#çaği
Explore tagged Tumblr posts
onderkaracay · 5 months ago
Text
🎯 TÜRK ÇAĞI 🎯
3 notes · View notes
serennaad · 2 years ago
Text
çocuk yazmış fb üniye yakınsan buluşalım kahve içelim ULAN DAHA YENİ İSTEK ATTIN nası bi kafa bu allah'ım yarrabim BEN BU ÇAĞI İSTEMİYORUM
3 notes · View notes
hzrinan · 6 years ago
Photo
Tumblr media
#birşeylerolacakyarın #YARIN Bir şeyler olacak yarın. Duruşundan belli, Kırdaki atların. Bulutların koşuşundan belli. Kazışından köstebeklerin toprağı. Karıncaların telâşından belli. Bir şeyler olacak yarın. Belki bir tomurcuk, Belki bir ağacın düşen yaprağı, Belki de bir çocuk. Pek o kadar göremesek de uzağı. Kuşların uçuşundan belli. Bir şeyler olacak yarın. Öbürgünden önemsiz. Yarından önemli. 1975 - #MustafaBülentEcevit #BİLGİ #ÇAĞI Yaşlarını sil. Gözlerin gülsün. Sen gücünü bil. Dünyalar senin. #Halk üretendir. #Hak üretende. #Emek senindir. Ürün de sende. Çarkları, senin elin döndürür. Alın terini, eller sömürür. Bu çağda gücün kaynağı bilgi. Bilgiyi halka sunmaktır sevgi. Halk üretendir. Hak üretende. Bilgi de senin hakça düzende. Kurulsa bir kez hakça bir düzen. Ne ezen kalır, ne de ezilen. Halk üretendir. Hak üretende. Bilgi de senin, ürün de sende. 1995 - Mustafa Bülent #Ecevit #istanbul #belediye #başkanı #ekremimamoğlu #MansurYavaş #ankara #mansuryavaş #Ekremİmamoğlu #hızırinan #hizirinan #hızır #hizir #inan (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/BwPGIAbBDRJ/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1xzwqb6j5g1cp
0 notes
afyonhaberleri · 3 years ago
Text
ULUSLARARASI ANADOLU’NUN İRFAN ÇAĞI SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ
  Türk kültürü varlık-yokluk kavramlarının her birine ayrı renkler kazandırmakta beşeriyete alternatifler sunmaktadır. Türkiye Selçukluları dönemi bunun en güzel örnekleri arasındadır. Selçuk Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Konya’da Uluslararası Anadolu’nun İrfan Çağı (XIII.-XIV. Yüzyıllar) Sempozyumu düzenlendi. Uluslararası Etkinliğe Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy ile 25. Ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hcagla · 3 years ago
Photo
Tumblr media
Günlük etkileşimimizle sürekli dijital izler üretiyoruz, bu sadece 'çevrimiçi' olduğumuzda değil, aynı zamanda bir word belgesi üzerinde çevrimdışı çalışıyorsak, kredi kartlarımızı kullanıyorsak, belirli bir konumdaki bir Wifi'ye bağlanıyorsak oluyor. Dijital çağda bu izleri tamamen yok etmek neredeyse imkansız ama kontrol altında tutmak mümkün. Teknoloji ilerlerken onu anlamak için birkaç kitap paylaşmak istiyorum. 🔑 NESNELERİN İNTERNETİ VE İŞBİRLİĞİ ÇAĞI- JEREMY RİFKİN 🔑 YENİ DİJİTAL ÇAĞ- ERİC SCHM��DT, JARED COHEN 🔑 SOSYAL AĞLAR TARİHİ – BUĞRA AYAN 🔑 Tüfek, Mikrop ve Çelik – Jared Diamond 🔑 Süper İnsan – Andy Walker, Kay Walker, Sean Carruthers Fotoğraf: Pinterest 📸 . . #reading #kitaplar #alıntılar #şiir #sanat #booklover #kitaptavsiyesi #kitapsözleri #saraşahinkanat #ayşeinan #farkındalık #okudumbitti #çocukbakımı #kitapaşkı #kitap #çocukkitapları #çocukedebiyatı #feridunoral #nitelikliçocukedebiyatı #anaokulu #anaokulukitapları #resimliçocukkitabı #illüstrasyon #okulöncesietkinlik #okulöncesi #okulöncesikitap #kidsbooks #childrenbook #cocukkitabioner #kitapönerisi https://www.instagram.com/p/CTW9hVHj1qU/?utm_medium=tumblr
2 notes · View notes
acid-gramma · 4 years ago
Note
NEJJJJ LÜTFEEEEN NOLUR flu tvde boş modern sohbetleri izleyebilir misin?? Yalın Alpay'ı keşfetmene ihtiyacım var NOLUR YALVARIYORUM özellikle 40I DEVİRMEK ve SİMÜLASYON ÇAĞI VİDEOSUNU izle şey de güzel MUHAFAZAKARLIK (her ne kadar siyasetle çok ilgilenmiyor olsan da) adam o kadar muazzam güzel konuşuyor ki kelime seçimleri sakin anlatışı off ot dergisinde de düzenli yazıyor artık post-truth videoları da çok ii senin düşüncelerini duymalıyımmmmmmmm
Sakin ol
12 notes · View notes
bakmisonline · 4 years ago
Video
İNSANLIĞIN SON ÇAĞI - Elon musk'ın Kıyamet Projesi Neuralink Beyin Çipi
28 Ağustos Cuma günü Elon Musk şirketi Neuralink in beyin-bilgisayar arabirimi teknolojisini tanıttığı bir toplantı gerçekleştirdi. Elon musk'ın Kıyamet Projesi Neuralink Üç domuz kullanılarak yapılan tanıtım kafatasına yerleştirilen implantla beyinlerinde oluşan sinyaller canlı olarak gösterildi. Neuralink nedir? Elon Musk’un projesi Neuralink ne işe yarayacak? Kıyamet Teknolojisi: StarLink Ve NeuraLink Projeleri! Beyinler İstila mı Edilecek? Elon Musk’un en dikkat çeken projesinin başında Neuralink geliyor. Yapay zeka ve insan beynini bir arada buluşturmayı amaçlayan bu projede bir bilgisayarı doğrudan beyne bağlayan Neuralink implant cihazlar üzerinde çalışılıyor. İnsan beyninin içine yerleştirilecek olan çiplerle Musk, Alzheimer, demans ve parkinson gibi hastalıkların tedavi edilebileceğini savunuyor. İnsan deneylerinin önümüzdeki aylarda başlaması beklenirken domuz deneylerinden pozitif sonuçlar alındığı belirtiliyor. 2016 yılında Musk tarafından kurulan şirket insanın beyninin içine yerleştirilebilecek kablosuz mikro bilgisayar ara yüzleri ile insan beyni hakkında veri toplamaya çalışıyor. Şirketin ve patronunun asıl iddiası ise insan beynine yerleştirilecek olan çiplerle Alzheimer, demans ve omurga hasarları gibi hastalıkların iyileştirebilecek olması. Kafatasına entegre olarak kullanılacak olan Neuralink isimli cihazın bağlantı kabloları, kolay bir operasyonla kafatasına yerleştirilecek. Pille çalışan cihaz, 23 mm çapa ve 8 mm kalınlığa sahip ve pili 1 gün boyunca yetebilecek. Ürünün iddiası ise internete bağlanan her türlü cihazı beyin dalgayarı yardımı ile kontrol etmek. Musk toplantıda Neuralink'in Tesla'nın otomatik pilotunu kontrol etmek için kullanılabildiği gibi aynı zamanda oyun oynamak için de kullanılabilme ihtimalinin olduğunu belirtti. Tanıtımda gelen "Neurolink sayesinde hatıralarımızı kayıt edip, ileride istersek geri yükleyebilecek miyiz?" sorusuna Elon Musk, "Evet aynı Blackmirror dizindeki gibi; hatta bir robota bile yükleyebileceksiniz. Gelecek tuhaf olacak" yanıtını verdi. Bu gizlenmiş ama kasıtlı bir PR çalışması gibi cevap bir hayli dikkat çekti. İnsan beyninin dijital ortama aktarılması fikri aslında yeni değil. Uzun bir zamandır da bilim insanları bu konuda çeşitli deneyler yaptılar. Ancak Neuralink, bu işin geldiği son nokta olma özelliğine sahip; zira Musk bu kavramı ticari forma getiren bir şirketin başında bulunuyor. Henüz açıklanmasa da Neuralink, artırılmış gerçeklik cihazlarına da bağlanabilir. Bu tip bir durumda insanların sadece gözlüklerle değil, beyinleriyle de dijital dünyalarda yer alması mümkün olacak. Yani görme engelliler için bir umut ışığı olabilir. Neuralink, düşüncelerin okunabilmesi gibi şu an kulağa ütopik gelen bir durumu da gerçeğe dönüştürüyor. Bu cihaz takıldığında kişinin düşünceleri takip edilebiliyor; daha da önemlisi davranışa geçmeyen, akıldan geçen düşünceler dahi bu teknolojinin radarında. Kimileri ise Musk'un bu teknoloji sayesinde insanlar üzerinde tam bir kontrol sağlayacağını ve bunu ticari bir veri kaynağı olarak kullanacağını iddia ediyor. Hatta daha ileri giderek bu teknoloji sayesinde insan beyninin uzaktan tek bir merkezden kontrol edilebileceğini de söyleyenler mevcut. Bir diğer nokta ise beyin ile bilgisayar arasında kurulan bağlantının ters yönde gerçekleşme ihtimali. Diğer bir deyişle bilgisayardaki elektronik sinyallerin beyin sinyallerine dönüştürülmesi ve yapay zekanın devreye girmesi fikri uzun bir süre tartışılacak gibi görünüyor. Elon Musk'a gelen sorular: S: İmplanttan gelecek bilgiler yazılımsal olarak mı, yoksa donanımsal olarak mı yorumlanacak? C: Özel bir algoritma sayesinde veri alışverişi yazılım üzerinden yapılacak. S: Bu teknoloji beyin sinyallerini yorumlamaktan ötesine giderse neler yapabilir? Örneğin körlüğü tedavi edebilir mi? C: Eğer beyin sistemlerinde işlem yapabilme teknolojisine sahip olursak bazı hastalıkları tedavi edebiliriz. S: Çipteki kanalların okuma ve yazma hızları ne kadar yüksek? C: Şuan her bir kanalın okuma ve yazma hızı, insan beyninden daha hızlı. Gelecekte daha da hızlı olacak. S: Bu çip insan beynine bu kadar erişim sağlayabiliyorsa hafızayı yedekleyebilir mi? Daha sonra hafıza kaybı yaşayan insanlar hafızasını geri alabilir mi? C: Evet, hafıza yedeklenebilir, gerektiği durumda geri yükleme noktası olarak kullanılabilir. Hatta bir robota bile yüklenebilir. Gelecek çok tuhaf olacak! S: Çipin yazılımında hangi programlama dillerini kullandınız? C: Neredeyse her dili kullandık, fakat önemli olan hangi dilin kullanıldığı değil, nasıl kullanıldığı. Ağırlıklı olarak C++ ve Python kullandık. S: Bu teknoloji hacklenebilir mi? C: Bu konuda önlemlerimizi alıyor ve güvenlik sistemimizi daha iyi hale getirmeye çalışıyoruz. S: Bu operasyonun fiyatı ne olacak? C: Başlarda fiyat yüksek seviyelerde olabilir fakat zamanla bu operasyonun maliyetini birkaç bin dolara düşürmeye çalışacağız. Transhumanizm projesi ile insan tür yarı robotik bir yapıya mı dönüştürülmek isteniyor? Tüm bu teknolojilerin kullanımı ile sahte Ufo istilaları ve kurtarıcı melek görüntüleri insanlara gösterilebilir mi? Yapay zeka herkesi gözetleyecek mi? Yeni dünya düzeni hızla kuruluyor! Değişimin farkında mısınız? insanlığın son çağına hoş geldiniz..
5 notes · View notes
tcbabakurt · 4 years ago
Link
1 note · View note
onderkaracay · 6 months ago
Text
Tumblr media
🎯 TÜRK ÇAĞI 🎯
Türk Milliyetçiliği Amerikan Türkçülüğü adı altında siyasi ideolojiye askeri darbeyle dönüştü.
Bu askeri darbeye devrim demeye ve dedirtmeye kalkan subaylar aynı ziyniyetin başka bir isim altında siyasi faaliyette bulunmak istediler.
Hepsi toplumdan yetkiyi alana kadar gerçekleri savunduğu apaçık ortaya olduğu halde toplum bunlara prim vermedi.
Irkçılık ve mezhep temelli siyaset ülkenin siyasi partiler düzeninin sonunun gelmesini sağladı.
Oysa hepsi ve Cumhuriyeti kuran partiyi de Bilderberg ele geçirince Türkiye Cumhuriyeti'ne ömür biçme faaliyetinin birer parçasıydı.
Bundan sonra ki süreçte bugüne kadar siyaset sahnesinde olan hiç kimse olmayacak.
Kamulaştırma devrimi kötü niyetli olan her örgütlü çabayı devire devire Türk Çağını yaşatacak.
Siyasi partiler, tarikat ve cemaatler, holdingler, vakıf ve dernekler adı altında sivil toplum kuruluşları adı altında ulusun birlik beraberlik ve kardeşlik dayanışması içinde bütünlüğünü tehdit eden her çaba kapatılacak. Devrim yasaları bunun gerekçesidir.
Ekonomi gerekçedir.
Siyasetin açmazları bunun gerekçesidir.
Sermayenin hırsızlığı suç üstü yakalanmış olması siyasete ayar vermeye kalmış olması en geçerli gerekçedir.
O TÜRK'ÜN ARKASINDA KİM VAR?
Türk tarihinin bir birikimidir o Türk.
Defalarca yazdım bir kez daha yazıyorum.
Sürekli arkasını bir yerlere dayayanların sorduğu bir sorudur bu soru.
O Türk, Türk tarihinin bir birikimidir.
Hun Türkleri gibi. Oğuz boyları gibi.
Atatürk gibi.
Başka kim olabilir.
Türk ulusu var Türk. Zulme gönül koyan Türk.
Olanlar arkalarına baksın.
Atatürk benim diye yırtınıyorlar.
Onu da tanıyacak ve ondan da uzak duracaklar.
Önder Karaçay
0 notes
sadecebirpsikopat · 5 years ago
Text
BUZUL ÇAĞI
  Yanaklarımdan göz yaşları süzülürken banyoya girdim ve kapıyı kilitledim. Soğuk suyu sonuna kadar açıp küvetin dolmasını beklerken az sona yapacağım şeyin heyecanıyla dolmuştum. Evet, korkuyordum ama heyecan da vardı içimde. Küvetin dolmasını beklerken buzların içinde geçen o saatleri düşündüm.
***
FLASHBACK
  “Korkuyorum abla.” dedi titreyen sesiyle Emily.
  “Korkma miniğim, güvendeyiz, kurtulacağız.”
  “Gerçekten de kurtulacak mıyız?” kocaman yeşil gözlerini açarak sormuştu bunu. Bir an, sadece bir an gerçeği söylemek geldi içimden. ‘Hayır kurtulamayacağız. Bizi bulmaları imkansız. Donarak öleceğiz burada!’ diye bağırmak istedim. Ancak daha sekiz yaşında olduğunu hatırladım.  Bunu ona söyleyemezdim. Yeşil gözlerinin sulandığını, yağmur misali göz yaşlarının yanağından süzüldüğünü tekrar görmeye dayanamazdım. Ben de, bunun yerine “Bizi bulmaları an meselesi. Birkaç saat içinde buradan çıkacağız.” Demeyi tercih ettim.
  Gülümsedi ve bana sıkıca sarıldı. “Seni seviyorum Melody.” Diye mırıldandığını duydum. Ben de onu sevdiğimi söyledim ve birkaç saat öncesini, her şeyin başladığı zamanı düşündüm.
  O gün de, saat on da kalkmıştım. Tıpkı, her cumartesi gününde olduğu gibi normal bir şekilde kahvaltımı etmiş, dişlerimi fırçalamış ve biraz kitap okumuştum. Her şey çok sıradan gidiyordu, olması gerektiği gibi.
  Bir süre sonra canım sıkılmış ve küçük kardeşim Emily’nin ne yaptığına bakmaya gitmiştim. Pazartesi günü teslim etmesi gereken resim ödevini yapıyordu. Resim üzerinde büyük bir yeteneğe sahipti. Renkleri ustaca seçer ve kağıda ahenk içinde geçirmesini de iyi bilirdi.
  Resim defterinin altına serdiği gazetenin üzerinde her renkten sulu boya lekesi görülebilirdi. Gözüm, gazetedeki en büyük başlığa sahip olan habere takılmıştı. ‘GÜNEŞ UYUYACAK DÜNYA DONACAK’ yazıyordu kocaman harflerle.
  O haberi çok iyi hatırlıyordum. Birkaç yıl öncesine aitti. Haber de söylendiğine göre NASA Güneş’in en dış katmanında oluşan Güneş lekelerini ve Dünya’nın en üst atmosfer tabakası Termosfer’i incelemiş ve pek de iç açıcı bir sonuç elde etmemişti. Termosfer’in soğuyup daraldığını ve Güneş lekelerinin kaydedilmiş en düşük hareketlilikte olduğu belirlenmişti. Bu da Buzul Çağı’na gireceğimizi söylüyordu. Enteresan olansa yavaş yavaş havaların soğumaya başlamış olmasıydı.
  Elbette havaların soğuması, ısınması ve bu döngünün tekrarlanması gayet normal bir şeydi. Asıl tuhaf olan bu değildi, sorun, havanın tekrar ısınmamış, hatta daha hızlı soğumaya başlamış olmasıydı. Her yeni gün bir öncekinin iki katı soğukluğunda oluyor ve hava giderek daha erken kararıyordu. Artık Güneş’i günde sadece yedi saat görebiliyorduk.  Çöllerin tümünde kar yağmıştı. Kutuplardaki insanlar daha sıcak yerlere göç ediyordu. Yine de, hayat devam ediyordu. Daha sona gelecek kadar kötü değildi durumumuz. Umut hâlâ tükenmemişti.
  Bir yıl sonra-iki gün önce-kumandayı alıp bir haber kanalını açmıştım. Büyük harflerle ‘SON DAKİKA!’ yazılmıştı. Spiker kadın kahverengi düz saçlarını mavi ceketinin omzundan geriye doğru atarken konuşmuştu.
  “Buzul Çağı bu sefer gerçekten başladı. Kutuplardan başlayıp hızla ilerleyen buz tabakası İngiltere ’nin sınırından giriş yaptı. Londra’ya doğru yol alan buz tabakası kırılamıyor. Ekipler hâlâ iş üstünde. İnsanlar çöllere göç etmeye başladı. Ancak bilim insanlarının söylediğine göre en fazla bir ay içinde oralar da donacak.”
  Ta kalbimin en derinlerinde hissettiğim korku ve panik tüm vücudumu kaplamıştı. Kaç dakika, hatırlamıyorum ama bana sanki saatlermiş gibi gelen bir sürenin sonunda sırt çantamın içine en kalın kıyafetlerimizi ve biraz konserve koyduktan sonra Emily’i de alıp hızla orayı terk etmiştim.
   En yakındaki havaalanı arabayla en az(trafik olmazsa)üç saatlik uzaklıktaydı. Ancak son iki aydır kimse araba sürmüyordu çünkü yollar-kar lastiğiyle bile-araba sürülemeyecek kadar kaygandı. Tek çare yürümekti. Bu yüzden haberi izler izlemez kaçmak en iyi çözümmüş gibi gelmişti bana. Ancak, nereden bilebilirdim ki, çoktan geç kaldığımızı?
   Yoldayken annemi aramıştım. Onunla konuştuğumuz şeyleri çok fazla hatırlamıyorum çünkü o sırada havaalanına gitmeye çalışan büyük kalabalıkta Emily’i kaybetmiştim ve onu arıyordum. Ama annemin dediği son şeyi çok iyi hatırlıyordum. “Beni ya da babanızı boş verin,” demişti titreyen sesiyle. “Kendinizi kurtarın. Siz daha önemlisiniz. Melody, kardeşini koru. Biliyorsun, onda kansızlık var. Vücut ısısı hemen düşüyor. Melody, sizi seviyorum. Bunu sakın unutmayın. Banız da sizi çok seviyor tamam mı? Merak etme, tekrar görüşeceğiz.”  Ardından, telefon kapanmıştı.
   Son cümlesine inanmayı çok istiyorum, şu an bile. Ancak, sesi öylesine titriyordu ki, sanki asla dile getiremeyeceği bir vedayı sesinin titremesi anlatıyordu bana. Kendini buna inandırmaya çalışır gibi söylemişti. O an, telefon kapanıp da Emiliy’i bulduğum an bunun gerçekten de bir veda olduğunu fark etmiştim.
   Dünyalar başıma yıkılmıştı, bunun bir gün gerçekleşeceğini, onları bir daha asla göremeyeceğimi biliyordum. Her insan gibi onlar da öleceklerdi, sadece bu kadar çabuk ve bu şekilde hiç beklemiyordum.
  “Melody, gözüne bir şey mi kaçtı?”
  “Ne? Hayır.”
  “O zaman neden gözün doldu?”
  “Ş-şey. Sadece… Sadece soğuk gözlerimi yaşarttı.”
  Omuz silkmişti. Bu, onun deyimiyle ‘tamam, peki’ anlamına geliyordu. Onu çekerek ilerlerken omzuna çarptığım kadına “Pardon!” diye seslenmiştim ancak o kadar acelesi vardı ki beni duymamıştı bile. Aynı şey ikisi erkek biri kadın üç kişi de daha olunca ben de, kimse umursamadığı   için çarptığım kişilerden özür dilemeyi bırakarak daha hızlı ilerlemeye başlamıştım. Bir yandan kalabalığın içinde yol açmaya çalışıyor, bir yandan da elinden tuttuğum Emily’i çekiştirerek hızla koşuyordum.
  Emily’nin aniden durmasıyla ben de durmuştum. Tabii sürekli olarak ilerleyen kalabalığın içinde durduğumuz için herkes bize bağırıyor, itiyor ve tekrar ilerlememizi sağlamaya çalışıyorlardı. Emiliy’i kolundan tutarak bir köşeye çekiştirdiğimi hatırlıyorum. Bir marketin önündeydik. Buradaki insanlar ne yapacağını şaşırmış ve şoktan hâlâ çıkamamış insanlardı. Hepsi sadece ayakta dikiliyordu. Bu yüzden burada durabilirdik.
   “Ne var Emily? Neden durdurdun beni?”
  “Çok hızlı gidiyordun ve ben de sana yetişmekte zorlanıyordum. Biraz duralım.”
  Ben de, ona bağırmıştım. Sadece, her şey üst üste gelmeye başlamıştı, önce şu haber, sonra Dünya’nın donmaya başlaması, ardından bu kaçma olayı ve şimdi de annemle telefonda yaptığım konuşma. Tüm bunlarla baş etmek, üstüne kız kardeşimin de sorumluluğunun omuzlarıma yüklenmiş olmasıyla baş etmek çok zordu. Daha on beş yaşında olmama rağmen o an sinir krizi geçireceğimden emindim.
  Öfkeliydim o an, her şeye, herkese. Hafta sonu olmasına rağmen annemle babamın hastaneye, nöbete gitmesini gerektiren başhekime, kardeşimin sorumluluğunu üzerime yıkan anneme, o buzun ilerlemesini durduramayan görevlilere, beni durdurduğu ve sürekli sorular sorduğu için de kardeşime. Ama bir şey tüm öfkemi götürmüştü: Emily’nin göz yaşları.
  Ona artık susması ve buradan mümkün olduğunca çabuk çıkmayı istediğimi bağırdığım için korkmuş ve üzülmüştü, bu yüzden ağlamaya başlamıltı. “Sen de yetişkinler gibi davranmaya başladın! Aynı onlar gibi aceleyle koşuşturuyorsun ve kendinden küçüklere bağırıyorsun!” demişti yüksek bir sesle, ardından sırtını dönmüş, kollarını kendine sarmış ve dudaklarını bükmüştü. Bana küstüğünü söylüyordu hareketleri.
  Ondan özür dilemem gerektiğini söylemişti içimdeki ses. Ancak, ben de en az Emily kadar inatçıydım. Bu yüzden önce onun özür dilemesini beklemiştim. Keşke beklemesydim, keşke hemen oracıkta özür dileseydim. Belki o zaman şimdi bu buzların arasındaki daracık boşlukta sıkışmış olmazdık.
  Onun yol boyunca somurtmasını umursamadan sadece havaalanına gitmeye çalışmıştım. O insan kalabalığının içinde bana küsen ve bu yüzden sükrekli olarak önden giden bir çocukla o kadar mesafeyi yürümek kesinlike kolay değildi. Bu yüzden onu kaybettim. Tam olarak emin değilim ama galiba iki buçuk saat onu aramıştım. Tabii, o sürede buzlar bayağı bir ilerlemişti.
  Sonunda onu bir kırtasiyede bulmuştum. Boyalara bakıyordu. “Bu kadar zamandır neredeydin?” diye azarlamıştım onu. “Geziyordum.” Demişti. Yüzüme bile bakmaması kalbimi kırmış olsa da belli etmemiştim. “Çabuk ol! Buradan hemen gitmeliyiz buz buraya kadar geldi.”
  “Biraz daha bekleyelim! Kardan adam yaparız.”
  “Hadi Emily, gidiyoruz!” demiş ve ardından kolundan tutup onu çekiştirmeye başlamıştım. Ama Emily yaklarını kıpırdatmamıştı bu yüzden onu kucağıma almak zorunda kalmıştım. Küçük el ve ayaklarıyla bana vurmuştu yol boyunca. Onu en fazla birkaç sokak boyunca taşıyabilmiştim. Sürekli olarak bana vurmasının yanında kollarım bayağı bir yorulmuştu. Ayrıca yerler donmaya başlamıştı. Düşmeden yürümek gerçekten zordu.
  Birkaç metre sonra onu indirmiş ve kolundan sıkıca tutarak ilerlemeye başlamıştım. Olduğumuz yer bomboştu. Tüm insanlar uçaklara binmiş ve gitmişlerdi. Hatırladığım kadarıyla yalnızca bir saat sonra son uçak da kalkacaktı.
  O an, Emily kolunu benden kurtarıp  koşmaya başladı. Hızla bir AVM’ye, şu an bulunduğumuz yere, girdi. Peşinden koştum ama onu taşıdığım için o kadar yorulmuştum ki, hızlı koşamıyordum o an. Ayağım yerdeki buzun da etkisiyle kayınca da yere kapaklanmıştım. Artık onu bulmam çok zordu. Kim bilir AVM de nereye girmişti.
  İçeri girip adını seslenmiştim. Ama bırak cevap almayı, çıt bile çıkmıyordu. İçeride kimse yoktu. Birkaç kere daha bağırmış ve ona ortaya çıkması gerektiğini söylemiştim. Sonra, hareket eden bir gölge görmüş ve o tarafa doğru dikkatli ama hızlı adımlar atmıştım.  Resim malzemeleri satan bir dükkana girince durup etrafa bakmıştım.
  “Emily! Hadi bu kadar oyun yeter, gitmemiz gerekiyor!”
  Rafların arasında hareket eden siyah saçlı bir kafa gördüğümde ise ses çıkarmamaya özen göstererek o tarafa ilerlemiştim. Amacım onu yakalamaktı ama Emily beni görmüştü. O kaçmaya başlarken ben de arkasından koşmuştum. İkimiz de koşarken iki şey gerşekleşmişti; birincisi, benim raflardan birine çarpıp onu devirmem olmuştu. İkincisi ise, düşen rafın arkasındaki rafın devrilerek diğer rafları da düşürmesiydi.
  Ağır raflar üzerimize devrilirken Emily’i tutup kendime çekmiş ve sarılmıştım. Biz yere, raflar da üzerimize düşerken tek istediğim Emily’nin zarar görmemesiydi. Öyle de olmuştu; küçük bedenini sardığım için raflar ona değmemişti bile. Tabii bunu uyanınca öğrenmiştim. Kafamı yere çarptığım için bayılmıştım o an.
***
ŞİMDİKİ ZAMAN
  Ben düşüncelerime dalmışken ayağıma değen suyla küvetin dolduğunu anladım. Cebimden kutuyu çıkarıp küvetin kenarına koydum ve içeri girdim. Suyu kapatıp bedenimin soğukluğa, beynimin de yapacağım şeye hazırlanmasını beklerken düşüncelerime dalıp kaldığım yerden devam ettim.
***
FLASHBACK
  Uyandığımda yanımızda sadece raflar yoktu. Buz kaplamıştı etrafımızı. Üzerimizdeki raflar sayesinde biz henüz donmamıştık. Kalkmaya çalışmıştım ama raf bana engel olmuştu. Sırtım boydan boya acıyordu bu yüzden hiçbir şey yapamıyordum. Birkaç dakika sonra Emily uyanmıştı. Bana daha sıkı sarılıp ısınmaya çalışmıştı. Hemen üşümüştü ve titriyordu.
  ***
  ŞİMDİKİ ZAMAN
  Daha fazla beklemenin yararı yok. Şimdi yapmalıyım bunu. Yoksa vazgeçerim. Sonum öyle olmayacak. Donarak ölmeyi beklemek istemiyorum. Diğerleri kurtulacaklarını düşünüyorlar ama yanılıyorlar. Bundan kaçış yok! Buz buraya, çöle kadar gelecek ve bu olduğunda insanların nasıl donduğunu, öldüğünü görmek istemiyorum. Birinin öldüğünü göremem, buna tekrar dayanamam.
  Küvetin kenarına koyduğum küçük kutuyu alıp içindekini çıkardım. Kalbim heyecan içinde atarken aynı zamanda beynim korku içinde bağırıyordu adeta. Parlak, bir o kadar da keskin olan ince metali bileğime yaklaştırdım. Aklıma O’nun son anları geliyordu.
  Soğuk yüzünden kızarmış yanakları ve burnu ile çok tatlıydı. Dudaklarına buruk bir gülümseme yerleştirmişti. “Melody, galiba artık son kez görüyorum seni.”
  Ona daha sıkı sarıldım. “Hayır, hayır. Böyle konuşma. Kurtulacağız, bak gör, kurtulacağız. Bizi bulacaklar ve her şey yoluna girecek.” Derken göz yaşlarım süzülüyordu yanaklarımdan.
  “Bizi bu duruma düşürdüğüm için özür dilerim Melody, senden kaçmak yerine daha hızlı olmaya çalışmalıydım.” O da ağlamaya başlamıştı.
  “Hayır, hayır. Özür dilemesi gereken kişi benim. Sana bağırmamalıydım.”
  Jileti bileğime bastırıp yavaş yavaş aşağıya kaydırmaya başladım. Derim ve altındaki etim ikiye ayrılırken kanlar akmaya başladı. Hissettiği acı çok azdı. Sadece biraz sızlıyordu, o kadar. Daha büyük bir şey bekliyordum. Ya soğuk yüzünden uyuşmuştu vücudum, ya da o kadar kararlıydım ki, hissetmiyordum beni vazgeçirme potansiyeline sahip olan acıyı.  Bu sefer sol elime aldım kıpkırmızı olan jileti.
  “Seni seviyorum abla.” Diye fısıldadı Emily. Ardından, sonsuzluğa yumdu gözlerini.
  “Ben de seni seviyorum minik meleğim.” Sağ bileğimi de keserken fısıldadım bunu. Kan, küvetteki suyun her yerine yayılırken biraz daha aşağı kaydım ve kollarımı suya soktum. Benim içine girmemle biraz su küvetten taştı. Fayansa çarpan hafif kırmızı suyun sesini duyduğum sırada kafamı mermere yaslamıştım.
  Önce bir soğuk yayıldı vücuduma. Hemen ardından gelen hissizlik ise her şeyi götürdü. Baktığım beyaz tavanda siyah lekeler oluşmaya başladı, görüşüm gidip geliyordu. Artık her şey son buluyordu, en azından benim için. Ailemin yanına gideceğimi bildiğim için gülümserken aklıma bizi kurtardıkları an geldi.
Emily’nin ismini bağırarak uyanması için dua ediyordum. Artık hiçbir şey önemli değildi. Beni kurtarsalar bile umurumda olmazdı. Hatta artık beni kurtarmalarını istemiyordum. Burada ölmek, onun ölümünü düşünerek bir ömür geçirmekten daha cazip geliyordu. Belki birileri kalmıştır diye etrafı dolaşan ekipler seslerimi duyup beni kurtarmaya gelmişlerdi.
  Beş saatin sonunda bizi zorlukla çıkarmışlar ve durumumuza bakmışlardı. “Ölmüş.” Demişti otuzlarının sonunda gibi duran adam Emily için. Öldüğünü biliyordum elbette ama başka birinden sesli olarak duymak beni çıldırtmıştı. İnsanlara bağırıp çağırmış ve sonra da bayılmıştım.
Gözlerim yavaşça kararmaya başladığında artık sonun geldiğinden emindim. Huzur, yavşça bedenime yayılırken Dünya’ya son kez baktım ve veda ettim.  
SON
İlham alınan gazete yazısı:
GÜNEŞ UYUYACAK DÜNYA DONACAK
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), yeni iklim araştırması raporunu yayınladı. Buna göre; yazı rekor sıcaklıklarla kapayan Dünya, tarihi bir soğuk yaşayacak. Hatta bu soğuklar, içinde olduğumuz Uzay Çağı’nın ‘Buzul Çağı’ olarak anılmasına yol açacak kadar etkili olabilecek. Uzmanlar, Güneş’in en dış katmanında oluşan Güneş lekelerini ve Dünya’nın en üst atmosfer tabakası Termosfer’i inceledi. Termosfer’in soğuyup daraldığı, Güneş lekelerinin kaydedilmiş en düşük hareketlilikte olduğu belirlendi.
Bu, şu anlama geliyor: 11 yıllık periyotlar halinde azalıp çoğalan lekeler, iklim koşullarında belirleyici rol oynuyor. Lekelerin az gözlenmesi veya hiç gözlenmemesi, Dünya’nın sıcaklık seviyesini etkiliyor. Termosfer Güneş’teki leke hareketliliği yüksek olduğunda ısınıyor, az olduğunda soğuyor. Uzmanlar, Güneş’te benzer bir uyku evresine 18’inci yüzyılda rastlandığını ve o dönemin tarihe ‘Mini Buzul Çağı’ olarak geçtiğini hatırlatarak “Süreç böyle devam ederse , birkaç ay içinde Uzay Çağı’nın rekor soğuklarına hazırlıklı olmalıyız.” Dedi.
2 notes · View notes
gulluerturk-blog · 5 years ago
Text
Türkçe Öğretmeni bilgi işlem ve bilişim teknolojilerini nasıl kullanmalı, nelere dikkat etmeli ?
Dünyada teknolojik açıdan gelişmiş birçok ülke, bilişim teknolojilerini eğitimde dönüm noktası olarak görmektedirler. Bu yüzdendir ki bilgisayarlı eğitim önemli görülmüş ve gelişimine önem verilmiştir. İçinde bulunduğumuz çağ ‘TEKNOLOJİ ÇAĞI’ olarak adlandırıldığından, bilişim teknolojilerinin gerekliliği eğitimde de kaçınılmaz olmuştur. Peki Türkçe öğretmeni bilişim teknolojisini nasıl kullanmalı, nelere dikkat etmelidir ?  Türkçe öğretimi, teknolojinin gelişimine kadar gerek kitaplarla gerek okul tahtalarında gösterimlerle gerek yazıyla vb. gerçekleştirilmiştir. Bilgisayarın, akıllı tahtaların eğitime girişiyle Türkçe öğretmek sadece karatahtayla ibaret kalmamış, görsel öğrenim gelişmiş , öğretmen ve öğrenciye zamandan da tasarruf sağlamıştır. Bir Türkçe öğretmeninin ise  öğrenciye bu bağlamda en nitelikli ve faydalı programlarla eğitim vermesi gerekmektedir. Yani sunumlar , slaytlar görsel ögelerle zenginleştirilmeli, etkinlikler öğrenciyi derse yoğunlaştırmalıdır. Örneğin ‘ Powerpoint ‘ ten sadece yazı yazıp, öğrencilere sunup , onların okumasını istemek; karatahtaya yazılmış bir yazıdan farklı değildir. Öğrencinin ufkunu açmak için görsel öğeler yerleştirilmeli, gerekirse videolarla anlatımı pekiştirmelidir. Powerpoint gibi başka slayt programları da vardır. Prezi, Google Slides , Haiku Deck, SlideRocket, PowToon, Bolid Slideshow Creator, Ezvid... Bunlar farklı zamanlarda  kullanılarak öğrencinin ufkunu açabilir.  Tabi ki sıradaki önerim elinde bilgisayar imkanı olan öğrenciler içindir. Öğretmen her öğrencinin kendi g-mail hesabı oluşturmasını istemeli, ödevleri, konuları o hesaplara göndereceğini söylemelidir ( tabi ev ödevleri yani deftere yazı yazma ,kitap okuma , kitaplardan araştırma yapmasını da istemeli) .    Öğrencilerin sınavlarını hazırlamada  Microsoft Word öğretmenlerin uzun yıllardır büyük yardımcısıdır. Bunun yanında ‘ Scribus’ adlı program da vardır. Uygulama  poster, broşür ve diğer basılı materyal tasarımına uygun olması özellikleriyle öne çıkar. ‘Open Office’ isimli program  metin editörü, slayt editörü, vektörel çizim modülü olarak öğretmene sunum yapmada, sınav kağıdı ve ödev hazırlamada büyük yardım sağlar. Bunlar gibi onlarca program ismi sayılabilir fakat asıl söylemek istediğim bu programlar değil, bunların öğretmenin yanısıra öğrenciye faydalı olabilecek şekilde kullanılmasıdır. Son zamanlarda zararları üzerinde durulsa da teknolojiyi etkili biçimde kullanmak eğitimi daha nitelikli hale sokar ve öğrenciyi okula ve bilgiye teşvik eder. Yeter ki doğru kullanalım :)                                                                              - GÜLLÜ  ERTÜRK
1 note · View note
ozislamoglu · 5 years ago
Text
NÖRO-TEKNOLOJİ ÇAĞI
Dijital dönüşüm ile beraber yapay zeka çalışmaları son yıllarda oldukça hız kazanmış durumda.  Özellikle Nöro-teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, gelecekte iş hayatımızı ve günlük yaşamımızı etkileyecek devrim niteliğinde adımlar taşıyor. Telepatik iletişim kurma veya zihin okuma gibi bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz örnekler artık çok uzak hayaller değil.
Son beş yılda Nöro-teknoloji alanında hız kazanan çalışmalardan dün çok önemli bir gelişme daha yaşandı. Tesla Motors ve SpaceX şirketlerinin kurucusu olarak tanıdığımız Elon Musk, 2016 yılında kurulmuş olan ve NeuraLink şirketinin ortaklarından biri olan Elon Musk Beyin-Bilgisayar Arayüzü Girişimi Lansman’ında ilk ürününü tanıtmış oldu.
Tumblr media
Ürünün özelliği ise, kulak arkasına yerleştirilecek olan cihazın üzerinde yer alan üç binden fazla elektrot sayesinde beyin içindeki nöronların aktivitesinin izlenebilecek olması. Böylece fiziksel arayüze gerek olmadan makinalar ile doğrudan iletişim kurulması sağlanıyor. Bu “Nöral bağ” teknolojisi ilk olarak hayvanlar üzerinde denenerek alınan olumlu sonuçlar doğrultusunda “Yapay öğrenme” ile beynin belirli bölgelerindeki nöron aktivitelerin takibinin yapılabilmesi, kaydı ve hangi bölgesine ne şekilde uyarı göndermesi gerektiği saptanabiliyor. Şirket, özellikle genetik veya felçli hastaların tedavisinde gerekli izinler alındıktan sona önümüzdeki yıllarda insanlar üzerinde çalışmaların yapılmasını hedefliyor.  
Sonuç olarak Nöro-teknoloji alanında yaşanan bu gelişme ilk olarak sağlık için uygulansa da ilerleyen yıllarda insan beyninin internet ile bağlantısı sağlanarak Yapay zeka ile bütünleşmesi kaçınılmaz olacak. Tıbbi amaçlar dışında yaşanacak gelişmelerle gündelik hayatımızı etkileyen teknolojilerde belirleyici bir rol oynaması ve insanların süper zekaya yani insanüstü bilince dönüşmesinde önemli bir adım diyebiliriz. Öyle ki, ismini belki de daha önce hiç duymadığımız farklı alanlarda faaliyetini sürdüren kuruluşlar, bu alanda yaptıkları çalışmalarla geleceğin güçlü oyuncuları arasında olup, teknolojiye yön veren ve aynı zamanda kontrol edenler olabilecek.
4 notes · View notes
bhedana · 6 years ago
Text
KALİ YUGA ÇAĞI
Kali kelimesinin Sanskrit karşılığı “korkunç” anlamını taşır. Bu çağda korkunç şeyler meydana gelir, her şey kötüye giderek su kaynakları kirlenir. İnsanlar Prana’yı ağız yoluyla beslenme sırasında alır. KALİ YUGA insanı konuşarak iletişim kurar. Spiritüel bilgiler tahrip edilir, dinler çöker ve Yoga Sistemi’yle ilgisi olmayan şeylere “yoga” adı verilir. Kali Yuga çağında insanlar tüm çabalarına rağmen isteklerine ulaşmakta zorlanırlar.
Kali Yuga çağı 432.000 yıl sürmektedir. Kali Yuga çağının yaklaşık 5.000 yılı geride kalmıştır. Her Kali Yuga’nın sonunda bir su baskını gerçekleşir. Sular çekildikten sonra Satya Yuga (dürüstlük) tekrar başlar. Böylelikle yaklaşık her beş milyon yılda bir gezegenimizde tam su baskını gerçekleşir.
Genelde, “benzer benzeri çeker” prensibine göre, bireysel ruhun önceki hayatında oluşturduğu eğilimleri onun benzer eğilimlere sahip olan ailede doğmasını sağlar. Fakat her şeyin karmakarışık olduğu Kali Yuga’da eğitmen işçinin ailesinde, siyasetçi ise tüccarın ailesinde doğar. Bu da her türlü, aile içi anlaşmazlığı yaratır. Sınıfların karışması bireylerin olumsuz Karma üretmesinden kaynaklanmaktadır.
Olumlu Karma toplayan kişi kendi sınıfına ait olan ailede doğar ve doğuştan gelen yetilerine göre ilerler. Olumsuz Karma toplayan kişide hayvani doğa daha baskındır, birey farklı sınıfta doğar ve hayatı altüst olur. Bir insan doğası itibariyle ya eğitmen, ya yönetici, ya tüccar ya da işçidir ve bu doğayı değiştirmek imkânsızdır. Yalnızca YOGA sayesinde insan bunun ötesine geçebilir.
YOGA/Kundalini Gizemli Evrim Enerjisi
Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf
1 note · View note
psikologilkerkucuk · 2 years ago
Text
Okul Çağı ve Uyum Sorunları Eskişehir Eğitimci Uzman Psikolog İlker Küçük
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM:
Anaokuluna Başlama Yaşı:
Anaokuluna başlama, aile ve çocuğun yaşamında önemli bir dönemdir. Okul olgunluğu, çocuğun bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal anlamda okula hazır olması demektir. Ve bu durum çocuktan çocuğa değişebilir.
Anaokuluna başlama yaşı, çocukların ihtiyaçlarına ve özelliklerine göre farklılıklar gösterir. Yaşamın ilk 3 yılında çocuğun bakımı ve eğitimiyle annenin ilgilenmesi en sağlıklı yoldur. Ancak annenin çalışması veya benzeri nedenlerle bebeğin bakımını yakın akrabalar veya bakıcılar üstlenebilir. Çocuk 3 yaşa geldiğinde, okul öncesi eğitime başlamak için en uygun yaşa gelmiştir. Tam zamanlı program tercih edilmesi zorunlu değildir. Yarım günlük programlarla başlamak daha doğru olur.
Anaokulu İçin Hazır Oluşluk:
Çocuğunuzun anaokuluna başlamadan önce bazı becerileri kazanmış olmasında yarar vardır. Örneğin bazı özbakım becerilerini ve tuvalet eğitimini kazanması; giysilerini giyip, çıkarabilmesi, burnu akınca silebilmesi, dişlerini fırçalayabilmesi gibi…
Bu dönemde temel fiziksel becerileri de edinmesi yararlı olacaktır: Örneğin, tek ayak üzerinde durma, sekerek sıçrama, top atma ve tutma, müzikli oyunlar oynama gibi...
Eğer çocuğunuz, okul öncesi eğitimden yararlanabilmek için uygun olan yaşa henüz gelmeden başlatmak zorunda kaldıysanız ve genel gelişimi açısından gerekli olan bazı becerileri yerine getiremiyor ve yetişkin desteğine ihtiyaç duyuyorsa, yani henüz okul için gerekli hazır oluşluğa ulaşamadıysa, okul öncesi eğitim kurumlarında sorun yaşama olasılığınız oldukça yüksektir. Bu durumda bir uzman desteği almanız, sorunların daha fazla büyümeden önlenebilmesini sağlayacaktır.
II. İLKÖĞRETİM ÇAĞI:
İlköğretim yetişkinlik dönemlerinde alacağımız sorumluluklarımızın temelinin atıldığı bir dönemdir.
İlkokula başlama süreci, daha önceden okul öncesi eğitim kurumlarına gitmeyen çocuklarda daha da zor yaşanabilmektedir. Yen bir ortam, bilinmedik bir çok kural ve bunlara alışabilmek.. Bu sürece ait problemler okulun ilk günlerinde kendini gösterir. Çocuklar okula anne babalarıyla birlikte gelmekte, minik sıralarda, çocuklarla birlikte, ailelerde yerlerini almaktadırlar. Günler geçtikçe, sınıfların bu davetsiz konukları giderek azalacak, ancak bazı sınıflarda tek tük de olsa anneler yerlerini almaya devam edeceklerdir.
Okul korkusu ya da anneye bağımlılık da diyebileceğimiz bu durum, ders başarısını da olumsuz olarak etkileyecektir. Öğretmen ve aile işbirliği ile bu sorunda zaman içinde çözümlenebilmektedir.
Okula Başlama Süreci ile İlgili Kaygılar:
Okula başlama sürecinde yaşanan kaygılar ve okul korkusu, anne- baba tutumları ile çocuk ve öğretmenin özellikleri gibi durumlardan kaynaklanabilmektedir. Özellikle çocuğun tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılayan, aşırı kaygılı, bağımsızlaşabilmesini desteklemeyen anne- baba tutumlarında okula başlama süreci, hem ailede, hem de çocukta kaygı yaratabilmektedir. Aşırı korumacı aile, çocuğunun tek başına bir şey yapamayacağını, sık sık hastalanacağını, sınıfta uzun süre oturmakta veya tuvaletleri kullanmakta zorlanacağını ya da bu sürecin kendi kontrollerinin dışında yaşanacağı, çocuğa yeterince yardımcı olamayacağı kaygılarını yaşar.
Ayrıca okula gidiş gelişlerde yaşanabilecek sorunlar, trafiğin yoğunluğu, servisin çocuğu unutması, çevre koşullar vb.,öğretmenin eğitim anlayışı, cezalandırıcı tutumlar sergileme ihtimali, anne- babanın çocuğu okuldan söylenen saatte almaması, evde yeni doğan kardeşin varlığı ile anne-babanın çocuğu okula bırakıp kaçma ihtimalleri de çocuk tarafından düşünülebilmekte ve çocuğun kaygı düzeyini arttırabilmektedir.
Çocuğunuzda, okul korkusu ya da ayrılma ile ilgili kaygı gözlemliyorsanız, çocuğunuzu önceden ayrılığa, bağımsızlığa alıştırabilirsiniz. Çocuğunuzun bu ayrılığa yavaş yavaş alıştırılması, öğretmeni ile de işbirliği yaparak, başlangıçta sınıfta, sonra koridorda, daha sonra bahçede beklemeniz gibi) çocuğun güvenini kazanarak ve verdiğiniz sözü mutlaka yerine getirerek kazanılabilir. Bu esnada iştahsızlık, karın ağrısı vb. yaratabileceği dirençlerin gerçek bir rahatsızlık olup olmadığını anlamak için doktor kontrolünden sonra, kısa süreli ve gerçekçi değilse fazla dikkate alınmaması gerekir.
Eğer anne- baba olarak, çocuğunuzun okula başlaması konusunda ciddi kaygılarınız varsa veya çocuğunuzda böyle bir durum gözlemliyorsanız, vakit geçirmeden bir uzman desteği almanız yaşanabilecek sorunları önlemeniz açısından oldukça önemlidir.
Okula Uyum Sağlamada Sorun Olabilecek Durumlar:
Özgüveni yetersiz, anne- babaya aşırı bağımlı olan çocuklar,
Gelişimleri akranlarından daha geri olan çocuklar,
Akranlarından daha geç konuşmuş olan çocuklar,
Dikkat ve odaklanma sorunu yaşayan çocuklar,
Benmerkezci veya kurallara uyum sağlayamayan çocuklar,
Arkadaşlarına uyum sağlayamayan, dışlanan, asosyal çocuklar,
Engellendiğinde direnen, öfke tepkileri gösteren, isteklerini erteleyemeyen çocuklar,
Kavramları ve sayı, renk, şekil vb. temel akademik becerileri kazanmakta zorlanan çocuklar,
Okul öncesi eğitimden yararlanmamış, ailesinden ilk kez ayrılan çocuklar,
Okula uyum sağlayabilme konusunda sorun yaşayabilirler.Okula hazır olmadan ilköğretime başlatılan çocukların okul yaşamında başarısız olma riski daha yüksektir. Ve bu başarısızlığın, onun gelecekteki yaşamını da olumsuz yönde etkileyebileceğini unutmamalıyız.
Tumblr media
0 notes
hasanakbal19 · 3 years ago
Text
Ve bir sofra gibi sersem önüneYerli düşüncenin ürünlerini İnsani kirleten heykeller gördümGüneşi karartan kıyamet gibi Ey yolda kaybolan ezilen haberAsarak zamanı yenile çaği Betonlar mezardır düşe sevinceSaksılar doğaya özlem eylemi Şiir bahçemizdi gökdelen olduAklımıza nasıl bak gülen oldu Soyumu yüklendim bu çağ içindeUrfa bir dağ gönlüm bir bağ içinde Mehmet Akif İNAN
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 3 years ago
Text
Ve bir sofra gibi sersem önüneYerli düşüncenin ürünlerini İnsani kirleten heykeller gördümGüneşi karartan kıyamet gibi Ey yolda kaybolan ezilen haberAsarak zamanı yenile çaği Betonlar mezardır düşe sevinceSaksılar doğaya özlem eylemi Şiir bahçemizdi gökdelen olduAklımıza nasıl bak gülen oldu Soyumu yüklendim bu çağ içindeUrfa bir dağ gönlüm bir bağ içinde Mehmet Akif İNAN
View On WordPress
0 notes