Tumgik
#Antrenmanında
Text
Arda'nın Milli Takım antrenmanında ki görüntüleri pekiiiiii>>>>>>>>>
5 notes · View notes
duyturkiye · 19 days
Text
0 notes
pazaryerigundem · 2 months
Text
TOFAŞ yeni sezon çalışmalarına başladı
https://pazaryerigundem.com/haber/185995/tofas-yeni-sezon-calismalarina-basladi/
TOFAŞ yeni sezon çalışmalarına başladı
Tumblr media
TOFAŞ Basketbol Takımımız, 2024-2025 sezonu hazırlıklarına Mustafa V. Koç Spor Tesisleri’nde bugün gerçekleştirilen yeni sezonun ilk antrenmanıyla başladı.
BURSA (İGFA) – 2024-2025 Sezonunda yenilenen kadrosuyla Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi ve FIBA Europe Cup’ta mücadele edecek olan takımımız TOFAŞ’ta yeni sezon hazırlıkları start aldı.
Mustafa V. Koç Spor Tesisleri’nde Başantrenörümüz Orhun Ene yönetiminde gerçekleştirilen sezonun ilk takım antrenmanında oyuncularımız Tolga Geçim, Berk Demir, Yiğitcan Saybir, Demircan Demir, Özgür Cengiz, J.J. O’Brien, Kriss Bankston, Alex Perez ve Marcquise Reed ile altyapı oyuncuları Cem Küçüközkan, Efe Postel, Ali Taşkın, Emirhan Serbest, Batu Bircan ve Can Çevikel yer aldı.
Takım Başantrenörü Ene, ilk takım antrenmanı öncesinde oyuncularıyla saha ortasında bir toplantı yaparak sezondan beklentilerini dile getirirken, yaklaşık 2 saat süren sezonun ilk antrenmanında savunma ağırlıklı çalışmalar gerçekleştiren Mavi Yeşilliler, fundamental ve şut çalışmalarıyla antrenmanı noktaladı.
Yeni sezon hazırlıklarını 4 Eylül’e kadar Bursa’da sürdürecek olan TOFAŞ Basketbol Takımımız, ilk hazırlık maçını ise 31 Ağustos Cumartesi günü Bursaspor ile kendi tesislerinde oynayacak.
Takımın yeni transferlerinden Trevor Thompson ie, 14 Ağustos Çarşamba günü Bursa’ya gelerek sağlık kontrollerinin ardından takım idmanlarına katılması bekleniyor.
Tumblr media Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
mezardakicicekk · 8 months
Text
SONUN BAŞLANGICI
31/12/2023
Son zamanlarda hiç iyi hissetmiyorum. Birkaç gün önce öğrendiğim gerçeğin şoku mu devam ediyor yoksa şoku atlatıp gerçeklerle yüzleşmek mi beni bu hale soktu bilmiyorum. Yılın en sevdiğim gününü bile hiç sevmeyerek kutladım.
Aralık ayı sizinde bildiğiniz gibi en sevdiğim aydır ve yılbaşı gününü çok severim. Bir dönem biter ve yenisi başlar. Benim gözümde her yılın sonu insanlar ölür ve her yılın başı yeniden doğar. Bu yüzden zaman geçtikçe eski yıllara dair şeyleri unutmaya başlarız. Hatırladığımız şeyler ise önceki hayatımızın anılarıdır. Nedense böyle düşünmek kendimi iyi hissettiriyor. Değişik bir bakış açım var farkındayım. Zaten siz de beni hayata karamsar bakarken bile bir güzellik katabildiğim için sevmiyor musunuz?
İki gün önce resim kursuna gitmiştim. Çizgi antrenmanı yaparken düz çizmem gereken çizgiler yamuk yumuk gidiyordu ki ben çizgi antrenmanında olabildiğince düz çizgiler atan biriyim. Kafamın içinde bir önceki gün duyduğum şeyler dönüp dururken elimde tuttuğum kalem sanki o cümlelerle birlikte dans ediyordu. Ne kadar istesemde yapamadım. Hızla lavaboya gidip kendimi tuvalete kitledim ve bir saat klozetin tepesinde oturdum. Atak geçirmenin başlangıç seviyesindeydim ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Birine ihtiyacım vardı. Telefonumu çıkarıp rehberimi taradım ve isimlere bakmaya başladım. Herkes meşguldü ve elim istemsiz Satürn'ün numarasına gitti. Aradım biliyor musunuz? Açılmayacağını bildiğim halde aradım onu. Çaresizlik içinde kıvranırken yine yalnızca onu istedim.
O günün ortalarında Zemheri ile konuşmaya başladım ve akşama kadar telefonu hiç kapatmadan benimle ilgilendi. Kafamı dağıtmamda çok yardımcı olduğu için minnettarım. Bugün ise hiçbir şey planladığım gibi gitmedi. Çocukluk hayalimi canlandırmam için gereken her şey vardı ama bana alan sağlanmamıştı. İçimdeki çocuğa duyduklarını unutturma şansı ellerimin arasından kayıp gitti. Haliyle yine hıçkıra hıçkıra ağlarken uyumuştu içimde. Bana ilk kez güvenmek istemişti. Ben onu 16 yaşında öldürmüş bir katildim çünkü onun gözünde. Yosun olabilmek için onu sonsuzluğa göndermiştim.
Çocukluk hayalimin -yılbaşı akşamı için- listesini yazayım:
Boyumdan büyük yılbaşı ağacı
Ağacın altını dolduracak ve hepsi benim olacak büyüklü küçüklü hediyeler
Kahve içmek (o zamanlar nescafe içmeme izin verilmezdi)
Yılbaşı şapkası takmak (benim kafama olabilecek şapka hiç bulamazdık)
En sevdiğim şeylerden birini izlemek
Kurabiye adam kurabiyesi yemek
Akşam planımın bozulacağından habersiz çocukluk hayalimi gerçekleştirmek üzere dışarı çıktım. İlk önce eski resim kursumdan arkadaşımla buluştum. Kahve içmek için starbucksa girdiğimizde şans eseri kurabiye adam kurabiyesiyle dolu bir paket gördüm. Kendimi o an şanslı hissettim. Bir paket kurabiyeden aldım. Eve dönerken bulabildiğim en büyük ağacı aldım. 150 cmlik bir ağaçtı ve benim boyuma göre kısa kalsa da çocukken hayal ettiğim uzunluktaki bir ağaçtı. Ağaca yetecek kadar süs aldım.
Evde ağacı süsledim. Renkli toplar; şekerleme, ağaç, noel babave eldiven şeklinde süsler ve zillerin olduğu altın renkte bir zincir taktım. En tepeye ise büyük sarı bir yıldız koydum. Annem son zamanlarda kötü olduğumu bildiği için bu kadar masraf yapmama izin vermişti ve ağacım için iki farklı led ışık almıştı. Birinin ledleri kar tanesi ötekinin ise yıldız şeklindeydi. Hangini beğenirsem onu kullanırım diye almış ve ben karar veremediğim için ikisini de kullandım.
Bu yıl gerçekten çok fazla hediye aldım. Zemheri hesabıma para gönderip tüm çarşıda dolaştırarak hediye seçmişti. Büyük yosun yeşili hediye kutusu, deniz kızlı; ışıklı, müzikli ve kendi kendine kar tanelerini pompalayan bir kar küresi, deri kapaklı ve kahverengi sayfalı çizim defteri, 2 kutu kinder joy, kurabiye adam peluş oyuncak ve ışıklı, kulakları hareket eden hello kittyli şapka aldırdı. Eski kurstan arkadaşım yaprak uçlu kolye ve yıldızlı küpe almış. Öğrencilerimden biri "incinmişsin dedi" yazılı kupa ve içinde pamuk kalp olan ışıklı bir küre almış. Annem ise bu kürenin satürn halini aldı. Satürn... Annem bu güne kadar flört ettiğim her kızı bildiği halde hâlâ içlerinden sadece Satürn'ü çok güzel buluyor. Satürn'ün anlamını bildiği için ise bu küreyi almak istemiş. Tek problem şu ki aynını birkaç yıl önce bana Papatya almıştı. Annemdeki şans işte :) Ah bir de "İnsanlığımı Yitirirken" adlı kitabı aldı. Kendime en sevdiğim yazarın yıllardır aradığım "Kayıp Yüzyılın Prensesi" adlı kitabı aldım.
Her şeyim tamamdı ve geriye yalnızca kendime vakit ayırıp tek başıma yeni yılı kutlamak kalmıştı. Yılbaşı şapkamı takıp evde oturdum. İzleyeceğim şeyde karar vermeye çalışıyordum. Sevdiğim bir grubun konserini mi izlesem yoksa başka bir şey mi yapsam? Bu karar verme esnasında annem eve yeğenimle geldi. Dur bir dakika, yeğenimle mi?
Bana ilk kez güvenen içimdeki çocuk gözünü boyadığımı iddia edip bana nefretini kusarken yeğenimden sıyrılıp tek başıma bu günü kutlayabilir miyim diye düşündüm. Cevap basitti. Mümkün olmayan şeyin çözümü yoktur. Babamın bile yıllar sonra ilk kez yılbaşı kutladığını gördüğüm şu günü bana zehir edişlerini asla unutmayacağım. Yanlış anlamayın, yeğenime çok büyük bir nefretim yok. Yalnızca zamanında istediği şeyi alamamış çocuğun yerine onu koymalarından ve görmezden geldikleri o çocuğun hala arkama saklanarak yaşadığından bir haber oldukları için sevmekte zorlanıyorum. Arkama saklanan çocuğu düşünmem bencillikse eğer evet bencilim ve bencilliğimden başka bir çocuğu görmezden gelebiliyorum. Her neyse, bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum.
Gece yarısına kadar uyur diye bekledim ama hiç öyle olmadı. Kendi kafamı toplamaya çalışırken aynı zamanda arkamda saklanan ve benden deli gibi korkan çocuğu mutlu etmeye çalışmak tahmin ettiğimden çok daha zordu. Elimden gelen her şeyi yaptım ama hayat gerçekten bazı şeyleri yönetmemize izin vermiyor. Geri sayım yaparken bile canım acıyordu. Her şeyi tamamlamışken nasıl oldu da son dakika yine her şey mahvolmuştu? Tutulabilecek iyi bir yan bile bulamıyorum. Eğer bu yıl üniversite kazanırsam yüksek ihtimal evde geçirmiş olduğum son yılbaşı akşamı olacaktı ve ben son yılbaşı akşamımı bir kabus gibi geçirdim. Arkamı dönüp baktığımda hıçkıra hıçkıra ağlayıp uyuyan çocuğu gördükçe bu geceye binlerce kez lanet ettim. Artık 20 yaşındaki Yosun için zaman dolmuştu.
Sevgili gelecekteki Yosun;
Her geçen yıl zihnimizdeki eksik parçaları tamamlıyoruz. Artık geriye ne kaldı bilmiyorum ama umarım kalanlara bir çözüm bulabilmen için yeterince yardımcı olabilmişimdir. 19 yaşındaki Yosun, Satürn ile ilgili her şeyi öğrenebilecek kadar cesurdu. Bu konuda daha fazla eksik şeyler var mı bilmiyorum ama varsa bile umarım sen çözebilirsin. Ben onun kadar cesur değilim. Her şeyden kaçmak istedim ama olmadı. Onsra'ya olan duygularımdan kaçmak isteyecek kadar güçsüzüm. Umarım benim aksime daha güçlü ve cesursundur. Bunun olmasını çok istiyorum.
Aniden küçük yaşta şahit olduğumuz iğrenç olayı öğrendim ablamızdan. Açıkçası bunu öğrenmeyi sana paslamıştım. Terapi yardımıyla öğrensek daha iyi olurdu ama hayat işte. Ağzımıza sıçmadan bir an olsun rahat etmez. Temas problemimizin kaynağını öğrendiğime göre seni çok zor bir karardan kurtarmış oldum. Buna bir çözüm bulmak artık sana kaldı. Nasıl çözüm bulacağını merak ediyorum. Çünkü şuan konu için aklıma hiçbir şey gelmiyor.
0 notes
piyasahaberleri · 1 year
Link
11 yaşındaki bir çocuk, Florida'da cips tartışmasının kızışması üstüne iki genci vurdu. Washington PostMahalli polis raporlarına gore, Florida'nın Apopka kentindeki Pop Warner futbol antrenmanında 11 yaşındaki bir adam çocuk, bir paket cips yüzünden çıkan münakaşa esnasında 13 yaşındaki iki çocuğa ateş açtı.Pazartesi akşamı bir eğlence merkezinde üç çocuk içinde münakaşa çıktı. Görgü tanıkları, çipler hakkında tartıştıktan sonrasında büyük evlatların 11 yaşındaki evladı kovalayıp saldırdığını söylemiş oldu. Buna karşılık, ufak çocuk annesinin otomobilinden bir tabanca aldı.Nezaret görüntüleri, büyük evlatların 11 yaşındaki evladı, annesinin yolcu koltuğunun altında bir tabanca saklamış olduğu otomobile doğru takip ettiğini ortaya çıkardı. 13 yaşındaki bir çocuk uzaklaşmaya başlarken, 11 yaşındaki çocuğun onu arkadan vurarak her iki genci de yaraladığı iddia edildi.Apopka Polis Şefi Michael McKinley vaka karşısında şaşkınlığını dile getirerek, "11 yaşındaki bir çocuğa alev ateş tabanca kapıp bu kavgayı bitirme zorunluluğu hissettiren şey beni aşıyor."Polis akşam 20.30'dan kısa bir süre ilkin vaka yerine ulaştığında, 13 yaşındaki yaralılardan birinin çevresinde büyük bir kalabalığın toplandığını görmüş oldu. 11 yaşındaki çocuk, gözle görülür bir sorun içinde annesinin arabasındaydı. Yaralı iki genç hastaneye kaldırılırken, biri ameliyata alındı.11 yaşındaki çocuk ikinci aşama adam öldürmeye teşebbüsle suçlanıyor ve polis ek olarak annesini de alev ateş silahı otomobilde emniyetsiz bıraktığı için suçlamayı planlıyor.McKinley, evlatların alev ateş silahlara erişmesi sorununa dikkat çekerek, alev ateş silahların sorunlara çözüm olmadığını altını çizdi. Polis yetkilisi, anne babaları ellerindeki alev ateş silahların güvenli bir yerde muhafaza edilmesini ve evlatların erişemeyeceği şekilde muhafaza etmelerini istedi.
0 notes
bunedycom · 1 year
Text
Emre Belözoğlu'nun oğlu Ömer Akif'in golü
Bu videoyu izlemek için lütfen JavaScript’i etkinleştirin Türk futbolunun en yetenekli futbolcularından biri olan Emre Belözoğlu, şu sıralar Başakşehir’in teknik direktörlüğünü yapıyor. Genç hocanın oğlu Ömer Akif Belözoğlu da Başakşehir antrenmanında hünerlerini sergiledi. Sıfırdan klas gol Belözoğlu, oğlunun sıfırdan attığı klas golü paylaşarak izleyenlere “Yeni Emre Belözoğlu yetişiyor.”…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberabicom · 2 years
Photo
Tumblr media
Gaziantep FK antrenmanında Erol Bulut gelişmesi!
0 notes
korkutkalkan · 2 years
Text
Trabzonspor'a Stefano Denswil'den kötü haber
Trabzonspor’a Stefano Denswil’den kötü haber
Samsunspor ile yapacağı Ziraat Türkiye Kupası hazırlıklarını sürdüren bordo-mavililerin önceki gün yapılan antrenmanında sağ uyluk arka bölgesinde ağrı hisseden futbolcunun MR’ından beklenmedik bir haber geldi. Kulüp Doktoru Halil Polat, “Denswil’in sağ uyluk arka bölgesinde kas (hamstring) yaralanması tespit edilmiş olup oyuncumuzun tedavisine sağlık ekibimizce başlanılmıştır” dedi. Bu durum,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bumumkun · 2 years
Photo
Tumblr media
Hayatında ne olursa olsun iyimser ol ve umutvar ol. Umut her şeyin başı. En yakınların dahil hiç kimse sana inanmıyor mu? Yapayalnız mı hissediyorsun? Hatta gerçekten tek başına mısın? Rahat ol. Asla geçmişe ve geleceğe odaklanma. An da kalarak kendini geliştirmeye, kendine yatırım yapmaya devam et. Asla elinden gelenin en iyisini YAP-MA ! Elinden gelenin daha fazlasını yap. Sadece 1 adım, 1 parça daha fazlası. Çünkü bittim dediğin andan itibaren daha pilinin bitmesine çok var. Nörobilimcilerin araştırmalarına göre bir insan zihnen, ruhen ve bedenen yoğun acı hissedip, artık dayanamıyorum, yeter, ben bittim, artık yolun sonu geldi, buraya kadarmış, vazgeçiyorum, pes ediyorum dedikleri an da aslında sadece %60 lık bir noktaya ulaşmış oluyorlar. Yani o an da aslında daha geriye %40 lık gücünüz, enerjiniz kalıyor. Bir antrenmanında şınav çektiği esnada gazeteci, ünlü boksör Muhammed Ali' ye sorar kaç oldu? O sırada çoktan 70 şınavı geçmiş olan Muhammen Ali daha sıfır der şınav çekmeye devam ederek. Gazeteci nasıl olur çoktan 70 i geçtin der. Ve Muhammed Ali harika cevabı verir. Ben acı çekmeye başlamadan saymaya başlamam. Önemli olan acı çekmeye başladıktan sonra ne kadar devam edebildiğim. İşte Muhammed Ali' nin de işaret ettiği gibi, bittim dediğin andan itibaren daha pilinin bitmesine çok vardır.Şimdi derhal Kalk ve harekete geç. Sadece yap. Devam et. Kervan yolda düzülür. Yapabilirsin. Çünkü Bu Mümkün👊😎 #bumümkün #bumumkun #koç #eğitmen #icfpcc #icf #mykbelgelikoc #mentor #inanç #umut #devamet #sadeceyap (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/Cki3rdZKstq/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
pusancatholic · 2 years
Text
Son dakika Galatasaray haberi: Juan Mata'dan şampiyonluk sözleri! "Nasıl kutlanacağını hayal ettim"
Son dakika Galatasaray haberi: Juan Mata’dan şampiyonluk sözleri! “Nasıl kutlanacağını hayal ettim”
Spor Toto Süper Lig’in 13. haftasında Galatasaray, sahasında Beşiktaş ile kozlarını paylaşacak. Sarı kırmıızlılarda bu maç öncesi yapılan sabah antrenmanında yıldız futbolcu Juan Mata, açıklamalarda bulundu….Devamı için tıklayınız
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
guzelhaber · 2 years
Text
Trabzonspor'a Marek Hamsik şoku
Trabzonspor’a Marek Hamsik şoku
Spor Toto Süper Lig’in 11. haftasında sahasında Demir Grup Sivasspor’u konuk edecek Trabzonspor, maçın hazırlıklarına başladı. Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’nde teknik direktör Abdullah Avcı yönetiminde gerçekleştirilen akşam antrenmanında, kas spazmı yaşayan Djaniny ile Emrehan Gedikli yer almadı. Isınma ve koşunun ardından dar alanda pas çalışması yapan bordo-mavililer, çift kale maç ile…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
we-dekormimar-me · 4 years
Text
Kuvvet antrenmanında yeni başlayan biriysem, tekniğimi mükemmelleştirmeli miyim yoksa tekrarlara mı odaklanmalıyım?
Kuvvet antrenmanında yeni başlayan biriysem, tekniğimi mükemmelleştirmeli miyim yoksa tekrarlara mı odaklanmalıyım?
Hiç kuvvet antrenmanı yapmadıysak, bunun nispeten basit bir şey olduğunu düşünebiliriz: Ağırlığı alırız, birkaç kez kaldırırız ve işimiz biter. Bununla birlikte, ister kiloyla başlasak da, ister kendi vücut ağırlığımızla başlayalım, bunu bulacağız tüm egzersizlerin bir tekniği vardır önemli. Başladığımızda taşıdığımız ağırlıkta ilerlememiz gerekecek, ancak tekniği öğrenmemiz ve geliştirmemiz de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gggmedya · 5 years
Photo
Tumblr media
"Rodrigues, ilk antrenmanında tek çalıştı" , https://yoog.be/PcCb1
0 notes
idydla · 3 years
Text
↝ gojō satoru x reader
wattpad: idydlaa
!-uyarı; azıcık nsfw, angst.
word count: 2038 kelime.
Seninle salı günü tanıştı.
Gojo Satoru açıkçası iyi bilinen bir öğrenciydi. Gojo soyunun bir sonraki lideri ve şimdiden var olan en güçlü büyücülerden biri olarak doğmuştu. Sanki buranın sahibiymiş gibi Jujutsu Lisesi'ne gelmişti, yeni bölgesinin koridorlarında yürürken solgun yüzüne ukala bir sırıtış yerleşmişti.
Seninle bahçede tanıştığında, küçük bir çocuğun kalbindeki o garip heyecan gibiydi hisleri. Küçüktün, biraz ürkektin ama bu yetenekli ve yakışıklı erkeği gülümsetecek kadar çekingendin. Satoru, çarpıcı derecede muhteşem gözleriyle biliniyordu, ancak seninle boş boş sohbetler ederken, parıldayan gözlerinin hayatında gördüğü en güzel gözler olduğunu düşünmeden edemedi.
Bir perşembe günü onu şaşırttın.
Becerilerin, çok daha güçlü sınıf arkadaşlarına karşı hararetli bir şekilde test edildi, ağrıyan kaslarını ve morarmış cildini yatıştırmak için sıcak bir banyoya ihtiyaç duymadan bir gün bile geçiremedin. Satoru, antrenmanında sana sık sık yardım ederdi; seni yere yapıştırırken kasları zayıflamıştı ve terliyordu.
"Denemeye devam etmelisin tatlım."
Sen onun saldırısından kalkarken gizli gizli hareketlerini izledi, dinlenirken aldığın nefeslerin düzensiz ve kısaydı. Ellerin saçlarını tarıyor, ama aslında saçlarını olduğundan daha fazla dağıtıyor ve bu sana sevimli bir görünüm veriyordu.
Gojo, attığın ani çığlığa sıçradı, sesinin tiz sesi, neredeyse vücudundaki sinirlerini çatlattı. Tavana bakarken yanaklarından yaş damlacıkları süzülüyordu, ne kadar dayanırsan dayan, artık bıkmıştın ve kendini koyvermiştin.
Beyaz saçlı genç, senin zayıflamış halini görünce göğsünün sıkıştığını hissetti; yanakların ise, onun yanında bu kadar kararsız ve başarısız olduğunu düşündüğünden utandı ve ısındı, saçını ortadan ikiye ayıran çizgide boncuk boncuk terler oluştu. Çok hasta görünüyordun. Çok yorgun. Çok üzücü.
Seni rahatlatmak için harekete geçti, yük olmadığını ve şimdiki ikinci sınıf öğrencilerinin değerli bir üyesi olduğunu sana aşılayacak bir şeyler söyledi, ama sözleri yarıda kesildi. Kahkahan etrafınızdaki odada yankılandığında Gojo'nun gözleri büyüdü, kıkırdamalarının etkisiyle vücudun sallanırken başın geriye yaslandı.
"Neye gülüyorsun?"
Satoru kesinlikle afallamıştı, keskin zekasına rağmen ruh halinin nasıl bu kadar hızlı değiştiğine dair tek bir sebep bulamıyordu. Önünde çömeldi, seni yüksek sesli kahkahalarından kurtarmak için alnına hafifçe vurdu ve sen de sırıtışını bir kenara bırakıp ona somurtmaya başladın.
"Sadece ortamı yumuşatmaya çalışıyordum..."
Kaşlarını çattın, şimdi daha sakin olan tavrın, karşındaki gencin gülümsemesine izin verdi ve o da kıkırdadı. Onu yere çektiğinde üzerine düştü. Ağzından yüksek sesli bir çığlık kaçtı, gözlükleri düştü ve sana kocaman gözlerle bakarken saçları başının etrafına saçıldı. Genişçe gülümsedin; o, başının her iki yanına tutturulmuş bileklerini güçlü bir şekilde tutarken, ince bir çekingenlikle, parıldayan gökyüzü mavisi gözlerine baktın.
"Anladım, Gojo."
Bir cumartesi günü duygularını fark etti.
İkinci yılının sonuydu, bir göreve gönderilinceye kadar final sınavlarına ve yaz tatiline hazırlanıyordun.
Bu kadar tehlikeli olmamalıydı, hayatınız böylesine tehlikede olmamalıydı. Onun için korkuyordun, hem de çokça. Yine de Gojo bunun hakkında bir şey yapamıyordu, lanetler her zaman vardı, herkesin mutluluğu için Gojo'ya ihtiyaç vardı. Senin bacaklarını karnına çekerek yüzünü gömüp ağladığını görünce ve sen ondan sadece birkaç adım ötede duruyorken Özel Seviye lanetine odaklanamıyordu.
Nefes aldığını duyabilmeyi, ayağının ya da elinin seğirdiğini görebilmeyi, sana hala hayatta olduğunu gösterebilmeyi diledi; ama yapamadı ve sen de göremedin.
Sahip olduğunun farkında bile olmadığı bir güçle Satoru, Geto'nun önüne geçti, yumruğu Ruh'un kafasını geri almadan önce içinden sızan lanetli enerjiyi attı, çekirdeğinden kan ve bağırsaklar fışkırdı. Böylece, insanları lanetin boyunduruğu azından çıkardı.
Yanına geldiğinde, saçlarını koyu kırmızı renkli ve demir kokan bir sıvı ile gördüğünde, dizlerinin üzerine çöktü ve sessizce sırt üstü yatman için vücudunu döndürdü. Yüzünün yanından akan ve saçlarına yapışan, sana ait olmamasını dilediği kanın görüntüsüyle karşılaştı, göz bağının altında zar zor görünen kirpikleri ıslandı.
Ve sonra göğsün yükseldi.
Gojo o gün, senin ölümünü izlediğini sandığında, sana karşı hissettiklerinin platoniklikten daha fazlası olduğunu anladı.
Bir pazar günü seni öptü.
Jujutsu Lisesi'ndeki tüm öğrenciler arasında Satoru'ya en yakın olan sendin, boş zamanlarınızın çoğunu birlikte geçiriyordunuz ve yurt odasında arada sırada onunla ders çalışıyordun. Bazıları flört ettiğinizi düşündü ve bu düşünce kalbini bir yarışta gibi hızlandırsa bile söylentiler asla gerçek olmayacaktı.
Gojo'nun odasında oturdun, odanın penceresinin önünde ateş gibi yaz sıcağından dolayı kendini yelpazeledin. Son sınavından önce Gojo'dan not alma hırsızlığı yapıyordun, sonra sıcaktan bunalıp üniformanı yakışıklı büyücünün yatağına attın ve üzerini bir kot şort ve en ince atletle değiştirdin.
Gojo odaya geldiğinde gözlerini senden alamıyordu, göğüslerinin sarhoş edici görüntüsü tarafından iyice tahrik olmuş ve göğsüne damlayan küçük ter damlalarını izliyordu. Sana dokunmak istiyordu, parıldayan tenini öpmek, yalamak ve herkesin görebileceği odanın penceresinin önünde herkese senin sahibin olduğunu iddia etmek için seni becermeyi istiyordu.
Bunun yerine, siyah yırtık kot pantolon ve yaptığı kasları gizleyen bir gömlek giymiş olarak yanına oturdu. Gojo sana bir şişe su verdi, kapağını açıp sen derin bir iç çekerken biraz kıkırdayarak bir yudum aldın.
"Çok ateşli..."
"Ateşli olan sensin."
Kaşlarını çatarak arkadaşına baktın, yumuşak dudaklarını seninkilere bastırdığında şaşırarak biraz mırıldanıyordun. Şaşkınlığının dinmesi uzun sürmedi, yanında biraz daha mırıldanıp ona doğru eğildin. Satoru'nun seni öperken sırıttığını hissedebiliyordun, elini kaldırıp terli buklelerinde dolaştırıyor, dili sıcak ağzını işgal etmeden önce dişleri alt dudağını dişliyordu.
Seni yere yatırırken, sen de kollarını onun boynuna dolarken, ellerini vücudunun iki yanına dayayarak aç bir yırtıcı gibi üstünde yükselirken, ağzından yumuşak bir inleme kaçtı. Şaşırtıcı bir şekilde, Gojo hareketlerini ilerletmeye çalışmadı, yumuşak dudakların onunkine bastırılmış bir şekilde altında olmandan mutluydu.
Bir çarşamba günü seni ağlattı.
Gojo nasıl bu kadar aptal olmayı başardığını bilmiyordu. Hassas olduğunu biliyordu, ya olayları biraz fazla abartarak ele alıyor ya da günlerce kendini güvensiz hissetmene neden olacak şekilde çok fazla düşünüyordun. Bu sadece aptalca bir düşünceydi, üçüncü sınıf öğrencileri arasında güç ve dayanıklılık açısından en düşük olman bir gerçekti ama o, senin bunun için endişelendiğini biliyordu.
Seni bunca yıl çalıştırdıktan sonra bile, gücün, fiziksel olarak önceden şanslı arkadaşların tarafından kolayca gölgelenmişti. Bu kadar hassas bir şaka yapmamalıydı, özellikle de arkadaşlarının yanındayken. Seni küçük düşürmesi kötüydü. O an şaka yapmaktan kendini alıkoyamamış ama seni arkadaşlarına karşı rezil etmişti.
Şimdi en iyi arkadaşın Nanami Kento tarafından azarlanıyordu, özür dilemesi için ona baskı yapıyor ve ona kızıyordu.
"O burada saklanıyor Gojo. Kendini çok kötü hissediyor, farkında değil misin? Neden bir özürden acizsin?"
Nanami'nin bakışı soğuktu, ifadesi boştu ama koyu irisleri beyaz saçlı erkeğe karşı tiksintiyle bakıyordu. Gojo'nun bakışı da aynı derecede sertti, ancak seninle konuşmaya kararlıydı. Genç, omzunun üzerinden sana baktı, seni yatağında kıvrılmış, büyük bir battaniyenin omuzlarına kadar çekilmiş olduğunu gördü ve kalbi dalgalandı.
"Hadi ama Y/N, gerçekten benimle konuşmayacak mısın?"
Bakışların nihayet onunkiyle buluştuğunda Satoru'nun dudaklarında bir gülümseme belirdi; ancak kırmızı, kabarık yüzünü görünce çabucak tebessümü soldu. Derin bir iç çekerek tekrar döndün ve yorganın yumuşak kumaşını vücuduna daha sıkı çektin.
"Seninle konuşacağım Gojo, ama önce sakinleşmeliyim."
Satoru başını salladı, biraz geri çekilip Nanami'nin sana iyi bakabilmesi için ona yalvaran bir gözle baktı.
"Tamam tatlım, az sonra bir kutu dondurmayla odamda olacağım."
"Çilekli mi?"
Parlak gözlerin bir kez daha Gojo'nun bakışını yakaladı, hala gözyaşlarını tuttuğunun tek göstergesi hafif hafif burun çekmelerindi. Bir tebessümle başını salladı ve üzgün görünüşünü bölen bir gülümsemeyle, o dondurmayı almaya gitmek için ayrıldı.
Bir cuma günü taşındınız.
Jujutsu Lisesi'nden mezun olduktan ve tam bir yıl boyunca beraber olduktan sonra, sonunda enine boyuna düşündünüz ve yaklaşık iki yıllık erkek arkadaşınla birlikte yaşamaya karar verdiniz. Satoru kendinden geçmişti, çok sevinçliydi, seni kollarında döndürdü, yüzünün ve göğsünün her yerine açgözlü öpücükler kondurdu.
Nanami ve Yaga'yla dalga geçmiş, sadakatini sorgulamalarına rağmen bir kadını onlardan daha iyi tutabildiği için Gojo'yu takdir etmişlerdi. İsteyebileceği tek şey sendin, harika bir büyücü, sevgi dolu bir kız arkadaş ve seninle güzel bir yaşam.
Sadece iki hafta ev aradıktan sonra, Jujutsu Lisesi yakınlarındaki güvenli bir bölgede küçük güzel bir daire bulmuştunuz, çünkü Gojo'ya ikinizi de şaşırtan bir öğretmenlik pozisyonu teklif edilmişti. Önünde güzel bir bahçesi ve bulunduğu rakım sayesinde şehrin hemen dışında olan muhteşem bir nehir manzarası vardı. Bu çok rahatlatıcıydı, bu ev içinize gerçekten sinen tatlı bir yerdi.
Satoru; seni yeni yatak odanızın yatağına bastırdı. Dudakları, çenenin altındaki, neşeyle kahkaha atmana neden olan yumuşak noktaya sıkıca yapışmıştı. Elleri gömleğinin kenarıyla oynuyordu, ikiniz kıkırdayarak ve nefes nefese kıyafetlerinizi çıkarırken. Satoru, senin böyle çıplak olmanı ve sadece senin üzerinde kurduğu hakimiyeti seviyordu.
Açlıkla dudaklarını onunkilere bastırdın, ayak bileklerin onun arkasında kilitliyken ellerini kar beyazı buklelerine doladın. Açgözlü bir inleme, öpücüğünün arasından ve dudaklarının yanından geçti, onun aletinin sana kayması hissi; seni zevkten çıldırtıyor, nefesini kesiyor ve Gojo'nun temposu hızlanırken odayı dolduran havadar kıkırdamalar sunuyordu.
Seni o kadar çok seviyordu ki, her gece seni kucağına alıp her sabah yanında uyanmak, tüm gömleklerine yapışan kokunu ve ona dokunan parmaklarının yanma hissini yaşamak için sabırsızlanıyordu. Onun aklı sonsuza kadar seninle olmakta ve seni eşi yapmaktaydı.
"Satoru... Ah çok iyi... Neredeyse geliyorum..."
Nefesini tuttun, sırtını hafifçe bükerek göğüslerini onun göğsüne bastırdın, Satoru'nun göğüslerine bastırdığı hafif öpücüklere karışmış ısırıklarla kısık seslerle inledin. Şimdiye kadar birçok kez sevişmiştiniz, genellikle Satoru'nun gaddarlığı ve hemen işi bitirme hevesinden dolayı ertesi gün işe gelmemenle sonuçlandı, ama bu farklı hissettirdi. Şu anda sanki birbirinizin içinde boğuluyormuşsunuz, yeni evinizde sana damgasını vuruyor ve gelecek yıllar boyunca birbirinize sahipleniyormuşsunuz gibi geldi.
Gojo, onu sevgi dolu bir öpücüğün içine çektiğinde genişçe gülümsedi, o nazikçe sana girerken parmaklarını kalçalarından aşağı doğru indirdi ve bu hissin tadını çıkarabilmeniz için orgazmını olabildiğince yavaş bir şekilde getirdi. Senin yanında kendini güvende hissetti ve çok sakindi.
Gojo Satoru artık ruh eşini bulduğunu ve tamamlandığını hissetti.
Satoru'nun günü normal bir şekilde başlamıştı. Senin güzel, uykulu ifaden onu karşıladı, bacakların bir ağacın kökleriymiş gibi onunkilere dolandı, ellerini nazikçe çıplak göğsüne bastırdı ve başın onun omzuna huzur içinde yasladı.
Saç çizgine hoş bir öpücük kondurdu, seni sıkı bir şekilde vücuduna sarmak için tüm kaslarını gerdiğinde sızlanmana neden oldu, ondan uzaklaşmak için yaptığın hareketlere yüksek sesle güldü.
"Günaydın sevgilim."
Satoru'nun boğuk sesi, sen oturup nazikçe gerilirken ona somurtarak titremene neden oldu. Giyinirken dün geceyi hatırlayarak, Gojo'nun vücudunu taradığı bakışlarını hissedebiliyordun. Mutlu bir şekilde mırıldandı, kalçanı hafifçe sıktı ve güne hazırlanmak için ayağa kalkmadan önce yanağına bir öpücük kondurdu.
Küçük mutfağında ona kahve hazırladın, ona o gün için yaptığın öğle yemeği için buzdolabını açmadan önce kahveyi bir termos içine koydun. Kalçana gelen sert bir şaplakla, ağzından bir inleme kaçtı. Buzdolabından dönerek göz bağını takmayı bitiren, kendini beğenmiş erkek arkadaşına dik dik baktın.
"Arsız mısınız beyefendi?"
Mırıldandın, gerçi uzun kolları seni kendine çekmek için beline sardığında dudaklarında oluşan gülümsemeye karşı koyamadın, öğle yemeğini ve kahvesini uzatırken hafifçe mırıldandı. Satoru dudaklarına sevgi dolu bir öpücük kondurdu ve geri çekilirken iç çekti.
"Belki de hasta olup, günü sevimli küçük kadınımla geçirmeliyim."
Kendi kahvaltını hazırlamak için kollarından çıkmadan önce göğsüne hafifçe vurarak alay ettin. Gerçekte, onun eşi olma fikriyle yanaklarına yerleşen kızarmayı saklamaya çalışıyordun, bu konu kalbinin son hızla çarpmasına neden oluyordu.
Satoru, başının tepesine bir başka hızlı öpücükle eşyalarını kaptı, işe gitmeden önce sana hızlıca bir göz attı, zaten geri gelip seni akşam yemeğinde görmek için heyecanlıydı.
Gojo, akşamın ilerleyen saatlerinde eve döndüğünde, duyuları bakır ve yanmış odun kokusuyla doldu. Kendisini karşılayacak şeyin böylesine bir sessizlik olacağını hiç beklemiyordu. Kapıya temkinli bir şekilde adım attı. Lanetli enerjinin görüntüsü, gözlerinin önünü bulandırmasına ve göğsünü endişeyle doldurmasına rağmen göz bağını dikkatlice kaldırdı.
"Y/N?"
Sesi küçük dairenin karanlık koridorlarında yankılandı, senin sesin geri gelmeyince nefesi boğazında düğümlendi. Oturma odasına birkaç adım daha atan Gojo, elini ışık düğmesine doğru uzattı; parmakları, aklındaki kötü düşüncelerden dolayı titriyordu. Işık mutfağı aydınlattı ve bu büyücüye asla görmemesi için dua ettiği dehşetin bir görüntüsünü verdi.
Bilinmeyen bir ruh tarafından, parke çatlaklarında kan birikmişti; kesinlikle sevgilisine ait olan koyu kırmızı çizgiler, buzdolabından yola çıkarak karanlık boş koridordan yatak odasına doğru ilerliyordu.
Satoru, kendini ağır ağır koridorda ilerlemeye zorladı, göğsünde çarpan kalbinin sesi, kırmızı, demir kokulu sıvının içinde yürürken ayakkabılarının tıkırtılı sesini bastırdı. Yatak odasının karanlık kapısında dururken, dışarıdaki siyah gökyüzü ile bulanan odanın, hemen yanındaki ışık düğmesini açmayı reddetti. İçerideki hiçbir şeyi göremeyerek bir an için mutlu bir şekilde, olaydan bihaber kalmayı istedi.
Ama merak ancak bu kadar uzun sürebilirdi.
Soluk parmaklar ışığı yaktı, uzun boylu büyücü sadece dizlerinin üzerine çöküp yapışkan parke üzerine serilmiş ölü bedenine sürünecek güce sahipti. Satoru yere oturdu ve seni kucağına çekti, pencerenin yanındaki duvara yaslandı ve başını kendi kollarına aldı. Yüzündeki kurumuş kanı silerken hiç ses çıkarmadı, parmaklarını metalik sıvıyla kaplı sert saçlarının arasından taradı.
Nefes kesen gök mavisi gözlerinden yaşlar süzüldü, Gojo'nun çenesinden damladı ve ölümcül soğuk yanaklarına indi, ancak baş parmaklarının yumuşak bir dokunuşuyla yüzündeki gözyaşı silindi. Ağzını, ağzına yaslamak için dikkatle kıpırdandı. Gojō, senin yumuşak teninde zar zor nefes alıyor, ancak göğsündeki açık delikten sızan hastalıklı madde ona, senin son nefesinin uzun zaman önce verildiğini kanıtlıyordu.
Ay ışığı pencereden içeri girdiğinde bakışlarını senden uzaklaştırdı, karşısındaki duvarda asılı olan takvime bakarken parlak kağıdın ışığının yansıması gözünü kamaştırdı.
Satoru, seni bir pazartesi günü kaybetti.
4 notes · View notes
guzinguzey · 3 years
Text
TARTI AĞIRLIĞININ HATALI YORUMLANABİLECEĞİNİ GÖSTEREN 5 NEDEN
Her kilo alımı yağ değildir! Tartıdaki rakamın beklenenden daha yüksek çıkmasının tamamen normal olduğunu kanıtlayan beş neden sunacağım. Bazıları sizi kesinlikle şaşırtacak!
Antrenmanında tutarlıydın ve beslenmen yerindeydi, ancak tartıdaki rakamlar hiç de öyle söylemiyor. Tüm mantık kilo vermen gerektiğini üzerine kurulu, ama vermedin, aksine kazandın! Peki, nerede yanlış yaptın?
Tamam, sen çıldırmadan veya cesaretin kırılmadan önce, tartı ağırlığının hatalı olabileceğinin veya en azından gerçek yağ kaybı veya kazancının göstergesi olamayacağının beş nedenini açıklayalım:
1. Sodyum / Su Dengesi
Sodyum fazlası su ağırlığını önemli ölçüde etkileyebilir. Sodyum suyu hücrelerinize çeker, bu nedenle normalden daha fazla sodyum tüketirseniz vücudunuz sıvı dengesi ve sodyum konsantrasyonu normale dönene kadar geçici olarak su tutar. Bu, kontrollü bir çalışmaya göre kilonuzu 1,5 kilogram kadar artırabilir.
Yemek günlüğünüze dönüp sodyumu tamamen kesmeden önce şunu bilin: Sodyumun kan hacmini korumak, sinir ve beyin fonksiyonlarını düzenlemek ve kas kasılmalarını sağlamak gibi birçok hayati rolü vardır. Anahtar, sodyum alımınızı izlemek, ancak tamamen kesmemektir. Sodyum için minimum hedef günde 1.500-2.300 miligram arasındadır ve egzersizleriniz sırasında çok terlerseniz daha fazlasıdır.
Sodyum alımındaki dalgalanmaların tartı ağırlığınızı artırmasını önlemek için, sodyum alımınızı biraz tutarlı ve egzersiz seviyeniz için sağlıklı aralıkta tutun. Tuzlu işlenmiş yiyeceklere ve restoran yemeklerine savurganlık yapıyorsanız, birkaç gün boyunca kendinizi tartmaktan kaçının, çünkü muhtemelen en az birkaç kilo su ağırlığı göreceksiniz.
2. Sindirim Problemi
Birkaç gün içinde sindirimi zorlayıcı ve epey büyük porsiyon yemek yediyseniz veya bağırsak hareketi yapmadıysanız, tartı ağırlığınız yüksek olacaktır. Bu yüzden her zaman sabahları, tuvalete gittikten sonra tartılmanızı tavsiye ederim.
Düzenli bağırsak hareketleriniz yoksa lif ve su tüketiminizin yeterliliğinden emin olun. Ayrıca bir probiyotik takviyesi eklemeyi denemek isteyebilirsiniz. Yüksek yağlı yiyecekler, süt ürünleri (laktoz intoleransınız varsa) ve çok fazla lif aşırı tüketildiğinde kabızlığa neden olabilir, bu yüzden aşırıya kaçmayın.
Bazı reçeteli ağrı kesiciler, antidepresanlar ve tansiyon ilaçları da kabızlığa neden olabilir. Dışkı yumuşatıcılar ve bitkisel çaylar geçici bir çözüm sunabilir, ancak kabızlık devam eden bir sorunsa doktorunuzla konuşun.
3. Karbonhidrat
Karbonhidrat alımınız tartıya çıkmadan bir gün hatta üç gün önce normalden yüksekse, vücudunuz bu ekstra karbonhidratları kas glikojeni olarak depolamış olacaktır.
İskelet kasında depolanan her gram kas glikojeni için vücudunuz tahmini olarak 3-4 gram su depolar. Bu küçük bir sayı gibi görünebilir, ancak gerçekten toplanabilir! Kaslarınız ve karaciğeriniz arasında, ortalama bir insan yaklaşık 500 gram glikojen depolama kapasitesine sahiptir ve bu, herhangi bir yağ depolaması gerçekleşmeden önce gerçekleşir.
Diyelim ki akşam yemeği için pasta ve makarna yediniz ve 300 gram fazla karbonhidratla çıktınız. 300 gram karbonhidratın tamamının kas glikojeni olarak depolandığını varsayarsak, 1.200-1.600 gram kombine glikojen ve su ağırlığı kazandınız, bu da ölçekte 1-2 kg’a eşittir. Hepsi bu, üstelik zerre yağ depolamadınız.
Şimdi, her zaman bir miktar glikojen ağırlığı taşıyoruz. Bu nedenle, tartının size daha doğru bir resim vermesini istiyorsanız, tartılarınızı yüksek karbonhidratlı bir günün sabahı (yemekten önce) veya en az dört gün sonra planlayın.
4. Hormonlarınız Hakkında Ciddi Düşünün!
Yüksek kortizol seviyeleri sodyum tutulumunu artırabilir ve bu da öğrendiğimiz gibi su tutulmasına neden olabilir. Uykusuzluk, stres, aşırı egzersiz ve aşırı kalori açıkları gibi birçok faktör yüksek kortizol seviyelerine yol açabilir.
Yüksek östrojen seviyeleri de su tutulmasına neden olabilir. Bu nedenle, kadınların adet döngüsüne giden günlerde, genellikle 2-5 kilo arasında şişkinlik ve su tutulması yaşaması normaldir. Diğer bir deyişle, regl döneminize başlamak üzereyseniz, iyi beslenmeye ve düzenli egzersizlere rağmen tartıda kilo artışı görülürse korkmayın. Gelecek hafta tekrar tartılın ve her şeyin normale döndüğünü gözlerinizle görün.
Östrojen seviyeleri, östrojen replasman tedavisi nedeniyle menopoz sırasında da dalgalanabilir. Menopoz semptomlarını tedavi etmek için kullanılan bir östrojen formu olan estradiolün, su tutulması nedeniyle kilo alımına yol açtığı gösterilmiştir.
Bu durumda, ölçeği bir kenara bırakmak ve vücudunuzu besleyici yiyeceklerle beslemeye, kilo kontrolü için yeterli sayıda kalori tüketmeye ve düzenli egzersiz yapmaya odaklanmak daha iyidir.
5. Sıkı bir antrenmanı toparlama süresindesiniz
Delayed onset muscle soreness (DOMS) ya da gecikmiş kas ağrısı yeni veya özellikle zorlu bir antrenmandan 24-48 saat sonra yaşamaya başladığınız yoğun kas ağrısıdır. Genellikle egzersizden 48-72 saat sonra da olur ki bu en zorlusudur, genellikle 3-5 gün içinde geçer. DOMS, kas liflerindeki mikroskobik yapısal hasarın bir sonucudur ve sadece ağırlık antrenmanından değil, aynı zamanda hemen hemen her tür fiziksel aktiviteden de kaynaklanabilir. Evet, yoğun şiddetli bir pilates dersi de size ciddi DOMS verebilir.
Bu doku hasarının yan etkilerinden biri de iltihaplanma ve şişliktir. Enflamasyon, kas hücreleri içinde ve arasında sıvı tutulması ile karakterize olduğundan, DOMS'a ağırlıkta küçük bir artış eşlik edebilir. Şişlik ve ağrı azaldığında kilonuz normale dönecektir. Şişme genellikle 3-4 gün sonra pik yapar, ancak 10 güne kadar da sürebilir.
Bu nedenle, tartı ölçümü için özellikle acımasız bir DOMS yaratan egzersiz veya aktiviteden sonra en az bir hafta beklemek mantıklı olacaktır.
Bu "Sorunları" Düzeltmek Zorunda Değilsiniz
Gördüğünüz gibi, tartı ağırlığınızı etkileyebilecek birçok faktör (yağ kazanımı veya kaybının yanı sıra) vardır. Bu listeye bakıp sodyum ve karbonhidratı kesmeye ya da sadece hafif egzersizler yapmaya başlamanı istemiyorum. Aksine, ölçeğin tüm hikayeyi anlatmadığını anlamanızı istiyorum!
Ve en önemlisi, hem beslenme hem de egzersiz de sürekli kafanıza ya da sağın solun dediklerine göre zorlamak ve bir tartı obsesyonu geliştirmek yerine altta yatan bedensel ve metabolik bozukluklarınızı, düzensiz yemenize, az hareket etmenize sebep olabilen ruhsal sorunlarınızı tespit etmeye yönelik çalışmalar planlayın ve beden kimyanıza, genetik kurgunuza en uygun beslenme planının hangisi olduğunu bulup huzurlu ve kaliteli bir yaşama adım atın.
Sürekli geçici çözümlerin arkasına saklanıp sorunları büyütmek ve hayal kırıklıkları ile baş başa kalmak yerine uzmanlara gerekli yatırımı yapın ve uzun vadeli, keskin çözümlerin peşine düşün. 
Sevgiler.
2 notes · View notes
shakiragiddy · 5 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
🇬🇧 Shakira and Piqué at Milan's soccer practice in Miami [28.12.19]
🇹🇷 Shakira ve Piqué, Milan'nın Miami'deki futbol antrenmanında [28.12.19]
252 notes · View notes