Tumgik
#zillerini
18.06.2024
Bizim kurbanı komşu kasabadaki kasap kesiyor. Almanya'da bu işler zor. Helal kesim için özel izin gerekiyor diyorlar, alabilen adam ben görmedim, varsa da sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Yahudi olman lazım sanırım.
Müslümanlar Fransa'da, Avusturya'da kesip getiriyorlar. Çok şükür ikisi de bize imkansız mesafeler değil. Ama Bayram pazar gününe denk gelince çifte fiyat istemiş kesimhanenin sahipleri, bizimkiler de ikinci günü beklemek zorunda kalmış. Etleri saklaması taşıması derken üçüncü gün gittik aldık.
Yarım gün mühendislik yaptim, yarım gün de et kestim. Bir yandan çocuklar oyun oynamak ister, bir yandan Türkiyenin maçı vardı. Ortalık karıştı. Maçı da izletmiyor gavurun sistemi. Almanya maçını bedava kanaldan izlemiştik, Belçika maçını da. Türkiye maçına gelince RTL+. Paralı. VPN'den Rusyaya geçip son beş dakikayı izledik dayanamayıp, kısmet, o anda da bir gol oldu. Keyfimiz yerine geldi. Etleri de bitirmek üzereydik.
Tanesi 1.5 kg dan paketler yapmıştık, dağıtacaktık. Ama kime? Bir liste yaptık. Eşe dosta gideriz, onlar da kurbanlarını Türkiye'ye göndermiş. Varlıklı da olsalar çocuklarına bir kurban eti yedirmekten mahrum olmasınlar. Ama önce sığınmacı evine gideriz.
Sığınmacı evinde Ukraynalılar oluyor ekseri. Geçen sefer götürmüştük oraya. dedim Kuzeyli Kadın'a. He yok bu defa Türkler gelmiş. Öyle mi? Nerden? Antepten gelmişler. Depremzede bir aile. Firdevs hanımın kızı söylemiş annesine, bizim sınıfa bir oğlan geldi. Antepliymiş, depremzedeymişler. Yapma ya. Gidelim bulalım muhakkak onları. Evet ya buluruz inşallah.
Baldızımı aradık, çocukları ona emanet ettik. O bize geldi, biz çıktık. Gece geç vakit. Bu küçük Alman kasabasında bu saatte kuş uçmaz. Kuzeyli Kadın'ın evvelden gidip geldiği bir sığınmacı evi vardı. Ona gideceğiz diye çıktık.
Şuradan dön dedi. Yok dedim aşağıdan dönecektik yanlış oldu. Yok dedi buradan dön.
Derken biraz gidince yanlış geldiğimizi fark etti ama, o yanlış yolda da bir mülteci evi vardı. Çok vaktimiz yok. Arabanın bagajında var 17 paket et. Her işte bir hayır vardır, belki bir sebepten bu sokağa girmişizdir. Dedim buraya da bakalım gelmişken.
Sığınma evinin zillerini okuduk. Antepten gelmiş bir Türk aile arıyoruz. Üç Türkçe isim var ama, kim bilir hangisi. O sırada tesettürlü bir zenci kadının yanımızdan geçtiğini gördük. Almancası, ingilizcesi yok. Arapçası var sadece. Ben de olmayan arapçamla "Bugün kurban bayramı günü! Ben etim!" diyerek bir paket et uzattım. Ahuah.
Kadın nasıl dualar etti, benim 6 çocuğum var, Allah razi olsun, cok tesekkür ederim dedi. Nasıl anladın diye sormayın. Sonra bu defa Kuzeyli Kadın Turkish family, can you take us to them? diye sordu. Yes! dedi ve kendisini takip etmemizi istedi işaret ederek. Şaşırdık ve peşinden gittik.
Bir kapının önüne geldik. Three Family. deyip üç ayrı kapıyı gösterdi. Turkish dedi. Sonra bir başka kapıyı gösterip kendini işaret etti. Kendi evi de hemen bizi getirdiği evin karşısıydı. Kapıyı çaldık. Esmer bir adam açtı. Yanında da karısı, bize meraklı gözlerle bakıyorlardı. Selamaleyküm, bayramınız mübarek olsun. Bunlar sizin için deyip birkaç paket uzattım.
Aleykümselam abi Allah razı olsun, sizin de bayramınız mübarek olsun. Çok teşekkür ederiz. Abi yanlış anlamazsanız dedim. Siz Antepten gelen depremzede aile siz misiniz? Yok abi dedi biz depremzede değiliz ama Antepten geldik doğrudur. İşte biz bu gece sizi aramak için evden çıkmıştık, ilk çaldığmız kapıda bulduk dedim ben de. Abi lüften buyrun bir çayımızı için dedi. Vallahi bırakmam dedi.
Şaşırdık, tereddüt ettik ama mecbur davete icabet ettik. 40 ayri eve gidebilecekken gecenin bir yarisi caldigin ilk kapida adini bile bilmedigin insanlari elinle koymus gibi bulmussun, davet ederlerse iceri girersin.
Girince gördük ki 4 çocuklu bir aile bunlar. Çocuklardan birinin yaşı komşunun anlattığı çocukla uyuşuyor. Tanışma faslı.
Nasılsınız diye sözü açtım. Ne iş yapıyorsun abi, ne zaman geldiniz derken dedim ki siz depremde Türkiye'deydiniz o zaman. Evet abi dedi. E hissetmediniz mi depremi? Abi hissetmez olur muyuz, bizim evin kolonu ortadan ikiye yarıldı. Depremden sonra eve girmeye korktuk. Bir ay dışarıda yattık çocuklarla 7 kişilik minibüse 20 kişi sıkıştık da onun kaloriferiyle işinip uyuyabildik. E nasıl depremzede olmuyorsunuz o zaman? Abi devlet geldi siz burada oturabilirsiniz, bu bina sağlam dedi ama biz korkuyorduk. Kalamadık. E baktık iş de yok. Biz de göç ettik. Buralara geldik. Geçmiş olsun abi, buralara nasıl geldiniz peki abi? diye sordum.
O yolu arabayla birkaç defa gitmiştim ben. Aklım almıyordu böyle yoksul bir ailenin o yolu aşabilmesini.
Abi biz kaçak geldik (gülüşmeler). Yok abi fiziksel olarak nasıl geldiniz? Abi fiziksel olarak çok zor geldik. Diye cevap verdi bu defa, gülümseyerek. Hehe. Daha doğrudan sormam gerektiğini fark ettim. Sınırı nasıl geçtiniz abi? Sınırı bir transitle geçtik. O da Macaristan'da kaza yaptı. Devrildi. Ormanda saklandık. Çocuklar iki kere ölümden döndü dedi karısı bu defa. Adam da tasdik etti.
Çocuklara baktim. Aklımdan birkaç dehşet verici senaryo geçti. Ürperdim. Daha fazla sormadım. Çay geldi, kuruyemiş çıkardılar, taptaze. Bir gelen giden olur diye dolapta bekleyen açılmamış paketten. Diğer evlere yetişelim, baldızımı bekletmeyelim diye haşlak çayı hızlı hızlı içtik. Telefon numarası aldık verdik. Müsade istedik. Sonra baktım kapının önünde Somalili zenci kadıncağız bekliyor. Bize diğer evleri gösterecekmiş. Arapça biz bu eve gidiyorum, büyük teşekkürler dedim. (Amansizca cabaliyordum Arapca sacmalama firsatimi sonuna kadar kullanmak icin. Hıahı :d) Ama ısrar etti. Yardım edecek ya.
Sonra oradaki insanlarla da tanıştık. Onlar da bu ailenin arkadaşıymış. Hep güneydoğudan gelenler. Başka sığınmacı evlerinde de beraber kalmışlar.
Çıktık. Yan kasabaya gittik. Oradaki teslimatı yaptıktan sonra dönerken dedik ki bu etlerin kalanını Somalili kadına verelim. Verdik de. Mercedes fabrikasında çalışan adam bir şekilde karnını doyurur, bunların ne olacağı belli değil.
10 notes · View notes
emreandersson · 2 months
Text
KADINLARIMA POETICA
şu boşluğa dalan çocuk gözlerin fazlaca sulaktır coğrafyamıza ağırlaşır bilirim iki gram hüzün kumsal kirpiklerinde toplaşan ceplerim bomboş ama; içerisinde sakladığım bir mendilim varya işte onu al! devletimizin dağıttığı aile cüzdanı ise olsa olsa kılıfıdır sevişmelerimizin kanun tanımaz doyumsuzluğuna iki tarafın anlaşarak zinalaşmasında ne günah varsa ve aşktan doğan bireysel ayaklanmamızda senin güzel ayacıklarının üzerinde duruşun kadınca yani anlatamıyorum ah o duruş varya! patolojiktir eteklerine hasret yaşamak hele bir kere gölgesinin serinliğini tatmışsam bir damla teri için şehirler yağmalasam heykelimsi helenistik bacaklarından yalnız bana çalan turunç zillerini  sefil kimsesiz kulaklarımla bir defa bile duymuşsam sana bir özne olarak doyamamışsam şımarıklık değildir bu toplumsal bir geri kalmışlıktır olsa olsa bayat uykular bilirim sinmiş terlice nevresimlerimize pencereden esen telaşıdır kirlice sokağın aldırma bu toplumsal ve karamsar bir darbe her Temmuz sıcağının öğle sonrası günü batırmadan dalsam diye hayıflanırım içten içe kıvrılsam koynuna benliğinin en içine seni doğuran kadının bile bilmediği dehlizlerine sığıntısal bir sıcaklık eyle yalnız bana eyle orada işte iki yetişkin baş kaldırırız ne olacak sanki ne?! saldırırız poetik birleşmelerimizle bu dayatılan monoton kara düzene belki pasifist belki agresifçe!
2 notes · View notes
kalemineiyibak · 1 year
Text
Çizgi
Şimdi aşka seni unutmayı çiziyorum, resmi berbat biri olduğumu kabul ediyorum; saltanatının ucube sevişmelerinde ahenk zevkleri alırken sen, ben; fildişi yalnızlığımda dahi seni bekledim. Kim için, niçin? Sanata soyunur gibi çıplak sevdim seni; yalanın figüran oyunculuğunda yönetmenin "kestik!" demesine gerek kalmadan kestim, seni sevmemeyi. Sevmekte başarılı, sevilmekte fahişeydi çünkü satırlarım.
İşportaya kurbanda en ön sıradaydı; "gel vatandaş, gel!" derken ben, seni çağırıyor oluşumu bir tek sen duymazdın. Seni sevmekten kendimi azlediyorum. Can yakar bekleyişler, bu hayatı yakar; sen, kuş yuvasının cikciklerinde öten bir aşkken bir başkasına; ben, bekleyiş krizlerimde plasebo ihtiyacı güttüm.
Ağır aksak ve yabaniydi sana ulaşmalarım, düğmenin birini yanlış iliklemişken diğerlerinin de yanlış gitmesi gibiydi. Lağımda aşk güftesine tımarhane gerçeğini anlatmaktı. Kavruldum, söylesene, bir kavurma mıydım ben? En çok en az hisseden insanlar tarafından sevilen bir brokoli miydim, sözlükteki imlâ hatası mıydım seni severken de; hep kalbim yaralı döndüm senden?
İnsan, bunu kendine yapmamalı. Hayat, paydos düdüğünün sersem sevişmelerine okul zillerini karıştırmayacak kadar şeffaf çünkü. Ben buradayım, peki sen neredesin? Onun kucağının şükür demetlerinde bir demet maydonoza evladiyelik aşk teslimiyeti çabalarında şimdi hangi çocuğu yapmaktasın? Sensizliği doğurmam artık ben. Dokuz ay, on gün çile çeker kadınlar; ben, kaç ay, kaç günde sensizliği doğurmaktan doğurganlığımın soğuyan ve bebeklerin her anne deyişlerinde kendini anne sanan bir yanılgı oldum, biliyor musun?
Sevişmem artık sensizlikle, ondan sen çıkar diye beklemem. Aşka duş aldırıp gusül abdestine bu seçimli yazgıyı ortak etmem. Sen, bana gelmemek için yaratılmışsın benim için. Varın yokun bana gelmemek üzere. Harflerimi öpsen bekaretlerini kaybederler, paragraflarıma dönüp baksan seni aşk zannederler. Çünkü onların her biri deli. Akıllı olsalardı gelmeyen bir adamın kabrini sular gibi her an, her gün sularlar mıydı gözyaşlarımda seni?
Aşkla sevilmek üzere gidiyorum. Dokuzun sağından solundan yamacından tutuyor umutlar, faladdin öyle söyledi. Yaşı, arabasının plakası, ya da varlığının her ceddi; dokuza çıkan bir adam, kalbimin pusulasını bulacakmış. Sendeki kaygan zeminlerde düşüp hep yaralanırken aşk, tövbe! Seni, sensizlikten istemem. Herkes kendi yolunun emperyalist gücünde tükenir gibi tükenir aşkta ve Cumhuriyetin kuruluşu gibi köklenir hayaller, sanırsın kalbi güzelin cennet firarı senin içindir. Yalan, daha da sanmam. Sanmak hakkımı karaya vuran balıklara yem diye attım, meğer onlar da ölmüşler.
Dudağının törensel öpücükleri son harfimin sol gözünde kalmış, sildim. Dudaklarının izinde mühürlenen acabalarım, pembe yanaklarında sensizliği fondöten misali sürmüş, üzgünüm.
Öpmeden önce, acabalara kesinlikle sormalıydın.
Onunla ve onun sana verdikleriyle mutluluklar dilerim sana.
Yolumuzun ayrı cehaletinde, kültürün optimist sesinde pesimist bir hece kaldın. Ne yana baksam, düş yakasından aşkın replikleri kötücül kadere bizim için yazılır.
Şimdi mi, sonra mı, ya da her gece mi?
Gittiğin yerlerin altını üstüne getirsen beni bir daha böyle âşık ve aptal bulamazsın.
Çırılçıplak kalırken ona ve "eveet" derken aşkla; bana hayır demiş oldun. Ben seni delilikle terbiye eder akıllıca unuturum bundan sonra.
Eveeet! Sonsuzun cebinde kalan sonsuzluğa kadar evet...
İmzam, mührü ceylandır; gözleri güzel olur bilirsin.
Tuvale yapışan kirpik gibi kalır fırçada sen darbelerim; o vakit, "yazar beni ilk defa çizerek öldürdü" dersin...
Dilara AKSOY
15 notes · View notes
imarpanosu · 5 months
Link
#EvSahibi olmak gerçekti, hayal oldu!.. #Detay #haber için tıklayın...
2 notes · View notes
ckardelen · 2 years
Text
Tumblr media
Eksikti Geceler ve Bazı Günler
ll
Her şeyi inkâr et ama bak bunu edemezsin ben seni unutmak sarayında uyurken buldum çaldım kalbinin zillerini iki anlamda, uyardım seni kaldırdım uykunu, soydum bir güzel yudum yıkadım can yunağımda
Tenimle kuruladım gölgeni sözlerimle giydirdim gülüşler geliştirdim gülüşünden üzdüm,üzüncüm oldun kırdım, öptüm onardım her kim unuttuysa ben hatırladım
Gün yirmi dört saat, hatıran bin yıl başucumda sönmeyen kandil yüzün ey acıların ardından gelen mutluluk eşsiz fısıldayışı dünyanın aklımı fikrimi sürükleyen su
Selanik türküsünü senin için söylüyorum aman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver alıp götürsün beni bu azap ölsün bu rebib
mademki görüp göreceği sevinç bu
Adnan Satıcı
18 notes · View notes
oyunabirazara · 2 years
Text
Defli zikir yapıcaz. Gece mestanesi...âlime defin zillerini sevmiyor. Çıkarmaya gitti. Onları bekliyorum.
4 notes · View notes
palyacomuyum · 4 months
Text
tek başına nasıl bu kadar ses yapıyor, sökcem bütün zillerini
0 notes
cointahmin · 10 months
Text
Şirketin resmi Twitter hesabından atılan bir tweet’e nazaran, dünyanın en büyük telekomünikasyon şirketlerinden biri olan Vodafone Almanya, Cardano Blockchain ve onun NFT’lerine bir selam vermiş olabilir. Bu ortada, Cardano topluluğunda Robinhood ve Celsius tasası hakim.Vodafone ve Cardano mu? Şifreli tweet spekülasyonlara yol açıyorCardano NFT projesi NMKR’de bir geliştirici olan Patrick Tobler’dan şifreli bir bildiri geldi. Bu da Cardano topluluğu içinde epeyce heyecan yarattı. Tobler’in tweetleri Vodafone’un NMKR kullanarak NFT basma muhtemelliğine işaret ediyor. Lakin yorumun birçoklarını spekülasyona bırakıyor.https://twitter.com/Padierfind/status/1673655171639902210 Vodafone’un Cardano’nun NFT alanına girdiğine dair bir öbür doğrulama da Twitter kullanıcısı Mantax’tan geldi. Kullanıcı Vodafone Almanya’nın bir çalışanı olduğunu sav ediyor. Mantax, “Evet bunu doğrulayabilirim. Zira Vodafone Almanya’da çalışıyorum. Ayrıyeten, kimi yenilikleri zorlamaya çalışıyorum. Dahası, ben yasal bir Cardano Degen = Vodafone NFT’leri Cardano’da,” dedi.Bazı kullanıcılar tweetlerin alışılmadık tabiatına atıf yaptı. Bu nedenle, Vodafone hesabının hacklenmiş olabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Zira, Cardano ile ilgili tweet, öbür tüm tweetlerin Almanca olarak yayınlanmasına karşın İngilizce olarak yayınlandı. Vodafone’un Cardano NFT’lerini kelamda onaylamasının gerçekliği ne olursa olsun, kripto para topluluğunun yakından izlediği açık. Daha klasik şirketler Blockchain teknolojisine ve dijital varlıklara ilgi gösterdikçe, bu üzere olayların heyecan ve spekülasyona yol açması beklenen.ADA topluluğu Robinhood ve Celsius endişesiCardano ekosisteminde, ADA tokeninin Robinhood ve Celsius tarafından büyük ölçekli bir tasfiye mümkünlüğü üzerine bir tasa dalgası yayılıyor. Bu iki platformun kararlarının arkasındaki nedenler farklı. Bununla birlikte, değerli bir satış hayali topluluk içinde kimi alarm zillerini tetikledi. Cardano topluluğu içindeki görüşler epey çeşitli. Kimileri, böylesine büyük ölçekli bir elden çıkarmanın ADA için eşsiz bir olay olmayacağı görüşünde. Bu yüzden, olumsuz varsayımları FUD tezahürleri olarak küçümsüyor.https://twitter.com/RichardMcCrackn/status/1673523311836315650 Hem Robinhood hem de Celsius’un kümülatif varlıklarının toplam ADA süreç hacminin küçük bir kısmını oluşturuyor. Bu nedenle kimileri, sahiplerine ADA varlıklarını alternatif cüzdanlara taşımaları için kâfi fırsat sağlandığını ileri sürüyorlar. Bu görüşü destekleyenler, piyasanın yaklaşan olayı çoktan özümsediğini söylüyor. Ayrıyeten, bunu çevreleyen yaygın karamsarlığın gerçek satışlardan daha büyük bir tesire sahip olduğunu argüman ediyor.Ancak topluluk içinde bu duruma karşı çıkanlar da var. Robinhood’un 27 Haziran’da bir kapanış tarihi ilan ettiğini ve bu tarihten sonra kalan tüm ADA’ların piyasa fiyatından boşaltılacağını vurguluyorlar. cointahmin.com’dan takip ettiğiniz üzere, Robinhood’un kripto varlıklarını yönetmekle görevlendirilen Jump Crypto, elinde kalan ADA varlıklarını derhal elden çıkarmakla yükümlü olacak.Öte yandan Celsius, daha fazla esnekliğe sahip. Zira, beklentiler ADA varlıklarını uzun bir mühlet boyunca etaplı olarak elden çıkaracağı tarafında. Geriye kalan temel soru, Jump’ın bu senaryoda nasıl bir yol izleyeceği hususu. Ayrıyeten, piyasa dışı satıştan varlıkların merkezi borsalara aktarılmasına kadar uzanan seçenekler de gündemde.
0 notes
muhimmat · 11 months
Text
bakakaldık bakakaldık bakakaldık bak gücümüz
sessiz kalmakla ıssız kalmak arasında sarkıtıldığımız kadarmış
yıldızların zillerini çaldıramıyoruz karanlık bastırınca
acı gün yasa kesiyor vurduramıyoruz güneşe gongunu
bir sevişme fasılasından santur imal edemiyoruz
dolunay ibriğinden damıtamıyoruz bir çalpara
bizi sarmış bizi sarmış bizi sarmış baştanbaşa mucizesizlik
ferman okuyan kölenin yan tarafında mahcubiyetinden
kıvrılmış son sayfasının ütüsünde hiç bir keramet yoktu
kaçmak isterken vuruldu
[Ebu' Hasan bin Ahmed el-Hanefi]
çalpara: köçek ve çengilerin oynarken parmaklarına takıp şakırdattıkları, ağaçtan yapılmış iki ya da dört parçalı zil, şakşak. alaturka müzikte bir tempo tutma aracı.
santur: yapı ve biçim yönünden kanunu andıran, nazik tokmaklarla tokmaklarla hassas ses çıkartan telli bir çalgı
Gong, tokmakla vurulan bir müzik aletidir. Yapısı tepsi şeklindedir ve bir çandır. Gong'a tokmakla vurulunca uzun ve çınlayıcı bir ses çıkartır. Gong, Doğu ve Güneydoğu Asya kökenlidir. Tarihi çok eskilere dayanır. Gong, genellikle güreş müsabakalarını başlatır
Zil, Türk müziğinde ve diğer birçok Orta Doğu ülkesinin müzik kültüründe var olan bir usul vurma çalgısıdır.Oryantal müzik icrasında kullanılan küçük zillerin çapı 5 cm civarındadır. Ayrıca mehter müziğinde kullanılan çeşitli boylarda ziller de vardır.
bu aletlerin hususiyetini sezince şiirin senfonisi ortaya çıkıyor
0 notes
elestirmen-46-86 · 1 year
Text
HUZUR SOKAĞI
Huzur sokağı şiiri, sitemizin şairinin kaleminden kağıda dökülüyor, sizlere de okumak düşüyor. #sair: Razaman Şaşmaz
Gözü yummuş, hayalde; istikbal örüyorum,Mutlu esintilerin; izini görüyorum. Yüzlerde gülücükler; sokağa yayılıyor,İnsanlar vefa dolu; dostuna bayılıyor. Etrafa üfül üfül; ferah, huzur yağıyor,Herkes, dost çeşmesinden; güzellikler sağıyor. Hastalıkta,sağlıkta; komşusunu yokluyor,Tebessüm dolu dolu; muhabbetle kokluyor. Çat kapı çekinmeden; zillerini çalıyor,Elemi, kederini; paylaşarak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
isvicreninsesi · 2 years
Text
İsviçre’de hemşireler daha iyi çalışma koşulları için sokakta
Tumblr media
BERN- Her ay 300 hemşirenin meslekten ayrıldığı İsviçre’de sokağa çıkan hemşireler, daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşulları talep ettiler. İsviçre’nin Bern kentinde hemşireler çalışma koşullarına dikkat çekmek için gösteri düzenledi. Bern’deki Federal Saray önünde (Bundesplatz), başta hemşireler olmak üzere 700’den fazla sağlık emekçisi sembolik bir eylem için bir araya geldi. İş kıyafetleri ve ses çıkarmak için mesleklerine özgü araç gereçlerle alana gelen sağlık emekçileri, “Alarm zillerini çalıyoruz” sloganları attı. İsviçre’de her ay 300 bakım hemşiresinin işten ayrıldığı belirtiliyor. Gösteri yapan hemşireler de bakım emekçilerini sembolize eden 300 balonu gökyüzüne bıraktı. Hemşireler en önde, “Alkışlar dündü, bugün daha fazla zamana ve paraya ihtiyacımız var” yazılı pankart taşıdı. Ayrıca üzerinde “255 saat fazla mesaim var”, “Sağlık meta değildir” yazılı dövizlerle de renkli görüntüler oluşturdular. BEŞ ACİL TALEP İsviçre Hemşireler Derneği (ASI), Unia sendikası, Kamu Hizmetleri Sendikası (SSP) ve Syna sendikası tarafından yapılan ortak basın açıklamasında, hemşirelik mesleğinin iyileştirilmesiyle ilgili Kasım 2021’de yapılan referandumdaki taleplerin kabul edilmesinden bir yıl sonra, durumun değişmediği ve her ay 300’den fazla hemşirenin mesleği bıraktığı vurgulandı. Açıklamada, politikacılardan ve patronlardan beş acil önlem talep edildi: Ücret artışı, daha yüksek çalışma süresi ödenekleri, ek bir haftalık tatil, fiili çalışma süresi için ödeme ve çocuk bakımı için ödenek. İsviçre Hemşireler Birliği (ASI) adına konuşma yapan Ignatius Ounde, “Hemşirelik referandumunun halkın büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmesi bize umut verdi. Ancak uygulama çok yavaş. Kantonlar ve işverenler, çalışma koşullarını iyileştirmek için acilen harekete geçebilirler ve geçmelidirler. Mesleğimiz harika, ancak bunu sağlıklı ve yetkin bir şekilde yapabilmek için daha iyi çalışma koşullarına ihtiyacımız var” dedi. PERSONEL AZ, SERVİSLER KAPATILIYOR Gösteride konuşma yapan sağlık ve sosyal hizmet emekçisi Paula Will de, “Politikacıların sorunları uzun süre görmezden gelmesi ve uzun vadeli kemer sıkma önlemleri, hastalarımızın artık acı çektiği ve ciddi vakalarda öldüğü anlamına geliyor” dedi. İsviçre Hemşireler Derneği tarafından çeşitli sağlık kuruluşlarından 150 yöneticiyle yapılan bir anketin sonucuna dikkat çeken Will, “Sağlık alanındaki durum giderek daha istikrarsız bir hal alıyor. Birçok servis ve evde personel sayısı yetersiz ve birçok hasta bakım kurumu yataklarını ve hatta bölümlerini kapatmak zorunda kaldı. Personelin aşırı yüklenmesi iş hatalarına yol açmakta, bakım kalitesi düşmekte ve hatta bazı yerlerde hasta bakımının yetersiz kalması riski ortaya çıkmakta” diye ekledi. Halkın büyük çoğunluğu tarafından onaylanan hemşirelerin referandum taleplerinin hayata geçirilmesinde ilk adım olan Federal Konsey taslağı, Federal Meclisin kış oturumunun ilk günü olan 28 Kasım Pazartesi günü görüşülecek. Taslak, özellikle bakım sektöründeki eğitim ve konfederasyon ile kantonların mali taahhütleri ile ilgili. Read the full article
0 notes
gazetehaberi · 2 years
Text
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
0 notes
kadinruhu · 2 years
Text
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
Antibiyotiklerin tıp biliminin insanlık yararına yaptığı en büyük buluşlardan biri olduğunu hatırlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, antibiyotiklerin uygun kullanımı dışında gereksiz ve fazla kullanımının 21. yüzyılda en büyük sağlık tehlikesi olan antimikrobiyal direncini yarattığını ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)nün de bu konuda alarm zillerini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kadinfikri · 2 years
Text
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
Antibiyotiklerin tıp biliminin insanlık yararına yaptığı en büyük buluşlardan biri olduğunu hatırlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, antibiyotiklerin uygun kullanımı dışında gereksiz ve fazla kullanımının 21. yüzyılda en büyük sağlık tehlikesi olan antimikrobiyal direncini yarattığını ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)nün de bu konuda alarm zillerini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
listemakale · 2 years
Text
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
Antibiyotiklerin tıp biliminin insanlık yararına yaptığı en büyük buluşlardan biri olduğunu hatırlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, antibiyotiklerin uygun kullanımı dışında gereksiz ve fazla kullanımının 21. yüzyılda en büyük sağlık tehlikesi olan antimikrobiyal direncini yarattığını ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)nün de bu konuda alarm zillerini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
habergecesi · 2 years
Text
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
DSÖ Antibiyotik Direnci İçin Alarm Zillerini Çalıyor
Antibiyotiklerin tıp biliminin insanlık yararına yaptığı en büyük buluşlardan biri olduğunu hatırlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, antibiyotiklerin uygun kullanımı dışında gereksiz ve fazla kullanımının 21. yüzyılda en büyük sağlık tehlikesi olan antimikrobiyal direncini yarattığını ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)nün de bu konuda alarm zillerini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes