Tumgik
ceydalik · 8 years
Photo
Tumblr media
Bizans'tan İstanbul'a
İstanbul tarihin her sahnesinde yer almıştır. Dönemin en önemli anlaşmalarında belkide ilgi ve alaka olmasa bile yine de atıfların yapıldığı ve şartların belirlenmesinde önemli bir stratejik noktada olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazımda sizlere buna örnek teşkil edecek tarihin bir sahnesini getireceğim. Bu araştırmamda bana yardımcı olan başta çok değerli yol arkadaşım ve eğitmenim olan Sertap A.’ya çok teşekkür ederim.
Şu an topraklarını çiğnediğimiz İstanbul kenti 1600 yılı aşkın bir süre üç büyük uygarlığa başkentlik etmiş bir kenttir. Bugün içine düştüğü içler acısı duruma bakıp üzülmemek elde değildir. Fakat ne yazık ki, eğitimden yoksun bir toplum olduğumuzdan ve okuma denen şeyi insan yaşamında en büyük angarya olduğunu kabul ettiğimizden, hiçbir şeyi bildiğimiz yok. Bu yazıyı bile sıkılmadan okuyacak kişilerin iki elin parmak sayılarını geçmeyeceğinden eminim. Ama, konunun başlığında “aşk, sevgi” gibi sözler geçip, içeriği de artık Reşat Nuri’lerin romanlarında kalmış, son örneklerine Ahmet Altan’ın sıradan romanlarında rastladığımız, yarım kalmış eğitim acılarının ve yarım kalmış aşkların ızdıraplı anlatımları olsaydı, bu tür yazı ve edebiyat ürünlerini arayan bir çok okur balıklama yazıya atlar ve hatta “şahane” diye yorumlar da getirirlerdi. Bu yazı elbette onları açmaz. Bu yazı İstanbul’a aşık olanları, kültüre aşık olanları, sanata aşık olanları ilgilendirir. Gerisi de sıkıcı bulup kaçar.
Bu kadar uzun bir girişten sonra gelelim bana bu uzun girişi yaptıran gerçek konuya. Konumuz anlaşıldığı gibi İstanbul’daki Bizans sanatı.
Bizans sanatının İstanbul ayağı hem sanat tarihi açısından hem de döneminde Bizans için önemlidir. Çünkü, İstanbul başkenttir. Bu kentin başkent oluşu, bu kentte oluşturulan sanatın da görkemli olmasını sağlamıştır. İstanbul dışında kalan ve Bizans’ın eyaletleri sayılan topraklarda yaratılmış eserlerde ise aynı görkemi göremeyiz. Ayrıca eyaletlerde dini konuların daha çok işlendiğini de görürüz.
Bizans sanat kalıntılarının günümüze gelmiş bazı örnekleri olmakla birlikte, yok olanların sayısı ne yazık ki daha fazladır. Biz bunları araştırırken kolaylık sağlasın diye; dini ve sivil yapılar olarak ayırısak işimiz kolaylaşır ve öğrenmemiz çabuklaşır.
Dini yapılara örnek verecek olursak, Studios Manastırı (461), Sergios ve Bakkhos Kilisesi (526-530), Ayasofya (532-537), Kalenderhane Camisi, Bodrum Camisi, Lips Manastır Kilisesi, Vefa Kilise Camisi, Pantepoptes Manastır Kilisesi, Zeyrek Kilise Camisi, Fenari İsa Camisi, Fethiye Camisi gibi eserler bugün de ayakta durmakta ve çoğu camiye dönüştürüldüğünden içlerinde ibadet edilmektedir.
Bizans’ın dini yapılarında konularını Hıristiyan dininden alma bir çok mozaik, fresk ve ikonlara rastlarız. Bunların dini yapılardaki yapılışları belli bir düzen içindedir ve kurallara bağlıdır. Dini yapıların mimari biçimleri de kendinden sonra gelen bir çok mimarı etkilemiştir. Örneğin kubbelerin kullanılması, mekanların sütunlarla neflere ayrılması, dışardan gelecek olan ışığın en uygun biçimde içeriye yansıtılması, bazilikal plan tiplerinden başka arayışlara girerek, Yunan hacı denilen plan şekillerinin denenmesi Bizans sanatına yeni açılımlar kazandırmıştır. Bunun yanında kilise mimarisin özü de fresk ve mozaiklerin rastgele olmadığı gibi rastgele değildir. Her yapılanın bir amacı vardır. Örneğin: Kubbe gökyüzünü anımsatır. Bildiğiniz gibi kubbenin kare mekana oturtulması mimarların hiç de kolay bulduğu bir çözüm değildir. Ama, sonunda yuvarlak kubbeden, kare mekana geçişi sağlayan pandantif ve kemerler bulunmuştur. Bizans sanatında bunların da bir anlamı vardır ki, kubbe yani gökyüzü ile yeryüzünü sembolik olarak birbirlerine bağlar.
0 notes
ceydalik · 8 years
Text
Oruç Reis, Balboa ve Cortes’in Kısa Hayat Hikâyeleri
Oruç Reis
Oruç Reis Baba Oruç en büyük Türk denizcilerinden biridir. 1474’te Midilli’de doğdu, 1518’de Tlemsen’de deniz savaşında öldü. İspanyolları Cezayir’den kovarak kendisini Cezayir sultanı ilân etti. Küçücük bir çocukken denizciliğe heves eden Oruç, delikanlı olunca kardeşleri İlyas ve Hızır (Barbaros) İle Ege’de korsanlığa başladı. Akdeniz kıyılarına da devamlı sefer yapan ‘Oruç Reis, bir gün Rodos şövalyeleri tarafından esir edilerek Bodrum’a götürüldü. Ama Barbaros imdadına yetişerek onu kurtardı. Oruç Reis de yeniden denizlere açılarak Rodos şövalyelerine meydan okudu. Daha sonra Barbaros ile Trablus ve Tunus’a giden Oruç, Cerbe adasına yerleşti, iki kardeşin ünü kısa zamanda bütün Akdeniz’e yayılmıştı. Fakat oruç Reis, Cezayir savaşlarında bir kolunu kaybetti. Buna rağmen büyük denizci yılmamıştı. 1516’da Cezayir önlerinde İspanyolları yenilgiye uğrattı, kendini Cezayir sultanı ilân etti. Ama Arapların çağrısı Özerine buraya gelen İspanyol kuvvetleri tarafından Tlemsen’de sarılarak şehit edildi.
Balboa
Vasco Nunez de Balboa İspanyol kâşifi ve konkistadoru. 1475’te Jerez’de (İspanya) doğdu, 1517’de Panama’da öldü. Panama kıstağından geçerek Büyük Okyanus’u veya Pasifik’i keşfetti.
Balboa gözü pek bir adamdı. Ayrıca, çok kişiye borcu vardı. Bu yüzden Haritasından gizlice kaçmaya karar verdi ve Güney Amerika’ya gitmekte olan bir gemiye bindi. Panama’daki Darien şehrine geldi. Buradaki İspanyol valiyi görevinden uzaklaştırarak yerine kendi geçti. Ama görevinden alınan vali kanun yoluyla intikamını aldı. Balboa tutuklanmamak için kaçmak zorunda kaldı. Batıya doğru giderek Panama kıstağını büyük güçlüklerle geçti. Sonunda o yörelerde sözü edilen esrarengiz okyanusa ulaştı. Vasco Nunez de Balboa, sonradan Pasifik veya Büyük Okyanus olarak adlandırılan Güney denizlerinin amiralliğine getirildi. Balboa, Peru’yu ve güneydeki altın ülkelerini de fethetmek istiyordu. Fakat bu amacını gerçekleştiremeden ihanetle suçlanarak kafası kesilmek suretiyle öldürüldü.
Cortés
Hernán Cortés. İspanyol konkistadoru. 1485’te Medellin’de (İspanya) doğdu, 1547’de Sevilla yakınında (İspanya) öldü. Meksika’yı ele geçirdi ve Aztek imparatorluğuna son verdi.
Hernán Cortés, 1518’de, Ispanya kralı Kari V tarafından Meksika’yı fethetmekle görevlendirildi. O sırada Meksika’da yerliler vardı. Birkaç yüz kişiyle yola çıkan Cortés, ayrıca on bir top ve yirmi kadar da atlı aldı. O zamana kadar hiç at görmemiş olan Amerika yerlileri at üstündeki askerleri, hayvanlarla tek vücut sanarak çok ürktüler. Hele Hernán Cortés’in görünüşü Aztek şeflerini âdeta büyüledi; çünkü Cortés, beyaz teni, sakalları, parlak zırhı ve toplarıyla tıpkı onların uzun yıllar önce ortadan kaybolan tanrıları Ouetzalcoatl’a benziyordu, inanışlarına göre batıya gidip orada kaybolan bu tanrı, günün birinde doğudan gök gürültüleri arasında geri dönecekti. Yerliler, istilâcılara birçok şehrin kapısını isteyerek açtılar. Bütün Aztek imparatorluğunu-ele geçiren Cortés, 1547’de vatanına döndü ve orada unutulmuş olarak öldü.
0 notes
ceydalik · 8 years
Photo
Tumblr media
Üç Ünlü Havacı
Didier Daurat
Fransız havacısı. 1891’de Montreuil Sous Bois’da (Fransa) doğdu, 1969’da Toulouse’da (Fransa) öldü. Kıtalararası posta ve ticaret seferlerinin öncüsüdür.
Daurat’nın en büyük meziyeti, uçağın bir spor aracı veya bir savaş silâhı olarak değil de, diğer alanlarda da kullanılabilecek bir taşıt olduğunu anlamasıdır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1919’dan itibaren Avrupa ile Güney Amerika arasında posta ulaşımını sağlayacak bir hava yolu bulmayı ilk defa Daurat tasarlamıştır. O devrin hava etapları bize bugün çok kısa görünmektedir, oysa o zamanlar, çöllerin, okyanusun ve yüksek sıradağların üzerinden uçmayı göze alan atak pilotlar, mecburi iniş yapmak zorunda kaldıklarında çoğu kez ya korkunç kazaların kurbanı oluyorlar ya da yerlilerin saldırısına uğruyorlardı. Bununla beraber ilk Hava Postası, başta Daurat olmak üzere onun keşfettiği Mermoz, Salnt Exupöry, Gulllaumet gibi ünlü pilotlar ve diğer gözü pek öncüler sayesinde gerçekleşmiştir.
Jean Mermoz
Fransız havacısı ve pilotudur. 1901’de Aubenton’da (Fransa) doğdu, 6 Aralık 1936’da Güney Atlantik’te kayboldu.
1930’da Fransa’dan Güney Amerika’ya hava yoluyla gitti. Uçakla yapılan posta seferlerinin öncüsü Mermoz, yenilgiyi asla kabul etmeyen bir kimseydi. 1927’de Fransa ile Güney Amerika arasındaki hava yolu boyunca uçakların ineceği noktaları tespit etmekle görevlendirilen havacı, And’ları, bu dağların doruklarına kadar yükselemeyen uçaklarla aşmıştı. Böylesine güç bir görevi Mermoz, uçağını dağların eteğinden yukarıya doğru esen rüzgârlardan destek almak suretiyle, başarmıştır. Bir gün daracık bir yaylaya mecburi bir İniş yapan bu eşsiz pilot, uçağını parçalanmadan yere İndirmiş, onarmış, sonra da hız alıp uçabilmek İçin uçağı uçuruma bırakıvermiştir. O zaman uçak, kayadan duvarları âdeta sıyırarak döne döne yükselmeye başlamış ve dağlar arasındaki dar geçidi aştıktan sonra yeniden arıza yapmıştır. Mermoz da yolculuğunu planör uçuşu yaparak tamamlamıştır.
Fienri Guillaumet
Fransız havacısı. 1902’de Bouy’da (Fransa) doğdu, 194Û’ta Akdeniz’de kayboldu. Avrupa ile Güney Amerika arasında uçakla yapılan posta seferlerinin öncülerinden.
Guillaumet korkusuz bir öncüdür. Dünyaca tanınan korkusuz havacılardan Mermoz ve Saint-Exupéry ile birlikte Guillaumet, Paris – Santiago (Şili) arası İlk hava posta yolunun gerçekleştirilmesi İçin yapılan çalışmalara katılmıştır. Bu cesur pilot, ağustos 1938’de Air France şirketi hesabına Kuzey Atlantik’i İlk defa ticari amaçla geçmişti. Ama Guillaumet daha 1926’da olağanüstü bir başarıyla büyük bir üne kavuşmuştu. Havacı, And dağlarını aşarken büyük bir tehlikeyle burun buruna geldi; çift kanatlı uçağı karlar İçinde kullanılmaz duruma gelince Guillaumet, yoluna yürüyerek devam etmiş, kara, fırtınaya ve soğuğa rağmen beş gün, dört gece durmadan yürümüştü. Bu yürüyüş sonunda yorgunluktan bitip tükenmiş bir hâlde, ama sağ salim bulunduğu zaman: “Benim yaptığımı dünyada hiçbir hayvan yapmazdı.” demiştir.
0 notes
ceydalik · 8 years
Photo
Tumblr media
Tarih Sahnesinde Yer Alan Çağın Ünlüleri
David veya Davy Crockett
Amerikalı avcı, yasama meclisi üyesi ve albay, 1785’e doğru Tennessee’de (Amerika Birleşik Devletleri) doğdu, 1836’da Texas’in Alamo şehrinde öldü.
Alamo savunmasına katılan efsane kahramanı, 1836 Şubatında Amerikalı Albay Travls, Meksikalılara yenildiğini anlamıştı. Alamo’da güçlü Meksika ordusu tarafından sarılmış bir avuç asker uzun süre bu duruma dayanamazdı. Birden uzaklardan neşeli bir gayda sesi işitildi. Davy Crockett, omuzunda emektar tüfeği Betsey, çarpışanların yardımına koşmuştu! Başında küçük Amerika ayısı postundan yapılmış kürklü şapkası, sırtında deri ceketi, ayağında mokasenleriyle bu Far West kahramanını Amerikalı askerler büyük heyecanla karşıladılar. Efsaneye göre bir ayda tam 47 ayı öldürmüş olan Davy Crockett, ayıları, inlerine girip zorla çıkaracak kadar cesurdu. Ama 6 Mart 1836’da Meksikalılar son bir baskına giriştiler. Bu savaş sırasında kahramanca ve yılmadan dövüşen Davy Crockett, sonunda vurularak öldü ve kısa zamanda hayatı efsaneleşerek ünü daha da arttı.
Buffalo Bill
William Frederick Cody, Buffalo Bill denir. Amerika’daki “Batıya hücum” hareketinin öncülerinden,  1846’da îowa’da (Amerika Birleşik Devletleri) doğdu, 1917’de Denvers’de (Amerika Birleşik Devletleri) öldü.
Millî kahraman, bizon Öldürmedeki ustalığıyla ün yapmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin uçsuz bucaksız toprakları üzerinde Kansas Pacific Railroad tarafından yeni bir demiryolu yapılmaktaydı. Şantiyelerde çalışan işçilerin taze et iaşelerini sağlamak gitgide güçleşiyordu. Bu iş İçin keskin bir nişancı bulmak gerekti. Demiryolu kumpanyası bu görevi William Cody’ye vermeği uygun buldu. William (Will veya Bill denir) Kuzey Amerikalıların «buffalo» adını verdikleri bizonların sürülerine, hayvanları ürkütmeden yaklaşmayı çok iyi bilen ve kurşunları hiçbir zaman hedefini şaşmayan bir avcıydı. Buffalo’nun şöhreti bu görev sayesinde bütün Amerika’ya yayıldı. Ancak Buffalo Bifl’e karşı beslenen hayranlık, onun bu eşsiz nişancılığının nereden geldiği öğrenildiğinde daha da arttı: Bufalo Bili bu ustalığını Sfyoux’lar ve Cheyenne’lere karşı kahramanca savaşırken kazanmıştı.
Lavoisier
Antoine-Laurent de Lavoisier. Fransız Kimyacısı, 1743’te Paris’te doğdu, 1794’te aynı yerde öldü.
Modern kimyanın kurucusudur. Maddenin yok olmadığını, yoktan da var edilemeyeceğini gösterdi. Lavoisier, oksijenin tabiattaki rolünü bilimsel olarak göstermiş, yavaş ve çabuk oksitlenmenin evrelerini ve cisimlerin yanabilmesi için oksijenin gerekli olduğunu ispatlamıştır. Tabiatta oksijen olmazsa cisimler yanamaz. Nitekim Lavoisier, yabancı bir madde ile yalıtılmış bir kömür parçasının oksijenle temas edemediği için çok yüksek derecelere kadar ısıtıldığı hâlde yanmadığını göstermişti. Çağdaşlarınca daha büyük şaşkınlıkla karşılanan başka bir olay ise Lavolsier’nin, suyun, hidrojenin oksijenle karışarak yanması sonucunda meydana geldiğini yani iki gazın birleşerek bir sıvıyı oluşturduğunu İspatlamasıdır. Lavoisler’nin çok sayıda bilimsel keşfi vardır. Ama ne yazık ki zamanında değeri bilinememiş ve Fransız Devrimi sırasında kendisi gibi diğer vergi kesenekçileri ile beraber ihtilâlciler tarafından giyotinle idam edilmiştir.
0 notes
ceydalik · 8 years
Photo
Tumblr media
Ünlü Matematikçilerin Hayatlarına Bir Bakış
Miletos’lu Thaies
Yunanlı düşünür ve matematikçi, M.Ö. 630’a doğru Miletos’ta (Türkiye) doğdu, M. ö. 550’ye doğru öldü.
Eski Yunan’ın Yedi Bilge’sinden biri. Büyük Yunan filozofu Miletos’lu Thaies, günümüzden yüzyıllar önce evrenin doğuyu, biçimi ve oluşumundaki sırları çözmeye çalışmıştır. Aynı zamanda büyük bir fizikçi, matematikçi ve astronom olan Thales, daha hayattayken dehasını kabul ettirmiş, çevresindekilerden büyük saygr görmüştü. Bu değerli bilgine, bir binanın yüksekliğini bulmak İçin yalnızca binanın gölgesini ölçmek yetip de artıyordu bile… Bir ırmağın karşı yakasındaki bir cismin kendisine olan uzaklığını, Thales, karşıya geçmeden hesaplayabiliyordu. Hatta bir keresinde güneşin tutulacağını çok önceden haber vermiş, gerçekten de dediği çıkmıştı. Geometrinin temel ilkelerini koyan bu büyük bilginin adı, tıpkı Pythagoras’ınkl gibi hemen herkesin bildiği bir geometri teoremine Thales teoremi verilmiştir.
Pythagoras
Pitagor veya Pisagor da denir. Ünlü Yunan filozofu ve matematikçisi, M.Ö. VI. yüzyılda Samos’ta (Yunanistan) doğdu.
Çarpım cetvelini ve kendi adıyla bilineni teoremi buldu; Pitago-rasçılık öğretisini kurdu. Hayatıyla İlgili efsanelerde, bir yarı tanrı, bir peygamber ve mucizeler yaratıcısı olarak tanıtılan Pythagoras, Sicilya’nın Krotone bölgesine yerleşmiş olan bir filozoflar grubunun önderiydi. Büyük filozof, sayıların evreni ve İnsanları etkilediğine inanmıştı. Dostlarıyla birlikte geometride Pitagor teoremi diye bilinen ve hipotenüsün karesiyle ilgili ünlü teoremi ortaya atmıştır. Pythagoras ayrıca «Pitagor tablosu» da denilen ve bütün dünya öğrencilerinin bildiği çarpım tablosunu icat etmiştir. Ünlü düşünür, ses veren tellerin uzunluğunu ölçerek müziği de sayılarla ifade etmiş, ayrıça «kervancıların gamı» adı verilen telli çalgılar gamı teorisini ortaya atmıştır. Antik çağın ünlü düşünürü Pythagoras’ın günümüze kadar gelmiş hiçbir yazılı eseri yoktur.
Aristoteles
Aristoteles veya Aristo, Yunan filozofudur. M.Ö. 384’te Stagira’da (Makedonya) doğdu, M.Ö. 322’de Khalkhis’te (Eubeia) öldü.
Gelmiş geçmiş en engin zekâlardan biri. Ünlü filozof Eflatun’un öğrencisi olan Aristoteles, çağının bütün bilgi ve kişisel gözlemlerini bir sisteme bağlayarak modern bilimin gerçek kurucusu olmuştur. Makedonya kralı Phillppos II, oğlunun eğitimini Aristoteles’e bırakmıştı: Filozofun yetiştirdiği bu çocuk, tarihin Büyük İskender’iydi. İskender’in hocasına karşı büyük bir saygısı vardı: Babam bana hayat verdiyse Aristo da bana yaşamak sanatını öğretti» derdi. Daha sonra çeşitli yerlerden birçok öğrenci, Aristoteles’in derslerini İzlemek İçin akın etmeye başladı. Bilgin, derslerini Atina’da «gymnasion» denilen yerin sütunlu galerilerinde gezinerek veriyordu. Bu nedenle bu tür öğretime «Gezime» felsefe adı verilir. Mantığın babası olarak nitelendirilen Aristoteles, Atina’da kurduğu okula lykelon adını vermişti. Lise kelimesi de buradan gelir.
0 notes
ceydalik · 8 years
Photo
Tumblr media
Öğrenilmesi Gereken Kişi Hayatları
Sirus II
Büyük II. Sirus veya II. Kuruş Perelerin ve Medlerin kralı, M.Ö. 558-528 yıllarında hüküm sürdü.
Sirus, Eski Çağın en büyük fatihlerinden biri oldu, düşmanlarının bile saygı ve sevgisini kazandı. Sirus az daha, hiç hükümdar olamayacaktı. Doğduğu zaman. Med kralı olan büyük babası, onu öldürmesi için, bir adama teslim etti. Bir karı-koca çoban, onu kurtardı ve taht üzerinde hak ileri sürecek yaşa gelmesini bekleyerek, yetiştirdi. Sirus kral olunca, herkese kendisini saydırmasını bildi: Yendiği düşmanları, ona, kendi uyrukları gibi, «baba» derlerdi. Sirus birçok ülke fethetti. Yendiklerinin hürriyetlerine ve İnançlarına saygı göstererek ve kendi askerlerine en küçük bir yağmayı dahi yasaklayarak, düşmanlarının bile sempatisini kazanmaya çalıştı. Ülkesinde esir bulunan Yahudileri Filistin’e gönderdi. II. Sirus, çok büyük bir anıt-mezara gömüldü, ölümü hakkında İki değişik söylenti vardır: Birincisine göre, onu esir alan kraliçe Tomris öldürtmüştür. İkincisine göre Sirus uzun ve şakin bir ömür sürmüştür.
I. Darios veya I. Darius
Pers kralı, M.Ö. 521 ve 486 yıllan arasında hüküm sürmüştür. Yunanistan’dan Hindistan’a kadar uzanan uçsuz bucaksız bir imparatorluğu yönetti. Dara Pers İmparatorluğunda saltanat sürmek İçin önce yedi Pers asilinin de yardımıyla tahtı ele geçirmeye çalışan fisi zorba Gaumata’yı öldürttü. Krallar kralı, İmparatorluğunu akıllıca yönetti ve Ege denizinden Iran körfezine kadar uzanan 2.000 km’den fazla Kral yolunu yaptırdı, özenle bakımı yapılan bu yolda, ulaşımı ve haberleşmeyi sağlamaya dalma hazır atlar ve ulakların bulunduğu birçok konaklama yeri kurulmuştu. Kral yolunun kenarlarında, yolcuları ve tüccarları barındırmak için yapılmış birçok han vardı. Bu yolun sonundaki, Pers imparatorluğu başkenti Susa, Dfira’nın göz kamaştırıcı bir saray yaptırmak için seçtiği yeni şehir Persepolis’i, artık gölgeleyemiyordu. Dârö, Yunanistan’a boş yere saldırdı ve orduları Marathon’da yenildi. Krallar kralı. Yunanlılara karşı yeni bir sefere hazırlanırken öldü.
Perikles
Eski Yunan’ın ünlü komutam ve devlet adamı, M.Ö. 495’te doğdu, 429’da Atina’da öldü. Halkına sağladığı büyük refah yüzünden iktidarı Perikles Çağı diye anıldı.
Perslerle Atinalılar arasında yapılan savaşlar yüzünden Atina bir kül ve harabe yığını hâline gelmişti, ama düşman da ülkeden atılmıştı. Atinalılar tarafından otuz yıl boyunca birçok defa general olarak seçilen Perikles, soylulardan çok halk tabakasını destekleyerek Atina’yı öyle büyük bir maharetle yönetti kİ bu refah devri tarihe «Perikles Çağı» adıyla geçti. Atina’da o sırada seçkin bir yazar topluluğu yetişti. Euripides, Aristophanes, Sokrates gibi büyük düşünürler, Perikles‘in sevgilisi Aspasya’nın edebî toplantılarında bir araya geliyorlardı. En büyük mimarlar ve en yetenekli sanatçılar, halkın da yardımıyla Akropolis tapınaklarının yapımına katıldılar. Perikles’in yönetimindeki Atina, altın çağını yaşadı. Ne yazık ki bu büyük devlet adamı, bir veba salgınında ölümün pençesinden kurtulamadı.
0 notes
ceydalik · 8 years
Photo
Tumblr media
Marconi, Belin ve Edison’un Hayatı
Marconi
Guglielmo Marconi, İtalyan fizikçisi ve mucidi, 1874’te Bologna’da (İtalya) doğdu, 1937’de Roma’da öldü.
Telsiz telgrafla uzun mesafeler arasmda ilk haberleşmeleri gerçekleştirdi. Fizik konularına küçük yaştan beri ilgi duyan Marconi, Bologna Üniversitesinde okurken yaptığı telsiz telgrafla yüzlerce metre uzaklığa haber iletmeyi başardı. İtalya’da İlgi görmeyince Ingiltere’ye gitti. O sırada 23 yaşında bulunan Marconi, birbirinden S km. uzaklıktaki İki yer arasında, telsizle bağlantıyı gerçekleştirdi. Bu, Atlas Okyanusu üzerinde kurulacak telsiz bağlantısı için atılan ilk adımdı. Marconi, 28 Mart % 1899 tarihinde, Douvres şehrinden Manş’ın ötesine yayım yapmayı gerçekleştim ve ilk mesajı, Édouard Branly’ye gönderdiği şu ünlü telgraf oldu: “Bay Marconi, 1 lanş denizinin beri yakasından telsiz telgrafla Bay Branly’ye saygılarını sunar.”. Bu sonuç, kısmen, Branly’nin olağanüstü çalışmasıyla elde edilmiştir. İtalyan mucidi, k’in-dinden önce yapılmış hizmetleri unutmayan şerefli bir insandı.
Belin
Édouard Belin Fransız mucidi, 1876’da Vesoul’da (Fransa) doğdu, 1963’te Territet’de (İsviçre) öldü.
Telgrafla resim iletme sistemini (telefoto) buldu. Geçen yüzyıldan beri haberleri telgraf aracılığıyla çabucak İletmek, kolay bir iş halini almıştı. Fakat haberlerle birlikte fotoğrafları da iletmek, ancak 1907 yılında mümkün olabildi. Édouard Belin, önce telgraf hattı aracılığıyla resimlerin nokta nokta iletilmesini gerçekleştirdi. Fakat bu işin yapılabilmesi için fotoğraf röportajcıları, malzeme dolu iki ağır bavulu taşımak zorundaydılar. 5 ağustos 1921 tarihinde, bir radyotelefoto sisteminden yararlanan Belin, Malmaison’daki laboratuvarında televizyonun icat edilmesinden ve uzay resimlerini iletecek olan Telsiz isimli füzenin atılmasından çok önce Atlas Okyanusu’nu radyo dalgalarıyla geçen ilk fotoğrafı elde ediyordu.
Edison
Thomas Edison Amerikalı mucit, 1847’de Milan’da (A.B.D.) doğdu, 1931’de West Orange’de (A.B.D.) öldü.
Aralarında mikrotelefon, fonograf, akkor elektrik lambası da bulunan 1.200 icadının beratını almıştır. İcat ettiği akkor lâmbanın Bağlayacağı İmkânları daha İyi tanıtmak İçin Edison, kendi usulüyle New York’un bir mahallesini aydınlatmayı teklif etti. 1880 yılından İtibaren fizikçi, bu amaçla çalışmaya koyuldu. Bir elektrik santralı yaptırdı, kilometrelerce elektrik teli çektirdi. 15.000 lamba ve bunların duylarını İmâl ettirdi. Dahâ fince mevcudu bulunmayan, fakat teşebbüsü İçin gerekli olan herşeyi İcat etmek zorunda kaldı: Elektrik sigortaları, elektrik düğmeleri v.b. 4 Eylül 1882 tarihinde açılış töreni yapıldı. Davetli devlet gfirevlileri, tertemiz beyaz gflmlekll ve gayet şık giyinmiş Edison tarafından karşılandılar. Fakat bir anda Edison ortadan kayboldu. Onu merakla aradılar. Sonunda Edison, elbisesi kırış kırış, yağlara bulanmış bir halde ortaya çıktı: Arıza yapması ihtimali beliren bir makineyi tamir ediyordu.
0 notes
ceydalik · 8 years
Text
John Kay, Oberkampf ve Oehmichen’in Hayatı
John Kay
İngiliz mucidi ve dokumacısı, 1704’te Walmersley’de (Büyük Britanya) doğdu, 1764’te Fransa’da öldü.
Kay mekiğini ve otomatik dokuma tezgâhını icat etti. XVIII.        yüzyıl başlarına kadar dokumacılar Leonardo da Vinci tarafından icat edilmiş olan el mekiğini kullanıyorlardı. Şimşir ağacından küçük bir iğ olan bu mekik, biçim bakımından bir gemiyi andırıyordu. Bunun içinde, bir masuraya sarılmış iplik bulunuyordu. Dokuma işçisi, açılan zincirleme iplikler arasına mekiği elle atıyor, sonra öbür eliyle alıp tekrar atıyordu. Tabiî, bu iş elle yapıldığı için vakit alıyordu. Kay’ln 1733 yılında icat ettiği mekanik mekik ise bir yuva tarafından idare ediliyor, daha hızlı çalışıyordu. Böylece dokumacının iki kol açıklığından daha geniş kumaş şeritleri dokumaya imkân veriyordu. Kay mekiğ» ismini alan bu âlet o kadar hızlı hareket ediyordu ki iplikhaneler ihtiyacı karşılayamaz hâle düşmüşlerdi. Bu sebeple Arkwright de bir büküm tezgâhı icat etti.
Oberkampf
Crlstophe Philippe Oberkampf Fransız sanayicisi ve mucidi, 1738’de Weissenbach’da (Almanya) doğdu, 1815’te Jouyen Josas’da (Fransa) öldü.
Avrupa’da ilk defa basma kumaş fabrikasını kurdu. Dokuma kumaşların nitelikleri, kumaşın yapıldığı elyafa, boyaya, dokumanın çeşidine göre değişir. Ancak, kâğıt üzerine olduğu gibi dokuma kumaşlar üzerine de baskı yapılır. Üzerlerine bu şekilde baskı yapılmış kumaşların en ünlüleri, ingilizlerin Hindistan’dan getirdikleri Hint kumaşlarıdır. Oberkampf kumaşa, üstüne boya sürül-müştbir merdane yardımıyla veya üzeri ItlnayİB oyulmuş büyük bakır levhalar aracılığıyla baskı yapmayı düşündü. 1757 yılında, Paris’in güneyindeki Jouy en Josas’da küçük bir fabrika kurdu. Jouy bezi o zamandan bu yana, dünya ölçüsünde ün kazandı. Bu başarısı üzerine Oberkampf, 1787 yılında Fransa kralı Louis XVi’dan soylu kişi olduğunu belirten bir belge aldı. 1806 yılında da Napoléon Bonaparte ona Légion d’honneur nişanını verdi.
Oehmichen
Fransız mühendisi,  1884’te Châlonssur Marne’da (Fransa) doğdu, 1955’te Paris’te öldü. Helikopterin ve düşey uçuşun öncüsü. Oehmichen, öğrenimini büyük başarıyla tamamladıktan sonra toplar ve tanklar Özerinde çalıştı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendini, düŞey uçuş yapabilecek bir aracı gerçekleştirmeye verdi. Uzun süreden beri üzerinde çalışılmış olmasına rağmen helikopterin İlk tipleriyle Birinci Dünya Savaşı’na kadar tatmin edici denemeler yapılamamıştı. £tienne Oemichen, 1923 yılında, bir helikopterle 10 dakika kadar havada kalmayı başaran öncülerden biridir. Fransız mühendisi, bu uçuşu gerçekleştiren helikopterini Peugeot fabrikasında bulduğu, işe yaramaz diye bir kenara atılmış malzemelerden yararlanarak kendisi yapmıştı. 1924 yılında havacı, Doubs bölgesindeki Ar-bouans’da, bir kilometrelik bir kapalı dolaşımla ilk turunu yaptı. Oehmichen‘in mezarı, bu başarılı uçuşu yaptığı yerdedir.
0 notes
ceydalik · 9 years
Text
Efsanevi Komutanların Hayatı
Oğuz Han
Mete, çincesi Mo-du. Oğuz Han da denir. Ünlü Türk-Hun imparatoru, doğduğu tarih ve yer bilinmiyor; M.Ö. 174’te öldü.
Mete’nin yaptığı seferler ve kazandığı zaferlerin hikâyesi, Oğuz Destanı şeklinde devrimize kadar gelmiştir. Mete, babası Teoman’ı tahttan uzaklaştırdıktan sonra M.Ö. 209’da Çin tarihlerinin Hiung-nu dedikleri Koyunlu isimli Türk devletinin başına geçti ve bu devleti genişleterek Büyük Hun imparatorluğunu kurdu. Hun tahtında kaldığı süre içinde bütün Türk, Moğol. Tunguz boylarını ve 26 krallığı bir araya topladı. Japon denizinden Hazer denizine kadar Asya’yı fethetti. Karşısında kuvvetli bir devlet olarak sâdece Çin kalmıştı. Mete, Çin’e her yıl yaptığı akınların birinde ünlü Çin şeddini de aşıp. 300 000 kişilik Çin ordusunu kuşattı M.Ö. 199 yılında Çin İmparatorunun aman dilemesi üzerine. Çin’lilerden her yıl vergi almak şartıyla, imparatoru serbest bıraktı. Böylece Çin, Hun Türklerinin egemenliğine girdi. Mete Han’ın fetihleri Oğuz Han Destam’nda anlatılmıştır.
Sezar (Caius İulius Caesar)
Romalı general ve devlet adamı,
M.ö. 101’de Roma’da doğdu, M.ö. 44’te aynı yerde öldü. Orduları, amansız Galyalıları yendikten sonra Roma’mn en güçlü adamı oldu. Sezar, dâhi bir asker olduktan başka, çok bilgili ve kültürlü bir politikacı idi. Bu nitelikleri ona içten dostlar ve ölümüne sebep olacak amansız düşmanlar kazandırdı. Sezar, Galya’nın fethini tamamladıktan sonra, ordularının başında Roma’nın yolunu tuttu. Bir akarsuyun, Rubicone’nin çizdiği İtalya sınırına gelince duraksadı: Eğer, Roma’ya ordularını bırakarak girerse, düşmanlarının eline düşmek tehlikesi vardı; şehre, askerlerinin başında yürürse, kanunları çiğnemiş ve Roma Cumhuriyetinin düşmanı olacaktı. Sezar: “Alea jacta esti (Ok yaydan çıktı)” diyerek Rublcone’yi ordusuyla geçti. Düşmanları kaçtılar; dostlarıysa ona, kendisini devlet başkanlığına eriştirecek olan diktatörlüğü ve konsüllüğü sundular. Sezar, M.Ö. 44’te, 15 Mart günü senatoya girerken, aralarında dostlarının da bulunduğu bir grup tarafından vuruldu.
Kleopatra
VII. Kleopatra, Mısır Kraliçesi. M.Ö. 69’da İskenderiye’de doğdu, M.ö. 30’da aynı yerde öldü. Güzel ve zeki kraliçe Kleopatra, Sezar ile Marcus Antonius’un müttefiki olmuştur.
Kleopatra bir komplo sonucu tahtından ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu sırada Sezar’ın orduları İskenderiye’ye girdi. O zaman genç kraliçe Sezar’la konuşup bir anlaşmaya varmak istedi. Fakat komplocular tarafından öldürülmek tehlikesi olduğu için şeytanlık düşündü: Sezar’a, gelişini kutlamak için köleleriyle birçok hediye gönderdi Bunlardan biri de, içine Kleopatra’nın saklanmış olduğu, yuvarlanarak sarılmış büyük ve çok değerli bir halıydı. Halı açılınca, ortaya çıkan Kleopatra amacına ulaşmış oldu! Sezar, Roma’ya dönüp iktidarı alınca Kieopatra’yı oraya çağırdı. Sezar öldürüldükten sonra Kleopatra, Mısır’a döndü. Daha sonra Marcus Antonius’la 11 yıl süren bir ilişki kurdu. Fakat Octavianus’a Actium’da yenilince intihar etti.
0 notes
ceydalik · 9 years
Photo
Tumblr media
İlkleri Gerçekleştiren Kişilerle Kısa Bir Sunuş
La Condamine
Charles-Marie de la Condamine, Fransız coğrafyacısı ve botanikçisi, 1701’de Paris’te doğdu. 1774’te aynı yerde öldü.
Fransa’ya ilk kauçuk örneklerini getirdi. La Condamine, Yer meridyeninin bir derecesinin uzunluğunu ölçmek üzere Amerika’ya gönderilmişti. On yıl süren bir ayrılıktan sonra yurduna döndüğünde coğrafyacının Amerika’dan getirdikleri arasında “cahutchu” (kauçuk) dediği garip bir madde vardı. Amerika yerlileri, kauçuk ağacının besisuyundan elde ettikleri bu maddeden yumuşak toplar, su geçirmeyen çizmeler, sıkılınca içi boşalan, şırıngaya benzer, ilginç esnek şişeler ve daha birçok eşya yapıyorlardı! Bu şırınga ağacı Avrupalı bilginleri şaşkına çevirmişti. Bilginler o tarihlerde bu acayip nesneden bugün olduğu gibi büyük ölçüde yararlanılabileceğini akıllarının ucundan bile geçiremezlerdi. Günümüzde hâlâ, Amazon bölgesinde seringueiros denilen işçiler, kauçuk ağaçlarının gövdelerinden sızan süte benzer lateksi büyük bir özenle kaplara toplarlar.
Raleigh
Sir Walter Raleigh. İngiliz devlet adamı ve gemicisi, 1552’ye doğru Hayes’da (Büyük Britanya) doğdu, 1618’de Londra’da öldü. Avrupa’ya pipo içme alışkanlığını getirdi.
İngiltere kraliçesi Elizabeth’in bir numaralı gözdesi olan Sir Walter Raleigh, Kuzey Amerika’ya birçok yolculuk yapmıştı. Bu geziler sırasında Amerika’nın Atlas Okyanusu kıyılarını keşfeden gemici. Virginia kolonisini kurdu. Sir Waiter Raleigh, oralardan dönüşünde İngilizlerin o zamana kadar tanımadıkları değişik bitkileri de ülkesine getirmişti. Bunlar arasında patates ile Kuzey Amerika yerlilerinin bir pipo içine koyup tüttürdükleri sarı tütün de vardı. Londra’da bir akşam Raleigh’in oda hizmetçisi, efendisinin ağzından, burnundan dumanlar çıktığını görünce büyük bir korkuya kapıldı. Telâştan eli ayağı birbirine dolaştı ve ateşi söndürebilmek için çok sevdiği efendisinin yüzüne bir bardak birayı boca etmekten daha iyi bir çare bulamadı. Bu olaydan kısa bir süre sonra da pek çok Londra’lı Hanım ve bey pipo İçmeye başladı.
 Ahmet Vefik Paşa
Türk yazarı ve devlet adamı, 1823’te doğdu, 1890’da İstanbul’da öldü. Tanzimat devrinde milliyetçilik ve Türkçülük akımlarının öncüsüdür. İlk defa Türkçeyi Osmanlıcadan ayrı bir dil olarak ele aldı.
1834’te babası Ruhiddin Efendiyle Paris’e giden Ahmet Vefik, öğrenimini orada tamamlamıştı. Yurda döndükten sonra valilik, sadrazamlık gibi önemli görevlerde bulundu. Boş zamanlarını edebiyata ve bilimsel çalışmalara ayıran Paşa, Arapça, Farsça, Fransızca ve İtalyancayı gayet iyi bilirdi. Ayrıca İngilizce, Rusça ve Almancayı da öğrenmişti. Bursa valisiyken Tanzimat tiyatrosunu himâye etmiş ve bu suretle ülkemizde tiyatronun gelişmesine katkıda bulunmuştur. Türk dili üzerinde incelemeler yapan Ahmet Vefik Paşa «Lehçe-i Osman!» adlı iki bölümlük bir lügat hazırlamıştır. Bu eserin birinci bölümünde Türkçe kelimeler, İkincisinde de Osmanlıcada kullanılan Arapça ve Farsça sözcükler yer alır. Moliere’in birçok piyesini dilimize çeviren Ahmet Vefik Paşa, bizde ilk uyarlamayı yapan yazardır.
0 notes
ceydalik · 9 years
Photo
Tumblr media
Hayata Kolaylık Sağlayan Mucitlerin En Değerlileri
Eukleldes veya Öklid
Eski yunan matematikçisi, M. Ö. III. yüzyılda yaşadı. Euklaides, matematik eserlerinin İlk büyük yazarıdır. Geometri öğretiminin temel ilkelerini kapsayan «Elemanlar» İsimli kitabı, yirmi cildi bulur. Bu eserin kesinliği ve açıklığı çağımızda da henüz aşılamamıştır. Eserinin başında, Eukleldes, tariflere ve aralarında meşhur postulatının da bulunduğu kavramlara yer verir. Eukleldes, Mısır’da İskenderiye’de öğretmendi ve eski çağın en tanınmış okullarından birinde mateme, tik dersi veriyordu. Bu matematik bilgini, geometriyi gerçek bir bilim haline getirmiş açık tarifler ve ispat edilen teoremler yaratmıştır. Bu çalışmaları sırasında Mısır’lı inşaatçıların, sadece uygulamaya dayanan bilgilerini ele almış, bunlardan yararlan, mıştır. O devirden beri başka geometri okulları da kurulmuş, fakat hiçbiri, bütün dünyada kendini kabul ettiren Eukleldes’ln geometrisinin yerini alamamıştır.
Arkhimedes
Yunanlı bilgin, M. ö. 287’de Syrakusai’de (İtalya) doğdu, M. ö. 212’de aynı yerde öldürüldü.
Dâhi mucit ve fizik biliminin babası, insanlık, Arkhimedes’e matematik ve fizikle İlgili birçok buluşu borçludur. Bu buluşların en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz: Bilgin, önce daire çevresinin, çapına oranını buldu. Yunan sayı sistemini geliştirdi. Mekanikte büyük iş kolaylığı sağlayan sonsuz vidayı, dişli çarkı, hareketli makarayı, palangayı icat etti. Dünyayı yerinden oynatmak için bir dayanak noktasının yetecçğlni İddia ederek kaldıraç teorisini ortaya koydu. «Bir sıvıya daldırılan cisim, taşırdığı sıvının ağırlığı kadarını ağırlığından kaybeder» şeklindeki ünlü prensibi buldu. Bugün yüksek matematikte temel prensiplerden biri olan «integral hesabı» na yol açan geometri incelemeleri yaptı. Euk-leides’in bu dâhi öğrencisi, Syrakusai’nin zaptı sırasında bir geometri probleminin çözümüne dalmışken kendisini tanımayan Roma’lı bir asker tarafından öldürüldü.
Ptolemaios
Claudius Ptolemaios; Batlamyus da denir. Eski Yunanlı coğrafya, astronomi ve matematik bilgini. 90 yılına doğru Ptolemais’te (Mısır) doğdu, 168 yılına doğru Kanop’ta (Mısır) öldü.
Eski çağ dünyasının ilk büyük haritasını çizdi. Ptolemaios’un bütün hayatı boyunca İskenderiye’de yaşadığı sanılmaktadır. Eserleri, astronomi, matematik, kronoloji, optik ve coğrafya gibi çok çeşitli dalları kapsar. Ptolemalos’un ünlü Coğrafya’sı, on beş yüzyıl boyunca en güvenilir ve en mükemmel eser olarak kabul edilmiştir. XVI. yüzyılda da birçok defa basılmıştır. Ptolemaios, bu eserde, eski çağın bjlgin ve gezginlerinden öğrendiği bütün bilgileri ortaya koymuştu. Bu arada, özellikle enlem ve boylamları tespit etmeye yarayan çizgileri bulan Hipparkhos isimli astronomdan yararlanmıştı. Ptolemaios’un haritasındaki dünya, Asya ve Afrika’nın bir kısmını kapsıyordu. Bilgin, soğuk denizlerle çevrili, Britanya adalarının varlığını biliyordu. Fakat denizcilerin çok daha kuzeyde gördüklerini söyledikleri, buzlarla kaplı bir denize haritasında yer vermeyi kabul etmemiştir.
0 notes
ceydalik · 9 years
Text
Araştırmaların Işığında Önemli İnsanların Hayatları
Kaiser
Henry John Kaiser, Amerikalı bir sanayicidir. 1882’de New York yakınlarında Sprout Brook’da doğdu. 1967’de Honolulu’da (Hawaï) öldü.
Prefabrike büyük gereçler uzmanı. Betonarme kralı Kaiser yüzlerce köprü, kilometrelerce ekspres yol yapmış, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Columbia nehri üzerinde bulunan ve dünyanın en hacimli barajı olan Grand Coulée gibi dev barajlar inşa etmişti. Prefabrikasyon’un (İnşaat işlerini önceden yapılmış standart elemanları bir plâna göre bir araya getirmek suretiyle gerçekleştirme sistemi) öncüsü olan Kaiser, bu usulü çıkarma gemilerinin yapımına da uygulamış ve 1942 yılında ilk prefabrike uçak gemisini gerçekleştirmiştir. Onun sayesinde sayısız çıkarma gemisi inşa edilerek filolar meydana getirilmiş ve bu filolar, 1944 Normandiya çıkarması sırasında Fransız topraklarına binlerce insan ve çok sayıda savaş malzemesi taşımıştır. Henry John Kaiser, savaş bitince prefabrike evler, otomobiller v.b. yapmaya yönelmiştir.
Jacques de Vaucanson
Fransız makine uzmanı ve mucididir. 1709’da Grenoble’da (Fransa) doğdu, 1782’de Paris’te öldü.
“Otomat” denilen ve içindeki zemberekler ve yaylar yardımıyla canlı bir vücut gibi iş gören makine oyuncaklar yaptı. Vaucanson, çağdaşlarını hayranlık ve şaşkınlık İçinde bırakan birçok otomat yapmıştır. Bunların büyük bir kısmı bugün Fransa’da, Sanatlar ve Meslekler Millî Konservatuarı’nda yer almakta ve burayı gezen ziyaretçilerin geniş ölçüde ilgisini çekmektedir. Mucidin 1737’de gerçekleştirdiği Flüt Çalan Adam İsimli otomatı, Fransa Kralı Louis XV dinlemiş ve çok beğenmişti. 1738’de yaptığı ördek de çok başarılı olmuş ve büyük ilgi uyandırmıştı: Bu ördek, kanat çırpıyor, paytak paytak yürüyor, yüzüyor, yem yiyor, yediklerini de sindiriyordu Vaucanson, bu başarılarına mükâfat olarak dokuma fabrikaları müfettişliğine getirilmişti. Mucit, bu görevi sırasında dokumacılıkta kullanılan bazı âletleri geliştirmiş, ayrıca dokuma fabrikalarında kullanılacak bir tezgâh icat etmişti. Fakat bu araç hiçbir zaman kullanılmamıştır.
Reynaud
Fransız mucidi. 1844’te Montreuilsous Bois’da (Fransa) doğdu, 1918’de IvrySuı Seine’de (Fransa) öldü. İlk canlı resim filmlerini yaptı ve gösterdi. Birkaç ayrı hareketten oluştuğunu göz önünde tutarak, o hareketi parçalarına ayırıp bunların elle yapılan resimlerini alıcıyla tek tek çevirmeyi tasarladı. Bu amaçla önce resimleri hareketlendiren optik bir oyuncak yaptı, sonra da “ışıklı pantomimler”i icat etti. Reynaud Saydam bir filim üzerine küçük resimler çizip bunları boyuyor ve sonra da bunları perdede hareketli olarak canlandırıyordu. Fakat bu iş hem çok zordu, hem de büyük titizlik istiyordu. Emile Reynaud bütün çalışmalarına rağmen bu İşten pek gelir sağlayamamıştı. Fakat bu konuyla yakından ilgilenen âmile Courtet, 1907 yılında büyük resimler çizmeyi ve bu resimlerin teker teker fotoğraflarını çekmeyi düşündü ve bu düşüncelerini gerçekleştirerek canlı resmi dünyaya tanıtmayı başardı.
1 note · View note
ceydalik · 9 years
Photo
Tumblr media
La Cierva, Goodyear ve Eckener’in Hayatlarına Bir Bakış
La Cierva
İspanyol mühendisi ve havacısı, 1896’da Murcia’da (İspanya) doğdu, 1936’da bir kaza sonucu Croydon’da (Büyük Britanya) öldü.
Helikopterin atası olan otojir’i gerçekleştirdi. Uçak, uçuş halindeyken, hızı dolayısıyla havadan destek almak imkânını bulur. Eğer hız belirt’ bir sınırın altına düşerse sonuç korkunç bir felâket olur, uçak düşer. İşte v 1918 yılında, Juan de La Cierva da az kalsın böyle bir hız kaybının kurbanı oluyordu. Havacı ölümden kurtulduktan sonra, uçakların uçuş dengelerini sağlamlamak üzere araştırmalara girişti. Uçağa sabit kanatlar yerine, havada serbestçe dönen, hareketli kanatlar takmayı düşündü. Böylece gerçekleşen helikopterin atası otojir 1923 yılında havalandı. Hız kaybı sonucu, araç, hareketli kanatlarının, paraşüt görevini yapması sayesinde, yere yumuşak bir inişle kondu. Bu deney. La Cierva’yı haklı çıkarmıştı. Ancak. Ia Cierva’nın deneyini yaptığı otojiri helikopterle karıştırmamak gerekir.
Eckener
Doktor Hugo Eckener Alman mühendisi ve bilgini, 1868’de Flensburg’da (Almanya) doğdu, 1954’te Friedrichshafen’da (Almanya) öldü.
Dünyanın en büyük güdümlü balonlarım yaptı. 1918 yılından beri Hugo Eckener, Graf Zeppelin havacılık şirketinin müdürüydü. Bu şirket, Doktor Eckener’in önderliğinde, Atlas Okyanusu’nun bir yakasından öbür yakasına yolcuların ulaşımını sağlamak ve Normandiya ile Queen Mary isimli büyük gemilerle rekabet edebilmek için, her biri bir öncekinden daha büyük güdümlü balonlar yapıyordu. Bunlar en büyüklerinden biri olan Graf Zeppelin adlı dev güdümlü balon tek başına, Avrupa ile Amerika arasında, 15.000 den fazla yolcu 120 ton yük taşıdı. Fakat Eckener’in en fazla iftihar ettiği hava gemisi olan Hindenburg 245 metre boyundaydı ve saatte 130 kilometre yapabiliyordu. Ama Hindenburg’un acıklı bir sonu oldu: 6 Mayıs 1937 tarihinde bu dev güdümlü balon, New York’s inmeye hazırlanırken patladı ve yandı.
Goodyear
Charles Goodyear Amerika’lı mucit, 1800’de New Haven’de (A.B.D.) doğdu, 1860’da New York’ta öldü. Kauçuğu sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklı olması için kükürtle işleme usulünü keşfetti.
Tabir kauçuk, olağanüstü niteliklerinin yanısıra düzeltilmesi gereken bazı özellikleri bulunan bir maddedir. Esnek olduğu, kolayca İşlenebildiği ve her kalıba girdiği için her çeşit eşya yapımına elverişlidir. Su geçirmediğinden, kauçuk, çizme yapımında da kullanılmak İstendi. Fakat ne yazık ki, olumlu bir sonuca varılamadı.
Bu çizmeler, hava değişikliğinin, özellikle sıcağın etkisiyle birkaç hafta sonunda deforme oluyordu. XIX. yüzyıl başında, birçok sanayici bu talihsiz denemeyi yapmış ve hemen hepsi de parasını batırmıştı. Bunlardan biri, hünerli bir adam olan Goodyear‘a başvurarak, kauçuğun elâstikî niteliklerini kaybetmeden, ona verilen biçimi korumasını sağlayacak bir usul bulmasını- istedi… Uzun deneme ve araştırmalardan sonra, nihayet 1839 yılında, Goodyear, kauçuğu kükürtle işleyerek soğuğa ve sıcağa dayanıklı bir hâle getirdi.
0 notes
ceydalik · 9 years
Text
Geçmişte Ün Kazanmış İnsanların Hayatı
Delambre
Delambre, 1748’de Amiens’de (Fransa) doğdu, 1822’de Paris’te öldü. Fransız astronomları. Metrenin uzunluğunu tespit ettiler.
1789 Fransız Devriminden önce Fransa’nın çeşitli bölgelerinde kullanılan uzunluk ve ağırlık ölçüleri aynı değerde değildi Bu yüzden de ortaya birçok karışıklık çıkıyordu Nihayet 1791’de Kurucu Meclis, ülkenin her yerinde ve herkes için aynı değerde olan ve temeli metreye dayanan bir ölçü sisteminin kullanılmasına karar verdi. Méchain ve Delambre, bir metrenin uzunluğunu kesin olarak belirlemekle görevlendirildiler, Astronomlar. Dunkerque ve Barcelona arasındaki meridyen yayını ölçtüler ve yaptıkları uzun hesaplardan sonra yer çevresinin 40.000.000 da biri olan, uzunluğu, yâni metreyi tespit ettiler. Metrenin uzunluğu 1799 yılında böylece belirlendi ama metre sisteminin Fransa topraklarındaki kullanılmasını öngören kanun 1837‘de yürürlüğe girdi ve ancak 1840’tan sonra uygulandı.
Louis Pasteur
Fransız kimyacısı ve biyoloji bilgini, 1822’de Döle’de (Fransa) doğdu, 1895’te Marnes La Coquette’te (Fransa) öldü.
Kuduz mikrobunu teşhis etti ve aşısını buldu. Her yıl, kuduz köpekler, tilkiler veya kurtlar tarafından ısırılan birçok kimse, kudurarak ölüyordu. Pasteur, 1885 yılının ekim ayında Meister ve Jupille adlı iki küçük çoban üzerinde yaptığı denemelerin sonuçlarını açıklayınca, bütün dünyayı büyük bir sevinç dalgası kapladı. Dünyanın dört bir yanından «ısırılmış» lar aşı olmaya geliyordu. Bir kurt sürüsünün hücumuna uğramış yirmi beş rustan yirmi üçü aşılanıp Paris’te bir gün kaldıktan sonra yurtlarına, sağ salim dönmüşlerdi. Bu olay, Pasteur için büyük bir zafer oldu. Bununla birlikte Pasteur, Louis Pelletier adında bir genç kıza ısırılmasından bir ay sonra aşı yapıp, başında günlerce bekledikten sonra hastasının öldüğünü görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaktan kendini alamamıştı. Bu duygulu ve iyi yürekli bilgin, İnsanlık yararına çalışmış kimselerin başında gelenlerdendir.
Joseph Meister
Paris’teki Pasteur Enstitüsü bekçisi. 1876’da Alsace’da Fransa) doğdu, 1940’da Paris’te öldü.
Louis Pasteur’on bulduğu kuduz aşısı ilk defa onun üzerinde denenmiştir. 6 Temmuz 1885’te henüz dokuz yaşında olan Joseph Meister’i annesi, Paris’e Louis Pasteur’e götürmüştü. Bu küçük oğlanı kuduz bir köpek on kereden fazla ısırmıştı. Zavallı çocuk bir süre sonra acılar içinde kıvranarak can verecekti, kurtulması imkânsızdı. Louis Pasteur’ün bulduğu kuduz aşısı, daha önce köpeklerde denenmiş ve olumlu sonuçlar vermişti ama insanüstünde hiç denenmemişti. «Bu durumda insan fazla düşünmeyip endişeye kapılmadan deney yapabilir» diyen bilgin, aşısını Josdph üzerinde uygulamaya karar verdi, ilk aşı denemesini 8 Temmuzda Doktor Grancher yaptı. Çocuk kurtulmuştu. Bir yıl sonra, iki bin «kuduz» tedavi edilerek ölümden kurtarılmıştı. Yıllar sonra Pasteur Enstitüsü bekçisi olan Meister, Alsace’lı bir yurtseverdi. 1940’da Almanlar Paris’e girince üzüntüsünden intihar etti.
0 notes
ceydalik · 9 years
Text
Bilinmesi Gereken Kişi Hayatlarından Bir Kuple
Demokles
Siracusa’nın müstebit hükümdarı Yaşlı Dionysios’un ünlü dalkavuğu. M.Ö. IV. yüzyıl başlarında yaşadı.
Hükümdarı ona çok kötü bir oyun oynadı. Adım Demokles’in kılıcı deyimine verdi. Demokles, efendisi Yaşlı Dionysios’a gıpta ediyor ve ona durmadan, kralların dünyanın en mutlu kişileri olduklarını tekrarlayıp duruyordu. Bu ardı arkası gelmez lâflardan bıkan Siracusa kralı «Senin de bu mutluluğu tatmanı istiyorum» diyerek tahtını bir gün için Demokles’e bırakmayı teklif etti. O da bu teklifi büyük bir sevinçle hemen kabul etti. Demokles, kral oluşu şerefine verilen şölende, başköşede otururken, birdenbire başının üstünde, sadece bir at kılına bağlı ve her an kopma tehlikesi olan pırıl pırıl bir kılıcı dehşetle gördü. Dalkavuk, o zaman, kralın etrafındaki debdebeye rağmen her zaman, devamlı bir tehlike korkusuyla yaşadığını anladı. Devrimizde de, bir kimseyi sürekli olarak tehdit eden bir tehlikenin varlığını belirtmek için başının üstünde Demokies’in kılıcının bulunduğundan sözedilir.
Krezüs
Karun veya Kroisos da denir. M.Ö. 560 ile M.ö. 546 yılları arasmda saltanat sürdüğü sanılmaktadır.
Bu kral, dünyanın en büyük altın hâzinesine sahip olduğundan, çok zengin kimseler için «Krezüs gibi zengin» deyimi kullanılır. Anadolu’nun batı kıyısındaki Lidya krallığında bol altm madeni vardı ve ticaret de çok gelişmişti. Bu ülkenin, altın para kullanan ilk Akdeniz devleti olduğu sanılmaktadır. Lidya’nın zenginliğiyle ün salmış kralı Krezüs, davranışlarında çok cömertti. Yunanlıların müttefiki olan bu hükümdar, yunan kültür ve sanatına hayrandı. Bu nedenle yunan tapınaklarına hesapsız bağışlarda bulunuyordu. Krezüs’ün cömertliği efsanelere geçti. Fakat İran kralı Keyhüsrev, önce Lidya başkenti Sart’ı, daha sonra tüm krallığı egemenliği altına alarak bütün eli açıklıklara, hoyratça son verdi. Krezüs’ün ölümü, hayatı kadar efsanevidir. Bazı kaynaklara göre odun yığını üzerinde yakılmaya mahkûm edilmiştir. Bazı kaynaklara göre ise, galibi Keyhüsrev tarafından hayatı bağışlanmış ve Persepolis’e götürülerek onun danışmanı olmuştur.
Bekri Mustafa
Bekri Mustafa Ağa, Sultan Dördüncü Murat’ın sarayına mensup ve ağalarından olduğu tahmin edilmektedir.
İçki düşkünlüğünü temsil eden halk tipidir. XVII. yüzyılda İstanbul’da ayyaşlığı, hazır cevaplığı ve hoş fıkralarıyla tanınmıştır. Bekri Mustafa, rivayete göre Dördüncü Murat | İçkiye alıştırmıştım Toplum kurallarına önem vermeyen, kalender, açık sözlü, keyif ehli ve sevilen bir tiptir. İçki düşkünlüğünün bir sembolü haline gelmiş olan Bekri Mustafa’nın Küçük Ayasofya semtinde oturduğu bilinmekle beraber hayatı hakkında başka bilgi yoktur. Daha sağlığında bir halk tipi kişiliğini almış olan Bekri Mustafa’nın Nasreddin Hoca’nınkilere yaklaşacak kadar çok fıkra ve hikâyesi vardır. İçkiye aşırı düşkünlüğü yüzünden lâubali davranışları, onun fıkralarının Bektaşi fıkralarıyla karıştırılmasına da sebep olmaktadır. Fıkralarının birçoğunda Sultan Dördüncü Murat ‘in İçki yasağına karşı, İçki düşkünlerinin tepkileri ifade edilmektedir. Karagöz’deki Tuzsuz Deli Bekir tipi onu temsil eder.
0 notes
ceydalik · 9 years
Text
Bilinmesi Gereken Ünlüler Serisinden Üçlü Kombo
Saint
Antoine de Saint-Exupéry, Fransız havacısı ve yazarıdır. 1900’da Lyon’da (Fransa) doğdu, 1944’te Akdeniz üzerinde uçarken kayboldu.
Eserleri dünya çapında yankılar yaptı. Saint-Exuéry’nin ister pilotluğu, ister yazarlığı söz konusu olsun Fransızlar ondan senli benli bir dille “Saint-Ex” diye bahsederler. Yazar, kitaplarına aktardığı fikirlerin çoğunu uçarken düşünüp derlemiştir. Vol de Nuit (Gece Uçuşu), Terre des hommes (insanların Dünyası), Courrier du Sud (Güney Postası) adlarını taşıyan o ölümsüz şaheserlerini hep bu şekilde gerçekleştirmiştir. 1943’te yazdığı Küçük Prens, hem küçüklerin, hem büyüklerin ilgiyle okuduğu hârika bir masaldır. Yazar bu eserinde, uçağı Sahra’ya düşen bir pilotun garip serüvenini anlatır. Havacı, çölde başka bir yıldızdan gelen ve o yıldızın tek sakini olan bir çocukla karşılaşır. Bu çocuk Küçük Prens’tir. Küçük Prens, pilota başından geçenleri, şaşkınlıklarını, korkularını ve yapmak istediklerini bir bir anlatır, sonra da kendi yıldızına dönmeye karar verir.
Orhan Veli
Türk şairidir, 1914’te İstanbul’da doğdu, 1950’de aynı yerde öldü. Yeni Türk şiirinin öncülerindendir.
La Fontaine’in masallarını Türkçeye başarıyla çevirmiştir. Orta öğrenimini Ankara lisesinde tamamlayan Orhan Veli, ilk şiirlerini ortaokul sıralarında tanıdığı Oktay Bifat ve Melih Cevdet ile birlikte 1936’da Varlık dergisinde yayımlamıştı. Daha sonra yine bu iki şair dostuyla birlikte Garip adlı bir kitap çıkardı. Bu ad Orhan Veli ve arkadaşlarının «Garipçiler» diye anılmalarına yol açtı. Yazılarının pek çoğunu sabahları yazan şairin yer seçmek, gürültüden kaçmak gibi âdetleri yoktu. Çeşitli yetenekleri olan bir insandı. Piyano çalmasını sever, güzel şarkı söyler, esprili konuşmaya, hele muziplik yapmaya bayılırdı. 36 yıllık ömrüne her biri, edebiyatımızda bir olay olan Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı adlı beş kitap, 22 çeviri, 200’den fazla makale ve deneme sığdırmıştır. Yalın bir halk dili kullanan Orhan Veli, şiiri birtakım klişelerden kurtarmıştır.
Grock
Adrien Wettach; Grok adıyla tanınmıştır. İsviçre’n palyaço ve sirk cambazı, 1880’de Loveress’te (İsviçre) doğdu, 1959’da Imperia’da (İtalya) Uzun ve şerefli meslek bayatında uluslararası ün yaptı.
Bir sanatçının oğlu olan Grock meslek hayatına Macaristan’da başladı, kısa bir süre Berlin’de çalıştıktan sonra, Fransa’ya geldi. Daha sonra ortağıyla birlikte, Avrupa ve Amerika’da gösteriler düzenledi. Unutulmaz palyaço üçlüsü Fratellini’ler gibi, Grock da en büyük sirk ve müzikal sanatçıları arasında yer alır. Başarısı, iki temel kabiliyetinin ahenkli bir biçimde birleşmesinden doğmuştur: Akrobasideki çevikliği ve keman çalmadaki vitrüozluğu. Grock, kendine özgü, büyük bir tip yarattıktan sonra palyaçoluğun ve müzik kabiliyetinin düzenli bir şekilde birbirini tamamladığı uzun programlarını başarıyla sundu. Gösterilerinde, oyun arkadaşı j|e konuşmaları, kendine özgü söyleyişiyle verdiği şu iki değişmez cevapla sona eriyordu: Sahi mi? ve Neden? Grock’un birçok taklitçisi, bu rakipsiz ustayı hiçbir zaman unutturamadı.
0 notes
ceydalik · 9 years
Text
Hayat Hikayelerine Farklı Bir Bakış; Topraksız Jan, Aksak Timur ve Yıldırım Beyazid
Topraksız Jan
John I. Topraksız Jan diye tanınır, İngiltere kralıdır. 1167’de Oxford’da (Büyük Britanya) doğdu, 1216’da Newark’da (Büyük Britanya) öldü.
Uyruklarına bir anayasa bahşeden ilk hükümdar, Aslan Vürekli Richard’ın kardeşi olan Jan, üstüste hayal kırıklığına uğradı. Birkaç yılda, Bretagne, Anjou, Tourain ve Normandiya üzerindeki hâkimiyetini, Fransa kralı Philippe-Auguste’e karşı kaybetti. Uyrukları da ona «topraksız kral» adını taktılar. Güç birliği İle hareket eden asiller, bu kralı, 1215’te kralın yetkilerini sınırlayan ve kanunsuz olarak hiçbir Ingiliz yurttaşının tutuklanamayacağını, malının elinden alınamayacağını, keyfî vergi toplanamayacağını belirten, tarihe Magna Charta (Yüce Ferman) adıyla geçmiş, 63 maddelik belgeyi imzalamaya mecbur ettiler, ingilizler, dünyada ilk olarak gerçekleşen bu insan Hakları Beyannamesinden gurur duyarlar. Bir süre sonra, Magna Charta’yı İmzaladığına pişman olan Topraksız Jan, derebeylerine karşı savaştı ve bir gün elma şarabını fazla kaçırdığı için hazımsızlıktan öldü.
Timur
Timur lenk veya Aksak Timur da denir. Türk-Moğol imparatoru, 1336’da Semerkant’ta doğdu, 1405’te Otrar’da öldü.
Zeki ve bilgili cihangir, merhametsiz ve kan dökücü olmakla birlikte dine, bilime ve sanata saygı göstermiştir.
Timur, Cengiz Han’ın oyundandır. Hükümdar oluncaya kadar çok, hatta bazen tek haçına savaştı, Bir gece baskınında yaralanınca bacağı topal kaldı. 1369’da Semerkant’ta hükümdar İlin edildi. İlk fırsatta genişleme politikasını uygulamaya geçti. Altınordu devletini yıktı. Iran ve Irak’ı topraklarına kattı, sonra Anadolu’ya girdi. 20 Temmuz 1402’de Ankara’nın Çubuk ovasında Yıldırım Bayezid’i mağlup ve esir etti. Böylece Türklüğe büyük bir darbe indirmiş oldu. Osmanlı topraklarını eski beyleri arasında paylaştırıp Semerkant’a döndü. Üç yıl sonra 200 000 kişilik bir orduyla Çin’i fethetmeye hazırlanırken öldü. 36 yıl süren saltanatı sırasında kurduğu, sınırları Çin’den Akdeniz’e, Rusya’dan Hint Okyanusu’na kadar varan İmparatorluğu, sadece kişiliğinin gücüne dayandığından, ölümünden sonra parçalandı.
Yıldırım Bayezid
Bayezid veya Yıldırım Bayezid. Dördüncü Osmanlı padişahı, 1360’ta doğdu, 1403’te Akşehir’de öldü.
Savaşta çabukluğu dolayısıyla «Yıldırım» lâkabını kazanan bu hükümdar, Türklerin Balkanlardaki hâkimiyetini sağladı. Bayezid, babası Murat Hüdavendigar’ın Kosova savaş meydanında şehit olması üzerine tahta çıktı. İlk Iş olarak padişahlık İddiasında bulunmasın diye kardeşi Yakup Çelebi’yi öldürttü. Sonra Rumeli’ni güvenlik altına aldı. Sırp kralı Lazar’ın kızı Despina İle evlenerek Sırplarla dostluğunu güçlendirdi. Balkanlarda birçok şehir aldı. Bizans’ı fethetmek üzere Anadoluhisarı’nı yaptırdı. Bundan kuşkulanan Hristiyanlar, papanın önderliğinde büyük bir haçlı seferi düzenlediler. 25 Eylül 1396 günü, Niğbolu’-da, Yıldırım, haçlıları bozguna uğratarak Bosna ve Yunanistan’ın büyük bir kısmını ele geçirdi. Bizans’ı tekrar kuşattığı sırada Anadolu’ya giren Timur’la savaşmak zorunda kaldı. 1402’de Ankara savaşında Timur’a yenildi ve esir düştü. Bunu onuruna yediremeyip yüzüğünde sakladığı zehirle İntihar etti.
0 notes