Size söyleyeceklerim var ve siz henüz doğmadan yazmaya başladım.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Özlem
Merhaba çocuklar. Vay be.
Yılda bir mi yazacakmışım artık buraya?
Meğer insan, derdi ve zamanı olmayınca oturup yazmıyor muymuş bir şeyler?
Aradan geçen zamanda aramıza katıldın İnanç, tam bir çekirdek aile olduk. Salgın hastalık bitmedi. Biz yine gezdik, yine eğlendik. İyi kötü bir sürü anımız oldu; kötülerin unuttuk çoğunu, iyileri ise hep hatırlıyoruz ama istiyoruz ki hiç unutmayalım. Olabildiğince fotoğraf ve video çekiyorum, artık organize etmekte zorlanıyorum onları fakat hiçbir şeyi, hiçbir şeyi silmiyorum yıllardır. Umarım dijital bir kıyamet yaşanıp hepsi silinmez :) Arada gerçek fotoğraf baskısı da almak lazım, ki yapıyoruz, daha sık yapmalıyız. Anılar değerlidir.
Her neyse, bu salgının hemen bitmeyeceği belliydi. Bitmedi de. Eninde sonunda, birkaç gün önce, ben de hasta oldum çocuklar. Büyüdüğünüzde nasıl hatırlayacaksınız bilmiyorum, İnanç sen; henüz bir bebek olduğun için hatırlamayacaksın ama Kıvanç, yüzüme maske takıp uzaktan seslenebiliyorum sana ancak. Anlamaya çalışan bakışlarında, anladığını belli eden parıltıyı görüyorum neyse ki. Yakında atlatacağım ve her şey normale dönecek, Allah’ın izniyle.
Elbette bu dijital çağın faydaları var, işte görüntülü görüşme falan. Fotoğraflar, videolar var, sizi hiç görmüyor değilim. Üst katta kendimi izole ettim ama sesinizi hep duyuyorum aşağıdan. Özlüyorum sizi, her birinizi ayrı ayrı. Sarılmak, öpmek, aynı ortamda bulunmak, yan yana olmak ne güzel şeyler. Kıymetini bilmek için belki de bu imtihan.
Siz uyuduktan sonra aşağı iniyorum. Annenizle beraber nasıl bir gün geçirdiğinizi anlamaya çalışıyorum, ortadaki eşyalara, dağılan oyuncaklara bakarak. Bensiz geçen günlerin izlerinde geziniyorum tıpkı bir hayalet gibi.
Sizi seviyorum. Bunu unutmayın.
28 Eylül 2021
6 notes
·
View notes
Text
2 (İki)
Merhaba çocuklar! Ben bu satırları yazarken yine bir yaz kampındayız. Fethiye’deyiz, hava sıcak ama biz serin bir yerdeyiz.
Bu kampta seninle çok eğleniyoruz Kıvanç, ve yine bu kampta öğrendik ki kardeşin yoldaymış :) İkinci kez baba olacak olmanın heyecanı var şimdi.
Üç yaşına yaklaşırken gerçekten güzel bir tatil oldu, acele etmeden, yayıla yayıla kamp yaptık aynı yerde. Seninle yıldızları izledik, nehre ayaklarımızı soktuk, ateş yaktık; taşla, suyla, toprakla oynadık. Nar bahçelerinin yanında yürüdük, ters dönmüş karavana baktık :) Arada sırada duygu dalgalanmaları ile isyanlar çıkarsan da biz bu kampta seninle çok güzel vakit geçirdik. Olur da hatırlarsan, ki videolar ve fotoğraflar sana bu konuda epey yardımcı olacaktır, eminim sen de bu günleri düşünüp mutlu olacaksın.
Eee... Darısı kardeşlerinin başına :)
Baba olmak biraz yorucu, kendi varlığından eksiltip başka bir insan var ediyorsun. Büyüyünce, aile kurduğunuzda beni daha iyi anlayacaksınız... Yine de her şeye değer. Güzel insanları bu dünyaya getirmeye ve yetiştirmeye değer.
Hepinizi seviyorum.
16 Temmuz 2020
5 notes
·
View notes
Text
2020
Aradan bu kadar zaman geçince, anlatmaya nereden başlayacağını bilemiyor insan. Yazmaya başlıyorum, gerisi gelir elbet.
Oğlum... Güzel büyüdün be! Aradan geçen zamanda neler yapmadın ki. Aylarca hiç emeklemeden kucaklarda gezdin, sonra birden yürüdün. Bir gün araba sürerken, arkadan bana “Ba-ba” diye seslenişini hatırlarım, uzun yoldaydık ve sen ilk kez bilerek ve isteyerek baba demiştin. Çok güzel duygu.
Sonra daha da büyüdün, koştun, araştırdın, kurcaladın, istediğin bir şeyde hep ısrarcı oldun, bize çok çektirdin :) İyi ki de öyle yaptın. An geldi “Bu ne ya, yeter bir tane çocuk, daha gerek yok!” dediğim anlar yaşasam da seni çok, çok seviyorum. Karakterini seviyorum. Umarım yıllar sonra; büyüdüğünde de ne istediğini bilen, azimli ama iyi kalpli bir insan olursun, tıpkı şu an olduğun gibi.
Aradan geçen zamanda biz ne yaptık? İzmir’e taşındık. İnsan özlüyormuş bu şehri. Bıktık çünkü soğuktan, bıktık Eskişehir’den. Memleket bile olsa fayda etmiyor, insan mutluluğun peşinden gitmeli. Yoksa hayatın boyunca kalır aklının bir köşesinde.
Sen de sevdin İzmir’i, gerçi tam tadını çıkaracaktık ki Koronavirüs diye bir şey geldi koca Dünya’nın başına! Evdeyiz, terastan martılara yemek veriyoruz, Nisan güneşini sömürüp mutlu oluyoruz.
2020 çok garip bir yıl oldu çocuklar. Depremler, kazalar falan derken Plague Inc. oyunu gerçek oldu da dev bir salgın sardı Dünya’nın dört bir yanını. Madem yıllar sonra okuyacaksınız bunu, kısa bir özet geçeyim. Akciğer hastalığı bu, insandan insana solunum yoluyla öyle kolay bulaşıyor ki çok kısa zamanda Dünya’yı sardı. Tek mantıklı hamle, sosyal izolasyonla hiç hasta olmadan bu dönemi geçirmekti. Sorun şu ki, şu an günlerde öylece evde oturuyoruz ve ne zaman korkmadan evden çıktığımız, doya doya gezdiğimiz günlerin geleceğini hiç bilmiyoruz.
...ama bu bir şey daha düşündürdü bana. Annenizle çok gezdik çocuklar. Tayland, Dubai, Japonya falan gezdik. Sülalelerimiz bırakın ülkeyi, daha memleketten ayrılmadığı için yakın çevremiz pek anlayamadı bizi ama biz hep çok isteyerek, severek gezdik Dünya’yı. Kıvanç, sen de Japonya’yı gördün be oğlum. Çok küçüktün, videolardan hatırlayacaksın ama gördün sonuçta, bu benim için bir mutluluk.
Şimdi herkes evinde. Ne gezdiysek, ne gördüysek, ne yaptıysak yanımıza kâr kaldı.
Yarına çıkacağımız belli mi? Yine, yeniden söylüyorum çocuklar. Hayatta şu kalbinize sorup da gerçekten istediğiniz her şeyi yapın, gerekirse sonra pişman olun. İsteyip de cesaret etmediğiniz ve sonuçta hiç yapmadığınız bir şey için, hayat boyu pişmanlık duymaktan çok daha iyidir.
30 Nisan 2020
3 notes
·
View notes
Text
Kavuşmak
Altı aydır yazmamışım çocuklar. En büyük sebebi, büyük ağabeyinizin doğumuna bir aydan az zaman kalması. Aradan geçen zaman boyunca oldukça meşguldük. Hayatımızı düzene soktuk, alışverişler yaptık, kurslara gittik.
Yazmaya pek fırsat bulamadım, bazen de ne yazacağımı bilemedim. Belki de, artık buraya yazarak değil de sizi karşıma alıp da anlatarak öğretme arzusu baskın geldiğinden? Olabilir, yine de yazmak önemli. Daha çok yazmalıyım. Siz de okumayı severek büyürseniz, tamam bu iş :)
Baba olacağım için çok heyecanlıyım. Yine geç saat, anneniz yanımdaki koltukta uyuyor. Ne de güzel uyuyor, ben onu çok seviyorum. Ağabeyinizin doğumuna bu kadar az kalmışken, o kocaman karnıyla ve sevimli halleriyle benim için dünyalardan daha değerli.
Kıvanç, oğlum. Sana şu an ilk defa hitap ediyorum. Çok istedik biz seni ve nihayet aramıza geleceksin. Baban olarak sana öğretecek, anlatacak, yaşatacak çok şeyim var. İnanıyorum ki, sevgi ve ilgiyle ve elbette bilgiyle yetişen bir birey olarak çok güzel işler başaracaksın.
Baskı yok, rahat ol, sadece içimden gelenler :)
3 Ekim 2017
#bakincocuklar#baba olmak#hamilelik#erkek bebek#kıvanç#kavuşmak#sevgi#annelik#yazmak#edebiyat#doğum#mutluluk
7 notes
·
View notes
Text
İlk Yolculuk
Birkaç gün önce, ilk fotoğrafınızı gördük çocuklar. Daha doğrusu, en büyük kardeşinizin fotoğrafını. Doktor, ultrason görüntüsünden bir çıktı alıp bize verdi. Bu, sizden aldığımız ilk haber oldu böylece. Annenizle çok sevindik, geliyorsunuz ve ben gerçekten bu satırları boşuna yazmıyormuşum!
Baba olacağımı öğrendiğim ilk birkaç gün sersem gibiydim. İnsan tuhaf oluyormuş. Yaratmak Allah’a mahsus derler, insan olarak yapabileceğimiz buna en yakın şey başımıza gelmek üzere ve üzerimde müthiş bir his var. Sevinç, şaşkınlık, sorumluluk. Tarifi zor.
İşte böyle birer birer gelin inşallah, büyüyün de bu yazdıklarımı okuyun :)
Anneniz ve ben, sizi seviyoruz.
9 Mart 2017
6 notes
·
View notes
Text
Gezelim mi?
Annenizle çok geziyoruz çocuklar. Evde durmayı sevmiyoruz. Bir sürü fotoğraf, bir sürü video birikiyor; aslında siz izleyin diye hepsi.
Neden bu kadar geziyoruz? Çünkü, her şeyden önce, insanın yaratılışında hareket etmek var. Oturmak, dinlenmek falan, bunlar güzel şeyler ama ömrü böyle geçen insanlar nasıl yaşıyor anlamıyorum.
Gezmeniz gerek çocuklar. Gezerken ufkunuz genişler. Düşünürsünüz. Anlarsınız. İbret alır, şükredersiniz. Görmek zorundasınız, dünyayı. Gidecek çok yer, anlayacak çok insan, okuyacak çok kitap var. Siz kitap da okuyun ama, daha çok gezin; “Çok okuyan mı çok gezen mi bilir?” münazarasına da hiç bulaşmayın!
Ancak bitkiler ömürlerini oldukları yerde geçirirler.
2 Ocak 2017
7 notes
·
View notes
Text
Lisan
Eğer babanız gibi yabancı dile hevesli biri olup çıkarsanız çocuklarım, ki bu devirde herkese İngilizce öğretiliyor, size bahsetmek istediğim bir konu var.
Bir dili öğrenmek için ona maruz kalmalısınız. İngilizce, örneğin, “phrasal verb” denen ve Türkçe’deki deyimleri andıran kelime grupları içerir. Bunları oturup ezberleyebilirsiniz, fakat ezberlenen şey gün gelir unutulur ve insanoğlu da çok unutkan bir varlıktır. Bu sözcükleri ve kullanımlarını öğrenmelisiniz.
Dil yaşayan bir şeydir. Her bilgi birbiriyle bağlıdır. Çarpmayı hiç öğrenmeden toplama yapabilirsiniz, ama dil öğrenirken böyle bir lüksünüz yok. Gerçekten öğrenmek istiyorsanız, dediğim gibi, o dile maruz kalın. Filmler, diziler izleyin; hatta mümkünse bolca diyalog olan video oyunları oynayın. Babanızdan izin çıktı, şanslısınız!
14 Kasım 2016
5 notes
·
View notes
Text
Ekşi Elmalar
Annenizle “Ekşi Elmalar” diye bir film izledik bugün. Yılmaz Erdoğan’ın bir filmiydi, bilmem siz doğup büyüyünce tanır mısınız hatırlar mısınız, onun filmleri her zaman güzeldir. Bu da güzeldi, düşündüren bir filmdi, yormadan.
Neyi düşündüm o filmde? Ne kadar şöhreti, parası ve makamı olsa da bir insanın; gün gelir hepsi gider ve geriye sevdiklerin kalır. Bunu düşündüm. Bir de kızların turşusunu kurmamalı anneler babalar. Bunu da düşündüm. İnsan gün gelip mutsuz bile olacaksa, kendi isteği ve rızasıyla olmalı. Öğüt vermek, yol göstermek başkadır; zorlamak başka.
Zorla güzellik olmaz, çocuklarım.
Kimsenin, hiç kimsenin, mutsuz olma hakkınızı elinizden almasına izin vermeyin. Benim bile.
3 Kasım 2016
6 notes
·
View notes
Text
Mülakat
Dünyada iyi ve kötü insanlar var çocuklar. Kötü insanlarla evlenen iyi insanlar da var doğal olarak. Çocukları yüzünden bu evliliği sürdürenler var. Elbette bu durumdaki insanların bir de anne babaları var. Üzülen, ne yapacağını bilemeyen, belki "ben nerede yanlış yaptım" diyen. İşte böyle durumlar olmasın diye, bir kız ve bir erkek birbiriyle evlenmeden önce, sorunları nasıl çözdüklerini öğrenmeye çalışmalı. Tam da bu konuda tanımalılar birbirlerini. Çözümün parçası olmayan bir insan sorunun parçasıdır demişler, bunu unutmayın. Hatta babalar damat adaylarını, anneler de gelin adaylarını bu konuda mülakata almalı. Ben alacağım mesela, bundan emin olabilirsiniz. Yani evlenmek istiyorsanız düzgün adaylar getirin karşıma çocuklar. Babanızı üzmeyin. 29 Ekim 2016
4 notes
·
View notes
Text
Kanser
Hiçbir şey kanser etmiyor insanın kendini kanser ettiği kadar. O yüzden üzmeyin kendinizi bu hayattaki ufak tefek şeyler için. Büyütmeyin, takmayın kafaya... Bu arada, kanserojen şeylerden de uzak durun elbette.
23 Ekim 2016
45 notes
·
View notes
Text
Dedeler
Sizin dedeleriniz müthiş insanlar, çocuklar. Benim dedem de çok iyiydi, onu dün kaybettik. Göremedi sizi, yetişemedi. Vardı kendince hataları, çok sigara içerdi, az bakardı kendine. Belki daha uzun yaşardı, Allah bilir. Şimdi tek duamız huzur içinde yatması.
Tuhaf hissediyormuş insan çok sevdiği birini kaybedince. Ölenle ölünmüyor çünkü, hayat devam ediyor, insanı o şaşırtıyor belki de. Gidip çay falan koyuyorsun. Yönetici gelip aidatı alıyor. Unutuyorsun. Baş sağlığı diliyor aidatı alırken. Hatırlıyorsun.
Ölüm varken hiç ölmeyecek gibi yaşamayı da unutkanlığına borçlu galiba insan. Ama ben dehşete düştüm bugün. Hayatın akıp gidişine şahit oldum. Hiçbir dakikam boşa geçmesin diye deliriyor bir yanım. Tedirginim, huzursuzum. Geçecek, biliyorum ama bugün böyle.
Sizin için eski olan bir Rafet El Roman şarkısı diyor ki: Her şeye rağmen en güzel şey yaşamak. Dilerim karamsar yazılarım sizi üzmek yerine, hayatın hakkını vermeye teşvik etsin!
5 Ekim 2016
3 notes
·
View notes
Text
Beklemek
Bakın çocuklar, size bunu nasıl söylesem… Biraz geç geldiniz. Hele anneniz, zaman zaman bunu kafaya çok taktı. Hayat bazen tuhaf olabiliyor; karısına şiddet uygulayan adamlar birer ikişer baba olurken, huzur dolu bir yuva kurup neslini çoğaltmak isteyen adamlar kuyrukta bekleyebiliyor. Ziyanı yok, bundan da ders çıkarın, isyankar olmayın. Her şeyin zamanı var.
Anneniz uyudu, ben de uyuyayım. Öyle içimi dökmek istedim. Bilin ki şu an, haberiniz bile ortada yokken, hasretle bekleniyor ve seviliyorsunuz.
18 Eylül 2016
1 note
·
View note
Text
Fark eder
Hayatta mutlaka “fark etmez” dediğiniz anlar olmuştur çocuklarım. Bunlar belki “Ne içersin?” gibi basit soruların cevabı olmuştur. Olabilir de.
Benim sizden istediğim, bu hayatta yaptığınız tercihlerin “fark ettiğini” bilmeniz. Yaptığınız iş, oturduğunuz ev, yaşadığınız hayat sizi siz yapan şeylerdir. Karşısına sunulan her teklife “fark etmez” diyenlerden olmayın. Fikriniz olsun, beklentileriniz olsun. Hayat tercihlerinizle ve fedakarlıklarınızla daha anlamlı hale gelecek.
27 Mayıs 2016
1 note
·
View note
Text
Daha çok yazmak gerek
Çocuklar, uzun zamandır yazmadım. Bugünkü konumuz da bu. Size çok şey yazmak istedim. Bazen gece yarısı geldi bir şeyler aklıma, uykumdan üşendim. Bazen de “şu konuda yazayım” diye heveslenip daha sonra konuyu unuttum.
Söz uçar, yazı kalır çocuklar. Yazın. Sonradan okuyup gülecek olsanız bile.
17 Mayıs 2016
2 notes
·
View notes
Text
Sınav mı var?
Çocuklar, bugün YDS sınavına girdim. Artık üniversiteyi bitiren herkes, iyi bir iş sahibi olmak umuduyla bir dizi sınavdan daha geçiyor. Artık diyorum çünkü büyüklerinizin zamanında böyle değilmiş. O zamanlar liseyi bitirmek yetiyormuş, üniversite bitirene “yüksek tahsilli” diyorlarmış. Düşünsenize!
Elbette eğitim sistemini eleştirmek herkesin yapacağı bir iş, benim size anlatmak istediğim başka bir şey var. Sizin güzel bir eğitim almanızı istiyorum, ama “acaba bana bir iş veren olur mu?” diye kara kara düşünmeniz için değil. Şu günlerde insanların birbirine yaptığı en büyük kötülük, “Bu devirde kim sevdiği işi yapıyor” cümlesini zihinlere kazımak.
Asıl problem nerede biliyor musunuz? Aileler çocuklarını eğitim sistemine öyle alıştırmış ki, çocuklar da “ben tüm okulları bitirip tüm sınavları kazanınca iş bana kendiliğinden gelecek” yanılgısıyla yaşar oldular. Öyle olmuyor güzel çocuklarım.
18 yaşında liseden mezun olunca da, 28 yaşında onca lisans ve sınavdan geçince de sonuç aynı: Hiçbir şey ayağınıza hazır gelmeyecek. Vazgeçmeden denemeli, çalışmalı ve tırnaklarınızla kazıyarak yükseklere ulaşmalısınız. Severek yapacağınız bir işin peşine düşün. O işe başvurun, reddedilin, başka işe başvurun, ondan da reddedilin. Vazgeçmeyin. Hayat vazgeçmeme sanatıdır.
Kazandığınızla yetinmeyi de unutmayın çocuklar. 8K televizyon, kendi kendini süren araba, son model telefon ve bilgisayarlar olmadan da yaşayabiliriz.
Not: Babanız YDS'den 88,75 aldı.
28 Mart 2016
1 note
·
View note
Text
Bu konular çok karışık!
Çocuklar, biraz büyüdüğünüz zaman fark edeceksiniz ki, sevmek güzel şey. Er ya da geç birini tanıyıp seveceksiniz, o yüzden size anlatmam gereken şeyler var.
Birçok insan, 20'li yaşlara geldiğinde aklını başına toplamış ve hayattan ne istediğini bilir bir hale geliyor. Bazı insanlar asla o hale gelemiyor, ama konumuz onlar değil. Benim ilk aşkınız üzerine söylemek istediğim bir şeyler var.
Belki 15, belki 17, bu yaşlarda birini tanıyıp “hayatımın aşkı!” deme ihtimaliniz var. Evlatlarım, hayatınız kaç yıllık zaten, bir düşünün de böyle şeyler demeyin. Nedenini açıklayayım. İnsan ergenlik ve gençlik arasında bir yerde, hayatı tanımaya ve merakını gidermeye oldukça meyilli oluyor.
“Hayatımın aşkı” dediğin o genç kız, sırf izlediği bir filmden etkilenip sırf nasıl bir duygu olduğunu tatmak için senden sıkıldığını düşünebilir ve değişik triplerle seni hayattan bezdirebilir oğlum. Onları anlayamadığını düşünüp umutsuzluğa kapılma; onlar birkaç sene sonra anlaşılır hale gelecekler.
“Hayatımın aşkı” dediğin o genç adam var ya kızım, henüz kadınları hiç tanımıyor ve tanımak istediğini hepimiz biliyoruz. Bu yüzden muhtemelen konuştuğu ve mesajlaştığı tek kız olmama ihtimalin var, bunu unutma. Sana sadakatinden emin olmaya bak. Öğrenecek çok şeyi olduğunu bil ve neden bazen çocuk gibi olduğunu sorgulama; daha çocuk zaten. Ayrıca seni üzerse onun kafasını kırarım.
Şunu anlatmaya çalışıyorum, öyle bir dünyadayız ki ilk aşkınızın son aşkınız olma ihtimali çok düşük. Mutlu olmaya ve yara almamaya bakın siz.
Yara alırsanız da sorun değil. İnsan hayattan ders aldıkça daha güçlü oluyor.
28 Şubat 2016
3 notes
·
View notes
Text
Neden hayal kurmayı bıraktık?
Çocuklar, hayallere dalmak çok güzeldir. Ama zaman geçmiş, uyumuş büyümüş ve bir bakmışsınız ki hayal kurmayı bırakmışsınız. Ben de durdum, düşündüm. Neden hayallerimiz azalıyor ki yıllar geçtikçe?
Başta düşündüm ki, hayal kırıklıkları yüzündendir. Bir şeyi hayal edersiniz, sonra bakarsınız ki hayat öyle değil. İnsanlar sizi yolda bırakır, planlar suya düşer. Benim hayallerimin bir kısmını, hayatın gerçekleri yüzünden bıraktığım doğru.
Fakat bugün aldı beni bir düşünce. Hayallerimin bazılarını kurmayı neden bıraktığımı anladım. Çünkü artık o hayallerin bir kısmını gerçekleştirebilirim. Artık uzak bir ülkeye seyahatin hayalini kurmuyorum örneğin, bunun yerine annenizi yanıma alıp oraya gitmenin planını yapıyorum.
Çocukluğunuzu, gençliğinizi geride bıraktığınız zaman hayallerinizin azalmasıyla paniğe kapılmayın demek istedim. Güzel hayalleriniz planlara dönüşsün ve mutluluğun peşinden gidin.
2 Ocak 2016
2 notes
·
View notes