#vergi mahkemesinde dava
Explore tagged Tumblr posts
kriptozz · 2 years ago
Text
Trump Şirketler Grubu'na vergi kaçakçılığından 1,6 milyon dolar ceza
Tumblr media
Trump Şirketler Grubu'na vergi kaçakçılığından 1,6 milyon dolar ceza Trump Şirketler Grubu'na vergi kaçakçılığından 1,6 milyon dolar ceza Davaya bakan New York Yargıcı, Trump Şirketler Kümesi'nin iki yan kuruluşu olan Trump AŞ. ile Trump Maaş ve Muhasebeye 1,6 milyon dolar para cezası verdi. New York maddelerine nazaran, gibisi vergi kaçırma ve usulsüzlük davaları sonucunda şirketlere en fazla 1,6 milyon dolar cezası verilebildiği belirtiliyor. Trump Şirketler Kümesi'nin bu cezayı kolaylıkla ödeyebileceği, fakat ağır cürüm mahkumiyetinden ötürü bundan sonra kredi ve ihale alma imkanlarının etkilenebileceği kaydediliyor. Bu davadan ötürü Trump yahut aile üyelerinden birisinin rastgele bir ceza alması beklenmiyor. Öte yandan, New York Başsavcısı Letitia James'in Trump, en büyük üç çocuğu ve üst seviye yöneticiler hakkında, "Trump Organization isimli şirkete ilişkin gökdelenler ve golf alanları üzere varlıkların pahasının 10 yıldan fazla müddettir finansal tablolara yanlış yansıtılarak vergi kaçırıldığı" savıyla açtığı 250 milyon dolarlık farklı bir soruşturma devam ediyor. Manhattan Bölge Savcılığı, 2018'de Trump'ın şirketlerindeki iş uygulamaları, kayıt dışı ikramiyeler, emlak kıymetlerinde beklenen sahtekarlık, vergi ödemelerinde usulsüzlük üzere hususlar hakkında inceleme başlatmıştı. Başsavcılık, 2 yıldan fazla süren soruşturma kapsamında toplanan kanıtlar üzerinden cezai dava açılıp açılmayacağına karar verilmek üzere heyet oluşturmuş, heyet de davanın açılması istikametinde karar vermişti.New York Federal Mahkemesinde 31 Ekim 2022'de başlanan yargılama sonunda Trump Şirketler Kümesi, heyet tarafından 7 Aralık 2022'de vergi kaçakçılığı ile ilgili yöneltilen 17 suçlamanın tamamından hatalı bulunmuştu. Suçlananlar ortasında yer alan şirketin mali işler üst yöneticisi Allen Weisselberg, dava öncesi savcılarla Trump'a karşı işbirliği yapmayı reddetmiş lakin Ağustos 2022'de, yargılama sırasında yanlışsız söz vermesi karşılığında 5 ay mahpus cezası alması ve yaklaşık 1,7 milyon dolar vergi borcunun tahsil edilmesi konusunda savcılarla muahedeye varmıştı. 75 yaşındaki Weisselberg, evvelki gün mutabakatın bir kesimi olarak 5 ay mahpus ve 1,7 milyon dolar para cezasına çarptırılmış, New York'taki Riker Island Hapishanesi'ne götürülmüştü. Savcılarla savunma muahede yapmaması halinde Weisselberg'in 15 yıla kadar mahpus cezası alabileceği belirtilmişti. #kriptopara #haber #Sondakika #Bist100 #Bitst30 #Binance #DOGE #BONK #SHIBA #Paribu #Bitci #Bitcoin #Musk #BinanceTR #Haber #Finans #Dolar #Euro #İstanbulBorsası #Hissesenetleri Read the full article
0 notes
versavhaberleri · 6 years ago
Text
Vergi Mahkemesinde Dava Açma Süresi ve Uzlaşmama Tutanağı
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergi-mahkemesinde-dava-acma-su%cc%88resi-ve-uzlasmama-tutanagi/
Vergi Mahkemesinde Dava Açma Süresi ve Uzlaşmama Tutanağı
Tumblr media
Bilindiği gibi, Tarhiyat sonrası uzlaşmalarda üzerinde tartışılan konulardan biri de; uzlaşma tutanağının mükellefe tebliğ edilip/edilmeyeceği ile ilgili hususlardır. 213 sayılı VUK’nun uzlaşmayı düzenleyen ek 7.maddesi hükmü gereğince, süresi içerisinde uzlaşma talep ederek uzlaşma talebinde bulunan mükellefe bir uzlaşma günü verilmektedir. Uzlaşma günü ile davetiyenin tebliğ tarihi arasında en az (10) gün bulunması zorunludur.
Mükellef veya ceza muhatabı aynı anda hem uzlaşma ve hem de vergi mahkemesinde dava açmış bulunabilir. Bu gibi durumlarda vergi mahkemeleri uzlaşma komisyonun kararlarının neticelerini beklemek zorundadır. Vergi mahkemeleri, uzlaşma komisyonu kararlarının sonuçlarını beklemek durumundadır(1). Uzlaşma işleminin neticeye bağlanmasından evvel vergi mahkemelerince dosya karara bağlanmamaktadır.
Diğer taraftan, uzlaşmanın vaki olmaması durumunda mükellef veya ceza muhatabı; tarh edilen vergi ve kesilen cezaya karşı, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler kapsamında ve yetkili vergi mahkemesine dava açabilir. Bu gibi durumlarda dava açma süresi kısalmış veya bitmiş veya 15 günden daha az bir süre kalmış olabilir. Bu takdirde dava açma süresi tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olarak uzamaktadır.
Uzlaşmanın gerçekleşmemesi yani vaki olmaması durumunda ise, yukarıdaki 2.fıkra uyarınca durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunur(2).
Uzlaşmanın vaki olması durumunda, mükellef veya vergi sorumlusu üzerinde mutabık kaldığı vergi ve ceza için genellikle dava açma hakkını kaybeder. Genellikle diyoruz çünkü, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalarda artık dava açma olanağı bulunmamaktadır. Bu kuralın tek istisnası, vergi hatasının bulunması durumunda üzerinde uzlaşma sağlanmış olsa bile, dava açma yolu gözükebilecektir(3).
Danıştay 3. Dairesi tarafından verilen bir kararda: “Dava açma süresinin başlaması için uzlaşma komisyonu toplantısında tutanağın imzalanması yeterli olmayıp bu tutanağın ayrıca mükellefe tebliğ edilmesi gerekmektedir. Vergi mahkemesince uzlaşma komisyonu tutanağının mükellefe tebliğ edildiği tarih araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tutanağın imzalandığı tarih dikkate alınarak davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi yolundaki kararda hukuka uygunluk görülmemiştir” şeklinde karar verilmiştir(4).
Diğer taraftan, yine uzlaşma ile ilgili olarak mükellefin uzlaşma talebinin müzakereye
sokulmadan ve incelenmeden reddi durumunda ise, uzlaşmanın temin edilmemesi veya
uzlaşmanın vaki olmaması halinden farklı olduğu, bu durumda VUK’nun Ek-7. maddesine
göre, ek 15 günlük süresinin işlemeyeceği y.nünde g.rüşler de mevcuttur. Bu g.rüşe göre
örneğin, VUK’nun 343/3 maddesine göre kesilen vergi ziyaı cezası uzlaşma kapsamında
olmamasına rağmen, bu ceza için uzlaşma istenmesi, buna karşılık bu talebin konunun
esasına girilmeden uzlaşma komisyonunca reddedilmesi halinde; uzlaşmanın vaki
olmadığından veya temin edilemediğinden bahsedilemeyeceğinden, bu durumda ek 15
günlük dava açma süresi söz konusu değildir.
Konuya ilişkin Danıştay’ın bu hallerde de dava açma için mükellefe 15 günlük süre verilmesi
gerektiği y.nünde kararları yanında farklı yönde verilmiş kararları da mevcuttur.
Danıştay 11. Dairesi tarafından verilen bir kararda ise; “uzlaşmanın vaki olmaması ve
mükellefe 15 günlük ek dava açma süresinin verilmesi halinde VUK 376. maddesine göre
indirimden yararlanılması mümkün değildir (5).
Diğer taraftan, yine Danıştay 9.dairesi tarafından verilen bir başka kararda ise;
“Uzlaşma başvurusu sonucu uzlaşmaya varılmışken, bu uzlaşmanın gereklerini derhal yerine
getirmekle yükümlü bulunan vergi dairesi müdürlüğünce uzlaşma talebi geçersiz sayılarak,
üzerinde uzlaşılan kısımlarda yeniden cezalı tarhiyata gidilmesinde isabet
bulunmadığı”şeklinde karar verilmiştir(6).
Sonuç olarak, tarhiyat sonrası uzlaşmalarda uzlaşmaya varılmaması halinde bu konuyla ilgili
düzenlenen tutanak mükellefin varlığı halinde kendisine veya vekiline komisyon huzurunda
tebliğ edilmektedir. Mükellefin yokluğu durumunda ise, bu durum bir tutanak ile tespit edilir
ve bu düzenlenen tutanak mükellefe tebliğ için adresine yollanır. Bundan sonra ise yargı yolu
mükellef için söz konusu olacaktır.
———————————
(1) VUK uzlaşma ek madde 7
(2) VUK uzlaşma ek madde 7, VUK md. 112, GT 368, İYUK md. 27
(3) VUK 116 ila 124
(4) Dnş. 3. D.nin 29.01.2003 gün ve E:2000/3173-K:2003/607 sayılı karar. Bu karar için bkz.
Danıştay Dergisi, Sayı:1, Yıl:2003, s.150
(5) Dnş. 11. D. nin 17.11.1997 gün ve E:1996/5556-K:1997/4079 sayılı kararı.
(6) Dnş. 9. D. nin 14.10.2004 gün ev E:2002/805-K:2004/4955 sayılı kararları. Bu karar
KIZILOT Şükrü, “Danıştay Kararları ve Özelgeler” isimli çalışmasının Cilt:8, sayfa:988 de yer
almaktadır. Ankara, 2008, Yaklaşım Yayınları
Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
ahmetcan-av · 4 years ago
Text
Kentsel Dönüşümde Müteahhitten Daire Satın Alan Tüketici Ödediği Tapu Harcını Dava Yoluyla Geri Alabilir.
Kentsel Dönüşüm Sürecinde Yeniden İnşa Edilen Gayrimenkullerin Satışında Ödenen Tapu Harcı, Noter Harcı, Belediyelerce Alınan Ücret Ve Harçlar, Veraset Ve İntikal Vergisi, Döner Sermaye Ücreti Ve Vergileri Dava Yoluyla Geri Alınabilir.
Kentsel Dönüşüm Sürecinde gayrimenkul alan tüketicilerden tapu harçları noter harcı, döner sermaye ücreti gibi bir çok harç ve ücret alınmaktadır. Halbuki, bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelerin yapılmasıdır. Zaten kanun, yönetmelikler de bir anlamda riskli yapıyı malik, kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olmaksızın kullananlara yardım ve teşvik etmek amacıyla çıkarılmıştır. 
Bu konuda bu teşvik ve yardım amacına uygun olarak 10 Aralık 2018 tarihinde yayımlanan 30621 No’lu Resmi Gazete’de yayımlanan 7153 Sayılı Çevre Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Deği̇şi̇kli̇k Yapılmasına Dai̇r Kanunun 24.maddesiyle 6306 sayılı Afet Ri̇ski̇ Altındaki Alanların Dönüştürülmesi̇ Hakkında Kanun’un 7. maddesinin 9. fıkrası değiştirilmiştir.
Buna göre, Afet Ri̇ski̇ Altındaki̇ Alanların Dönüştürülmesi̇ Hakkında Kanun uyarınca yapılacak olan ve Bakanlık, TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi, İdare ve dönüşüme konu yapıların inşası işini yüklenen müteahhit ile malik ve en az bir yıldır kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak riskli yapıyı kullanan gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişilerinden birinin taraf olduğu;
a) Bu Kanun kapsamındaki yapıların dönüşüme tabi tutulmadan önce ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri ile bu Kanun kapsamında yapılacak uygulamalar neticesinde meydana gelen yeni yapıların malik, işi yüklenen müteahhit ve en az bir yıldır kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak riskli yapıyı kullanan gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişilerine ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri,
b) Bu Kanun kapsamındaki bir yapıdan dolayı, bu Kanun kapsamındaki parsellerde veya alanlarda veya söz konusu parsel ve alanların dışındaki parsellerde yeni bir yapı yapılması ya da mevcut bir yapının satın alınması veya ipotek tesis edilmesi işlemleri,
c) Kanun kapsamında yapılacak uygulamalar neticesinde meydana gelen yeni yapıların işi yüklenen müteahhit, Bakanlık, TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi, İdare ve bunların iştirakleri tarafından gerçekleştirilecek ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri,
ile bu bentlerde belirtilen yapıların dönüşümüne ilişkin olarak Kanun uyarınca yapılacak diğer işlemler noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan ücret ve harçlardan, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden, bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kâğıtlar, resmî dairelerin mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler sebebiyle düzenlenen kâğıtlar da dahil olmak üzere damga vergisinden, bu Kanun kapsamındaki yapıların maliklerine ve malik olmasalar bile bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak en az bir yıldır ikamet ettiği veya bunlarda işyeri bulunduğu tespit edilenlere bu amaçlarla kullandırılan krediler dolayısıyla lehe alınacak paralar, banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisnadır. Bu Kanun kapsamındaki iş, işlem ve uygulamalar, Bakanlık, TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi ve İdarenin, sermayesinin yarısından fazlasına sahip oldukları şirketleri tarafından yürütülüyor ise, bu şirketlerce yapılan iş, işlem ve uygulamalarda da bu fıkrada belirtilen vergi, harç ve ücret muafiyetleri uygulanır.
Kentsel dönüşümü teşvik için kanun çıkartılmasına rağmen Tapu Müdürlükleri ve Vergi Daireleri gibi kamu kurumlarının bu teşvik kanununa uymaması haksız ve hukuka aykırıdır. 
Kentsel dönüşüm bölgesinde:
a-) müteahhitlerden daire satın alan tüketiciler
b-) kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile arsalarını müteahhitlere vermiş mülk sahipleri, 
c-) İnşaatı yapan müteahhitler, 
bu kapsamda haksız ve yersiz ödenmiş olan tapu harcını ve vergilerini iade alabilirler. 
Kentsel Dönüşümde noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan ücret ve harçların, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücretinin iadesine ilişkin emsal kararlar şunlardır:
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi̇ 5. Vergi̇ Dava Dai̇resi̇ E. 2017/327 K. 2017/2689 T. 12.7.2017
İzmi̇r Bölge İdare Mahkemesi̇ 3. Vergi̇ Dava Dai̇resi̇ E. 2017/1023 K. 2017/978 T. 20.6.2017
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi̇ 5. Vergi̇ Dava Dai̇resi̇ E. 2017/1845 K. 2017/2078 T. 31.5.2017
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi̇ 5. Vergi̇ Dava Dai̇resi̇ E. 2017/598 K. 2017/581 T. 21.3.2017
İstanbul 5. Vergi̇ Mahkemesi̇ Esas No: 2016/2545 Karar No: 2016/2768 Karar Tari̇hi̇: 21.12.2016
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi̇ 5. Vergi̇ Dava Dai̇resi̇ E. 2016/2321 K. 2017/5 T. 5.1.2017
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi̇ 5. Vergi̇ Dava Dai̇resi̇ E. 2017/1073 K. 2017/2674 T. 11.7.2017
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi̇ 5. Vergi̇ Dava Dai̇resi̇ E. 2017/903 K. 2017/2672 T. 11.7.2017
Bundan sonra ne yapmak gerekir?
Bu kararlarda da görüldüğü üzere artık, kentsel dönüşüm kapsamında müteahhit veya arsa sahibinden ev satın alan tüketicilerden, kentsel dönüşüm alanında bina yapan müteahhitlerden, kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle müteahhide arsasını veren mülk sahiplerinden tahsil edilen noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan ücret ve harçların, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti dava yoluyla geri alabilirler.
Kentsel dönüşüm kapsamında müteahhit veya arsa sahibinden ev satın alan tüketicilerden, kentsel dönüşüm alanında bina yapan müteahhitlerden, kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle müteahhide arsasını veren mülk sahiplerinden tahsil edilen  ev satın alan tüketicilerden tahsil edilen noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan ücret ve harçların, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti vergi hatası denilen kavram içerisinde değerlendirilebilecek bir husustur.
Bunun için 5 yıl içinde aşağıdaki belirteceğimiz yolla dava sürecini başlatmak mümkündür.
Peki nedir vergi hatası? Vergi hatası, vergi ile ilgili hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Zamanaşımı Süresi Nedir? Ne Kadardır? Vergi hatası iddiasıyla verilecek olan düzeltme talebini içeren dilekçe, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak 5 yıl içinde verilebilir. Bu noktada bir örnek vermek gerekirse, Kentsel dönüşümden 2015 yılında ev satın alan tüketicilerden tahsil edilen tapu harcı için zamanaşamı 01.01.2015 yılında başlar. 31.12.2020 tarihinde de sona erer. O halde 2015 yılında meydana gelen bir haksız ve yersiz alınan bir tapu harcı için 31.12.2020 tarihine kadar vergi hatası müracaatı yapılabilir.
Ödenen Tapu Harcı Nasıl Alınacak?
Bu işlemi üç aşamada yapılır.
Birinci aşama, (buna itiraz aşaması diyebiliriz) vergi hatası düzeltme işlemi şahıs/şirket tarafından Vergi Dairesine teslim edilen yazılı bir dilekçe ile başlar.
Bu dilekçeye şu evraklar eklenmelidir:
a)    Vergi Tahsil Alındısı
b)    Tapu Fotokopisi
c)    Riskli Yapı Belgesi
d)    Riskli Yapı Muafiyet Belgesi
e)    Sözleşme Örneği 
Bu dilekçede bir şekil noksanlığı olsa da, vergi hatasını düzeltme talebi geçersiz olmaz. Düzeltme talep dilekçeleri şahıs/şirket tarafından elden vergi dairesine verilebileceği gibi posta ile taahhütlü olarak da gönderilebilir. Postaya verildiği tarih müracaat tarihi olarak kabul edilir.
Müracaat sonucunda, Vergi Dairesince tereddüde imkan vermeyecek derecede açık bir vergi hatası tespit edilirse, Vergi dairesince vergi hatası kendiliğinden düzeltilebilir ve başvuran şahıs/şirket lehine kesilen vergi nakden iade edilebilir.
Düzeltme işlemi, uygun görülmeyen durumda ise red cevabı, başvuran şahıs/şirkete yazı ile tebliğ edilir. 60 gün içinde hiç bir şekilde cevap verilmemişse, bu durumda 60 günün sonunda başvuru reddedilmiş sayılır. Böylece birinci aşama tamamlanmış olur.
İkinci aşamada (buna şikayet aşaması diyebiliriz), Vergi Dairesinin red cevabının tebliğ edildiği tarihten itibaren başvuran şahıs/şirketin şikayet yoluyla Maliye Bakanlığı’na yazılı olarak bir dilekçe ile müracaat etmesi gerekir.
Şikayet yoluyla düzeltme talebi üzerine Maliye Bakanlığı şahıs/şirketin düzeltme talebini değerlendirerek düzeltme yapılması gerektiği sonucuna ulaşırsa, düzeltme işlemlerinin yapılması için Vergi Dairesi’ne durumu yazı ile bildirir. Bu aşamada da başvuran şahıs/şirket lehine kesilen vergi nakden iade edilebilir.
Şikayet yoluyla düzeltme talebi, uygun görülmeyen durumda ise red cevabı, başvuran şahıs/şirkete yazı ile tebliğ edilir. 60 gün içinde hiçbir şekilde cevap verilmemiş ise, bu durumda 60 günün sonunda başvuru reddedilmiş sayılır. Böylece ikinci aşama şikayet aşaması da tamamlanmış olur.
Üçüncü aşamada (buna dava aşaması diyebiliriz), Maliye Bakanlığı’nın red cevabının tebliğ edildiği tarihten itibaren şahıs/şirket, dava açma süresi olan 30 gün içinde bir dilekçe ile Vergi Mahkemesinde dava açması gerekir.
Yetkili ve görevli mahkeme, düzeltilmesi istenen ve haksız ve fazla kesilen Kentsel dönüşümden ev satın alan tüketicilerden tahsil edilen noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan ücret ve harçların, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücretini tarh eden ve tahakkuk ettiren vergi dairesinin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir. İstanbul’da İstanbul Vergi Mahkemeleri, Ankara’da Ankara Vergi Mahkemeleri, İzmir’de İzmir Vergi Mahkemeleri yetkili ve görevlidir.
Bu son aşamada da Vergi Mahkemesi, haksız, fazla ve yersiz kesilen vergide vergi hatası yapıldığına karar verirse, başvuran davacı şahıs/şirket lehine fazla ve yersiz kesilen vergi nakden yasal faiziyle birlikte iade edilir.
Mahkeme kararına rağmen Vergi Dairesi Tapu Harcını İade Etmezse Ne Olacak? Bu durumda Vergi Dairesine hesap numarası bildirilir ve 30 günlük süre içinde yatırması beklenir. 30 gün sonunda Vergi Mahkemesinin kararı ibraz edilerek ilamlı icra yoluyla icra takibi başlatılabilir. 
Kentsel Dönüşüm Tapu Harcı İadesi Emsal Mahkeme Kararımız: 
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Av.Ahmet Can 
http://ahmetcan.av.tr/kentsel-donusum-sonucu-edilen-gayrimenkullerin-aliminda-ve-satisinda-odenen-tapu-harci-ve-vergiler-dava-yoluyla-geri-alinabilir/
1 note · View note
yuzdokuzondokuz · 5 years ago
Text
1. avukatlık yemini geliştirilmiş; “hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim” yeminini, “mesleğimi icra ederken, hukuka, ahlaka, mesleğin onur ve kurallarına uygun davranacağıma, adaletin gerçekleşmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağıma, savunmanın kutsallığı karşısında hiçbir engelden yılmayacağıma, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik değerlerden asla taviz vermeyeceğime, avukat meslektaşlarım ve tüm kamuoyu önünde namusum ve vicdanım üzerine ant içerim.” şeklinde değiştirme teklifinde bulunulmuştur.
2. avukatlık sınavına ilişkin usul ve esaslar, kanun taslağının 13 ila 15. maddelerinde düzenlenmiş; taslağa göre 13. maddede avukatlık stajına, 14. maddede ise avukatlığa hak kazanması için iki ayrı sınav yapılacağı anlaşılmıştır.
3. avukatlık stajına ilişkin düzenleme, taslağın 16 ila 24. maddelerinde yer almış, avukatlık stajı süresi iki yıl olarak belirlenmiştir. bu sürenin ilk altı ayı yargı mercileri ile gerekli görülen kurum ve kuruluşlarda; kalan kısmı ise en az beş yıl kıdemi olan bir avukatın sorumluluğunda, bir avukatlık şirketi nezdinde yapılırsa şirket içerisinde en az beş yıl kıdemi olan bir avukatın sorumluluğunda yapılacağı açıklanmıştır.
4. taslakta; stajyere staj süresinde genel sağlık sigortası yaptırılacağı, stajyerin yıllık iki hafta izin kullanma hakkı tanınacağı, stajının son bir yılında, avukatın verdiği yazılı muvafakat uyarınca idare mahkemeleri, sulh mahkemeleri, asliye mahkemeleri ve icra mahkemeleri ile icra müdürlüklerinde işlemler yapabilecekleri, duruşmalara katılabilecekleri öngörülmektedir.
bunun yanında, bir avukatın nezdinde ve sorumluluğu altında en fazla üç kişinin staj yapabileceği yönünde düzenleme yapılmıştır.
5. “avukatla temsil zorunluluğu” başlıklı 28. maddede; adli ve idari yargıda, tarafın veya müdahilin, değeri yirmi beş bin türk lirasından fazla olan dava ve icra takiplerinde ve idari yargıda, değerine bakılmaksızın her türlü iptal davalarında, kanun yolları da dahil olmak üzere, bir avukat aracılığıyla temsilin zorunlu olduğu, kısmi talepli davalar ve belirsiz alacak davalarında avukatla temsil zorunluluğunun, uyuşmazlık konusunun tamamı dikkate alınarak belirleneceği, ceza yargılamasında ise, kovuşturma ve kanun yolları aşamasında bir avukat aracılığıyla temsilin zorunlu olduğu açıklanmıştır.
bu hükümlerin çekişmesiz yargı işlerinde, kişiler veya aile hukukuna ilişkin dava ve işlerde, dava açılmadan önceki geçici hukuki koruma taleplerinde, ceza yargılamasında özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, kamu davasına katılma durumunda ve taraf, müdahil veya ilgilinin, görevlerinden ayrılmış olsa bile avukat, hakim, savcı, noter veya hukuk alanında öğretim üyesi olması halinde uygulanmayacağı öngörülmüştür.
6. avukatın işi reddetme zorunluluğu bulunan hallerle ilgili olarak; yürürlükte bulunan metinde “aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa” yer almakta iken, taslakta “aynı zamanda” ibaresi eklenerek aynı iş olmasa bile, aynı zamanda karşı tarafın işini yapmak, işi reddetme zorunluluğu olarak sayılmıştır.
7. taslağın 49. maddesinde yer alan “avukatlık ücreti” düzenlemesinde; ücretin, belirli bir miktar olarak veya asgari bir miktar belirtilmek kaydıyla başarıya bağlı olarak kararlaştırılabileceği, ancak her iki durumda da ücretin en az dörtte birinin peşin olarak ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
8. taslakta “çalışma türleri” başlıklı kısım yer almakta, çalışma türleri “bireysel avukatlık”, “avukatlık ortaklığı”, “avukatlık şirketi”, “ücret karşılığı birlikte çalışan avukat” ve “kamu avukatlığı” olarak beşe ayrılmaktadır. avukatlık şirketi, anonim veya limited olarak kurulabilecektir. avukatlık ortaklığına tanınmayan şube açma yetkisi, yeni bir kurum olan avukatlık şirketine tanınmıştır.
9. yürürlükte bulunan avukatlık kanunu’nda reklam yasağı yer almakta iken; taslak metninde, hangi durumlarda reklam yapılacağı düzenlenmiş, avukatın yapacağı reklam ve tanıtımın, gerçek, amaca uygun, meslek onur ve itibarına yaraşır ve hukuki yardım çerçevesinde avukatın mesleki yükümlülük ve görevine uygun olmak zorunda olduğu açıklanmıştır. bunun yanında, hangi durumların reklam ve tanıtım açısından yasak olduğu sıralanmıştır. buna göre; dikkat çekici ve abartılı reklam ve tanıtımlarla kendini övmek, reklam ve tanıtımlarda kendini diğer meslektaşlarla kıyaslamak, zor durumdan faydalanarak müvekkil elde etmek, reklam ve tanıtım amacıyla aracılar kullanmak, iş veya müvekkil teminine yönelik menfaat sunmak veya vaat etmek, başarı ve kazanç verilerini bildirmek yasaktır.
10. taslağın 75. maddesi ile “uzman avukatlık” kavramı getirilmiş, türkiye barolar birliği tarafından, talep üzerine, ceza hukuku, özel hukuk, idare ve vergi hukuku alanlarında “uzman avukat” unvanı kullanma yetkisi verilebileceği, icra hukuku alanında böyle bir belirleme yapılamayacağı öngörülmüştür. uzmanlık unvanı için 10 yıllık kıdem şartı aranmış, belli bir alanda avukatlık yapmak için uzmanlık şartının aranmadığı ayrıca belirtilmiştir.
kanaatimizce uzmanlık unvanı için 10 yıllık kıdem şartının aranması isabetli değildir; zira avukatın mesleki yetkinliği, mesleğinin ilk yıllarında belli bir alanda uzmanlaşması, lisansüstü ve/veya doktora öğrenimi görmesi gibi durumlarda, avukatın 10 yıllık kıdeme erişmiş meslektaşlarından uzmanlık unvanını daha fazla hak ettiği bir gerçektir. sırf kıdeme dayalı ölçme yöntemi yanlış, yetersiz ve sübjektif olacaktır ki, burada esas olan avukatın bilgisi ve yetkinliğidir.
öte yandan, ruhsatını yeni almış bir avukatın da hemen “uzman avukat” sıfatını kazanması isabetli olmayacaktır. bu durumda kanaatimizce beş yıllık bir kıdem yeterli olup, mesleğinde beş yıllık kıdeme erişmiş avukatın, istediği uzmanlığı seçmesi veya mesleki tecrübesine göre seçme hakkı olabilmelidir. bu kıdem, hakim, savcı ve öğretim üyelerinin mesleklerinde geçirdikleri beş yılın dahil edilmesi isabetli olacaktır. öğretim üyesinin hukuk fakültesinde ders vermesi şart olmayıp, hukuk fakültesi mezunu olması ve hukuk dersi vermesi yeterli olmalıdır. uzmanlık için avukatın ve hukukçunun, tıp alanında olduğu gibi bir sınavda başarılı olması şartı aranmalıdır. uzlaştırmacı, arabulucu ve marka ve patent vekilliği benzeri bir düzenleme ile ve/veya beş yıllık bir kıdem şartı aranarak avukatın, hakim, savcı veya öğretim üyelerinin yetkinliğinin değerlendirilmesi halinde uzman avukatlık gündeme gelebilecektir.
uzmanlık için önerimiz yanında; taslakta yer alan, belirli bir alanda avukatlık faaliyeti yürütmek için “uzman avukat” unvanına sahip olmak zorunluluğu aranmamasına yönelik düzenlemeye katıldığımızı ifade etmek isteriz. örneğin ağır ceza mahkemesinde duruşmaya katılmak için avukatın uzman olmasını veya kıdem şartını aramak, avukatın iş ve çalışma hürriyetini ihlal edecektir. kaldı ki taslakta avukatın “avukat” sıfatını kazanabilmesi için, staj öncesi ve staj sonrası olmak üzere iki sınav öngörülmüştür.
bununla birlikte; uzmanlık sıfatından bağımsız olarak, kanun yollarında, örneğin yargıtay’da murafaaya katılma gibi işler yönünden “kıdem” esaslı bir düzenlemeye yer verilebilir veya avukatlığın ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz kanun yolları işlerini almaları yönünden kıdem ayırımı gözetilebilir. bu durumda; dosyanın istinaf veya temyiz aşamasında beş yıllık kıdeme sahip avukatın dosyaya girmesi gerektiği öngörülebilir ki, bunun da sakıncası, ilk derece mahkemesinde sanığın savunan müdafinin, aleyhine karar çıkması durumunda kanun yolunda işi bırakmak durumunda olması ve sanığı da başka avukat bulmaya itmesidir. bu durumda de facto olarak avukatın ceza dosyaları alamama ihtimali doğabilecektir.
burada esas olan, hem avukatın “eşitlik” ilkesine aykırı olmayacak ve iş ve çalışma hürriyetini ihlal etmeyecek şekilde işini yapabilmesi ve hem de bireylerin yetkin avukatlarla savunulabilmesidir. esasında avukatlık mesleğini kazanmak bu kadar kolay olmasa idi, bu öneride bulunmamıza da gerek olmazdı. ancak gelinen aşamada, sayısız hukuk fakültesi ve her hafta yüzlerce avukatın meslek sahibi olması karşısında, böyle bir önerinin dikkate alınması gerektiği kanaatindeyiz.
“uzman avukat” kavramının ve kıdeme göre üst dereceli mahkemelere avukat olarak iştiraki kısıtlayan düzenleme getirilmesi gereğinin tartışıldığı bir noktada, yeterli kıdeme ve mesleki tecrübeye sahip olmaksızın ağır ceza mahkemesine üye hakim veya duruşma savcısı olarak çıkılması da eleştiriye açıktır. bu tür bir sorunun devam ettiği bir aşamada, asıl tartışma konusu “uzman avukatlık” ve/veya “avukatlıkta kıdem” olmamalıdır.
11. taslakla türkiye barolar birliği’ne “başkanlar kurulu” isimli danışma organı eklenmiş, taslağın 182. maddesine göre kurula, tbb başkanının başkanlığında tüm baro başkanlarının katılımı ile kurulacağı belirtilmiştir. kurulun görevi ise; gündemde belirlenen konuları değerlendirip, gerektiğinde tavsiye niteliğinde kararlar almak olarak açıklanmış olup, toplantı ve karar yeter sayısının üye tam sayısının salt çoğunluğundan az olamayacağı düzenlenmiştir.
12. taslak metnine göre baro görev süresinin iki yıldan dört yıla çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
13. taslakta en tartışmalı konu, türkiye barolar birliği genel kurulu oluşumu yönünden yapılması beklenen düzenlemeye ilişkindir. kanaatimizce, baroların ve tbb başkanı ile yönetiminin seçimi usulü ile ilgili değişiklik çabası sıcaklığını korumaktadır. gerçekten barolar ve avukatlar seçim usullerinin değişmesini istiyorlar mı, seçim usulü tartışması baro ve tbb seçimlerinde bir demokratiklik tartışması olarak mı kendisini göstermekte, yoksa gerçekte yaşanan bir yönetim krizi ve seçilememe endişesi midir? tüm bunlara bakılıp bir değerlendirme de yapılabilir. ancak avukatların çözüm bekleyen ciddi maddi ve manevi sorunlarının olduğu, bugüne kadar da bu sorunların çözümünde yeterli mesafenin alınmadığı ileri sürülmektedir. bu eleştirinin muhatabı sadece tbb başkanı ve yönetimi olmayıp, baro yönetimleri de eleştirilmektedir. bir diğer konu baroların siyasete girdiği, bu nedenle de asli işlevleri olan avukatların sorunlarına yeterince odaklanamadıklarıdır ki, bizce bu konu bazı barolar ile tbb başkanı ve yönetimi ile hükümet arasında yaşanan tartışma ve karşılıklı açıklamalardan kaynaklanmaktadır. esasen bir kısım baro ile tbb başkanı ve yönetimi arasında ve özellikle de hükümet arasında görüş ayrılığı ve tartışma yaşanmasa, hatta bu görüş ayrılığı ve tartışma muhalefetle olsa bu değerlendirme farklı olacaktır. bu nedenle, bazı baro başkanları ile yönetim kurullarının siyasete müdahil olduğu değil, tbb başkanı ve yönetim kurulu ve hükümetle karşı karşıya geldiği değerlendirmesi daha isabetli olacaktır.
bilindiği üzere türkiye cumhuriyeti’nde baro sayısı, en son ardahan barosu’nun katılımı ile seksen (80) olmuştur. bayburt ve gümüşhane ise bir baro ile temsil edilmektedir.
yürürlükte olan düzenlemeye göre, bölgesi için en az 30 avukat bulunan her il merkezinde bir baro kurulmaktadır.
tbb genel kurulu’nda baro başkanları doğal üye olmakla ve genel kurul, avukatlıkta en az on yıl kıdemi olan üyeleri arasından gizli oyla seçecekleri ikişer delege ile kurulmakla, baroların yüz (100) üyeye kadar üç delege ile temsil edildiğini, avukat sayısı yüzden fazla olan baroların ise yüzden sonraki her üç yüz (300) üye için ayrıca birer delege seçeceğini, örneğin yedi yüz (700) üyesi bulunan baronun beş (5) delege ile temsil edildiğini ifade etmek isteriz.
taslağın 167. maddesinde mevcut düzenleme tekrar etmekle birlikte, maddeye alternatif düzenlemeler de ilave edildiği, burada mevcut düzenin bozulup, avukat sayısı yüzden fazla olan baroların yüzden sonraki üç yüz yerine her bin (1000) üye için ayrıca birer delege seçeceği şeklinde düzenlemenin de yer aldığı görülmektedir.
bir diğer alternatif; üye sayısı yüze kadar olan barolarda üç, yüz birden (101) bine (1000) kadar olan barolarda dört (4), bin bir (1001) ve daha fazla olan barolarda ise dörde ilave olarak sonraki her bin için ayrıca bir ilave delege seçileceği, aynı sayıda yedek üye de seçileceği yönündedir. bu düzenlemenin bir öncekinden farkı, 100 (3 delege) + 1000 (1 delege) + 1000’lük (1 delege) üye hesabı yerine, 1000 (4 delege) + 1000 (1 delege) + 1000 (1 delege) şeklinde formüle edilebilir.
bir diğer alternatif; yapılacak seçimlerde, her avukatın ancak bir delege adayı için oy kullanabileceği, en çok oy alan adaydan başlanacak sıralamaya göre asıl ve yedek delegelerin belirleneceği yönündedir.
burada 3. alternatif; genel kurulun, “baroların avukatlıkta en az on yıl kıdemi olan üyeleri arasından gizli oyla seçecekleri delegelerle kurulur” temel kuralının terk edilerek, “genel kurul, baro başkanlarından oluşur. türkiye barolar birliği başkanlığı yapmış ve yapmakta olan avukatlar, birlik genel kurulunun doğal üyesidirler, oylamalara katılma, seçme ve seçilme hakları vardır.” şeklinde bir düzenleme ile delege sistemine son vermeyi amaçlamaktadır.
4. alternatif ise; baro başkanlarına, baro yönetim kurullarını da ilave etmiştir. buna göre; “genel kurul, baroların başkanları ile baroların yönetim kurulu üyelerinden oluşur. türkiye barolar birliği başkanlığı yapmış ve yapmakta olan avukatlar, birlik genel kurulunun doğal üyesidirler, oylamalara katılma, seçme ve seçilme hakları vardır”.
alternatif taslaklar düşünüldüğünde, üye sayısı açısından büyük baroların tbb genel kurulu’ndaki temsilinde azalma görüleceği tartışmasızdır.
buna ilişkin gerekçe olarak; tbb seçimlerinin daha demokratik olacağı, temsilde adaleti sağlayacağı, büyük baroların hegemonyasına bu vesile ile son verileceği gösterilebilir. ancak delege sisteminin ilk iki alternatifi, yani 300’ü 1000 olarak getiren sistemi düşündüğümüzde örneğin, dokuz yüz (900) üyesi olan baro ile yüz (100) üyesi bulunan baronun aynı delege sayısı ile temsil edilmesinin isabetsiz olacağı da bir gerçektir. seçim usullerinde değişikliğe gidilecekse; bunun kişiye, olaya ve duruma özel olmaması, demokratiklikten, “yargı bağımsızlığı” ilkesinden hiçbir şekilde taviz verilmemesi, bir avukat ve hukukçu hangi görüşte olursa olsun, baro veya tbb seçimlerinde muhalif ve rakip olsalar bile siyasetten uzak kalma, yargıyı siyasetten ve siyaseti de yargıdan uzak tutma yükümlülüğü ve taahhüdü altındadır. her baronun bir tüzel kişiliği ve tbb’ye karşı özerkliği vardır. avukatlık kanunu’nda yapılacak değişikliklerde; avukatların “yargı mensubu” sıfatı taşıdıkları, “yargı bağımsızlığı” ilkesinin avukatlık mesleğinin vazgeçilemez bir düsturu olduğu, anayasa m.2 ve 138’in avukatlık mesleğini de kapsadığı, baroların mevcut yapılarının korunması gerektiği, yine “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” başlıklı anayasa m.135’in bu sıfatı taşıyan barolar ve tbb yönünden gözardı edilemeyeceği, siyasetin avukatlar, barolar ve tbb üzerinde etkinlik kazanmasını mümkün kılabilecek yasal değişikliğin isabetli olmayacağı ve kabul edilemeyeceği, “siyasetle iyi geçinme” gibi düşünceden hareketle yargı ile ilgili meselelere yaklaşılamayacağı gözönünde bulundurulmalıdır.
prof dr. ersan şen
1 note · View note
denizaslanihukuk · 3 years ago
Text
İzmir En İyi Boşanma Avukatı Kavramı
Tumblr media
İzmir En İyi Boşanma Avukatı, bu kavram doğru bir kavram mıdır?
İzmir Asliye Ceza Avukatı, İzmir Ağır Ceza Avukatı, Tıklayın. İzmir’de boşanma hukuku alanında faaliyet yürüten hukuk büromuzda hizmet veriyoruz. ARAYIN.
Müvekkillerimizden sık sık işittiğimiz bir arayışın adı bu. “İzmir’in en iyi boşanma avukatı” ile çalışmak istiyoruz diyorlar. Hatta cümle bazen daha da uzuyor, para hiç sorun değil, en iyi olsun… Peki var mı böyle bir şey? Bu kavramın içini ne tür argümanlarla doldurabiliriz? Etik değerler açısından bir takım sorulara yanıt vermemiz gerekiyor.
1- İzmir’in en iyi boşanma avukatı kimdir?
Boşanmanın genel ilkelerine hakim, yargılama ve usul hakkında tecrübeli, sözlü savunma konusunda vasat olmayan ve duruşmasına hazırlanarak giren her avukat, en iyi avukattır.
2- Adamı ipten alan avukat deyimi yalan mı?
Böyle bir halk tabiri elbette gerçeği yansıtmamaktadır. Mevcut delil durumu sanık lehine aklanmayı gerektiriyorsa, bu delilleri sunan avukatın kimliği durumu değiştirmeyecektir. Zira avukatın yapabileceği tek şey delilleri sunmak ve takdiri Mahkemeye bırakmaktır. Özel hukuktan farklı olarak ceza yargılamalarının usul kanunu gereği çoğu zaman delillerin nasıl sunulduğu da önem arz etmemektedir. İster celse arasında ister duruşmada sunulsun, avukatın yapması gereken tek şey delilleri sunmaktır. Fazlasına dair bir yöntem, en azından bizim hukukumuzda yoktur.
4- Buna rağmen ağır ceza avukatları duruşmalarda neden uzun ve sözlü savunma yapmaya çalışıyor?
Cevap basit, müvekkillerinin bunu görmek istemesi. Ne yazık ki hukuk sistemimizin gerçeklerine rağmen insanlarımız dosyaya sunulan yazılı savunmaları ve delilleri bilmediklerinden, ceza avukatlarını sadece duruşmadaki performanslarına göre değerlendirmekteler. Bu da avukatları müvekkiline asıl faydayı sağlayacak yazılı savunmadan alıkoyup enerjilerini büyük oranda sözlü savunmaya ayırmaya yönlendiriyor. Bu işin sonunda yargılanan şahıs her ne kadar avukatının varlığından ve yaptıklarından tatmin olsa da, mevcut durumunda bir değişiklik olmamasının sorumluluğunu Mahkemeye bırakıyor ve avukat da işini doğru yapmış kişi olarak yoluna devam ediyor. Halbuki bu durumdan en zararlı çıkan bizzat müvekkil.
5- Peki ne öneriyoruz? Sözlü savunmanın hiç mi önemi yok? İyi bir ağır ceza avukatı nasıl olur?
Sözlü savunmanın hiç rolü yok demek de yanlış olacaktır. Zira bazen yazılı savunmanızda belirttiğiniz hususları sözlü savunma ile açıklamak zorunda kalabilirsiniz. Bununla birlikte yazılı savunma sunulmayan, sadece sözlü savunma yapılan dosyalarda; duruşmada kullanılan cümlelerin pek azı tutanağa geçeceğinden; dosya üst mahkeme incelemesi için gittiğinde dosyayı inceleyen yeni heyet yapılan savunmaların büyük çoğunu göremeyecektir. Yani özetle, ceza yargılamalarında yazılı savunma elzemdir. Avukat tıpkı öğretmenler gibi, duruşma günü geldiğinde dersini çalışarak gitmelidir. Duruşmalarda sürpriz durumlarla karşılaşıldığında “yazılı beyanda bulunalım” tepkisi her ne kadar durumu kurtarsa da, yargılamanın gereksiz uzamasına ve bu sebepten mağduriyetlerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Özellikle tutuklu yargılamalarda, avukatın tek amacı tahliye olmamalı; sanığın tahliyesi neticesinde yargılama bitmiş gibi bir tutum sergilenmemelidir. Uygulamada birçok ceza avukatı yargılamayı tahliyeye kadar bizzat yürütüp tahliye sonrası duruşmaları yanında çalışan ve daha az tecrübeli avukatlara bırakmaktadır. Yaratılan algının aksine, tahliye hükümden bağımsız olan tutukluluk tedbirinin kaldırılmasından ibarettir. Halbuki tutuksuz yargılanıp onlarca yıl hüküm yiyen çok sayıda kişinin varlığına şahidiz. Dolayısıyla tahliye odaklı yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, en iyi ceza avukatı diye bir terim yoktur, iyi ceza avukatı vardır. İyi avukat da tanımlamasını yaptığımız bilgi ve tecrübeye sahip avukattır. Bu durum sadece ilimiz İzmir için değil; Türkiye genelinde geçerlidir. Dolayısıyla avukat seçiminizi yaparken bu kriterlere dikkat etmeniz hayati önem arz etmektedir.
SÜREÇ NASIL İŞLİYOR
Konuya girmeden önce Asliye Ceza Mahkemelerinden söz etmekte yarar var. İlgili kanunlara göre suç türü itibariyle Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanması özel olarak belirtilmeyen tüm suçların yargılaması Asliye Ceza Mahkemesinde görülür. Elbetteki burada özel kanunlarla belirtilen Özel Mahkemeleri ayrı tutuyoruz. Zira İcra Ceza Mahkemeleri gibi mahkemeler, TCK’da değil; başkaca özel kanunlarda belirlenen suç tipleri için yargılama yaparlar. Sulh Ceza Hakimlikleri ise lafzından da anlaşılacağı üzere Mahkeme değil, Hakimliktir. Dolayısıyla TCK’da belirtilen suçlar için yukarıdaki tanımı yapmak yanlış olmayacaktır. Görüleceği üzere kanun Ağır Ceza Mahkemelerinde görülecek davaları ayırmış, kalan tüm davalar için Asliye Ceza Mahkemelerini görevli tutmuştur. Bu da Asliye Ceza Mahkemesi için oldukça geniş bir görev tanımı anlamına geliyor. Çok sayıda suça ilişkin yargılama bu Mahkemelerde yapılıyor, sunulan delillere göre beraat ya da mahkumiyet gibi kararlar veriliyor. Sırf İzmir ilimizde 43 tane Asliye Ceza Mahkemesinin olduğunu bilmek dahi bu Mahkemelerin iş yükleri hakkında önemli bilgiler vermekte. Bu bilgiler ışığında, alanında uzman İzmir Asliye Ceza Avukatı gibi bir kavram var mıdır? Cevap, şüphesiz hayır. Bilinmesi gereken, ceza hukukunun bir bütün olarak değerlendirilebileceğidir. Yani Ağır Ceza alanında uzman bir avukatın Asliye Ceza Mahkemelerinin alanına giren suçlar ve davalar hakkında da bilgi sahibi olması elzemdir. Aynı şekilde hiçbir avukatın sadece Asliye Ceza davaları avukatı olmak gibi bir lüksü yoktur. Böyle bir durumda arayışınız açık ve net olarak “Ceza Avukatı” olmalıdır. Peki bir avukatın ceza avukatı olup olmadığını nasıl anlayacağız? Bu sorunun cevabını vermenin kolay olmadığını belirtmek isteriz. Zira biz avukatlar bir avukatın ceza avukatı olup olmadığını birkaç cümlesinden dahi anlayabilecek durumda olmamıza rağmen, vatandaşlardan aynı farkındalığı beklemek haksızlık olur. Bu noktada önerebileceğimiz tek şey, görüştüğünüz avukatın yaşına ya da kıdemine bakmaksızın, bugüne kadar bakmış olduğu; özellikle Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen dava sayısıdır. Bu dahi görüştüğünüz kişinin ceza alanında başarısına ölçüt olmamakla birlikte en azından küçük de olsa bilgi sahibi olmanızı sağlayacaktır. Bilgi Edinme Tarafı bulunduğunuz soruşturma veya kovuşturma dosyası incelenerek tarafınıza avukatınız tarafından hukuki olarak bilgi vermeyi kapsamaktadır. Araştırma – Olgunlaştırma Tarafı olduğunuz dosya avukatınız tarafından incelendikten sonra ilgili kanun maddesi ve deliller ışığında hukuki mütalaanın verildiği süreci kapsamaktadır. Savunma Süreci Tarafı bulunduğunuz soruşturma dosyasında ister karakolda ister savcılıkta ifade esnasında ister sulh ceza hakimliğinde sorgu sırasında yanınızda bulunacak kişi sadece avukatınızdır. Kovuşturma aşamasında ise asliye ceza mahkemesinde veya ağır ceza mahkemesinde yanınızda avukatın bulunması savunma sürecidir.
Kriz yönetiminde Savcılık ve Mahkeme Sürecinde Hukuki Yardım
SAVUNMA MAKAMI Hakkınızda bir şikayetin olması nedeniyle başlatılan soruşturma dosyasında; gözaltı aşamasında, ifade aşamasında, sulh ceza hakimliğinde şüpheli müdafii olarak yanınızda yer alacak olan avukatınızdır. Kovuşturmanın her aşamasında ister asliye ceza ister ağır ceza mahkemesinde olsun sanık iseniz müdafiinizin, müşteki iseniz vekilinizin yanınızda olması gerekir. Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı! Tarafımıza intikal eden  konularda olan/olası tüm durumlar hakkında bilhassa seçici bir yaklaşım sergilemeyi ilke ediniyoruz. Belli başlı durumların hangi koşullarda başınıza gelebileceğini bilemezsiniz. Dolayısıyla, buna hazırlık yapmanız da mümkün olmaz. Böyle bir kriz durumunda, avukatınıza anında ulaşmanız önem arz eder.
HUKUK DALLARI
Hukuk dalları üçe ayrılır bunlar sırasıyla kamu hukuku, özel hukuk ve karma hukuktur. KAMU HUKUKU Kamu hukuku yediye ayrılır bunlar sırasıyla Anayasa hukuku, İdare hukuku, Ceza hukuku, Vergi hukuku, Devletler genel hukuku, Yargılama hukuku, İcra iflas hukukudur. CEZA HUKUKU Ceza hukuku. Ceza hukuku, suç ve ceza kavramlarını inceleyen kamu hukuku bölümü. Genel ve Özel Ceza Hukuku olarak ikiye ayrılır. GENEL CEZA HUKUKU 5237 sayılı Türk ceza kanununun 1. maddesinden 75. maddesine kadar yer alan bölüm genel ceza hukuku alanını kapsamaktadır. ÖZEL CEZA HUKUKU 5237 sayılı Türk ceza kanunun 76. maddesinden 345. maddesine kadar yer alan bölüm özel ceza hukuku alanını kapsamaktadır. TCK dışında, ceza hukukuna kaynaklık eden başlıca kanunlar şunlardır  • 4.12.204 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu  • 13.12.2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun  • 25.05.2005 tarih ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu • 03.07.2005 tarih ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu  • 30.3.2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu • 03.07.2005 tarih ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu  • 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu • 31.08.1956 tarih ve 6831 sayılı Orman Kanunu  • 04.01.1961 tarih ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu • 12.04.1991 tarih ve 3713 Terörle Mücadele Kanunu  • 09.06.2004 tarih ve 5187 sayılı Basın Kanunu  • 19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu • 21.03.2007 tarih ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu  •10.07.1953 Tarih ve 6136 sayılı Ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkında kanun. İzmir ilinde ceza davalarında tecrübe birikimi Ceza hukuku alanında tecrübe birikimine sahip hukuk büromuz Ağır ceza mahkemesi ve Asliye ceza mahkemesinde sanık sıfatıyla yargılanan kişilerin avukatlığını yaparken masumiyet karinesine özen göstererek mesleğin icra edilmesi noktasında hassas çalışmaktayız. Savcılık aşamasında yürütülen soruşturmalarda karakol ve asayiş tarafından yapılan tahkikatlarda da aynı hassasiyeti göstererek avukatlık faaliyetini yürütmekteyiz. en iyi avukat, ağır ceza avukatı, yazılı savunma, sözlü savunma, tahliye, jüri
Google Yorumlar ve Harita
https://denizaslanihukuk.wixsite.com/denizaslanihukuk/post/i-zmir-ceza-avukat%C4%B1-en-i-yi-ceza-avukat%C4%B1-kavram%C4%B1 Bir önceki yazımız olan Ardışık Arama İkinci Karar Değerlendirmesi başlıklı makalemizde alsancak boşanma avukatı, avukat izmir ve boşanma avukatı izmir hakkında bilgiler verilmektedir. Read the full article
0 notes
mdahukuk · 4 years ago
Text
Dava Nasıl Açılır, Kaç Yıl Sürer?
Tumblr media
Giriş
Dava açmak bir kişi ya da kuruluşa karşı mahkemeler önünde hak talep etmek anlamına geliyor. Haksızlığa uğradığınızda ya da bir kişiden kuruluştan hakkınızı alamadığınızda mahkemeler devreye girer ve Türk Milleti adına yargılama yapıp hakkınızı size teslim eder.
Davanın Açılma Süreci
Dava açmak istediğinizde ilk önce mahkemeye bir dilekçe ile başvuruda bulunmanız lazım. Dilekçeyi mahkeme kalemine verirken sizden bir vergi türü olan harç ve davanın ilerde doğabilecek masrafları için gider avansı alınır. Ancak bazı davalar harca tabi olmuyor bu tür davalarda sadece gider avansı için ödeme yapıyoruz. Ödemeden sonra başvurduğunuz mahkemede davanıza bir esas numarası verilir ve esas numarası alınca da dava o gün açılmış olur.
Gördüğünüz gibi dava açmak oldukça kolay. Dilekçe verip harç ve gider avansı ödeyince hemen açılabiliyor. Asıl önemli olan davayı açtıktan sonra ciddi şekilde takip ederek hak kayıplarının önüne geçmek. Çünkü dava açmak kolay ama sonlandırmak bazen yıllar alabiliyor. Özellikle ülkemizde mahkemelerin iş yükünün çok fazla olduğunu düşündüğümüzd verdiğiniz bir evrakın takibini yapmadığınızda arada kaynayıp gidebilir. Böyle olunca da yaptığınız bir işlemi yapmamış duruma düşersiniz. Davanın kaybedilmesi halinde de yasal sonuçları ile birlikte hem vekalet ücreti hem yargılama giderleri ödenmek zorunda kalırsınız.
Davalar Kaç Yıl Sürer
Hazır sonlandırmak yıllar alıyor demişken davalar ne kadar sürüyor ona değineyim biraz. Özel hukukta fikri ve sınai haklar, asliye ticaret, aile gibi mahkeme türleri var. Türkiye genelinde bu özel hukuk mahkemelerinde açılan davalar Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 2011 yılında ortalama 215 günde karara bağlanmış. Sonuçları mahkeme mahkeme söylecek olursam 2011 yılında bir dava fikri ve sınai haklar mahkemesinde 468 günde, asliye ticaret mahkemesinde 324 günde, iş mahkemesinde 494 günde, aile mahkemesinde 159 günde, sulh hukuk mahkemesinde 106 günde karara bağlanmış.
Son Söz
Bu söylediklerim gözünüzü korkutmasın. Eğer haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız mahkemeye başvurup hakkınızın iade edilmesini istemek anayasal hakkınız. Ancak konuyu etraflıca değerlendirmek gerekiyor. Mesela elinizdeki verilere bakın ve davayı kazanma ihtimaliniz nedir iyice tartın, kaybederseniz size kaç liraya mal olacak, ne kadar sürecek dava, bir avukatın yardımını almanız gerekecek mi. Bu değerlendirmeden sonra davanın açılması mantıklı geliyorsa bu anayasal hakkınızı kullanmaktan hiç çekinmeyin.
0 notes
avukatankara · 5 years ago
Text
Memurların Fazla Mesai Ödemelerinden Kesilen Vergilerin İadesi
Tumblr media
Vergi hukukuna ilişkin bu özel yazımızda uzman vergi avukatı olarak ele aldığımız fazla mesai ödemelerinden kesilen vergilerin iadesi konusunu işleyeceğiz.
Ticaret Bakanlığı çalışanlarına ödenen fazla mesai ücretlerinden fazla vergi kesilip kesilmediği ve kesilen vergilerin iade alınıp alınmayacağı önemli bir husustur.
Malum olduğu üzere kamu görevlileri “ücret” geliri elde edip, ücret gelirleri üzerinden stopaj (kaynakta kesim) yoluyla gelir vergisi ödemektedirler.
Kamu çalışanlarına da fazla çalışmaları için fazla çalışma (mesai) ücreti ödenmektedir. Fazla mesai ödemeleri de bir “ücret” olup, vergiye tabi tutulmaktadır.
Ancak, bazı kamu görevlilerinin mesai ücretleri bir takım düzenlemelerle vergiden istisna bırakılmıştır. (Örneğin nüfus müdürlüğü çalışanlarının mesai ücretleri gibi)
Ticaret Bakanlığı çalışanları için ise böyle bir istisna öngörülmediği gibi, fazla mesai ücretleri aldıkları maaşların üzerine ilave edilmek suretiyle vergilendirilmektedirler. Böylelikle gelir vergisi matrahları, gelir dilimleri yükseldiğinden fazla vergi ödemek durumunda kalmaktadırlar.
Maaş ödemeleri Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca, fazla mesai ücreti ise bağlı bulundukları Bakanlıkça ödendiği halde, iki gelir için ayrı ayrı değil, birlikte vergilendirme yapılmaktadır.
Fazla Mesai Ödemelerinin Geri Alınması
Bu durumda bulunan Ticaret Bakanlığı çalışanlarının, fazla çalışma ücretinden yapılan gelir vergisi kesintisinin fazla olduğundan bahisle, kesinti tarihinden itibaren 30 gün içinde, kesintinin yatırıldığı vergi dairesi müdürlüğünün olduğu yerdeki Vergi Mahkemesi’nde dava açmaları gerekmektedir.
Bu süreyi kaçıranlar ise, geriye dönük 5 yıllık süre içinde fazladan kesilen gelir vergilerinin iadesi amacıyla ilgili vergi dairesine düzeltme başvurusu yapmalıdırlar. Bu başvuruyu yaptıktan sonra düzeltme talebinin reddi (zımnen reddi de olabilir) üzerine Gelir İdaresi Başkanlığı’na şikâyet yoluna başvurmaları gerekir. Şikâyet talebinin reddi üzerine de yine 30 gün içinde Vergi Mahkemesinde dava açmalıdırlar.
Konuyla ilgili ortaya çıkan bir uyuşmazlıkta, Trabzon Vergi Mahkemesi’nce verilen “kabul” kararı Danıştay 9. Dairesi’nin 07.11.2018 tarih ve E:2016/1625, K:2018/6749 sayılı kararı ile onanmıştır.
Ancak yapılacak düzeltme ve şikâyet başvuruları ile açılacak davaya ilişkin dilekçelerin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na uygun düzenlenmesi önem arz etmektedir. Aksi halde fazla mesai konusunda ciddi hak-kayıplarına yol açılma durumu olabileceği gibi, gereksiz yargılama masraflarıyla(vekalet ücreti gibi) karşılaşılabileceği de unutulmamalıdır.
Bu nedenle, vergi hukuku alanında uzman vergi avukatı kişilerle çalışılması önemli olup, bu hususta gerekli liyakate sahip ekibimizle irtibata geçilebilir.
0 notes
emlakreyonucomtr-blog · 6 years ago
Text
Yapı Kayıt Belgesinin İptali Davası
New Post has been published on https://www.emlakreyonu.com.tr/gayrimenkul-hukuku/yapi-kayit-belgesinin-iptali-davasi/
Yapı Kayıt Belgesinin İptali Davası
İçindekiler
1 Hangi Taşınmazlarda Yapı Kayıt Belgesine Başvurulamaz ;
1.1 Yaşanabilecek hukuki ihtilaflara örnek vermek gerekirse ;
1.1.1     Dava ne zaman açılacaktır ?
Hangi Taşınmazlarda Yapı Kayıt Belgesine Başvurulamaz ;
Kanun metninde; “Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan binalar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz” denmektedir. Özel mülkiyet üzerinde bulunan yapılar ve kamuya ait sosyal donatı alanlarından bulunan binaların yapı kayıt belgesi başvurusu yapamayacağı anlaşılmaktadır. Bu hüküm haricinde, yapı kayıt belgesi başvurusu yapabilecek gayrimenkullere ilişkin başkaca sınırlayıcı bir hüküm yotur. Binanın, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak inşa edilmesi imar affı başvurusu için yeterlidir.
Halihazırda, hazine arazileri üzerine inşa edilen kaçak yapılar, orman alanlarındaki binalar, özel mülkiyet niteliğinde hisseli taşınmazdaki yapılar ve hatta kat mülkiyeti bulunan binada, ortak alanları işgal etmiş olan kat malikleri, yapı kayıt belgesi başvurusu yaparak hukuka aykırılıkları legal hale getirebilmektedir.
Mevcut yasal düzenlemelerdeki belirsizlik nedeniyle, yapı kayıt belgesi düzenlenmesinden sonra, mülkiyet hakkına ilişkin birçok hukuki sorunun ortaya çıkacağı kuşkusuzdur.
Yaşanabilecek hukuki ihtilaflara örnek vermek gerekirse ;
– Hisseli taşınmazda, bulunan imara aykırı binalarda, paydaşlardan sadece biri binanın kendisine ait olduğunu belirterek yapı kayıt belgesi alırsa, diğer hissedarların mülkiyet hakkı ihlal edilmiş olacaktır.
– Hazine arazileri ve orman alanları üzerine yapılan binaların kim tarafından inşa edildiği açıkça belli değilse, başkasının yaptığı kaçak bina ile ilgili hak sahibi olmayan kişiler yapı kayıt belgesi aldığı takdirde, hukuka aykırılığın ne şekilde düzeltileceği kanunda açıklanmamıştır.
– Kooperatifler veya sitelerde bulunan, ortak kullanım alanları ve sosyal tesislerde buluna kaçak yapılarla ilgili tüzel kişilik olarak yapı kayıt belgesi başvurusu yapılamadığından, bu alanlarla ilgili özel şahısların alacağı yapı kayıt belgeleri ileride site sakinlerinden menfaat elde etmek amacıyla kullanılabilir.
– Apartman ortak alanlarını işgal eden kişilerin ortak alanlarla ilgili olarak aldıkları yapı kayıt belgesi, diğer kat maliklerinin mülkiyet haklarını ihlal ettiği takdirde, mağdur olanların hakları nasıl korunacaktır ?
– Ortak kullanıma tahsis edilen mera alanlarına ilişkin alınan yapı kayıt belgesi diğer kullanıcıların haklarını etkileyecektir
Yukarıda açıkladığımız hukuki sorunlar ve mülkiyet hakkı ihlalleri nasıl giderilecektir. Yasaya aykırı ve başkalarının mülkiyet hakkına zarar veren yapı kayıt belgesinin iptali mümkün müdür ? Tüm bu sorulara yazımızda cevap verilecektir.
Yapı Kayıt Belgesi verilmesi idari bir işlemdir. Bu sebeple, hakları ihlal edilen kişiler,yapı kayıt belgesinin iptali için, gayrimenkulün bulunduğu yerdeki İdare Mahkemesinde dava açabilir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. Maddesi uyarınca ; “İdari işlemlerden dolayı menfaatleri ihlal edilen kişiler, İdari İşlemin İptali ve Tam Yargı Davası açabilir.”
    Dava ne zaman açılacaktır ?
İYUK’nun 7. Maddesinde ; “Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. 2. Bu süreler; a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı” tarihten itibaren başlayacaktır.
     Yapı Kayıt Belgesi, hakları ihlal edilen üçüncü kişilere doğrudan tebliğ edilmediğine göre, öncelikle yapı kayıt belgesinin iptali için, bu belgeyi veren idari makama başvuru yapılarak belgenin iptalinin istenmesi gerekecektir. İYUK’nun 10. Maddesinde, idari başvuru şekli tanımlanmıştır. İdari başvurunun, gayrimenkulün bağlı bulunduğu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne yapılabileceği kanaatindeyiz. Yasa gereğince, idare, 60 gün içerisinde başvuruya cevap vermediği takdirde, başvuru reddedilmiş sayılacağından, dava süresi işlemeye başlayacaktır. İdari Makamlar, iptal başvurusunu reddettiği takdirde de, 60 gün içerisinde yapı kayıt belgesinin iptali için İdare Mahkemesinde dava açılabilecektir.
Dava, yapı kayıt belgesine konu gayrimenkulün bulunduğu yerdeki İdare Mahkemesinde açılacaktır.
Yapı kayıt belgesinin haksız olarak düzenlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkı ihlal edilen, örneğin kira haklarından mahrum kalan kişilerin, idare aleyhine tam yargı davası da açabileceği kanaatindeyiz.
Yapı Kayıt Belgesi, idari bir işlem sonucunda düzenlemektedir. Bu sebeple, bu idari işlem, İdare Mahkemesinde iptal edilmediği takdirde, hukuk mahkemeleri tarafından bu konuda bir karar verilmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz.
  Kaynak
0 notes
haberoldu-blog · 6 years ago
Text
Kızını icraya verdi! 'Babam paraya doymuyor'
https://haberoldu.com/kizini-icraya-verdi-babam-paraya-doymuyor
Kızını icraya verdi! 'Babam paraya doymuyor'
Tumblr media
Yasemin Güneş, “Mağdurum, evi vermek istemiyorum, o ev benim. İşlerim iyi olduğu için ve araba aldığımdan dolayı bu duruma geldik. ‘Sen çok para kazanıyorsun, kira vereceksin.’ demeye başladılar. Babamın gözünü para pul bürüdü. Paraya doymuyor.” dedi. Baba Mehmet Özen ise, bu iddiaların gerçek olmadığını “”Evlerin vergi borçları birikti. Kızıma ‘500 lira sen ver, 500 lira da kardeşin versin yatırayım.’ dedim kabul etmedi. Biz borç harç içindeyken hem evde bedava oturup hem de bize yardım etmemesine kızdım” diye konuştu.
Mehmet Özen, Kepez ilçesi Yeni Doğan Mahallesi’nde bulunan apartmandaki 4 dairesinden birini kızı Yasemin Güneş’e oturması için verdi. Bir süre sonra ikili arasında anlaşmazlık yaşanınca Özen, kızından kira alamadığı iddiasıyla dava açtı. 
Antalya 2. İcra Hukuk Mahkemesinde görülen davanın duruşmasına Güneş ve eşi ile Özen’in avukatı katıldı.  Söz verilen Yasemin Güneş, babasının isteği üzerine söz konusu dairede oturduklarını, alacaklarını isteyince babasının da kendilerinden kira talebinde bulunduğunu savundu. Mahkeme, icra takibinin devamı ve dairenin tahliye edilmesine karar verdi.
Güneş, adliye çıkışında gazetecilere, babasının kendisini 20 sene çalıştırdığını, paraları ve altınlarını aldığını iddia etti. 
Müteahhit tarafından yapılan apartmandan ailelerine düşen 4 dairenin babası tarafından 4 kardeşe verildiğini söyleyen Güneş, “Dairede oturmak istemedim. ‘Ben öldükten sonra mı yanımda oturacaksın, evi kiraya verdirip telef mi ettireceksin.’ diyerek sitem etti. ‘Ev almak istiyorum, gelmek istemiyorum.’ dedim. ‘Kredi çekip ömür boyu borç mu ödeyeceksin.’ dedi. Beni zorlayınca evde oturmayı kabul ettim.” diye konuştu. 
“KENDİ EVİMDE KİRACI DURUMUNA DÜŞTÜM”
Evde 2,5 yıl oturduktan sonra kardeşinin yönlendirmesiyle babasının kendisinden kira istediğini öne süren Güneş, “2,5 sene sonra ‘Kendi evim’ diye oturduğum evde, kiracı durumuna düştüm. Benden 2,5 ay boyunca bin lira kira istedi. Sürekli kapıma geldi, eşyalarımı aşağıya atmaya kalkıştı.” dedi. 
Yaşananlar nedeniyle eşinin kendisine boşanma davası açtığını belirten Güneş, bu davasının sürdüğünü kaydetti. 
Babayla kızının mahkemelik olduğunu herkesin bilmesini istediğini ifade eden Güneş, “Mağdurum, evi vermek istemiyorum, o ev benim. İşlerim iyi olduğu için ve araba aldığımdan dolayı bu duruma geldik. ‘Sen çok para kazanıyorsun, kira vereceksin.’ demeye başladılar. Babamın gözünü para pul bürüdü. Paraya doymuyor.” şeklinde konuştu. 
“BİZE YARDIM ETMEMESİNE KIZDIM”
Gazetecilerin telefonla ulaştığı 78 yaşındaki baba Mehmet Özen ise kızının alacaklarını isteyince kendisinin de kira talep ettiği iddiasının gerçek olmadığı savundu. 
Evi yaptırmak için bankadan 200 bin lira kredi çektiğini, bunun 80 bin lira kadarının hala durduğunu anlatan Özen, “Evlerin vergi borçları birikti. Kızıma ‘500 lira sen ver, 500 lira da kardeşin versin yatırayım.’ dedim kabul etmedi. Biz borç harç içindeyken hem evde bedava oturup hem de bize yardım etmemesine kızdım. Bu nedenle kira vermesini, vermiyorsa evi boşaltmasını istedim.” ifadelerini kullandı. 
Öldükten sonra dairenin zaten kızına kalacağını dile getiren Özen, ancak evi kızına satmaması şartıyla miras bırakacağını kaydetti.
Kaynak: HABER7.COM
0 notes
kriptozz · 2 years ago
Text
Trump Şirketler Grubu'na vergi kaçakçılığından 1,6 milyon dolar ceza
Tumblr media
Trump Şirketler Grubu'na vergi kaçakçılığından 1,6 milyon dolar ceza Trump Şirketler Grubu'na vergi kaçakçılığından 1,6 milyon dolar ceza Davaya bakan New York Yargıcı, Trump Şirketler Kümesi'nin iki yan kuruluşu olan Trump AŞ. ile Trump Maaş ve Muhasebeye 1,6 milyon dolar para cezası verdi. New York maddelerine nazaran, gibisi vergi kaçırma ve usulsüzlük davaları sonucunda şirketlere en fazla 1,6 milyon dolar cezası verilebildiği belirtiliyor. Trump Şirketler Kümesi'nin bu cezayı kolaylıkla ödeyebileceği, fakat ağır cürüm mahkumiyetinden ötürü bundan sonra kredi ve ihale alma imkanlarının etkilenebileceği kaydediliyor. Bu davadan ötürü Trump yahut aile üyelerinden birisinin rastgele bir ceza alması beklenmiyor. Öte yandan, New York Başsavcısı Letitia James'in Trump, en büyük üç çocuğu ve üst seviye yöneticiler hakkında, "Trump Organization isimli şirkete ilişkin gökdelenler ve golf alanları üzere varlıkların pahasının 10 yıldan fazla müddettir finansal tablolara yanlış yansıtılarak vergi kaçırıldığı" savıyla açtığı 250 milyon dolarlık farklı bir soruşturma devam ediyor. Manhattan Bölge Savcılığı, 2018'de Trump'ın şirketlerindeki iş uygulamaları, kayıt dışı ikramiyeler, emlak kıymetlerinde beklenen sahtekarlık, vergi ödemelerinde usulsüzlük üzere hususlar hakkında inceleme başlatmıştı. Başsavcılık, 2 yıldan fazla süren soruşturma kapsamında toplanan kanıtlar üzerinden cezai dava açılıp açılmayacağına karar verilmek üzere heyet oluşturmuş, heyet de davanın açılması istikametinde karar vermişti.New York Federal Mahkemesinde 31 Ekim 2022'de başlanan yargılama sonunda Trump Şirketler Kümesi, heyet tarafından 7 Aralık 2022'de vergi kaçakçılığı ile ilgili yöneltilen 17 suçlamanın tamamından hatalı bulunmuştu. Suçlananlar ortasında yer alan şirketin mali işler üst yöneticisi Allen Weisselberg, dava öncesi savcılarla Trump'a karşı işbirliği yapmayı reddetmiş lakin Ağustos 2022'de, yargılama sırasında yanlışsız söz vermesi karşılığında 5 ay mahpus cezası alması ve yaklaşık 1,7 milyon dolar vergi borcunun tahsil edilmesi konusunda savcılarla muahedeye varmıştı. 75 yaşındaki Weisselberg, evvelki gün mutabakatın bir kesimi olarak 5 ay mahpus ve 1,7 milyon dolar para cezasına çarptırılmış, New York'taki Riker Island Hapishanesi'ne götürülmüştü. Savcılarla savunma muahede yapmaması halinde Weisselberg'in 15 yıla kadar mahpus cezası alabileceği belirtilmişti. #kriptopara #haber #Sondakika #Bist100 #Bitst30 #Binance #DOGE #BONK #SHIBA #Paribu #Bitci #Bitcoin #Musk #BinanceTR #Haber #Finans #Dolar #Euro #İstanbulBorsası #Hissesenetleri Read the full article
0 notes
versavhaberleri · 6 years ago
Text
Vergi Mahkemesince Mükellef Aleyhinde Verilen Kararlar
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergi-mahkemesince-mu%cc%88kellef-aleyhinde-verilen-kararlar/
Vergi Mahkemesince Mükellef Aleyhinde Verilen Kararlar
Tumblr media
Bilindiği gibi, vergi yargısının hakemliğine müracaat eden bir çok mükellef, vergi yargısında davasını kaybetmesi halinde konuyla ilgili vergi mahkemesi kararını ilgisine göre Bölge İdare Mahkemesine veya kararın durumuna göre Danıştay nezdinde temyiz talebinde bulunabilmektedir. Bugün itibari ile yürürlükteki 2577 sayılı İYUK mevzuatına göre; tek hakim ile verilen vergi mahkemesi kararları üzerine itiraz mercii Bölge İdare Mahkemeleridir. Vergi mahkemesi tarafından üçlü heyet şeklinde verilen kararlar üzerine ise Danıştay’a temyiz müracaatında bulunulabilmektedir.
Vergi mahkemesinin tek hakim ile vermiş olduğu kararlar 30 gün içerisinde Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz edilebilir. Danıştay’a temyiz edilecek vergi mahkemesi kararlarının temyiz süresi ise; Vergi Mahkemesi kararının mükellefe tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde müracaat edilmesi zorunludur.
Burada üzerinde durulması gereken asıl sorun vergi mahkemesinde açmış olduğu vergi iptal davasını kaybeden mükellefin sonraki aşamalarda yaşayabileceği mali risklerin neler olabileceği aşağıda kısaca özetlenmektedir.
Buna göre;
1- Her halükarda vergi mahkemesinde açmış olduğu davayı kaybeden mükellefin ilgili kararı 30 gün içerisinde bir üst yargı organına itiraz/temyiz şeklinde taşıması ve kararı bozdurmak amacıyla müracaatını sürdürmesi gerekir.
2- Bu arada, davalı vergi dairesi tarafından (mükellefin davasını ilk dereceli mahkemelerde kaybetmesi üzerine) mükellefe 2 nolu vergi ceza ihbarnamesi ( bildirisi ) tebliğ edilerek kaybedilen davanın içerdiği vergi ve ceza miktarları ve ayrıca gecikme faizi, varsa haksız çıkma zammı, harç tutarı tebliğ edilir. Mükellefe 30 günlük ödeme vadesi verilir.
3- Vergi dairesinden mükellefe tebliğ edilen 2 nolu ihbarname ( bildiri) nin tebliği üzerine 30 gün içerisinde vergi dairesine müracaat edilerek, konuyla ilgili bilgi verilmelidir. Burada söz konusu vergi mahkemesi kararının itiraz/temyiz edildiği, Yürütmenin Durdurulması talebinde bulunulduğu hususları vergi dairesine bildirilmelidir.
4- Vergi mahkemesinde açılan davanın mükellef aleyhine karar verilmesi üzerine, bir üst yargı merciine müracaat mutlak surette İYUK mad. 27-28 hükümlerine göre Yürütmenin Durdurulması talebinde bulunulmalıdır. Bu aşamada vergi dairesi tarafından mükellefe Yürütmenin Durdurulması ile ilgili talebin kararı sonuçlanıncaya kadar herhangi bir haciz, ehaciz vs. yapılamaz.(1)
5- Yürütmenin Durdurulması talebi mükellefin lehine (olumlu) geldiği zaman, mükellef hakkında uygulanan bütün işlemler ( e-haciz, haciz, araç yakalama) durdurulur. Hatta mükellefin borcu yoktur belgesi talep etmesi halinde bile bu belge verilir. ( 2577 sayılı İYUK mad. 27,52 ) 6- Mükellef tarafından açılan davanın kısmen veya tamamen mükellef aleyhine sonuçlanması halinde dava konusu yapılan vergilerin ödenmemiş kısmı üzerinden, tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren vergi mahkemesi kararının vergi dairesine tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için, VUK 112/3’üncü maddesine göre hesaplanan gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir. 7- Ödeme emrine karşı açılan davaların reddi ve kesinleşen yargı kararı üzerine 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesine göre alınacak %10 haksız çıkma zammı tutarı için 2 nolu ihbarname ( bildirim) düzenlenir. Bu zam, ihbarnamenin ( bildirimin) tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir. ( 6183 sayılı Kanun mad. 37) Sonuç olarak, vergi mahkemesinde davasını kaybeden mükellefin bir üst yargı organına konuyu taşıması halinde ( itiraz/temyiz yoluyla) mutlak surette Yürütmenin Durdurulması talebinde bulunması gerekir. Yüksek mahkeme dosyanın veya mükellefin talebi kapsamında duruma göre teminat karşılığında mükellefin YD talebini kabul edebilir. (2577 sayılı İYUK 3622 sayılı Yasa ile değişik 52’inci maddesinin birinci fıkrasına 4001 sayılı Kanunun 22’inci maddesiyle eklenen cümlesi ve belirtilen cümlenin atıfta bulunduğu anılan Kanunun 27’inci mad. ) Bazı hallerde ise Yüksek Mahkeme mükellefin temyiz/itiraz talebiyle ilgili teminat istemeden de Yürütmenin Durdurulması hakkında karar verebilir. Mükellefin temyiz aşamasında devam eden davasıyla ilgili olarak vergi dairesine “ Emaneten” ödeme yapabilir. Bu gibi durumlarda Yüksek Mahkeme tarafından Yürütmenin Durdurulması hakkında karar verilmiş ise; mükellefin ödediği para kendisine geri iade olunur. ( Bkz: Anayasa mad. 138, İYUK mad. 28)(2) ———————————– [1] Ayrıntılı açıklamalar için Bkz: ALPASLAN Nazlı Gaye, Vergi İhtilafları ile İlgili Makale, Yorum ve İncelemeler, İzmir-2015, S: 193. [2] Bkz: 16.07.2014 gün ve 75000 sayılı Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Yazısı. Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
haberci90-blog · 7 years ago
Text
Evindeki küpten 6 köyün tapusu çıktı
Evindeki küpten 6 köyün tapusu çıktı - Haberci90
https://www.haberci90.com/evindeki-kupten-6-koyun-tapusu-cikti-2-15390h.html
Mardin’in Yeşilli ilçesine bağlı Sancar Mahallesinde evinde tadilat yaparken küpler içinde Osmanlı tapularını ve vergileri bulan 60 yaşındaki Ali Aşa, haram yememek için mirasçıları arıyor. Sancar köyünde 2 yıl önce tadilat esnasında bulduğu Osmanlı tapularının Türkçe tapularını ve vergi kayıtlarına ulaşan Aşa, bir anda 6, 7 köyün sahibi çıkınca soluğu araştırma mahkemesinde aldı.
“Herkesin hakkını teslim edeceğim” 
İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuşan Ali Aşa, “Nüfus kayıtlarına göre 16 kişi mirasçı. 1932 yılında köyümüz aşiretler tarafından basılmış bir kısmı öldürülmüş, bir kısmımız kaçırılmış. Küplerin içinde bulduğum tapularda onların da hakları olmalı. Eğer o dönemi ailelerinden bilen varsa dava açtığım araştırma mahkemesine başvursun. Ben herkesin hakkını vereceğim” diye konuştu. Aşa, yıllardır tüm ailesinin çöpçülük ve temizlik işleri ile geçimini sağladığını ifade ederek bulduğu tapuların araştırmasını yaparken mirasçıların daha çok olması gerektiği düşünerek hak sahiplerini aramaya karar verdiğini söyledi.
“Tüm vergiler ödenmiş her şey belgeli” 
Babasının Yusuf, annesinin ise Emine olduğunu söyleyen Ali Aşa, “Dedemin adı Hamit, dedemin babasının adı Haso’dur. Haso’nun babasının adı da Mustafa’dır, Mustafa’nın babasının adı Ahmet’tir. Bazı aile fertleri kaybolmuşlar, kayıtlarda çıkmıyor. Sancar mahallesinden (köyünden) 1920 tarihinde kaybolmuşlar, 1914 tarihinde vergileri var, 1928-1952 tarihlerden arazilerin faturaları var. Eğer bu aileye ait olduğunu düşünen varsa ben tapuları mirasçıların bulunması için araştırma mahkemesine verdim. 2 yıldır mirasçı çıkmıyor bulamıyorum. Bu aileden geldiğini düşünen varsa mahkemeye müracaat etsin” dedi.
“Temizlik yaparken buldum” 
Tapuları bulma sürecini anlatan Aşa “Zamanında dedemden ufak bir para istedim. Dedem bana köylüler benim malımı yedi, sende benim paramı yedin demişti. Bunun üzerine ninem tapuları söylemişti. Unutmuştuk tadilat temizlik yaparken çıktı, bende bilmiyordum. Zannettim 2 dönüm arazidir, bu kadar çok olduğunu tahmin etmemiştim” diye konuştu.
“Osmanlı tapularını Türkçe’ye çevirmek için bin ceviz verdim” 
Tapuların Türkçesini bulmadan önce başından geçenleri anlatan Aşa; “Araştırdım tapuya gittim, tapudan okuyuculara gittim. Tapular için okuyucuya gittim 250 TL para vereceksin dedi ve üstüne de bin cevizde hediye verdim” şeklinde konuştu.
“Köyler 16 mirasçıya kalıyor” 
Tapuların Türkçesini de bulunca 6-7 köy olduğunu anladıklarını belirten Aşa; “Araştırma mahkemesinde dava açtım ve 20 tane Osmanlı tapusunun Türkçe tapusu geldi. Türkçe tapularda 4-5 köy gözüküyor. Ben 4-5 köyü artık ne yaparım dedim ve bende gittim araştırma mahkemesinde 2 yıldır davalar 16 kişi dışında mirasçı var mı diye bulmak için sürdürüyorum. Ben hem mirasçıları arıyorum, hem bunlar gelsin hakkı neyse alsın istiyorum. Bunlar dilencilik mi yapıyor? Zengin mi? Fakir mi bilmiyorum. Eğer kimseyi bulamaz tapular üzerimize kalırsa 10-20 tane kepçe tutup, 100 tane işçi ile komple Antep fıstığı ve Zeytin ağacı ekeceğim. Ailede hiç birimizin durumu yok, ailemiz komple çöpçü ve işçi” ifadelerini kullandı.
“Hak sahipleri ne zaman çıkarsa hakkını vereceğim” 
Eğer hak sahipleri çıkarsa arazi satmadan onların hakkını vermek istediğini kaydederek Aşa açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Komple Antep fıstığı ektiğimde seneye çıkmaya başlar. Hak sahibi de çıkarsa hakkını veririm. Düşünüyorum yaklaşık 100 bin dönüm arazidir. Eski Tuhup köyü, Sancar köyü, Üzüm köyü, Zeytüniye’ye kadar bütün arazilerin tapusu bizde. Bunu insanlar biliyor, yani 5-6 tane köydür. Bu köylerin Kürtçe adını biliyorum ama Türkçe bilmiyorum Aluça var, Garzıke, Arabo, Merzaka var bunların hepsi benim arazimin içinde kalıyor”.  
Beril Solmuşgül – Bilal Bedir  
Etiketler: küp
0 notes
ebookindiroku-blog · 7 years ago
Text
Muhasebecinin El Kitabı Ebook
Muhasebecinin El Kitabı Şahıs ve sermaye şirketleri tescil işlemleri rehberi
İhracatta kdv iade işlemlerinde istenecek belgeler
Dönem sonu muhasebe kayıtları
Serbest bölgeler, dış ticaret ve teşvik mevzuatı
Bağ-Kur ve sosyal sigortada emeklilik
İşletme defteri uygulaması
Uzlaşma, vergi mahkemesinde dava açma süreleri
Menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi
Ücretlilere yapılan ödemeler ve yasal kesintileri
SPK sınavlarına hazırlık soru ve yanıtları
Mali tatil ihdas edilmesi hakkında kanun
Amortisman ve yenileme fonu
Danıştay ve Yargıtay kararları
Vadeli işlemler borsası
Dilekçe örnekleri
Gelir vergisi kanunu
Gelir vergisi ve oranları
Değer artışı kazançları
Kurumlar vergisi kanunu
Kurumlar vergisi ve geçici vergi oranı
Katma değer vergisi iadesi
Vergi türü kodları
Vergi usul kanunu ve idari yargılama usulü kanunu
Muhasebecinin El Kitabı Ebook
0 notes
pdfindiroku-blog · 7 years ago
Text
Muhasebecinin El Kitabı PDF
Muhasebecinin El Kitabı PDF
Muhasebecinin El Kitabı Şahıs ve sermaye şirketleri tescil işlemleri rehberi
İhracatta kdv iade işlemlerinde istenecek belgeler
Dönem sonu muhasebe kayıtları
Serbest bölgeler, dış ticaret ve teşvik mevzuatı
Bağ-Kur ve sosyal sigortada emeklilik
İşletme defteri uygulaması
Uzlaşma, vergi mahkemesinde dava açma süreleri
Menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi
Ücretlilere yapılan ödemeler ve yasal kesintileri
SPK sınavlarına hazırlık soru ve yanıtları
Mali tatil ihdas edilmesi hakkında kanun
Amortisman ve yenileme fonu
Danıştay ve Yargıtay kararları
Vadeli işlemler borsası
Dilekçe örnekleri
Gelir vergisi kanunu
Gelir vergisi ve oranları
Değer artışı kazançları
Kurumlar vergisi kanunu
Kurumlar vergisi ve geçici vergi oranı
Katma değer vergisi iadesi
Vergi türü kodları
Vergi usul kanunu ve idari yargılama usulü kanunu
Muhasebecinin El Kitabı PDF
0 notes
kitabinipdfindir-blog · 7 years ago
Text
Muhasebecinin El Kitabı
Muhasebecinin El Kitabı Şahıs ve sermaye şirketleri tescil işlemleri rehberi
İhracatta kdv iade işlemlerinde istenecek belgeler
Dönem sonu muhasebe kayıtları
Serbest bölgeler, dış ticaret ve teşvik mevzuatı
Bağ-Kur ve sosyal sigortada emeklilik
İşletme defteri uygulaması
Uzlaşma, vergi mahkemesinde dava açma süreleri
Menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi
Ücretlilere yapılan ödemeler ve yasal kesintileri
SPK sınavlarına hazırlık soru ve yanıtları
Mali tatil ihdas edilmesi hakkında kanun
Amortisman ve yenileme fonu
Danıştay ve Yargıtay kararları
Vadeli işlemler borsası
Dilekçe örnekleri
Gelir vergisi kanunu
Gelir vergisi ve oranları
Değer artışı kazançları
Kurumlar vergisi kanunu
Kurumlar vergisi ve geçici vergi oranı
Katma değer vergisi iadesi
Vergi türü kodları
Vergi usul kanunu ve idari yargılama usulü kanunu
Muhasebecinin El Kitabı
0 notes
guncelpdfindir-blog · 7 years ago
Text
Muhasebecinin El Kitabı
Muhasebecinin El Kitabı Şahıs ve sermaye şirketleri tescil işlemleri rehberi
İhracatta kdv iade işlemlerinde istenecek belgeler
Dönem sonu muhasebe kayıtları
Serbest bölgeler, dış ticaret ve teşvik mevzuatı
Bağ-Kur ve sosyal sigortada emeklilik
İşletme defteri uygulaması
Uzlaşma, vergi mahkemesinde dava açma süreleri
Menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi
Ücretlilere yapılan ödemeler ve yasal kesintileri
SPK sınavlarına hazırlık soru ve yanıtları
Mali tatil ihdas edilmesi hakkında kanun
Amortisman ve yenileme fonu
Danıştay ve Yargıtay kararları
Vadeli işlemler borsası
Dilekçe örnekleri
Gelir vergisi kanunu
Gelir vergisi ve oranları
Değer artışı kazançları
Kurumlar vergisi kanunu
Kurumlar vergisi ve geçici vergi oranı
Katma değer vergisi iadesi
Vergi türü kodları
Vergi usul kanunu ve idari yargılama usulü kanunu
Muhasebecinin El Kitabı
0 notes