olsa kötüde olsa her zaman tahammül edilmelidir. Buna en güzel örnek Neyzen Tevfik’in meyhane kenarında otururken ona en büyük saygısızlık yapan gence verdiği derstir. O genç kişi hem Neyzen’in yerine oturur had bilmeden, hemde çıkarır neyini üflemeye çalışır Neyzen oradayken. İşletme sahibi çocuğu yaka paça dövdürmek ve mekandan atmak ister. Fakat Neyzen, had bilmez bu sanatçıya hayatının en büyük dersini ve konumuz ile alakalı olan tahammülün ve sanata olan saygının dersini verir. Çocuk çıkılması güç bir makama gelir ve tam orada tıkanır. Bu sefer Neyzen, elinde rakı şişesi ile bu zor makama neysiz devam eder ve çocuğa o anda saygıyı öğretir. Cyrano’da bu karakteristlik tahammül ve saygı denilen erdemli özellikler bulunmuyor. Yaptığı her hareket kendi çıkarına ve egosunu tatmin etmek için. Mektuplar yazarken de egosunu tatmin ediyordu, tiyatro salonunu mahvederken de…
İçi boş haydutluklar olduğunu mu düşünüyorsun? Görmedin mi o burun tiradından önceki sahnede basit bir halktan yaptıklarını? Onu topluluk içinde küçük düşürmesini, aşağılamasını ve ona karşı fiziksel şiddet uygulamasını görmedinmi? Bu içi boş bir haydutluk değil. Bu ilk okulda hayvan gibi olan çocuğun sınıfın çelimsiz ineğini dövmesi ile eş değer bir durum.
Kendini fiziksel olarak bir beğenme söz konusu değil elbet. Bu zor bir his ama. Her insan sevdiği tarafından beğenilmek istemez mi? Hani herhangi bir fiziksel kusuru (hoş ne kadar kusur denir bilmiyorum ama anormallik de diyebiliriz) olmayan bir kişi dahi diğer insanların gözünde olmasa da sevdiği beğendiği insanın gözünde dünyanın en yakışıklısı en güzeli olmak ister. Tabi yol bu değil ama hissin zorluğunu da es geçmemek empati kurmak da gerek diye düşünüyorum.
Cyrano’nun beğenilmek yada beğenilmemek gibi bir kaygısı yok. Onun kaygısı alay edilmemek. Bunun altını çizmek istiyorum.
Cyrano genç aşıklara yardım etmesi ve aşıkların bir birine olan tutumları da sanki orada aşkın maddesel yanına dikkat çekmek isteniyor izlenimi doğuruyor. Zamanla maddesel olan aşk manevi değer kazanıyor ama artık çok geç. Seninde dediğin gibi kız sadece ruhunun okşanmasını, yüceltilmesini istiyor ve bedensel olarak güzelliğe, yakışıklılığa tapıyor. İlişkisi tamamiyle bencillik üzerine kurulu. Savaş meydanına gelmesi ise bana maddeden, maniviyata geçişi değil, tamamiyle bencilliğinden dolayı. Artık o sözleri yazanı görmek ve tatmak istemesi üzerine yaşamak istediği bir heyecanı yaşamak için oraya gidiyor.
Etrafındaki genç kızları gözlemlediğin zamanlar olmuşsundur ben kız meslek liselerinde ve şuana kadar durdurduğumuz içi kız dolu okul servislerinde gözlemlediğim ama pek anlam veremediğim bir şey var. Böyle toplu kızlarin bulunduğu yerlere bir erkek girdimi hemen fıkır fıkır oluyorlar. Üstelik Cyrano gibi kendini beğenmiş, ukala, egoist bir erkek rahibeler gibi kızların pek ilgisini çeken bir tarz. Bundan mütevellit olacak ki böyle fingirdiyorlar.
Şiir okuma sahnesine gelince. Bu sanat işlerinde bilirsin ibneler genelde entel dümbükler oluyor. Ve daha sanat ruhlu oluyorlar. Muhtemelen böyle şiir okudukları bir meclis kurmuşlar. Ve Roxiane’da tiyatro seven, şiir düşkünü bir kadın olarak boyle bir mecliste var olması normal.
Seyyahe: Sen bana filmi anlamamışsın otur bir daha izle Seyyahe diyorsun. Ama gerçekten aynı yere bakıp nasıl bu kadar farklı görebildiğimiz anlamaya çalışıyorum. Filmin mesaj vermediğine emin misin soylu üstünlüğünü reddedip onur ve gururun altını çiziyor bence.
Çeviride sorun var bence. Çünkü benim izlediğim haliyle Cyrano o şişmana yasaklıyor. Ve işini hakkıyla yapmayıp içini boşaltmasını buna sebep gösteriyor.
Herşey sanat mıdır gerçekten? Tahammül etmek zorunda mıyım ya da geçen Onur Ünlü meselesine yorum yapmıştın dönecektim unuttum. Sanat ve sanatçılık ahlaksızlığı meşru kılıyor mu? Ahlâksızlıktan kastım da iş ahlakı niteliğinin bulunmaması. Oyunu engellemeyi elbette meşru bulmuyorum.
Mektup yazarken egosunu mu tatmin ediyordu çok emin değilim. Diğer konular evet ama mektup yazarken bence itiraf edemediği ve sevdiğini bir başkasına kendi elleriyle teslim etmenin acısını dindireme çabasıydı bence. Çok gaddar yaklaşmıyo musun karaktere.
Halktan birine yaptıklarında haksiz olduğunu bi önceki mailde belirtmiştim.
Beğenilme kaygısı olmadığını düşünmüyorum. Hatta Roxane Christian ın ruhuna aşık olduğunu atladığında çirkin vurgusu çok yapıldı.
Diğer konularda aynı düşünüyoruz zaten. Ama gaylere taa o dönemlerden bi kadar önem verilmesi şaşırtmadı değil.
Serkan: Soylu üstünlüğü reddetmeyi nereden çıkardın? Öyle bir şey yok Eğer alınmış bir mesaj varsa o Roxane’yı seven komutanın değişimi belki bir mesaj olabilir. Yoksa Cyrano tekrar aynı düz bencil yaşantısına devam etmekte, üstelik yaptığı yorumlar ve saygısızlıklarla daha çok insanı kızdırmakta. Hatta ölmesine sebebiyet veren kazada bu kızdırmalardan ortaya çıkıyor. Eğer Cyrano soylu olmaktan vs. vazgeçmiş olsaydı öldürülmek daha kolay olurdu böyle kaza süsü verilmezdi. Sadece soylu insanların öldürülmesi araştırılır, diğerlerin öldürülmesi sıradan karşılanır o dönemlerde.
Her şey sanat mıdır bilmem ama her şeyde sanat vardır. Allah’ın yarattığı varlıklar, nesneler o kadar büyük sanat eseridir ona hayranlık duyup tefekkür ederiz. Konumuz ile alakalı değil ama her şey sanat mıdır sorusuna cevap vermek istedim “Sanat ve sanatçılık ahlaksızlığı meşru kılıyor mu?” Kime göre, neye göre? İnsanlar kendi aralarında zevklere, düşüncelere ayrılmışlar. A topluluğu olmuşlar, b topluluğu olmuşlar. Her topluluğun kendine göre bir ahlakı, kendine göre kültürü var. Topluluklar arası küfürler, saygısızlıklar yada hürmet göstermeler farklılaşabiliyor. Sanat topluluklarında ise kültür yanlış üzerinen doğruyu anlatma, doğru üzerinden yanlışı anlatma gibi mesaj kaygısı taşıyan sanat eserleri oluşturmak ve bir ironi oluşturmak gibi kaygılarla sanatçı eser üretiyor. Burada yapmış olduğu öneri bize ahlaksız yada etik gelmeyebilir ama önemli olan bizim onun ötesini görebilmemizdir. Ötesini gördüğümüz halde de yine bize etik gelmeyen ahlak dışı olan şeyler olabilir tabi.
Bence dublajda sorun var Çünkü alt yazıda o adamın sahneye temelli değil, sadece o oyunu geçiştirmek için çıktığı anlaşılıyordu, eğer yanlış hatırlamıyorsam (Genelde hep yanlış hatırlarım. B12 Eksikliği, biraz geri zekalı yapıyor beni)
Mektup konusuna gelirsek bence Cyrano o mektupları yazarken her zaman kendisinin yazdığını ortaya çıkacak ümidiyle yazıyordu. Hatta ve hatta cephede bile o küçük veletin haberi olmadan mektup göndermesi de bu yüzden bence. Hep kendini ispatlayabilmek. Bu durumu nereden biliyorum diye soracak olursan hayatımdaki en büyük ego sorunu budur derim. Lise 1’de tam olarak aynısı olmasa da buna benzer bir şey başıma geldi. Birde Stefan Zweig’ın yada Oscar Wilde’ın bir öyküsünde yine buna benzer bir durum söz konusuydu. O hikayede bunun nasıl bir ego tatmini olduğunu yazar daha iyi anlatıyordu şuan o yazılar tam olarak benim aklıma gelmiyor. (Sözde böyle düşünce ve fikirleri 1000kitap’a yazacaktım ama tembellik ve üşengeçlik işte. Yazmış olsaydım şimdi oradan kopyalar yazardım.)
Gaylarınsa her zaman bir şekilde toplum içinde kendilerine yer bulduğu su götürmez bir gerçek çünkü o insan sapkınlığının son noktası. Kendini tatmin edemeyen zenginlerin geldiği son nokta! Taaa Romalıların üstün olduğu çağdan, Amerikalıların üstün olduğu bizim çağımıza kadar her zaman kendilerine yer buldular. İşin kötü yanı üstün çağ sırası Amerikalılara geldiğinde bu gaylik sadece yetişkin erkeklerle değil, miğde bulandırıcı olacak özür diliyorum ama oğlancılık denilen genç çocuklar bile kullanıldı! Osmanlı içinde de bu tarz dedikodular dönmekte, doğru yada yanlış bilemem ben uzman değilim ancak bazı kayıtların olduğu öne sürülüyor. İnsanlık adına utanç verici bir durum…
Seyyahe: Nasıl yok? İstemem tiradında neden bahsediyor o zaman? Ya da o komutanın olduğu sahnelerde. Hatta eldivensiz ve dantelsiz olduğu için aşağılanması bunları nereye koyuyoruz? Cyrano soylu mu ki? Cyrano bana biraz divan edebiyatındaki Nef’i’yi hatırlatıyor bilir misin bilmem. Nef’i, sivri dilliliği ve eğilmeyen başıyla bilinir genelde. Hatta çok meşhur bir kitabı vardır ismi Siham-ı Kaza, kitap hakkında şöyle bir beyit söylenir, “Gökten nazire indi Siham-ı kazasına, Nef’i diliyle uğradı hakkın belasına” ben Cyrano’yu Nef’i’ye benzettim. O da diliyle uğruyor hakkın ya da halkın belasına:) Cyrano sıradan bir komutan.
Her şey sanat mıdır sorgusunu da yanlış anladığını düşünüyorum:) o konuda sıkıntı yok benşm kastım sanat bu kadar dokunulmaz mı ya da sanatçı her yaptığında haklı mıdır? Ha çok özür dilerim orayı cevaplamışsın:)
Bir yerde sorun var tabi de Allah bilir hangisinde: )
Mektup konusuna gelince tecrübe konuşuyor diyorsun. O zaman susarım zira tecrübeye sonsuz saygım var efenim
Gayler ve türevleri son dönemlerde ilgi alanım içine giriyor. Son dönemlerde senin de gözlemlediğin üzere çok fazla artış gösterdi. Her yerde her şeydeler. Bu beni çok rahatsız ediyor. Onlar böyle bir sapkınlığı meşru olarak göstermeye çalışırken biz elimin kolumuz bağlı oturuyoruz. Şu an internette herkes her şeye çok rahat bir şekilde ulaşıyor. Lisede eşcinsellik ne demek onu dahi bilmezken şu an liseliler. Çocuklar üzerinden projeler yürütülüyor. Bu yüzden biraz okuma araştırma yapıyorum konu üzerinde haliyle filmde de dikkatimi çekti.
http://www.serkandinc.com.tr/izledigim-filmler/cyrano-de-bergerac-filmi-hakkinda-sohbet.html
0 notes
Link
EBA v2 EBAv2 : Eğitimde FATİH Projesinin içerik bileşeni olarak 2012 yılında yayın hayatına başlayan Eğitim Bilişim Ağı (EBA), 3 yıl gibi kısa bir sürede Dünya’nın en büyük içerik portali haline gelmiştir. Bu zaman içerisinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçları karşılamak üzere yapılan çalışmalar sonuçlanmış ve tarihi itibariyle EBA v2 test yayınına başlamıştır
0 notes
Text
Bergama EMITT Fuarı’nda
Tarihi ve kültürel değerleri ile bir dünya markası olan Bergama, Dünya’nın 4.’ncü büyük turizm ve seyahat fuarı EMITT’te tanıtım yapmak üzere stant açtı. Fuarın açılışına katılan Belediye Başkanı Hakan Koştu, gün boyu Bergama standında gelen profesyonel turizmcileri tek tek ağırladı. Her birine Bergama’nın tanıtımını yaparak, daha çok turist getirmelerini istedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından açılışı yapılan kısa adı EMITT olan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’nda İzmir Valiliği çatısı altında stant açan Bergama, zengin tarihi ve kültürel değerleri ile ilgi odağı oldu. Bir Dünya markası olan Bergama’nın tanıtımının fuarlar aracılığıyla yapılmaya devam edileceğini söyleyen Belediye Başkanı Hakan Koştu, “İlçemizi en iyi şekilde tanıtmak için canla başla çalışıyoruz. Bu tanıtımlarımızın bir noktadan sonra yatırımcı ve bol turistle buluşması için üzerimize düşen görevleri eksiksiz yerine getiriyoruz. Standımıza ziyarete gelen profesyonel turizmcileri pür dikkat dinleyip, bizden ve kentimizden neler beklediklerini not ediyoruz. Turizmden kazanan bir Bergama olabilmek için taleplerini alıyoruz” dedi. Standa aynı zamanda Bergamalı turizmciler, Ak Parti Bergama İlçe Başkanı Sebahattin Güzel ve sektör temsilcileri de bulunarak tanıtımlara katkı sunmaya çalışıyorlar. Bergama standında tarihi ve kültürel değerlerin yanı sıra Parşömen, Bergama Tulum Peyniri ve karanfilli leblebinin tanıtımı yapılıyor. Bu yıl 24’ncüsü düzenlenen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT )’te yerini alan Bergama’nın standı 30 Ocak – 02 Şubat tarihleri arasında ziyaretçilerini bekleyecek. Read the full article
0 notes
Text
Doğan Çetinkaya/Birikim 368 Notlar ve Düşünceler
Toplumsal hareketler, devrim tarihi, sosyal tarih ve aşağıdan tarih üzerine okuma ve araştırma yaparkn Doğan Çetinkaya ismi ile karşılaştım. Başlangıç’ta ve Toplumsal Tarih’teki yazılarını beğenerek okuduğumu söylemeliyim. Toplumsal hareket ve aşağıdan tarih çalışan biri olarak coşkusu; teorik tartışmalarda kavramları yerli yerinde kullanan titizliği ve Dünya’daki genel gidişata dair mutlak-karamsar mutlak-iyimser olmayan ferah duruşuyla incelenmeyi ve takip edilmeyi hak eden bir insandır.
Birikim/368′de “Büyük Çaresizliğimiz: İsyan, siyaset ve başka bir dünya (2015-2019) “ başlıklı bir yazı kalem almış.
Küreselleşme-Küreselleşme karşıtı hareketler ile birlikte toplumsal hareketler heyecan ve ritm bulurken bizi alternatif üzerine düşünmeye davet ediyordu. Aynı zamanda küreselleşme tezlerini sorguluyordu ve toplumsal hareketin ana aksı Latin Amerika üzerinde şekilleniyordu. Burada Brezilya’da Brezilya İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi, Chavez, Morales gibi liderlikler ve özgül bağlamlı popüler demokratik stratejiler etrafında bir 21.yy sosyalizmi tartışması da doğmuştu. 2008 krizinden sonra Yunanistan,İspanya,Mısır,Tunus gibi ülkelerde başlayan büyük hareketlilik toplumsal hareketlerin aksının Akdeniz coğrafyasına kaydığını gösteriyordu.
Bu hareketler; neoliberalizmi ve onun siyasal kurumlarını/rejimlerini eleştiriyordu. Güvencesizlik, prekaryalaşma, yoksulluk, eşitsizlik, ırkçılık vb. birçok başlık gündeme gelebiliyordu. Ayrıca çevre hareketi, kadın hareketi, LGBTİ hareketleri ciddi ölçüde radikal bir eylem repertuarı da ortaya koydular. İktidarcı ve tahakkümcü yapılar deşifre edildi, değişime dair inancımız boğulurken bir soluklanma aralığı bulduk, doğu-batı ikiliği akdeniz coğrafyasında çıkan isyanlarla yerle bir oldu. Fakat tam da suratımızı asmamız gereken nokta geliyor ? NE OLDU ? NE BAŞARDIK ? Dünya’nın güncelliğine bakıldığında D.Çetinkaya’nın ifadesiyle “şaka gibi” liderler iktidara geliyor.
Toplumsal hareketler bir siyasal merkez oluşturmadı-oluşturamadı-oluşturmak dahi istemiyor. Bu cümle farklı yargılarla sonuçlanabilir çünkü yekpare bir toplumsal hareketler ve stratejik-taktik bütünlük yok. Sorun da burada eski toplumsal hareketler ve yeni toplumsal hareketler arasında kuramsal olarak açılan büyük makas ve o açılan makasla yeni olanın altını çok daha kalın çizme göze çarpıyor. Toplumsal hareketler kuramında-tartışmalarında-analizlerinde kopuşçu yaklaşımı savunanların da üzerine düşünmesi gereken bir mesele var: yeni toplumsal hareketler de eskidi. Ekoloji hareketi- somut bir kazanımı var mı : varsa Trump’ın anti-ekolojist yasalarıdır. Kadın hareketi- somut kazanımı: kadın düşmanı liderler ve kadın düşmanı neo-faşizmin yükselişidir.Dolayısıyla hiçbir hareket başarılı olamadı. Denilecektir ki başarı nedir, yer almak mı, bir yeri ele geçirmek mi, bir yerde mevcut olmak mı, mevcudiyetini yaymak mı ? Biz bunların hiçbirini istemiyoruz diyen de olabilir. Yani iktidar tanımınız ne olursa olsun, en temel olarak kendinize ait bir performans ortaya koyabileceğiniz bir alan ortaya çıkması gerekiyor. Şimdi o performans alanı gittikçe daralıyor.
Doğan Çetinkaya, bir siyasal merkez oluşturmak gerektiğinden bahsetmiş. Eskilerin kibirli mesnetsiz özgüveni ve yenilerin politik şımarıklığının dışında bir yere işaret etmiş. Siyaset ve toplumsal hareket; siyasal düşünce ve toplumsal hareket ( ki aynı sayıda F.Gençoğlu’nun yazısı da bunun üzerine ayrıca değerlendirilmeli ) rahatlıkla önüne koyulan ikilikleri aşamıyor. Bu uzun vadeli olamıyor. Farklı hareketlerin ortaklaşması belirli bir anda mümkün fakat mekan-zaman sıkışmasına dayanamıyor. Yani sönümleniyor. Çözüm bir eklektizm de değil. Mouffe’un son yazdığı sol-popülizm kitabındaki meselelerin gerçekleşmesi için de bir kitle dinamiği-mirası lazım ve onun üzerine düşünmek ve dünya ile olan mesafemizi belirlemek lazım.
Bu anlamda siyasal merkez ve alternatif konusu düşünsel-felsefi bir konuyu esas alarak yola başlamak durumundadır. Negri de “meclis” kitabında stratejik ve taktik arasındaki ikilikte başat olarak şunu göstermişti. Her toplumsal hareket; kendine özgü literatürü,güdüsü, sezisi ve tarih kurgusu ile stratejiktir ve bu çerçeve kurulacak önderlik ( Negri bunu da yeniden öneriyor) taktik olacaktır diyor. Kısa vadeli örgütler ve uzun vadeli eleştiri dinamiği her zaman rezonans yaratamayabiliyor, yaratmıyor diye vazgeçmek de olmaz fakat eklektizm, ortak/müşterek üzerine mücadele ve toplumsal hareketler üzerine düşünürken her bir toplumsal hareketin eleştiri,kuram ve çerçevesi ciddi olarak incelenmeli ve Dünya yeniden tasarlanmalı.Zihnimizdeki dünya politik doğrucu ve stretil bir dünya olduğu ölçüde:Kadın +Kent+Kürt+Alevi+Çevreciler vs... diyerek ve onların literatürel ve söylemsel hassasiyetlerini ( salt-sadece bunu gözeterek ) gözeterek ve onların temsilcilerini ortak platformlara sokmakla o hareketi temsil edeceğini düşünmek, ufuksuz- dar ve yaşamla bağları kesilmiş bir hayatı imler. Bu da alternatif hareketlerin köşeye sıkıştığı durumu gösterir.
0 notes
Text
İstanbul'daki Alışveriş Merkezleri
İstanbul'daki Alışveriş Merkezleri #istanbul #avm #pazar #alışveriş #avmler
İstanbul’daki Alışveriş Merkezileri kısa yazılışı ile AVM’leri sizler için derledik. Alışveriş tutkunları ve kapalı mekanlar içinde zaman geçirmeyi sevenler için İstanbul’daki AVM’lerin tümünü listeledik.
Alışveriş Merkezi kültürü bize yabancı olarak bilinsede Dünya’nın en eski alışveriş merkezi İstanbul’daki Mısır Çarşı’dır. Ülkemizin tarihi bir çok pazar, çarşı, alışveriş merkezi bulunmakta.
View On WordPress
0 notes
Text
YEŞİLYURT ÇOCUKLAR İÇİN TİYATRO OYUNLARI YAYINLIYOR
“Çocuklarımızın Evde Geçirdikleri Zamanı Eğlenceli Kılmak İçin Çalışıyoruz” Yeşilyurt Belediyesi, küresel bir tehdit haline dönüşüp ülkemizde de can kayıplarına yolaçan Koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler arasında yer alan ‘Evde Kal’ çağrılarına uyan çocukların keyifli vakitler geçirmeleri için tarihi karakterlerin ve hikayelerin yer aldığı geleneksel orta oyunları ev ortamına taşıdı. Yeşilyurt Belediyesi sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanmaya başlayan tiyatro oyunları büyük ilgi gördü. “ÇOCUKLARIMIZ İÇİN EĞLENCELİ TİYATRO OYUNLARI YAYINLIYORUZ” Dünya’nın ve Türkiye’nin Koronavirüs ( COVİD-19) salgınından dolayı olağanüstü bir dönemden geçtiğini ifade eden Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, ‘Evde Kal, Sağlıklı Kal’ mesajıyla evden çıkmayan çocukların keyifli ve kaliteli zaman geçirmeleri için sosyal paylaşım sitelerinde eğlenceli ve keyif dolu tiyatro gösterileri yayınlamaya başladı. “MASAL KAHRAMANLARINI EV ORTAMINA TAŞIDIK” Koronavirüs salgınının yayılmasını önlemek için alınan tedbirlerin herkes tarafından uygulanması halinde yaşanan sıkıntılı sürecin daha kısa sürede atlatılabileceğini ifade eden Başkan Çınar, “Koronavirüs salgınından ne yazık ki dünya çapında 14 bine yakın, ülkemizde de dün itibariyle 21 can kaybının yaşanması tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ‘Evde Kal Sağlıklı Kal’ çağrılarına hepimizin uyması gerekmektedir. Toplum ve insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden virüsün yayılmasını önlemek için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Mümkün olduğunca kalabalık yerlerden uzak durmalıyız ve mecbur kalmadıkça evden dışarı çıkmamalıyız. Sağlıklı ve sıhhatli bir sosyal hayat için ‘Evde Kal’ çağrılarını uyup dışarıya çıkmayan çocuklarımızın kaliteli ve eğlenceli zamanlar geçirmeleri için farklı projeyi hayata geçirdik. Çocuklarımızın ev ortamında hem sıkılmamaları hem de farklı bilgiler öğrenerek kaliteli ve verimli zamanlar geçirmeleri için, www.facebook.com/yesilyurtbeltr, www.twitter.com/yesilyurtbeltr ve www.instagram.com/yesilyurtbeltr üzerinden geleneksel orta oyunlarımızdan Keloğlan ve Meddah gibi tiyatro gösterilerini yayınlamaya başladık. Çocuklarımız bu tür eğlenceli ve keyif dolu oyunları izleyerek bir yandan keyifli vakit geçirecek diğer taraftan da geleneksel kültürümüzün farklı renklerini öğrenme imkânına kavuşmuş olacaktır. Masal kahramanlarını çocuklarımız için ev ortamına bu uygulamayla taşımış oluyoruz. Tarihi karakterlerimiz ve her biri ayrı bir değere sahip hikâyelerin yer aldığı orta oyunlarımızı bugün itibariyle sosyal paylaşım sitelerimizde yayınlamaya başladık ve çok güzel geri dönüşler aldık. Uygulamamız virüs tehdidi ortadan kalkana kadar belli bir yayın çizelgesi halinde devam edecektir. Projemize destek ve katkılarını esirgemeyen genç tiyatrocu kardeşlerime teşekkürlerimi sunuyorum. Çocuklarımız yeter ki evlerinden çıkmasınlar bizler onların güzel ve keyifli vakit geçirmeleri için görev başındayız. Her şey sağlıklı ve güzel bir Türkiye, Malatya ve Yeşilyurt için.” diye konuştu. Sevgili çocuklar; siz evde kalın, biz masal kahramanlarımızı eşsiz anlatımlarıyla evlerinize misafir edeceğiz. https://t.co/9JpmZCkztL — Yeşilyurt Belediyesi (@yesilyurtbeltr) March 22, 2020 Read the full article
#Çırmıhtı#Çocuk#haber#haberMalatya#haberler#koronavirüs#Kovid-19#Malatya#Malatyahaber#Malatyahaberi#Malatyahaberleri#MehmetÇınar#tiyatro#Yeşilyurt
0 notes
Text
KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK? – İşte Tüm Kıyamet Tahminleri!
İnsanlık ve medeniyet yüzyıllar boyunca böyle gitmeyecek, bir yerde önüne engeller çıkacak. Bu engeller bazen siyasi, bazen doğal afetler, bazen ise farklı sebepler dolayısı ile insanların yaşamları gelecek yüzyıllarda değişecek.
Kıyamet ne zaman kopacak veya gerçekte bir kıyamet yaşanıp yaşanmayacağı merakla beklenen bir soru işareti. Ancak kısa süre içerisinde gerçek bir kıyamet yaşanacak olsaydı insanlık büyük ihtimalle bunu görebilirdi. Dünya’ya çarpacak olan yakın bir göktaşı tehdidi NASA’nın verilerine göre henüz bulunmuyor, benzer olarak tsunami, söndürülemeyecek yangınlar gibi problemler henüz kısa süre içerisinde Dünya’yı vurabilecek tehditler olarak görülmüyor.
Bunlara rağmen herhangi bir uzaylı saldırısı veya olası bir hızla gelen göktaşının canlı ırkını ve yeryüzünü yok edebileceği, bunların insanlar tarafından ne kadar hazırlıklı olursak olalım asla durduramayacak olduğumuz insan ırkını sona erdirebilecek olan gelişmeler olabileceği belirtiliyor.
Dünya yok olabilir
Her an yok olma tehdidi ile yaşadığımız ancak bunu hep aklımızdan çıkardığımız bu koskoca Dünya’da, insanların ne zaman yok olacakları, nasıl yok olacakları büyük bir soru işareti.
İnsanlık geçmişten bugüne kadar birçok yokoluş tehdidi atlattı, tüm bu tehditler arasında ilk sırada gıda sorunları, vahşi hayvanlar ve daha birçok tehdit bulunuyordu.
Dünya her an yok olabilecek tehditler ile karşı karşıya olabilir, ancak biz insanlar bunları göremeyebiliriz. NASA’nın sistemlerinde görülemeyecek kadar hızla Dünya’ya gelen bir göktaşının görülmemesi veya son anlarda görülmesi olası olabilir.
Binlerce km ötedeki göktaşlarını izleyen NASA bugün tüm evreni izleyemiyor, tüm evrende neler olduğunu bilemiyor.
Sadece insanlık değil, tüm canlılar yok olabilir
Beklenmeyen bir Güneş patlaması halinde Dünya yine tehditlerle karşı karşıya kalabilir. Dini olarak bakılacak olursa Dünya’da kıyamet farklı farklı sebeplerle kopacak gibi gösteriliyor. Kimi tehditler Yecüc-Mecüc olarak gösterilirken, kimi tehditler ise ‘Allah-Tanrı’ olarak inanılan yüce bir varlığın kendisini göstermesi veya kendi eliyle Dünya’yı yok etmesinden oluşuyor.
Dini olarak ortaya atılmış olan veya kitaplarda yazdığı iddia edilen kıyamet gerçeklerinin %100 doğru olmadığını biliyoruz. Tüm bunlara rağmen neler olabileceğini henüz hiçbirimiz bilmiyoruz.
Sadece insanlığı değil, tüm canlıları yok edebilecek potansiyel tehditler olabileceği gibi, sadece birkaç insanın kalabileceği büyük bir yıkımda gerçekleşebilir.
Dünya’yı ortadan parçalayacak büyük tehditler olabileceği gibi, dinozorları yok eden bir göktaşı kadar büyük göktaşının insan ırkı ve canlı yaşamanın büyük bölümünü yok etmesinin mümkün olduğu bilinmekte.
Tüm bunlar olabilecek şeyler olsa da, bugün hiçbir insan çıkıp ‘kıyamet bugün kopacak, kıyamet şu nedenle, şu sebeplerle kopacak’ diyemiyor, diyemeyecek.
Kıyametin kopacak olduğu her insanın düşündüğü bir ‘gelecek’ olsa bile bunun gerçekten olup olmayacağını asla bilmiyoruz, bilemeyeceğiz.
Kıyamet Beklentisi Tarihi Listesi
İlk milenyum CE
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 66-70 Simon bar Giora , Yahudi Essenes Yahudi Essene mezhebi, Yahudilerin 66-70 yıllarında Yahudiye’de Yahudilerin ayaklanmasını Mesih’in Dünya’ya gelişini gösterecek son ‘savaş’ olacağını iddia etti. Simon’un yetkisiyle, İsrail’in kurtarılmasını ilan eden madeni paralar bile basıldı. [14] [15] 365 Poitiers’ın Hilary Erken Fransız piskoposu, Dünyanın sonunun bu yıl içinde olacağını duyurdu, ancak bu gerçek olmadı. [16] 375-400 Martin Turları Bu Fransız piskopos, dünyanın MS 400’den önce sona ereceğini ve “Deccal’in zaten doğduğuna şüphe yok. Erken yıllarında sıkı bir şekilde kurulmuş, olgunluğa ulaştıktan sonra üstün güce ulaşacağını” iddia etti, ancak bunlar gerçek olmadı. [17] [18] 500 Roma Hippolitus , Sextus Julius Afrikalı , Irenaeus 3 isimde İsa’nın geri döneceğini düşünüyordu, ancak bu gerçek olmadı. Kıyamet kopmadı. [19] [20] 6 Nis 793 Liébana Beatus Bu İspanyol keşişi, o gün büyük bir insan kalabalığının önünde Mesih’in İkinci Gelişini ve Dünyanın sonunun geleceğini iddia etti. [19] 800 Sextus Julius Africanus Bu Hıristiyan tarihçi kıyamet ne zaman kopacak? Sorusuna 500 yılından 800 yılını hedef göstermişti. Bugün 1000 yıldan fazla geçti, ancak kıyamet henüz kopmadı. [21] 799-806 Turlar Gregory Bu Fransız piskopos, büyük sonun 799 ve 806 yılları arasında gerçekleşeceğini iddia etti. [22] 847 Thiota Bu Hıristiyan kişi 847 yılında Dünya’nın sonunun geleceğini iddia etti. Daha sonrasında ise kıyamet kopmayacağında yalan söylediğini itiraf etmek zorunda kaldı. [23] [24] 992-995 Çeşitli Hıristiyanlar Bazı Hristiyanlar 992 ila 995 yılları arasında kıyametin kopacak olduğunu iddia ettiler. Ancak bunların hiçbirisi gerçek değildi. Hiçbiri doğruyu bilemedi. [25] 1000 Papa Sylvester II ve diğerleri Çeşitli kaynaklara göre, çeşitli Hıristiyan din adamları bu tarihi Papa II. Sylvester dahil olmak üzere Milenyum olarak tahmin ettiler. Sonuç olarak, Avrupa’da ayaklanmaların meydana geldiği söylentileri mevcut ve Kudüs’e doğru yürüyüşlerin olduğu bile iddia edilmekte. Ancak bazı tarihçiler bu iddiaları kabul etmemekte ısrarcılar. [26] [27] [28]
11. – 15. yüzyıllar
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 1033 Çeşitli Hıristiyanlar 1 Ocak 1000 tahmininin başarısız olmasının ardından, bazı teorisyenler sonun İsa’nın ölümünden sonra doğumu yerine 1000 yıl sonra gerçekleşeceğini öne sürdüler. 2000 yılında kıyametin kopacağını iddia ettiler, bugün ise 2020 yılındayız ve henüz kıyamet kopmadı. [19] [29] 1200-1260 Fiore Joachim Bu İtalyan kişilik, Milenyumun 1200 ve 1260 arasında başlayacağını öne sürdü. [30] 1284 Papa Masum III Papa Innocent III (1216 yılında öldü), 618’de İslam’ın yükselişinden sonra dünyanın 666 yıl sonra sona ereceğini iddia etti. [17] 1290 1335 Joachimites 1260 tahmini başarısız olduktan sonra, Fiore Joachim’in takipçileri Dünya’nın sonunu 1290’a ve daha sonra 1355 yılında yok olacağını iddia ettiler. [31] 1346-1351 Çeşitli Avrupalılar Kara Ölüm Avrupa’da yayılan Ahir zaman işareti olarak birçok kişi tarafından kıyamet olarak görüldü ve insanlığın sonu olacağı iddia edildi. Ancak Kara Ölüm (Kara Veba) herhangi bir şekilde insanlığın sonu olmadı, 3/1 oranında insan nüfusu ortadan kalkmış olsa da Kara Veba aslında kolay tedavi edilebilecek bir hastalıktı. [32] [33] 1368-1370 Jean de Roquetaillade Bu Fransız simyacı Deccal’in 1366’da geleceğini ve yokoluşun 1368 yılında ya da 1370 yılında başlayacağını iddia etti. [34] 1378 Arnaldus de Villa Nova Bu kişi 1378 yılında kıyametin kopacağını ve Deccal’in Dünya’da görünecek olduğunu iddia etti. [35]
16’ncı yüzyıl kıyamet tahminleri
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 1504 Sandro Botticelli Bu ressam kişi 1503.5 yılında kıyametin kopacağını iddia etmişti, ancak bu iddialar doğru değildi. [36] [37] 1 Şub 1524 Londralı astrologlar Londra’daki bir grup astrolog, bir önceki Haziran ayında yapılan hesaplamalara dayanarak dünyanın Londra’da başlayan bir selle sona ereceğini tahmin ettiler. 20.000 Londralı yaşadıkları yerlerden ayrıldılar ve iddia dolayısı ile daha yüksek yerlere çıktılar ve evler inşa ettiler. [38] [39] 20 Şub 1524 Johannes Stöffler Bu kişi kıyametin kısa süre içerisinde kopabileceğini iddia etti, ancak net olarak gün vermedi. [38] 1524-1526 Thomas Müntzer Bu Anabaptiste göre 1525 yılı, Milenyumun başlangıcını işaret etmekteydi. Takipçileri, hükümet birlikleri ile eşit olmayan bir savaşta top ateşi sonucu öldürüldü. İşkence altında öldü ve başı kesildi. Bu iddialar onun sonu oldu, çünkü halkı kışkırttığı iddia ediliyordu, nitekim bu da doğru bir iddiaydı ve kıyamet kopmadı. [29] [40] 27 Mayıs 1528 Hans Hut Bu Alman Anabaptist, sonun bu 1528 yılında gerçekleşeceğini tahmin etti. [41] 1528 Johannes Stöffler 1524 tahmininden sonra Stöffler yeni bir tahmin vermedi. Ancak 1528 yılında kıyametin kopabileceğini iddia etti. [42] 19 Eki 1533 Michael Stifel Bu matematikçi, kıyamet gününün bu gün sabah 8’de başlayacağını iddia etti. [43] 1533 Melchior Hoffman Bu Anabaptist, Mesih’in İkinci Gelişinin bu yıl Strazburg’da gerçekleşeceğini öne sürdü. 144.000 kişinin kurtarılacağını, dünyanın geri kalanının ise ateşle yok olacağını iddia etti. [44] 5 Nis 1534 Jan Matthys Münster isyanı sırasında, bu Anabaptist lider kıyametin bu gün gerçekleşeceğini iddia etti. Gün geldiğinde Franz von Waldeck’e başarısız bir saldırı düzenledi iddia sahibinin başı kesilerek yalan söylediği için acı verici bir şekilde ve kendi eliyle kendini öldürmüş oldu. [45] 1555 Pierre d’Ailly 1400’lü yıllarda bu Fransız ilahiyatçı, 6845 yıllık insanlık tarihinin çoktan geçmiş olduğunu ve dünyanın sonunun 7000’inci yılda olacağını öne sürdü. [46] 1585 Michael Servetus İspanyol doğumlu reformcu , Hıristiyanlığın Restorasyonu adlı kitabında Şeytan’ın saltanatının MS 325’te , Nikea Konseyi’nde başladığını ve 1260 yıl süreceğini ve böylece 1585’te biteceğini iddia etti . [47] 1588 Regiomontanus Bu matematikçi ve gökbilimci isim, bu yıl içinde Dünya’nın sonunun geleceğini öne sürdü, ancak bu da gerçek olmadı. [48] 1600 Martin Luther Bir Alman rahip ve ilahiyat profesörü olan kişi, Dünya’nın sonunun 1600’den geç bir tarihte olmayacağını tahmin ettiğini söyledi. [49]
17. yüzyıl kıyamet ile ilgili öngörüler
Tarih (CE) Talep sahibi
(kişiler)
Açıklama Ref. 1 Şub 1624 Londra astrologları 1 Şubat 1524’teki tufanı tahmin eden aynı astrologlar, ilk kehanetlerinin başarısız olmasından sonraki tarihi 100 yıl sonra tekrar gündeme getirdiler, 1624 yılında yine kıyamet kopmadı. [38] [39] 1648 Sabbatai Zevi Mesih’in o yıl içinde geleceğini ilan eden bu kişi yine başarısız oldu. Daha sonra 1666-7’de Mesih olduğunu iddia etti [48] 1651 Bilinmeyen yazar Lübeck , Almanya Kıyamet haritaları, Deccal’in, İslam’ın yükselişini ve Kıyamet Günü’nden sonra 1651’de gerçekleşeceği tahmin edilen diğer olayları öne sürmektedir. Bu konuda net bir bilgi bulunmamaktadır. [50] [51] 1654 Helisaeus Roeslin Bu doktor, Dünya’nın bu yıl 1572’de meydana gelen bir nova sonucunda sona ereceğini iddia etmişti. [52] 1656 Kristof Kolomb ABD’nin kurucusu olarak tanınan bu isim 1657 yılında Dünya’nın yok olacağını iddia etmişti. Bu kadar ünlü bir isim olacağını o dönemde bilmiyordu, ancak her söylediğinin doğru olmadığını bir kez daha göstermiş oldu. [53] [54] 1655-1657 Beşinci Monarşistler Bu radikal Hıristiyan grubu, son kıyamet gününün ve Deccal’in yok edilmesinin 1655-1657 arasında gerçekleşeceğini iddia etmişti. [55] 1658 Kristof Kolomb Columbus, dünyanın MÖ 5343’te yaratıldığını ve 7000 yıl ayakta kalacağını iddia etti. Sıfır yılı olmadığı varsayılırsa, bu sonun 1658’de geleceği anlamına geliyordu, ancak bu tarihte yine kıyamet kopmadı. [56] 1660 Joseph Mede Mede, Deccal’in 456’da ortaya çıktığını ve sonun 1660’da olacağını iddia etti. [57] 1666 Sabbatai Zevi 1648’deki başarısız tahmininden sonra Zevi, bu yıl için Dünya’nın sonunu yeniden ortaya atmıştır. [48] Beşinci Monarşistler 1666 yılında yaşanan olaylardan dolayı bu kimseler Dünya’nın ve insanlığın sonunun bu yıllar içerisinde geleceğini öne sürdüler. O yıllarda yaşanan yangınlar ve diğer salgınlar dolayısı ile bu iddia ortaya atıldı, ancak bu iddialar gerçek değildi. [58] [59] 1673 William Aspinwall Bu Beşinci Monarşist, sonun başlangıcının bu yıl başlayacağını iddia etti. [60] 1688 John Napier Bu matematikçi, Vahiy Kitabı’ndan elde edilen hesaplamalara dayanarak Dünya’nın sonunun bu yıl olacağını öne sürdü. [61] 1689 Pierre Jurieu Bu ‘peygamber’ kıyamet gününün bu yıl gerçekleşeceğini öne sürdü. [62] 1694 John Mason Bu Anglikan rahip yok oluşun bu yıl kapsamında başlayacağını öngördü. [63] Johann Heinrich Alsted Bu Calvinist bakan kişi, yok oluşun bu yıl başlayacağını iddia etmişti. [64] Johann Jacob Zimmermann İsa’nın geri döneceğine ve Dünya’nın bu yıl sona ereceğine inanıyorlardı, ancak bu inanç gerçek değildi. [65] 1697 Pamuk Mather Bu kişi Dünya’nın bu yıl yok olacağını tahmin etti. Tahmin başarısız olduktan sonra, bitiş tarihini iki kez daha revize etti. [45] 1700 John Napier 1688 tahmininin ardından Napier, Dünya’nın sonunu, 1593’te yayınlanan bir kitaptan esinlenerek (A Plaine Discovery) 1700’e revize etti. [66] Henry Archer Yeryüzünde İsa’nın Personall Reigne adlı 1642 çalışmasında, Archer, İsa’nın İkinci Gelişinin yaklaşık bu yıl gerçekleşeceğini öne sürmüştür. [67]
18. yüzyıl kıyamet tahminleri
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 1705-1708 Camisards Camisard kişileri, Dünya’nın sonunun 1705, 1706 veya 1708’de gerçekleşeceğini tahmin ediyordu. [62] 1716 Pamuk Mather 1697 tahmininden sonra Mather tahminini yeniden revize etti. [45] 5 Nis 1719 Jacob Bernoulli Bu matematikçi bir kuyruklu yıldızın bugün Dünya’yı yok edeceğini iddia etti, ancak bu gerçek olmadı. [52] 1700-1734 Cusa Nicholas Bu kardinal, sonun 1700 ve 1734 arasında gerçekleşeceğini öngörmüştü, ancak öngörüsü gerçek değildi. [68] 16 Eyl 1736 William Whiston Bu ilahiyatçı bu yıl Dünya’ya bir kuyruklu yıldız çarpacağını ve yok olacağını öngördü. [69] 1736 Pamuk Mather Mather’ın Dünya’nın sonu için üçüncü ve son tahmini yine gerçek olmadı! [45] 1757 Emanuel Swedenborg Bu kişi bu yıl Dünya’nın sonunun geleceğini öne sürdü. [70] [71] 19 Mayıs 1780 Connecticut Genel Kurul üyeleri, New Englanders Gün içerisinde yaşanan kararan gökyüzü nedeniyle bu kişiler Dünya’nın 1780 yılında o gün yok olacağını düşündüler ve iddia ettiler. Ancak gökyüzünün kararmasının sebebi aslında büyük yangınlardı. [72] 1789 Pierre d’Ailly Bu 14. yüzyıl kardinaline göre 1789 yılı Deccal’in geliş yılı olacaktı. [73] 1792 1794 Shakers 18. Yüzyıl İngiltere’sinde kurulan bir Hıristiyan mezhebi olan Shakers, Dünya’nın 1792’de ve daha sonradan 1794’te sona ereceğini iddia etti. [45] 19 Kasım 1795 Nathaniel Brassey Halhed Halhead, Richard Brothers’ın serbest bırakılması için kampanya yürütürken, Dünya’nın bu gün sona ereceğini ilan etti, belki de bu serbest bırakılması için bir kampanyaydı. [74] 1793-1795 Richard Brothers Bu emekli denizci, yok oluşun 1793 ve 1795 arasında başlayacağını iddia etti. Sonunda başka bir ülkeden sığınma talebinde bulunmak zorunda kaldı. Şanslıydı ki öldürülmedi. [68]
19. yüzyıl kıyamet tahminleri yapan kişiler
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 1805 Christopher Love Bu Presbiteryen, 1805’te depremle Dünya’nın yok olacağını ve ardından Tanrı’nın herkes tarafından görüleceği sonsuz bir barış çağının yaşanacak olduğunu iddia etti. [75] 1806 Mary Bateman İngiltere’nin Leeds kentinde, 1806 yılında bir tavuk yumurtlamaya başladı, burada “Mesih geliyor” ifadesi yazıldı. Sonunda bir aldatmaca olduğu ortaya çıkarıldı. Sahibi, Mary Bateman, yumurtaya bunları yazmış ve tekrar tavuğun içerisine bu yumurtayı geri yerleştirmişti. Sonunda suçu ortaya çıktı, bunu ne için yaptığı ise henüz bilinmiyor. [76] [77] 19 Eyl 1814 Joanna Southcott Kendini peygamber olarak tanımlayan bu 64 yaşındaki kişi, Mesih çocuğuna hamile olduğunu ve 19 Ekim 1814’te doğacağını iddia etti. O yılın sonunda bir çocuk doğurmadan öldü ve bir otopsi sonucunda hamile olmadığı kanıtlandı. [78] 1836 Johann Albrecht Bengel 1836’da kıyametin kopacağını iddia etti. [79] 1836 John Wesley En geç 1836 yılında kıyamet yaşanacağını iddia eden bu kişi ise tahmininde doğru çıkmadığını gösterdi. [76] [80] 28 Nis 1843 31 Ara 1843 Millerites Liderleri tarafından resmi olarak onaylanmamış olsa da, birçok Millerit 28 Nisan’da veya 1843’ün sonunda İkinci Geliş’in gerçekleşmesini beklemekteydi. [81] 1843 Harriet Livermore Gelecek 2 yıl içerisinde Dünya’nın yok olacağını iddia etti. [82] 21 Mar 1844 William Miller Vaftizci vaiz Miller, Mesih’in bugün döneceğini iddia etti. [83] 22 Ekim 1844 Millerites Mesih’in 21 Mart 1844’te dönmedikten sonra Milleritler, William Miller’ın o yılki 22 Ekim’e ilişkin tahminini, yanlış hesaplanmış Kutsal Yazılar olduğunu iddia etti ve yeniden revize etti. Tahminlerin yanlış olduğunun anlaşılması büyük bir üzüntü ile sonuçlandı. [83] [84] 7 Ağu 1847 George Rapp Harmony Society’nin kurucusu Rapp, 7 Ağustos 1847’de ölürken bile İsa’nın yaşamı geri döneceğini vaaz etti. [85] 1847 Harriet Livermore Bu vaiz ilk kıyamet tarihi tahmini tutmayınca 2. kez 1847 yılında Dünya’nın yok olacağını iddia etti. [82] 1862 John cumming Bu İskoç din adamı 1862’de yaratıldığından beri 6000 yıl geçtiğini ve bu yıl Dünya’nın sona ereceğini iddia etti. [86] Joseph Morris 2. Büyük Geliş iddiası yeniden ortaya atıldı, ancak bu da gerçek olmadı. [87] 1863 John Wroe Hıristiyan İsrail Kilisesi’nin kurucusu, Milenyum’un bu yıl başlayacağını öne sürdü. [78] 1873-1874 Jonas Wendell 1873 veya 1870 yılında 1874 yılında İsa’nın döneceğini ve yok oluşun gerçek olacağını iddia etti. Ancak 1874 yılında İsa’nın görünmez bir şekilde geldiğini ancak görünmeden geri döndüğünü ve kıyametin bu sebeple kopmadığını öne sürdü. [88] [89] [90] 1881 Mother Shipton (özellik) 1881 yılında Dünya’nın sonunun geleceğini iddia eden bu ismin tahmini daha sonradan 1873’te yalan olduğu ortaya çıkarıldı. [91] 1890 Wovoka Hayalet Dansı grubunun kurucusu 1889’da kıyametin 1890’da gerçekleşeceğini iddia etmişti. [92]
20. yüzyıl kıyamet tahminleri
Tarih (CE) İddia sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 1901 Katolik Apostolik Kilisesi 1831’de kurulan bu kilise, İsa’nın 12 kurucu üyesinin sonuncusunun öldüğü zaman döneceğini iddia etti. Son üye 1901’de öldü. Ancak İsa geri dönmedi, kıyamette kopmadı. [93] 23 Nisan 1908 Michael Paget Baxter 1908 yılında kıyamet yine kopmadı. [94] 1910 Camille Flammarion 1910 yılında Halley Kuyruklu Yıldızı’nın Dünya’ya çarpacak olduğunu iddia etti, ancak gerçek olmadı. [84] [95] 1892-1911 Charles Piazzi Smyth 1891-1911 yılları arasında kıyamet kopacağını iddia eden bu kişinin tahminleri de gerçek olmadı. [96] 1914 Charles Taze Russell Ekim 1874’ten itibaren Kutsal Yazı’da Ekim 1914 olarak işaretlendiği iddia edilen tarihe kadar kıyametin kopacağı iddia ediliyordu. [97] 1915 John Chilembwe Bu Baptist eğitimci ve İngiliz Nyasaland koruyucusundaki bir isyanın lideri Milenyum’un bu yıl başlayacağını öne sürmüştür. [92] 1918 Uluslararası İncil Öğrenciler Derneği 1918 yılında yok oluşun gerçek olacağını düşünüyorlardı. [98] 1920 Uluslararası İncil Öğrenciler Derneği Bu derneğe göre 1920 yılında hükümetler ortadan kalkacak, savaşlar yaşanacak ve Dünya için kaçınılmaz bir son yaşanacaktı. Dünya savaşları yaşandı ancak kıyamet kopmadı. Bu kişilerin tahminleri biraz olsun doğru gibi görünse bile asla doğru değildi. [99] 13 Şub 1925 Margaret Rowen Dünya’nın bu tarihte (13 Şubat 1925) gecesi yok olacağını iddia etmişti. [100] 1926 Spencer Perceval Katolik Apostolik Kilisesi’nin 12 havarisinden biri olan bu İngiliz yetkili, Avrupa’daki bu ahir zamanların yaygın ahlaksızlığı olarak gördüğü için Dünya’nın sona daha da yakınlaştığına yönelik açıklamalar yapıyordu. [101] 1934 Walter Marks Avustralya Milletvekili Marks, Temsilciler Meclisi’ne kıyametin 1934’te gerçekleşeceğini iddia etti. [102] [103] Eylül 1935 Wilbur Glenn Voliva Bu evangelist, Eylül 1935’te “Dünya’nın ‘puf’a gidip yok olacağını’ söyledi. Ne dediği ise anlaşılamadı. [104] 1936 Herbert W. Armstrong Kilise kurucusu, kilisesinin üyelerine, kıyametin 1936’da gerçekleşeceğini ve sadece bazılarının kurtarılacağını söyledi. Kehanet başarısız olduktan sonra tarihi üç kez daha değiştirmek zorunda kaldı. [105] 1941 Jehovah’ın şahitleri Kutsal Kitap Öğrenci hareketinden ayrılan bir grup olan Yehova’nın Şahitlerinin son ile ilgili bir tahminiydi. [106] 1943 Herbert W. Armstrong 1936 tahmininden sonra diğer tahminlerde gerçek olmadı. [105] 1947 John Ballou Newbrough Oahspe’nin yazarı, Dünya’nın yok olacağını iddia etti ve dini gerekçeleri öne sürdü. [91] 21 Aralık 1954 Dorothy Martin Yedi Işın Kardeşliği olarak adlandırılan bir UFO inancına sahip bir grubun bu lideri, Dünya’nın bu yıl seller dolayısı ile yok olacağını öne sürdü. Tahmin başarısız olduktan sonra grubun sözcüsü, açıklamalarda bulundu. [107] 22 Nisan 1959 Florence Houteff Çok fazla tartışmaya sebep olsalar bile 1959 yılında kıyametin gerçek olacağını iddia ettiler. [108] 4 Şub 1962 Jeane Dixon , çeşitli Hintli astrologlar Dixon, bugün gün içerisinde Dünya’da bir yıkım yaşanacağını öne sürdü. Hindistan’da toplu dua seansları bile yapıldı. [109] [110] 20 Ağu 1967 George Van Püskül Güneydoğu ABD’nin Sovyet nükleer saldırısı tarafından yok edileceğini iddia eden bu kimse, bu tarihte kıyametin başlayacağını iddia etti. [111] 1967 Jim Jones Halk Tapınağı’nın kurucusu, 1967’de nükleer bir soykırımın gerçekleşeceği görüşüne sahip olduğunu açıkladı. [112] 9 Ağu 1969 George Williams Bu tarihte yok oluşun başlayacağını iddia etti. [113] 1969 Charles Manson 1969 yılında kıyametin kopacağını öne süren Manson bu tahmininde de başarısız oldu. [114] 1972 Herbert W. Armstrong 1936 ve 1943 tahminlerinin ardından 3 tahminden 2’si gerçek olmadı. [105] Ocak 1974 David Berg Tanrı’nın Çocukları lideri Berg, Kohoutek Kuyruklu Yıldızı’nın müjdelediği muazzam bir kıyamet günü yaşanacağını iddia etti. [115] 1975 Herbert W. Armstrong Kıyamet ile ilgili bu kimsenin dördüncü ve son tahmini de başarısız oldu. [105] Jehovah’ın Şehitleri 1975’in son tarih olduğunu iddia ettiler, ama bu iddiaları da doğru değildi. [116] 1976 Brahma Kumaris Nükleer saldırılar veya farklı sebepler dolayısı ile Dünya’nın yok olacağını iddia eden bu kişinin iddiası gerçek değildi. Nükleer tehditlere dikkat çekmişti, ancak kıyamet sebebi değildi. Nükleer bir saldırı o dönemde Dünya’yı yok edemeyebilirdi. [117] 1977 John Wroe Hıristiyan İsrail Kilisesi’nin kurucusu bu yıl kıyametin gerçekleşmesini beklediklerini iddia etti. [91] William M. Branham Bu Hıristiyan yetkili, kıyametin en ama en geç 1977’de gerçekleşeceğini iddia etti. [118] 17 Şub 1979 Roch Thériault 1979’da beklenen kıyamet gerçek olmadı. [119] 1980 Leland Jensen 1978’de Jensen tarafından yapılan açıklamalarda 1980’de nükleer bir felaket olacağını 20 yıl süreceğini, bunun sonunda insanların Tanrı’nın eliyle yok olacaklarını öne sürdü. [120] 1981 Chuck Smith 1948 neslinin son nesil olacağını, başka insanların Dünya’ya gelmeyeceğini ve Tanrı’nın insanları yok edeceğini iddia etti. [121] [122] Nisan – Haziran 1982 Tara Merkezleri 24 ve 25 Nisan 1982 tarihli pek çok gazetede tam sayfa ilanlar verildi, “Mesih Şimdi Burada!” ve kendisini “önümüzdeki iki ay içinde” tanıtacağını söyleyen baskılar yaptıran bu merkezlerin iddiası doğru değildi. [123] 10 Şub 1982 John Gribbin , Stephen Plagemann Büyük bir depremin Dünya’yı bu tarihte yok edeceğini iddia ettiler, ancak bu ikilinin iddiası da gerçekdışıydı. [95] [124] 21 Haziran 1982 Benjamin Creme Creme, Los Angeles Times’ta, Maitreya’nın Dünya çapında televizyonda duyurduğu yok oluşun Haziran 1982’de gerçekleşeceğini belirten bir reklam yayınlattı. [125] 1982 Pat Robertson 1976 sonlarında 700 Club TV programında, Robertson Dünya’nın sonunun bu yıl geleceğini iddia etti. [126] 1985 Lester Sumrall Bu yetkili, bu yıl Dünya’nın sona ereceğini iddia etti, hatta I Predict 1985 başlıklı bir kitap bile yayınladı. [127] 29 Nisan 1986 Leland Jensen Jensen, Halley Comet’in bugün Dünya’nın yörüngesine çekileceğini ve yaygın yıkıma neden olacağını iddia etti . [128] 17 Ağu 1987 José Argüelles Argüelles, kıyametin, bugün Dünya’nın çeşitli yerlerinde 144.000 kişi toplanmazsa gerçek olacağını iddia etti. Ancak Dünya’nın hiçbir yerinde 144.000 kişi toplanmadı ve kıyamet gerçek olmadı. Çünkü bu bir yalandı. [129] 11–13 Eyl 1988 3 Eki 1988 Edgar C. Whisenant 88 nedenin Dünya’da yıkıma sebep olacağını iddia eden bu kimsenin iddiası da gerçek değildi. [130] 30 Eyl 1989 Edgar C. Whisenant 1988 tahminlerinin tamamlanmasının ardından, Whisenant kıyamet tarihini bugüne revize etti. Bu tahminde başarısız oldu. [130] 23 Nisan 1990 Elizabeth Clare Peygamber ‘Peygamber’ olarak kendisini tanıtan bu kişi, nükleer bir savaşın bugün başlayacağını iddia etti ve Dünya’nın 12 yıl sonra sona ereceğini iddia etti. Takipçilerini malzeme ve silahlarla bir barınak inşa etmeye ve barınaklarda yaşamaya sürükleyen bu kişinin iddiası aslında doğru değildi. Daha sonra, alzheimer teşhisi ve şizofreni teşhisi koyuldu. [131] [132] 9 Eyl 1991 Menachem Mendel Schneerson Rus doğumlu bu haham, Mesih’in Yahudi Yeni Yılı’nın başlangıcında geleceğini iddia etti. [133] 1991 Louis Farrakhan İslam Milletinin lideri Körfez Savaşı’nın “son savaş olan Kıyamet Savaşı” olacağını iddia ediyordu, ama iddiası doğru değil yalandı. [134] 28 Eyl 1992 Rollen Stewart Yeniden doğduğunu iddia eden bu Hristiyan, Dünya’nın bugün yok olacağını iddia etti. [135] 28 Ekim 1992 Lee Jang Jant Dami Misyonu kilisesinin lideri Lee, mürtedin bugün gerçekleşeceğini tahmin ediyordu. [136] 1993 David Berg Berg, sıkıntıların 1989’da başlayacağını ve 1993’te İkinci Geliş’in gerçekleşeceğini iddia ediyordu. [137] 2 Mayıs 1994 Neal Chase Bu Bahai mezhebi lideri, New York’un 23 Mart 1994’te bir nükleer bomba ile imha edileceğini ve Kyamet Savaşı’nın 40 gün sonra gerçekleşeceğini iddia etti. [138] 6 Eyl 1994 29 Eyl 1994 2 Eki 1994 Harold Kamping Camping, yok oluşun 6 Eylül 1994’te gerçekleşeceğini öne sürdü. Bu gerçekleşemediğinde, tarihi 29 Eylül’e ve ardından 2 Ekim’e revize etti. [139] [140] 31 Mart 1995 Harold Kamping Camping’in dördüncü kıyamet tahmini tarihi. Bu Camping’in 2011’e kadarki son tahminiydi, ancak hiçbiri gerçek olmamıştır. [139] 17 Aralık 1996 Sheldan Nidle 16 milyon uzay gemisinin Dünya’ya geleceğini ve insanları yok edeceğini iddia eden Nidle, bu tahmininde başarılı olmadı. [141] 26 Mart 1997 Marshall Applewhite Bu kişi bir uzay aracının Hale-Bopp Kuyruklu Yıldızı’nı izlediğini ve yakın zamanda Dünya’ya geleceğini iddia etti. Ancak tahmin gerçek olmayınca kendisi ve 38 takipçisi intihara zorlandı. [142] 10 Ağu 1997 Aggai Edessa’nın 1. yüzyıl piskoposu bu tarihi Deccal’in doğum tarihi ve evrenin sonu olarak düşündüğünü iddia etti. [143] 23 Ekim 1997 James Ussher Bu 17. Yüzyıl İrlanda Başpiskoposu, bu tarihin yaratılıştan bu yana 6000 yıl ve dolayısıyla Dünya’nın sonu olduğunu öngörüyordu. [144] 31 Mart 1998 Hon-Ming Chen Tanrı’nın 10.00’da Dünya’yı yok edeceğini iddia eden Chen, bu tahmininde başarısız oldu. [145] Temmuz 1999 Nostradamus Temmuz 1999’da Dünya’nın yok olacağına işaret eden Nostradamus’un bu tahmini doğru bir tahmin değildi. [146] 18 Ağu 1999 Criswell Tahminleri ile ünlenen bu isim kıyamet tahmini konusunda başarısız oldu. [147] 11 Eyl 1999 Philip Berg Dünya çapında Kabala Merkezi dekanı Berg, bu tarihte “ateş topunun ineceğini ve neredeyse tüm insanlığı, tüm bitki örtüsünü, tüm yaşam biçimlerini yok edeceğini” söyledi. [148] 1999 Charles Berlitz Bu dilbilimci, sonun bu yıl gerçekleşeceğini tahmin etti. Nükleer yıkım, asteroit etkisi, kutup kayması veya diğer Dünya olaylarını içerebileceğini belirterek bunun nasıl olacağını öngöremediğini ancak kıyametin bu yıl yaşanacak olduğunu iddia etti. [149] Hon-Ming Chen Chen, 1999’da nükleer bir soykırımın Avrupa ve Asya’yı yok edeceğini vaaz etmiştir. [150] James Gordon Lindsay Bu vaiz büyük sıkıntıların 2000’den önce başlayacağını öngördü. [151] Timothy Dwight IV Yale Üniversitesi’nin 19. Yüzyıl müdürü, 2000’den başlayarak Mesih’in Binyılını öngördüğünü iddia etti. [152] Nazım El-Hakkani Bu Sufi Müslüman şeyh, Son Yargı’nın 2000’den önce olacağını iddia ediyordu. [153] 1 Ocak 2000 Tanrı’nın On Emirinin Restorasyonu Hareketi 778 takipçili bu dini hareketin kıyamet tahmini gerçek olmayınca bazıları öldü. [154] [155] Jerry Falwell Falwell, Tanrı’nın bu gün Dünya’ya ilişkin kararını açıklamasını ve sonun olacağını öngördü. [156] Tim LaHaye , Jerry B. Jenkins Küresel ekonomik kaosun Dünya’yı yok edeceğini iddia ediyorlardı. [157] Çeşitli 1999 sırasında ve öncesinde, 1 Ocak 2000 gece yarısında birçok bilgisayarı çökertecek ve Dünya çapında büyük felaketlere yol açan arızalara neden olacak ve toplumun işlevini durduracağı Y2K bilgisayar hatasının yaygın tahminleri olmuştu, ancak bunlar yalandı. [95] 6 Nisan 2000 James Harmston Yok oluşun bu tarihte olacağını iddia etmiştir. [158] 5 Mayıs 2000 Nuwaubian Milleti Bu hareket, gezegen diziliminin bugün gezegenleri Güneş’e doğru çekerek bir “yıldız soykırımına” neden olacağını iddia ediyordu. [159] 2000 Peter Olivi 13. yüzyılda yaşamış olan bu teolog, Deccal’in 1300 ve 1340 arasında iktidara geleceğini ve kıyametin 2000 civarında gerçekleşeceğini iddia etti. [160] Ruth Montgomery Deccal’ın bu yıl geleceğini iddia eden bu sözde din adamının tahmini de yanlış bir tahmindi. [161] Edgar Cayce Bu yıl kıyametin yaşanacak olduğunu iddia eden bu kişinin iddiası doğru değildi. [162] Sun Myung Moon Birleşme Kilisesi’nin kurucusu Cennet Krallığı’nın bu yıl kurulacağını iddia etmişti. [163] Ed Dobson Bu papaz sonun, MS 2000’de yaşanacağını, İsa’nın Neden Geri Dönebileceği adlı kitabında yazmıştı. [164] Lester Sumrall Bu yetkili, I Predict 2000 adlı kitabında Dünya’nın sonunu tahmin etti. [165] Jonathan Edwards Bu 18. Yüzyıl vaizi İsa’nın bin yıllık saltanatının bu yıl başlayacağını öngördü. [166]
21’inci yüzyıl kıyamet öngörüleri neler?
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 2001 Tynnetta Muhammed Bu köşe yazarı, sonun bu yıl gerçekleşeceğini öngörmüştü. [167] 27 Mayıs 2003 Nancy Lieder Mayıs 2003’te Dünya’nın yok olacağını iddia eden bu kişinin tahmini de doğru değildi. [168] 30 Ekim – 29 Kasım 2003 Aum Shinrikyo 1995 yılında Tokyo metrosu sarin saldırısını gerçekleştiren bu Japon tarikatının, Dünya’nın 30 Ekim ve 29 Kasım 2003 arasında nükleer bir savaşla yok edileceğini iddia ettiği biliniyor. Bu örgüt idama mahkum edilmiştir, Japonya’da çok fazla gündem olmuştu. [169] 12 Eyl 2006 RABbin Evi RAB’bin Evi’nin papazı ve gözetmeni Yisrayl Hawkins, Şubat 2006 yayınında 12 Eylül 2006’da nükleer bir savaşın başlayacağını iddia etti. [170] 29 Nisan 2007 Pat Robertson Robertson, Yeni Binyıl adlı kitabında, bu tarihi Dünya’nın yıkıldığı gün olarak görüyor. [171] Mayıs 2008 Pyotr Kuznetsov 31 yetişkin ve 4 çocuk (biri 18 aylık) Kuznetsov’un takipçileri, Kasım 2007’de Rusya’da ilkbaharda meydana gelen bir kıyametten korunacaklarını düşünerek bir mağaraya gittiler ve orada durdular. Kuzentsov onlara katılmamıştı ve daha sonra kıyamet öngörüsü gerçek olmayınca bazıları intihar etmişti. Olay gündem olmuş, ancak pek çok soru işaretlerine neden olmuştu. [172] 2010 Altın Şafak Hermetik Düzeni 1887’den 1903’e kadar yaşayan organizasyon, Dünya’nın bu yıl sona ereceğini öngördü. [173] 21 Mayıs 2011 Harold Kamping Camping, tecavüz ve yıkıcı depremlerin 21 Mayıs 2011’de gerçekleşeceğini ve Tanrı’nın Dünya nüfusunun yaklaşık %3’ünü Cennete alacağını ve Dünya’nın sonunun beş ay sonra 21 Ekim’de yok olacağını iddia etmişti. [174] 29 Eyl 2011 Ronald Weinland 2011 tahmini tutmayınca tahminlerini 27 Mayıs 2012 olarak revize ettiler. 2012’de kıyamet kopmadı ancak günümüzde yakın tarihte en çok kıyametin kopması beklenen tarih 2012 yılıydı. Türkiye halkı Şirince’ye akın etmiş, kıyametin orayı etkilemeyecek olduğu iddia edilmişti. [175] 21 Ekim 2011 Harold Kamping İlk tahmin gerçek olmayınca tahmini revize eden bu kişi, yeni tahmin olarak 21 Ekim 2011 tarihini gösterdi. [174] Ağu – Ekim 2011 Çeşitli Halk arasında, Elenin Kuyruklu Yıldızı’nın neredeyse doğrudan Dünya ve Güneş arasında seyahat ettiğini, 16 Ekim’de Dünya’ya çarpacağını iddia eden bazı kimseler türemişti. [176] 27 Mayıs 2012 Ronald Weinland 2011 tahmininin başarısız olmasının ardından Weinland’ın İsa’nın dönüşü için tarihi revize etti. [177] 30 Haziran 2012 José Luis de Jesús Dünya hükümetlerinin çökecek olduu, başarısız bir siyasi kriz yaşanacak olduğunu iddia eden Jesûs, bu tahminde başarılı değildi. [178] 21 Aralık 2012 Çeşitli 2012 fenomeni olarak bilinen bu fenomen özellikle tüm dünyada gündem olmuştu. İnsanlar bu tarihin bazı takvimlerde Dünya’nın sonu olduğuna inanmış, 12/12/2012’de kıyametin kopacak olduğu iddia edilmişti. Türkiye halkı ise Şirince’de kıyametin kopmayacak olduğu iddiası sonrasında küçük bir bölge olan Şirince’ye akın etmiş, bu bölgede oteller dolmuş, çadırlar kurulmuş ve dükkan sahipleri milyonlarca dolar değerinde şarap ve benzer ürün satışları yapmıştı. Bazı insanlar bu tarihte kıyametin kopacağı iddiasına inanarak ellerindeki tüm mallarını satmayı bile düşündüklerini ifade etmiştiler. [179] [180] 23 Ağu 2013 Grigori Rasputin 1916’da ölen bir Rus mistik olan Rasputin, ateşin karadaki yaşamın çoğunu yok edecek olduğunu ve İsa’nın sıkıntılı olanları teselli etmek için Dünya’ya geri döneceği bir günde bir fırtınanın gerçekleşeceğini iddia etmişti. [181] Nisan 2014 – Eylül 2015 John Hagee , Mark Biltz 2015 yılında Kanlı Ay ile beraber Dünya’nın yok olacağı iddia edilmişti. [182] [183] 23 Eyl – 15 Eki 2017 David Meade Komplo teorisyeni David Meade, Nibiru’nun gökyüzünde görünür hale geleceğini ve “yakında” Dünya’yı yok edeceğini iddia etti. [184] 23 Nisan 2018 David Meade 2017 tahmini başarısız olduktan sonra Meade, kıyametin gerçekleşeceğini ve Dünya’nın bu tarihte sona ereceğini iddia etti. [185] [186] 9 Haziran 2019 Ronald Weinland 2018’de İsa’nın 9 Haziran 2019’da geri döneceğini iddia etti. [187] [188]
Gelecek yıllar kıyamet tahminleri
21’inci yüzyıl kıyamet tahminleri
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 2020 Jeane Dixon Dixon, büyük yıkımın 2020’de gerçekleşeceğini iddia etti. Daha önce Dünya’nın 4 Şubat 1962’de sona ereceğini tahmin ediyordu. [189] 2021 F. Kenton Beshore Bu Amerikalı papaz, tahminini İsa’nın 1988’de, yani 1948’de İsrail’in kuruluşunun bir İncil kuşağında (40 yıl) geri döneceği yönündeki öneriye dayandırmaktadır. Beshore, tahminin doğru olduğunu, 2018 ve 2028 yılları arasında büyük kıyametin yaşanacak olduğunu iddia ediyor. [190] 2026 Mesih Vakfı Bu manevi örgüt, Dünya’nın 2026’da, bir asteroidin Riaz Ahmed Gohar Shahi’nin Tanrı’nın Dini adlı kitabındaki tahminlerine uygun olarak Dünya ile çarpışmasıyla sona ereceğini iddia etmektedir. [191]
22. – 23. yüzyıllar
Tarih (CE) Talep sahibi (kişiler) Açıklama Ref. 2129 Said Nursî Bir hadisin ebced yorumuna göre, bu Sünni Müslüman teolog, 2129’da Dünya’nın sona ereceğini yazdı. [192] 2239 Talmud , Ortodoks Yahudilik Ana akım Ortodoks Yahudiliğinde Talmud’a göre, Mesih Adem’in yaşamaya başlamasından sonraki 6000 yıl içinde gelecek olduğunu ve Dünya’nın 1000 yıl sonra yok olacağını tahmin etmektedir. Bu, 2239’da ıssızlık döneminin başlangıcını ve 3239’da ıssızlık döneminin sonunun geleceğini gösteriyor. [3] 2280 Rashad Halife Mısırlı-Amerikalı biyokimyacının Kur’an üzerindeki araştırmasına göre, Dünya o 2280’de yok olacak. [193]
The post KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK? – İşte Tüm Kıyamet Tahminleri! appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/kiyamet-ne-zaman-kopacak/
0 notes