Tumgik
dilaninguncesi · 8 years
Text
Farkındalık, Özerklik ya da Özbilinç ve Büyükşehirde Yaşam
Bir sabah köprü trafiğindeki 2. saatimi tamamlamamın ardından, uyanalı 4 saat geçtiğini ve hiçbir şey yapmadığımı fark etmem beynimdeki bazı bölgeleri yakmama ve bir anda arabanın içinde çığlık atarak ağlamama sebep oldu. Birkaç dakika sonra durumumun garipliğini hissedip kahkahalara boğuldum, hastaneye 1.5 saat geç gittim. Yine de tüm günüm çok güzel geçti. Bu hikayede yaşadığım ilk durum belki 1 saatten fazladır bastırdığım duyguyu dışarı yansıtma şeklimdi. İkincisi ise bu duyguyu tanıyıp kabul edip devam etme şeklim. Hislerin farkında olmak ve onları değiştirmek teoride farklı eylemler. Ancak farkına varıp kabullendiğiniz bir şeye yön vermek işin doğasında var. Fazla beklediği için yüzünüze karşı son ses bağıran hasta yakınını, daha fazla bağırarak bastırmak, kısa vadede işlevli olabilir. Uzun vadede ise bastırılmış bir duygunun o kişinin öfkesine hiçbir katkısı yoktur. Öfke epey bir süre durmadan devam edecektir, ve bastırılmış olsa dahi etrafındaki herkes bir miktar etkilenecektir. Hikayenin farklı bir yönünde, siz hasta yakını olduğunuzda, örneğin anneniz hasta olduğunda, beklediğiniz için öfkelendiğinizde, sonra durup düşünüp bunun temelinde yatan korkuyu gördüğünüzde, o öfke şekil değiştirecek ve savunmasız bir his alacaktır. Bu haliyle eminim siz de doktora bağırmayacaksınızdır. Bu noktada belki fark etmişsinizdir; duyguyu fark edip kabul etme durumunu ancak kişi kendi üzerinden anlatabilir. Çünkü farkındalık, özerklik ya da özbilinç dış motivasyonla kazanılacak bir durum değildir.
Son dönemlerde çok popüler olan farkındalık konusu, aslında çok eskilere dayanır. Sokrates’in “kendini bil” demesinden 20. yy sonundaki “self-awareness” teorisi ortaya atılana dek, birçok şekilde birçok alanda tartışılmıştır. Ben, kendini bilme durumunun insanın her hareketi ve duygu durumunun temelinde yatması gerektiğini düşünüyorum. Mutluluk ve başarının da, kişi bunları nasıl tanımlarsa tanımlasın, eşzamanlı olarak ancak bu temelde gelişebileceğine inanıyorum. Peki bu kadar önemli bir durumsa, neden sürekli farkında değiliz? Bu sorunun birçok cevabı var, ancak biri çok bariz; orada olmama durumu. Bir işi yaparken, bir kararı alırken yahut bir duyguyu yaşarken gerçekten içinde olmama durumu. Bunu otomatik pilota da benzetebiliriz. Bu durumun yol açtığı öz cehalet, çoğu zaman istemediğimiz tercihler yapmamıza, istemediğimiz yerlerde bulunmamıza, akabinde yaşanan sorunlarda ise sürekli başkalarını suçlamamıza, dolayısıyla mağdur olmamıza sebep oluyor. Bunun ülkemizde ne kadar yaygın olduğunu, sadece etrafınızda mağduriyet yaşayan insanların sıklığına bakarak görebilirsiniz.
Peki, ben ne öneriyorum? Hiç değilse ilk adım olarak, her gün 10 dakika farkında yaşamayı. Hangi eylemde ya da kararda bunu yaptığınız hiç önemli değil. Örneğin yürüyorsanız ayaklarınızın yere basışını fark etmeyi, ya da yemek yapıyorsanız tüm kokuları hissederek yapmanızı. Bilin ki, eğer 3 saat masa başı iş sonrası sırtınızın ağrıdığını hissediyorsanız, o sırt zaten epey süredir ağrıyordu. Onu fark etmeyen sizdiniz. Aynı şekilde 2 saatlik trafik macerasında bir anda sinirlerinizi kontrol edemiyorsanız, bilin ki, o öfke epey bir süredir oradaydı. Sadece öyle bir noktaya geldi ki, artık görmezden gelemiyorsunuz. Bir sonraki adımınız ise o öfkeyi anlamak, sizce gerçekten trafiğe mi öfkelisiniz?
Tumblr media
2 notes · View notes
dilaninguncesi · 8 years
Photo
Tumblr media
1 note · View note
dilaninguncesi · 8 years
Photo
Tumblr media
1 note · View note
dilaninguncesi · 8 years
Photo
Tumblr media
0 notes
dilaninguncesi · 8 years
Photo
Tumblr media
4 notes · View notes
dilaninguncesi · 8 years
Photo
Tumblr media
1 note · View note