biruykugeldi
dünyasızev
164 posts
You're riding high in April,shot down in May.
Don't wanna be here? Send us removal request.
biruykugeldi · 1 year ago
Text
Edip Cansever'in Radyoaktivitesi
Ahmet Abi'nin rakı masası, Ruhi Bey'in otel odaları, Yakup'un kaybolmuşluğu, Manastırlı Hilmi Bey'e yollanmayan mektuplar, sevişmenin geçerli sebepleri, yalnızlığa uğradığımız umutsuzlar parkı, kar bırakılmış karanlık, kar toplayan güneş, gökleri karıştıran kuşlar, rakıyı acılara ortak eden karanfil, uzun kollar, kısa geceler, sevişmek ve kadınlar ve kediler.. Tanrı'nın bitmeyen düşü, isimsiz çiçekler ve ince kesilmiş domates. Tren istasyonları, maviye büyümek, o masamıza hep uğrayan garson, o içimizle konuşurken çıkagelen yabancı, sokak bitimleri, duvar dipleri, her gün biraz daha yalnız Robespierre.. Kurtuluş'tan Taksim'e bir tramvay, Tepebaşı'nda kar, Gümüşsuyu'nda Rus lokantası, göklerden tepelere inen sokak. Alüminyum dükkan ve uğranılası kahveler, çay ocakları, eylülün sesi, kırmızı atkılar. Bilmeden taşıdığız lavanta kokuları, bilmeden eski rengine boyadığımız tavanlar, terliklerimizde ufacık güller ve hep aralık kapılar ve sokak fenerleri.
Şuramızda darmadağınık duran her şey! 
Bizim bütün söyleyemediklerimiz sende Edip Cansever. Bizim için umudu dürt umutsuzluğu yatıştır Ahmet Abi. Ve Ruhi Bey, sahi nasılsın? Uğra ara ara kaçınılmaz ölü saatlere.
6 notes · View notes
biruykugeldi · 2 years ago
Text
Balkonda Pessoa
Kayip düserim bazi aksamlar taa ki penceremin önünde ötüsünceye kadar kuslar. 
Buradayim artik, dünyadayim. 30 yildir ayni sahnede ayni piyes. Bir yerden sonra ne önemi var ki batan günün, ardindan kendi rekorunu kiran dalgalarin? Yasiyoruz iste. Alismis olmam gerek. Ama kalakalirim oldugum yerde. Ruhum oynamaz. Kacisi yok, dengem bozulur dokurkan aksam o süslü gülünü, dünya denen al yazmaya, haftada en az 3 kez yemekten sonra. 
Yine de ihmal etmem aramayi annemi. Duymasin diye sesimdeki gürültüyü, kisa cümleler kurarim. Bazen sokaktan gecen o yasli sütcüyü animsarim ya da duyarim uzaktan. Ve bu hep seninle konustuktan sonra olur. Ya da gariptir ki, gün sönerken odalarin yükselen isiklari ve cekilen perdeleri gelir aklima. Cocuklar eve döner ve farkinda olmadan kapkaranlik olur dünya, kimse hissetmeden. Kalbimde kagit kesigi gibi bir hisse sebep olur bu. Nasil onaririm bilmem, kafa da yormam. Yok ki zamanim. Gider pencereyi aralar yan komsunun balkonunu izlerim.
Yarisi solmus, yarisi gökyüzüne dogru dimdik uzanan o cicekleri görmek güzel cünkü. Hepimiz buradayiz der gibi, ne eksik ne fazla. Hepimize yer var hayatta ve tüm uygarlasmis mahallelerde, yarimada haric. Birden aklima gelir eskiden bugday karsiligi alinmasi emegin, ekmegin ve suyun. Ne garip, simdi zamanla satin aliyoruz her seyi. Ve herkesin var zamani, üc asagi bes yukari. Yok desen kim inanir ya da ödünc zamanlar almak istesen bir dostundan? Fonlar kurulsa zaman satmak icin zamanla? Böyle dalip giderken düsüncelere camasir asmaya cikar benim komsu. Balkona acar camasir telini boylu boyunca sanki fethedecek dünyayi bir uctan bir uca. Cirpip carsafi serer telin yarisina. Degmesin diye ucu yere, muthis bir cabayla havada ikiye katlayiverir onu. Özenle acar tüm kenarlarini. Geri kalanina da arta kalan uc bes bez parcasi ve bir ceket. Sonra gulumser ve „havalar da bozdu“ der. Beni de gülümsetir bu hayret. Halbuki nedir ki komik olan? Simdi bir sütcü gecse de yirtsa göğü “sütçüüü” diye ve şenlense şu bozuk hava.
Hayati ciddiye almak gerekir ama yalnizca 240 cm bir carsafi yere degdirmeden sermek kadar ya da bir ceketi askiyla disari birakmak kadar. Rahatlarim, yuvarlanirim dünyanin icine. Gider bir cay suyu koyarim ve özenle katlarim birikmis camasirlari. Insan, insanın ilhamıdır. Herkes herkese ilham verir yasayabilmek adina. Balkonlar bu yüzden var ve havalar da bu yüzden bozar zaman zaman. 
Bunu herkes bilir, derdi Edip Cansever. „Ne zaman güneste uzanmis bir kedi görsem, insanligi düsünürüm“ diye gözlerini kacirarak eklerdi Pessoa. O sirada bizim sütcü, uyandirmak icin tüm dünyayi ciglik cigliga. 
6 notes · View notes
biruykugeldi · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
“How do you say goodbye to someone you can’t imagine living without? I didn’t say goodbye. I didn`t say anything. I just walked away.” -My Blueberry Nights
Okumaya devam et
8 notes · View notes
biruykugeldi · 3 years ago
Text
Cehennem Başkaları*
Hazırlan, dedim. Gidiyoruz. Ellerim boş, koca bir balçık denizine doğru yürüyorum. Yalnızız. Bu kez yanımızda Cevher Abi yok. Ondan kalan mektubu açmadan kitabımın arasında taşıyorum. Hazır değilim içindeki son umutları ezip toz edip gökyüzüne serpmeye. Son karşılaştığımızda bana, insanın kendinden başka evi olmadığını anlatmıştı 1 saat 47 dakika susarak. Belki de mektup bundan ibaretti? Kocaman bir boşluk içinde asılı kelimeler.
Sessizliğinde biriken karları küremek için kalkıp camı aralamıştım ama nafile. Dışarıda gürül gürül akan dünya havamızı değiştirmeye yetmemişti. Aptalların zaman geçirmek için uyuyup uyandığı sevişip zıbardığı alaca bir fanusa tıkılıp kalmıştık. Lanet eder gibi duvardaki tozlu saate bi göz atmıştım. Çünkü kabullenmek zordu, tüm yılgınlığıyla hep en uzun geceyi yaşayan bir ruha geri dönmeyi.
Kolaya kaçmak istiyordum, yani başkalarına.
Cevher Abi göz ucuyla dışarıdan yansıyan güneş ışığını kesmişti. Canı sıkılmıştı. Neresinden bakarsan bak, sızmıyordu ışık içimize. Takılıp kalıyordu bir yerlere, pencere pervazına belki, ya da üst üste yığılmış boş kasalara, belki de odaya yayılan suskunluğumuza.
Evren biraz daha genişlemişti. Ömrümüzden 1 saat 47 dakika daha eksilmişti ama yetmişti kabullenmeyi kabullenmeme. Biz, sen, ben ve siz; hepimiz, kendimizin eviyiz. Kimse yok, ne eş ne dost. Ve sonunda hep dönüp dolaşıp kendimize geliriz, başkalarından bir şeyler ummanın korkunç ağırlığıyla günlerce uykumuzdan uyanmak istemeyiz ağır ağır rüyalar görmesek. Dayak yemiş gibi oluruz. Ve anlarız günün sonunda, yaşam boyu kendimize dönmek için ayrılırız evden. Ama yetmez, önce başkalarına gideriz, hep başkalarına. Darmadağın oluruz bir şeylere dönüşebilmek için, var olmak için. Herkes kendi acısıyla o kadar meşguldur ki, görünür olmak imkansızdır. Bir böcek gibi odalarında dolaşırız dünyanın. Tıkış tıkış, kendisinde değildir hiç kimse. Çok sonra farkederiz, başkaları da kendilerine dönmek için ayrılmıştır evden. Bomboş evlerden, can sıkıntısıyla, balkonlarda birikmiş çığlarla koşarız kendimize ve bir kahve yapıp söveriz dümdüz. Pencereyi aralayıp, bırakırız kaba saba girsin içeri kahrolası gün ışığı.
30’a 5 kala. Uzun zaman oldu yoktum. Kolaya kaçtım, yani başkalarına. Başkaları da başkalarına. Cevher Abi, şimdi biliyorum yerini. Ve elimde kalan tek şey bu, bir de mektubun, okumadığım. Ve bir bahar sabahı gibi sakladığım çantamda. Her baktığımda bir Barış Bıçakçı kitabı okumuş hissi veriyor bana bu. Ama ne olursa olsun unutmuyorum artık “cehennem başkaları”*.
1 note · View note
biruykugeldi · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
https://www.youtube.com/watch?v=X6iGK0el0hM&index=2&list=PLTUEbmUC_X760yevibk9XBRk6UDKuTK-n
-Can I do anything for you? It’s important you are happy. Would you like a new computer, chair or anything else? Let me know. don’t worry about lunch. take all breaks you want. // Der Brysomme Mannen
1 note · View note
biruykugeldi · 4 years ago
Text
Tuzlu Suda ve Uykuda
Bu kez iki çift göz vardi, karanlikta çakmak çakmak. O yüzden zor olmadi birbirimizi bulmak. 
Yaşlanıyorsun bir başına. Botlarin sırılsıklam, çamurları dökülmüş uzunca yolda. ‘Geride kaldı’ diyorsun, ama görüyorum tadını çıkarıyorsun üflediğin küllerin. Cevher Abi, kurumaya bırakılmış bir gömlek gibi uzuyorsun dünyanın yanı başında. Sanki yillarca dokunulmamis, tozu alinmamis ve hic rahatsiz edilmeden kendi topraginda kök salmış gibi. Ciksak sabah güneşine ve alsa icimizdeki nemi, yine iyiyiz. Yasariz bir 30 yil daha ama sen 64 yildir 41 yasinda. Ne zaman görsem seni, kalbinin üzerinde kabuk tutmus bir seylerin agirligiyla sarsilarak yürüyorsun. Kanatmak istemiyorsun, söküp atmak istemiyorsun. Kendi topraginda yaban otlari büyütüyorsun. Ne zaman sana gelmek istesem, ayaklarim kan revan icinde. Dikenleriyle güzel diyorsun insan, diğer türlü iz bırakamaz. Acı da hayat da aşk da bir diyorsun. 41 yasinda nasilsa öyle, hergün ayni kayiplari verip duruyorsun. Çiçekler birakiyorsun kendi topraginda, o kabugun kiyilarina. Cevher Abi, o taşlar ceplerimizde. Hem tuzlu sudayız hem uykuda. Boğazımıza kadar bir uykuda ve bedenimiz sökülüyor ilmek ilmek. Güller yarim yamalak. O ipler parmak uçlarımızda sonsuz bir ağa dönüşebilir. Keşke başka bir yolu olsa. Cevher Abi uyan. Kalbine sardığın otları yakalım, yol uzun ve sen çakmak çakmak yaşlanıyorsun. Küller sırılsıklam, sabah güneşi 41 yaşında.
0 notes
biruykugeldi · 6 years ago
Text
Gecsin bahar ve son.
Buldum dedim. Uzundur unutmustum aramayi. Simdi baktim, buldum. Bu kez cok yakinda, hemen altinda hislerimin, neredeyse yuzeyde, buldum. Aramazken, unutmusken, bi haberken varligindan, hatirladim birden. Bu tadini bildigim bir dilim kek, sicak bir bardak cay, tomurcuklanmis. Nasil kendi halinde, aci, guzel. Hemen otede tekli koltuk. Bir klavye, bir bardak, bir ekran, bir battaniye. Sonsuzluktu. 
Insan kac kez kaybolur? Kac kez bulunmayi diler. Bu iyi bir sey. Bulunmayi dilemediginde, penceresiz evlere denk dusersin.
Hayati nasil yasayacagini kim ogretebilir sana? 
Ya da nasil yasayamayacagini?
Cevher abi bir yudum kul dusurdu sigarasindan. Sene 1999. Buyuk bir deprem koptu. Toparlandik sandik. Gecti baharlar ve sonlar. Kutladigimiz her yeni yil, biraz daha catirdadi yeryuzu. Cevher Abi ufle kulleri, savur dunyanin saclarina, kaldik orada. Kaldigimiz yerde kayip dustuk. Ve cicekleri sevmiyoruz artik. Cocuklari da. Yagmurlu gunlerde sacak altlarinda yurume zahmetine bile girismiyoruz. Icimizin faylari engelliyor hayati isteklerimizi. Ne yazik ki bagsiziz. Kopmaya yakin. Ve bum! Cevher Abi, bulduk. Birkac dilim kek, bogucu havalarda biraz isik, birkac yudum cay, saga egilmis buyukce bir cinar, kus olmaya heves kediler, cati uclari. Bulduk. Nereden koptugumuzu bulduk, nereden bir daha baglanamayacagimizi da. 
Gecsin bahar ve son. 
1 note · View note
biruykugeldi · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
+ Bana bu hikayeyi neden anlattınız?
- Nedeni yok, sadece konuşma olsun diye.
+ Neden insanlar sürekli konuşmak zorunda. Belki bu kadar çok konuşmamalı, hayatı sessizce yaşamalıyız. Ne kadar çok konuşursak kelimeler de anlamlarını o kadar çok yitiriyor.
- İnsan bazen düşünür ama bir türlü doğru sözcüğü bulamaz. Bazen ne söyleyeceğini bilemeyişinin sebebi budur. Doğru sözcüğü bulamamaktan korkarsın. Tek açıklaması bu.
+ İnsan doğru sözcüğü bulduğundan nasıl emin olabilir?
+ Peki aşk hakkında ne düşünüyorsun?
- Onun da üstesinden gelinmeli. Leibnitz, hayattaki anlamlı rastlantılara dikkat çekti. Ne de olsa hayat kimi zaman tesadüfi, kimi zamansa  zaruri gerçeklerin bileşkesidir.
+ Aşkın hayatın tek gerçeği olması gerekmiyor mu?
- Bunun için aşkın hep aynı gerçeği işaret etmesi gerekir. Bu güne kadar hiç aşık olduğu şeyin ne olduğunu bilen birine rastladın mı?
43 notes · View notes
biruykugeldi · 7 years ago
Text
Look Life In The Face
Everybody has a remote part inside. Cave of the hopes. Grave of the beliefs and save of the nights. After the ruin, nothing lasts. 
I’ve danced with the darkness, I’ve swallowed whole the world. I’ve tried hard to ravel the mystery. I got overwhelmed by the fallen darkness into my existence. It told something to me, something was accustomed, familiar enough: give out. I chose the hardest way and confront with myself. Look the life in the eyes. Then I threw my entire expectations aside. I coarsely accepted that life and love, they are not the same. How wild to be accepted. In love, you may not tide over, you may not survive. You can give out. But life is a bit of the holy mountain have to be carried in our shoulders. You just cannot let it out. That is the only thing worth fighting for. You just cannot postpone life, cannot replace with any of your feelings, can not sustain to see only the nights. If you do, lots of masked faces will be what you see in the glass. How frail life we lead, how narrow paths to be hung up. 
Dwelling with a bare heart, thousands miles apart, in a hazy chart is sort of an art;not easy but pretty enough to hold the rest of our life. Reminds me a quote of a woman: ‘Look life in the face to know it for what it is, at last, to love it.’
Look your life in the eyes when you cannot make sense of any of your days. At least you will feel alive.
3 notes · View notes
biruykugeldi · 7 years ago
Text
Cevher Abi ölmüyor. Gözleri kanlı uyanmış bir çocuk gibi, ne zaman görsem, gökyüzüne muhtaç. Yüzünden akan inançsızlığa inat, gözleri kısık, bir o kadar güçlü ve kendinden emin, sessizliğe gömülüyor. Seviyorum seni Cevher abi, duyuyorum her gün batımında sularda yüzdürdüğün umutları. Sabahları bakkal önüne birakilan sıcak ekmek kasası, piknik tüpünde kaynayan çaydanlık, adım adım yokustan asagi komsular, kapilari asindiriyor cino paketleri, cevher abi her sey sen. Bak birkac metre toprak parcasina mihlanip gökyüzüne dalalim. Cevher abi birak umutlari, batsin her sey bir aksam günesiyle. Senin ellerinde bir mevsim sonu hüznü, sigaranda dolunay, omzunda son kışın bıraktığı karlar; son bir acıyla hizla hayata karisiyor. Bizde yasamak böyle, bizde yasamak. Ben cocukken de derdin 'bahceli bir evim olacak'. Ah Cevher abi, mühim degil. Gökyüzü hala titriyor uzerimizde, senin uyumadigin saatlerde sabaha evriliyor gece. Dünya ne hali varsa görmeye devam ediyor, bense senden bile sakinamayacagim kadar yorgunum bu kez. Üzülme diyemem. Cevher abi, bende erimiyor karlar, birikiyor üzerime, dolunaylar geciyor geceleri, ayni terane. Cevher abi üzül, kahrol, yok oluyorum.
1 note · View note
biruykugeldi · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
+ Bana bu hikayeyi neden anlattınız?
- Nedeni yok, sadece konuşma olsun diye.
+ Neden insanlar sürekli konuşmak zorunda. Belki bu kadar çok konuşmamalı, hayatı sessizce yaşamalıyız. Ne kadar çok konuşursak kelimeler de anlamlarını o kadar çok yitiriyor.
- İnsan bazen düşünür ama bir türlü doğru sözcüğü bulamaz. Bazen ne söyleyeceğini bilemeyişinin sebebi budur. Doğru sözcüğü bulamamaktan korkarsın. Tek açıklaması bu.
+ İnsan doğru sözcüğü bulduğundan nasıl emin olabilir?
+ Peki aşk hakkında ne düşünüyorsun?
- Onun da üstesinden gelinmeli. Leibnitz, hayattaki anlamlı rastlantılara dikkat çekti. Ne de olsa hayat kimi zaman tesadüfi, kimi zamansa  zaruri gerçeklerin bileşkesidir.
+ Aşkın hayatın tek gerçeği olması gerekmiyor mu?
- Bunun için aşkın hep aynı gerçeği işaret etmesi gerekir. Bu güne kadar hiç aşık olduğu şeyin ne olduğunu bilen birine rastladın mı?
43 notes · View notes
biruykugeldi · 7 years ago
Text
`Ne zaman guzel bir sarki dinlesem, seni hatirliyorum.` diye basliyor mektup. 2000li yillarda yazilmasindan sonra en acinasi ozelligi bu cumleyle baslamasi. 
`Hani gozunden bile sakindigin bir acin vardir. Seni olgunlastiran. Sana guc veren. Seni yeni yollara suren. Her seye biraz bulastirdigin ve cogu zaman da yakisan. Koca bir ronesans tablosunda gizli o 7. renk gibi. Defalarca izledigin bir filmde fark ettigin detay gibi. Sonsuz kez dinledigin bir sarkinin durduk yere cok uzakta bir yerlere dokunmasi gibi, tatli tatli kasinmasi. Parmak uclarinla dokundugun duvar kabartmalarinin donusmesi; daglara, denizlere, kirlara. Bir var bir yoksun gibi. Bir sabah beni yok edermiscesine hayalinle yan odada sevdigim o sarkiyi mirildanircasina. Gittin derken, perdeleri gozlerimi yakan sabah gunesine acman gibi. Bak olmadi bu, al bu sabahlari da sar sarmala. `Gecen guzel gunlere minnetle` de, indir sonra perdeleri, yok olayim. Gectik, guzeldik, biraz biriktik yillarca, boylu boyunca uzandik iki ayri duzlemde, ayni noktada karanliga gomulduk, ama bak bitmedi. Yok olalim. Kalbimin odaciklarinda senin yercekimsiz gezegenlerinde kendime uzak dusuyorum. Her uykum bolundugunde, sen bir yerlerde karanligi izliyorsun. Bu tesaduf umumi miktarda aci iceriyor. Ve sana ne kadar uzansam, o kadar alisiyor gozlerim bu karanliga. Bir kahve yap icelim? Ya da son bir sigara? Biraz uzan yanima? Bir kez daha hic konusmadan o guzel vakitlerden birine sahip olmak icin seninle, sen dile ben birkac bin kez daha boluneyim. Bak ellerim uzanmiyor artik. Ciceksiz pencere onlerinden ayni karanliga dalmiyorum daha fazla. Ama biliyorum ki butun guzel sarkilar, icimde seni tasidigim bir yerlere dokunuyor ve ben orada asili kaliyorum bir sure. Gecen guzel gunlere minnetle.`
Mektubu masaya biraktim, pencereyi araladim. Biraz ruzgar ve gokyuzu istedim. Fazla degil. Ve birinin acisi benim icimde sizladi, bir sure.
https://www.youtube.com/watch?v=MCMG_nXJivs
0 notes
biruykugeldi · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
http://www.youtube.com/watch?v=ikBg4BDgsso
“Hayatım boyunca aynı anda iki yerdeymişim gibi hissettim. Burada ve başka yerde. Anlatması zor.”
24 notes · View notes
biruykugeldi · 7 years ago
Text
Look Life In The Face
Everybody has a remote part inside. Cave of the hopes. Grave of the beliefs and save of the nights. After the ruin, nothing lasts. 
I’ve danced with the darkness, I’ve swallowed whole the world. I’ve tried hard to ravel the mystery. I got overwhelmed by the fallen darkness into my existence. It told something to me, something was accustomed, familiar enough: give out. I chose the hardest way and confront with myself. Look the life in the eyes. Then I threw my entire expectations aside. I coarsely accepted that life and love, they are not the same. How wild to be accepted. In love, you may not tide over, you may not survive. You can give out. But life is a bit of the holy mountain have to be carried in our shoulders. You just cannot let it out. That is the only thing worth fighting for. You just cannot postpone life, cannot replace with any of your feelings, can not sustain to see only the nights. If you do, lots of masked faces will be what you see in the glass. How frail life we lead, how narrow paths to be hung up. 
Dwelling with a bare heart, thousands miles apart, in a hazy chart is sort of an art;not easy but pretty enough to hold the rest of our life. Reminds me a quote of a woman: ‘Look life in the face to know it for what it is, at last, to love it.’
Look your life in the eyes when you cannot make sense of any of your days. At least you will feel alive.
3 notes · View notes
biruykugeldi · 7 years ago
Text
I`m The Curtain You The Wind
A little girl. 
A little house with a little garden. 
Sun comes through the tree onto her face. Freckles are placed on her little nose. She has always known that time has a power to change things but one thing could remain. The feeling you get when you look at trees, when you look at the sky then turn your eyes to the lines on the grass reflected by the sun and here comes shadows. Shadows keep you in a tranquil zone. It is always unbearable. Painful. How beautiful an afternoon in July when you are a child and your mother and father are young and passionate. They call you to have a lunch and the balcony is always ready to host all of you. That feeling stays the same, I mean that one, when you turn your head up the sky and then to the shadows the sun draws around you, and the trees speaking with little words. How cruel. And all you can feel is pain. 
Now I wake up to bothersome mornings. That feeling hasn`t gone too far. Beautiful pain. It is like it will be exclusively quiet if I just let myself flow with the darkness I carry inside me. It is as if I open my window and the the wind takes the curtain tenderly to the farthest. And you can say it does not exist anymore. How can we attach to anything without any question and pain? Even the movement of dust in the air in my room, take me a while to think and feel the pain of something. Some parts of that darkness are always awake. I need to handle and get through it.
Otherwise, 
I will be the curtain, 
you the wind.  
Then I will exist no more. 
2 notes · View notes
biruykugeldi · 7 years ago
Text
Uzunca beyaz tüllerin uçları bağlı. Önünde sandalyeler. Ayak uçlarında yeni çıkarılmış ayakkabılar. Odam dumanaltı. Kediler kıvrılır merdivenlerde, İstanbul’da. Güneşte kuruyan otlar, şarap küfelerinden yayılan geç kalmışlıkla baş eder, bir İtalyan köyünde. Kafamda düşünmeyi tamamlayamadığım düşler. Ellerim kalem kağıt  buluyor, olmuyor sonra. Yazamıyorum. Gözlerimden The Bothersome Man’de Andreas’ın metro tünelinden sokağa uzanan boşlukta harap olmuş halde yürüyüşü geçiyor. The Double’da Simon’ın tren camına yansıyan ifadesiz yüzü. The Naked’da Johnny’nin kameraya doğru topallayarak koştuğu o sahne. Sen Aydınlatırsın Geceyi’de Yasemin’in bir kamyonun arkasında elleriyle Cemal’i yolda sağa sola eğmesi. Heba’da, Hasan Ali Toptaş’ın dünyanın en güzel tasvirlerinden biri olarak, havada asılı kalan sigara dumanı. Ben henüz anlatılmamış bir tasviri arıyor gibiyim. Onu aramak, onu bulmak, yaşamak için burada bu tül ve sandalyenin gerisinde birikiyorum. Her şey yarım. Tasvir var. Anlatımı yok. Ne bende, ne tanıdığım insanlarda, ne gittiğim yerlerde. Sadece kurgulanmış filmler  ve kitaplar ona yaklaşıyor. Kimin hayatına hapsoldum ben? Kim olmak istiyorum? Olmak istediğim yerde miyim? O halde neden ağlıyorum? Neden sarıyor etrafımı bu sigara dumanı? İnsanlara katlanamıyorum. Akşamüstlerine. Ama onları izlemeyi seviyorum. 
0 notes
biruykugeldi · 8 years ago
Text
I`m The Curtain You The Wind
A little girl. 
A little house with a little garden. 
Sun comes through the tree onto her face. Freckles are placed on her little nose. She has always known that time has a power to change things but one thing could remain. The feeling you get when you look at trees, when you look at the sky then turn your eyes to the lines on the grass reflected by the sun and here comes shadows. Shadows keep you in a tranquil zone. It is always unbearable. Painful. How beautiful an afternoon in July when you are a child and your mother and father are young and passionate. They call you to have a lunch and the balcony is always ready to host all of you. That feeling stays the same, I mean that one, when you turn your head up the sky and then to the shadows the sun draws around you, and the trees speaking with little words. How cruel. And all you can feel is pain. 
Now I wake up to bothersome mornings. That feeling hasn`t gone too far. Beautiful pain. It is like it will be exclusively quiet if I just let myself flow with the darkness I carry inside me. It is as if I open my window and the the wind takes the curtain tenderly to the farthest. And you can say it does not exist anymore. How can we attach to anything without any question and pain? Even the movement of dust in the air in my room, take me a while to think and feel the pain of something. Some parts of that darkness are always awake. I need to handle and get through it.
Otherwise, 
I will be the curtain, 
you the wind.  
Then I will exist no more. 
2 notes · View notes