#Ağır Dostlar
Explore tagged Tumblr posts
insanze-24 · 1 year ago
Text
Bugün kimse canımı sıkamaz.. biri tunceli li hemşerim biri diyarbakır 2 tane hatay ve adana dan bir de karadeniz li laz uşağı ağır dostlarım misafirim olacak bütün terası donatmaya başladım😊 bugün herşey çok güzel olacak 😊
Sizler için de herşey çok güzel olsun, akşamınız mutlu olsun🍻🍿🍟🥂🧀🥃🍫🍾🍺🍹🍷🎶🎵🎶🎻
36 notes · View notes
yeniyeniseyler · 2 days ago
Text
TLC – Şubat 2025 (Yeni Programlar)
0 notes
evliyacelebinintorunuu · 1 month ago
Text
2024 biterken...
2024 biterken bazı söyleyeceklerim var. Geçen sene 31 Aralık gecesi masamda ders çalışıyordum ve kısa bir süreliğine ara verip istediğim şeyleri bir deftere yazmıştım ve o şekilde 2024'e girmiştim. Şu an o deftere baktığımda istediğim şeylerin olduğunu görmek gerçekten beni çok mutlu ediyor ancak bu o kadar da kolay olmadı. Hatta hâlâ tam oldu bile diyemiyorum. 2024 bana en çok "Sabırlı olmayı" öğretti. Sabrın sonu selamet mi gerçekten? Hâlâ bilmiyorum. Umarım öyledir. 2024'ün bana öğrettiği bir başka şey ise "en kötü kararın bile belirsizlikten iyi olduğu gerçeği." 2024' ü özetleyin deseniz: "Beklemek ve Belirsizlik" derdim. Eski kullanıcı adımı bilenler bilir Leyla ile Mecnun dizisi fanıyımdır. İsmail abi seni bu sene çok iyi anladım. O gemi bir gün gelecek! Ama artık gerçekten beklemek falan istemiyorum. Beklemeyi ve hayatımdaki belirsizlikleri 2024'te bırakarak devam etmek istiyorum. Belirsiz arkadaşlıklar, belirsiz ilişkiler, belirsiz hisler lütfen benimle yolculuğunuz burada bitsin. Bana artık çok ağır geliyorsunuz. Hayatımda netlik istiyorum. İki yüzlü olmayan arkadaşlıklar, samimi dostlar, ve üçüncü kişilerin karışmadığı ilişkiler. 2025 lütfen net ol. 3 gündür sağlığın ve ailenin önemini daha da anladığım bir zamandan geçtim. 2025 bol sağlık getir sevdiklerime ve bana. Sevdiklerimizin kıymetini bileceğimiz onları her zaman yanımızda hissedeceğimiz bir sene olsun. Bu sene benim için yeni başlangıçlar senesi olacak. Bir çok duyguyu ilk defa tadacağım. Aslında içten içe heyecanlıyım ama bunu bile yaşayamadım doğru dürüst. Ama Yaşayacağım, kendime söz. Bir de 2025'ten son bir dileğim var : Aşk. Aşka inanıyor muyum inanmıyor muyum orası tartışılır ama galiba artık hayatımda gerçekten birisini istiyorum. Birisiyle yüklerimi,mutluluğumu,esprilerimi,evimi, yemeklerimi, tatlılarımı paylaşmak istiyorum. Galiba buna bu sıralar daha çok ihtiyaç duyuyorum. Birisinin senin hayatını kolaylaştırabiliyor olması fikri... Ki ben bana yardım edilmesini isteyen birisi olmadığım hâlde artık sırtımı yaslayıp nefes alabileceğim birisinin yokluğunu hissediyorum. Biraz garip hissediyorum ben de bu duygulara yabancıyım. Güzel olan her şeye açığım. Beni yoracak ve oyalacak kişilere tahammülüm kalmadı ve sanırım artık daha sert olmam gerekiyor bu konuda. Halledeceğim. Öğreneceğim çok şey var. Bana güzel şeyler öğret 2025.
Kısaca hoş geldin 2025*
01.01.25
🍀
13 notes · View notes
karanliginkralicesiir · 4 months ago
Text
Kayıp Rüzgarlar
Bir gece yarısı, düşler ağır, Karanlık düşünceler rüzgar gibi savar. Yüreğimde bir sızı, derin bir yara, Gözlerimdeki yıldızlar, kaybolmuş sana.
Yalnızlık bir göl gibi, içimi kaplar, Her dalga bir sır, suskun gecelerde akar. Hayatın düzeni, beni yoran bir yol, Kendimi kaybetmişim, ruhum bir soluk.
Bir umut arıyorum, belki bir ışık, Ama karanlıkta kaybolmuş her bakış. Söylediğin sözler, yüreğimde yankı, Duymazsan eğer, sessizce gideceğim.
Fakat unutma, aşkı bilmeden, Gidemezsin, kalbim burda hepen. Bir yol açılacak, belki bir gün, Ve en karanlık gecede bulacağım rüya ve umudun.
Gerçek dostlar, belki yanımda, Seninle barışacak, ruhumun yarısı onda. Kalk, sil gözyaşını, tekrar dene, Hayat güzeldir, seninle süzülene dek.
10 notes · View notes
delfin-44 · 4 months ago
Note
Hello dear friends
My name is Ahmed Khalil from the Gaza Strip. I am a member of a family of eight. Our home was destroyed, and we were forcibly displaced from northern Gaza to the south after orders from Israeli forces.💔🙏
With a heavy heart and a feeling of shame, I am sending you this message from under the bombardment and destruction. The relentless bombing never seems to stop, making Gaza an unsafe place to live.🥺🍉
I ask you to stand by my side and help save me and my family. We urgently need your financial support and help in sharing my posts so that I can secure the basic necessities for my family. Additionally, your donations can help us evacuate to a safe place.🙏🙏🍉
Your small donation and sharing will make a difference and have a significant impact. Please don't hesitate to donate and share.🍉🙏
Thank you for hearing my story.
My campaign is verified by @90_ghsot /@gazavetters
list of vetted fundraisers (#77) so please dont hesitate to donate whatever you can, and please keep sharing.🍉🍉🥹
https://www.gofundme.com/f/help-ahmed-khalils-family-evacuate-to-safety
Merhaba sevgili dostlar
Benim adım Ahmed Halil, Gazze Şeridi'ndenim. Sekiz kişilik bir ailenin üyesiyim. Evimiz yıkıldı ve İsrail güçlerinin emriyle kuzey Gazze'den güneye zorla yerlerimizden edildik. Ağır bir kalple ve utanç duygusuyla, size bu mesajı bombardıman ve yıkımın altından gönderiyorum. Durmak bilmeyen bombalamalar hiç durmuyor gibi görünüyor.
Yanımda olmanızı ve beni ve ailemi kurtarmama yardım etmenizi rica ediyorum. Ailem için temel ihtiyaçları güvence altına alabilmem için gönderilerimi paylaşmamda acilen maddi desteğinize ve yardımınıza ihtiyacımız var. Ayrıca, bağışlarınız güvenli bir yere tahliye olmamıza yardımcı olabilir.
Küçük bağışınız ve paylaşımınız fark yaratacak ve önemli bir etki yaratacaktır. Lütfen bağışta bulunmaktan ve paylaşmaktan çekinmeyin. https://www.gofundme.com/f /help-ahmed-khalils-family -vacuation-to-safety
3 notes · View notes
sonsuzamanlar · 1 year ago
Text
Bu hayatta söylemekten en nefret ettiğin kelime ne yazık ki hayatımda en çok kullandığım kelime oldu Keşke...... Hayatımda o kadar güzel fırsatlar önüme çıktı o kadar güzel yollar açıldı ki bana ama bu fırsatların hiçbir zaman Kıymetini Bilemedim. hayatımda her şey iyi gibi gözükürken hep daha kötüye gitti aslında.yaşadığım şehirdeki en iyi sesli solistlerden biriyken çok fazla alkol tüketen bir solist haline geldim. çevremdeki dostlarım dediğim insanlar beni uyardıkça onlara daha kötü gözle bakmaya başladım hiçbir zaman uyarılarını Dinlemedim. Ama yaptığım her şeyin bir sebebi vardı.şimdi durup düşündüğüm zaman sahneye çıkmadan önce bu kadar içmemin sebebinin tek nedeni Özgüven eksikliğiydi. ne kadar çok içersem kendime güvenimin o kadar çok daha iyi olacağını hissettim her zaman. çünkü sesim ne kadar güzel olursa olsun kilolu bir bayandım ve beni herkes beğenmezdi eleştirilerdi ve özgüvenim daha da yerlere düştüğü için daha çok içerdim sahneye çıkmadan önce kendime güvenim gelsin diye. Halbuki şimdi düşündüğümde ne kadar yanlış yaptığının farkına varıyorum. içinde bulunduğum müzik camiası zaten Beterin Beteri olduğu ve pislik bir camianın tekiydi bu camiada ayakta durmaya çalışırken çok sendelediğim anlar oldu çok yanlış yaptığım anlar oldu Kim kimin ayağını kaydırırsa kim kimin üstünü ezip geçerse ayakta kalanın doğru olanın iyi olanın o olduğu Kimin eli kimin cebinde de belli değildi herkes birbirinin arkasından konuştukça arkasından olaylar gerçekleştirdikçe mideniz bulanır ama elinizden hiçbir şey gelmezdi. kimin kimle yatıp kalktığı bile belli olmayan bu camianın içerisinde temiz kalmanız ya da Başarılı olmanız imkansızdı. sadece müzik camiasını suçlamıyorum asla Benim de kendime göre yaptığım çok hatalar çok keşkeler çok pişmanlıklar çok yanlışlar oldu. şu an yapabildiğim tek şey düşündükçe o iğrenç kelimeyi kullanmakta Keşke diye düşünmek. Keşke insanlara Azıcık daha fazla Hayır demeyi becerebilseydim. Bazen kulağıma geliyor arkamdan konuşulan kelimeler cümleler benim sahne hayatını kaldıramadığımı beceremediğimi ve kaybettiğimi söylüyorlar fakat sadece alkol içtiğim için mi Bunlar oldu Tabii ki de hayır ve asla kabul etmiyorum onlara göre olmadığım için ben kaybettim daha doğrusu bana kaybettirdiler aralarında görmek istemedikleri için beni.Düşünsenize ne kadar acı ne kadar ağır bir olay Abi dediğiniz bir müzisyen insan var beraber çalışıyorsunuz ve siz istemediğiniz halde size oral seks teklif ediyor ve bunu yapmaya zorluyor ve bunu yapmazsanız da size sahnede ve normal zamanda kötü davranmaya başlıyor yani başarılı olmanız onun ellerinde Ya da sizin bunu yapıp yapmamamızın elinde.Ben pandemi ile birlikte solistik hayatımı 17-18 yıllık sahne hayatı mı bitirdim pandemiden sonra bir daha sahnelere çıkmadım asla. Çünkü onlara göre ben kötüydüm ve müzisyen arkadaşlarım yüzüme gülen bütün müzisyen arkadaşlarım teker teker bana sırtlarını döndü işlerine gelmediğim için. Bu Yaşadığım travma ile başıma çok daha kötü şeyler geldi kötü olaylar sadece filmlerde olmuyor inanın hayatta en çok sevdiğim şarkı söylemeyi yeri geldi zehir ettiler bana. Halbuki bu hayatta başarılı ve mutlu olduğumu hissettiğim tek yerdi sahne ama yapayalnız yalan dostlar kazanmama sebep oldu. Maddi manevi çok şey kazandığımı zannederken Halbuki yıllarca çok şey kaybetmişim Şimdi anlıyorum.
7 notes · View notes
kahrolasi · 5 months ago
Text
sinirsel boşalmalar zamansız gülmeler üzülmeler. karşılığı olmayan düşünceler hüzün keder. başaramazsın diyen dostlar şimdi nerdeler? gözlerimde sanki intihardan perdeler var. sağ cebimde biçimsiz ve pahalı maddeler. kafamda manası maddesinden ağır cümleler. mürekkebim bitmedikçe mücadelem sürer. mürekkebim bitmedikçe mücadelem sürer.
2 notes · View notes
inside-thecityof-glass · 6 months ago
Text
13.08.24 OPETH KONSERİ (ZORLU PSM)
Tumblr media
Selam dostlar! Biraz geç oldu, araya çok tatil girdi derken konserleri ihmal etmiş gibi olmayalım hemen kaldığımız yerden devam edelim. “Zorlu Psm” iki gün üst üste “Sold Out” olan “Opeth” konserlerini geride bıraktı. Yılların dinleyicisi olarak organizasyonu düzenleyenler kadar bu durum beni de şaşırttı. “Scorpions” “Megadeth” hıncahınç dolan “Kçp” konserleri tamam ama “Opeth” her zaman Türk seyircisinin kalbinde taht kurmasını bilmiş bir grup olmasına rağmen kendileri de dahil olmak üzere hiç kimse iki gün üst üste tükenecek bilet kapasitesi beklemiyordu. Mikael benim katıldığım 13 Ağustos gösterisinde konser boyunca teşekkür etmek zorunda kaldı, adamın şaşkınlıktan gözleri açıldı. (Herifler her geldiğinde ayrı bir şeyimize şaşırıyor.) Ne olmuştu, nasıl olmuştu da “Opeth” grubu ülkemize son geldikleri sene olan “Rock Off 2019” festivalinden beri bu kadar hayran toplamayı başarmıştı? Cevabı her zamanki gibi konser alanında aldım; “Aşk” Öyle bir kalabalık, öyle bir sevgi vardı ki gruba karşı kelimeler kifayetsiz kaldı. Şarkıları birlikte söyleyenlermi dersin, muhteşem “Opeth” görselleri eşliğinde kendinden geçenmi, donmuş vaziyette “Eargasm” geçirenlermi.. Bu konserde bol bol seyirci gözlemleme fırsatım oldu ama konsere geçmeden önce şu adı sık sık şaka malzemesi yapılan müthiş “Opeth” grubundan biraz bahsedelim.
Tumblr media
“Opeth” ilk dönemlerini Progressive/Death Metal hatta “Doom/Death Metal” soundlarıyla geçiren “Heritage” albümü ve sonrasında neredeyse günümüze gelene kadar (Burası şokomelli, daha sonra bahsedeceğim.) “Progressive/Rock” Sound’u ve bence tanımlamaların yetmediği daha da enteresan Soundlar yakalamış, romantik, hoş logolu ama bir o kadarda içerisinde sertlik barındıran güzide İsveç’imizden bir grup. “Opeth” müzikal olarak tanımlamak için gerçekten zor bir oluşum, her zaman zordu. “Dream Theater”, “Tool” vs. gibi ağır progresifler arasında “Opeth”te müzikal açıdan yorumlamaya kalibremin fiziken yetmediği, daha ziyade “gönül yorumculuğu” yapmaya çalıştığım bir gruptu. “Heritage” dönemine girip Mikael, Brutal vokale en azından albümlerde ara vermeden önce de grup, tarzlarını bambaşka yerlere taşıyabileceğinin sinyallerini veriyordu. Herhangi bir “Opeth” dönemi albümünü ya da şarkısını konserde, evde, arabada, okulda dinlerken kendinizi bir orada bir burada bulabilirsiniz. Brutal vokallerle bezeli son derece sert bir müzik devam ederken bir anda, ortada hiçbir sebep yokken, aniden dinlediğiniz müzik sakinleşir, sizi çayırlara çimenlere götürür, kır manzarası, çiçekler, oh oradan mis gibi kokular geldi, hafif bir rüzgar, aa inek mi o? falan şeklinde pastoral pastoral takılırken yine birden tepenize çekiç gibi Mikael Brutalleri, aşırı hızlı Riffler, davulda durmaksızın vuran Twinler falan biner. Allah’ınız şaşar, çığlık atarsınız, direksiyon hakimiyetini kaybedersiniz. Dikkat edin bazı iyi “DSBM” grupları şarkılarının özellikle başlarında bu “Opeth” etkisi diyebileceğim şeyi kullanır. Bir dönemimizi manik depresif geçirmemizin en büyük sorumlusudur bu “Opeth” Ay’ın şehri, gönlümün sultanı.
Tumblr media
“Nature”, “Death”, “Love”, “Heartbreak”, “Sorrow”, “Seasons”, “Occultism”… “Metal Archives”ta “Opeth” hakkında yazan şu temalara bir bakın. Belliki otçu baba türbesi gibi bir yer burası. Aklınıza ona göre mukayyet olun. Peki bu kadar anlatı bir Metal müzik dinleyicisi olarak “Opeth” sevgimizi anlatmaya yetiyor mu? Yetmiyor efendim alakası bile yok. “Opeth” solisti Mikael dediğimiz, Dünyanın en iyi Brutal vokal yapan adamlarından biri olan şahıs (Belki de en iyisi, konu epey tartışılır.) “Opeth”in solistliğini üstlenirken aynı zamanda “Katatonia”nın “Death/Doom Metal” icra ettiği güzide zamanların zirvesinde, Jonas Renkse’nin ses tellerinden ameliyat olması ve bir daha asla eskisi gibi Brutal vokal yapamayacak olması sebebiyle “Katatonia”nın “Brave Murder Day” albümündeki vokal kayıtlarını yapmıştır. Mikael, bence Dünyanın en iyi “Death/Doom Metal” albümü olan, asla yerine başka bir şeyi koyamayacağım bu eserde vokal yapması dışında yıllarca “Bloodbath” grubunun solistliğini de üstlendi. Kısacası, Martin Mendez, Fredrik Akesson, yeni davulcuları Waltteri ve klavye, perküsyona bakan Joakim gibi çok yetenekli müzisyenler dışında biz sadece “Opeth” izlemeye gitmiyorduk. “Opeth”ten çok daha fazlasıyla hasret giderip, kucaklaşacaktık. İşte böyle bir duygu atmosferi hakimdi güzel bir Ağustos akşamı “Zorlu Psm”ye.
Tumblr media
Ortam güzel, ortam neşeli, ortam kalabalık! Zorlu’nun dış kapılarından girdiğimiz anda neredeyse yola kadar taşmış olan bir kalabalık bizi karşılıyor. Aylar öncesinden “Sold Out” olan konser e kolay değil biraz sırada beklenecek. Kontroller sonrası “Psm” tarafına geçtiğimizde, bizi bildik, tanıdık o güzel, neşeli amfi karşılıyor. Dostlarla takılmalar, konuşmalar, özleşmeler, kavuşmalar hep burada gerçekleşiyor. Ortalamanın biraz üstü fiyattaki pahalı biralarımızla takılırken eski konserlerden bahsediyoruz. Konser saati yaklaşırken içeriye geçiyoruz, “Avm” yürüyen merdivenlerinden iniyoruz, “Merch” standı aşağıda duruyor, şöyle bir göz atıyoruz, dolapta yer, cepte para kalmadı dercesine gözümüz yaşlı standın başından ayrılıyoruz. (Bu seferki “Merch”lerde gayet başarılıydı, alanlar güzel günlerde kullansın.) Alana girdiğimizde henüz yukarısı da kalabalık olmasına rağmen doğru düzgün duracak yer kalmadığını görüyoruz. Hemen orta bir yerlere sıkışmak ve konser boyunca sıkışmamak lazım. Tuvalet yapılırsa bir daha aynı yere tekrar ulaşılamayabilir. Aldık pozisyonlarımızı, tuttuk çişimizi beklemeye başlıyoruz. Etraftan gelen “Ama siz çok uzunsunuz” “Pardon” “Biraz kenara çekilir misiniz” gibi klasikleşmiş cümleleri bertaraf ettikten sonra (Bu konu hakkında ayrıca bir not alacağım buraya yazmayayım şimdi hiç. Daha iyi konser alanları yaratabiliriz, yaratamıyorsak eğer birbirimize saygı, sevgi ve karşılıklı anlayışla yaklaşabiliriz sevgili dostlar. Bizim kitlenin bunu gerçekleştirebilecek potansiyeli var.) (Yine yazmış oldum neyse...) sahnede kıpırtılar gözlemliyoruz. Rüya gibi bir atmosferde uzaklarda bir yerlerde “Opeth” grubu sahneye çıkıyor.
Tumblr media
“Seven Bowls” introsu sonrası “Opeth” “The Grand Conjuration” ile hiç affetmeden dükkanı açıyor. “Opeth” büyüsü ve mistisizmi daha dakika bir, gol bir bizi sarıyor. Konser boyunca epey bir yerde kendimi müziklerine kaptırıp mal gibi sahneye bakakaldığım çok an oldu. Başta yazdığım etki “The Grand Conjuration”da başımıza bela olmuşken bu nispeten uzun “Opeth” şarkısı bitişinde ben, nasıl hissetmem gerektiğine henüz karar verememiştim. Sakin mi? Öfkeli mi? Büyülenmiş mi? D şıkkı hepsi. İlk dinlediğim ve benim için çok özel bir yeri olan “Opeth” şarkısı “Demon Of The Fall” çalınmaya başladığında masaya yeni bir şık eklendi, Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtıldı. Hemen Demonic moduma girdim, Full şarj olduktan sonra Start tuşuna basılan robot gibi şöyle önce bir kendime geldim sonra derhal kafa sallamaya başladım. “Opeth”in bu konserlerde kullandığı sahne ekranları ve görselleri o kadar iyi, o kadar başarılı ki “Demon Of The Fall” çalınırken arkada gözüken dağ manzaralarında kendimi oraya tırmanırken hayal ettim. Aklıma çok sevdiğim “Death” grubunun “The Sound Of Perseverance” albüm görselini getirdim daha da gaza geldim. Bu muazzam ve yorucu şarkı sonrası iyi ayarlanmış “Setlist”lerine, “Opeth” 2014 çıkışlı “Pale Communion” albümünün ilk şarkısı olan “Eternal Rains Will Come” koymuş. Demoniclik bitti pastorale devam birazda dinlenelim, huzur bulalım kısmına geçtik, “Opeth”in “Nature”, “Seasons” temaları ile şenlendik.
Tumblr media
Grup elemanlarının profesyonelliği üst düzey olduğu için sahne performansları da üst düzeydi. Özellikle Mikael seyirci iletişimi konusunda “Frontman”liğin kitabını yazdı diyebilirim. Konser boyunca seyirciye pena fırlatmayı ihmal etmedi, sürekli iletişim halinde kaldı vs. İlk günkü konserde güzel ülkemizin ne kadar güzel olduğunu anlatmanın yanı sıra Mikael, kendisinin iyi bir Erkin Koray hayranı olduğundan ve Erkin Koray plaklarını toplamayı çok sevdiğinden de bahsetti. (İkinci günkü konserde sanırım İbrahim Tatlıses üzerinden bir şaka döndürmüş.) Türkçe Rap’in sevilen isimlerinden Sagopa Kajmer ile çektirdiği fotoğraf zaten şimdiden efsaneler arasında yerini almıştı. Anlayacağınız Mikael ve “Opeth” grubu ülkemizle gayet içli dışlıydı. Konser boyunca gitarlar çok iyi duyuldu, davul başta biraz sıkıntılıydı fakat sonradan düzeldi. (Davulcu arkadaşıma göre pek düzelmedi, ben alıştım sanırım.) Klavyenin büyülü kullanımı ve perküsyonların müziğin geneline kattığı baharat tadı lezizdi. Mikael belki eskisi kadar Brutal’lerde yükselmiyor, uzatmıyordu ama turnenin sonu sayılırdı ve adamımızın artık yaşı da vardı.
Tumblr media
“Zorlu Psm”nin orta, arka bölümlerinde ben kendi adıma güzel verimli bir sesi konser boyunca alabildim. Özellikle arka bölümde olan kısa boylu dinleyiciler haklı olarak pek bir şey görememekten şikayetçi oldu. Sahne önü zaten Full’dü. Uzak görüş, oturmalı bölüm için Mikael kendisi de bu durumu bir Müslüman şakasıyla süsleyerek “Oradan görebildiğiniz kadarıyla nasılız?” gibi bir şey söyledi. Bir yorum olarak genel alanların kademeli sistemle arka tarafa doğru yükselerek gitmesinin sağlanması taraftarıyım. Bu şekilde herkesin optimum bir görüş açısına kavuşması sağlanabilir. “Dorock XL Fitaş Venue” sahnesinin en sevdiğim yanı bu anlattığım sisteme sahip olması ve genel alanın sahneden arkaya doğru değil daha ziyade yan taraflara doğru geniş olmasıdır. Yine de daha önce Zorlu stüdyoda oturarak izlemiş olduğum “Empyrium” konseri gibi “Opeth” konseri de her ne kadar pek bir şey gözükmese de oturmalı düzende iyi şekilde dinlenebilecek konserlerden olabilir. “Saturnus” grubu için de buna benzer bir yorumum olmuştu.
Tumblr media
“The Drapery Falls” “Her şeyi unut, benimle birlikte düş” dercesine etrafımızı sarıyor. Trans haline geçtiğimiz, duygudan duyguya savrulduğumuz bu şarkı sonrası hepimizin bildiği, çok sevdiği, inzivaya çekildiğimiz zamanlarda “Playlist”imizin başında duran “In My Time Of Need” geliyor. “Opeth” ne kadar büyük bir grup abi ya bölümü burada gerçekleşiyor. Bütün seyircinin bu şarkıya eşlik ettiğini gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum. Bu harika anları geride bıraktıktan sonra başka bir sevgiliye; “Face Of Melinda”ya geçiyoruz. Mikael gerçekten enteresan bir adam. Ben bir insanın sahnede çok kısa aralarla hem bu kadar şeytani olup hem de akabinde bu kadar romantik olabilmesine hayret ediyorum. Gerçekten özel bir insan… “Heir Apparent” çalınırken aklım tekrardan sahnedeki ekran kullanımı ve görsellere gidiyor. Mikael ve gitarların durduğu alt bölüm, Davul, klavye ve perküsyonun bulunduğu bir üst bölüm ve bunlarında üzerinde duran dev ekranla birlikte sahnede üçe bölünmüş gibi duran, özellikle ortadaki ekranın ince bir film şeridini andıran konumuyla sahne kadrajı harikaydı. Başta değinmeye çalıştığım müjdeyi verecek olursam eğer, Mikael malumunuz tekrardan albümlerde Brutal vokal kullanımına geri dönüyor. Birkaç hafta önce yayınlanan yeni Single’ları “S1” bunun habercisi niteliğinde. Klibi de son derece sinematik olan bu şarkıda korku temaları, inler, cinler, periler, musallatlar yoğun şekilde kullanılmış. Konserde gördüğümüz yukarıda bahsetmeye çalıştığım film şeridi metaforlu “Opeth” sahnesi ve yeni çıkan Single ile yayınlanacak albümü düşündüğümüzde kolaylıkla söyleyebilirim ki “Opeth” tarafına bizi çok daha sinematik şeyler bekliyor. Neden olmasın belki “Rammstein”dan alışık olduğumuz film tadındaki klipleri korku/gerilim temaları halinde “Opeth”ten de ilerleyen zamanlarda görebiliriz.
Tumblr media
Bu korku temasının biraz daha “Hollywood” vari olacağını belirtmem gerekiyor. Çok ciddi şeyler beklememek lazım. Bu noktada aklıma tabi ki yine İsveçli “Ghost” grubu geliyor. “Ghost” görsellerinin daha renksiz bir hali bizi ilerleyen süreçte karşılayabilir. Konsere geri dönecek olursak eğer daha da geriye dönmem gerekiyor. Çok sevdiğim bir arkadaşımın telefonu (O kendini biliyor.) “Ghost Of Perdition” şarkısının açılışıyla çalardı. Yıllardır bir anda böğüren Mikael ile gelen telefon sesiyle yaşamaya alışmış olan ben, bu şarkı konserde çalındığında yine şöyle bir etrafıma bakındım ulan bizim elemanın telefonumu çalıyor diye. Şaka bir yana hiç affetmeden giren bu şarkı sonrası tamamen dağıldık. Hemen üzerine aşırı iyi bir görsel desteğiyle birlikte “Sorceress” çalınmaya başlandı. Yani konserden bir an vazgeçtim, al çerezini kolanı otur film gibi ekranda akan görselleri seyre dal düşüncesi geldi geçti kafamdan. Bu anları gerçekten tekrar yaşamak isterdim. Bol bol görüntü aldım, yapabildiğim kadar kadraj yaptım hehe. “Opeth” bu şarkı sonrasında sahneye kısa süre veda ederken biz biraz soluklanmaya çalışıyoruz. Bereket tekrar sahneye döndüklerinde Mikael hemen gelecek şarkıya girmek yerine uzun bir tartışmanın fitilini ateşliyor. “Black Rose Immortal” hafif şekilde çalınıyor gibi yapılıyor ama hemen kesiliyor ve Mikael seyirciyle akıl oyunları oynamaya başlıyor. Son olarak bir şarkı çalınacak ve bu “Black Rose Immortal”mı olacak yoksa seyircinin hep bir ağızdan bağırdığı bambaşka bir şarkımı ya da Allah’ın bildiğini kuldan saklamayalım parçası “Deliverance”mi? “Black Rose Immortal”mı? “Deliverance”mi? Limon! Sirke! Yunus idi, Hızır idi derken finalde ilk gün konsercileri olan bizim bahtımıza tekrardan “Black Rose Immortal” düşüyor. (Deliverance tahmin ettiğiniz gibi ertesi gün çalınıyor.)
Tumblr media
Gotik bir köprüyle bezenmiş albüm kapağına sahip “Opeth”in “Morningrise” albümünden “Black Rose Immortal” açın şu an dinleyin. Nasıl? Kendinizden geçtiniz dimi yirmi dakika boyunca. İşte bunun konserde canlı çalındığını hayal edin. Yirmi dakika, belki daha fazla süre boyunca duygudan duyguya geçiyorsunuz, bir süre geçtikten sonra şarkının hiç bitmeyeceğini hissetmeye başlıyorsunuz. Şarkı, “Opeth” sizi ele geçirmiş, bir kara delik misali içeride sıkışıp kalmışsınız “Loop”ta dönüyorsunuz, etrafınızdaki yıldızlar, gezegenler de sizinle birlikte dönüyor. Vahşi ve hızlı bir şekilde başladığınız yolculuğunuz sizi yormuş, zaman geçtikçe yaşlanıyorsunuz, sakinleşiyorsunuz, müzikte sakinleşiyor, uzay boşluğu, sessizlik, hiçlik… Bu ve buna benzer daha anlatamayacağım tonlarca çeşitli duyguyla birlikte şarkıyı dinlemiyoruz, “Opeth”i sahnede izlemiyoruz resmen yaşıyoruz. Bu şarkı bitiyor, konser bitiyor ve ben aklımdan hala “Opeth” tanımlamaya uğraşıyorum. Bugün bu tanımı kendimce daha iyi yapabileceğimi düşünüyorum. “Opeth” bir “Sanat” grubu arkadaşlar. Seversin, sevmezsin, anlarsın, anlamazsın ayrı konu ama “Opeth” her zaman bulunduğu yerde “Sanat” için var olmaya devam edecek bir grup. Aşk, Nefret, Doğa, Öfke, Mistisizm, Büyü kelimelerini aklımda düşünürken hepsinin üzerine bir sünger çeker gibi Mikael’in Brutal vokalini duyuyorum ve rüyadan uyanıyorum.
Tumblr media
Evet… “Sanat” dolu geçen bir “Opeth” konserinin daha sonuna geliyoruz. Kendimi toparlamaya çalışıp, konser alanında çıkışa doğru ilerlerken her zamanki gibi bir “Opeth” konserinden daha mutlu olarak ayrılıyorum. İki gün “Sold Out” şekilde verilen konser serisinden olan tek hayal kırıklığım iki farklı günde çalınan iki farklı şarkı oluyor. “Black Rose Immortal” dinleyenler olarak biz “Deliverance” de dinlemek isterdik, keza ikinci gün konsere gidenler için de tam tersi geçerlidir muhakkak. Maalesef herkes her iki konsere de katılamıyor ve dinleyemediği eser insanın aklında kalıyor. Bu da işin nazarlığı olsun diyoruz. Konser alanından çıkıyoruz, merdivenlerden yukarıya, kapılardan geç hoop tekrardan amfidesin. “Opeth” konseri kritikleri bitmiyor, belki elli kişiyle konuşuyorum. “Nasıldı abi?” “Ses iyi miydi” “Çok iyilerdi abi ya” cümleleri havada uçuşuyor. Çok güzel anılarla evin yolunu tutuyoruz, bir sonraki “Opeth” konserini dört gözle bekliyoruz. Yeni albüm, yeni “Opeth”, yine yeni yeniden Mikael Brutal vokali diyoruz. Hepinizi gözlerinizden öpüyoruz. Nice konserlere!
Tumblr media
2 notes · View notes
aynodndr · 6 months ago
Text
Tumblr media
Zakkum Zıkkım İşleri
ülke
dipsiz zift kazanı
hak, hukuk, adalet hak getire
sevgiye, dostluğa, emeğe, barışa, cana karşı, insanlığa aykırı ne kadar olumsuzluk, kötülük, vicdansızlık varsa
bir arada
iç içe, yapış yapış
fokur fokur...
"devletin malı deniz,
yemeyen keriz" düşüncesinin
en çoğunluklu
en işlevsel dönemi yaşanıyor
yiyen yiyene
bir yanda salgın
bir yanda yokluk
evler hapishane
pencereler teselli tablosu
yoksulluk, işsizlik, açlık,
pahalılık can yakıyor
insan evde
hayvan sokakta çaresiz
ikisi de perperişan...
yaşam susmayan siren sesi
"biz bize yeteriz" dedikleri
uzun bir hikaye
- oku oku bitmiyor -
çarşı pazar yangın yeri
yalanlar, vaatler karın doyurmuyor
bir kişi geçinemezken
nasıl gelsin iki kişi bir araya
nasıl çoğalsınlar
umut yoksulluğa yetmiyor
...
"at izi it izine karıştı" dedi
kaleme, deftere, hesaba dair ne varsa bırakıp gitti
- küstüm, ben oynamıyorum,
der gibi -
kaç kış geçti
kaç bahar
kaç yaz geldi
leylekler, turnalar geldiler,
gittiler
o hâlâ gelmedi
(soramıyorsun da
sorsan
başına taş düşüyor)
"ahşam olir davar, nahır, mal gelir,
komlar, ahırlar dolir,
sayirem sayirem biri eksig..."
aklına düşen dizelerin yüzüne astığı tebessüm
düşüncelerinin girdabında kayboluyor
memleketin halleri akıyor
gözlerinin önünden
umut yorgun, paraparça, kanrevan...
birileri
"milyon" diyor
"milyar" diyor
"trilyon" diyor
sen "128" diyemiyorsun
birileri lebalep kongreler, mitingler düzenliyor, protestolar, kutlamalar yapıyor
sen işçiye, emekçiye, köylüye, emekliye, doğaya dair iki satır açıklama yapamıyorsun
birileri en ağır lâfları söylüyor
sen lütfen bile diyemiyorsun
desen hakaret sayılıyor
birileri ormanları, dağları talan ediyor
ırmakları, nehirleri zehirliyor,
deniz kusuyor...
sen doğaya sevdalı yüreğini koyuyorsun ortaya
robocop kıyafetli kolluklar
çıkıyor karşına
sinirinden dişlerin zonkluyor
kafatasını zorluyor aklın
kandırılmış, avutulmuş hallerini düşünüyorsun
pişmanlığın dilim dilim doğruyor içini
zamanı geriye saramıyorsun
ustanın bilinen o dizeleri düşüyor aklına:
"(...) ve bu dünyada
bu zulüm senin sayende
ve açsak, yorgunsak, alkan İçindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat Senin
- demeğe de dilim
varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin
canım kardeşim"
beynin yanıyor
ve sen
gerçek suçlunun kim olduğunu anlıyorsun
başın önüne düşüyor
...
haftalar aylara
aylar yıllara akıyor
ilişkiler değişiyor
dostlar düşman
düşmanlar dost oluyor
ve gerçek yaşamdan derleme
"ifşa ve itiraf" dizisi başlıyor
toplumca oturgacımızı yayıyoruz
koltuklarımıza
patlamış mısırımız
çekirdeğimız masamızda
bir heyecan
bir heyecan ki sorma
yalan, hile, iftira,
tehdit, santaj, suikast,
tecavüz, cinayet, entrika...
mallara, mülklere, hesaplara
el koymalar
marinalara çökmeler
siyaset-mafya-medya ilişkileri
zakkum zıkkım işleri
devletin derinliği
kare kare dökülüyor ortaya
gülenler, kızanlar, üzülenler var
şaşıranlar, tutuşanlar var
"yesinler birbirini" diyenler var
her bölümü ayrı bir vaka
dehliz içinde dehliz
karanlık içinde bir alem
hukuk, adalet
iki dudak arasında
keyfi idareye amade
devlet adından ibaret
erol ars
3 notes · View notes
mutludegilim · 6 months ago
Text
Bende aşırı sevdiğine sahip çıkma potansiyeli var kendim hafif yüreğim ağır dostlar
3 notes · View notes
kaybolsun · 9 months ago
Text
en az üç keredir aynı rüyayı görüyorum üst üste. birilerinin ağır işlerde çalıştığı bir arkeoloji kazı alanı mı desem, büyük değerler gömülü bir şehir inşaat sitesi mi... öyle bir yer. sanki evvelimde ama çok evvelimde orada bulunmuşum. putlarla konuşmuşum. putlar benle konuşmuş. şahsi göbeklitepemdeyim. ama yaklaşmak imkânsız. ya bilimadamı olmalısın yahut kayıtlı amele. ikisi de değilim ve giremiyorum. her gördüğüme yalvarıyorum beni buraya aldırın ne olursunuz diye. dünkü rüyada tugay kerimoğlu (as himself) vardı ne alâkaysa aq, yoldan geçen üç futbolcuya yalvardım yani tanıdığınız varsa bir adımı söyleyin girmeme izin verilsin falan diye. sonra kevir ayşenin orada çalıştığını keşfediyorum. basit temizlik işleri yapıyor. birinin yerine işe gitmeyi teklif ediyorum. uzun ama çok uzun bir yürüme yol var öncelikle. metro tüneli gibi. karanlıkta zahmetli yolculuk edeceksin ki ancak iş yerine varabilesin. yerine gittiğim işçi allah allah diyor. parasını da istemiyorum nitekim. ben çalışayım orada yeter ki. sonraki o ulu yapılara kavuşayım. valla az önce de aynı rüyayı görmemiş olsaydım vakayı adiyeden sayacaktım çünkü rüya görmek bizim işimiz. hayrolsun sevgideğer dostlar
3 notes · View notes
acz1kul · 2 years ago
Text
ÇAY OCAKLARI SAHA İZLENİMLERİ
1) Biz ayağa kalkınca siz oturacaksınız.
Sizin oyunlarınız, bizim izin verdiğimiz yere kadardır.
Deprem gecesi NATO savaş gemisi ve savaş uçakları çıkardı yola, deprem de ülke savunması zayıflar ve İŞGALE uğrar bahanesiyle.
Aslında işgali kendi yapacaktı..
2) O konteynerlerin yanması ve olmayan BARAJ patladı söylentisi ile şehre girişin engellenmesi istendi.
PKK’nın yardım tırlarına el koyması, CHP li başkanların erzakları ortadan kaybedip halka ulaşmasını engellemesi, MLKP ile PKK’nın YAĞMA girişimleri ile halkı tedirgin etmesi..
3) Asker ilk 3 saat havayı kokladı ve İŞGAL önlemi aldı, sonrada depreme yardıma koştu. 4 koldan devleti karalama kampanyası yürüttü millet ittifakı. Depremde psikolojisi bozulmuş milletimizi bilerek sosyal patlama ile ayaklanmaya ittiler..
4) Tehlikeyi gördük ve ilk anda lojistik stratejik yerleri ayağa kaldırdık, Afrin'e kadar gittik ve haram ilçeside dahil sistemi ayağa kaldırdık.
Hızlıca aksiyon alıp YAĞMANIN önüne geçtik. Sahada kestik cezayı ilk önce ibreti alem için, onlar biliyorlar..
5) Sonra yardımları koordine eden ekipleri bölgeye ulaştırdık HIZLICA ENKAZ çalışması ile yardım kumanyalarını bölgeye ilk ulaştıran olduk.
Fahiş fiyat satıcı dükkanlar önüne seyyar mutfaklar,kumanya kolileri enteg kurup VİCDANSZ esnafa size burda EKMEK yedirmeyiz mesajı verdik.
6) Kısa zamanda İstanbul Ankara ve diğer illerden ÇEVİK KUVVET personeli ile tüm EMNİYET birimlerini bölgeye kaydırdı devlet.
TSK olası bir İŞGAL planına ve planlı yağmaya karşı sokak sokak önlem aldı. Bölge dronelar ile izlendi. Enkaza giren sivil gruplar gizlice takip edildi.
7) Helikopterler ulaşılamayan bölgelere ACİL erzak ve çadır bıraktı.
Trafiği KASITLI olarak tıkayan ve yardımın ulaşmasını engelleyen gruplar şiddetle tazyik edildi. İkinci ekip 6 saatlik yolu 18 saatte zor geldi.
8: Deprem bölgesine ULAŞILMASIN diye sürekli sosyal medya üzerinden kışkırtmalar yapıldı ve kışkırtmalar sahada devam etti.
İlk gün deprem değil SAVAŞ vardı sanki. Depremin isyana evrilmesi için muhalifler ağız birliği yapmıştı sanki..
Oğuzhan o kadar tweti neden sildi?
9) Hızlıca devletin karar mekanizması devreye sokuldu ve şehirden ayrılmak isteyen kişilere ÜCRETSİZ mazot verildi benzin istasyonlarından.
Bidonu alan istasyona koştu ve yakıtını ücretsiz alıp şehri terketti.
10) Şehre ilk anda 50.000 litre mazot tankeri sokup, sahada çalışan arama timlerinin araçlarını besledik.
GSM şirketlerinin vericilerini atağa kaldırması için destek verildi.
Enkazdan kurtulanların cep telefonlarının sathına kadar devlet en ufak ayrıntıyı hesap etti…
11) İlk bölgeye girdiğimizde kendi çadır, konteyner ve erzakları depremzedelere tahsis ettik, stratejik/ korumak ve ayağa kaldırmak için gittiğimiz istasyon 9.2 şiddetinde depreme dayanıklı yapılı olduğu için sahanın dış tarafında ki binalarımızı dahil depremzede ailelere açtık.
12) Araç ve Makine ihtiyacımız oldu. Bölgede ki çaycılardan temin ettik ivedi şekilde
Bir tanesinin şu sözünü unutmam, fabrikada ne araç varsa alın feda olsun devletime, Gizli Arşive selam
O forklift olmasa yolu kapatan araçları kenara cekemezdik 2 saat içinde sıkıntı büyürdü..
13) ÖSO bölgesi ile bağlantı kurduk ilk gün, PKK’nın yardım tırları göndereceğini fakat içinde ağır silahlı teröristler olacağı istihbaratından bahsettiler. Ve menbiç’ten girmek isteyen bölgede ki PKK bayrağı asılı centcom yardım tırlarının içeri girmesi kabul edilmedi.
14) Dokuz gündür bekliyor idi tırlar bugün PKK geri çekti tırları.
Kobani'ye onlarca yardım tırı gönderen HDP ve CHP belediyelerinin deprem bölgesine dostlar alışverişte görsün diye birer tane yardım tırı göndermesini esefle kınıyoruz..
15) AFAD tarafından hazırlanan bölgeye bir kaç çadır kurup , 200 kişiyi barındırıyoruz diyen İBB yi kınıyoruz. Koskoca İstanbul'un gücü 200 kişimi? Selçuk Bayraktar tek başına 17000 kişiyi barındırıyor şu anda ve bu sayı 30. 000 olacak.
16) HDP belediyelerine otobüsler kamyonlar hediye eden İBB, bir tane halk ekmek kamyonuna ekmek yükleyip yollamış, ekmeğin bedelinden fazla mazot parası ödetti istanbulluya.
O da yetmezmiş gibi o ekmek arabasının reklamı için bir kamyon parası harcadı.
17) Yıkılan bölgede ki bina ruhsatlarını Hatay CHP belediyesi vermiş.
Yapı denetimleri yine partizan şirketlerce yapılmış. En bilinen örnek rönesans rezidans.
Bölgede ki kentsel dönüşüme engel olmak için halkı örgütleyenler TİP CHP HDP siyasileri ve gizli STK örgütleri!
18) Hangi görüşten, ırktan , dilden olursa olsun, Türk bayrağı altında yaşayan herkes, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvencesi bu altındadır
Kim bayrağa ihanet ederse bedelini ödeyecek!
Çok kişi yurtdışına kaçacak...
7 tanesi yakalandı bile. Zamanı gelince açıklanır isimleri..
19) Deprem günü Ege ve Akdeniz'e NATO adı altında savaş gemisi indiren ülkeleride not ettik.
Ahbapları üzerinden ülkemize para sokup FETÖ’ye yeni bir kalkışma için dağıtmak isteyen yapıyıda biliyoruz!
Devlet 7/24 görevi başında. Devlet her daim 18 yaşında.
Biz sizi izliyoruz
20) Devletin konteynerinde kalıyor, devletin verdiği kuş sütü eksik olmayan erzağı yiyor, devletin koyduğu soba ile ısınıyor, devletin verdiği elbiseleri giyiyor,..
Muhalif medya kameralarına devlet burada yok diyor.
21) Atalım şunu konteyner kentten dedik herif bariz Kahpe PKK lı..
Durup durup ziyarete gelen devlet erkanına saldırıp sonrada psikolojim bozuk diyor. Malzeme veriyor hainlere. Onu bile atmadı devlet, çocukları belki vatansever olur denilerek.
İşte devletin şefkati..
22)Lakin depremden sonra devletin TOKATINI göreceksiniz. Şimdi yaraları sarıyor devlet ve notunu alıyor!
Yaraların sarılması gereken şu günlerde acımasızca HANÇERİ vuruyorlar . Devlete olan güvenin sarsılması için her tuzağı kurup/ iftirayı atıyorlar..
Şimdi Sabrediyoruz…
Not: kopyala yapan arkadaşlar lütfen kaynağı yazınız. Sonuçta bu bizim yaşadıklaızmız.
Size her hangi bir soru sorulduğunda vereceğiniz cevabınız ne olacak!
Sorayım kopyalarım geleyim mi?
Ömer Sait Dündar GİZLİ ARŞİV
21 notes · View notes
name-ihumayun · 2 years ago
Text
NATO İŞGALİ NASIL ÖNLENDİ...!!!
1) Biz ayağa kalkınca siz oturacaksınız.
Sizin oyunlarınız, bizim izin verdiğimiz yere kadardır.
Deprem gecesi NATO savaş gemisi ve savaş uçakları çıkardı yola, deprem de ülke savunması zayıflar ve İŞGALE uğrar bahanesiyle.
Aslında işgali kendi yapacaktı..
2) O konteynerlerin yanması ve olmayan BARAJ patladı söylentisi ile şehre girişin engellenmesi istendi.
PKK’nın yardım tırlarına el koyması, CHP li başkanların erzakları ortadan kaybedip halka ulaşmasını engellemesi, MLKP ile PKK’nın YAĞMA girişimleri ile halkı tedirgin etmesi..
3) Asker ilk 3 saat havayı kokladı ve İŞGAL önlemi aldı, sonrada depreme yardıma koştu. 4 koldan devleti karalama kampanyası yürüttü millet ittifakı. Depremde psikolojisi bozulmuş milletimizi bilerek sosyal patlama ile ayaklanmaya ittiler..
4) Tehlikeyi gördük ve ilk anda lojistik stratejik yerleri ayağa kaldırdık, Afrin'e kadar gittik ve haram ilçeside dahil sistemi ayağa kaldırdık.
Hızlıca aksiyon alıp YAĞMANIN önüne geçtik. Sahada kestik cezayı ilk önce ibreti alem için, onlar biliyorlar..
5) Sonra yardımları koordine eden ekipleri bölgeye ulaştırdık HIZLICA ENKAZ çalışması ile yardım kumanyalarını bölgeye ilk ulaştıran olduk.
Fahiş fiyat satıcı dükkanlar önüne seyyar mutfaklar,kumanya kolileri enteg kurup VİCDANSZ esnafa size burda EKMEK yedirmeyiz mesajı verdik.
6) Kısa zamanda İstanbul Ankara ve diğer illerden ÇEVİK KUVVET personeli ile tüm EMNİYET birimlerini bölgeye kaydırdı devlet.
TSK olası bir İŞGAL planına ve planlı yağmaya karşı sokak sokak önlem aldı. Bölge dronelar ile izlendi. Enkaza giren sivil gruplar gizlice takip edildi.
7) Helikopterler ulaşılamayan bölgelere ACİL erzak ve çadır bıraktı.
Trafiği KASITLI olarak tıkayan ve yardımın ulaşmasını engelleyen gruplar şiddetle tazyik edildi. İkinci ekip 6 saatlik yolu 18 saatte zor geldi.
8: Deprem bölgesine ULAŞILMASIN diye sürekli sosyal medya üzerinden kışkırtmalar yapıldı ve kışkırtmalar sahada devam etti.
İlk gün deprem değil SAVAŞ vardı sanki. Depremin isyana evrilmesi için muhalifler ağız birliği yapmıştı sanki..
Oğuzhan o kadar tweti neden sildi?
9) Hızlıca devletin karar mekanizması devreye sokuldu ve şehirden ayrılmak isteyen kişilere ÜCRETSİZ mazot verildi benzin istasyonlarından.
Bidonu alan istasyona koştu ve yakıtını ücretsiz alıp şehri terketti.
10) Şehre ilk anda 50.000 litre mazot tankeri sokup, sahada çalışan arama timlerinin araçlarını besledik.
GSM şirketlerinin vericilerini atağa kaldırması için destek verildi.
Enkazdan kurtulanların cep telefonlarının sathına kadar devlet en ufak ayrıntıyı hesap etti…
11) İlk bölgeye girdiğimizde kendi çadır, konteyner ve erzakları depremzedelere tahsis ettik, stratejik/ korumak ve ayağa kaldırmak için gittiğimiz istasyon 9.2 şiddetinde depreme dayanıklı yapılı olduğu için sahanın dış tarafında ki binalarımızı dahil depremzede ailelere açtık.
12) Araç ve Makine ihtiyacımız oldu. Bölgede ki çaycılardan temin ettik ivedi şekilde
Bir tanesinin şu sözünü unutmam, fabrikada ne araç varsa alın feda olsun devletime, Gizli Arşive selam
O forklift olmasa yolu kapatan araçları kenara cekemezdik 2 saat içinde sıkıntı büyürdü..
13) ÖSO bölgesi ile bağlantı kurduk ilk gün, PKK’nın yardım tırları göndereceğini fakat içinde ağır silahlı teröristler olacağı istihbaratından bahsettiler. Ve menbiç’ten girmek isteyen bölgede ki PKK bayrağı asılı centcom yardım tırlarının içeri girmesi kabul edilmedi.
14) Dokuz gündür bekliyor idi tırlar bugün PKK geri çekti tırları.
Kobani'ye onlarca yardım tırı gönderen HDP ve CHP belediyelerinin deprem bölgesine dostlar alışverişte görsün diye birer tane yardım tırı göndermesini esefle kınıyoruz..
15) AFAD tarafından hazırlanan bölgeye bir kaç çadır kurup , 200 kişiyi barındırıyoruz diyen İBB yi kınıyoruz. Koskoca İstanbul'un gücü 200 kişimi? Selçuk Bayraktar tek başına 17000 kişiyi barındırıyor şu anda ve bu sayı 30. 000 olacak.
16) HDP belediyelerine otobüsler kamyonlar hediye eden İBB, bir tane halk ekmek kamyonuna ekmek yükleyip yollamış, ekmeğin bedelinden fazla mazot parası ödetti istanbulluya.
O da yetmezmiş gibi o ekmek arabasının reklamı için bir kamyon parası harcadı.
17) Yıkılan bölgede ki bina ruhsatlarını Hatay CHP belediyesi vermiş.
Yapı denetimleri yine partizan şirketlerce yapılmış. En bilinen örnek rönesans rezidans.
Bölgede ki kentsel dönüşüme engel olmak için halkı örgütleyenler TİP CHP HDP siyasileri ve gizli STK örgütleri!
18) Hangi görüşten, ırktan , dilden olursa olsun, Türk bayrağı altında yaşayan herkes, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvencesi bu altındadır
Kim bayrağa ihanet ederse bedelini ödeyecek!
Çok kişi yurtdışına kaçacak...
7 tanesi yakalandı bile. Zamanı gelince açıklanır isimleri..
19) Deprem günü Ege ve Akdeniz'e NATO adı altında savaş gemisi indiren ülkeleride not ettik.
Ahbapları üzerinden ülkemize para sokup FETÖ’ye yeni bir kalkışma için dağıtmak isteyen yapıyıda biliyoruz!
Devlet 7/24 görevi başında. Devlet her daim 18 yaşında.
Biz sizi izliyoruz
20) Devletin konteynerinde kalıyor, devletin verdiği kuş sütü eksik olmayan erzağı yiyor, devletin koyduğu soba ile ısınıyor, devletin verdiği elbiseleri giyiyor,..
Muhalif medya kameralarına devlet burada yok diyor.
21) Atalım şunu konteyner kentten dedik herif bariz Kahpe PKK lı..
Durup durup ziyarete gelen devlet erkanına saldırıp sonrada psikolojim bozuk diyor. Malzeme veriyor hainlere. Onu bile atmadı devlet, çocukları belki vatansever olur denilerek.
İşte devletin şefkati..
22)Lakin depremden sonra devletin TOKAT’INI göreceksiniz. Şimdi yaraları sarıyor devlet ve notunu alıyor!
Yaraların sarılması gereken şu günlerde acımasızca HANÇERİ vuruyorlar . Devlete olan güvenin sarsılması için her tuzağı kurup/ iftirayı atıyorlar..
Şimdi Sabrediyoruz…
Not: kopyala yapan arkadaşlar lütfen kaynağı yazınız. Sonuçta bu bizim yaşadıklarımız.
Size her hangi bir soru sorulduğunda vereceğiniz cevabınız ne olacak!
Sorayım kopyalayıp geleyim mi?
Ömer Sait Dündar GİZLİ ARŞİV
9 notes · View notes
06chrome06 · 2 years ago
Text
MAVİ HUYDUR BENDE / EDİP CANSEVER
Evet evet
Doğrusu bilmiyorum
Dalıp dalıp gidiyorum böyle
Dalıp gidiyorum ve dalgınlığımda bir kent
Bir duvar, bir de sen, duruşunda güz özellikleri
Dostlar, bütün dostlar içerde.
Bir kent mi, bir yüz mü, binlerce yüz mü, bir kent mi
Beyaz mı, daha mı beyaz, o kadar çok mu beyaz
Bütün bunları kendime bir adres gibi sorup
Hüznüme, kalbime, soğuğuma
Gelecekten arta kalan bir mutluyum.
Ben gelecekten korka korka dönen bir mutluyum
Dünyanın bu küçük sesini işit
Bak, bir dalı, bir örtüyü, bir denizi tutan ellerime
Nanelerden, ıtırlardan, ıhlamurlardan gelen
Anlayamadığın sevgililik
Var ya
Yani uzaktan yüzünü bile seçemediğin birinin
Adı en sevdiğin şairin adıyken.
Soruyorsun bir de
Gülüyorsun, gül ya, neden gülmeyeceksin
Ağlayacaksan ağla işte
Bir gülüp bir ağlayacaksan böyle sen
Soyulmuş bir dilim ayva yetişiyor gözlerime
Kaynamış suda pembeleşirken.
Kederlerde bütün yüzler birleşir
Ve unutma gereklidir
Bir başka bakışında da gökyüzleri vardır, düz
Kuş sürüleri vardır, eğri
Bir sana bir ayak bileklerine bakanların dünyası da vardır ki
İster kıyıları çekine çekine döven sulara benzet
İster ağır ağır yanan yaprak kümelerine
Anlıyor musun
Anlıyorsun elbette
Ne yaparsan yap yürürlüktedir yetinmezlik.
Maviyi soruyordun, gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi
Bir renk değildir mavi huydur bende
Ve benim yetinmezliğimdir
Ve herkesin yetinmezliğidir belki
Denecektir ki bir süre
Ve denenecektir
Bir akşamüstünü düşünmek bir akşamüstünü düşünmekten başka nedir ki.
Gelecekten utanarak dönen bir sevinçliyim
Ya sizler
Ey sırasını beklemeden gelen akşamüstleri
Tumblr media
2 notes · View notes
filozofumsu1i · 2 years ago
Text
Evet bende çok takdir etmiyorum sokakta aç ölen hayvanları,insanları. Depremde yıkılan o evleri yanan ormanlarımızı, tecavüze uğrayan genç kızlarımı. Öldürülen kadınları. Ama bunların bi çaresi bi kuralı olduğunu yaratıcımız bize gönderdi! Neden uymuyoruz. Nefsimize ağır geliyor diyemi. Hepsinin hepsinin ortadan kalkması için bir yolumuz var var ama doğru düzgün şekilde öğrenmeyip bilmediğimiz için kötü sanıyoruz. Halbuki nefsimize rahat gelmesede bi kabullensek bakım bakalım nasıl refaha ereceğiz. Her şey zihniyette başlıyor sen kendini değiştirmezsen başkaları asla değişmez. Yargılamadan öfke kusmadan karşımızdaki bireyi saygıyla dinlemeyi bilirsek sorun ortadan kalkıcak. Allah diyor ben demiyorum. Seni yaratan seni özel kılan yaratıcın diyor. Hoş her şey zıttıyla güzeldir ya iyilik olmasa kötülük kötülük olmasa iyilik olmaz. Ama irade sahibi sen bunuda değiştirebilirsin. Kendi fıtratından gayrı iş yaparsan Allah ne yapsın? İki cins dışında başka bir şey oluşturursan allah ne yapsın? Sen çamaşır makinasını kuralıma göre yıkmazdan ne kadar hayatı uzun ömürlü olur ve içeridekiler temizlenir bir düşünün! Sen eğer hayır ben 100kg değil 200kg eşya yıkıyacağım desen ve yıkasan zamanla makinan bozulsa bu makinanın suçumudur senin mi? Düşünmek lazım. Hatayı karşı tarafta veya yaratılışında ararsan öfke ve nefretten başka bir duyguya sahip olamazsın. Sevgi merhamet vicdan bu duygular güzel şeyler. Neden körelttik. Neden ailemizle sevgi sözcükleri kuramaz olduk. Neden mutlu olamadı bu aileler gençler! Çünkü kuralları unuttuk 100kg atmak yerine 200kg attık makinaya. Duyguları hor gördük. Ama birileri uyanık ki bu kuralların olduğu bir devleti toplumu ve aileyi kimse yıkamaz anladılar bu sefer içten vurup sosyolojiyi dini yıkmaya çalıştılar ve başardılar. Şimdi söyleyin cahil kim aceba. Elin batılısı akıllı ey dostlar. Batı batı dedikte bak kendi toplumumuzun normlarından ayrılıp saparsak işte olacağı budur… Sonumuz hayrola. Saygılarımla sevgilerimle🙏💙
2 notes · View notes
gonzalos · 2 years ago
Text
Önce kendimi tanıştırayım;
"Ben sıcağı sevmeyen bir çay bardağıyım"
Adına methiyeler düzülen memnuniyetsiz bir sefil imgeyim,kanaat etmeyişim sebebi olduğum değil,var olanların samimi olmayışıdır.
Mutfağa girdiğim ilk an tezgahın üstünde sınıf arkadaşlarım ile karton kutuda kullanılmayı bekliyorduk heyecanla.
Saçma değil adiceydi bence kullanılmak ancak bizim yaratılma amacımız hizmet etmekti.Ve kullanılmak için diğerleri gibi münferit değil müşterek halde çaresiz, mutfak poşetinin buğulu görüntüsüne henüz alışmış, mutfağın fısıltılarını dinliyorduk. Meraklı henüz piyasa sürülmüş altı adet çay bardağıydık ve neresinde bakılırsa bakılsın kalifiye edilmemiş basmakalıp toprak kırıntıları.
Çay bardakları;
"Toplumun orta tabakası, işçi sınıfının en hayalbaz çocukları"
İlk müsabaka sıkıntılı geçmişti.Canımız yanıyordu ve tabiidir ki biz bakir çocuklardık.Mutfakta yemek kokularının ardından kendimi tepsinin kucağında,ev ahalisinin önünde bulmuştum. Çırılçıplak ve içimi eritecek sandığım çay ile beraber podyumda çıkmış görevlerimizi ifa ediyorduk. Sonra lanet lavabo ve "O" nun tılsımlı davetkar sesi.
Uzun uzun baktım kahve fincanına,bu kadar güzel bir şey daha önce görmemiştim. Benim bu zamana kadar gördüklerim demir kazanlar üzengiler kalıplar ve ateşti .Ben ateşten biçim bulmuş biriydim. Benim ıstırabımdan daha fazlasına dayanmış birinin inanılmaz görüntüsü hala beni dehşete düşürür. O berrak beyazlık, o el işlemesi nakkaş işi gövdesi...
Beni benden alan ve kıraat etmişçesine bütün mutfağı ibadete davet eden ilahi şarkıları. Bu bir zulmün öncü depremiydi, hamurum ateşe dayanmıştı da saatlerce; okyanuslar gibi derin bu çağlayana kapılmadan durabilirmiydim açıkçası bilmiyordum.
Gece olmuştu ve tüm mutfak aletleri gibi konuşmaya başlamıştık kendi dilimizde. Biz mutfak dolabının en kolay yerinde vitrinlenirdik, biz kolaydık çünkü diğerleri gibi değil birbirimize benzer ve şeffaf maddelerdik, her iş için kullanılacak bu toplumun orta tabaka ağır işçileriydik.
Zaman ilerliyor arada bulaşık sepetinde rast geliyorduk, medeni cesaretim onu karşısında pamuk helva gibi dağılırdı.
Sahibemizin telaşı içinde iki kelime edecek vaktimiz olurdu.
Pek terslemezdi beni ama o da kullanılınca aksi tavırları olur, cesaretimi darmadağın ederdi.
Rüya gibi gelirdi gülümsediği zamanlar ama mutfaktakiler asla uyumazdı ve ben onu rüyamda hiç göremezdim. Sanırım şuurumu yitiriyordum günden güne. Bir deyişle aşk bulaşmıştı.İnsanlar aşık olurdu.Peki çay bardakları Varmış böyle hastalıklı haller, mutfağımızın ağır abisi Haydar öyle demişti. Altı yıl olmuş mutfağa gireli hiç kırılmamış, düşmemiş,en kıdemlilerden biriydi.
Burada da heryerde olduğu gibi bir hiyerarşi ve burjuvazi vardı. Biz kolay ulaşılan raflarda, kahve fincanı ve kupalar daha üst raflarda yer bulurlardı kendine.
O kupalar var ya ne adi şerefsizlerdir, ne takımlar harcadılar. Ne ince belli dostlar yitirdik bir kupa uğruna .Bilmezsiniz siz dantelli raflarda, kahve fincanlarını sürekli taciz eder bazen de bardakların üstüne düşer paramparça ederlerdi.
Gariban değil miyiz ulan kırılıyoruz işte toparlanmak ne mümkün. Çöpte bulurlardı diğer parçalarını kırılanlar. Hele ev ahalisinin bir yerine batmışlarsa; lanet ömür boyu onları takip ederdi. En azından Haydar abinin bize anlattıkları bunlardı.
**
Basit yaşayın derdi hep üstelik. Cammaddelilerdik. Kırılgan ve tehlikeliydik.Kullanışlı fakat atıl dururduk eksikliğimiz zor farkedilir kimse bizi pek önemsemezdi. En azından kupalar veya kahve fincanları kadar yüksekte değildik. Biz sıcağı sevmeyen çay bardaklarıydık.
**
Bizden hallice olsalar da gösterişli olanlar bizden daha namerd amaçlara hizmet ettiler. Biz karın tokluğuna yaren sabah kahvaltılarına eşlik ederdik. onlar ya dış mihraklı kahvelere,alkollere alışıktı. Biz bu coğrafyanın racon bilen elemanlarıydık.
Zaman bu ya alışkanlıklar gibi aşık da yaratıyor zamanla ve kahve fincanına o kadar alışmıştım ki "sadece sesi dahi benim huzurumun kabesi ederdi." Lavaboda kırılmamak için imtina eder kupaların sataşmalarına ses çıkarmazdım. Janti piçler bizi o kadar kışkırtırdı ki geceden kalma bulaşık olursa sabah mutlaka bir kaç zaiyat verilirdi. Hatta bir defasında Haydar abi birinin kulpunu kırmayı başarmıştı...
Ağır abiydi ve bizim uzun süre övündüğümüz şey onun sahip olduğu hürmetti.
Ben en çok Haydar abiyle gittiğimiz rakı alemlerini severdim. Evin babası bazen çoluğu çocuğu bir yerlere yollar Körfez'e bakan balkondan Neşet Ertaş'a son peygamber kisvesini rüc'u ederdi. Sabah akşam çay içilen biz bir çay bardakları, bir anda alemin harbi çocukları olurduk. Hele evin direği sarhoş olunca kadeh tokuşturmaya gerek kalmadan biz şakırdardık. Tabaklar tıkırdar çatal bıçak yerinde durmazdı. Biz bir aileydik ve rakıyla keyf ederdik. Dedim ya biz bu evin afilli filintalarıydık. Kırılana kadar pes etmez kırılınca beş para etmezdik...!
Mutfağa döndüğümüzde kahve fincanının sesini duyamıyordum. Herkes bizi konuşur şakalarla bize sataşırdı. Keyfimizde tıkırındaydı tabaklar sayesinde ama fincanın sesini duyamamak huzursuz etmişti.
Tezgahtan başımı kaldırdım yukarı baktım yaratıcımın olduğu yere. Fincanın hemen üstündekine dua ederdik. Mutfak lambaları bizim Tanrımızdı, çünkü sadece onun aydınlığı bizi rahatlatırdı. Ama baktığım karanlıkta bir kupa, aşık olduğum kahve fincanımın yamacında onunla sevişiyordu.
Sarhoş ilk gecemde fincanımı kaybetmiştim. Onunla olmayacağımı bile bile onu sevmiş aynı hızda kaybetmiştim. Önce yuvarlanmaya başladım.
Onlara ulaşmak benim huzurumun bitişi olacaktı ama denemek zorunda hissediyorum. Parçalanmak üzereydim.Kırılıyordum
Çırpınırken bu sahneyi bitirmek için arkadan bir tirad işittim birden.Haydar abinin sesiydi ve öfkeden önce kulak verilecek tek şey onun tecrübesiydi.Sakin ol diyordu zamanı var. Sakin.
Sakindim ama huzurlu değildim. Öncü bir etkisi dokunduğum dudakları kesme riskindende öteydi. Beni kullanan tüm varlıkların kalbini paramparça etmek istiyordum. Ateşten yaratılmış bir cammaddelinin böylece beklemesi içten değildi.
Ancak tecrübe kerhanede değil de mutfakta olunca saygı duyulacak bir durumdu.
Ve diğer bir durum ; "O artık bir kupa kızıydı ve ben hiç sinek valesi olamayacaktım."
Üstelik gökkubbemizdeki 40 woltluk tanrımız ışıktan başka birşey vaadetmiyordu...!
2 notes · View notes