#çekirge
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sizce de: sanayi devri bitti dijital bir döneme girdiğimiz içinmi? bu kadar sancılı bir geçiş yaşıyoruz?
Hiç bir şeyi bilinçli seçmiyoruz...!
#sanat#sevgi#kitap#soru sormak yasak#hayal bir düş olabilir#hayalciyim#siirsayfasi#edebiyat#mutluluğunresmi#içimdeki müzik#yalan bir sanal alem#çekirge#felsefe#ağaç#içimdeki deli#içimdeki karanlık#icseldönüşüm
3 notes
·
View notes
Text
disarda durmadan cir cir oten bocekler derdiniz nedir yatin uyuyun amk bir de eve giriyorlar ooff az once de minnak cekirge gordum cok komikti ama disari lutfen
0 notes
Text
0 notes
Text
Pınar Çekirge Bir Ömür'lük AŞK ŞARKILARI
Pınar Çekirge Bir Ömür'lük AŞK ŞARKILARI
” Sabah uyandığımda seni düşündüm…dün gece zaten rüyamda görmüştüm….” Sahi, ne kadar talihli bir insanım ki, o gerçek sanatçılarla zaman içinde tanıştım.Onlarla röportajlar yaptım.Bazılarıyla bir kitabın sayfaları arasında buluştum.Kimileri en gerçek ve vazgeçilmez dostum, kimileri seçilmiş ailem oldular.İşte onlardan biri de Ömür Göksel’dir. Kimbilir, belki de, gelecekte, o ya da bu biçimde sahiden erişebileceğimiz ütopik dünyayı yorumladığı şarkılarla, neredeyse altmış küsur senedir dokumaya, var kılmaya çalışan bir büyük yorumcu ve estet’tir Ömür Göksel. Yağmurlu akşamüzerlerini, en derin hüzünleri, yorgun yalnızlıkları, ıhlamur rengi hayat kırıklıklarını, umutları, olağanüstü duyarlı, incelikli, artık muadili olmayan bambaşka ve en koşulsuz aşkları hep o anlattı zaten. Hani bazen içimizde bir hicran, bir geç kalmışlık hissi kalır…bir notaya, bir harfe sığınırız.İşte o an, ” cebinde saklı şarkılar “la çıkar karşımıza Ömür Göksel.
” Yüzünü yıkarken, aynaya bakarken duş alırken, saçını tararken çayını içerken, radyoyu açarken, kurduğun hayallerle sokağa çıkarken, kitap okurken, camdan bakarken, hava kararınca gece çökünce, bir yıldız aniden kayınca, dilek tutunca, mehtap çıkınca seni düşündüm,” dediğimiz, diyemediğimiz insanları hatırlayın bir an.Ama samimi olun, unuttum, böyle şeyler hiç yaşamadım, bilmem demeyin sakın.Korkularınıza yenilmeyin, kendinizle yüzleşin. ” Haşin rüzgarlar, sağanak yağmurlar, tüm kasırgalar, sahile çarpan hırçın dalgalar”a rağmen, her koşulda ” tüm pusulalar sadece seni gösterir ” dediğiniz kaç kişi oldu şimdiye kadar, çevrenizde ? Bir sayın, bakalım. Ömür Göksel’in ” Seni Düşündüm” şarkısını dinlerken, tüm bunları düşünün, olmaz mı ? Yan yollara sapmadan, geçiştirmeden, inkara yeltenmeden, açık kalan hesapları kapatın, geçmişten gelip belleğinizde mıh gibi kalmış, yüklerden kurtulun.Hayır, korkmayın ! Çok uzaklardan, çok eskilerden gelen, çağrışımlar, hatırlayışlar rüzgarına bırakın kendinizi.Savrulursanız da savrulun. Biraz cesaret…elalem ne derse der, zaten.Aldırmayın. ” Seni düşündüm…galiba seni seviyorum ” diyebilmek özgürce…ne dersiniz ? Ve gelelim birkaç hafta önce raflarda yerini alan, bana göre, adeta yedi dağın binbir çiçeğiyle süslenmiş, kalite, nicelik, letafet, zarafet, duyarlık süzgecinden geçip, çoktan ebedi hayatla mühürlenmiş ” Aşk Şarkıları ” adlı uzun çalara…
Ömür Göksel bir defa daha bir renk, duygu ve alev şerraresi halinde yorumlamış o şarkıları…yüreklere, hayatlara, anılara yıldız tozları serpmiş cömetçe. Aşkın en yalın, en doğru, en gerçek yanını anlatmış. ” Aşk Şarkıları “nı her dinleyen kendisinden birşeyler buluyor o şarkılarda, her dinleyen kendi hikayesini sorguluyor.( Doğru, gözüm aynaya ilişti, şarkı sona erdiğinde.Hiç tanımadığım biri vardı orada.)
Bazen zamanın ıslak, küf kokan sisi ile buğulanmış olsa bile…öyle şarkılar vardır ki, dinlediğimiz sürece adeta onlarla yaşarız, plak biter.Sözler ve melodiler beynimizin, kalbimizin bir yerinde bize eşlik etmeye devam ederler. İşte, ” Aşk Şarkıları ” onlardan biri.Ve Ömür Göksel’in bir başka şahikası, bir başka erişilmezlik belgesi.E, daha ne olsun ? Ve Selim İleri haklı : ” Yalnız sanatın var edebileceği mucizeyle zaman yeniden kurgulanıyor...”(*) (*)İleri S.:” Yalnız Evler Soğuk Olur ” Everest Yay.,2024 Magazin X Haberler : Magazin Read the full article
0 notes
Text
#islam #hadis #hzmuhammed #hzmuhammedsav #buhari #muslim #peygamber #peygamberefendimiz #peygamberimiz
#islam#hadis#muslim#hzmuhammed#peygamber#peygamberefendimiz#hzmuhammedsav#peygamberimiz#buhari#dua#çekirge
0 notes
Text
İstanbullular çekirge gibi. hani bir uğultuyla yayılarak geçtikleri yerleri talan eden çekirge sürüleri var ya, onlar gibi işte
2 ay kadar önce Kocaeli'de bir yere gitmiştik ailece ve çok beğenmiştik. dere kenarında, ağaçların gölgesinde, balıklar, kuşlar vs.
serpme kahvaltı için gelen arkadaşa bu işe karşı olduğumu, 18 çeşit kahvaltılığın saçma olduğunu, israf olacağını söyledim. "biz ne yiyeceksek ondan isteyelim" dedim ama adamcağızda bir menü olmadığı için başladı saymaya... baktım ki böylesi onun için de bizim için de zor olacak "getir bari" dedim (böyle emir kipiyle konuşmuyorum tabi). gelen kahvaltı da abartılı değildi ve gayet güzeldi
bu güzel tecrübeden sonra eşe dosta da tavsiye ettik. sonrasında bayram tatilinde bir gün gidip geliriz diye anlaştık
gittiğimizde daha kalabalık olmasını bekliyordum ama olsun, zaten ilk seferinde çok tenhaydı biraz şenlik kötü olmaz diye düşündüm. asıl fiyatlar çok artmış mıdır, park yeri çok uzakta kalır mı gibi endişeler daha ağır basıyordu
3 aile gitmiştik. bunlardan birinin de önerdiği daha yukarda bir yer vardı oraya da bir bakalım dedik. orası daha yukardaydı, manzara güzeldi ama bizi asıl cezbeden dere kenarı, ağaçlar, kuşlar yoktu. neyse ki daha yanaşırken yoldaki görevli "randevunuz var mı" diye sordu "yooğk" dedik. adam "şu kadar saat sonra müsait olur" falan derken "boş verin, bizim orası çok daha güzel, oraya gidelim" dedim
"bizim orası" diye sahiplendiğim yere geldik. orada da yolda görevliler vardı. "bunlar da mı randevu soracak acaba" derken sormadı hatta daha iyisini yaptı. arabaları park ettiğimiz alana almayıp doğruca dere kenarındaki piknik alanına yönlendirdi
buraya kadar güzeldi... aslında sadece buraya kadar olan kısmı güzeldi zaten. aşağıya inince bir baktık aşırı kalabalık ve duman altı. yani hiç tercih etmediğim Belgrad Ormanlarından daha kötü
başta da söylediğim gibi bu İstanbullular çekirge sürüsü gibi yakındaki şehirleri de istila edip geçiyorlar. hatta belki de virüs gibi yayılarak ilerliyorlar. doğayı katlederek onlar için yapılan tesisler, senede birkaç hafta kalırız diye yaptıkları evler, onlardan medet umarak kırsal yaşamı bırakıp esnaflığa geçenler, çöpler, pis tuvaletler, akmayan çeşmeler...
0 notes
Text
Başkalarının yaşamına değer vererek hayatınızın değerini ölçebilirsiniz...
.
.
.
Doğaya saygı!
(Kuş Çekirge Perisi/ Melanoplus differentialis)
@stnblmavi
11 notes
·
View notes
Text
Batman'da Etçil Çekirgeye Rastlandı
Batman’da kent merkezinde etçil çekirge görüntülendi. Prof. Dr. Ali Satar, bu tür çekirgelerin zararlı böcekleri ve tarım düşmanı diğer çekirgeleri de yiyerek ekolojik sisteme büyük katkı sunduğunu aktardı. Tarlalarda ve ormanlık alanlarda sıkça rastlanan, Latince ismi “Saga ephippigera” olan büyüklüğü ve sesiyle dikkat çeken etçil çekirge kimi zaman da yiyecek sıkıntısı çektiğinde yerleşim…
0 notes
Text
Dev DNA'lı Çekirgeler
Dev DNA’lı Çekirgeler Böcek genom büyüklüğüne ilişkin karşılaştırmalı çalışmalar, Orthoptera’nın önemli ölçüde genişlemiş bir genoma sahip benzersiz bir Insecta grubu olduğunu göstermektedir. Dev DNA’lı Çekirgeler (Bryodemella tuberculata) Düz kanatlılar (Orthoptera, Çekirge), Böcekler sınıfından bir takım. Hepsi karada yaşar. Genellikle tropik bölgelerde bulunurlar. 18.000 kadar türü…
View On WordPress
#benekli çekirge#Dev DNA&039;lı Çekirgeler#dev genomik kalıtım#DNA#düz kanatlılar#en büyük kalıtıma sahip çekirge#en büyük kalıtıma sahip hayvan#Genom#genomik uygulamalar#Orthoptera#protein#RNA#ryodemella tuberculata#sanger dizileme
0 notes
Text
Kuşadası’nda nereden baksan 15-20 domuzluk sürüyü kovalayan sokak köpeklerinin videosunu görünce aklıma geldi; Çin’de 1959’da yaşanan büyük kıtlığın Mao Zedung’un ‘hümanist’ katliamından ileri geldiğini biliyor musunuz? Bu arkadaş 1958 senesinde serçeler yılda 4.5 kilo tahıl tüketiyor, insan hakkı yeniyor diyerek ülkenin tüm serçelerden arındırılmasına karar veriyor. Halkın bazı kesimleri örgütlenip serçeleri ve yavrularını öldürüyor, yumurtalarını eziyor, yuvalarını falan bozuyor sistematik olarak (bir yerden tanıdık geliyor mu?). Hatta öldürülen serçe başına para alan topluluklar falan var (BİR YERDEN TANIDIK GELİYOR MU?). Bir yıl içinde koca ülkede tek bir serçe bile kalmıyor ama o da ne? Bu sefer de tüm tarım alanları normalde serçeler tarafından uzak tutulan tırtıl, çekirge, yaprak biti gibi haşereler tarafından istila ediliyor ve senede 4,5 kilogram tahıl zararını geç, adamların yiyecek tek bir ürünü bile kalmıyor ellerinde.
İki senede (güya) 15 milyon insan ölüyor arkadaşlar ama gayriresmi rakamlar 43 milyon ölüm falan diyor. Zaten Çin tam da o dönemde böcekti yarasaydı, saçma sapan şeyler yemeye başlıyor. Çaresizlikten. Covid’in çıkış noktasını düşünürseniz; bu kıtlığın günümüzde hala tüm dünyayı etkileyecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. İlginizi çektiyse çok daha detaylı verilerin olduğu onlarca kaynak bulabileceğiniz bu hadiseyi yeniden ilk cümleme bağlayacağım. Son yıllarda özellikle Ege taraflarında artan “domuzlar şehre indi” haberlerini bu gidişle “domuzlar insan leşi yedi” versiyonuyla duymaya başlarsınız. Sonra ‘60 yılında Kanada’dan Çin’e getirtilen serçe sürüleri gibi köpek falan getirirler ülkeye bi’ yerlerden. Bu arada güncel olarak Çin’de serçeler özel olarak korunuyor falan, öyle bir gerçek de söz konusu.
Köpeklerin ekolojik sistemdeki yeri yadsınamaz, zaten bu yüzden evrimsel bir süreç hasıl olup kurtların evcilleştirilmesiyle “köpek” diye bir tür var olabildi. İnsanı insanın zararına olan şeylerden korusun diye. 15,000 yıl önce de avcıları gücünün yetebildiği tüm yabanilerden korumuştur modern kurtlarımız, tıpkı bir gün evvel sokakta sürüleşen domuzları yabana doğru kovaladıkları gibi.
Hani mevcut hükümetimiz insana çok değer veriyormuş gibi insanın iyiliği için katlediyor ya bu hayvanları, hani bazıları da “önce insannnnn” deyip duruyor. Asıl o beğenmediğiniz köpekler veriyor hakkını olm “önce insan” cümlesinin, hem de 15,000 yıldır. Ama o pembe etli götlerinizi kaptırın yabanilere de görelim insaniyetinizi sizin de inş. Bundan sonra her gece yattığımda edeceğim dualardan biri de budur.
Kaynaks:
Frank Dikötter. Mao’s Great Famine: The History of China’s Most Devastating Catastrophe, 1958-62. London: Bloomsbury, 2010.
Tiziano Terzani. Behind the Forbidden Door. Allen & Unwin, 1986.
34 notes
·
View notes
Text
Günaydın millet..
youtube
Cemal Süreya
(Cemal Süreya’nın Güz Bitiği Kitabında “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesiyle son bulan 20 şiir)
İKİ KALP
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
EŞDEĞERİYLE YAN
Eşdeğeriyle yanyana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ÇEKİRGE BULUTU
Çekirge bulutu içinde
Koynuma soktuğun ekin;
Çalgılar iki durur sürgün ilinde,
Bir gözü mavidir bir gözü blue.
Gölgede boy atmış top fesleğen,
Bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni,
Marienbad ilkokulu, Nişantaş’ta;
Bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi.
Hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek…
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
SÜLÜNÜN YÜZÜ
Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
Rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
Yaban ördekleri donmasın diye,
Suya nöbetleşe kanat vururlar.
Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş’ınız,
Çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
Tanrım siz şu uzun Anadolu’yu
Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İLKOKULU BİTİRDİĞİ
İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
Saçında kurdelesi Lozan gibi;
Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
Hemeninden göğe huthutler çizildi.
Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
Irmak aşağı inen güz parçası,
Çok süslü bir halkın arasından,
Benimsin!
İyi anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
BİLGİSAYAR OLARAK
Bilgisayar olarak kullanılmış bir gölü
Selçukluya pragmalar taşıyan Gazali
Bir ilk aptallığı düğüm sayarak
Yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.
Bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
İntihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
Yine bu yüzden doğduğu an
Kaymaya başlamış Osmanlı yıldızı,
Baktım yeri toparlıyor ayak izleri
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
AFYON GARINDAKİ
Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
Varto depremini düşün, yardım olarak Batı’dan
Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.
Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..
Eşiklere oturmuş bir dolu insan
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
DAHA BEN
Daha ben ilk kazmayı vurmadan
Elime gelen Karabitki’li testi,
Nefertiti’nin mutfağı sayılan yerde
Koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
Terimler eşekarıları sözcüklerin,
Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?…
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İÇTİM O
İçtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim,
Örtüler arasında yeryüzü beğenisiyle
Ayışığını paylaşırdı bacakları,
Öptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm.
Put’unu cezalandırıyor kır delisi;
Oğlan iki ev ötede, Londra’dan gelmiş;
Yazsınlar felaketlerin hep çift geldiğini,
Garson acıması tutmuş içkievini.
Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR MİNELİ
Bir mineli altın saat,
Bir altın köstek ve madalyon
Bir roza maşallah,
On iki miskal inci.
Madalyonunu ve boncuğunu
İttim içeri,
Gözlerimizin dibi karıştı
Dağyollarının uzak dumanı gibi.
Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
METİNLERDE BULUŞTUK
Metinlerde buluştuk kopkoyu deyimlerde,
Koşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları;
O arada iki de defterimiz oldu,
Biri babasına daha çok benziyor.
Bir türlü kotarılamayan uğraş,
Ç harfini daha yeni dönmüşüz;
Gözlerimizde İbni Sina bozukluğu,
Dostumuzsa, Bodrum’da, dönmez geri.
Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
KÜÇÜK ANNE
Küçük anne, kelepir kız,
Bir şey söyle bana,
bana bir laf et ki binlerce,
Onbinlerce görüntü anlatamasın.
Genceli Nizami’nin dediği gibi
Taşı onunla yıkasalar
Üzerinde akik biter,
Bakışların ki…
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
18 ARALIK
18 Aralık 1985’te o salonda
Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.
Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis’yi
14 Temmuz 1789 akşamı, Louis,
Şöyle yazmamış mıydı defterine:
“Bugün kayda değer bir şey yok..”
“Kehanet” adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
HİÇBİR SEMTTE
Hiçbir semtte berberin olmadı,
1954-1980 yılları arasında,
26 yılda 28 ev değiştirdin;
Leke kuşağı nasıl bilmez seni!
Arabesk nedir diye düşünmüştünüz:
Şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde;
Eşitlik midir komedya, içtenlik mi,
Erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın?
Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
MUTSUZLUK GÜLÜMSEYEREK
Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
Banliyo treninde rastladığımız
Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Ey otobüssever ey Troya yolcusu!
Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
O İB(ipekböceği) sesli kadını;
Birinin Grönland’ı olmaya hazırlanıyordu.
İki çay söylemiştik orda, biri açık,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR KIŞ
Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
Asya kentleri yürür dururlar,
Höyükler burnumda hızma.
Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap!
Tabanlarından kayıp duran sütunlar
Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.
Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
PİRİ REİS
Piri Reis geri çekmiştir haritasını
Azmayı çoktan unutmuştur hayvanlar;
Başlamıştır Sultanahmet sürüncemesi,
Kızlar yatakta yan yatmaya başlar.
Ben atımı böyle dört sürüyorum ya,
Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi?
Ya sen? Neden sende tehlike anlarına
Bunca hazırlıksız olma özeni?
Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR ÇİÇEK
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
GECE BİTKİLERİNDEN
Gece bitkilerinden korkuyorum,
Hayır, geceleri bitkilerden!
Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
Bana açtığın her telefon.
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ATI’LAR DELTALARA
Atı’lar deltalara gömülen atı’lar,
Saçı’lar fiyortları öpen saçı’lar,
Kutu’lar, Haliçlerden susmuş kutu’lar,
Takı’lar eski aşkları imler takı’lar.
Bol dökümlü gömleğinin içinde
Sırtını ve karnını dolanan
Ve sonunda sincap olan
O kuş.
Seni o kadar yakından görünce,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
64 notes
·
View notes