#çete
Explore tagged Tumblr posts
Text
Devletin Teminatının Olmadığı yerde Milletin Teminatı Olur mu?
Yürütmenin yargıya tepeden atamış olduğu memurlar (kendi adamları) ile yürütmedeki ve yasamadaki memurlar karşı karşıya gelmiş durumda. Ne de olsa bugüne kadar tüm kirli işlerini bu yargıya yaptırdılar.
Bahçeli sistem krizi yok dese de, sadece sistem krizi de yok! Sistem krizi ile iç içe girmiş yapısal bir kriz var. Yasama, yargı ve yürütme klikleri arasındaki gerilimin asıl nedeni de bu.
Düne kadar emir ve talimat ile AYM'ye karar aldıran Bahçeli (Jülistokratik MHP çetesi) ne oldu da şimdi AYM'yi "kapatmakla" tehdit eder hale geldi.
Bahçeli ve adamlarında AYM'yi kapatabilecek cesaretin zerresi yok!
İyisi mi yürütmenin (kendisini milletten üstün gören yetki diktatörlüğünün) son kalesi olan yürütme-yargısı AYM'yi ve diğer sözde yargı kurumlarını Bahçeli'yi beklemeden millet topyekün kapatsın!
Bu kurumların bugüne kadar millete bir faydası da görülmedi. Bu kurumlar ülke tarihi boyunca kendisini milletin üstünde gören bir avuç memur kastına çalıştı. Bu memur kastları da milletin devlete sunduğu olanakları kullanarak kendi kafalarına göre bir "kapitalist düzen" yarattı. Ama bu nasıl bir kapitalizm ise ortaya çıka çıka kapitalizmin ne evrensel ne de yerel normlarına dahi oturmayan feoktokratik ve müphem bir çete-kapitalizmi ortaya çıktı.
Bu çeteleri AYM gibi yürütme-yargısı değil, yargılasa yargılasa denetim usul/muhakeme kanunları ve denetim mahkemeleri yargılar!
Öyle yalandan tehditleri geçeceksin önce icraat görelim. Hadi paçan yiyorsa Bahçeli AYM'yi kapatta görelim! Sende o yürek var mı Bahçeli?
Yıllarca "devletin bekası" söyleminin arkasına saklanıp milletin temel haklarına çökme döneminiz artık bitti. Yaptığınız onca katliamlar, işkenceler, zulümler yanınıza kar mı kalacak sandınız!
"Devlet" diye isim mi olur? Gerçek ismini kullanmayan adamdan milliyetçi mi olur?
Milliyet-çiliği bile ayaklar altına alıp milleti tanımayanlar tabii ki anayasada tanımaz, kanunda tanımaz, her haltı yer. Bu nasıl bir milliyet-çilik ise Türklüğü/üniter kimliği mahkemeleştirmek için 15 Temmuz senaryosunu çevirir!
Millet niye bu temsiliyetist-memuriyetist zorbalığı tanımaya devam etsin ki? Teminatı olmayan devlet çete devletinden başka da bir şey değildir.
Çeteyseniz açıkça çıkıp "biz çeteyiz" diyin olsun bitsin. Öyle yalandan cumhuriyet gibi demokrasi gibi kavramların arkasına saklanmaya devam etmeyin.
O da olmuyorsa çıkın açıklayın "biz devlet değiliz" diyin, biz anayasa ile kanun ile kural ile yönetilmiyoruz, bu devleti bir avuç memur kastı idare ediyor diye millete beyan edin!
Ne de olsa devlet bile beyan esasına göre kurulur.
Bu ülkede devletin teminatı yok! Bir ülkede devletin teminatı yoksa o ülkede milletinde teminatı yok demektir.
Milletin teminatının olmadığı bir ülkede kurtuluşun tek yolu vardır; o da yasamada, yargıda ve yürütmede gerçekleşecek olan kurumsal denetimist devrimlerdir.
Ancak millet bu şekilde kendi temel hakları için ister seçilmiş olsun ister atanmış olsun temsiliyetizmden ve memuriyetizmden hesap sorabilir.
Temsiliyetizm ve memuriyetizm var oldu olalı devlet her zaman var olmuştur. Devletin-kitleselleşebilmesinin ve kitlelerin-devletleşebilmesinin yolu denetimle mümkündür. Aksi takdirde; ister cumhuriyet denilsin ister demokrasi denilsin tüm rejimler son çözümlemede bir memur kastları diktatörlüğünden başka da bir şey değildir.
Bir avuç bürokrasi mi hayatınızı nasıl yaşacağınıza karar verecek yoksa siz kendi hayatınızın yönetiminde söz ve hak sahibi mi olacaksınız?
Denetim mücadelesi ne sağ ne de sol meselesidir. Denetim meselesi siyaset üstü politik bir toplumsal proje meselesidir. Bir kişiye hak olan şey herkese de hak olmalıdır ki, toplum kendi deneylerinden dersler çıkararak denetimi tabandan tavana kadar yaşamın her alanına yayabilsin. Bu sayede de insan kurtarıcı aramayı bırakıp, kendi hayatının öznesi haline dönüşebilsin.
Kendi temel hakları için mücadele etmesini bilmeyen bir insan, ne işçiler adına, ne emekçiler adına, ne ezilenler adına, ne kadınlar adına, ne de gençler adına mücadele falan yürütemez. Yürütüyormuş gibi yapar ama farkında olsun ya da olmasın aslında temsiliyetizme ve memuriyetizme hizmet etmekten öteye de geçemez. Bu yüzden de kafasında ya kişileri kutsallaştırır ya partileri kutsallaştırır ya da devletleri kutsallaştırır. Bu da kendi özgür iradesinin ortadan kalkıp yerine kendisinden daha üstün olduğunu düşündüğü bir iradenin boyunduruğu altına girmesi sonucunu doğurur.
Halbuki her insan önce "ben" olduğu müddetçe "biz" olabilir ve kendi temel haklarına paralel olarak toplumsal haklar içinde mücadele edebilir. Ancak hayatın her alanında denetimist olmayı başarabilen bir insan tüm insanlığın global hak ve özgürlük mücadelesine yol gösterebilir. Emeğin emek, insanın insan üzerindeki tahakkümüne ve baskısına ancak denetimist yoldan son verilebilir! [1]
Dipnot
[1] AYM'nin Avrupa Konseyi ve AİHM-AİHS ile sözleşmesi/protokolü yok. Bu durumda AYM "seçilmenin seçimlerde teminatı yok" diyip seçilmeni (uluslararası hukuk açısından) AİHM'ne de gönderemiyor. AYM yürütmenin emrini yerine getirmek adına (yerel hukuktan) Can Atalay parodisi üzerinden sözüm ona sorunu çözmeye kalktı. Ama bu durumda da AYM hükümetin istediği kararı alamıyor. Yargı aslında hep yürütmenin-yasamanın yargısı/personeli idi. AYM'de ki memurlara onca kararı aldırıp sonrada aldırdıkları kararları, kanunları ve anayasayı tanımayanlarda yürütmedeki ve yasamadaki memur kastları. AYM'ye karar aldır sonrada AYM'yi terör yuvası olmakla suçla ne güzel di mi? AYM de adam olsun "seçilmenin seçimlerde teminatı yoktur" kararı ile birlikte Cumhurbaşkanının kanun olmayan 14 Mayıs CK'sını iptal ederek hükümeti düşürsün! Ne yani bu memur ilahları Allah'tan büyük mü? Devletten ve milletten daha mı büyükler? Bahçeli kim oluyor? Gerçek ismini kullanmayan adamdan ülkücü mü olur!
24.11.2023
Serhat Nigiz
#yürütme#yargı#memur#aym#diktatörlük#millet#toplum#kapitalizm#feoktokrasi#çete#usul#mahkeme#katliam#zulüm#devlet#milliyetçilik#cumhuriyet#türkçülük#temsiliyetizm#memuriyetizm#demokrasi#kanun#bürokrasi#özne#hak#özgürlük#denetimist#emek#yasama#sözleşme
2 notes
·
View notes
Text
Kendimi herkese kapatmış ve bütün kapıları içerden kitlemiştim
#3391kilometre#karantina#güzel söz#beyzalkoç#saf sevgi#aşk acısı#edebiyet#spotify#sözler#anlamlisozler#psikopat#çete
2 notes
·
View notes
Link
https://ilahiler2133blog.blogspot.com Fotoğraflardak kişilerin olayla ilgisi yoktur. Sembolik olarak kullandım.
0 notes
Text
Bursa'da Hırsızlık Çetesi Yakalandı
Bursa’da hırsızlık suçundan cezaevine giren üç genç, cezaevinde tanışarak arkadaş oldular. Tahliye olduktan sonra tekrar bir araya gelen bu üç arkadaş, kısa süre içerisinde 3 farklı araç çalarak adeta bir hırsızlık çetesi kurdular. Asayiş Şube Müdürlüğü, Oto Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri tarafından başlatılan operasyon sonucunda, bu gençler yakalandı ve çıkarıldıkları mahkemece tekrar…
0 notes
Text
Adanalı Çete Lideri Yunanistan'da yakalandı
Adana Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, Baygaralar çetesinin lideri olarak bilinen Ramazan Baygara, Yunanistan’da Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı (Interpol) tarafından yakalanarak tutuklandı. Açıklamada, Baygara’nın Türkiye’ye iade edileceği ve suç ve suçlularla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği belirtildi. Ramazan Baygara, Adana’da faaliyet gösteren Baygaralar…
View On WordPress
0 notes
Text
Hayat Sınamaya Tabi Kılınırken...
Bir tevatür değil, doğrudan yaşamsal olanın her defasında apayrı sınavlara tabi tutulduğu bir menzil iş bu yer. Çürüme kanıksatılıyor her anlamda. Genel geçer değil her daim kendini güncelleyen her an yeniden, yine yeniden tanımlanan, yapılandırılan bir cerahat halinin tam da ortasında yaşamsal olan hak ve hukuk bahisleri sınamaya tabi kılınıyor. Erk, muktedir, iktidar pratikleri kesintisiz bir biçimde o sınama halini her günün başat meseli kılıyor. İnsan hakları beyannamesi altında imzası bulunan bir menzilin bugünlerinde o hakkın, hukukun hiç edilmesinin yepyeni hal, evreleri arşınlanıyor. Ucu sıradan için elem, keder, yas olagelen bir devinimin içinde erk, muktedir hayatı dönüştürüyor artık. Bir katran karanlığının sınırları boyunca ilerliyor bir menzil, iş bu ülke. Tehditleri içte bir tahakküm halinin başat ögesi ilan eden, dışarılarda o insaniyet temsili, hak savunucusu, demokrasi pratikleri için çabalayan bir lider, barışın ta kendisine sevdalı bir hizmetkar diye pazarlanan baş amir içte hepsi, hep tersinden bir hal içinde gerçek kılıyor. Tahakkümünün bu ülkenin paramparça halinin yegane toparlayıcısı olduğu yanılsaması içinde zoru / düzenin temeli kılıyor. O sınamalar bu tahakküm çabası ve gailesinin yolunu açandır. O sınamalar bugünkü daim yıkıcı bir izleği talep eden yolun yönünü var edendir. Yeni yüzyılı bir uçurumun ta kendisi ile biçimlendiren bir yönetimle hayatın mahvı süreğen kılınır. Her sınama bambaşka karanlıkları var eder.
Nobran iktidar pratiklerinin, yol verdiği çetelerin, kapıyı araladığı uluslararası mafyanın ve daha pek çok karanlık odağın bileşkesinde sıradan olana hayatı zehir etmek söz konusu edilir. Gündelik yaşam pratikleri felç edilirken, üç kuruşa talim ettirilen nüfusun yarısını oluşturan kitlenin masallarla avutulması söz konusu edilir. Uçuyoruz, kaçıyoruz, yükseliş zamanımız, güncellenen her eylemle hızlanıyoruz, eşikleri aşıyoruz denilirken cebe giren üç kuruşla bırak yaşamda var olmayı doğru düzgün rahatça bir nefes dahi alınamadığı yer gerçek kılınır. Üç otuz paraya mahkum edilirken insanlar, şatafattan patlayacak, dünyanın en kalburüstü denilen kesimlerinden birilerine ev sahipliği yapılan bir memlekette bilmem ne yıldızlı yenilikçi mutfakların deneyimlendiği, lüks ötesi lokantaların ciroları paylaşılır bir sosyal medya hesabında. Bir aylık ücretin, iki tabak yemeğe o da yemekten çok daha fazla primitif, yaygaracı, bozguncular için zafer işareti olagelen bir sunumla bir kepçe aş, üstüne boca edilmiş yaldızlı ambalaj kılındığı bir zeminde sınamalar sadece sıradanlar için süreğen kılınır.
Devamı da vardır dahası da söz konusudur. Uluslararası mafya ayaklarının, uyuşturucu ya da kara paklama / aklama operasyonlarının şeflerinin yakalandığı ya da bizlere öyle diye bildirildiği bir pasta paylaştırma var edilir. Bunca nobran bir halle memleketin yol geçen hanına dönüştürüldüğü bir zeminde mutlak düşmanlıklar beslenen, sıralanan sıradan öteki insanların karşısında kırmızı halılar serilerek, ama öyle ama böyle var edilmiş bir yasalar dışındaki bir düzenin savunucusu olagelen yağmacılara var edilen muamele zaten her neresinde yanlış yapılıyor bu memlekette bunu anlatmaya kafidir. Meral Akşener’in “Oteli olan polis müdürleri var, yetiştirme yurtlarında barınan kimsesiz, öksüz kızları fuhuş için çalıştırıyorlar.” diyerek üstü kapalı bahsettiği “Fuhuş” çetesinin gerçekliği misal o kuşatma halinin / yıkıma rehin edilmiş ülke gerçekliğinin bir yüzeyidir. Avukat Dilek Ekmekçi’nin 2020 yılında açıkladığı gibi iddiaların birbirine dolanmış bir devlet, çeteleşmiş, mafyalaşmış bir kolluk, fuhuş batağına itilmiş gençlerin / korunaksızlıkları, yalnızlıklarından el bulan, gelecek karartan yapılandırmanın detayları ortaya serildikçe memleket sathının neden tek bir iyi gününün olmayacağı da açığa düşer. İkinci sınıf komiserden, sulh ceza hakimine, osmanlı ocakları nam yapının Ankara sorumlusundan, İstanbul bölge adliye mahkemesi ceza dairesi başkanlarından birisine hepsi bir hep bir tornadan çıkma vatan sevdalılarının, hak, hukuk bilenlerin, kanun koruyucularının da nasıl da sistem dışına çıktıkları, çetelerin elinde oyuncak olduklarının kanıtları okumak isteyene şuradadır.
BirGün Gazetesinden İsmail Arı’nın haberidir: “İş insanı Fehmi Öztürk’ün başına gelen ve yargıya taşıdığı olaylar yok artık dedirtecek türden.
Fehmi Öztürk, 2014 yılında Fırat Muşlu ile ortaklık kurdu. 2017 yılında bu ortaklığa son vermek istedi. Ancak ortağı uzlaşmaya yanaşmadı. Devreye eski AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in başkanlığını yaptığı 5 kişilik bir “heyet” girdi.
Kısa sürede 50 milyon dolarlık mal varlığı ile 360 milyon dolar değerindeki kentsel dönüşüm ve AVM projesi elinden alınan Fehmi Öztürk, yaptığı birçok suç duyurusunda ve mahkeme salonlarında sesini duyurmaya çalıştı. Öztürk başına gelenleri şöyle anlattı: “2018’in başında uygulamaya geçirilen planla, önce ortağım Fırat Muşlu tarafından şirket içerisinde kasten bir anlaşmazlık çıkarıldı. Sonra eski milletvekili Cuma İçten planlı olarak devreye girdi. İçten, anlaşmazlıkları dost meclisi ile çözmekte uzman olduğunu söyledi. Kurulan dost meclisinde ortağım Fırat Muşlu’nun silahlı adamlarının gölgesinde bana tarihsiz belgeler, senetler imzalatıldı. Bu dost meclisine tahkim heyeti adı verildi, şirketteki hisselerimin devri sağlandı. Mallarım elimden zorla ve hileyle alındı.”
Heyette İmam Da Var
Öztürk’ün “mal varlığını” elinden alan beş kişilik heyette eski AKP Milletvekili Cuma İçten’in yanı sıra Süleymancılar Cemaati’ne mensup bir imam olduğu öne sürülen Bayram Karakoç da yer alıyor. Ayrıca önceki İçişleri Bakanı ve AKP milletvekili Süleyman Soylu’ya yakınlığıyla bilinen Selahattin Tavusbay ile Süleyman Özdemir ve Şükrü de beş kişilik heyette yer alan diğer isimler.
Soylu'nun Eniştesi
Öztürk, mahkemelerde adalet ararken devreye Süleyman Soylu’nun akrabası ile bir üst rütbeli polis girdi. Öztürk bir suç duyurusunda yaşananları şöyle anlattı:
“15 Ekim 2020’de Süleyman Soylu’nun eniştesi Abdulkadir Işık benimle görüşmek istedi. Ertesi gün Emirgan’da buluştuk. Yanında Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanı Yardımcısı olduğu söyleyen Taner Doğangüzel ve İbrahim Tüylüoğlu isimli bir şahıs vardı. Bana ‘senin dosyan Mali Şube’de, polislere 1 milyon 500 bin TL verildi. Dosyan kapatılacak ve savcının da haberi var’ dediler. Benim işimin çözülebileceğini ama paranın yüzde 10’unun gideceğini söylediler. Sonra bu durumu Süleyman Soylu’ya mesaj atarak aktardım. Aynı zamanda Adalet Bakanı ve yardımcılarına da aktardım.”
Bu görüşmeden bir süre sonra da Öztürk hukuk mücadelesine başladığı için öldüresiye dövüldü. Öztürk’ü ve oğlunu döven, Öztürk’ün bir gözünde kalıcı görme kaybı yaşamasına ve yedi saat boyunca ameliyat edilmesine neden olan Cem Özmüş ise 15 Temmuz 2021’de Kartal sahilinde silahla vurularak öldürüldü. Cem Özmüş’ün ailesi mahkemede yaşananları tek tek anlattı.
Tetikçi De Öldürüldü
Özmüş’ün 16 yıldır Fırat Muşlu’nun sağ kolu ve korumasını olduğunu, Muşlu’nun Fehmi Öztürk’ü dolandırdığını söylediler. Öldürülen Özmüş’ün eşi Pınar Özmüş, “Eşim Fırat Muşlu’nun tahsilat işlerini, daha doğrusu gayrimeşru, kirli işlerini yapıyordu. Fırat Muşlu’ya Fehmi Öztürk’e yaptığın her şeyi mahkemelerde anlatacağım. Ben senin kara kutunum demiş” dedi.
Adliyeye Gidiyordu
Hazırlanan iddianamede, Özmüş’ün patronu Fırat Muşlu’nun azmettirici olduğu ve tasarlayarak öldürme suçunu işlediği belirtildi. Özmüş’ü Fırat Muşlu’nun öldürttüğü belirtilse de Muşlu tutuklanmadı. Daha sonra Özmüş’ün öldürülmesine yardım eden isimlerden biri olan İhsan Boyabat da öldürüldü. “Etkin pişmanlıktan yararlanmak için İstanbul Anadolu Adliyesi’ne gitmek isterken” öldürüldüğü iddia edilen Boyabat’ın dosyasına da gizlilik kararı verildi.
Mahkeme, Özütürk’ün mal varlığının iadesine ve imzalatılan senetlerin geçerli olmadığına karar verdi. Ancak, beş kişilik heyet ve Fırat Muşlu bu kararı istinaf mahkemesine taşıdı. İki yıldır bir karar verilmediği için Fehmi Öztürk’e mal varlığı iade edilmedi. Öztürk yıllardır can güvenliği olmadığını ve defalarca ölümle burun buruna geldiğini söyledi.
A Haber Muhabiri Tanık
2016 yılında Alman kanalı ZDF’nin önünde yaptığı yayınla sosyal medyada alay konusu olan ve hafızalara kazınan yandaş A Haber’in eski muhabiri Mevlüt Yüksel de bu dosyada tanık olarak dinlendi. Yüksel, Fehmi Öztürk’ün mal varlığını elinden alanların bir suç örgütü olduğunu ve bu örgütün çok parası olduğunu söyledi.
***
Savcıya Sahte Rapor Suçlaması
Malvarlığı elinden alınan Fehmi Öztürk hakkında sahte bilirkişi raporu hazırlandığı da ortaya çıktı. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturmada, eski milletvekili Cuma İçten ve Fırat Muşlu ile adliye çalışanlarının da aralarında yer aldığı toplam altı kişiye “Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliğine yardım etme” suçlamaları yöneltildi. Sahte bilirkişi raporunda imzası olduğu belirtilen Cumhuriyet Savcısı Erkal K.’nin dosyası da soruşturma izni verilmesi için Hakimler ve Savcılar Kurulu’na gönderildi.
Eski Milletvekili Cuma İçten, yaptığı açıklamada "İddiaları kabul etmediğini ve hakkında neticelenen bir yargı kararı olmadığını" söyledi.”
İçten içe bir çürümenin kıta sahanlığı haline dönüştürülen menzilde sadece tek bir vakada dahi nasıl bir tahayyülün şekillendirildiği apaçık ortaya çıkar. Mal talanı, çökme, hile illa ki yalanlarla, gasp etmelerin işkenceye varan şiddetin birbirini takip ettiği bir düzlemin her nasıl bina edildiği Fehim Öztürk örneğinde yalın bir biçimde kanıtlanır. Cerahat eliyle yürüye duran bir aklın vahameti ardıl sıra imal etmesinin, kötülüğü bir normatif kılmasının türlü çeşit tezahürü yukarıdaki haberdedir. Gün aşırı bir yağma / talan / iç etme hikayesi çıkageliyor artık. Tümüyle çeteleşmiş bir devletin / devletlinin pratiği olarak tüm bu sahneye salınmış olagelen cerahat erkinin var ettikleriyle hayat kuşatılıyor. Yaldızları döküldüğünde ortaya çıkan irin dolu kaseler gibi, herkesin payı bir biçimde yağmalanır. Yapmacıktan değil yağmacı bir ülke aksiyonunun her nasıl var edildiği o al takke ver külah, aç tiktok yayını, git bir umre gezisine, dolaş bir tur şurada ve burada, al parsayı, şu sus payını durmak yok yola devam diye çığırıp dur diye diye bir menzil dönüştürülür. Dönüştürülen yerin utanç vesikaları günlerdir gözaltına alına alına bitmeyen fenomen ifşası yayınlarda, aralıksız büyüyen milyonlarca dolarlık bir insan pazarının bilgi kırıntılarında belirgindir. Çürümenin ortasında bir tevatür değil normatif her gün sınava tabi tutulan sıradan insanlarla alt üst ediliyor. Cerahat erki, muktedirin yol verdiklerinin kendi bildikleri güzergahta ilerlemeleri aralıksız güncellenirken, olan biten gündelik yaşam ihtimallerinin sıfırlanmasına zemin teşkil ediliyor. Ne şimdisi, ne yarını kalakalmış olan ülkenin tiradında her eşik bir başka aşamayı, her aşama bir biçimde yarının tükenişini göstere geliyor. Farkında mıyız?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Illustration by Ellice WEAVER © Transparency International
#çürüme#yozluk#tahakküm#kötülük#sarmal#karanlık çağ#duraksamadan#mahvetme#sosyolojik#gündelik#dil#akıl#normatif#hırsızlık#imdat çığlığı#devlet nedir?#çete#tehdit dili#yol nereye?#günce#hayat akarken#sesler#yolsuzluk#anlamarama#türkiye
0 notes
Text
Küresel güç çetelerinin Türkiye'yi üs olarak kullanma olasılığı, Türkiye'nin 2018 yılında vatandaşlık satışı için yeni bir yasa çıkarmasından sonra artmıştır.
Bu yasa, yabancıların 250.000 dolarlık bir gayrimenkul yatırımı veya 500.000 dolarlık bir bağış yaparak Türk vatandaşlığı almasına olanak tanımaktadır. Bu yasa, Türkiye'yi yabancı yatırımcılar için cazip bir hedef haline getirmiştir.
Küresel güç çetelerinin Türkiye'yi üs olarak kullanma olasılığını artıran bazı faktörler şunlardır
0 notes
Text
#medya#havuzmedyası#cnn türk#bora bayraktar#akp#rte#çete#halk tv#krt tv#tele1#patron#satılmış medya#çankaya#ankara#bağımsızmedya#gazeteci
0 notes
Text
Çiftlik evindeki işkence ve cinsel saldırıyla ilgili yeni gelişme!
Çiftlik evindeki işkence ve cinsel saldırıyla ilgili yeni gelişme!
Balıkesir’in Edremit ilçesinde G.A. (18) isimli genç kızın, bir grup tarafından ‘muhbir’ olduğu gerekçesiyle kaçırılıp, cinsel saldırıya uğradığı ve işkence gördüğü ihbarı üzerine polis tarafından başlatılan çalışma kapsamında, esnafı haraca bağlayan, haracı ödemeyen mağdurlara ve başka kadınlara da çiftlik evinde işkence yaptığı belirlenen çete ile ilgili 9 şüphelinin tutuklandığı olayda, aranan…
View On WordPress
0 notes
Text
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Hekim Adaylarına İlk Ders
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 2024-2025 eğitim öğretim yılı ilk dersi yapıldı. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yeşim Şenol ile Öğretim Üyelerinin ve Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Yıldıray Çete’nin de hazır bulunduğu derste Tıp Fakültesi’nin yeni öğrencileri ilk derslerini Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer…
#Akdeniz#Akdeniz Üniversitesi#Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi&039;nde Hekim Adaylarına İlk Ders#Antalya#Ömer Bayezid#Ömer Özkan#Yeşim Şenol#Yıldıray Çete
0 notes
Text
Pkk'lı kim varsa onların gelmişini geçmişini diye baslıyorsun hakikaten ya. Bebekleri çete kurup öldürmek nedir anasını satayım. Kazığa otuttutacaksın bu serefsizleri.
61 notes
·
View notes
Text
BARBARLIK MÜZESİ
Ben geçen hafta Kıbrıs’a gittim, orada da “keşke gitmeseydim” dediğim bir müzeyi ziyaret ettim. Aslında bu müze, tabip binbaşı Nihat İlhan’ın evi; üç çocuğunun ve eşinin Rum bir çete tarafından katledildiği evi… Çocuklarından biri 6, diğeri 4 yaşında. Üçüncüsü de daha 6 aylık.
Eve dışarıdan baktığında o kadar şeker, o kadar huzurlu ki kocaman bi’ bahçesi olan, renkli panjurları bulunan, düz ayak, minimal bir müstakil böyle. Sanki oraya dünyanın en toksik ailesini de koysan bir anda çok mutlu, huzurlu bir aileye dönüşür; öyle bir hissiyatı var.
Kapıdan içeri girer girmez, üst kısımda mermi izleri karşılıyor seni. Rum çetenin eve havaya sıkarak giriş yaptığını düşünüp içeridekilerin ne kadar korktuklarını zihninde kurgulamadan edemiyorsun, daha girişte için ezilmeye başlıyor.
Olayın tarihi 24 Aralık 1963, Doktor Nihat İlhan da bu tarihten iki ay önce Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görevlendirildiği için ailesini yanına aldırmış. Resmi olmayan bir kaynağa göre (taksici dayı cldnf), adamcağız olay esnasında ameliyattaymış. Can kurtarırken ailesinin can vermesi ironisi beni benden almadı değil, eğer bu ayrıntı doğruysa.
O akşam Mürüvvet İlhan, üç oğlunun karınlarını doyuruyor ve yatmaları için onları hazırlamaya başlıyor. Rumlar evi basmaya yeltenince en dipte kalan banyoya sığınıp küvete saklanıyorlar (ah o çaresizlik). O küvetin olduğu yer o kadar can acıtıcı ki duvarda mermi izleri duruyor hala. Aşağıya fotoğrafını ekleyeceğim, kareler içine alınarak işaretlenmiş. Aslında müzenin giriş duvarında annenin ve çocukların ölü bedenlerinin fotoğrafı var ama ben buraya onu dahil etmek istemedim. Özellikle buradaki ana yüreklerini çok burkmak istemiyorum; ben evlat sahibi olmamama rağmen mahvoldum çünkü. Ama isteyen internette kolaylıkla bulabilir.
Küvetin duvarına öyle pis bir animasyon eklemişler ki gerçekten yıpranıyorsun. Anne ve çocukların gölgeleri var, sonra ışıkla eş zamanlı silah sesleri duyuluyor ve gölgeler solarak yok oluyor böyle :( Sonra küvetin içinden yukarıdaki fotoğrafta da görülebilen ışıklar, huzmeler yükseliyor. Başka bir odada Nihat Doktor’a, eşine, oğulları Hakan, Kutsi ve Murat’a ait eşyalar var. Ben o bornozlara, hırkalara bakınca evlatlarının hiçbir şeyini eksik etmeyen, onlara çok düşkün olan, titiz ebeveynler gördüm.
Son zamanlarda dünyadaki savaşlardan ötürü çocukların öldüğünü çok sık dile getiriyoruz ama çocuk öldüren kurşunların duvardaki izlerini görmek, ne bileyim…
***
Ali’yle Lefkoşa’da gezerken navigasyondan bir tane Starbucks bulduk; güya oraya yürümeye koyulduk. 50-100 metre kala karşımıza sınır kapısı çıkıverdi. Türklerin geçmesinin yasak olduğu taraftaymış. 50-100 metre diyorun yahu, sınırın ötesi ve berisi o kadar ince ki inanamazsınız.
Durduğun yerden baktığında; Rum tarafında da cephelerinde hala mermi izleri olan binalar var. Bir binanın sağ tarafı komple Türklerin sıktığı mermilerle doluydu; resmi olmayan taksici dayı kaynağıma göre orası zamanında otelmiş ama artık hiçbir şey olarak kullanılmıyormuş. Sınıra yakın yerlerdeki mimari de çok enteresan; karşında Rum binaları var ama Osmanlı mimarisini dibine kadar simgeleyen, varaklı binaların önünde durarak bakıyırsun Rum binalara falan. Her şey çok girift ve garip. Çook yakın bir tarih olduğu için gördüğün her şey aynı zamanda çok taze. O sınır kapıları, çitler, teller husumetin hala had safhada olduğunu hissetmen için yeterli oluyor.
Of o kadar üzüldüm ki size anlatamam - ki ben, böyle şeylerden pek etkilenmediğimi, etkilenmeyeceğimi zannediyordum. Daha 6 aylıksın, sırf Türksün ve baban orduda görevli diye annenle birlikte, annenin kucağında can veriyorsun. Geride kalan baban ne yaptı, nasıl yaşadı veya nasıl yaşar gibi göründü de esasında sadece nefes aldı peki? :(
22 notes
·
View notes
Text
Kahpe içerde olunca kapı kilit tutmaz oğul!
"Yenidoğan çetesi " yine bir grup çete, yine bir grup kahpe. Ah Ülkem.
22 notes
·
View notes
Text
-kazaya sebep olmaz
-çevresini rahatsız etmez
-çoluk çocuğu ısırıp yemez
-kula minnet eylemez
-rızkın kimden geldiğini bilir
-çete halinde gezmez tek tabanca takılır
BİZ SENDEN RAZIYIZ
28 notes
·
View notes
Text
kendinle kavga etmek sıkıntı değil. sıkıntı kendinle çok iyi anlaşmak. iki kişilik çete gibi oluyorsun. biri dikkatlerini dağıtırken öteki yangın çıkarıyor.
20 notes
·
View notes
Text
"Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanını vermiyor." A. Hamdi Tanpınar
Dönüp dolaşıp Tanpınar'a hak vermekten yoruldum. Umarım bir gün kimsenin trajik şekilde ölmediği, bebek ve çete kelimesinin aynı cümle içinde kullanılmadığı, Ankara'da ve kalabalıkta yürümenin tedirginlik verici bir şey olmadığı sabahlara kavuşuruz...
🫧
#alıntı#alınti#kitap alıntısı#kitap alintisi#kitap alintilari#kitap alıntıları#kitap#kitaplar#ahmet hamdi tanpınar
10 notes
·
View notes